64. Bâb—Hazret-i Peygamberin Hudeybiye Günü Barış Yapması
2562. Bize Muhammed b. Yusuf, İsrail'den rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bize Ebu İshak, el-Bera' b. Azib'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (H. 6. yılın) Zilkade ayında umre yapmak (için gitmiş), fakat Mekkeliler O'nu Mekke'ye girmeye bırakmamışlardı. Sonunda onlarla (gelecek yıl gelip Mekke'de) üç gün kalmak üzere andlaşma yapmıştı. (Kâtipler); "bu, üzerinde Allah'ın Resûlü Muhammed'in andlaşma yaptığı şeydir" diye yazdıklarında onlar; "biz bunu kabul etmiyoruz. Biz bilseydik ki, sen Allah'ın Resûlüsün, sana hiçbir şeyi engellemezdik. Fakat sen (bize göre sadece) Abdullah'ın oğlu Muhammed'sin!" demişler, (Hazret-i Peygamber) de; "Ben Allah'ın Resûlüyüm, ben Abdullah'ın da oğluyum!" buyurmuş, sonra da Ali'ye; "Allah'ın Resûlü Muhammed (ifadesini) sil!" diye emretmişti. O; "hayır, vallahi, bunu asla silmem!" demiş, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), güzel yazamadığı halde, (üzerine andlaşmanın yazıldığı) sayfayı almış ve "Allah'ın Resûlü" yerine ("Abdullah'ın oğlu Muhammed" yazmıştı. Neticede andlaşma şöyle olmuştu): "Bu, üzerinde Abdullah'ın oğlu Muhammed'in; Mekke'ye, kınındaki kılıç dışında hiçbir silah sokmayacağına, (Mekke) ahalisinden kendisine uymak isteyecek hiç kimseyi (oradan) çıkarmayacağına, kendi Ashabından orada kalmak isteyecek hiç kimseye ise engel olmayacağına dair andlaşma yaptığı şeydir." Daha sonra (ertesi yıl Hazret-i Peygamber ve Ashabı) Mekke'ye girip de (üç günlük) süre geçtiğinde (Mekke müşrikleri) Ali'ye gelip; "arkadaşına söyle, yanımızdan çıksın. Artık süre geçmiştir!" demişlerdi.
٦٤- باب فِى صُلْحِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَوْمَ الْحُدَيْبِيَةِ
٢٥٦٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ إِسْرَائِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ قَالَ : اعْتَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى ذِى الْقَعْدَةِ فَأَبَى أَهْلُ مَكَّةَ أَنْ يَدَعُوهُ أَنْ يَدْخُلَ مَكَّةَ حَتَّى قَاضَاهُمْ عَلَى أَنْ يُقِيمَ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ ، فَلَمَّا كَتَبُوا هَذَا مَا قَاضَى عَلَيْهِ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالُوا : لاَ نُقِرُّ بِهَذَا ، لَوْ نَعْلَمُ أَنَّكَ رَسُولُ اللَّهِ مَا مَنَعْنَاكَ شَيْئاً ، وَلَكِنْ أَنْتَ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ. فَقَالَ :( أَنَا رَسُولُ اللَّهِ وَأَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ ). فَقَالَ لِعَلِىٍّ :( امْحُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ ). فَقَالَ : لاَ وَاللَّهِ لاَ أَمْحُوهُ أَبَداً. فَأَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- الْكِتَابَ وَلَيْسَ يُحْسِنُ يَكْتُبُ فَكَتَبَ مَكَانَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( هَذَا مَا قَاضَى عَلَيْهِ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ أَنْ لاَ يَدْخُلَ مَكَّةَ بِسِلاَحٍ إِلاَّ السَّيْفَ فِى الْقِرَابِ ، وَأَنْ لاَ يُخْرِجَ مِنْ أَهْلِهَا أَحَداً أَرَادَ أَنْ يَتْبَعَهُ ، وَلاَ يَمْنَعَ أَحَداً مِنْ أَصْحَابِهِ أَرَادَ أَنْ يُقِيمَ بِهَا ). فَلَمَّا دَخَلَهَا وَمَضَى الأَجَلُ أَتَوْا عَلِيًّا فَقَالُوا : قُلْ لِصَاحِبِكَ فَلْيَخْرُجْ عَنَّا فَقَدْ مَضَى الأَجَلُ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.