25. Bâb—Muavvizetan'ın Fazileti Hakkında
3502. Bize Abdullah b. Yezid rivâyet edip (dedi ki), bize Hayve ile İbn Lehîa rivâyet edip şöyle dediler: Biz Yezid b. Ebi Habib'i şöyle derken işittik: Bana Ebû İmran rivâyet etti ki, O, Ukbe b. Amir'i şöyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağına sarıldım ve O'na; "yâ Resûlüllah, bana Hûd Sûresi ile Yusuf Sûresini okutun!" dedim de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurdu: "Ukbe! Şüphesiz sen Kurandan, Allah'a, "Kul eûzu bi-Rabbi'l-felak" Sûresinden ne daha sevimli, ne de O'nun katında gayeye daha ulaştırıcı olan hiçbir Sûre asla okuyamazsın!" Yezid sözüne devamla demiş ki: Bu sebeple Ebû İmran bu Sûreyi hiç bırakmaz, akşam namazında hep onu okurdu!
3503. Bize Ahmed b. Abdillah rivâyet edip (dedi ki), bize Leys, İbn Aclân'dan, (O da) Saîd b. Ebi Saîd el-Makburi'den (naklen) rivâyet etti ki, Ukbe b. Âmir şöyle demiş: Ben (birgün) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber yürümüştüm de, bir ara bana; "De ki, ey Ukbe!" buyurmuştu. Ben; "ne diyeyim?" demistim. (Ukbe sözüne devamla) demiş ki; o zaman bana birşey buyurmamıştı. Sonra yine; "Ukbe, de ki!" buyurmuştu. Ben de yine; "ne diyeyim?" demiştim. O; "De ki, ben felâkın (sabahın) Rabb'ine sığınırım!" buyurmuştu. Bunun üzerine ben onu okumuş, nihayet sonuna gelmiştim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de o zaman şöyle buyurmuştu: "Bunun benzeriyle ne bir isteyici istemiş, ne bir sığınıcı sığınmıştır!"
3504. Bize Ya'lâ rivâyet edip (dedi ki), bize İsmail -ki O, ibn Ebi Halid'dir-, Kays'tan, (O da) Ukbe b. Amir'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Bana (bu gece) benzerlerini görmediğim -veya "(benzerleri) görülmemiş"- ayetler, yani Muavvizetân indirildi!"
٢٥- باب فِى فَضْلِ الْمُعَوِّذَتَيْنِ
٣٥٠٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا حَيْوَةُ وَابْنُ لَهِيعَةَ قَالاَ سَمِعْنَا يَزِيدَ بْنَ أَبِى حَبِيبٍ يَقُولُ حَدَّثَنِى أَبُو عِمْرَانَ أَنَّهُ سَمِعَ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ يَقُولُ : تَعَلَّقْتُ بِقَدَمِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقُلْتُ لَهُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَقْرِئْنِى سُورَةَ هُودٍ وَسُورَةَ يُوسُفَ ، فَقَالَ لِى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( يَا عُقْبَةُ إِنَّكَ لَنْ تَقْرَأَ مِنَ الْقُرْآنِ سُورَةً أَحَبَّ إِلَى اللَّهِ وَلاَ أَبْلَغَ عِنْدَهُ مِنْ { قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ } ). قَالَ يَزِيدُ : فَلَمْ يَكُنْ أَبُو عِمْرَانَ يَدَعُهَا كَانَ لاَ يَزَالُ يَقْرَؤُهَا فِى صَلاَةِ الْمَغْرِبِ.
٣٥٠٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا لَيْثٌ عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى سَعِيدٍ الْمَقْبُرِىِّ أَنَّ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ قَالَ : مَشَيْتُ مَعَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ لِى :( قُلْ يَا عُقْبَةُ ). فَقُلْتُ : أَىَّ شَىْءٍ أَقُولُ؟ قَالَ فَسَكَتَ عَنِّى ثُمَّ قَالَ :( يَا عُقْبَةُ قُلْ ). فَقُلْتُ : أَىَّ شَىْءٍ أَقُولُ؟ قَالَ :( قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ ). فَقَرَأْتُهَا حَتَّى جِئْتُ عَلَى آخِرِهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عِنْدَ ذَلِكَ :( مَا سَأَلَ سَائِلٌ وَلاَ اسْتَعَاذَ مُسْتَعِيذٌ بِمِثْلِهَا ).
٣٥٠٤ - حَدَّثَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ - هُوَ ابْنُ أَبِى خَالِدٍ - عَنْ قَيْسٍ عَنْ عُقْبَةَ بْنِ عَامِرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لَقَدْ أُنْزِلَ عَلَىَّ آيَاتٌ لَمْ أَرَ أَوْ لَمْ يُرَ مِثْلَهُنَّ ). يَعْنِى الْمُعَوِّذَتَيْنِ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.