4. Abdesti Bozmayan Şeyler
51. Abdurrahman b. Avf oğlu İbrahim'in ümmü veledi Cariyeden çocuk olunca o cariyeye «Ümmü veled» denir (radıyallahü anh) anlatıyor:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Ümmü Seleme'ye:
« Ben, elbisesinin etekleri uzun olan bir kadınım ve pis yerlerden geçiyorum» dediğimde, Ümmü Seleme de:
« Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kuru ve temiz yerler, pis yerlere sürünüp kirlenen etekleri temizler» dedi.» şeklinde cevap verdi. Ebu Davud, Taharet, 1/137;Tirmizî, Taharet, 1/109; İbn Mace, Taharet, 1/79
52. Malık (radıyallahü anh), Rebıa b. Abdurrahman’ın mescidde defalarca kusup abdestini tazelemeden namaz kıldığını gördü.
53. İmâm-ı Mâlik'e: « Kusan bir kimsenin yeniden abdest alması gerekir mi?» diye sordular. O da:
« Yeniden abdest alması gerekmez. Ancak kustuğu için ağzını çalkalaması (yıkaması) gerekir.» diye cevap verdi. Hanefi Mezhebine göre, ağız dolusu kusmak abdesti bozar
54. Nafî Rivâyet eder: Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh), Said b. Zeyd'in oğlunun cesedine koku sürdü ve onu taşıdı, sonra mescide girdi, daha sonra da abdestini tazelemeden namaz kıldı.
55. İmâm-ı Mâlik'e: « Kusunca abdest bozulur mu?» diye sordular. O da: «Hayır. Yalnız mazmaza eder, ağzını yıkar. Abdest alması gerekmez,» dedi.
٤ - باب مَا لاَ يَجِبُ مِنْهُ الْوُضُوءُ
٥١ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عُمَارَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ أُمِّ وَلَدٍ لإِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ، أَنَّهَا سَأَلَتْ أُمَّ سَلَمَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم فَقَالَتْ : إِنِّي امْرَأَةٌ أُطِيلُ ذَيْلِي وَأَمْشِي في الْمَكَانِ الْقَذِر ؟ِ قَالَتْ أُمُّ سَلَمَةَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( يُطَهِّرُهُ مَا بَعْدَهُ )(٤٤).
٥٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ : أَنَّهُ رَأَى رَبِيعَةَ بْنَ أبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ يَقْلِسُ مِرَاراً وَهُوَ في الْمَسْجِدِ، فَلاَ يَنْصَرِفُ وَلاَ يَتَوَضَّأُ حَتَّى يُصَلِّيَ(٤٥).
٥٣ - قَالَ يَحْيَى : وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنْ رَجُلٍ قَلَسَ طَعَاماً، هَلْ عَلَيْهِ وُضُوءٌ ؟ فَقَال : لَيْسَ عَلَيْهِ وُضُوءٌ، وَلْيَتَمَضْمَضْ مِنْ ذَلِكَ وَلْيَغْسِلْ فَاهُ.
٥٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ حَنَّطَ ابْناً لِسَعِيدِ بْنِ زَيْدٍ وَحَمَلَهُ، ثُمَّ دَخَلَ الْمَسْجِدَ، فَصَلَّى وَلَمْ يَتَوَضَّأْ.
٥٥ - قَالَ يَحْيَى : وَسُئِلَ مَالِكٌ : هَلْ في الْقَيْءِ وُضُوءٌ ؟ قَالَ : لاَ وَلَكِنْ لِيَتَمَضْمَضْ مِنْ ذَلِكَ وَلْيَغْسِلْ فَاهُ، وَلَيْسَ عَلَيْهِ وُضُوءٌ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.