• Abese Suresi (2.Sayfada 2 Hadis)
  • Ahkaf Suresi (3.Sayfada 2 Hadis)
  • Ahzab Suresi (4.Sayfada 13 Hadis)
  • Al-i İmran Suresi (5.Sayfada 23 Hadis)
  • Amme Suresi (6.Sayfada 1 Hadis)
  • Ankebut Suresi (7.Sayfada 2 Hadis)
  • A`la Suresi (8.Sayfada 1 Hadis)
  • A`raf Suresi (9.Sayfada 7 Hadis)
  • Bakara Suresi (10.Sayfada 71 Hadis)
  • Benu İsrail Suresi (11.Sayfada 15 Hadis)
  • Beraet (Tevbe) Suresi (12.Sayfada 27 Hadis)
  • Büruc Suresi (13.Sayfada 1 Hadis)
  • Cin Suresi (14.Sayfada 1 Hadis)
  • Cum`a Suresi (15.Sayfada 1 Hadis)
  • Duha Suresi (16.Sayfada 2 Hadis)
  • Duhan Suresi (17.Sayfada 5 Hadis)
  • Enfal Suresi (18.Sayfada 12 Hadis)
  • En`am Suresi (19.Sayfada 13 Hadis)
  • Fatiha Suresi (20.Sayfada 4 Hadis)
  • Fatır Suresi (21.Sayfada 2 Hadis)
  • Fecr Suresi (22.Sayfada 1 Hadis)
  • Fetih Suresi (23.Sayfada 3 Hadis)
  • Furkan Suresi (24.Sayfada 2 Hadis)
  • Fussilet Suresi (25.Sayfada 3 Hadis)
  • Hacc Suresi (26.Sayfada 4 Hadis)
  • Hadid Suresi (27.Sayfada 3 Hadis)
  • Haşr Suresi (28.Sayfada 7 Hadis)
  • Hicr Suresi (29.Sayfada 5 Hadis)
  • Hucurat Suresi (30.Sayfada 5 Hadis)
  • Hud (as) Suresi (31.Sayfada 4 Hadis)
  • İbrahim Suresi (32.Sayfada 5 Hadis)
  • İhlas Suresi (33.Sayfada 8 Hadis)
  • İkra` (Alak) Suresi (34.Sayfada 1 Hadis)
  • İnşikak Suresi (35.Sayfada 1 Hadis)
  • Kadr Suresi (36.Sayfada 9 Hadis)
  • Kaf Suresi (37.Sayfada 1 Hadis)
  • Kamer Suresi (38.Sayfada 1 Hadis)
  • Kasas Suresi (39.Sayfada 3 Hadis)
  • Kehf Suresi (40.Sayfada 9 Hadis)
  • Kevser Suresi (41.Sayfada 2 Hadis)
  • Kıyamet Suresi (42.Sayfada 1 Hadis)
  • Lokman Suresi (43.Sayfada 1 Hadis)
  • Maide Suresi (44.Sayfada 15 Hadis)
  • Maun Suresi (45.Sayfada 1 Hadis)
  • Meryem (a.s.) Suresi (46.Sayfada 8 Hadis)
  • Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri (47.Sayfada 7 Hadis)
  • Mumtahine Suresi (48.Sayfada 2 Hadis)
  • Mutaffifin Suresi (49.Sayfada 1 Hadis)
  • Mu`minun Suresi (50.Sayfada 2 Hadis)
  • Mücadele Suresi (51.Sayfada 4 Hadis)
  • Müddessir Suresi (52.Sayfada 3 Hadis)
  • Mülk Suresi (53.Sayfada 2 Hadis)
  • Münafikun Suresi (54.Sayfada 3 Hadis)
  • Mürselat Suresi (55.Sayfada 1 Hadis)
  • Müzemmil Suresi (56.Sayfada 2 Hadis)
  • Mü`min Suresi (57.Sayfada 2 Hadis)
  • Nahl Suresi (58.Sayfada 2 Hadis)
  • Nasr Suresi (59.Sayfada 2 Hadis)
  • Necm Suresi (60.Sayfada 7 Hadis)
  • Neml Suresi (61.Sayfada 1 Hadis)
  • Nisa Suresi (62.Sayfada 48 Hadis)
  • Nuh Suresi (63.Sayfada 1 Hadis)
  • Nun (Kalem) Suresi (64.Sayfada 2 Hadis)
  • Nur Suresi (65.Sayfada 8 Hadis)
  • Rahman Suresi (66.Sayfada 1 Hadis)
  • Ra`d Suresi (67.Sayfada 1 Hadis)
  • Rum Suresi (68.Sayfada 1 Hadis)
  • Sad Suresi (69.Sayfada 1 Hadis)
  • Saff Suresi (70.Sayfada 1 Hadis)
  • Saffat Suresi (71.Sayfada 3 Hadis)
  • Sebe Suresi (72.Sayfada 3 Hadis)
  • Secde Suresi (73.Sayfada 4 Hadis)
  • Şems Suresi (74.Sayfada 1 Hadis)
  • Şuara Suresi (75.Sayfada 2 Hadis)
  • Şura (Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf) Suresi (76.Sayfada 1 Hadis)
  • Tahrim Suresi (77.Sayfada 3 Hadis)
  • Talak Suresi (78.Sayfada 1 Hadis)
  • Tegabün Suresi (79.Sayfada 2 Hadis)
  • Tekasür Suresi (80.Sayfada 2 Hadis)
  • Tekvir Suresi (81.Sayfada 2 Hadis)
  • Tur Suresi (82.Sayfada 2 Hadis)
  • Vakıa Suresi (83.Sayfada 6 Hadis)
  • Ya-sin Suresi (84.Sayfada 5 Hadis)
  • Yunus Suresi (85.Sayfada 2 Hadis)
  • Yusuf Suresi (86.Sayfada 2 Hadis)
  • Zariyat Suresi (87.Sayfada 1 Hadis)
  • Zilzal Suresi (88.Sayfada 4 Hadis)
  • Zuhruf Suresi (89.Sayfada 1 Hadis)
  • Zümer Suresi (90.Sayfada 5 Hadis)
[next]
Abese Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Abese Suresi Ravi : Urve Hadis : Hz. Aişe (ra) buyurdu ki; Abese ve Tevella suresi ama olan İbnu Ümm-i Mektum hakkında nazil oldu. Şöyle ki: Bir gün Hz. Peygamber (sav)`in yanına geldi ve: "Ey Allah`ın Resulü beni irşad et" diye talebde bulunmaya başladı. O sıra Resulullah (sav)`ın yanında müşriklerin büyüklerinden biri vardı, İbnu Ümm-i Mektum`a cevap vermedi, o ısrar edince ondan yüzünü çeviriyor, öbürüne yöneliyor ve: "(Tevhid üzerine) söylediklerimde bir beis görüyor musun?" diye soruyordu. Müşrik: "Hayır!" diye cevap vermişti. İşte sure bunun üzerine indi." HadisNo : 855 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Abese Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizler kıyamet günü ayakkabısız, çıplak ve sünnetsiz olarak haşir meydanında toplanacaksınız." Bu açıklama üzerine bir kadın sordu: "(Bu durumda) birbirimizin avret yerlerini görmez miyiz?" Resulullah (sav) (Abese suresinde geçen bir ayetle cevap verdi): "Ey kadın! "O gün herkesin kendine yeter derdi vardır" (37. Ayet). HadisNo : 856 [next]
Ahkaf Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahkaf Suresi Ravi : Yusuf İbnu Mahik Hadis : Hz.Muaviye (ra) Mervan`ı Hicaz`a vali tayin etmişti. Bu valiliği sırasında hutbe okudu ve hutbede Yezid İbnu Muaviye`nin ismini zikretmeye başladı. Maksadı, babası (Hz. Muaviye)den sonra ona biat etmekti. Abdurrahman İbnu Ebi Bekr, ona birşeyler söyledi. (Bu söze kızan) Mervan: "Yakalayın şunu!" emretti, (Abdurrahman hemen kaçıp) Hz. Aişe (radıyallahu anha)`nin odasına girdi. Böylece onu yakalayamadılar. Bunun üzerine Mervan şunu söyledi: "Bu var ya, hakkında şu ayet inen kimsedir: (Mealen): "Ana ve babasına: "Öf size, benden evvel nice nice nesiller gelip geçtiği halde beni (tekrar diriltilip kabrimden) çıkarılacağımla mı tehdid ediyorsunuz? diyen (adam yok mu) anası, babası Allah`a yalvarırlar. (Ona): "Yazık sana. İman et. Allah`ın va`di hiç şüphesiz haktır" (derler). O ise: "Bu (dediğiniz) evvelkilerin masallarından başkası değildir" der." (Ahkaf, 17). Hz. Aişe (ra) perde gerisinden Mervan`a şu cevabı verdi: "Cenab-ı Hakk, Kur`an-ı Kerim`de bizimle ilgili olarak, (münafıkların iftirasından) beraetimi haber veren Nur süresindeki ayetlerden başka hiçbir şey inzal buyurmamıştır." HadisNo : 785 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahkaf Suresi Ravi : Alkame Hadis : İbni Mes`ud (ra)`a dedim ki: "Sizden kimse, cin gecesinde Hz. Peygamber (sav)`a refakat etti mi?" "Hayır, dedi, bizden kimse ona refakat etmedi. Ancak bir gece O`nunla (sav) beraberdik. Bir ara onu kaybettik. Kendisini vadilerde ve dağ yollarında aradık. Bulamayınca: "Yoksa uçurulmuş veya kaçırılmış olmasın?" dedik. Böylece, geçirilmesi mümkün en kötü bir gece geçirdik. Sabah olunca, bir de baktık ki Hira tarafından geliyor. "Ey Allah`ın Resulü, biz seni kaybettik, çok aradık ve bulamadık. Bu sebeple geçirilmesi mümkün en fena bir gece geçirdik" dedik. "Bana cinlerin davetçisi geldi. Beraber gittik. Onlara Kur`an-ı Kerim`i okudum" buyurdular. Sonra bizi götürerek cinlerin izlerini, ateşlerinin kalıntılarını bize gösterdi. Cinler kendisine yiyeceklerini sormuşlar. O da: "Elinize geçen, üzerine Allah`ın ismi zikredilmiş her kemik, olabildiği kadar bol etli olarak sizindir. Her deve ve at mayısı da hayvanlarınızın yemidir" buyurmuşlar. Sonra Resulullah (sav) bize şu tenbihte bulundu: "Sakın bu iki şeyle (kemik ve kuru hayvan mayısı) abdest bozduktan sonra istinca etmeyin, çünkü onlar (cinni olan) din kardeşlerinizin yiyecekleridir." HadisNo : 786 [next]
Ahzab Suresi (13 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Biz, Resulullah (sav)`ın azadlısı olan Zeyd İbnu Harise`ye sadece Zeyd İbnu Muhammed diye sesleniyorduk. Bu davranışımız, "Onları babalarına nisbet ederek çağırın..." (Ahzab, 5) mealindeki ayet ininceye kadar devam etti. HadisNo : 740 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdu ki: "Ben her mü`mine, mutlaka, dünya ve ahirette insanların en yakınıyımdır. Dilerseniz (bu hususla ilgili olan) şu ayeti okuyun: "O peygamber, mü`minlere öz nefislerinden evladır. Zevceleri, mü`minlerin analarıdır..." (Ahzab 6). Hangi mü`min (vefatında) bir mal bırakırsa varisleri (asabı) ona varis olsunlar. Borç veya bakıma muhtaç birini bırakmışsa o bana gelsin, ben onun mevlasıyım." HadisNo : 741 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadı." (Ahzab, 4) mealindeki ayet hakkında şunu söylerdi: "Bir gün, Hz. Peygamber (sav) namaz kılmak için kalkmıştı, namazda bir hata yaptı. Cemaatte onunla namaz kılan münafıklar derhal: "Bakın, bunun iki kalbi var, bunlardan biri sizinle, biri onlarla (ashabıyla)" dediler, işte onların bu sözü üzerine bu ayet nazil oldu." HadisNo : 742 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Aişe Hadis : "O vakit onlar hem üstünüzden, hem altınızdan size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve siz Allah`a karşı türlü zanlarda bulunuyordunuz, işte orada mü`minler imtihana uğratılmıştı. Şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı..." (Ahzab, 10-11) mealindeki ayet hakkında: "Bu, Hendek Savaşı ile ilgilidir" demiştir. HadisNo : 743 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Enes Hadis : Biz şu ayeti amcam Enes İbnu`n-Nadr hakkında indi biliyorduk, (mealen): "Mü`minler içinde Allah`a verdikleri sözde sadakat gösteren nice erler var. İşte onların kimi adağını ödedi, kimi de (bunu) bekliyor. Onlar hiçbir suretle (ahidlerini) değiştirmediler." (Ahzab 23). HadisNo : 744 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Ümmü Umare Hadis : "Ey Allah`ın Resulü", dedim, "her şeyi erkekler için görüyorum. Hiçbir şekilde kadınların zikredildiğini görmüyorum," Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen); "Doğrusu, erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın mü`minler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır" (Ahzab,35). HadisNo : 745 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Aişe Hadis : Eğer Hz. Peygamber (sav) kendisine inen vahiyden bir şey gizleseydi şu ayeti gizlerdi: "(Habibim) hatırla o zamanı ki; Allah`ın kendisine -İslam`la- nimet verdiği ve senin de yine kendisine lütufta bulunduğun zata sen: "Zevceni uhdende tut. Allah`tan kork" diyordun da Allah`ın açığa çıkarıcısı olduğu şeyi içinde gizliyor, insanların (dedikodusundan) korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha layıktı. Şimdi madem ki Zeyd o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana zevce yaptık. Ta ki oğullukların, kendilerinden ilişkilerini kestikleri zevceler(ini almakta) mü`minler üzerine günah olmasın. Allah`ın emri yerine getirilmiştir" (Ahzab, 37). Nitekim Hz. Peygamber (sav), Zeyneb`le evlenince: "Oğlunun helallığıyla evlendi" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu mealdeki ayeti indirdi: "Muhammed adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Fakat Allah`ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur, Allah herşeyi hakkiyle bilendir (Ahzab, 40). Resulullah (sav) Zeyd`i küçükken evlat edinmişti. Büyuyüp delikanlı oluncaya kadar yanında kaldı. Herkes onu Zeyd İbnu Muhammed diye çağırıyordu. Bu sebeple Cenab-ı Hakk şu mealdeki ayeti inzal buyurdu: "Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarının (kim olduğunu) bilmiyorsanız o halde (esasen) dinde kardeşleriniz (olmakla beraber) dostlarınızdır da" (Ahzab, 5). HadisNo : 746 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Enes Hadis : Hz. Peygamber (sav) Zeyneb (ra)`le evlenmişlerdi ki, annem Ümmü Süleym bana: "Resulullah (sav)`a bir hediyede bulunsak" dedi. Ben kendisine: "Bir şeyler yap!" dedim. Bunun üzerine hurma ve yağ ve keş getirdi, bir tencereye koyarak bunlarla yemek yaptı ve benimle gönderdi. Resulullah (sav)`a götürdüm. "Yemeği bırak!" dedi. Sonra bana emredip: "Bana falancaları çağır" dedi ve teker teker isimlerim söyledi. Ayrıca: "Kime rastlarsan çağır" diye emretti. Enes der ki: Emri yerine getirdim, sonra döndüm. Ev insanlarla dolmuştu. Resulullah (sav) elini mezkur yemeğin üzerine koydu ve Allah`tan başka kimsenin bilmedi bir şeyler söyledi. Sonra cemaati onar onar çağırdı. Herkes o yemekten yiyordu. Resulullah (sav) yiyenlere: "Yemeğe Allah`ın ismini zikrederek başlayın! Herkes önünden yesin!" dedi. Bu hal herkesin yemekten yeyip dağılmasına kadar devam etti. Sonunda çıkanlar çıktı. Bazıları da kalıp sohbete devam ettiler. Bir müddet sonra Resulullah (sav) da çıkıp hücrelere doğru yürüdü. Peşisıra ben de çıktım ve: "Davetliler gitti artık!" dedim. Resulullah (sav) evine geri döndü (ve derhal vahiy alameti olan) örtüyü üzerine çekti. Bu sırada ben hücrede idim. (Vahiy hali geçince) o (sav) şu vahyi okuyordu: "Ey iman edenler, (bundan sonra) Peygamberin evlerine -yemeğe davet olunmaksızın, vaktine de bakmaksızın- girmeyin. Fakat davet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yiyince dağılın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu Peygamber`e eza vermekte, o sizden utanmaktadır. Allah ise, hak(kı açıklamak)tan çekinmez." (Ahzab 53) HadisNo : 747 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Urve Hadis : Hz. Aişe buyurmuştur ki: "Havle Bintu Hakim (ra), Resulullah (sav)`a kendisi gelip evlenme teklif edenlerdendir." Aişe (ra) devamla dedi ki: "Ben (kıskançlığın şevkiyle): "Kadın kısmı bir erkeğe evlenme teklifi yapmaktan sıkılmaz mı?" (diyerek bu şekilde Hz. Peygamber (sav)`a teklifte bulunanları kınardım). Ne zaman ki: "Onlardan kimi dilersen (nevbetinden) geri bırakır, kimi de dilersen yanına alabilirsin. (Nevbetinden) geri bıraktıklarından kimi istersen (nezdine almak)da da sana güçlük yoktur..." (Ahzab, 51) mealindeki ayet nazil oldu, (kendimi tutamayarak): "Ey Allah`ın Resulü, görüyorum ki, Rabbin seni memnun kılmada gecikmiyor" dedim. HadisNo : 748 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Ümmü Hani Hadis : Resulullah (sav) beni istemişti. Kendisine özür beyan ettim, özrümü kabul etti. Sonra Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin zevcelerini ve Allah`ın sana ganimet (olarak nasib) ettiklerinden sağ elinin malik olduğu kadınları, seninle beraber (Medine`ye) hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mü`min bir kadın kendisini Peygamber`e bağışlayıp da eğer Peygamber de nikahla almak isterse onu (fakat bu sonuncusunu) diğer mü`minlere değil, yalınız sana has olmak üzere senin için helal kıldık." (Ahzab, 50). Ümmü Hani (ra) devamla der ki: Bu ayet üzerine (kendi kendime): "Ben Resulullah (sav)`a helal kılınmadım, çünkü hicret etmedim, ben Fetih günü hürriyeti bağışlananlardanım" dedim." HadisNo : 749 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : İbnu Abbds Hadis : Resulullah (sav) muhacir olan mü`min kadınlar dışında kalanlarla evlenmekten men edildi. Ayet şöyle buyurur: "Bundan sonra kadınlar(ı alman) ve bunları herhangi zevcelerle değiştirmen, güzellikleri hoşuna gitse de, sana helal olmaz. Sağ elinin malik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah her şeye nigahbandır" (Ahzab 52). Keza Allah, "Mü`min cariyelerinizi..." (Nisa, 25); "Nefsini peygambere bağışlayan mü`min kadın"ı (Ahzab, 50) helal kıldı. İslam`dan başka bir dinde olanların hepsini haram kılıp sonra da şöyle buyurdu, (Mealen): "... Kim imanı tanımayıp kafir olursa her halde bütün yaptığı boşuna gitmiştir ve o, ahirette en çok ziyana uğrayanlardandır" (Maide, 5). Yine ayet-i kerime şöyle buyurur: "Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin zevceleri ve Allah`ın sana ganimet (olarak nasib) ettiklerinden sağ elinin malik olduğu kadınları, seninle beraber (Medine`ye) hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, teyzenin kızlarını, bir de eğer mü`min bir kadın kendisini Peygamber`e bağışlayıp da eğer Peygamber de nikahla almak isterse onu -(fakat bu sonuncusunu) diğer mü`minlere değil, yalnız sana has olmak üzere- senin için helal kıldık..." (Ahzab, 50). İşte bunlar dışında kalan bütün kadınlar Hz. Peygamber`e haram edilmiştir. HadisNo : 750 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Aişe Hadis : Resulullah (sav) ölmezden önce bütün kadınlarla nikah kendisine helal kılındı. HadisNo : 751 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ahzab Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hz. Musa (a.s.) son derece haya sahibi ve sıkı örtünen birisi idi. İstihyası (haya duygusunun fazlalığı) sebebiyle bedeninden hiçbir yer görülmezdi. Beni İsrail`den bazıları ona eziyette bulundu. (Şöyle ki: Bir gün aralarında): "Onun bu şekilde sıkı giyinmesine bedenindeki bir kusur sebep olmasın? Muhakkak ki o, ya abraştır, ya da debbelidir (hayasında şişme vardır) veya bir başka afete maruzdur" diye dedikodu yaptılar. Cenab-ı Hakk Hz. Musa`yı bu dedikodularından tebrie etmek diledi. Yine bir gün Hz. Musa (a.s.) bir tenhada, elbiselerini bir taş üzerine bırakıp tek başına suya girmiş yıkanıyordu. Yıkanması tamam olunca, giyinmek üzere çamaşırlarına doğru yürüdü.Tam bu sırada, üzerinde giyecekler olduğu halde taş yuvarlanmaya başladı. Hz. Musa (a.s.) değneğini eline alıp taşı yakalamaya çalıştı. Bu sırada "Elbisem ey kaya! Elbisem ey kaya!" diye de bağırıyordu. (Taşın peşinden koşarken) Beni İsrail`den bir cemaatın yanına kadar vardı. Hz. Musa`yı çıplak vaziyette gördüler, yaratılışça herkesten güzel (ve kusursuz) ve dedikodulardan beri idi. Kaya durdu. Hz. Musa (a.s.) çamaşırını alıp giydi. Sopasıyla taşa vurmaya başladı. (Ebu Hüreyre der ki): "Allah`a kasem olsun, o taşta sopa darbeleri sebebiyle üç veya dört tane bere izi var." Şu ayet bu hadiseye işaret etmektedir: "Ey iman edenler, siz de Musa`yı incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah indinde yüzü (itibarlı bir zat) idi" (Ahzab, 69). HadisNo : 752 [next]
Al-i İmran Suresi (23 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Aişe Hadis : Resulullah (sav) şu mealdeki ayeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab`ı indiren O`dur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitab`ın anası (temeli)dir. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te`viline yeltenmek için onun müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki onun te`vilini Allah`dan başkası bilmez, ilimde yüksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz katındadır" derler. (Bunları) salim akıllılardan başkası iyice düşünmez." Resulullah (sav) ayetin okunmasını tamamlayınca bana şunu söyledi: "Kur`an`ın müteşabih ayetlerine tabi olanları gördüğünüz vakit bilin ki onlar Allah`ın ayette haber verdiği kimselerdir, onlardan sakının." HadisNo : 512 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Said İbnu Cübeyr Hadis : Bir adam gelerek, İbnu Abbas (ra)`a "Ben Kur`an`da bazı ayetler görüyorum onlar bana aralarında ihtilaflı geliyor" dedi. İbnu Abbas (ra): "Nelermiş onlar?" diye sorunca adam şu ayetleri okudu: "Sur`a üflendiği zaman, aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları sopları olmadığı gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (Mü`minun, 101). Halbuki şu ayet de var: "Birbirlerine dönüp soruşurlar" (Saffat, 27). Bir ayette şöyle denir: "O gün inkar edip peygambere baş kaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah`tan bir söz gizleyemezler" (Nisa, 42). Halbuki şu ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah`a and olsun ki bizler puta tapanlar değildik, demekten başka çare bulamazlar" (En`am, 23). Naziat suresinde: "Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı? Ki onu Allah bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir. Gecesini karanlık yapmış, gündüzümü aydınlatmıştır. Ardından yeri düzenlemiştir" (27-30) buyuruyor. Burada göğün yaratılışı yerin yaratılışından öncedir. Halbuki şu ayette yerin yaratılışı göğün yaratılışından öncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki günde yaratanı mı inkar ediyor ve O`na eşler koşuyorsunuz! O alemlerin Habbedir. O yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi, onu bereketli kıldı. Arayanlar için yeryüzünde gıdalarım normal olarak dört gün (dört mevsim) içinde yetiştirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin"dedi, ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11). Kur`an`da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah işitici ve görücü oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden böyle olmuş bitmiş gibi ifade edilmektedir." İbnu Abbas (ra) şu cevabı verdi: "Sur`a ilk üflemede onların aralarında hiçbir bağ olamaz, Allah`ın diledikleri dışında herkes gökte olsun yerde olsun bu ilk üflemede baygın düşer, işte bu baygınlık anında bağ da yok, hal hatır sorma da yok. Sonra ikinci üfleme var. Bu üflemede birbirlerine gelip soruşurlar." İbnu Abbas devam etti: ".,,Rabbimiz Allah`a and olsun ki biz puta tapanlar değildik" ayeti ile; "..Allah`tan bir şey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin günahlarını affeder. Bunun üzerine müşrikler: "Gelin biz de: "Müşrik değildik" diyelim" derler. Allah da onların ağızlarını mühürler. Vücudlarındaki her bir uzuv yaptığı işleri söyler. O sırada, Allah`ın hiçbir sözü gizlemediği bilinir. O`nun yanında: "İnkar edenler: "Keşke Müslüman olsaydık" temennisinde bulunacaklardır" (Hicr, 2). Diğer soruna gelince: Allah yeri iki günde yarattı. Sonra göğe yöneldi, başka iki günde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diğer iki günde arzı düzenledi yani yaydı, arzdan su ve otlak çıkardı. Arzda dağlar, ağaçlar, tepeler ve arzla sema arasında bulunan şeyleri yarattı. Bunu Cenab-ı Hakk: "Ardından yeri düzenlemiştir" (Naziat, 30) kelam-ı şerifleriyle ifade buyurmaktadır. Böylece arz ve içindekiler dört günde yaratılmış olmaktadır. Semavat da iki günde yaratılmış olmaktadır. "Allah affedici, merhametli oldu" kelamına gelince, Allah kendisini bu şekilde isimlemiştir, yani O hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurduğu şey mutlaka olmuştur. Yazık sana, Kur`an (ayetleri) sana ihtilaflı gelmemeli. Çünkü onun tamamı Aziz ve Celil olan Allah`tandır." HadisNo : 513 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav), Bedir savaşında Kureyş`i yendikten sonra Medine`ye döndüğü zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureyş`in başına gelen musibet size de gelmeden Müslüman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureyş`ten savaşmasını bilmeyen toy bir grubu mağlub etmen sakın seni aldatmasın. Şayet bizimle savaşacak olursan bizim kimler olduğumuzu öğrenecek ve bizim gibisiyle hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim), O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakında mağlub olacaksınız ve (toptan) cehenneme sürüleceksiniz. O, ne kötü yataktır, (Bedir muharebesinde) karşılaşan iki grub hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dövüşüyordu, diğeri ise kafirdi" (Al-i İmran, 12-13). HadisNo : 514 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Mesud Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostları vardır. Benim dostum, ceddim ve Rabbimin halili olan İbrahim`dir." Resulullah (sav) sonra şu ayeti tilavet buyurdular: "Gerçekten, insanlardan İbrahim`e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68). HadisNo : 515 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "...