8. Kuşluk Namazı
417. Ebû Talib'in kızı Ümmü Hani'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethedildiği sene bir kumaş parçasından oluşan bir elbiseye sarınarak sekiz rekat kuşluk namazı kıldı.
418. Ebû Talib'in kızı Ümmü Hani'den: Mekke'nin fethedildiği seneydi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına gittim. Yıkanıyordu (guslediyordu). Hazret-i Fatıma da başkalarının görmemesi için önüne perde tutuyordu. Selâm verdim.
« Gelen kim?» diye sordu. Ben:
« Ebû Talib'in kızı Ümmü Hani!» diye cevap verdim. Bunun üzerine:
«Merhaba (hoş geldin!), Ümmü Hani!» dedi. Daha sonra da yıkanması bitince bir parça kumaştan oluşan bir elbiseye sarınarak sekiz rekât kuşluk namazı kılıp döndü. Ben:
« Ya Resûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem)! Kardeşim Ali, eman verdiğim Hübeyre oğlu filanı öldüreceğini söylüyor, ne yapalım?» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
« Ümmü Hani! Senin eman verdiğine, biz de eman veririz!» buyurdu. Anlattığım bu olayın cereyan ettiği vakit tam kuşluk vaktiydi. Buhârî, Salât, 8/4; Müslim, Salâtu'l-Musafirîn, 6/82, 83.
419. Hazret-i Aişe'den: Resûlüllah'ın kuşluk namazı kıldığını görmedim, fakat ben kılıyorum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bazen yapmak istediği nafile ibadetleri insanlar devamlı yapar da onlara farz kılınır korkusundan terkederdi. Buhârî, Teheccüd, 19/5; Müslim, Salâtu'l-Musafirîn, 6/77.
Hazret-i Âişe'nin Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kuşluk namazı kıldığını görmedim demesi, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) o namazı kılmadığına delâlet etmez. Bu ve benzeri hadisler, sünnet namazlara farz gibi devam etmeyip farz kabul edilmesin düşüncesiyle bazen terk ettiğini ifade eder.
420. Hazret-i Aişe'den: Hazret-i Âişe kuşluk namazını sekiz rekât kılar, sonra da: «Anam ve babam mezardan çıksa bile bırakmam!» derdi.
٨ - باب صَلاَةِ الضُّحَى
٤١٧ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُوسَى بْنِ مَيْسَرَةَ، عَنْ أبِي مُرَّةَ مَوْلَى عَقِيلِ بْنِ أبِي طَالِبٍ، أَنَّ أُمَّ هَانِئٍ بِنْتَ أبِي طَالِبٍ أَخْبَرَتْهُ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم صَلَّى عَامَ الْفَتْحِ ثَمَانِي رَكَعَاتٍ مُلْتَحِفاً فِي ثَوْبٍ وَاحِدٍ(٢٥٩).
٤١٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي النَّضْرِ مَوْلَى عُمَرَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّه، أَنَّ أَبَا مُرَّةَ مَوْلَى عَقِيلِ بْنِ أبِي طَالِبٍ أَخْبَرَهُ، أَنَّهُ سَمِعَ أُمَّ هَانِئٍ بِنْتَ أبِي طَالِبٍ تَقُولُ : ذَهَبْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم عَامَ الْفَتْحِ، فَوَجَدْتُهُ يَغْتَسِلُ، وَفَاطِمَةُ ابْنَتُهُ تَسْتُرُهُ بِثَوْبٍ، قَالَتْ : فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ، فَقَالَ : ( مَنْ هَذِهِ ؟ ). فَقُلْتُ : أُمُّ هَانِئٍ بِنْتُ أبِي طَالِبٍ، فَقَالَ : ( مَرْحَباً بِأُمِّ هَانِئٍ ). فَلَمَّا فَرَغَ مِنْ غُسْلِهِ قَامَ فَصَلَّى ثَمَانِىَ رَكَعَاتٍ مُلْتَحِفاً فِي ثَوْبٍ وَاحِدٍ، ثُمَّ انْصَرَفَ، فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ، زَعَمَ ابْنُ أُمِّي عَلِيٌّ، أَنَّهُ قَاتِلٌ رَجُلاً أَجَرْتُهُ، فُلاَنُ بْنُ هُبَيْرَةَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( قَدْ أَجَرْنَا مَنْ أَجَرْتِ يَا أُمَّ هَا نِئٍ ). قَالَتْ أُمُّ هَانِئٍ : وَذَلِكَ ضُحًى(٢٦٠).
٤١٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، أَنَّهَا قَالَتْ : مَا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم يُصَلِّي سُبْحَةَ الضُّحَى قَطُّ، وَإِنِّي لأُسَبِّحُهَا، وَإِنْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم لَيَدَعُ الْعَمَلَ، وَهُوَ يُحِبُّ أَنْ يَعْمَلَهُ، خَشْيَةَ أَنْ يَعْمَلَ بِهِ النَّاسُ، فَيُفْرَضَ عَلَيْهِمْ(٢٦١).
٤٢٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّهَا كَانَتْ تُصَلِّي الضُّحَى ثَمَانِىَ رَكَعَاتٍ، ثُمَّ تَقُولُ : لَوْ نُشِرَ لِي أَبَوَاىَ مَا تَرَكْتُهُنَّ(٢٦٢).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.