78. Bab—Rükû Ve Secdeyi Tam Yapmayan Kimse Hakkında
1377. Bize Ya'lâ b. Ubeyd haber verip (dedi ki), bize el-A'meş, Umâre'den -ki O, İbn Umeyr'dir-, (O) Ebû Ma'mer'den, (O da) Ebû Mes'ûd'dan (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kişinin, rükû ve secdede belini doğrultmamış olduğu namaz, yeterli (sahih) olmaz."
1378. Bize el-Hakem b. Mûsa haber verip (dedi ki), bize el-Velîd b. Müslim, el-Evzâ'î'den, (O) Yahya b. Kesîr'den, (O) Abdullah b. Ebî Katâde'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: "İnsanların hırsızlıkta en kötüsü, namazından çalan kimsedir." (Sahâbe-i Kiram); "ya Resûlüllah, dediler, namazından nasıl çalar ki?" Şöyle buyurdu: "O, ne rukûunu, ne secdesini tam olarak yapmaz."
1379. Bize Ebu'l-Velîd et-Tayâlisî haber verip (dedi ki), bize Hemmâm rivâyet edip (dedi ki), bize İshak b. Abdillah, Ali b. Yahya b. Hallâd'dan, (O) babasından, (O da) amcası Rifâ'a b. Râfi'den -Râfi'in oğulları Rifâ'a ve Mâlik, Bedir savaşına katılanlardan iki kardeş idiler- (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Bir ara biz, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) etrafında oturuyorduk -veya, biz etrafında iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oturuyordu. (Hemmâm, şüphe etmiştir.)- Derken bir adam içeri girdi ve kıbleye dönüp namaz kıldı. Namazı bitirince gelip Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ve topluluğa selâm verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "(Allah'ın selâmı) senin de üzerine olsun. (Ama) dön ve namazını (yeniden) kıl. Çünkü sen namazı (tam) kılmadın" buyurdu. Bunun üzerine adam döndü ve namazı (yeniden) kıldı.
Biz ise, (Hazret-i Peygamber'in), neyini kusurlu bulduğunu anlamayarak onun namazını gözetlemeye koyulduk. O namazı bitirince (yine) gelip Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ve topluluğa selâm verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "(Allah'ın selâmı) senin de üzerine olsun. (Ama) dön ve namazını (yeniden) kıl. Çünkü sen namazı (tam) kılmadın." buyurdu. -Hemmâm dedi ki, artık bilmiyorum, ona bunu iki defa mı, yoksa üç defa mı emretmişti?-. (O zaman) adam şöyle dedi: "Elimden geleni yaptım. Artık namazımın neyini kusurlu bulduğunu bilemiyorum!". Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şu muhakkak ki, hiçbirinizin namazı, şöyle yapmadıkça tamam olmaz: Abdesti, kendisine Allah -Azze ve Celle- emrettiği gibi tam alır; yani yüzünü ve dirseklere kadar ellerini yıkar, başına mesheder, ayaklarını topuklara kadar (yıkar), sonra Allah'ı büyükler (tekbir getirir), O'na hamdeder, Kurandan, Allah'ın kendisine izin verdiği, (müyesser kıldığı kadar bir miktar) okur, sonra tekbir getirip rüku’a gider ve eklem yerleri sükûna erip kendilerini bırakıncaya kadar avuçlarını dizlerinin üzerine kor, "Semiallahu Limen Hamideh" deyip dikelerek belini tamamen doğrultup her kemik yerini alıncaya kadar doğrulur, sonra tekbîr getirip secdeye gider ve eklem yerleri sükûna erip kendilerini bırakıncaya kadar yüzünü -Hemmâm dedi ki, belki de "alnını..." buyurmuştu- yere yerleştirir, sonra tekbîr getirip oturağının üzerine oturarak doğrulur ve belini tamamen doğrultur." İşte (Hazret-i Peygamber) namazı bu şekilde dört rekât tarif etti ve sözünü şöyle tamamladı: "Hiçbirinizin namazı bunları yapmadıkça tamam olmaz"
٧٨- باب فِى الَّذِى لاَ يُتِمُّ الرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ
١٣٧٧ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ عُمَارَةَ - هُوَ ابْنُ عُمَيْرٍ - عَنْ أَبِى مَعْمَرٍ عَنْ أَبِى مَسْعُودٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( لاَ تُجْزِئُ صَلاَةٌ لاَ يُقِيمُ الرَّجُلُ فِيهَا صُلْبَهُ فِى الرُّكُوعِ وَالسُّجُودِ ).