İbrahim`in ailesi ve İmran`ın ailesi..." (Al-i İmran, 33) ayeti hakkında: "Onlar, İbrahim`in neslinden, İmran`ın neslinden, Yasin`in neslinden ve Muhammed`in neslinden iman eden kimselerdir." Allah Teala hazretleri şöyle buyuruyor: "Gerçekten, insanlardan İbrahim`e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i İmran, 68) demiştir. Bu hadisi Buhari, muallak (senetsiz) olarak tahric etmiştir (Enbiya, 44). HadisNo : 516 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Yine İbnu Abbas, saliha kadının: "Rabbim, karnımdakini azadlı bir kul olarak sana adadım" (Al-i İmran, 35) sözünü tefsir sadedinde şöyle der :"Yani sırf mescide hizmet etmesi için." Buhari bu rivayeti bab başlığı olarak tahric etmiştir (Salat, 74) HadisNo : 517 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular: "Yeni doğan her insan yavrusuna, doğduğu anda şeytan mutlaka bir dürter. Yavru, onun dürtmesi (nin verdiği rahatsızlık) sebebiyle bağırarak ağlar. Hazret-i Meryem ve onun oğlu İsa bundan hariçtir." Ebu Hüreyre sözüne devamla: "İsterseniz şu ayeti de okuyun dedi: Meryem: "...Ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım" dedi (Al-i İmran, 36). HadisNo : 518 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Meryem`i hangisi himayesine alacak diye (kura çekmek üzere) kalemlerini atarken sen yanlarında değildin" (Al-i İmran, 44) ayetiyle ilgili olarak buyurdu ki: "Kur`a çekmek üzere kalemlerini (suya) attılar. Kalemler akıntıyla beraber gitti. Sadece Zekeriya`nın kalemi suyun üstüne çıktı. Hadisi Buhari, bab başlığında tahric etti. (Şehadet, 30). HadisNo : 519 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey isa, şüphesiz ki seni vefat ettirecek olan (onlar değil) benim" ayetindeki (Al-i İmran, 55) seni vefat ettirecek olan (müteveffike) ibaresini "seni öldürecek olan" diye açıklanmıştır. Bu rivayeti Buhari, bab başlığında kaydetmiştir. (Tefsir, Suretu`l-Maide 13). HadisNo : 520 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ensar`dan bir zat Müslüman olmuştu, sonra tekrar irtidat edip müşriklerin yanına gitti. Bilahere yaptığından pişman olup, kabilesine: "Resulullah (sav)`a sorun, benim için tevbe imkanı var mı?" diye haber saldı. Kavmi de Resulullah (sav)`a gelerek: Onun için tevbe etme şansı var mı?" diye sordular. Bunun üzerine şu ayet indi: "İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimleri doğru yola eriştirmez. İşte bunların cezası, Allah`ın, meleklerin, insanların hepsinin lanetine uğramalarıdır. Orada temellidirler; onlardan azab hafifletilmez; oların azabı geciktirilmez. Ancak bunun ardından tevbe edip düzelenler müstesnadır. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder" (Al-i İmran 86-89). Ayeti ona gönderdi, O da Müslüman oldu. HadisNo : 521 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Behz İbnu Hakim Hadis : Ravinin babası ve ceddi tarikiyle anlattığına göre, Resulullah (sav)`ın "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz" (Al-i İmran, 110) ayeti hakkında şunu söylediğini işitti: "Siz yetmiş ümmeti yetmişe tamamlayan sonuncu ümmetsiniz. Siz onların en hayırlısı ve Allah yanında en değerli olanısınız." HadisNo : 522 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Rabb`e kul olun (kunu Rabbaniyyin)" (Al-i İmran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler olun" denmek istenmiştir" buyurmuştur. Buhari, bu hadisi bab başlığında kaydetmiştir (İlm 10) HadisNo : 523 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Cabir Hadis : Şu ayet bizim hakkımızda indi: "O zaman içinizden iki zümre za`f göster(mek iste)mişdi. Halbuki onların yardımcısı Allah`tı. Mü`minler ancak Allah`a güvenip dayanmalılar." (Al-i İmran, 122). Hz. Cabir devamla şu açıklamayı yaptı: "Biz iki zümreydik: Bir zümre Benü Harise, diğeri Benü Seleme. Ayette: "Allah onların yardımcısıdır" dendiği için bu ayet hakkımızda inmemiş olsaydı sevinmezdim," HadisNo : 524 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Resulullah (sav) Safvan İbnu Umeyye, Süheyl İbnu Amr ve el-Haris İbnu Hişam`a beddua ediyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Allah`ın, onların tövbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128). HadisNo : 525 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Hadis : Tirmizi`de geldiği üzere Resulullah (sav) Uhud günü şöyle demiştir: "Ey Allahım, Ebü Süfyan`a lanet et! Ey Allahım, el-Haris İbnu Hişam`a lanet et! Ey Allahım, Saffan İbnu Umeyye`ye lanet eti" Bunun üzerine: "Allah`ın onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur, çünkü onlar zalimlerdir" (Al-i İmran, 128) mealindeki ayet indi. HadisNo : 526 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Hz. Peygamber (sav)`in sabah namazında başını sonuncu rekatta kaldırdığı sırada "Ey Rabbim ... lanet" diye aynen yukandaki hadiste muhtevayı işittiğini söylemiştir. HadisNo : 527 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hiçbir peygambere ganimete ve millet malına hıyanet yaraşmaz" (Al-i İmran, 161) ayeti, Bedir savaşı sırasında kaybolan kırmızı renkli bir kadife parçası hakkında nazil olmuştu. Cemaatten bazısı "Belki de Hz. Peygamber almıştır" demişti ki bunun üzerine yukandaki ayet nazil oldu." HadisNo : 528 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) ashabına şöyle dedi: "Uhut`da şehid olan kardeşleriniz var ya! Allah, onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arşın gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır. Şehidler böylece güzel güzel yiyip içip dinlenince şöyle dediler: Kardeşlerimize bizden kim haber götürecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, rızıklanıyoruz? Bu haber gitmeli ki onlar cennete karşı isteksiz olmasınlar ve harpte korkak davranmasınlar!" Allah Teala onlara cevaben: "Sizin haberinizi ben duyuracağım" buyurdu ve şu ayeti indirdi: "Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın bilakis onlar Rabbleri katında diridirler. Allah`ın bol nimetinden onlara verdiği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar. Arkalarından kendilerine ulaşmayan kimselere, kendilerine korku olmadığını ve kendilerinin üzülmeyeceklerini müjde etmek isterler" (Al-i İmran, 169). HadisNo : 529 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Halk onlara: "Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun" dediler. Bu, onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir" dediler" (Al-i İmran, 173) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bunu İbrahim (sav) ateşe atıldığı esnada söyledi, keza aynı şeyi Hz. Peygamber (sav), halk kendisine: "insanlar size karşı toplandılar" dediği zaman söyledi. HadisNo : 530 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Hz. Peygamber (sav) zamanında bir kısım münafıklar, Resulullah (sav) bir gazveye çıktığı vakit ondan ayrılıp geri kalırlar ve Resulullah (sav)`a muhalefet edip kaldıkları için rahatlarlar, sevinirlerdi. Resulullah (sav) Medine`ye dönünce de gelip andlar, yeminler içerek özürler beyan ederlerdi. Bir de isterlerdi ki, yapmadıkları şeylere övgüye, medh-u senaya mazhar olsunlar. Onların bu hali ile ilgili olarak şu ayet nazil oldu: "Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır" (Al-i İmran, 188). HadisNo : 531 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Humeyd İbnu Abdirrahman İbni Avf Hadis : Emevi halifesi Mervan kapıcısına: "Ey Rafi! İbnu Abbas (ra)`a git ve de ki: "Eğer bizden herkes, ettiği ile sevinmesinden ve yapmadığı şeyle de övülmekten hoşlanmasından dolayı azab görecekse, toptan hep azaba maruz kalacağız demektir." İbnu Abbas (ra) kendisine bu söylenince şöyle dedi: "O ayetten size ne? O ayet, Ehl-i Kitap hakkında inmiştir." Sonra şu ayeti okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı. Onlar ise, onu arkalarına atıp, az bir değere değiştiler. Alış-verişleri ne kötüdür. Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır." (Al-i İmran, 187-188). İbnu Abbas (ra) sözüne devam ederek şu açıklamayı yaptı: "Resulullah (sav) onlara bir husus sordu, gerçeği gizleyip, değişik şekilde yanlış cevap verdiler. Üstelik kendilerine sorduğu hususa verdikleri cevap sebebiyle medhedilmeyi beklediklerini de iş`ar ettiler. Ayrıca sorulan şeyi ona gizlemiş olmalarına da sevindiler." HadisNo : 532 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "İster, amelce iyi, müttaki, isterse amelce kötü, facir kişi olsun, ölüm herkes hakkında hayırlıdır" buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Alçaltıcı azab onlaradır" (Al-i İmran, 178). Sonra da şu ayeti okudu: "Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından ziyafetler bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah katındaki şeyler iyi olanlar için daha hayırlıdır" (Al-i İmran, 198). (Rezin kaydetmiş fakat, kaynak vermemiştir. Ancak bunu Hakim, el-Müstedrek`te (2, 298) tahric eder.) HadisNo : 533 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Al-i İmran Suresi Ravi : Ümmü Seleme Hadis : "Ey Allah`ın Resulü, Allahu Teala`nın kadınları hicretle ilgili olarak zikrettiğini hiç işitmiyorum, niçin?" diye sordum. Bu sorum üzerine şu ayet indi: "Rableri dualarını kabul etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katında bir nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır." (Al-i İmran, 195). HadisNo : 534 [next]
Amme Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Amme Suresi Ravi : İkrime Hadis : Amme suresinde geçen "(Müttakiler için)... dolu kadehler (vardır)" (34. ayet) ayetini "mütemadiyen dolu kalan" diye açıklamıştır. HadisNo : 854 [next]
Ankebut Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ankebut Suresi Ravi : Ümmü Hani Hadis : "Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz?" (Ankebut 29) mealindeki ayette zikredilen toplantılarındaki fena şeylerden maksad nedir? diye Resulullah (sav)`a sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Onlar orada sesli sesli yelleniyorlar, oradan geçen kimselere de çakıl vs. fırlatıp onlarla eğleniyorlardı."%732 HadisNo : 732 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ankebut Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Allah`ı zikretmek elbet en büyüktür" (Ankebut, 45) mealindeki ayet hakkında şunu söyledi: "Kulun Allahu Teala`yı diliyle zikretmesi büyük (bir ibadet)tir. Onuzikretmesi, herhangi bir günaha yaklaşınca O`ndan korkarak terketmesi, günah işler olduğu halde diliyle zikretmesinden, daha büyüktür. HadisNo : 733 [next]
A`la Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`la Suresi Ravi : Ebu Zerr Hadis : Resulullah (sav) mescidde iken huzuruna girdim. Bana: "Ey Ebu Zerr mescide tahiyye (selam vermek) gerekir" buyurdu. Ben: "Mescide verilecek selam nedir?" diye sorunca: "(Girince) kılacağın iki rek`at namazdır" dedi. Ben: "Ey Allah`ın Resulü, Hz. İbrahim ve Hz. Musa`nın suhuflarında olanlardan herhangi bir şey size indirildi mi?" diye sordum, şu cevabı verdi: "Ey Ebu Zerr! (Evet, şu mealdeki ayetler indi deyip okudu:) "Şüphesiz iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredip de namaz kılan kimse umduğuna erişmiştir. Belki siz dünya hayatını (ahiretten) üstün tutarsınız. Halbuki ahiret daha hayırlı, daha süreklidir. Şüphesiz ki bunlar evvelki sabitelerde, İbrahim ile Musa`nın sahifelerinde de vardır" (A`la, 14-19). Ben tekrar sordum: "Ey Allah`ın Resulü, Hz. İbrahim ve Hz. Musa (a.s.)`nın suhuflarında ne vardı?" "Bunlarda" dedi, "hep ibretli şeyler vardı, (mesela şöyle denmişti): Ölümü görüp bildiği halde gamsız-kedersiz yaşayana şaşarım, Cehenneme kesinlikle inandığı halde gülene şaşarım, içinde yaşayanlarla birlikte dünyanın devamlı değiştiğini görüp de ondan tatmin bulana şaşarım. Kadere inanıp da (haram-helal ayırımı yapmadan hırsla mal peşinde) yorulana şaşarım. Ahiret hesabına inanıp da o maksadla çalışmayana şaşarım" (Rezin ilavesidir, ed-Dürrü`l-Mensur`da (6, 341) daha uzun olarak kaydedilmiştir) HadisNo : 862 [next]
A`raf Suresi (7 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`raf Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : (Cahiliye devrinde) kadın, Kabe-i Muazzama`yı çıplak olarak tavaf eder ve şöyle derdi: "Bana kim ödünç bir tavaf elbisesi verecek?" Elbiseyi fercinin üzerine kor: "Bugün bir kısmı veya tamamı görülür ama, ondan açılanı helal etmem" derdi. Bu tatbikatla ilgili olarak şu ayet indi: "Ey Ademoğulları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyerek gidin, yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri sevmez" (A`raf, 31). HadisNo : 611 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`raf Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav) şu ayeti okudu: "Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti" (A`raf 143) -hadisi rivayet eden Hammad şöyle der: Hammad`dan rivayeti yapan Süleyman b. Harb merhum- (tecellinin hafifliğini göstermek için) baş parmağının yanıyla sağ parmağının ucuna değdirerek gösterir. (Ve ayetin kıraati bitince Resulullah) ilave eder: "Dağ, çığlık attı ve Musa baygın düştü" HadisNo : 612 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`raf Suresi Ravi : Müslim İbnu Yesar el-Cüheni Hadis : Hz. Ömer (ra)`den: "Rabbim Beni Ademden, bellerinden zürriyetlerini alıp da onları nefislerine karşı şahid tutarak: "Rabbiniz değil miyim?" diye işhad ettiği vakit bela (evet) dediler: Şahidiz. "Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz. Yahud: "Ancak önceden atalarımız şirk koştular, biz ise onlardan sonra bir zürriyet idik, şimdi o batılı te`sis edenlerin yaptıklarıyla bizi helak mı edeceksin?" demeyesiniz" (A`raf 172-173) ayetinden soruldu. Hz. Ömer (ra) şu cevabı verdi: "Bu ayetten Resulullah (sav)`a da sorulmuştu. O şöyle açıkladı: "Allah Teala hazretleri, Hz. Adem`i yarattı sonra sağ eliyle meshedip ondan bir zürriyet çıkardı ve: "Bunlar cennet içindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler" dedi. Rabb Teala, ikinci defa sırtını okşadı, ondan bir nesil daha çıkardı ve: "Bunları da cehennem için yarattım, bunlar da cehennem ehlinin amelini işleyecekler" dedi. Cemaatten bir adam: "Ey Alla`ın Resulü! (kaderimiz ezelden yazılmış ise) niye amel ediyoruz? diye sordu. Resulullah (sav) şu açıklamayı yaptı: "Allah bir kişiyi cennet ehli olarak yaratmışsa onu cennet ehlinin amelinde çalıştırır. Öyle ki cennetliklerin bir ameli üzere ölür ve Allah da onu cennetine kor. Aksine bir kulu da cehennem ehli olarak yaratmışsa, onu da cehennemliklerin amelinde istimal eder. Öyle ki bu da cehennemliklerin bir ameli üzere ölür, Allah da onu cehenneme koyar." HadisNo : 613 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`raf Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulüllah (sav) buyurdular ki: "Allahu Zül-Celal hazretleri Adem (a.s.)`ı yarattığı zaman sırtını meshetti. Bunun üzerine kıyamete kadar onun neslinden yaratacağı insanlardan herbirinin iki gözü arasına nurdan bir parlaklık koydu. Sonra hepsini Adem (a.s.)`e arzetti. Adem (a.s.): "Ey Rabbim bunlar da kim?" diye sordu. "Bunlar senin zürriyetindir" dedi. Onlardan bir tanesi dikkatini çekti, gözlerinin arasındaki parlaklık çok hoşuna gitmişti. "Ey Rabbim şu da kim?" diye sordu. "Davud" deyince. "Pekala ne kadar ömür verdin?" diye sordu. "Altmış yıl" dedi. Adem: "Ey Rabbim, ona benim ömrümden kırk yıl ilave et!" dedi. Resulullah (sav) buyurdular ki: Hz. Adem`in yaşı kırk yıl eksik olarak kesinleşince hemen ölüm meleği geldi. Adem (a.s.) ona: "Yani benim ömrümden kırk yıl daha geride kalmadı mı?" dedi. Melek: "İyi ama", dedi, sen onu oğlun Davud`a vermedin mi?" Adem inkar etti, zürriyeti de inkar etti. Adem unuttu ve meyveden yedi. Zürriyeti de unuttu. Adem hata işledi, zürriyeti de hata işledi." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi) HadisNo : 614 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`raf Suresi Ravi : Semüre İbnu Cündeb Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Havva (a.s.) hamile kaldığı zaman iblis Havva`nın yanına geldi. (Bu sırada) Havva`nın çocuğu yaşamıyor hep ölüyordu. İblis: "Çocuğa Abdü`l-Haris adını ver, çünkü o yaşıyor" dedi. Havva bu ismi verdi, çocuk da yaşadı. Ancak bu durum şeytanın bir telkini ve emri idi." HadisNo : 615 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`raf Suresi Ravi : İbnu`z-Zübeyr Hadis : "Sen afyolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme" (A`raf, 199) ayeti, ancak ve ancak halkın ahlakı hususunda nazil oldu. HadisNo : 616 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : A`raf Suresi Ravi : Hadis : Buhari ve Ebu Davud`un diğer bir rivayetinde şöyle denir: "Allah, Peygamberine (sav) halkın ahlakından, affetmeyi, benimseyip almasını emretti." (Açıklaması için önceki hadise bakılabilir) HadisNo : 617 [next]
Bakara Suresi (71 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Ümame Hadis : Hz. Peygamber (sav)`i işittim, diyordu ki: "Kur`an-ı Kerim`i okuyun. Zira Kur`an, kendini okuyanlara kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir." Zehraveyn`i yani Bakara ve Al-i İmran surelerini okuyun! Çünkü onlar kıyamet günü, iki bulut veya iki gölge veya saf tutmuş iki grup kuş gibi gelecek, okuyucularını müdafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir. Terki ise pişmanlıktır. Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir olamazlar." (Bir rivayette şu ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden önce, bir kul onu okur, sonra da Allah`tan birşey isterse Allah istediğini mutlaka verir.") HadisNo : 441 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) kalabalık bir askerin katıldığı orduyu sefere çıkardı. Askerlere Kur`an okumalarını tenbihledi. Ayrıca teker teker görerek herbirine Kur`an`dan bildikleri yerleri okumalarını tenbihliyordu. Derken sıra yaşça en genç birisine gelmişti. Ona: "Kur`an`dan sen ne biliyorsun ey falanca?" diye sordu. Genç: "Ben," dedi, "falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini biliyorum." Resulullah (sav): Yani sen Bakara`yı biliyor musun?" diye sordu. "Evet!" cevabı üzerine: "Haydi yürü, seni askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden biri atılıp: "Yemin olsun, Bakara`yı ezberlememe mani olan şey, hükümleriyle amel edememek korkusundan başka birşey değildir" dedi. Resulullah (sav) şu tenbihte bulundu: "Kur`an`ı öğrenin ve onu okuyun. Kur`an-ı Kerim`in onu öğrenip okuyan ve onunla amel eden kimse için durumunu, içi ağzına kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarata koku neşreder. Kur`an`ı öğrendiği halde, ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan kimse de ağzı sıkıca bağlanmış, hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir." HadisNo : 442 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Nevvas İbnu Sem`an Hadis : Resulullah (sav)`ın şöyle söylediğini işittim: "Kıyamet günü Kur`an-ı Kerim ve ona dünyada iken sahip çıkıp onunla amel edenler getirilirler. Bu gelişte. Bakara ve Al-i İmran süreleri Kur`an-ı Kerim`in önünde yer alırlar." Resulullah (sav) bir iki sure için üç teşbihte bulundu ki, bir daha onları unutmadım. Şöyle demişti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarında nur ve aydınlık olan iki siyah gölgelik veya sahiplerini müdafaa vaziyeti almış saflar halinde iki kuş sürüsü gibidirler." HadisNo : 443 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar." HadisNo : 444 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Nevvas İbnu Sem`an Hadis : Müslim`in bir rivayetinde yukandaki hadise şu ziyade yapılmıştır: "Resulullah (sav) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazı bitirdi mi, namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Cenab-ı Hakk, namazlarından evine de hayır yaratacaktır" HadisNo : 445 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Bakara Suresinin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir." HadisNo : 446 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Nu`man İbnu Beşir Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah, arz ve semavatı yaratmazdan iki bin yıl önce bir kitap yazdı. O kitaptan iki ayet indirip onlarla Bakara suresini sona erdirdi. Bu iki ayet bir evde üç gece okundu mu artık şeytan ona yaklaşamaz." HadisNo : 447 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Beni İsrail`e: "Kapıdan secde ederek girin ve (dileğimiz günahlarımızın) dökülmesidir deyin, ta ki hatalarınız bağıştansın" (Bakara 58) denildi. Ama onlar (emri değiştirdiler de kapıdan kıçları üzerine sürünerek girdiler ve "kılın içinde bir tane" dediler." HadisNo : 448 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Amir İbnu Rebi`a Hadis : Biz karanlık bir gecede Resulullah (sav) ile birlikte bir seferde idik. Kıble istikametini bilemedik. Herkes kendi istikametine yönelerek namazını kıldı. Sabah olunca durumu Resulullah (sav)`a açtık. Bunun üzerine şu ayet indi. "...Nereye yönelirseniz Allah`ın yönü orasıdır (Bakara, 115)." HadisNo : 449 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Enes Hadis : Ömer İbnu`l-Hattab (ra) Hz. Peygamber (sav)`e hitab ederek: "Ey Allah`ın Resulü (tavaftan sonra kılınan iki rek`atı) Makam`ın gerisinde kılsak (daha iyi olmaz mı?)" diye bir temennide bulunmuştu, hemen şu ayet nazil oldu: "İbrahim`in makamını namazgah yapın..." (Bakara, 125). HadisNo : 450 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : el-Berd İbnu`l-Azib Hadis : Resulullah (sav) Medine`ye gelince, önce Ensar`dan olan ecdadının -veya dayılarının- yanına indi: O zaman namazlarını on altı veya on yedi ay boyunca Beytu`l-Makdis`e doğru kıldı. Ancak kıblenin Kabe`ye doğru olmasını arzuluyordu. (Kabe`ye doğru) kıldığı ilk namaz da ikindi namazı idi. Bu namazı Resulullah (sav)`la birlikte ashabtan bir grup kimse kılmıştı. Bu namazı kılanlardan biri, oradan ayrılınca bir mescide rastladı. Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükü halinde idiler. Adam onlara: "Şehadet ederim ki Hz. Peygamber (sav)`le Kabe`ye doğru namaz kıldık" dedi. Cemaat oldukları yerde Kabe`ye yöneldiler. Müslümanların Beytu`l-Makdis`e doğru namaz kılmaları Yahudilere memnun ediyordu. Yüzler Kabeye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç memnun kalmadılar. Arkadan hemen şu mealdeki ayet nazil oldu: "Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler dedikoduya başladılar: "Uyageldikleri kıbleyi niye değiştirdiler?" De ki: "Doğu da batı da Allah`ındır. Allah dilediğini doğru yola hidayet eder" (Bakara, 144). HadisNo : 451 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Enes Hadis : Müslim ve Ebu Davud`un Enes (radıyallahu anh)`ten rivayet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: "Onlar Beytu`l-Makdis`e doğru yönelmiş halde, sabah namazının rüküunda iken, Beni Seleme`den bir adam kendilerine uğradı ve: "Kıble istikameti Kabe`ye çevrildi" dedi. Bu sözünü iki kere tekrar etti. Cemaat rüküda iken Kabe`ye yöneldiler." HadisNo : 452 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ayet-i kerimenin emriyle Hz. Peygamber (sav) kıbleyi Kabe`ye yöneltince Müslümanlar sordular: "Ey Allah`ın Resulü, Beytü`l-Makdis`e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan kardeşlerimizin namazları ne olacak?" Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Senin yöneldiğin istikameti, peygambere uyanları, cayanlardan ayırd etmek için kıble yaptık. Doğrusu Allah`ın yola koyduğu kimselerden başkasına bu ağır bir şeydir. Allah imanlarınızı (ibadetlerinizi) boşa çıkaracak değildir" (Bakara, 143). HadisNo : 453 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "(Kıyamet günü) Hz. Nuh (a.s.) ve ümmeti gelir. Cenab-ı Hakk ona: "Tebliğ ettin, dinimi duyurdun mu?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer ümmetine sorar: "Nuh (a.s.) size tebliğ etmiş miydi?" "Hayır!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh (a.s.)`a yönelerek: "Söylediğin şey hususunda sana kim sahicilik edecek?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Muhammed (sav) ve ümmeti!" der ve Muhammed (sav)`nın ümmeti: "Nuh tebligatta bulundu" diye şehadette bulunur. Bu duruma şu ayet işaret eder: "Biz böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık, ta ki insanlara karşı şahidler olasınız" (Bakara, 143). HadisNo : 454 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade vardır: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de başka biri, hiç kimse gelmedi" derler. HadisNo : 455 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Urve İbnu`z-Zübeyr Hadis : Hz. Aişe (ra)`ye şu (mealdeki) ayet hakkında sordum: "Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah`ın şeairlerindendir. Kim Kabe`yi hacceder veya ümre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve`yi tavaf etmeyenlere de bir günah yoktur (manası çıkmaktadır). "Bana dedi ki: Ey kızkardeşimoğlu söylediğin ne kadar çirkin! Ayetin, senin te`vil ettiğin manada olması için, "onları tavaf etmeyene herhangi bir günah terettüp etmez" şeklinde olmalıydı. Halbuki ayet Ensar hakkında inmiştir. Bunlar Müslüman olmazdan önce, Müşellel`deki azgın Menat`a tapınıyorlar, ona telbiye getiriyorlardı. Menat`a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasında tavaf etmekten çekiniyorlardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir..." ayetini indirdi. Aişe (ra) şunu da söyledi: "Resulullah (sav) Safa ile Merve arasında tavafta bulunmayı sünnet kıldı. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz." Zühri der ki: Ebu Bekr İbnu Abdi`r-Rahman`a bu hadisi haber verdim. Bana şunu söyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamıştım. Ben alimlerden bazılarını dinledim şöyle diyorlardı: "Hz. Aişe`nin Menat için telbiye getirenlerden haber verdikleri dışında kalan halkın tamamı Safa ve Merve`yi tavaf ediyorlardı. Ne zaman ki Cenab-ı Hakk Kur`an-ı Kerim`de tavafından bahsedip Safa ve Merve`den söz etmeyince: "Ey Allah`ın Resulü! Biz Safa ve Merve`yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-ı Hakk Kabe`nin tavafını emrediyor, Safa ve Merve`den bahsetmiyor, Safa ve Merve`yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mı?" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir. Öyle ise kim Beytullah`a hac yapar veya ümre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve`yi de tavaf etmesinde bir günah yoktur" ayetini indirdi. Ebu Bekr İbnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkında da inmiş olduğunu görüyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve`yi tavaftan çekinenler hakkında inmiştir, hem de öncekileri tavaf ettikleri halde. İslam`dan sonra -Allah`ın Kabe`yi tavaf etmeyi emretmiş olmasına rağmen Safa ve Merve`yi zikretmemiş olması sebebiyle- bunları tavaftan çekinenler hakkında inmiştir. Safa ve Merve`nin de (Kur`an`da) zikri Kabe`yi tavaf emrinden sonra gelmiştir. HadisNo : 456 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Urve İbnu`z-Zübeyr Hadis : Buhari ve Müslim`den gelen bir rivayette şöyle denir: "Ancak, Müslüman olmazdan önce Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat için telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasında tavaftan çekinirlerdi. Bu davranış onlara ecdad yadigarı bir adet idi. Menat için ihrama giren Sofa ile Merve arasında tavaf yapmazdı. Müslüman olunca bu hususta Hz. Peygamber (sav)`e sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Safa ve Merve Allah`ın şeairindendir..." ayetini indirdi. HadisNo : 457 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Mücahid, İbnu Abbas (ra)`tan rivayet ettiğine göre şunu anlatmıştır: "Benİ İsrail`de kısas vardı, fakat diyet yoktu. Cenab-ı Hakk Muhammed ümmetine şöyle buyurdu: "Öldürülenler hususunda size kısas farz kılınmıştır. Hür hür ile, köle köle ile, kadın kadın ile kısas edilir. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından affedilmişse, kendisine örfe uymak ve affedene güzellikle (diyet) Ödemek gerekir" (Bakara, 178). Buradaki "afv`dan maksad, amden öldürmelerde kişinin diyet almayı kabul etmesidir. "Örfe uygun ve affedene güzellikle ödemek"e gelince, bundan maksad (mağdur tarafın) örfe uygun miktarda bir diyet istemesi, öbürünün de bunu güzellikle ödemesidir. Ayetin devamındaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir" ibaresi de, "sizden öncekilere farz kılınanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (çünkü onlara diyet imkanı tanınmamıştı). Ayetin son kısmı olan "Bundan sonra tecavüzde bulunana elim azab vardır" ibaresinden diyet almayı kabul etmesine rağmen (kan davası güderek) katili öldüren kimse kastedilmektedir." HadisNo : 458 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ata`nın anlattığına göre, İbnu Abbas (ra) şu ayeti okurken dinlemiştir: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). İbnu Abbas (ra) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruç tutmaya tahammül edemeyen yaşlı erkek ve yaşlı kadın hakkında mensuh değildir. Onlar da her bir günün orucu yerine bir fakir doyururlar." HadisNo : 459 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ebu Davud merhumun bir rivayetinde şu ziyade var: "İbnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184) ayeti şu demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve böylece orucunu tutmuş sayılır." Cenab-ı Hak buyurmuştur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi için daha hayırlı olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmanız daha hayırlıdır" (Bakara, 184). Sonra Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayına ulaşırsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yediği miktarda başka günlerde oruç tutar." HadisNo : 460 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Hadis : Yine Ebu Davud`un bir başka rivayetinde şöyle denmektedir: "(Ramazan`da orucu yiyip, fidye ödemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadınlar için sabittir, mensuh değildir." Nesai`de rivayet şöyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammül edilmez) bir meşakkat addedenler için bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayır düşünerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasını) verirse" hükmü mensuh değildir, bu onun için daha hayırlıdır. (Fidye vermektense) oruç tutmanız daha hayırlıdır. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya şifasız hastalığa yakalananlar içindir." HadisNo : 461 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Selemetu`bnu`l-Ekva Hadis : "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indiği zaman orucu yiyip fidye verenler vardı. Bu hal müteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet öncekini neshetti. Yani asıl hüküm şudur: "Kim Ramazan ayında hazır bulunursa orucunu tutsun" HadisNo : 462 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Rivayetine göre oruca gücü yetmeyenin fidye vermesi gereğini beyan eden ayeti "fidyetün taamu mesakine" şeklinde (yani fakirlerin yiyeceği kadar fidye) okudu ve bu ayetin mensüh olduğunu söyledi." HadisNo : 463 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Nu`man İbnu Beşir Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra şu ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler var ya, alçalmış ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuşlardır" (Mü`min, 60) HadisNo : 464 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Hadis : Rezin şu ilave rivayeti kaydetti: "Resulullah (sav)`a Ashabı (ra) sordular: Rabbimiz yakın mıdır, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yüksek sesle taleblerimizi söyleyelim?" Bunun üzerine şu ayet indi: "Kullarım sana benden sorarlarsa, (söyle ki) ben yakınım. Dua edenin duasına, bana dua ettiği takdirde icabet ederim" (Bakara, 186) HadisNo : 465 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Berd İbnu Azib Hadis : Ramazan orucu farz kılındığı vakit, Müslümanlar ay boyu kadınlara temas etmezler. Bazı kimseler bu meselede nefislerine itimad edemiyorlardı. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu: "...Allah nefsinize güvenmiyeceğinizi biliyordu. Bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti."(Bakara 187) HadisNo : 466 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Hadis : Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi`nin bir rivayetinde de şöyle gelmiştir: "Ashab-ı Muhammed (a.s.)`in (başlangıçta) durumu şöyleydi: Bir kimse oruçlu iken, iftar vakti gelince, iftarını açmadan uyuyacak olsa, artık o gece yemediği gibi ertesi günü de yiyemez, o günün akşamına kadar beklerdi. Kays İbnu Sırma el-Ensari (ra) oruçlu olduğu bir günde iftar vakti girince hanımına gelerek yiyecek birşey olup olmadığını sordu. Kadın: "Hayır, yok!" ancak bekle, sana yiyecek arıyayım" dedi. Kays, gün boyu çalışan birisiydi, beklerken uyuyakaldı. Hanımı gelince baktı ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldın, yiyemiyeceksin" diye eseflendi. Ertesi gün, öğleye doğru Kays (ra) açlıktan baygın düştü. Durumu Resulullah (sav)`a anlattılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı" (Bakara, 187). Buna Müslümanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar yiyin için.." ayeti nazil oldu." Ayetin nüzülüne sebep olan zatın ismi Ebu Davud`da Sırma İbnu Kays (ra)`dır. Nesai`de ise rivayet şöyledir: "Ashab`tan biri akşam yemeğinden önce uyursa, artık o gece ve ertesi gün güneş batıncaya kadar bir şey yiyip içmesi ona helal olmazdı. Bu durum şu ayet nazil oluncaya kadar devam etti: "Tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayırd edilinceye kadar yiyin, için." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays İbnu Amr hakkında nazil olmuştur." HadisNo : 467 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Sehl İbnu Sa`d Hadis : Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrılıncaya kadar yiyin için" ayeti indiği zaman "tan yerinde" kelimeleri henüz nazil olmamıştı. Bir kısım insanlar, oruç tutacakları zaman ayaklarına siyah ve beyaz (iplik) bağlar, bunlar görülünceye kadar yiyip içmeye devam ederlerdi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladı ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gündüz ve gece imiş." HadisNo : 468 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Adiy İbnu Hatim Hadis : Adiy İbnu Hatim (ra) biri siyah, biri beyaz iki köstek bağı aldı. Bir gece bunlara baktı fakat biri diğerinden ayrılmıyordu. Sabah olunca durumu Resulullah (sav)`a şöyle bildirdi: "Yastığımın altına biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resulullah (sav) ona takıldı: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastığının altında iseler yastığın çok geniş olmalı" HadisNo : 469 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Adiy İbnu Hatim Hadis : Resulullah (sav)`a: "Ey Allah`ın Resulü! Ayette geçen "beyaz ipliğin siyah iplikten ayrılması" nedir, bunlar iki iplik değil mi?" diye sordum da bana: "İki ipliğe baktı isen sen gerçekten kalın enselisin" dedi ve şu açıklamayı yaptı: "Hayır iki iplik değil, onun biri gecenin karanlığı, diğeri de gündüzün beyazlığıdır." HadisNo : 470 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Bera Hadis : Ensar hac yapıp da döndükleri zaman evlerine kapılarından girmezlerdi. Onlardan biri hac dönüşü kapıdan evine girdi. Fakat hemşehrileri onu bu davranışı sebebiyle kınadılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İyilik, evlere arkasından girmeniz değildir. Kötülükten sakınan kimse(nin ameli) iyidir. Evlere kapılarından girin" (Bakara, 189) HadisNo : 471 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Huzeyfe Hadis : "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın. İhsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Bu ayet infak ile alakalı olarak nazil oldu." HadisNo : 472 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Eslem İbnu İmran Hadis : Medine`den gazve için yola çıktık. Niyetimiz İstanbul`du. Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Halid İbnil-Velid vardı. Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış müdafaada idiler. Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti. Halk: "Dur, dur! Lailale illallah, eliyle kendini tehlikeye atıyor!" diye bağrıştılar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (ra) atılarak "Ey Ensar topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi. Cenab-ı Hakk, Resulullah (sav)`a yardım edip, İslam galebe çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp, onları yoluna koyalım" dedik. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malın-mülkün başında kalıp onları düzene koymak için cihadı terketmektir." HadisNo : 473 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Abdullah İbnu Ma`kıl Hadis : Ka`b İbnu Ucre (ra)`ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazımdır" (Bakara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resulullah (sav)`a götürüldüm. Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin dedi. "Hayır" cevabını verdim. [Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (sav): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa` yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hepimize şamildir." HadisNo : 474 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Ümame et`Temimi Hadis : Ben hac sırasında, ücret mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccın hacc sayılmaz" dediler. Bilahere İbnu Ömer (ra)`e rastladım. O`na: "Ben hacc sırasında, ücretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "Senin haccın hacc sayılmaz diyorlar" dedim, İbnu Ömer (ra) "İhrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapıyorum" diye cevap verdim. Cevabım üzerine şu açıklamayı yaptı: "Senin haccın hacc sayılır. Nitekim Resulullah (sav)`a bir adam gelmiş, senin bana sorduğuna yakın şeyler sormuştu. Resulullah (sav) sükut buyurdu ve adama cevap vermedi, Derken şu ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rızık istemenizde bir günah yoktur... (Bakara, 198). Bunun üzerine Resulullah (sav) o adamı çağırtarak, ayeti okudu ve: "Haccın hacc sayılır" buyurdu." HadisNo : 475 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz cahiliye devrinin panayırları idi. İslam geldiği zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayı günah addeder oldular. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rızık taleb etmenizde sizin için bir günah yoktur." Ayeti İbnu Abbas şu şekilde okudu. HadisNo : 476 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azık almıyorlardı. "Biz mütevekkil kimseleriz" diyorlardı. Mekke`ye gelince bu davranışlarını halka sordular. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Azıklanın, ancak bilin ki, en hayırlı azık takvadır" (Bakara, 197). HadisNo : 477 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Kişi ihramsız olarak (yani Mekke`de ikamet edenler veya ümre için gelip, ümreden sonra ihramı çıkaranlar) Beytullah`ı ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat`a çıkınca, kime deve, sığır veya davardan kurban müyesser olmuşsa, dilediğini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hacdaki, üç günün orucu terettüp eder. Bu günler, arefe gününden evvele ait olmalıdır. Bu üç günün sonuncu günü arefe gününe tesadüf ederse, bunda bir günah yoktur. Sonra Arafat`da vakfe`ye gider ikindi namazından akşam karanlığının gelmesine kadar vakfe`de kalır. İbnu Abbas anlatmaya üslubu biraz değiştirerek devam ediyor. Sonra Arafat`tan insanlar sökün edince, orayı terketsinler. Topluca geceyi geçirecekleri yere (Müzdelife`ye) gelsinler. Orada Allah`ı çokça zikretsinler, sabah vakti girmezden önce bilhassa tekbir ve tehlili çok yapsınlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Çünkü (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-ı Hakk: "İnsanların toplu olarak sökün ettiği yerden siz de sökün edin, (eski yaptıklarınızdan) Allah`a af dileyin. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Bakara, 199). Şeytan taşlayıncaya kadar akmaya (ve çok zikretmeye) devam edin. HadisNo : 478 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Müseyyeb Hadis : Süheyb (ra) muhacir olarak Mekke`den yola çıktı. Kureyş`ten bazıları onu takibe başladılar. Bunun üzerine o da devesinden inerek sadağında ne kadar ok varsa hepsini çıkardı. Takipçilere: "Allah`a kasem olsun oklarımın hepsini alıncaya kadar bana yetişemezsiniz. Sonra elimde durdukça kılıcımı kullanacağım. Eğer dilerseniz, size Mekke`de toprağa gömdüğüm malın yerini söyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest bırakın, yoluma devam edeyim" dedi. Takipçiler teklifini kabul ettiler. (O da sağ salim yoluna devam etti). Resulullah (sav)`ın yanına varınca şu ayet nazil oldu: "İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah`ın rızasını isteyerek nefsini satın alır..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (sav): "Ebu Yahya`nin alış-verişi karlı oldu" der ve ayeti tilavet buyurur". (Rezin`in ilavesidir. Bagavi ve İbnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler) HadisNo : 479 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Cenab-ı Hakk`ın şu sözleri nazil olduğu zaman: "Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en güzel olanından başka bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir" (Nisa, 10) yanında yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip içeceklerinden ayırdılar. Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar saklanıyordu. Bu hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (sav)`a arzedildi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki; "Onları faydalı ve iyi bir hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara, 220). Bu ayet üzerine yetimlerin yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve içeceklerine karıştırdılar." HadisNo : 480 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Nafi Hadis : İbnu Ömer (ra) Kur`an okuduğu zaman, okuma işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı. Bir gün ben (Mushafı, yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara süresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayır" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra (okumaya) devam etti. HadisNo : 481 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Cabir Hadis : Yahudiler: "Kadına arka istikametinden temas edilirse çocuk şaşı doğar" derlerdi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad yetiştiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223). HadisNo : 482 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. Ömer (ra), Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (sav): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca açıkladı: "Bu gece bineğimi ters çevirdim (arka canibinden yanaştım). "Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Cenab-ı Hakk peygamberine şu ayeti vahyetti: "Kadınlarınız sizin tarlalarınızdır. Tarlanıza istediğiniz gibi gelin." Dübüründen ve hayız halinde temastan kaçınmak şartıyla önden, arkadan, nasıl istersen öyle gel. HadisNo : 483 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Allah, İbnu Ömer (ra)`i mağfiret buyursun, bir hususta yanılmıştı. Şu Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (İslam`dan önce) ilim yönüyle Yahudilerin kendilerinden üstün olduklarına inanırlardı. Bu sebeple onların birçok davranışlarını aynen taklid ediyorlardı. Ehl-i kitaba has adetlerden biri de kadınlarına tek istikametten (yani ön cihetten) yanaşırlardı. Bu, kadın için de en uygun tarzdı. Ensar topluluğu, bu adeti de Yahudilerden aynen almıştı. Kureyşliler ise, kadınları hoş olmayan şekilde açarlar, onlara arka cihetlerinden, ön cihetlerinden, sırt üstü yatmış vaziyette yanaşırlardı. Medine`ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kızla evlendi. Erkek, kadına Kureyş usulünce temas etmek istedi. Kadın buna müsaade etmedi. "Bizde kadına tek istikametten temas edilir, sen de öyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi. Onların bu ihtilafı büyüdü ve herkes duydu. Öyle ki Resulullah (sav)`a da intikal etti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlanızdır. Tarlaya dilediğiniz gibi gelin" (Bakara 223). "Dilediği gibi" den maksad (istikamet olarak) önlerinden, arkalarından, sırt üstü yatmış olarak. Ancak bu geliş çocuk mahalline olacak." HadisNo : 484 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ümmü Seleme Hadis : Resulullah (sav): "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlalarınızdır, tarlanıza dilediğiniz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da çocuk yoludur) olmak kaydıyla dilediğiniz şekilde temas kurun" HadisNo : 485 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Aişe Hadis : Kur`an`daki: "Allah sizi (dil alışkanlığı olarak maksadsız yapılan) lağv yeminleriniz için muaheze etmez" ayeti kişinin sözünde sıkça kullandığı, "vallahi evet", "billahi hayır" gibi yeminleri için nazil oldu." (Yukandaki metin Buhari`den alınmadır. