18- HURMA AĞAÇLARI VE ÜZÜM HARSI (= DALLARINDAKİ YAŞ HURMA VE YAŞ ÜZÜMDEN NE KADAR KURU HURMA VE KURU ÜZÜMÜN ÇIKACAĞININ TAHMİNEN TESBÎTÎ) BÂBI
1891 - “... Attâb bin Esîd (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üzüm asmaları üzerinde bulunan yaş üzümden tahminen ne kadar kuru üzüm çıkacağını tesbit edecek kimseleri bağ sahiplerine gönderirdi. "
1892 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir :
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hayber'i fethettiği zaman, Hayber toprağı ile ne kadar altın ve gümüş varsa hepisinin Zâtı Nebevilerinin emrine verilmesini şart koştu. (Yani bu şartla yerli yahudîlerin orada kalmalarına müsâade buyurdu. ) Hayber yahudîleri O'na :
Biz toprak (tan iyi mahsul almak) işini daha iyi biliriz. Bu itibarla toprağı bize ver. Meyvesinin yarısı bize ve yarısı size âit olmak üzere biz işletelim, dediler. Râvi demiştir ki. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Hayber arazisini) bu şekilde onlara verdi. Hurmaların devşirilmesi zamanı yaklaşınca Efendimiz Abdullah bin Ravâha (radıyallahü anh)'ı Hayber yahudîlerine gönderdi. İbn-i Ravâha hurma bahçelerindeki meyve miktarını tahminen tesbit etti. Medine halkı bu tahmini tesbit işine Hars derler. İbn-i Ravâha: Bu hurmalıkta, şu kadar, bu kadar hurma var dedi. Yahudiler :
— Ey İbn-i Revâha, tahmin ettiğin miktar bize fazla geldi, dediler. Bunun üzerine İbn-i Revâha
— Şu halde, bu miktarı ben kabullenirim ve dediğim bu miktarın yarısını ben size veririm, dedi. Râvi demiştir ki: Hayber yahudîleri:
— Hak olan ancak senin yaptığın tahmindir ve gök ile yer ancak hak ile durur, dediler. Sonra: Biz senin dediğin miktarı vermeye râzı olduk, dediler. "
١٨ - باب خَرْصِ النَّخْلِ وَالْعِنَبِ
١٨٩١ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدِّمَشْقِيُّ، وَالزُّبَيْرُ بْنُ بَكَّارٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا ابْنُ نَافِعٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ صَالِحٍ التَّمَّارُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، عَنْ عَتَّابِ بْنِ أَسِيدٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ يَبْعَثُ عَلَى النَّاسِ مَنْ يَخْرُصُ عَلَيْهِمْ كُرُومَهُمْ وَثِمَارَهُمْ .
١٨٩٢ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ مَرْوَانَ الرَّقِّيُّ، حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ أَيُّوبَ، عَنْ جَعْفَرِ بْنِ بُرْقَانَ، عَنْ مَيْمُونِ بْنِ مِهْرَانَ، عَنْ مِقْسَمٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حِينَ افْتَتَحَ خَيْبَرَ اشْتَرَطَ عَلَيْهِمْ أَنَّ لَهُ الأَرْضَ وَكُلَّ صَفْرَاءَ وَبَيْضَاءَ . يَعْنِي الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ . وَقَالَ لَهُ أَهْلُ خَيْبَرَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِالأَرْضِ فَأَعْطِنَاهَا عَلَى أَنْ نَعْمَلَهَا وَيَكُونَ لَنَا نِصْفُ الثَّمَرَةِ وَلَكُمْ نِصْفُهَا . فَزَعَمَ أَنَّهُ أَعْطَاهُمْ عَلَى ذَلِكَ فَلَمَّا كَانَ حِينَ يُصْرَمُ النَّخْلُ بَعَثَ إِلَيْهِمُ ابْنَ رَوَاحَةَ فَحَزَرَ النَّخْلَ وَهُوَ الَّذِي يَدْعُونَهُ أَهْلُ الْمَدِينَةِ الْخَرْصَ فَقَالَ فِي ذَا كَذَا وَكَذَا . فَقَالُوا أَكْثَرْتَ عَلَيْنَا يَا ابْنَ رَوَاحَةَ . فَقَالَ فَأَنَا أَحْزُرُ النَّخْلَ وَأُعْطِيكُمْ نِصْفَ الَّذِي قُلْتُ . قَالَ فَقَالُوا هَذَا الْحَقُّ وَبِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ . فَقَالُوا قَدْ رَضِينَا أَنْ نَأْخُذَ بِالَّذِي قُلْتَ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.