١٣٧٨ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِى كَثِيرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى قَتَادَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( أَسْوَأُ النَّاسِ سَرِقَةً الَّذِى يَسْرِقُ صَلاَتَهُ ). قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ وَكَيْفَ يَسْرِقُ صَلاَتَهُ؟ قَالَ :( لاَ يُتِمُّ رُكُوعَهَا وَلاَ سُجُودَهَا ).
١٣٧٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِىُّ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَلِىِّ بْنِ يَحْيَى بْنِ خَلاَّدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَمِّهِ : رِفَاعَةَ بْنِ رَافِعٍ - وَكَانَ رِفَاعَةُ وَمَالِكُ ابْنَىْ رَافِعٍ أَخَوَيْنِ مِنْ أَهْلِ بَدْرٍ - قَالَ : بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ حَوْلَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَوْ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- جَالِسٌ وَنَحْنُ حَوْلَهُ - شَكَّ هَمَّامٌ - إِذْ دَخَلَ رَجُلٌ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَصَلَّى ، فَلَمَّا قَضَى الصَّلاَةَ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَعَلَى الْقَوْمِ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( وَعَلَيْكَ ، ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ ). فَرَجَعَ الرَّجُلُ فَصَلَّى ، وَجَعَلْنَا نَرْمُقُ صَلاَتَهُ لاَ نَدْرِى مَا يَعِيبُ مِنْهَا ، فَلَمَّا قَضَى صَلاَتَهُ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَعَلَى الْقَوْمِ ، فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( وَعَلَيْكَ ، ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ ). قَالَ هَمَّامٌ : فَلاَ أَدْرِى أَمَرَهُ بِذَلِكَ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثاً. قَالَ الرَّجُلُ : مَا أَلَوْتُ ، فَلاَ أَدْرِى مَا عِبْتَ عَلَىَّ مِنْ صَلاَتِى. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( إِنَّهَا لاَ تَتِمُّ صَلاَةُ أَحَدِكُمْ حَتَّى يُسْبِغَ الْوُضُوءَ كَمَا أَمَرَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ، فَيَغْسِلُ وَجْهَهُ وَيَدَيْهِ إِلَى الْمِرْفَقَيْنِ ، وَيَمْسَحُ بِرَأْسِهِ وَرِجْلَيْهِ إِلَى الْكَعْبَيْنِ ، ثُمَّ يُكَبِّرُ اللَّهَ وَيَحْمَدُهُ ، ثُمَّ يَقْرَأُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا أَذِنَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُ فِيهِ ، ثُمَّ يُكَبِّرُ فَيَرْكَعُ فَيَضَعُ كَفَّيْهِ عَلَى رُكْبَتَيْهِ حَتَّى تَطْمَئِنَّ مَفَاصِلُهُ وَتَسْتَرْخِىَ وَيَقُولُ : سَمِعَ اللَّهُ لِمَنْ حَمِدَهُ فَيَسْتَوِى قَائِماً حَتَّى يُقِيمَ صُلْبَهُ فَيَأْخُذَ كُلُّ عَظْمٍ مَأْخَذَهُ ، ثُمَّ يُكَبِّرُ فَيَسْجُدُ فَيُمَكِّنُ وَجْهَهُ ). قَالَ هَمَّامٌ وَرُبَّمَا قَالَ :( جَبْهَتَهُ مِنَ الأَرْضِ حَتَّى تَطْمَئِنَّ مَفَاصِلُهُ وَتَسْتَرْخِىَ ، ثُمَّ يُكَبِّرُ فَيَسْتَوِى قَاعِداً عَلَى مَقْعَدِهِ وَيُقِيمُ صُلْبَهُ ). فَوَصَفَ الصَّلاَةَ هَكَذَا أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ حَتَّى فَرَغَ :( لاَ تَتِمُّ صَلاَةُ أَحَدِكُمْ حَتَّى يَفْعَلَ ذَلِكَ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.