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (sav)`in sözü olarak hem de Hz. Aişe (ra)`nin sözü olarak iki şekilde rivayet etmiştir. İmam Malik Muvatta`da bu hadisle ilgili olarak şunu söyler: "Bu mevzuda işittiğimin en güzeli şudur: "Ayette geçen "Lağv", bir kimsenin öyle bildiği için bir şey hakkında yaptığı yemindir, ancak sonradan, o şeyin, bildiği gibi olmadığını anlar. Bu durumda yaptığı yemin için kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de çıkıp, günahkar ve yalancı olduğunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir malı ede etmek için yemin ederse bu öylesine büyük bir günahtır ki, bunun kefareti yoktur.") HadisNo : 486 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Kur`an-ı Kerim`deki "Kocaları, bekleme müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya (herkesten) çok layıktırlar" (Bakara 228) ayeti hakkında şunu söyledi: "Erkek hanımını üç talakla da boşasa hanımını geri almaya herkesten daha çok hak sahibi idi. Ancak bu hüküm, Cenab-ı Hakk`ın şu sözü ile neshedildi: "Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır..." (Bakara, 229). HadisNo : 487 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Urvetu`bnu`z-Zübeyr Hadis : Cahiliye devrinde kişi hanımım boşar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkına sahipti. Bu şekilde bin kere boşayıp geri dönebilirdi. (Bu hal bir adamın şu hadisesine kadar devam etti.) Bir gün adam hanımını boşadı ve iddeti dolmak üzere iken hanımını geri aldı, sonra tekrar boşadı ve hanımına: "Allah`a kasem olsun seni evime almıyorum ve ebediyen başkasına da helal olmayacaksın" dedi. Kadın: "Bu nasıl olur?" deyince, adam: "Seni boşuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacağım ve bu böylece devam edip gidecek" dedi. Kadın Hz. Aişe (ra)`ye gitti, durumu anlattı. Hz. Aişe cevap vermedi. Resulullah (sav)`ı bekledi. Gelince vak`ayı anlattı. Resulullah (sav) da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Boşama iki defadır ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır" (Bakara, 229). O günden itibaren insanlar bu yeni talaka yöneldiler, boşayan da boşamayan da. (Parantez içindeki açıklayıcı kısımlar Tirmizi`deki ziyadeden alınmıştır) HadisNo : 488 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ma`kıl İbnu Yesar Hadis : Benim bir kızkardeşim vardı. Evlenmek için buna müracaat edenler oldu. Fakat kimseye müsbet cevap vermiyordum. Derken amcamın oğlu istedi. Kızkardeşimi ona nikahladım. Allah`ın dilediği kadar bir müddet beraber yaşadılar. Sonra amcam oğlu onu talak-ı ric`i ile boşadı. Ancak tekrar almadan terketti. İddeti tamamlandı. Kız kardeşimle evlenmek isteyenler bana müracaat edince amcam oğlu da, müracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha önce de çok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-ı ric`i ile boşadın. (Geri alma hakkın olduğu halde terkettin ve iddeti doldu. Başkaları istemeye gelince, sen de talib odun, taleble almak istiyorsun. Allah`ıma kasem olsun onu asla sana vermeyeceğim" dedim. Ma`kıl der ki: Bunun üzerine benim hakkımda şu ayet nazil oldu: "Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru bir surette anlaştıkları takdirde, artık kendilerini kocalarına nikah etmelerine engel olmayın" (Bakara, 232). Yine Ma`kıl ilave ediyor: "Ayet üzerine, yeminim için kefarette bulundum ve kız kardeşimi, eski kocasına nikahladım." Buhari`nin bir rivayetinde şöyle denir: "Resulullah (sav) Ma`kıl`ı çağırdı, ayeti kendisine tilavet buyurdu. Bunun üzerine o, müşkülpesendliği bıraktı ve Allah`ın emrine boyun eğdi" (Buhari, Talak 44) HadisNo : 489 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Kur`an`ın: "(Vefat iddeti bekleyen) kadınları nikahla isteyeceğinizi çıtlatmanızda... üzerinize bir vebal yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadı, "Evlenmeyi arzu eden kişinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadına ihtiyacım var, saliha bir kadına kavuşmak istiyorum" demesidir" diye açıklamıştır. HadisNo : 490 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ali Hadis : Resulullah (sav) Hendek Savaşı sırasında "Allah onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun, bizim orta namazımıza mani oldvlar, güneş batıncaya kadar kılamadık" buyurdu. Bir rivayette: "Bizi, salat-ı vusta olan ikindi namazından ahkoydular" denir. Bir diğer rivayette: "Sonra ikindiyi akşamla yatsı arasında kıldık" denir. HadisNo : 491 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Yunus Hadis : Aişe`nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz. Aişe (ra), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aişe (ra): "Ben bunu Resulullah`dan işittim" dedi. HadisNo : 492 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Amr İbnu Rafi Hadis : Anlattığına göre, "Hz. Hafsa (ra)`ya bir mushaf yazıyormuş. Hz. Hafsa (ra) kendisinden, önceki hadiste "(Ebu Yunus`tan) Hz. Aişe`nin taleb ettiği hususu aynen taleb ettiğini anlatmıştır." HadisNo : 493 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Şakik İbnu Utbe Hadis : Bera İbnu`l-Azib (ra)`ten naklettiğine göre, demiştir ki: "Önce şu ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazına devam edin." Resulullah (sav) bunu bize Allah`ın dilediği müddetçe okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve şu ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin." Şakik`in yanında oturmakta olan bir zat kendisine: "öyle ise bu ikindi namazıdır." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasıl nazil olduğunu, Allah`ın nasıl neshettiğini sana haber verdim." HadisNo : 494 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Hadis : İmam Malik (ra)`e ulaştığına göre, Ali İbnu Ebi Talib (ra)`e İbnu Abbas (ra), Ku`an`da zikri geçen "orta namaz"a, (salatu`l-vusta) sabah namazı demişlerdir. (Tirmizi, bu hadisi İbnu Abbas ve İbnu Ömer`den muallak (senetsiz) olarak zikretmiştir.) HadisNo : 495 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Hadis : Zeyd İbnu Sabit ve Hz. Aişe (ra) "Orta namazı, öğlen namazıdır" derlerdi. HadisNo : 496 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Zeyd Hadis : Ebu Davud`un Zeyd (ra)`den kaydettiğine göre, Hz. Resulullah (sav) öğle namazını zevalden sonra sıcağın en şiddetli olduğu saatte kılardı. Resulullah (sav)`ın kıldığı namazlar içinde ashabına en zor geleni bu namaz idi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Namazlara ve orta namazına devam edin." Zeyd devamla dedi ki: "(Orta namazı, öğlen namazıdır, zira) bundan önce iki namaz var (birisi geceden -yatsı-, diğeri gündüzden -sabah-), ondan sonra da iki namaz var (biri gündüzden -ikindi- diğeri geceden -akşam-)". HadisNo : 497 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Abdullah İbnu`z-Zübeyr Hadis : Hz. Osman (ra)`a, Bakara suresinde geçen: "Sizden zevceler (ini geride) bırakıp ölecek olanlar eşlerinin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar faidelenmesini (bakılmasını) vasiyyet etsinler" (Bakara 240), ayeti diğer bir ayetle (Bakara, 234) neshedildiği halde niçin bu mensuh ayeti de Kur`an-ı Kerim`e yazıyorsunuz?" diye sordum. Bana şu cevabı verdi: "Ey kardeşim oğlu bu ayeti terk mi edelim, (bunu mu söylüyorsun)? Hayır, ben hiçbir şeyi yerinden oynatmam. HadisNo : 498 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: "Her şeyin bir şerefesi var. Kur`an-ı Kerim`in şerefesi de Bakara süresidir. Bu surede bir ayet vardır ki, Kur`an ayetlerinin efendisidir: Ayetü`l-Kürsi HadisNo : 499 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Übey İbnu Ka`b Hadis : Resulullah (sav) bana: "Ey Ebu`l-Münzir, Allah`ın Kitabından ezberinde bulunan hangi ayetin daha büyük olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki, O`ndan başka ilah yoktur, O, Hayy`dır, Kayyum`dur (yani diridir her şeye kıyam sağlayandır) (Bakara, 225) -ki buna Ayet`ü`l-Kürsi denir- dedim. Göğsüme vurdu ve: "İlim sana mübarek olsun ey Ebu`l-Münzir! dedi." HadisNo : 500 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) beni Ramazan zekatını muhafazaya tayin etmişti. Derken kara bir adam gelerek zahireden avuç avuç almaya başladı. Ben derhal kendisini yakaladım ve: "Seni Resulullah (sav)`a çıkaracağım" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtaç bir kimseyim, üstelik üzerimde bakmak zorunda olduğum çoluk-çocuk var, ihtiyaçlarım cidden çoktur, şiddetlidir" dedi. Ben de onu salıverdim. Sabah olunca, Hz. Peygamber (sav): "Ey Ebu Hüreyre! Dün akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey Allah`ın Resulü, bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk-çocuktan dert yandı. Bunun üzerine ona acıyarak salıverdim" dedim. Resulullah (sav): "Ama o sana muhakkak yalan söyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek!" buyurdu. Bu sözünden anladım ki, herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye başladım. Derken yine geldi ve zahireden avuçlamaya başladı. Ben de derhal yakaladım ve: "Seni mutlaka Resulullah (sav)`a çıkaracağım" dedim. Yine yalvararak: "Beni bırak, gerçekten çok muhtacım, üzerimde çoluk-çocuk var, bir daha yapmam" dedi. Ben yine acıdım ve salıverdim. Ertesi gün Resulullah (sav): "Ey Ebu Hüreyre, dün geceki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey Allah`ın Resulü, bana ihtiyacından çoluk-çocuğundan dert yandı. Ben de acıdım ve salıverdim" dedim. "Ama" dedi, Resulullah: "O yalan söyledi fakat yine gelecek." Üçüncü sefer yine gözetledim. Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya başladı. Onu yine yakalayıp: "Seni mutlaka Hz. Peygamber (sav)`e götüreceğim. Bu üçüncü gelişin, üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine de geliyorsun" dedim. Yine bana rica ederek şöyle söyledi: "Bırak beni, sana birkaç kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda ulaştırsın". Ben: "Nedir bu kelimeler söyle!" dedim. Bana dedi ki: "Yatağa girdin mi Ayetü`l-Kürsi`yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz". Ben yine acıdım ve serbest bıraktım. Sabah oldu, Resulullah (sav): "Dün akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey Allah`ın Resulü, bana birkaç kelime öğreteceğini, bunlarla Allah`ın bana faide ihsan buyuracağını söyledi, ben de kendisini yine serbest bıraktım" dedim. Resul-i Ekrem (sav): "Neymiş onlar?" dedi. Ben: "Efendim, döşeğine uzandığın vakit Ayetü`l-Kürsi`yi başından sonuna kadar oku. (Bunu okursan) Allah`ın koyacağı bir muhafız üzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz!" dedi, cevabını verdim. Resulullah (sav) bunun üzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalancı olduğu halde, bu sefer doğru söylemiş. Ey Ebu Hüreyre! Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedi. Ben: "Hayır!" cevabını verdim. "O bir şeytandı" buyurdular. HadisNo : 501 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Eyyüb Hadis : Ravinin bir hücresi vardı ve içinde hurma bulunuyordu. Buraya bir gulyabani (cin) dadanmış gelip hurmadan alıyordu. Bu durumu Resulullah (sav)`a, açtı. Resulullah (sav) kendisine: "Git, tekrar görecek olursan "Allah`ın adıyla, Resulullah (sav)`a icabet et" dersin" buyurdu. Ebu Eyyub der ki: (Bekledim, tekrar gelince) yakaladım. Ancak, bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti, ben de salıverdim.Sonra Resulullah (sav)`la karşılaştığımda Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye sordu. Ben: "Bir daha gelmeyeceğine dair yemin etti (ben de bıraktım)" dedim. Resulullah (sav): "O yalan söylemiş, o yalana alışkındır" buyurdu. Ebu Eyyüb, bir başka sefer yine geldiğini, yakalayınca gelmeyeceğine dair yine yemin ettiğini, yemini üzerine salıverdiğini anlatır. Resulullah (sav) tekrar: "Esirin ne oldu?" diye sorar. "Gelmeyeceğine dair yemin edince bıraktım" der. Resulullah (sav): "Yalan söylemiş, o zaten yalana alışkındır" buyurur. Ebu Eyyub (ra) üçüncü sefer yine yakalar ve: "Bu sefer seni bırakmayacağım, mutlaka Resulullah (sav)`a kadar götüreceğim" der. Bunun üzerine cin: "(Dinle beni) sana mühim bir şey hatırlatacağım: Ayet`ü`l-Kürsi var ya, onu evinde oku. O takdirde sana hiç ne şeytan ne başkası yaklaşamaz" der. (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz. Peygamber (sav)`e gelir. Resulullah (sav): "Esirin ne oldu?" diye sorar. Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalancı olduğu halde bu sefer doğruyu söylemiş" buyurur." HadisNo : 502 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Dinde zorlama yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkında inmiştir. Şöyle ki: Medine`de çocuğu yaşamayıp ölen kadınlar, "çocuğum yaşarsa Yahudi dini üzerine yetiştireceğim" diye adakta bulunurdu. Benu Nadir Yahudileri Medine`den sürüldükleri vakit, bunlar arasında Yahudileştirilmiş çok sayıda Ensar çocuğu vardı. Ensariler: "Çocuklarımızı onlara terketmeyiz" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artık iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır..." (Bakara) ayetini inzal buyurdu. HadisNo : 503 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hz. İbrahim (a.s.)`in şu sözleriyle ifade ettiği şüpheyi yaşamaya biz ondan daha layıkız: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster" demiş, (Allah: "Buna) inanmadın mı yoksa" demiş, o da: "İnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için (istedim, diye) söylemiştir (Bakara, 260). Allah, Lut (a.s.)`a rahmetini bol kılsın, aslında o çok muhkem bir kaleye sığınmıştı. Eğer, Hz. Yusuf (a.s.)`un kaldığı müddetçe hapiste ben kalsaydım, davete icabet ederdim." HadisNo : 504 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Hadis : Tirmizi`nin bir rivayetinde Hz. Yusuf`la ilgili olarak Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim oğlu Kerim; İbrahimoğlu İshakoğlu Yakuboğlu Yusuftur. Ve ilave etti: "Şayet, hapiste onun yerine ben yatmış olsaydım da, sonunda bana elçi gelseydi, çıkma hususunda hemen cevap verirdim." Resulullah (sav) arkadan şu ayeti okudu: "Kendisine elçi gelince, "Efendine dön de ellerini kesen o kadınların zoru neydi kendisine sor" dedi. Resulullah (sav) devamla şunu söyledi: "Allah Teala`nın rahmeti Lut`a olsun, o aslında çok sağlam bir kaleye sığınmışta Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden kalabalık bir cemaat içinde gönderdi." HadisNo : 505 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ubeyd İbnu Umayr Hadis : Ömer İbnu`l-Hattab (ra) Resulullah (sav)`ın ashabına sordu: "Şu ayet kimin hakkında nazil olmuştur? "Sizden herhangi biri arzu eder mi ki, hurmalardan, üzümlerden kendisinin bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, orada kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun. Fakat ona ihtiyarlık çöksün, aciz ve küçük çocukları da olsun, derken o bahçeye içinde bir ateş bulunan bir bora isabet etsin de o, yanıversin?" (Bakara, 266). Cemaat: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" cevabını verdi. Hz. Ömer (ra) bu cevaba kızdı ve: "Biliyoruz veya bilmiyoruz" deyin dedi.Bunun üzerine İbnu Abbas (sav): "Bu hususta içimden bir şeyler geçiyor ey müminlerin emiri" dedi. Hz. Ömer (ra) ona: "Ey kardeşimin oğlu söyle onu, kendini küçük görme" dedi. İbnu Abbas: "Bu, bir iş için misal olarak verilmiştir" deyince Hz. Ömer: "Hangi iş için?" diye tekrar etti. İbnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin işi için, öyle ki bu zengin Allah`a da kulluk ve itaatini yerine getiriyordu. Sonra Allah ona şeytanı gönderdi. (Zengin onun iğvasına kapılarak günahlar işledi ve sonunda bütün (salih) amellerini batırdı." HadisNo : 506 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Bera Hadis : "İğrenmeden alamayacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın.. (Bakara, 267) mealindeki ayet biz ensar hakkında indi" dedi ve anlattı: "Biz hurma yetiştiren kimselerdik. Herkes, hurmasından az veya çok oluşuna göre tasadduk ederdi. Bu cümleden olarak, kişi bir iki hurma salkımı getirir onu mescide asardı. Mescidde kalan Ehl-i Suffa`nın yiyeceği yoktu. Bunlardan biri acıktığı zaman, salkıma gelir, sopasıyla vurur, ondan bir miktar hurma düşürür ve yeredi. Hayrı düşünmeyenlerden bazıları, içerisinde kalitesiz hurmaların çokça bulunduğu salkımlardan, bazıları kırık adi salkımlardan getirip asıyordu. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler: Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın. Allah`ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin." Resulullah (sav) ayeti şöyle açıkladılar: "Sizden biri, sadaka olarak verdiği şeyin benzeri, kendisine verildiği takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacağı şeyden almamasına dikkat etsin." İbnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz, sahib olduğumuz şeylerin iyilerinden verir olduk." Hadisi, Tirmizi rivayet eder ve sahih olduğunu belirtir (Tefsir, (2990). Hadisi ibnu Mace, Zekat`ın 19, (1822)babında kaydeder. HadisNo : 507 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Şeytan da, melek de insanoğluna sokularak onun kalbine birtakım şeyler atarlar. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır. Meleğin işi hak ve hayra, iyiliğe çağırmak ve kötülükten uzaklaştırmaktır. Kim içinde hakka, hayıra, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah`tandır ve hemen Allahu Teala`ya hamdetsin. Kim de içinde şerr ve inkara çağıran bir fısıltı duyarsa ondan uzaklaşsın ve hemen şeytandan Allah`a sığınsın." Resulullah (sav) bu sözlerine şu mealdeki ayeti ekledi: "Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, size cimriliği emreder.." (Bakara 268). HadisNo : 508 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Mervan el-Esfar Hadis : Abdullah İbnu Ömer (ra): "İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder, Allah her şeye kadirdir." (Bakara 284) ayetinin müteakip ayet tarafından neshedildiğini söylemiştir." HadisNo : 509 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Cenab-ı Hakk`ın şu mealdeki sözü nazil olunca: "İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder..." (Bakara, 284) bu ihbar Sahabe (ra)`ye çok ağır geldi. Resulullah (sav)`a geldiler, diz çöküp oturdular ve dediler ki: "Ey Allah`ın elçisi, bize yapabileceğimiz işler emredildi: Namaz, oruç, cihad ve sadaka, bunları yapıyoruz. Ama Cenab-ı Hakk sana şu ayeti inzal buyurdu. Onu yerine getirmemiz mümkün değil." Resulullah (sav) onlara: "Yani sizler de sizden önceki Yahudi ve Hıristiyanlar gibi "dinledik ama itaat etmiyoruz" mu demek istiyorsunuz? Hayır öyle değil şöyle deyin: "İşittik itaat ettik. Ey Rabbimiz affını dileriz, dönüş sanadır." Ce-maat bunu okuyup, dilleri ona alışınca, bir müddet sonra Cenab-ı Hakk şu vahyi inzal buyurdu: "Peygamber ve inananlar, O`na Rabbi`nden indirilene inandı. Hepsi Allah`a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. Peygamberleri arasında hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır" dediler (Bakara 285). Ashab bunu yapınca Allah, önceki ayeti neshetti ve şu ayeti inzal buyurdu: "Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. (Resululah bu duayı yapınca Allah Teala hazretleri: Pekala, yaptım buyurmuştur). Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! (Allah Teala hazretleri: Pekiyi, buyurmuştur). Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma (Rabb Teala hazretleri: Pekiyi, dedi). Bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et (Rabb Teala buna da Pekiyi demiştir). HadisNo : 510 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Bakara Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Allah Teala, ümmetim, içinden geçen fena şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça o şey yüzünden ümmetimi hesaba çekmeyecektir." HadisNo : 511 [next]
Benu İsrail Suresi (15 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "... Sana gösterdiğimiz rüya ile ve Kur`an`da lanetlenmiş ağaçla sadece insanları denedik..." (İsra, 60) mealindeki ayette geçen "rüya" için şu açıklamayı yaptı: "Bu, Resulullah (sav) Mirac gecesinde Beytu`l-Mak-dis`e götürüldüğü zaman gözüyle görmesidir. "Kur`an`da lanetlenmiş ağaç" da zakkum ağacıdır." HadisNo : 678 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : "Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman onun nimet ve refahtan şımarmış elebaşılarına (yola gelmelerini) emrederiz. Ama onlar orada iyice yoldan çıkarlar. Artık o şehir yok olmayı hakeder. Biz de onu yerle bir ederiz" (İsra, 16) ayetindeki "Şımarmış elebaşılarına emrederiz" ifadesiyle ilgili olarak şunu söylemiştir: "Biz cahiliye devrinde, sayıca artan bir kabile için: "falanca kabile arttı" derdik." HadisNo : 679 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : "Onların taptıktan da Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar" (İsra, 57) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "İnsanlardan bir grup, cinlerden bir gruba tapıyorlardı. Bu cinniler Müslüman oldular, insanlar hala bunlara tapmaya devam ettiler. Bunun üzerine ayet nazil oldu. HadisNo : 680 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav), "Bir gün bütün insanları önderleriyle beraber çağırırız" (İsra, 71) mealindeki ayetle ilgili olarak şunu söyledi: Onlardan biri çağırılır. (Amellerinin yazıldığı) kitap sağ eline verilir. Vücudu altmış zira` genişletilir, yüzü beyazlaştırılır. Başına pırıl pırıl yanan inciden bir taç geçirilir. Bu haliyle arkadaşlarının yanına döner. Arkadaşları onu uzaktan görünce: "Ey Rabbimiz bunu bize de ver ve onu hakkımızda mübarek kıl" derler. O, yanlarına gelir ve onlara: "Müjde sizlere! Herbirinize bunun bir misli var" der. Kafire gelince, onun suratı kararır. Onun da vücudu, altmış zira` genişletilir. Ona da bir taç giydirilir. Arkadaşları onu görünce: "Bunun şerrinden Allah`a sığınırız. Ey Rabbimiz onu bize verme" derler. Bu da arkadaşlarının yanına gelir. Onlar: "Ey Rabbimiz, onu zelil et" derler. O da: "Allah sizi rahmetinden uzak tuttu, sizden herkese bunun bir misli verilmiştir" der. HadisNo : 681 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : "Güneşin kayması (düluku`ş-şems) anından gecenin kararmasına kadar güzelce namaz kıl" (İsra, 78) ayetinde geçen düluku`ş-şems`ten maksad, "güneşin meyli" derdi. HadisNo : 682 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Düluku`ş-şems tabirini, "İza fae`l`fey`u" diye açıklardı. (Bu da gölgenin batı cihetinden çekilip doğuya meyletmesidir. Bu da tam zeval dediğimiz öğle vaktini ifade eder. Güneş gökte tam tepededir ve artık batı cihetine meyletmektedir.) Ayetin devammda gelen "ğasaku`l-leyl" tabirini de, "gece ile gece karanlığının birleşmesi" diye açıklardı. HadisNo : 683 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : "...Sabah namazı şahidlidir" (İsra, 78) ayeti hakkında Resulullah (sav) şu açıklamayı yapmıştır: "Onda gece melekleri de gündüz melekleri de, hazır bulunurlar" (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir) HadisNo : 684 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav)`a: "...Ümid edebilirsin, Rabbin seni bir Makam-ı Mahmud`a gönderecektir." (İsra, 79) ayetinde zikredilen "Makam-ı Mahmud`dan sual edildi. Resulullah (sav): "Bu şefaat`tir" diye cevap verdi." HadisNo : 685 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "İnsanlar kıyamet günü cemaatler halinde olacaklar. Her ümmet kendi peygamberini takip edip: "Ey falan! bize şefaat et, ey filan bize şefaat et! diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte Makam-ı Mahmud budur." HadisNo : 686 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) hicretle emredildiği zaman kendisine şu ayet indi: "De ki: "Rabbim, beni dahil edeceğin yere (Medine`ye) hoşnudluk ve esenlikle dahil et; çıkaracağın yerden de (Mekke`den) hoşnudluk ve esenlikle çıkar. Katından beni destekleyecek bir kuvvet ver" (İsra, 80). HadisNo : 687 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Resulullah (sav) Yahudilerden bir gruba uğradı. Onlardan bazısı: "Muhammed`e ruh hakkında sorun" dedi; bazısı da: "Sakın sormayın, hoşunuza gitmeyecek şeyler işitirsiniz" diye aralarında konuştular. Sonunda kalkıp: "Ey Ebu`l-Kasım bize ruh`tan anlat, (ruh nedir?)" dediler. Resulullah (sav) bir müddet sessiz durdu. Ben anladım ki kendisine vahiy inmektedir. Sonra okudu: "Sana ruhtan sorarlar; de ki, ruh Allah`ın emrinden ibarettir. Size onun hakkında az bir ilim verilmiştir" (İsra, 85). Bir rivayette: "Onun hakkında az bir ilim verilmiştir" denmektedir. A`meş: "Bizim kıraatımızda böyledir" demiştir. HadisNo : 688 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "... Yahudiler: "Bize çok ilim verildi, bize Tevrat verildi. Kime Tevrat verilmişse ona çok ilim verilmiş demektir" dediler. Bunun üzerine şu ayet indi: "De ki Rabbinin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadarını da katsak, Rabbinin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi" (Kehf, 109). HadisNo : 689 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : Saffan İbnu Assal Hadis : İki Yahudi konuşuyorlardı, biri arkadaşına: "Gel seninle şu Peygamber (sav)`e gidelim ve birşeyler soralım" dedi. Arkadaşı: "Ona peygamber deme" diye müdahale edip ekledi: "Şayet o, kendisinden "peygamber" diye bahsettiğini duyacak olursa sevincinden gözleri dört olur." Beraberce gidip Resulullah (sav)`ı imtihan niyetiyle dokuz açık ayetten soru sordular. Resulullah (sav) onlara "Allah`a hiç bir şeyi ortak kılmayın, hırsızlık yapmayın, zina fazihasını işlemeyin. Allah`ın haram kıldığı cana kıymayın, masum kişiyi öldürtmek için sultana gammazlamayın, sihir yapmayın, faiz yemeyin, günahsız kadına zina iftirası atmayın, savaş sırasında cepheyi koyup kaçmayın, ey Yahudiler, bilhassa sizin için söylüyorum, cumartesi günü yasağını ihlal etmeyin" dedi. Saffan der ki: "Bu cevap üzerine Yahudiler, Resulullah (sav)`ın el ve ayaklarını öptüler ve: "Şehddet ederiz ki, sen peygambersin" dediler. Saffan diyor ki: Resulullah (sav) onlara: "Öyleyse niye bana uymuyorsunuz?" diye sordu. Onlar: "Davud (a.s.), neslinden peygamber kesilmesin diye dua etti. Biz, sana uyduğumuz takdirde Yahudilerin bizi öldürmesinden korkuyoruz" cevabını verdiler. HadisNo : 690 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "..Ey Muhammed namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma, ikisi ortasında bir yol tut" (İsra, 110) ayeti hakında şu açıklamayı yaptı: "Bu ayet, Resulullah (sav)`a gizli (tebligatta) bulunduğu sırada nazil olmuştur. O zaman sesini yükseltince müşrikler işitiyor ve Kur`an`a onu indirene, onu getirene küfrediyorlardı. Allah Teala Hazretleri, "Namazını açıktan yapma." yani "açıktan, yüksek sesle okuma, ta ki müşrikler duymasın, ashabın işitmeyecek kadar da kısma" buyurarak ikisi arası, yani seslilikle sessizlik ortası bir yol tutmasını emretti." HadisNo : 691 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Benu İsrail Suresi Ravi : Aişe Hadis : Şu ayet dua hakkında nazil olmuştur: "(Ey Muhammed) namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma.." (İsra, 110). HadisNo : 692 [next]
Beraet (Tevbe) Suresi (27 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. Osman (ra)`a dedim ki: "Siz niçin, mesani grubuna giren Enfal suresini miün grubuna giren Beraet suresine yaklaştırdınız ve aralarına da besmeleyi yazmadınız?" Hz. Osman (ra) şu cevabı verdi: "Resulullah (sav)`a vahiy sırasında, bir çok süre birlikte gelirdi. Bu durumda herhangi bir vahiy geldi mi, vahiy katiblerini çağırır, onlara: "Şu ayetleri, şu şu meselelerin zikedildiği sureye koyun" diye irşad ederdi. Bir ayet geldiği zaman da "Bu ayeti içinde şu şu şeylerin zikredildiği sureye koyun" derdi. Enfal suresi, Medine`de ilk nazil olanlardandı. Beraet suresi ise, iniş itibariyle Kur`an`ın sonuncusu idi. Bunun kıssası da Enfal`in kıssasına benzemekte idi. Bu sebeple Beraet`i öbüründen zannettim. Resulullah (sav) bu surenin öncekinden olduğunu belirtmeden vefat etti. Bu sebeple ben bunların arasını yakın tuttum ve ikisinin arasına bismillahirrahmanirrahim satırını koymadım. Böylece onu yedi uzunların (Seb`u`t-Tıval) arasına koydum." (Ebu Davud`un rivayetinde "Beraet`i öbüründen zannettim" cümlesi yoktur) HadisNo : 630 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Said İbnu Cübeyr Hadis : İbnu Abbas (ra)`a sordum: Tevbe süresi nedir? Şu cevabı verdi: Tevbe mi? bilakis o fazihadır (İslam`ın düşmanlarını rezil etmektedir). Onlardan bir kısmı şöyledir... diyerek o kadar çok saymıştır ki, halk "Bizden kimseyi bırakmıyacak, herkesi zikredecek" zannına kapıldılar. Ben tekrar sordum: Ya Enfal süresi? Bu, dedi. Bedir Savaşı hakkında nazil oldu. Ben tekrar sordum: Pekala Haşr süresi? O da, dedi, Benu`n-Nadir Yahudileri hakkında nazil oldu." HadisNo : 631 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Said İbnu Cübeyr Hadis : Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr`in: "Ya Suretu`l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)`ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir. HadisNo : 632 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Said İbnu Cübeyr Hadis : Bir diğer rivayette Said İbnu Cübeyr`in: "Ya Suretu`l Haşr (niçin inmiştir?)" sorusuna İbnu Abbas (ra)`ın: (Haşr süresi mi? hayır! O), Benun-Nadir süresidir" cevabını verdiği kaydedilmiştir. HadisNo : 633 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Hz. Ebu Bekir (ra), Resulullah (sav) tarafından Veda haccından önceki hacc mevsiminde hacc emiri olarak tayin edildiği hacda, "Bu yıldan sonra müşriklere haccetmek yasaktır", "Çıplak olarak Beytullah tavaf edilemez" diye ilan etmek üzere vazifelendirdiği bir gruba beni de gönderdi. Ancak, bilahare Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebu Bekir (ra)`in arkasından Hz. Ali`yi gönderdi ve Beraet süresini halka ilan etmeyi ona emretti. Hz. Ali (ra) bizimle birlikte Mina`da halka, Beraet`i ilan etti: "Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hacc yapamıyacak ve çıplak olarak Beytullah tavaf edilmeyecek." HadisNo : 634 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Bir başka rivayette, aynı hadise şöyle gelmiştir: "Haccu`l-Ekber günü, kurban bayramı günüdür. el-Haccu`l-Ekber de haccdır. Hacca "el-Haccu`l-Ekber" denilmesi, halkın ümreye "el-Haccul-Asgar" demesinden ileri gelmiştir." Ebu Hureyre devamla diyor ki: "O yıl, Hz. Ebu Bekir (ra) bu tebliği halka duyurdu. Bunun üzerine ertesi yıl yani Hz. Peygamber (sav)`ın bizzat katılarak Veda haccını yaptığı zaman, tek müşrik hacca katılmadı. Hz. Ebü Bekir`in müşriklere ilanda bulunduğu sene Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Doğrusu puta tapanlar pistirler, bu sebeple, bu yıldan sonra Mescid-i Haram`a yaklaşmasınlar. Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir. Allah şüphesiz bilendir, hakimdir" (Tevbe 28). Müşrikler ticaret yapıyorlar, Müslümanlar da bundan faydalanıyorlardı. Allahu Teala müşriklerin Mescid-i Haram`a yaklaşmalarını yasaklayınca, Müslümanlar müşriklerin yaptıkları ticaretin kesilmesiyle ondan elde ettikleri menfaatin kesileceği endişesine düştüler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu vahyi indirdi: "Eğer fakirlikten korkarsanız, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginleştirecektir."Sonra bunu takip eden ayette Cenab-ı Hakk cizyeyi helal kıldı. Bu daha önce alınmıyordu. Bunu, müşriklerin ticaretiyle elde edilen menfaate bir karşılık (ivaz) yaptı. Cenab-ı hakk şöyle buyurdu: "Kitap verilenlerden, Allah`a, ahiret gününe inanmayan, Allah`ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın" (Tevbe, 29). Allah Müslümanlara bunu helal kılınca, anladılar ki, Allah kendilerine, müşriklerle olan ticaretin kesilmesi sebebiyle kaybından korkup üzüldükleri menfaatten daha fazlasını vermektedir" HadisNo : 635 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Nesai`den gelen bir diğer rivayet şöyledir: Ebu Hüreyre (ra) dedi ki: "Resulullah (sav) Ali İbnu Ebi Talib (ra)`i Beraet suresiye birlikte Mekke ahalisine gönderdiği zaman onunla beraber ben de geldim. Kendisine "Ne ilan ediyordunuz?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Biz şunları ilan ediyorduk: 1- Kabe`ye ancak mü`minler girer. 2- Beytullah çıplak tavaf edilemez. 3- Kimin Resulullah (sav)`la bir anlaşması varsa bunun müddeti dört ayın hitamıdır. Dört ay geçtikten sonra Allah ve Resulü müşriklerden beridir. 4- Bu seneden sonra hiçbir müşrik haccetmeyecek. Ben bunları böyle (yüksek sesle ve tekrarla) bağırarak söylüyorum ki O gün sesim kısıldı." HadisNo : 636 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Ali Hadis : Ben, "Hacc-ı Ekber günü hangi gündür?" diye sordum, bana: "Kurban günü" diye cevap verdi." HadisNo : 637 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Resulullah (sav) haccettiği hacc sırasında, cemreler arasında, kurban günü durarak sordu: "Bu gün hangi gündür?" Halk: "Kurban günüdür", dediler. Resulullah (sav): "Bugün Hacc-ı Ekber günüdür" buyurdu. HadisNo : 638 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Ebi Evfa Hadis : Resulullah (sav) şöyle diyordu: "Kurban günü büyük hacc (el-haccu`l-ekber) günüdür. O gün kanlar akıtılır, başlar traş edilir, kirler, paslar giderilir, haramlar helal olur." HadisNo : 639 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Cabir Hadis : Resulullah (sav) Ci`rane ümresinden dönünce Hz. Ebu Bekir (ra)`i haccın başında emir olarak yolladı. Onunla birlikte biz de vardık, el-Arc mevkiinde iken (es-salatu hayrun minen nevm) diye çağrıda bulundu. Bir müddet sonra da tekbir getirmek üzere doğrulduğu sırada arka tarafından kulağına bir deve sesi geldi. Bunun üzerine tekbiri bıraktı ve: "Bu ses, dedi, Resulullah (sav)`ın devesi Ced`a`nın sesi, muhakkak ki hacc konusunda Resulullah (sav) yeni bir karara varmıştır, belki de bu, Resulullah (sav)`nın kendisidir, bu durumda namazı birlikte kılarız." dedi. Devenin sırtındaki Ali (ra) idi. Hz. Ebu Bekir (ra) ona: "Hacc emiri olarak mı geldin, elçi olarak mı?" diye sordu. Hz. Ali (ra): "Elçi olarak geldim, Resulullah (sav) beni Beraet süresiyle gönderdi. Onu hacc mahallerinde halka okuyup tebliğ edeceğim" dedi. Sonra Mekke`ye geldik. Tevriye gününden (Zilhicce`nin 8. günü) bir gün önce Hz. Ebu Bekir (ra) kalktı. Halka hitabetti. (Mina`dan Mekke`ye) nasıl sökün edeceklerini, taşlamayı nasıl yapacaklarını, birer birer tarif ederek halka haccın menasikini (usul ve adabını) öğretti. Hz. Ebu Bekir (ra)`in konuşması bitince sözü Hz. Ali (ra) aldı. Beraet suresini halka, son ayetine kadar okudu. Sonra kurban günü geldi. Arafat`ı terketti. Hz. Ebu Bekir (ra) dönünce, tekrar halka hitabetti. Onlara Arafat`ı terketme (adabın)dan kesimlerinden (vesair) menasiklerinden sözetti. Sözü bitince, yine Hz. Ali (ra) ayağa kalktı, halka, Beraet suresini sonuna kadar okudu. Nefrul-evvel günü (Mina`dan Mekke`ye hareket günü) Hz. Ebu Bekir (ra) kalktı ve halka bir hitabede daha bulundu. Mina`yı nasıl terkedeceklerini, nasıl taşlama yapacaklarını tarif etti, haccın menasikini öğretti. Konuşmasını bitirince fecirden Hz. Ali (ra) kalktı. Halka Beraet suresini sonuna kadar (bir kere daha) okudu. HadisNo : 640 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Zeyd İbnu Vehb Hadis : Biz Huzeyfe (ra)`nin yanında idik. Bize dedi ki: Şu ayetin kasteddiklerinden hayatta sadece üç kişi kaldı: "Eğer andlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, dinimize dil uzatırlarsa, inkarda önde gidenlerle savaşın -çünkü onların yeminleri sayılmaz- belki vazgeçerler" (Tevbe, 12), münafıklardan da sadece dört kişi kaldı. Bu söz üzerine bir bedevi kalkarak: "Siz Muhammed (sav)`in arkadaşlarısınız, bize bir kısım haberlerde bulunuyorsunuz, ama bunların mahiyeti nedir, ne değildir biz anlamıyoruz. Söz gelimi sadece dört tane münafık kaldığını söylediniz. Pekala şu evlerimizi yarıp işe yarayan şeylerimizi çalanlara ne demeli?" dedi. Huzeyfe (ra): "Onlar fasıklardır. Ben tekrar ediyorum münafıklardan sadece dört tanesi kalmıştır: Bunlardan biri yaşlı bir ihtiyardır, öyle ki soğuk suyu içse soğukluğunu hissedecek halde değildir." HadisNo : 641 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : en-Nu`man İbnu Beşir Hadis : Ben Resulullah (sav)`ın minberinin yanında idim. Bir adam: "Ben Müslüman olduktan sonra başka bir amelde bulunmamış olmama kıymet vermem, ancak hacılara su dağıtmam harıç" dedi. Bir diğeri: "Ben de Müslüman olduktan sonra başka bir iş yapmamış olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram`ı imar edip bakımını yapmam hariç" dedi. Bir üçüncüsü de: "Allah yolunda cihad, söylediklerinizden daha üstün bir ameldir" dedi. Hz. Ömer (ra) onlara müdahale ederek konuşmalarını menetti ve: "Resulullah (sav)`ın minberinin yanında sesinizi yükseltmeyin, bugün cumadır. Namazı kılınca ben huzura girer, ihtilaf ettiğiniz hususu sorarım" dedi. Arkadan Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram`ı onarmayı Allah`a ve ahiret gününe inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır" (Tevbe, 19-20). HadisNo : 642 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Adiy İbnu Hatim Hadis : Boynumda altundan yapılmış bir haç olduğu halde Resulullah (sav)`a geldim. Bana: "Ey Adiy boynundan şu putu çıkar, at!" dedi ve arkadan şu ayeti okuduğunu hissettim: "Onlar Allah`ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih`i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir." (Tevbe, 31). Resulullah (sav) devamla: "Aslında onlar, bunlara (ruhbanlarına) tapınmadılar, ancak bunlar (Allah`ın haram ettiği bir şeyi) kendileri için helal kılınca hemen helal addediverdiler, (Allah`ın helal kıldığı bir şeyi de) kendilerine haram edince hemen haram addediverdiler." HadisNo : 643 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Zeyd İbnu Vehb Hadis : Rebeze`ye uğramıştım. Orada Ebu Zerr (ra)`i gördüm. Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum. Şöyle açıkladı: "Şam`daydım. Bir ayet hakkında Muaviye (ra) ile ihtilafa düştük. Ayet şu: "Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı mujdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın" denecek" (Tevbe, 34-35). Muaviye (ra): "Bu ayet ehli kitap hakkına inmiştir" dedi. Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkında indi" dedim. Bu mesele üzerinde aramızda ihtilaf çıktı. Halife Hz. Osman (ra)`a yazarak beni şikayet etti. Hz. Osman bana yazarak Medine`ye gelmemi emretti. Bunun üzerine Medine`ye geldim. Halk, sanki daha önce beni hiç görmemiş gibi, çoklukla etrafımı sardı. Durumu Osman (ra)`a açtım. Bana: "İstersen buraya yakın bir yere git" dedi. İşte beni buraya getiren gerçek sebep budur. Benim üzerime Habeşli siyahi bir köleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim." HadisNo : 644 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Bir bedevi kendisine: "Bana şu ayet hakkında açıklamada bulun", dedi ve ayeti okudu: "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" (Tevbe, 35). İbnu Ömer şu cevabı verdi: "Kim onu biriktirir ve zekatını vermezse vay haline! Bu ayet zekat emri gelmezden önceye aittir. Zekat emri gelince, Allah zekatı mallar için bir temizlik kıldı." HadisNo : 645 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Muvatta`da şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (ra)`e "(Azaba sebep olacak) hazine nedir?" diye sorulunca: "Zekatı verilmeyen maldır" diye cevap verdi." HadisNo : 646 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Sevban Hadis : "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" ayeti nazil olduğu zaman biz, Hz. Peygamberle bir seferde bulunuyorduk. Ashabından bazısı: "Ayet altın ve gümüş hakkında indi, hangi malın daha hayırlı olduğunu keşke bilseydik?" dedi. Resulullah (sav) şu cevabı verdi: "Sahip olunan şeylerin en efdali: Zikreden bir dil, şükreden bir kalb, kocasının imanına yardımcı olan saliha bir zevcedir." HadisNo : 647 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" ayeti nazil olduğu zaman, Müslümanlar bundan fazlaca kaygılandılar. Hz. Ömer (ra): "Ben sizin üzüntünüzü gidereceğim, haydi gelin" dedi ve gidip Hz. Peygamber (sav)`e müracaat ederek: "Ey Allah`ın Resulü", dedi "bu ayet ashabını çok kaygılandırdı." Hz. Peygamber : "Allah zekatı, malınızda baki kalan kirliliği temizlemek için farz kıldı. Nitekim, sizden sonrakilere kalması için de mirası farz kıldı" buyurdu. İbnu Abbas devam etti: (Resulullah`ın bu açıklaması üzerine) Hz. Ömer (ra) sevincinden (Allahu ekber) dedi. Peygamberimiz (sav) açıklamasına devamla, Hz. Ömer (ra)`e: "Kişinin kendi lehine biriktirdiği şeyin ne olduğunu sana haber vereyim mi? Bu, saliha bir kadındır. Yani nazar ettiği zaman kendini hoşnud kılacak, emrettiği zaman itaat edecek, evinden uzaklaştığı zaman (malını ve namusunu) koruyacak olan kadın" HadisNo : 648 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Allah`a ve ahiret gününe inananlar mallarıyla, canlarıyla savaşmak istediklerinden ötürü geri kalmak için senden izin istemezler.." (Tevbe, 44) ayeti, Nur suresindeki şu ayetle neshedilmiştir: "Doğrusu Allah`a ve Peygamberine inanan mü`minler, Peygamberle beraber bir işe karar vermek için toplandıklarında ondan izin almaksızın gitmezler. Ey Muhammed! Senden izin isteyenler, işte onlar, Allah`a ve Peygamberine inananlardır. Bazı işleri için senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver, Allah`tan, onların bağışlanmalarını dile. Allah şüphesiz bağışlar, merhamet eder" (Nur, 62). HadisNo : 649 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Ebu Mes`ud el-Bedri Hadis : Sadaka vermeyi emreden ayet (Tevbe, 103) nazil olduğu zaman biz (ücret mukabilinde) sırtlarımızda yük taşıyor (bu yolla bir şeyler kazanıp) ondan sadaka veriyorduk. Bir adam (Abdurrahman İbnu Avf) gelerek çok miktarda bağışta bulundu. (Münafıklar dedikodu yaparak onun hakkında, gösteriş yapıyor), mürai dediler. Hemen şu ayet nazil oldu: "Sadaka vermekte gönülden davranan mü`minlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranışlarının cezasını Allah verir. Onlara can yakıcı azab vardır" (Tevbe, 79). HadisNo : 650 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Abdullah İbnu Übey İbni Selül öldüğü zaman oğlu (ra) Resulullah (sav)`ın huzur-i alilerine çıkıp, mübarek gömleklerini babasına kefen olarak vermesini taleb etti. Resulullah (sav) talebi kabul edip verdi. Bunun üzerine, babasının cenaze namazını kıldırıvermesini taleb etti. Resulullah (sav) bu talebi de kabul etti ve namaz kıldırmak üzere kalktı. Ancak, Hz. Ömer (ra) kalkarak Resulullah (sav)`ı elbisesinden tuttu ve: "Ey Allah`ın Resulü, Rabbin seni, ona namaz kılmaktan men etmişken, sen nasıl ona namaz kılarsın?" diye müdahale etti. Resulullah (sav): "Allah beni muhayyer bırakmıştır, zira: "Onların ister bağışlanmasını dile, ister dileme, birdir. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır" (Tevbe, 80) buyurmaktadır. Ben yetmişden de fazla bağışlama talebinde bulunacağım" dedi. Hz. Ömer (ra): "Ama, o münafıktır!" dedi. Resulullah (sav) buna rağmen onun ardından namaz kıldı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Onlardan ölen hiç kimse için ebediyyen namaz kılmayacaksın, mezarı başında da durmayacaksın. Çünkü onlar Allah ve Resulüne inanmadılar, fasık olarak öldüler" (Tevbe, 84). Hz. Ömer (ra) der ki: "Sonra o gün Resulullah (sav)`a karşı izhar ettiğim cür`ete hayret ettim. Allah ve Resulü daha iyi bilirler." (Bu son cümlenin İbnu Abbas`ın sözü olma ihtimali de mevcuttur) (Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade var: "Resulullah (sav) bu ayetten sonra münafıkların cenaze namazını kılmadı") HadisNo : 651 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Şu ayet Kuba halkı hakkında nazil omuştur: (Mealen): "Orada, arınmak isteyen insanlar vardır. Allah arınmak isteyenleri sever" (Tevbe, 108). HadisNo : 652 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Ali Hadis : Ben, müşrik olan anne babası için, Allah`tan af ve mağfiret dileyen birini gördüm. Kendisine: "Sen müşrik olan anne baban için istiğfarda mı bulunuyorsun, (olur mu bu?)" dedim. Adam bana: "(Niye olmasın, Kur`an-ı Kerimede) Hz. İbrahim (a.s.) müşrik olan babası için istiğfar etmektedir" diye cevap verdi. Ben durumu Resulullah (sav)`a anlattım. Bunun üzerine şu mealdeki ayet indi: "Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar için mağfiret dilemek Peygambere ve müminlere yaraşmaz. İbrahim`in, babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Allah`ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı..." (Tevbe, 113-114). HadisNo : 653 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Muhammed İbnu Şihab ez-Zühri Hadis : Bana Abdurrahman İbnu Abdillah İbni Ka`b İbni Malik nakletti: Abdullah İbnu Ka`b -ki babası Ka`b gözlerini kaybettiği zaman kardeşleri değil, kendisi babasına rehberlik etmişti- kavmi içinde Resulullah (sav)`ın ashabının hadislerini en iyi bilen ve en iyi öğrenmiş olanıydı. Abdullah dedi ki: "Babam Ka`b İbnu Malik`in, Resulullah (sav) Tebük seferine çıktığı zaman, sefere katılmayışı ile ilgili hikayeyi kendisinden dinledim. Şöyle anlatmıştı: "Ben Tebük gazvesi hariç Resulullah (sav)`ın çıkardığı gazvelerden hiçbirine katılmamazlık etmemiştim. Gerçi Bedir gazvesine iştirak etmedim. Ancak buna katılmayanlardan kimseyi Resulullah (sav) kınamadı. O seferde Resulullah (sav) ve Müslümanlar savaşı değil, Kureyş`in kervanını ele geçirmeyi düşünüyorlardı. Ne var ki Cenab-ı Hakk bunlarla düşmanı beklenmedik anda karşı karşıya getirdi. Ben Akabe gecesinde İslam`la müşerref olup ilk andlaşmayı yaptığımız esnada Resulullah (sav)`la beraberdim. Ben Akabe`de hazır bulunmayı Bedir`de hazır bulunmaya değişmem, halk Bedir gazasını Akabe biatından daha çok ansa da. Benim Tebük seferinden geri kalışımla ilgili habere gelince, gerçekten ben hiçbir zaman, o sıradaki kadar güçlü ve zengin olmamıştım. Allah`a kasemle söylüyorum, daha önce hiçbir zaman devem olmamıştı. Ama o gazve sırasında iki tane binmeye mahsus devem vardı. Bir de Resulullah (sav) gazaya niyet etti mi mübhem ifadeler kullanarak asıl hedefi belli etmezdi. Fakat bu gazvede öyle yapmadı. Çünkü Tebük seferi çok sıcak bir mevsimde oluyordu. Uzak bir seferi ve tehlikeleri göze almış, büyük bir düşmanı hedef edinmişti. Müslümanlar gazve hazırlıklarını tam yapsınlar diye durumu bütün ciddiyetle açıklamış, gidecekleri istikameti gizlemeksizin bildirmişti. Resulullah (sav)`a sefere katılacak Müslümanlar pek çoktu. Askerlerin künyelerini kayıt defreti almıyordu. Kayıt defterinden maksat künyelerin yazıldığı divandır." Ka`b (rivayetine devamla) der ki: "Pek az kimse gözden kaybolmayı (katılmamayı) arzu ediyordu. Bunlar da vahiy gelmedikçe, gizlendikleri, Resulullah (sav) tarafından bilinilemiyeceğini zanneden kimselerdi. Bu gazve, tam meyvelerin erdiği, gölgelerin iyice tatlılaştığı bir zamana rastlamıştı. Ben de meyve ve gölgeye düşkün bir kimseydim. Resulullah (sav) ve Müslümanlar yol hazırlığı yaptılar. Ben de onlarla yol hazırlığı yapmak üzere sabahleyin evden çıkar (kararsızlık içinde) hiçbir şey yapmadan geri dönerdim. Kendi kendime: "Bu da bir şey mi, dilersem hazırlığı çabucak yapabilirim" diye teselli olur, avunurdum. Bu hal böylece devam etti. Öyle ki, başkaları ciddi dddi hazırlığını tamamlamıştı. Resulullah (sav) ve Müslümanlar yola çıktılar. Ben hala hiçbir hazırlık yapmamıştım. Yine hazırlık için gittim geldim ama bir şey yapmaya bir türlü elim varmıyordu. Bu hal de sürgü gitti. Askerler sür`atle yol aldılar. Gazve elimden kaçtı. Yine de yola çıkıp onlara kavuşmayı düşündüm. Keşke bunu yapsaydım. Bana bu da nasib olmadı. Resulullah (sav) Medine`den ayrıldıktan sonra halkın arasına çıkınca gördüğüm bir husus beni üzmeye başladı: Çarşı pazarda benim gibi kalanlar meyanında gördüklerim ya münafıklık damgasını yemiş olanlardı veya zayıflıkları sebebiyle Cenab-ı Hakk`ın mazur addettiği kimselerdi. Öte yandan Resulullah (sav) da beni Tebük`e varıncaya kadar hiç anmamış. Orada kalabalığın arasında otururken: "Ka`b İbnu Malik ne yaptı, (ondan ne haber var?)" diye sormuş. Benü Seleme`den birisi: "Ey Allah`ın Resulü, onu, yakışıklı iki elbisesi ve çalımla iki tarafına bakması (Medine`de) hapsetti" demiş. Muaz da ona şu cevabı vermiş: "Ne kötü konuşuyorsun. Ey Allah`ın Resulü Allah`a kasem olsun Malik hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz" demiş. Resulullah (sav) sükut buyurmuşlar. Resulullah (sav) bu durumda iken, uzaktan beyazlara bürünmüş bir adamın siluetini görür ve: "Bu gelen Ebu Heyseme olmasın!" der. Gerçektende o Ebu Heyseme el-Sari`dir. Yani, sefer hazırlığı sırasında bir sa`lık hurma verdi diye münafıkların birbirlerine kaş-göz ederek istihza ettikleri zat." Ka`b (sözlerine devamla) der ki: "Resulullah (sav)`a Tebük`ten ayrılıp yola çıktığı haberi bana ulaşınca keder ve üzüntüm tekrar arttı. Bir yalan hazırlamaya başladım. "Yarın, Resulullah (sav)`ın öfkesinden, ne söyleyerek kurtulabilirim?" diyordum. Bu hususta ailemde aklıbaşında herkesin fikrine müracat ediyordum. Resulullah (sav)`ın gelmesi yaklaştı dendiği zaman benden yanlış düşünceler zail oldu. İyice anladım ki, hiçbir yalan asla beni kurtaramaz. Doğruyu söylemeye karar verdim. Derken Resulullah (sav) bir sabah Medine`ye geldiler. O, bir seferden dönünce ilk iş olarak mescide uğrar, iki rek`at namaz kılar, ondan sonra halka görünürdü. Bu gelişinde de namazını kılıp halkı kabul etmeye başlayınca sefere katılmayıp geride kalanlar gelip özür dilemeye, özürleri hususunda inandırıcı olmak için yeminler etmeye başladılar. Bunlar seksen kadar erkekti. Resulullah (sav) onların özürlerini kabul ediyor, onlardan beyat alıyor, olara istiğfarda bulunuyor, işlerini Allah`a havale ediyordu. Ben de geldim. Selam verdim. Selamımı işitince öfkeli öfkeli tebessüm etti ve "Gel" dedi. Yaklaştım ve önüne oturdum. "Niye geride kaldın, sen (Akabe`de) biat edip itaati sırtına almış değil miydin?" dedi. Ben şu cevabı verdim: Evet ey Allah`ın Resulü! Ben senin değil de dünya ehlinden bir başkasının yanında oturmuş olsaydım, inandırıcı bir özür söyleyip, mutlaka öfkesini gidererek yanından ayrılırdım. Çünkü, Allah bana yeterli bir ifade gücü vermiş bulunmaktadır. Ancak, Allah`a kasem olsun kesinlikle inanıyorum ki, bugün sizi, benden razı kılacak bir yalan söylesem çok geçmeden Allah sizi bana öfkelendirecektir. Size doğruyu söylesem bana kızacaksınız, Ama ben de o hususta Allah`tan af dilerim. Gerçeği söylüyorum, kasem olsun hiç bir özrüm yoktu. Vallahi başka hiç bir vakit, sizden geri kaldığım zamanki kadar güçlü ve zengin değildim." Benim bu itirafım üzerine Resulullah (sav): "İşte bu doğru konuştu" dedi ve bana da: "Kalk, Allah senin hakkında hükmedinceye kadar bekle!" buyurdu. Ben de kalktım. Benü Seleme`den bir kısım insanlar da koşarak beni takip ettiler ve bana: "Allah`a kasem olsun bundan önce herhangi bir günah işlediğini bilmiyoruz. Savaştan geri kalan diğerlerinin yaptığı gibi Resulullah (sav)`ın senin için yapacağı istiğfar bu günahını affettirmeye yeterdi" dediler." Malik (devamla) şunları anlattı: "Sonra: Benim vaziyetime düşen başka biri var mı? diye sordum. "Evet iki kişi daha tıpkı senin gibi itirafta bulundular. Onlara da sana söylenen söylendi" dediler. "Mürare İbnu`r-Rebi el-Amiri ile Hilal İbnu Ümeyye el-Vakıfi (ra)" dediler. Bana çok salih iki kişi zikretmiş oldular. Bunlar Bedir gazvesinde bulunmuş, nümune-i imtisal kişilerdi. Bunların ismini duyunca, geri gidip özür beyan etme fikrinden vazgeçtim. Derken Resulullah (sav), Müslümanlara gazveye katılmayanlardan sadece üçümüzle konuşmayı yasakladı. Bunun üzerine halk bizden çekindi ve yüz çevirdi. Öyle ki yeryüzü bana yabancılaştı. Dünya, önceden bilip tanıdığım dünya olmaktan çıktı. Bu minval üzere elli gece geçirdik. Diğer iki arkadaşım, halktan uzaklaşıp evlerinde oturup ağlayarak vakit geçirdiler. Onlardan daha genç, daha güçlü olan ben dışarı çıkıyor, namazlara katılıyor, çarşı pazar dolaşıyordum. Ama kimse benimle konuşmuyordu. Bazan namazdan sonra, ashabıyla oturmakta olan Resulullah (sav)`a uğrayıp selam veriyordum. İçimden, "Acaba, benim selamımı alarak dudaklarını kıpırdatır mı?" diye kendi kendime sorardım. Sonra yakınına durup namaz kılar, göz ucuyla da ona bakardım. Namaza durunca bana baktığını da görürdüm. Ama ben ona yönelecek olsam derhal benden yüzünü çevirirdi. Müslümanların cefasından çektiğim bu izdıraplı hal uzayınca bir gün dayanamayıp gittim. Ebu Katade`nin bahçe duvarını aştım.O amcamın oğlu idi ve herkesten çok severdim. Yanına varınca selam verdim. Hayret! Vallahi selamımı almadı. Kendisine: Ey Ebu Katade, Allah aşkına söyle. Allah ve Resulü`nü sevdiğimi bilmiyor musun? dedim. Sustu, cevap vermedi. Tekrar Allah aşkına diye yemin verdim, yine konuşmadı. Üçüncü sefer Allah adına yemin verdim. Bu defa: "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dedi. Bunun üzerine gözlerimden yaş boşandı. Geri döndüm, duvarı aştım." Ka`b hikayesine devamla der ki: "(Bir gün) Medine çarşısında yürürken Medine`ye buğday satmaya gelmiş, Şam ahalisinden Nabati bir fellah: "Ka`b İbnu Malik`i bana kim gösterecek?" diyordu. Halk beni ona gösterdi. Adam bana yaklaştı. Gassan Kralı`ndan bir mektup getirdi. Ben okuma-yazma bilirdim, hemen okudum. Mektupta şöyle diyordu: "Bana gelen habere göre arkadaşın sana sıkıntı veriyormuş. Allah seni hakaret görmek, sıkıntı çekmek için yaratmadı. Bize gel, sana iyi davranalım." mektubu okur okumaz: "Bu da bir başka bela" dedim. Tandıra götürüp attım ve yaktım. Nihayet bu (boğucu) elli günden kırkı geçmiş, (hakkımızda) vahiy de gecikmişti. Aniden Resulullah (sav)`ın elçisi geldi. Bana: "Resulullah, hanımını terketmeni emrediyor" dedi. Ben: "Boşayacak mıyım, yoksa başka şekilde bir terk mi?" diye sordum. "Hayır, boşamıyacaksın, ondan ayrıl, sakın yaklaşma!" dedi. Resulullah (sav) aynı haberi diğer iki arkadaşıma da göndermişti. Hanımıma: "Ailene dön, onların yanında kal, Allah bu meselede bir hüküm bildirinceye kadar da orada bekle" dedim. Hilal İbnu Ümeyye`nin hanımı Resulullah (sav)`a müracaat ederek: "Ey Allah`ın Resulü, Ümeyye İbnu Hilal kendini kaybetmiş bir ihtiyardır, hizmetçisi de yoktur. Ona hizmetini yapıversem bir mahzuru var mı?" diye izin istemiş. Ve: "Hayır, hizmet edebilirsin, ancak sakın yakınlaşmada bulunma" cevabını almış. Kadın da: "Hayır ya Resulallah! Vallahi, zaten onda kımıldayacak mecal kalmadı. Vallahi cezalandığı günden şu ana kadar hiç ara vermeden habire ağlıyor" dedi. Ailemden bazısı bana: "Resulullah (sav)`a gidip hanımın, hizmetlerini yapıvermesi için izin istesen iyi olur. Nitekim o, Hilal`in hanımına hizmet etmesi için müsaade etti" diye tavsiyede bulundu. "Hayır, dedim, böyle bir talepte bulunmayacağım. Bana ne diyeceğini nasıl bilebilirim, ben genç bir kimseyim." Böylece sıkıntısı daha da artan on gece daha geçirdim. Konuşmaktan yasaklandığımızın üzerinden tam elli gece geçti. Ellinci gecenin sabah namazını evlerimizden birinin damında kılmıştım. Ben Allahu Teala`nın hakkımızda belirttiği o dehşetli hal içinde oturmuş duruyordum. Ruhum sıkılmış, bütün genişliğine rağmen dünya daralmıştı. Sanki bir cendere içerisindeydim. Bir ses işittim. Bu, Sel dağı üzerine çıkmış yüksek sesle bağıran birinin sesiydi. (Dikkat kesildim: bana sesleniyor ve): "Ey Ka`b İbnu Malik müjde!" diyordu. Hemen secdeye kapandım. Hakkımızda bir kurtuluşun geldiğini anlamıştım. Meğer Resulullah (sav), Cenab-ı Hakk`ın bizi affettiğine dair müjdeli haberi o gün sabah namazında halka duyurmuş, halk da bize müjdelemek üzere koşuşmuş, bazıları da diğer iki arkadaşıma gitmişmiş. Bir zat bana at koşmuştu, Eslemli biri de yaya olarak seğirtip dağa çıkmış... Tabii ki ses, attan daha hızlı yol aldı. Müjdeci sesini duyduğum kimse bir müddet sonra bizzat yanıma gelince, derhal iki parça elbisemi çıkanp müjde bedeli olarak kendisine giydirdim. Yemin olsun o gün için başka bir şeyim yoktu. Emanet iki giyecek te`min ettim, onları giyip, Resulullah (sav)`ı görmek arzusuyla dışarı fırladım. Yolda halk grup grup beni karşılıyor. Cenab-ı Hakk`ın affı sebebiyle tebrik ediyordu. Bu minval üzere Mescid`e geldim. Resulullah (sav) etrafını saran ashabının ortasında oturuyordu. Beni görünce Talha İbnu Ubeydillah (ra) kalktı, bana doğru koşup musafaha yaptı ve beni tebrik etti. Yemin olsun, onun dışında muhacirlerden başka kalkan olmadı." Ka`b onun bu samimi davranışını ömrü boyu unutmayacaktır. Ka`b, (sözlerine devam ederek) şunları söyledi: "Resulullah (sav)`a selam verince memnuniyetten ışıl ışıl, mütebessim bir yüzle: "Müjdeler olsun! Annenden doğalıdan beri yaşadığın en hayırlı gününü tebrik ederim" dedi. Ben hemen sordum: "Ey Allah`ın Resulü, bu sizin bağışladığınız bir lütuf mu, Cendb-ı Hak`tan gelen bir lütuf mu?" "Hayır, Allah`tan gelen bir lütuf!" dedi. Ka`b, ilaveten dedi ki: "Resulullah (sav)`ın vech-i mübarekleri, sürurlu anlarında, bir ay parçası gibi nurlanır ve parlardı. Biz, bunu derhal anlardık. Ben önüne oturunca: "Ey Allah`ın Resulü! Mazhar olduğum bu af sebebiyle ne var ne yok bütün malımı Allah ve Resulü`ne bağışlıyorum" dedim. "Hayır", dedi. "Hepsi olmaz, bir kısmını kendine ayır, bu senin için daha hayırlı." "Ey Allah`ın Resulü, biliyorum ki, Allah beni sıdkımdan, doğru sözlülüğümden dolayı kurtardı. Benim tevbemden biri de artık, yaşadığım müddetçe hep doğru söylemek olacaktır." Allah`a yemin olsun, Resulullah (sav)`a bunu söylediğim günden beri, doğru söz hususunda, Allah`ın bana lütfettiği ihsandan daha güzeline mazhar olan birisini bilmiyorum. Yine Allah`a kasem ederek söylüyorum, Resulullah (sav)`a söz verdiğim günden beri bir kerecik olsun yalan söylemeyi düşünmedim. Geri kalan ömrümde de Allah`ın beni yalandan korumasmı diliyorum." Ka`b şunu da söyledi: "Bizimle ilgili olarak Allahu Teala şu ayeti indirmişti: "And olsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısminin kalpleri kaymak üzere iken Peygambere uyan Muhacirler`le Ensar`ın ve Peygamber`in tövbelerini kabul etti. Tövbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen dünya onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp Allah`tan başka sığınacak kimse olmadığını anlayan, (savaştan) geri kalmış üç kişinin tevbesini de kabul etti. Allah, tevbe ettikleri için onların tevbesini kabul etmiştir. Çünkü O, tövbeleri kabul eden, merhametli olandır. Ey iman edenler! Allah`tan sakının ve doğrularla beraber olun!" (Tevbe, 117-119). Ka`b şunu da dermiş: "Allah`ıma yeminle söylüyorum, Allah beni İslam`la şereflendirdikten sonra, bana göre, Resulullah (sav)`a söylediğim doğru sözden daha büyük bir nimet vermemiştir. (Allah`ın bana lütfettiği birinci büyük nimeti İslam`la müşerref olmam, ikinci büyük nimeti de Reshulullah (sav)`a, doğru söz söylememi nasib etmiş olmasıdır). Aksi takdirde, diğer yalan söyleyenler gibi ben de helak olacaktım. Nitekim Cenab-ı Hak, vahiy indirdiği zaman, yalan söyleyenler hakında, bir kimse için söylenebilecek en kötü şeyi söylemiştir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "Döndüğnüzde, kendilerine çıkışmamanız için, Allah`a yemin edeceklerdir. Siz onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar pistirler. Yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer cehennemdir. Kendilerinden hoşnud olasınız diye, size yemin verirler. Siz onlardan razı olsanız bile, Allah yoldan çıkmış fasık kimselerden razı olmaz" (Tevbe, 95-96). Ka`b şunu söyledi: "Resulullah Tebük seferinden döndüğü zaman, sefere katılmayanlar gidip özür diledikleri, Resulullah (sav)`ın da, yemin etmeleri üzerine özürlerini kabul buyurup kendileriyle bey`atlaşıp, haklarında istiğfarda bulunduğu kimselerden, biz üç kişi ayrı tutulmuş, (onların mazhar olduğu aftan istifade edememiştik.) Resulullah (sav) bizim işimizi, Allah hakkımızda hükmedinceye kadar tehir etmişti. Hakkımızda gelen ayette, Cenab-ı Hakk`ın: "...geri kalmış üç kişi..." sözünden kasıd, savaştan geri kalmamız değildir, bu geri kalış Resulullah (sav)`ın hakkımızdaki hükmü geri bırakması, yemin ederek özür dileyenlerin özrünü kabul ettiği kimselerden ayrı tutmasıdır." HadisNo : 654 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "(Allah yolunda savaşa) çıkmazsanız Allah size can yakıcı azabla azab eder..." (Tevbe,39) ayeti ile, "Medinelilere ve çevrelerinde bulunan bedevilere, savaşta Allah`ın Peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yaraşmaz" (Tevbe, 120) ayetini şu ayet neshetmiştir: "Mü`minler toptan savaşa çıkmamalıdır. Her topluluktan bir taifenin, dini iyi öğrenmek ve milletlerini geri döndüklerinde uyarmak üzere geri kalmaları gerekli olmaz mı?..." (Tevbe, 122). HadisNo : 655 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Beraet (Tevbe) Suresi Ravi : Necdet İbnu Naki` Hadis : "İbnu Abbas (ra)`a şu ayet hakkında sordum: "(Allah yolunda cihada) çıkmazsanız, Allah size can yakıcı azabla azab eder..." (Tevbe, 39). Şu açıklamayı yaptı: "Allah onlardan yağmuru kesti.Böylece (kuraklık Allah`ın onlara takdir ettiği) azabları oldu." HadisNo : 656 [next]
Büruc Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Büruc Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Hz. Resulullah (sav) buyurdular ki: (Büruc süresinin), "İçlerinde burçları bulunan semaya, vaadedilen güne, şahidlik edene ve şahidlik edilene andolsun." ayetlerinde (1-3) geçen "vaadedilen gün"den maksad kıyamet günüdür; "şahidlik edilen gün"den maksad arefe günüdür; "şahidlik eden"den maksad da cuma günüdür." Resulullah (sav) devamla buyurdular ki: "Güneş, cumadan daha hayırlı bir gün üzerine ne doğdu ne de battı. Onda bir an vardır ki, hayır duası o ana rastlayan bir kulun duası, mutlaka kabul edilir, bir şerden sakınma (istiaze) talebinde bulunan kimse de mutlaka ondan sakındırılır." HadisNo : 861 [next]
Cin Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Cin Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. Peygamber (sav), cinlere Kur`an okumadığı gibi, onları görmedi de. Resulullah (sav) bir grup ashabıyla Ukaz panayırına gitmek niyetiyle yola çıktı. Bu esnada, şeytanlarla, semadan gelen haber arasına engel konmuş idi. (Bundan dolayı, mutad olarak semadan haber getiren) şeytanlar üzerine şahablar gönderildi. Böylece şeytanlar kavimlerine (eli boş ve habersiz) döndüler. Kavmi: "Ne var, niye (boş) döndünüz?" diye sordular. Onlar: "Bizimle semavi haber arasına mania kondu, üzerimize şahablar gönderildi. (Biz de kaçıp geri geldik)" dediler. "Bu, dediler, yeni zuhur eden bir şey sebebiyle olmalı, arzın doğusunu ve batısını dolaşın, (bu engel hakkında bir haber getirin)." (Yeryüzünü taramak üzere gruplar halinde yola çıktılar. Bunlardan Tihame tarafına giden bir grup, (Ukaz panayırına giderken yolda ashabıyla sabah namazı kılmakta olan Hz. Peygamber (sav)`e (Nehle denen yerde) rastladı. Kur`an-ı Kerim`in tilavetini duyunca durup kulak kabarttılar. "Bizimle semavi haber arasına engel olan şey işte bu!" deyip kavimlerine döndüler. Onlara şöyle dediler: "Biz hakiki hayranlık veren bir Kur`an dinledik ki o, Hakk`a ve doğruya götürüyor. Bundan dolayı biz de ona iman ettik. Rabbimize (bundan sonra) hiçbir şeyi asla ortak tutmayacağız.." (Cin 1-2) Bunun üzerine Cenab-ı Hakk Peygamberine (sav) vahyederek durumu bildirdi: "(Habibim) de ki: Bana şu hakikatler vahyolunmuştur: "Cinden bir zümre (benim Kur`an okuyuşumu) dinlemiş de (şöyle) söylemişler: "Bize, hakiki hayranlık veren bir Kur`an dinledik ki o, Hakk`a ve doğruya götürüyor..." (Cin 1... Cin`in Sözü 15. ayette biter). HadisNo : 846 [next]
Cum`a Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Cum`a Suresi Ravi : Cabir Hadis : Biz Hz. Peygamber (sav)`le birlikte namaz kılarken yiyecek maddesi taşıyan bir kervan geldi. Cemaatte bulunanlar, (camiyi bırakıp) kervanı karşılamaya koştular. Camide on iki kişi kaldı. Hz. Ebu Bekir ve Ömer (ra) kalanlar arasındaydı. Bu durum üzerine şu Ayet nazil oldu. (mealen): "Onlar bir ticaret, yahud bir oyun, bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılar. Seni ayakta bıraktılar. De ki: Allah nezdindeki (sevab, mü`minler için) eğlenceden de, ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır" (Cum`a, 11). HadisNo : 831 [next]
Duha Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Duha Suresi Ravi : Cündeb İbnu Süfyan el-Beceli Hadis : Resulullah (sav) hastalanmıştı, bir veya iki gece kalkamadı. Bir kadın gelerek: "Ey Muhammed, ümid ederim ki, şeytanın seni terketmiştir, zira iki veya üç gecedir sana geldiğini görmedim" dedi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu. (mealen): "Andolsun kuşluk vaktine, (insanların) süküna vardığı dem geceye ki, (Habibim) Rabbin seni terketmedi, sana darılmadı da" (Duha 1-3). HadisNo : 865 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Duha Suresi Ravi : Hadis : Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Cibril (a.s.) Resulullah (sav)`a vahiy getirmede gecikmişti. Müşrikler: "Muhammed`e artık veda edildi (ebediyyen terkedildi)" dediler. Bunun Üzerine (Duha suresi) nazil oldu." HadisNo : 866 [next]
Duhan Suresi (5 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Duhan Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim geceleyin Duhan suresini okursa, yetmiş bin melek kendisine istiğfar ettiği halde sabaha erer." HadisNo : 780 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Duhan Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Bir diğer rivayetinde şöyle denir: "Ha-mim ed-Duhan suresini cum`a gecesinde kim okursa mağfirete mazhar olur." HadisNo : 781 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Duhan Suresi Ravi : Mesruk Hadis : "İbnu Mes`ud (ra)`un yanında oturuyorduk, o da aramızda yatmış vaziyette idi. Kendisine bir adam geldi ve: "Ey Ebu Abdirrahman! Bir kıssacı (Kinde kapıları yanında), Duhan mucizesi gelerek kafirlerin nefislerini alıp götüreceğini, mü`minlerin ondan nezle şeklinde (çok hafif müteessir olarak) geçiştireceğini anlatıyor" dedi. Bunun üzerine İbnu Mes`ud (ra) kızarak oturdu ve şunları söyledi: "Ey insanlar Allah`tan korkun. İçinizden bir şeyler bilenler bildiklerini söylesin. Bilmeyenler de, "Allahu a`lem (Allah bilir)" desin. Zira birinizin bilmediği bir şey için "Allah bilir" demesi en büyük ilimdir. Zira Allahu Teala Resul-i Ekrem (sav) için şöyle buyurmuştur: "Ben bu hizmetim için sizden bir ücret istemiyorum, kendiliğinden bir şey teklif edenlerden de değilim, de!" (Sad, 86). Şüphesiz, Hz. Peygamber (sav) insanlarda bir gerileme gördüğü zaman: "Rabbim, Hz. Yusuf un yedi (senesi) gibi yedi (kıtlık) senesi ver" diye bedduada bulunmuştu. Bu beddua üzerine Mekkeli müşrikleri öyle bir kıtlık yakalamıştı ki her şeyi silip süpürmüş, açlıktan iaşelerin derilerini bile yemek zorunda kalmışlardı. Onlardan biri semaya bakınca, duman gibi birşeyler görür olmuştu. Bu durum karşısında, (Mekkelilerin lideri olan Ebu Süfyan) Hz. Peygamber (sav)`e müracaat ederek: "Ey Muhammed, sen Allah`a taat ve yakınlarına yardım emrederek geldin. Kavmin helak oldu. Onlar için Allah`a dua et!" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle. Bu can yakan bir azabtır. İnsanlar: "Rabbimiz bu azabı bizden kaldır, doğrusu artık biz inananlarız" derler. Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler "belletilmiş bir deli" demişlerdir Biz sizden azabı az süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz" (Duhan, 10-15). Abdullah İbnu Mes`ud şöyle dedi: "Haklarında: "Onları çarptıkça çarpacağımız gün intikamımızı mutlaka alırız" (Duhan 16) buyurulanlardan hiç ahiret azabı kaldırılır mı?" Ayette geçen batsa (çarptıkça çarpma), Bedir Savaşı`dır. HadisNo : 782 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Duhan Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir mü`min için mutlaka (semadan) iki kapı vardır: Birinden ameli yükselir, diğerinden de rızkı iner. Bu mü`min ölünce, her iki kapı da ağlarlar. Şu ayet bu duruma işaret eder: "Ne gök ne yer onların üzerine ağlamadı..." (Duhan 29). HadisNo : 783 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Duhan Suresi Ravi : Ebu Sa`id Hadis : "Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır. Karınlarında, suyun kaynaması gibi kaynayan erimiş maden gibidir" (Duhan, 43-46) ayetinde geçen mühl (erimiş maden) tabiri hakkında şu açıklamayı yaptı: "Resulullah (sav) buyurdu ki: "Bu (mühl) sıvı yağın dibine çöken tortu gibidir, adamın yüzüne yaklaştırılınca, yüzünün derisi derhal içine düşer." HadisNo : 784 [next]
Enfal Suresi (12 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : İbnu Cübeyr Hadis : İbnu Abbas (ra)`a "Enfal süresi (ne hususta indi?)" diye sordum, bana: "Bedir Savaşı uzerine indi" cevabını verdi. HadisNo : 618 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Mus`ab İbnu Sa`d Hadis : Babasından (ra) naklettiğine göre, babası şöyle demiştir: "Bedir Savaşı sırasında bir kılıçla geldim ve: Ey Allah`ın Resulü, Allah kalbimi müşriklerden kurtardı, bu kılıcı bana bağışla" dedim. Bana: "Bu mal ne senin, ne de benim" diye cevap verdi. Ben (içimden): ""Bu kılıç, savaş sırasında benim kadar ciddi hizmette bulunmayan birine verilebilir" diyerek ayrıldım. Sonra Resulullah (sav) benim yanıma geldi ve: "Sen, kılıç benim değilken onu benden istemiştin. Şimdi ise artık benim oldu, al, bu senin olsun!" dedi." Şu ayet inmişti: "Ey Muhammed! Sana ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: "Ganimetler Allah`ın ve Peygamberindir, inanıyorsanız Allah`tan sakının..." (Enfal, 1) HadisNo : 619 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : "Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, savaş günü arkasını düşmana dönen kimse Allah`tan bir gazaba uğramış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü bir dönüştür!" (Enfal, 16) ayeti Bedir günü indi. HadisNo : 620 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Allah katında yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği akletmeyen sağırlar ve dilsizledir" (Enfal, 22) ayetinde kastedilmiş olanlar Abdü`d-Daroğullarından bir gruptur. HadisNo : 621 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Enes Hadis : Ebu Cehl (birgün) şöye dedi: "Allah`ımız, eğer bu Kitap, gerçekten senin katından ise, bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" (Enfal, 32) diye dua etmişti. Şu ayet indi: "Sen içlerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah azab edecek değildir" (Enfal, 33) Müşrikler mü`minleri Mekke`den çıkardıkları zaman da şu ayet indi: "Yoksa Mecsid-i Haram`a girmekten men ederlerken Allah onlara niçin azab etmesin?" (Enfal, 34). HadisNo : 622 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Ukbe İbni Amir Hadis : Resulullah (sav) minberde iken dinledim, şu ayeti okudu: "Ey iman edenler! Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar -Allah`ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah`ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve savaş atları hazırlayın..." (Enfal, 60). Ayette geçen "kuvvet"i "Bilesiniz, kuvvet "atmak"tır" diye açıkladı ve bunu üç kere tekrar etti." HadisNo : 623 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Ukbe İbni Amir Hadis : Müslim ve Tirmizi`de şu ziyade vardır: "... Haberiniz olsun! Allah, arzı fethetmenizi müyesser kılacak, ihtiyaçlarınız (Allah tarafından) karşılanacaktır. Sizden kimse oklarıyla oynamaktan sakın geri kalmasın." HadisNo : 624 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey Peygamber! Mü`minleri savaşa teşvik et. Sizin sabırlı yirmi kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin yüz kişiniz, inkar edenlerden bin kişiyi yener; çünkü onlar anlayışsız bir güruhtur" (Enfal, 65) ayeti inince bir kişinin on kişinin önünden kaçmaması, yirmi kişinin de iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı. Sonra da şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti, zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz, onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah`ın izniyle, iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal, 66). Böylece yüz kişinin, iki yüz kişinin önünden kaçmaması farz kılındı. HadisNo : 625 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Hadis : Bir rivayette de şöyle denir: "... Sizin sabırlı yirmi kişiniz, onlardan iki bin kişiyi yener" ayeti nazil olunca bu, Müslümanlara ağır geldi ve şu ayet indi: "Şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Zira içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Sizin sabırlı yüz kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin bin kişiniz, Allah`ın izniyle onlardan iki bin kişiyi yener.." (Enfal, 66). Allah onlardan miktarı hafiflettikçe, Müslümanların sabrı da -azaltılan miktar nisbetinde- eksildi." HadisNo : 626 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ganimetler sizden önce hiçbir başı siyaha (yani ademoğluna) helal kılınmadı. Ganimet alındığı zaman gökten inen bir ateş onu yakardı. -Ravi Süleyman el-A`meş der ki: "(Başı siyah tabirini) şimdilerde Ebü Hüreyre`den başka kullanan birini göremiyorum- Bedir savaşı sırasında henüz helal edilmezden önce, Müslümanlar ganimetleri aldılar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak şu ayeti indirdi: "Daha önceden Allah`tan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azab erişirdi..." (Enfal, 68). HadisNo : 627 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : Ömer Hadis : Bedir savaşında Hz. Peygamber (sav) (esirlerin serbest bırakılmaları mukabilinde) fiyde-i necat alınca Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak hiçbir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz. Oysa Allah ahireti kazanmanızı ister. Allah güçlüdür, hakimdir. Daha önceden Allah`tan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azab erişirdi. Elde ettiğiniz ganimetleri temiz ve helal olarak yiyin..." (Enfal 67-69). Ganimetler sonradan helal kılındı. HadisNo : 628 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Enfal Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Şu iki ayet hakkında aşağıdaki açıklamayı yapmıştır: "Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenler ve Muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostudurlar" ve "İnanıp hicret etmeyenlerle, -hicret edene kadar- sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür. İnkar edenler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar, inanıp hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve Muhacirleri barındırıp, onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır. Sonra inanıp hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir." Bedeviler muhacire varis olmazdı, muhacir de ona varis olmazdı. Bu durum nesh edildi. Ayet şöyle buyurdu: "Birbirinin mirascısı olan akraba Allah`ın kitabına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah her şeyi bilir." (Enfal, 22-25) HadisNo : 629 [next]
En`am Suresi (13 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : Ali Hadis : Ebu Cehil mel`un, Hz. Peygamber (sav)`e: "Biz seni yalanlamıyoruz, biz senin getirdiğin şeriatı tekzib ediyoruz" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "(Ey Muhammed!) Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette biliyoruz, doğrusu onlar, seni yalancı saymıyorlar, fakaz zalimler Allah`ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlar. Senden önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımcımız gelene kadar yalanlamalarına ve sıkıştırılmalarına katlandılar..." (En`am 32-34). HadisNo : 598 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : Sa`d İbnu Ebi Vakkas Hadis : Biz altı kişi Hz. Peygamber (sav) ile birlikte oturuyorduk. Müşrikler ona: "Şunları huzurundan kov, bizimle sohbete cür`et etmesinler" dediler.Sa`d devamla diyor ki, orada ben vardım, İbnu Mes`ud, Hüzeyl kabilesinden bir kişi, Bilal ve ismini hatırlayamadığım iki kişi daha varlardı.Resulullah (sav)`ın içine Allah`ın dilediği birşeyler düşmüştü. Kendi kendine içinden mırıldandı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Sabah akşam Rabblerinin rızasını isteyerek O`na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın" (En`am 52) HadisNo : 599 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : Sa`d İbnu Ebi Vakkas Hadis : "(Ey Muhammed! De ki: "Üstünüzden ve altınızdan size azab göndermeye, sizi fırka fırka yapıp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya kadir olan O`dur. Anlasınlar diye ayetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak" (En`am 65) ayeti hakkında Resulullah (sav)`ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Haber verilen bu durum ilerde olacaktır, henüz olmuş değildir." HadisNo : 600 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : Cabir Hadis : "(Ey Muhammed!) De ki: üstünüzden ve altınızdan size azab göndermeye kadir olan O`dur..." ayeti indiği esnada Resulullah (sav): "...üstünüzden" ibaresinden sonra: "Ya Rabbi sana sığınırım" dedi. Ne zaman ayetin devamı olan: "... Sizi fırka fırka yapıp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya kadir olan O`dur" kısmı nazil olunca: "Bu iki azab daha hafif, (telafisi) daha kolay" buyurdu." HadisNo : 601 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : "İman edenler, bununla beraber imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte (ancak) onlardır ki korkudan emin olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" (En`am, 82) ayeti indiği zaman, bu ayet Müslümanlara çok ağır geldi ve: "Hangimiz nefsine zulmetmiyor? (mahvolduk)" dediler. Resulullah (sav): "Hayır, burada kastedilen o değil, şirktir. Lokmanın oğluna olan şu sözünü işitmediniz mi?: "Oğulcuğum, Allah`a şirk koşma, zira şirk büyük zulümdür" (Lokman, 13). HadisNo : 602 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Bir grup insan Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Allah`ın Resulü biz kendi öldürdüğümüzü yiyor, fakat Allah`ın öldürdüğünü yemiyoruz (bu nasıl iş?)" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Allah`ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah`ın adı anılmış olan şeyden yiyin. Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları genişçe anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk, heva ve heveslerine uyarak bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Rabbindir. Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza göreceklerdir. Üzerine Allah`ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin. Bunu yapmak Allah`ın yolundan çıkmaktır. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar. Eğer onlara itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" (En`am, 118-122). HadisNo : 603 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : Hadis : Ebu Davud`un bir rivayetinde "...Doğrusu şeytanlar, sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar..." (En`am, 121) ayetiyle ilgili olarak, İbnu Abbas şu açıklamayı yapar: Yani "Allah`ın öldürdüğü" diyerek meyteyi (kesilmeksizin, kendiliğinden ölen hayvanı) kastederek: "Onu niye yemiyorsunuz? derler." İşte bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Eğer onlara itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" ayetim indirdi. Bundan sonra da: "Üzerine Allah`ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin..." ayeti indi." HadisNo : 604 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Bir diğer rivayetinde şöyle buyrulur: "Üzerine Allah`ın ismi zikredilen (hayvan etinden) yiyin" (En`am, 118). "Üzerine Allah`ın ismi zikredilmeyenden yemeyin" (En`am 121) emri neshedilip, ehl-i kitabın kestiği, yasaktan istisna edilerek şöyle dendi: "...Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir..." (Maide, 5) HadisNo : 605 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Cenab-ı Hakk`ın "Üzerine Allah`ın isminin zikredilmediği (kesilmiş hayvan eti)nden yemeyin" ayeti ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır: "Müşrikler, bu meselede müminlerle ihtilaf ederek (alayvari) şöyle dediler: "Allah`ın kestiğini yemiyorsunuz, fakat kendi kestiğinizi yiyorsunuz." HadisNo : 606 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Arab`ın (cahiliye devrindeki) cehaletini öğrenmek seni memnun ederse En`am suresinin 130. ayetten sonra gelen şu ayetini oku: "Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne çocuklarını öldürenler ve Allah`ın kendilerine verdiği nimetleri -Allah`a iftira ederek- haram sayanlar mahvolmuşlardır; onlar sapıtmışlardır, zaten doğru yolda da değillerdi" (En`am 140). HadisNo : 607 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Kim üzerinde Muhammed (sav)`ın mührü bulunan sahifeyi görmek isterse şu ayetleri okusun: "De ki: "Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim, O`na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin ve onların rızkını veren biziz- Gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır. Yetim malına, erginlik çağına erişene kadar en iyi şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kimseye ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuz vakit -akraba bile olsa- sözünüzde adil olun. Allah`ın ahdini yerine getirin. Allah size bunları öğüt alınanız için buyurmaktadır" (En`am 151-153) HadisNo : 608 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kıyametin üç alameti vardır, onlar zuhur edince, "daha önce inanmamış olanların artık inanmaları da onlara fayda vermez" (En`am, 158) Güneşin battığı yerden doğmasi, Deccal, Dabbetu`l-arz" HadisNo : 609 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : En`am Suresi Ravi : Ebu Sa`id Hadis : "Onlar kendilerine... Rable rinden birtakım delillerin gelmesini mi bekliyorlar. Rabbinin birtakım mucizeleri geldiği gün, bir kimse daha önce inanmamışsa veya imanıyla bir iyilik kazanmamışsa imanı ona fayda vermez." (En`am 158) ayetinde geçen "Rabblerinden birtakım deliller" ile "güneşin battığı yerden doğması" kastedilmiştir. HadisNo : 610 [next]
Fatiha Suresi (4 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fatiha Suresi Ravi : Ebu Said İbnu`l-Mualla Hadis : Ben Mescid-i Nebevi`de namaz kılıyordum. Resulullah (sav) beni çağırdı. Fakat (namazda olduğum için) icabet edemedim. Sonra yanına gelerek: "Ey Allah`ın Resulü namaz kılıyordum (bu sebeple cevap veremedim diye özür beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitabında: "Ey iman edenler, Allah ve Resulü sizi çağırdıkları zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?" (Enfal, 24) dedi ve arkasından ilave etti: "Sen mescidden çıkmazdan önce, sana Kur`an-ı Kerim`in (sevabca) en büyük süresini öğreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden çıkacağı sırada ben: "Sana en büyük sureyi öğreteceğim" dememiş miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdü lillahi Rabbi`l Alemin`dir (ki namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb`u`l-Mesani) ve bana verilen yüce Kur`an`dır" buyurdu. HadisNo : 437 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fatiha Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Hz. Peygamber (sav), Ubey İbnu Ka`b (ra)`a uğradı. O namaz kılıyordu... devamını yukandaki gibi aynen kaydetti. Ancak şu ziyade var: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zü`l-Celal`e yemin ederim ki, Allah, Fatihanın bir mislini ne Tevrat`ta, ne İncil`de, ne Zebur`da, ne de Furkan`da indirmemiştir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi ayet ve bana ihsan edilen yüce Kur`an`dır." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Nesai`nin yine Ebu Hüreyre`den yaptığı bir rivayette: "O (Fatiha süresi) benimle kulum arasında taksim edilmiştir. Kuluma istediği verilmiştir" ziyadesi vardır) HadisNo : 438 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fatiha Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Cibril (a.s.), Hz. Peygamber (sav)`in yanında otururken yukarıda kapı sesine benzer bir ses işitti. Başını göğe doğru kaldırdı. Cibril(a.s) dedi ki: "İşte gökten bir kapı açıldı, bugüne kadar böyle bir kapı asla açılmamıştır Derken oradan bir melek indi. Cibril (a.s.) tekrar konuştu: "İşte arza bir melek indi, şimdiye kadar bu melek hiç inmemiştir. Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (sav)`e: "Sana verilen iki nuru müjdeliyorum. Bunlar, senden önce başka hiçbir peygambere verilmemişlerdi: Onların biri Fatiha Süresi, diğeri de Bakara Süresi`nin son kısmı. Onlardan okuduğun her harfe mukabil sana mutlaka büyük sevap verilecektir" dedi. HadisNo : 439 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fatiha Suresi Ravi : Adiyy İbnu Hatim Hadis : Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: (Fatiha`da geçen) el-mağdub aleyhim (Allah`ın gazabına uğrayanlar) Yahudilerdir, ed-dallin (sapıtanlar) da Hıristiyanlar`dır" HadisNo : 440 [next]
Fatır Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fatır Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Resulullah (sav), "Sonra biz o kitabı kullarımızdan (beğenip) seçtiklerimize miras bıraktık. İşte onlardan kimi nefsine zulmedendir. Onların bazısı mutedildir, onlardan bir kısmı da Allah`ın izniyle hayrat (ve hasenat yarışların)da öncü ol(up kazan)andır!" (Fatır, 32) ayeti hakkında şunu söyledi: "Bunların hepsi aynı makamdadır, hepsi de cennettedir." HadisNo : 756 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fatır Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Onlar orada şöyle bağrışırlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yapmış olduğumuzdan bambaşka iyi amel (ve hareketler)de bulunacağız. Size, iyice düşünecek kimsenin düşünebileceği, öğüt kabul edilebileceği kadar ömür vermedik mi? Size (azab ile) korkutan da gelmişti. Şimdi tadın (o azabı)! Artık zalimler için hiçbir yardımcı yoktur" (Fatır,37) ayetinde geçen "korkutan da gelmişti" ibaresinde kastedilen şeyin Kur`an`la gelmiş olan Muhammed (sav) olduğunu söyledi." HadisNo : 757 [next]
Fecr Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fecr Suresi Ravi : İmran İbnu`l-Husayn Hadis : Resulullah (sav)`a (Fecr suresinin baş tarafında geçen) "tek" ve "çift" tabiriyle ne kastedildiği sorulmuştu, şu cevabı verdi; "Bunlar namazlardır. (Bildiğiniz gibi) bazısı çifttir, bazısı da tektir." HadisNo : 863 [next]
Fetih Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fetih Suresi Ravi : Enes Hadis : "Ey muhammed! Doğrusu biz sana apaçık bir zafer sağlamışızdır. Allah böylece senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola eriştirir" (Feth, 1-2) ayetleri Hudeybiye dönüşü Hz. Peygamber (sav)`e nazil oldu. Ayette geçen "apaçık zafer (Feth-i Mübin)" Hudeybiye zaferidir. Ayet inince: "Ey Allah`ın Resulü, ne mutlu, kutlu olsun, saadetli olsun, Allah Teala hazretleri senin için ne yapacağını sana açıkladı. Acaba bize ne yapacak?" dediler, bunun üzerine şu ayet indi: "İman eden erkek ve kadınları, içinde ebedi kalacakları, içlerinde ırmaklar akan cennetlere koyar, onların kötülüklerini örter, Allah katında büyük kurtuluş işte budur" (Feth, 5). HadisNo : 787 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fetih Suresi Ravi : Enes Hadis : Sabah namazı sırasında Ten`im dağından seksen kişi Resulullah (sav)`ın üzerine geldiler. Niyetleri onu öldürmekti. Yakalandılar. Hz. Peygamber (sav) onları serbest bıraktı. Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen): "Sizi onlara üstün kıldıktan sonra, Mekke bölgesinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan geri tutan, savaşı önleyen O`dur..." (Feth, 24). HadisNo : 788 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fetih Suresi Ravi : Übey İbnu Ka`b Hadis : "Allah, peygamberine ve inananlara huzur indirdi. Onların takva sözünü tutmalarını sağladı" (Feth, 26) ayetinde geçen "takva sözü"nden, Lailahe İllallah`ın kastedildiğini Hz. Peygamber (sav)`den işittiğini söylemiştir. HadisNo : 789 [next]
Furkan Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Furkan Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "O gün zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberlerle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene, keşke falancayı dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kur`an`dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıyor" der" (Furkan 27-30) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Ayette zikri geçen zalim Ukbe İbnu Ebi Muayt`tır. Zikri geçen dost (halil) da Ümeyye İbnu Haleftir. Dostum Übeyy olduğu da söylenmiştir. (Ayetin inişi bunlarla ilgilidir). Şöyle ki: Ukbe bir yemek hazırlayarak Kureyş`in eşrafını davet eder. Resulullah (sav) da onların arasındadır. Resulullah (sav), "Ukbe kelime-i tevhidi söylemedikçe, yemekten almayacağım" söyledi. Ukbe bu isteği yerine getirdi. Bunun üzerine dostu olan Ümeyye İbnu Halef veya Übeyy ona gelerek: "Sabii mi oldun?" dedi. Ukbe: "Hayır, ancak yemek yemeden evimden ayrılmasından utandım" diye cevap verdi. Übeyy: "Öyleyse, gidip onun yüzüne tükürmezsen ben de senden razı olmayacağım!" dedi. Ukbe, bu talebe müsbet cevap vererek, isteneni yaptı. Ceza olarak Bedir günü yakalanıp idam edildi. Bu rivayetin kaynağı asılda gösterilmemiştir. Ancak rivayeti mana olarak, Taberi Tefsir`inde (18, 6), İbnu Abbas rivayeti olarak kaydeder. Ayrıca, El-Vahidi, Esbabı`n-Nüzul`da (s. 191); Suyüti, ed-Dürrül-Mensur`da (5, 68) kaydetmiştir. HadisNo : 724 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Furkan Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Hz. Peygamber (sav)`a: "Hangi günah daha büyük?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Seni yaratmış olduğu halde Allah`a ortak koşmandır" "Sonra hangisi gelir?" dedim. "Seninle beraber yiyecek korkusuyla çocuğunu öldürmendir" dedi. Ben tekrar: "Sonra ne gelir?" dedim. "Komşunun helalliği ile zina etmen!" dedi. Resulullah (sav)`in bu sözlerine teyiden şu mealdeki ayet nazil oldu: "Onlar ki, Allah`ın yanına başka bir Tanrı daha (katıp) tapmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlardan birini yaparsa cezaya çarpar" (Furkan 68). HadisNo : 725 [next]
Fussilet Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fussilet Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Kabe`nin yanında ikisi Sakifli, biri de Kureyşli veya ikisi Kureyşli biri Sakifli üç kişi biraraya geldi. Bunlar göbek yağları fazla, anlayışları kıt kimselerdi. Birisi: "Ne konuştuğumuzu Allah işitiyor mudur, ne dersiniz?" diye bir laf attı. Bir diğeri: "Sesli konuşursak işitir, gizli konuşursak işitmez olmalı" dedi. Üçüncü de: "Sesli konuşmamızı işitiyorsa, gizli konuşmamızı da işitiyordur." dedi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz kendi aleyhinize sahicilik eder diye (düşünüp) sakınmadınız. Bilakis Allah yapmakta oduklarınızın birçoğunu bilmez sandınız. Rabbinize karşı beslediğiniz şu zannınız (yok mu?) İşte sizi o helak etti. Bu yüzden hüsrana düşenlerden oldunuz" (Fussilet, 22-23). HadisNo : 775 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fussilet Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav): "Rabbimiz Allah`tır deyip de sonra doğru yolda gidenler var ya! Onların üzerlerine "Korkmayın tasalanmayın, vaadolunduğunuz cennetle sevinin!" diye diye melekler inecektir.." (Fussilet, 30) mealindeki ayeti okudu ve şöyle buyurdu: "İnsanlar, bunu hep söylediler. Ancak, sonradan ekserisi küfre düştü, kim bu söz üzere ölürse, o kimse istikameti doğru olanlardandır." HadisNo : 776 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Fussilet Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ne (her) iyilik, ne de (her) kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel yol ne ise onunla önle. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki yakın dost(un olmuş)tur. Bu (en güzel haslete), sabredenlerden başkası kavuşturulmaz. Buna büyük bir hisseye malik olandan gayrisi eriştirilmez" (Fussilet, 34-35) ayetiyle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "(Ayette kastedilen en iyi yol) öfke anındaki sabır, kötülüğe maruz kalındığı andaki aftır. İnsanlar bunları yaptıkları takdirde, Allah onları korur, düşmanları da kendilerine eğilir. Sanki samimi dost olur." HadisNo : 777 [next]
Hacc Suresi (4 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hacc Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "İnsanlardan bazısı vardır, Allah`a (dininin) yalnız bir taraf(ın)dan (tutup, şekk ve tereddüd içinde) ibadet eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa ona yapışır. Eğer bir fitne isabet ederse yüzü üstü döner. Dünyada da, ahirette de hüsrana uğramıştır o. Bu ise, apaçık ziyanın ta kendisidir." (Hac, 11) ayetinin iniş sebebini açıklamak maksadıyla şöyle buyurdu: "Bazıları vardı, Medine`ye gelir, bakardı; bu gelişiyle hanımı oğlan doğurur, atı da yavrularsa, "Bu din, derdi, salih iyi bir dindir." Şayet hanımı oğlan doğurmaz, atı da yavrulamazsa: "Bu din kötüdür" derdi. HadisNo : 710 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hacc Suresi Ravi : Ali Hadis : Kıyamet günü, Rahman`ın önüne, dava açmak üzere ilk diz çökecek olan benim. Kays İbnu Ubad der ki: "Onlar hakkında şu ayet indi: "İşte Rabbleri hakkında tartışmaya giren iki taraf; O`nu inkar edenlere ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarına da kaynar su dökülür de bununla karnındakiler ve derileri eritilir. Demir topuzlar da onlar içindir" (Hacc 19-21). Kays devamla der ki: "Onlar Bedir savaşında karşılıklı mübareze eden kimselerdir. Bir tarafta, Hz. Ali, Hz. Hamza ve Ubeyde İbnu`l-Haris (ra), karşı tarafta da Şeybe İbnu Rebi`a, Utbe İbnu Rebi`a ve el-Velid İbnu Utbe varlardır. HadisNo : 711 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hacc Suresi Ravi : İbnu`z-Zübeyr Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Kabe`ye) Kur`an-ı Kerim`de, Beytu`l-Atik denmiş olması (Hacc 29, 33) ona hiç bir cebbarın galebe çalmamış olmasındandır." HadisNo : 712 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hacc Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) Mekke`den çıkarıldığı zaman Hz. Ebu Bekir (ra) şöyle söyledi: "Peygamberlerine eziyet ettiler, o da (dayanamayıp) oradan çıktı. Mutlaka helak olacaklar." Bunun üzerine şu ayet indi: "Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeye elbette kadirdir" (Hacc 39). Hz. Ebu Bekir (ra) der ki: "Bu ayet üzerine anladım ki, (müşriklerle) savaş olacak." HadisNo : 713 [next]
Hadid Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hadid Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Müslüman olmamızla Cenab-ı Hakk`ın bizi, "İman edenlerin gönüllerinin Allah`ı zikretmek üzere yumuşaması ve ondan gelen hakikate bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha evvel kendilerine kitap verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri kararmış bulunanlar gibi oLmasınlar. Onlardan birçoğu fasıklardı" (Hadid, 16) mealindeki ayetle azarlaması arasında dört yıllık zaman mevcuttur. HadisNo : 814 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hadid Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Yeryüzünü, öldükten sonra Allah`ın tekrar dirilttiğini bilin, akledersiniz diye size delillerimizi açıkladık" (Hadid, 17) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Allah kalbleri kasavet ve katılıktan sonra yumuşatır, (tevhid hususunda) mutmain ve (Rabbine) yönelmiş kılar. Ölmüş kalpleri ilimle, hikmetle diriltir (Ayet bu manayı ders vermektedir). Arzın yağmurla diriltilmesi zaten gözle görülen bir durumdur." (Rezin`in ilavesidir. ed-Dürrü`l-Mensur İbnu`l-Mübarek`in rivayeti olarak kaydetmektedir (6, 175)) HadisNo : 815 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hadid Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. İsa (a.s.)`dan sonra bir kısım melikler Tevrat ve İncil`i tahrif ettiler. Aralarında mü`min olanlar da vardı, bunlar Tevrat ve İncil`i okuyorlardı. (Müminlerin okuduklarından rahatsız olan) bazıları, meliklerine şöyle dediler: "Bunların bize yaptığı hakaretten daha ağır hakaret, savurdukları küfürden daha galiz küfür görmedik. Kitapta, "Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidirler" (Maide, 44) diye okuyup, kitaptan gösterdikleri ayetlerle bizi yaptığımız işlerden dolayı kınıyorlar (kafir, fasık oldunuz diyorlar.) Onları çağırıp uyarın, bizim okuduğumuz gibi okusunlar, bizim inandığımız gibi inansınlar." Melik onları çağırıp topladı, ya ölümü ya da tahrif edilmiş haliyle Tevrat ve İncil`i okumaktan birini tercih etmelerini teklif etti. Onlar: "İstediğiniz bu mu? bizi bırakın (bir düşünelim)!" dediler. Sonra bunlardan bir kısmı: "Bize bir kule inşa edin, bizi içine tıkın, yiyecek ve içeceğimizi çekebileceğimiz (ip gibi) bir şeyler de verin, böylece bizden size hakaret sayılacak bir şey ulaşmamış olur" dedi. Diğer bir kısmı da: "Bırakın bizi başımızı alıp gidelim. Yeryüzünde dolaşır, vahşi hayvanlar gibi yer içeriz. Bizi kendi memleketinizde (faaliyet yapar) bulursanız öldürürsünüz" dedi. Bir grup da: "Bize ıssız bir arazinin ortasında evler inşa ediverin. Biz orada kendi başımıza kuyular açıp ziraat yapalım, sizinle hiç konuşmayalım, sizlere uğramıyalım da!" dedi. Bunların her kabilede samimi yakınları vardı. İsteklerini kabul ettiler (ve öldürmediler). Cenab-ı Hakk (onların kalbine, şu ayette temas buyurduğu) ruhbaniyeti inzal buyurdu: "Üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat kendilerinin güya Allah`ın rızasını kazanmak için ortaya attıkları rahbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler, içlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik. Ama çoğu yoldan çıkmışlardır" (Hadid, 27). Geri kalanlar da şöyle dediler: "Falancaların ibadet ettiği gibi biz de ibadet edelim. Falancaların yeryüzünde dolaştığı gibi biz de dolaşalım, falancaların edindiği gibi biz de evler edinelim." Bunlar şirkleri üzerine devam eden kimselerdi. Bunlar kendilerine uydukları (diğer) kimselerin imanlarını da bilmiyorlardı. Hz. Peygamber (sav)`a nübüvvet geldiği zaman, bu ruhbanlardan pek az kimse kalmıştı. Bu kişi, mabedinden indi, seyyah olup dolaşan bir kişi seyahatinden döndü, bir kişi de manastırından çıktı. Bunlar gelip iman ettiler ve tasdikte bulundular. (Bütün Ehl-i Kitap hakkında) Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ey iman edenler, Allah`tan korkun. Onun peygamberine de iman edin ki, (Allah) size rahmetinden iki kat nasib versin" (Hadid, 28). Burada zikri geçen iki kat nasibden biri: Hz. İsa (a.s.)`ya İncil`e ve Tevrat`a olan imanları sebebiyledir, diğeri de Hz. Muhammed (sav)`e olan imanları ve onu tasdikleri sebebiyledir. (Ayet şöyle devam ediyor): "Sizin için yardımıyla yürüyeceğiniz bir nur lutfetsin" (Hadid, 28). Bu nurdan maksad Kur`an ve Hz. Peygamber (sav)`e ittiba etmeleridir. Vahiy şöyle devam ediyor: "Ehl-i Kitap, hakikaten Allah`ın fazl (u kerem)inden hiçbir şeye nail olamayacaklarını, muhakkak bütün inayetin Allah`ın elinde bulunduğunu, onu (ancak) dileyeceği kimselere vereceğini bilmedikleri için mi (küfürde inad ediyorlar? Halbuki bunu pekala biliyorlar da). Allah büyük fazl-u kerem sahibidir" (Hadid, 29). HadisNo : 816 [next]
Haşr Suresi (7 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Haşr Suresi Ravi : Ma`kıl İbnu Yesar Hadis : Resulullah (a) buyurdular ki: "Kim sabaha erdiği zaman üç kere "Euzubillahi`s-semi`il-alim mine`ş-şeytani`r-racim" der ve Haşr suresinden üç ayet okursa, Allah onun için yetmiş bin meleği vekil tayin eder de onlar, akşam oluncaya kadar kendisine rahmet okurlar. Şayet o gün ölecek olsa şehid olarak ölür. Akşam vaktinde aynı şekilde okuyacak olsa (keza sabaha kadar aynı şeyler sözkonusudur). HadisNo : 821 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Haşr Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Resulullah (sav) Beni Nadir`in hurmalığını yaktırdı ve kestirdi. Burası (Medine`de Yahudilerin ikamet ettikleri yer olan) Büveyra (denen mevki) idi. Vak`a üzerine şu ayet indi: "Herhangi bir hurma ağacını kestiniz, yahud kökleri üstünde dikili bıraktınızsa (hep) Allah`ın izniyledir. (Bu izin de) fasıkları rüsvay edeceği için (verilmiş)dir" (Haşr, 5). HadisNo : 822 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Haşr Suresi Ravi : Ka`b Hadis : "...O, bunların yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle hem müminlerin elleriyle harap ediyorlardı, işte ey akıl ve basiret sahipleri bundan ibret alın" (Haşr, 2) mealindeki ayet, Hz. Peygamber (sav) tarafından Medine`den sürülen Yahudiler hakkında nazil oldu. Hz. Peygamber (sav) mallarından (silah hariç), sadece develerinin taşıyabileceği kadarını götürmelerine izin vermişti. Onlar, evlerinin eşiklerinden, kapılarından ve diğer ahşap kısımlarından tutup yıkıyorlardı. Beni Nadir`in hurmalığı hassaten Resul-i Ekrem`in idi, O`na bunu Cenab-ı Hakk tahsis etmiştir. (Rezin`in ilavesidir. Bu rivayetin manasında uzunca bir rivayeti, Ebu Davud tahric etmiştir. [(Harac, 23, (3004).]) HadisNo : 823 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Haşr Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : "Allah`ın onların mallarından Peygamberine verdiği fey`e gelince, siz bunun üzerine ne ata ne deveye binip koşmadınız..." ayeti hakkında şunu söyledi; "Resulullah (s)a Fedek ahalisi ve ismen belirttiği ancak şu anda hatırlayamadığım köylerle sulh yaptı. Bu esnada (Hayber`in geri kalan köylerinde yaşayan) ahaliyi muhasara etmişti. Bu (muhasara altındaki)ler, Hz. Peygamber (sav)`e sulh için heyet gönderdiler. Ayette geçen"Siz bunun üzerine ne ata ne de deveye binip koşmadınız" demek, "Siz savaşmadınız" demektir. Zühri der ki: Benu`n Nadir münhasıran Resulullah (sav)`a ait idi. Çünkü orayı zorla fethetmediler, anlaşarak fethettiler. Bu sebeple Hz. Peygamber (sav) buradan elde edilen ganimeti sadece Muhacirler arasında taksim etti. Ondan Ensar`dan olanlara, ihtiyaç sahibi iki kişi hariç, kimseye bir şey vermedi." HadisNo : 824 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Haşr Suresi Ravi : Ömer Hadis : Beni Nadir`in emvali, Cenab-ı Hakk`ın Resulüne (sav) fey` kıldığı, üzerine at ve deve koşulmayan (yani savaşsız elde edilen) mallardandı. Ureyne köyleri, Fedek, tıpkı (Kureyza ve Nadir`in emvali gibi) sırf Resulullah (sav)`a ait yerlerdi. Resulullah (sav) buralardan elde edilen gelirlerden ailesinin bir yıllık nafakasını ayırırdı. Geri kalanı da Allah yolunda hazırlık olmak üzere silah ve binek için sarfederdi. (Nitekim ayette şöyle buyrulmuştur): "Allah`ın (fethedilen diğer küffar) memleketleri ahalisinden Peygamberine verdiği fey`i, Allah`a, Peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın..." (Haşr, 7). (Hz. Peygamber (sav)`e intikal eden) bu pay, bu sayılanlara ve ayrıca "evlerinden ve mallarından çıkarılmış olan fakirlere, onlardan önce (Medine`yi) yurt ve iman evi edinmiş olan kimselere, kendilerinden sonra gelenlere aittir. Bu ayet, (kıyamete kadar gelecek) mü`minlerin tamamına şamildir. Tek istisnayı köle olarak sahih olduklarınız teşkil ediyor. Köleleriniz dışındaki her Müslüman bu payda hisse ve hak sahibidir. HadisNo : 825 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Haşr Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : "Kendilerinde fakirlik ve ihtiyaç olsa bile (onları, Muhacirleri) öz canlarından daha üstün tutarlar.." (Haşr, 9) mealindeki ayetle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "Ensar`dan birinin evine misafir geldi ve geceyi yanında geçirdi. Ev sahibinin evinde kendisinin ve çocuklarının yiyeceğinden başka yiyecek bir şey yoklu. Hanımına: "Çocukları uyut, ışığı söndur ve mevcut yiyeceği misafire yaklaştır" diye emretti. Bunun üzerine ayet indi. HadisNo : 826 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Haşr Suresi Ravi : Enes Hadis : "Ehl-i Kitaptan o kafir kardeşlerine: "Andolsun, eğer siz yurtlarınızdan çıkarılırsanız biz de muhakkak sizinle beraber çıkarız, sizin aleyhinizde hiçbir kimseye ebedi taat etmeyiniz. Eğer sizinle harp ederlerse muhakkak ve muhakkak biz, size yardım ederiz" diyen o münafıkları görmedin mi? Halbuki Allah şahidlik eder ki, onlar hakikaten ve katiyyen yalancıdırlar" (Haşr, 11), mealindeki ayette zikri geçen kimsenin münafıkların başı Abdullah İbnu Übey olduğunu, bu sözü Beni Nadir Yahudilerini Hz. Peygamber (sav)``in Medine`den çıkarmak istediği zaman, onları Hz. Peygamber (sav)`e karşı tahrik etmek için söylediğini belirtir. (Rezin`in ilavesidir.) HadisNo : 827 [next]
Hicr Suresi (5 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hicr Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav)`ın arkasında çok güzel bir kadın namaz kılıyordu. Cemaatten bazıları onu görmemek için ön safa kaçıyor, (münafık ve cahil takımından) bazıları da en arka safa geliyor, rükuya vardığı zaman koltuğunun altında ona bakıyordu. Bu durum üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Andolsun, sizden öne geçenleri de biz biliriz, geri kalanları da biz biliriz" (Hicr, 24). HadisNo : 671 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hicr Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Resulullah (sav): "Mü`minin ferasetinden kaçının, çünkü o Allahu Teala`nın nuruyla bakar" buyurup sonra şu ayeti okudular: "Elbette bunda fikr u firaseti olanlar için ibretler vardır" (Hicr, 75). HadisNo : 672 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hicr Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Andolsun ki sana Seb`ul-Mesani`yi ve Kur`an-ı Azim`i verdik" (Hicr, 87) ayetinde geçen es-Seb`ul-Mesani, uzun süreler (tıvel)dir. HadisNo : 673 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hicr Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Kur`an`ı parçalayanlara da..." (Hicr, 91) ayetini açıklamak üzere: "Onlar Ehl-i Kitaptır, yani Yahudi ve Hıristiyanlar. Bunlar onu parçalara bölerek bazı kısımlarına inandılar, bazı kısımlarına inanmadılar" buyurmuştur. HadisNo : 674 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hicr Suresi Ravi : Enes Hadis : "Rablerine andolsun ki hepsini yaptıklarından sorumlu tutacağız" (Hicr, 92-93) ayeti ile ilgili olarak: "Onlar "Lailahe illallah" demekten sorumlu olacaklar" demiştir. HadisNo : 675 [next]
Hucurat Suresi (5 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hucurat Suresi Ravi : Abdullah İbnu`z-Zübeyr Hadis : Beni Temim kabilesinden binekli bir grup Hz. Peygamber (sav)`in yanına geldiler. Hz. Ebu Bekir: "Ka`ka` İbnu Ma`bed (ra)`i bunlara emir tayin etmesini, Hz. Ömer (ra) de Akra İbnu`l-Habis`i emir tayin etmesini Hz. Peygamber (sav)`e söylediler. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer`e çıkıştı ve: "Sen bana muhalefet etmek istiyorsun!" dedi. Hz. Ömer (ra): "Asla sana muhalefet etmeyi düşünmedim!" dedi. Aralarında ithamlaşma oldu ve sesleri yükseldi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu. (Mealen): "Ey iman edenler, Allah`ın ve Resulünün huzurunda (sözde ve işte) öne geçmeyin, Allah`tan korkun. Çünkü Allah hakkıyla işiten, (her şeyi) bilendir.. Ey iman edenler, seslerinizi Peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın. Ona, sözle birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın ki siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir." (Hucurat, 1-2). HadisNo : 790 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hucurat Suresi Ravi : Bera Hadis : "Hücrelerin arkasından sana ünleyenler, herhalde ekserisi aklı ermiyenlerdir..." (Hucurat, 4) mealindeki ayetle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "Bir adam kalkıp: "Ya Resulallah, benim övmem bir yüceltme yermem de alçaltmadır" dedi, Resulullah (sav): "Böyle yapmak Allah`a aittir" cevabını verdi." HadisNo : 791 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hucurat Suresi Ravi : Ebu Nadra Hadis : Ebu Said el-Hudri (ra): "Bilin ki, içinizde Allah`ın Peygamberi bulunmaktadır. Eğer O, birçok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz kötü duruma düşerdiniz. Ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; küfrü, fıskı ve isyanı da size iğrenç göstermiştir..." (Hucurat, 7-8) mealindeki ayeti okudu ve şöyle söyledi: "İşte bu kendisine vahyolunan peygamberinizdir (sav). Peygamberin uyması melhuz olan kimseler de -ki ayette "size uymuş olsaydı" diye zikredilenler- sizlerin en hayırlı imamlarınız olan Ashab`dır. Dünkü durum öyle olunca bugün haliniz nedir?" HadisNo : 792 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hucurat Suresi Ravi : Ebu Cebire İbnu`d-Dahhak Hadis : Bir ayet, biz Beni Selime hakkında nazil oldu. Şöyle ki: "Hz. Peygamber (sav) bize geldiği vakit herkesin mutlaka iki veya üç adı vardı. Resulullah (sav) bu adlarından biriyle: "Ey falan!" diye bir kimseyi çağırınca kendisine: "Ey Allah`ın Resulü! O, bu isimle çağırılınca, kızar" diye ikaz ediyorlardı. İşte bu durum üzerine şu ayet indi: "Ey iman edenler, bir kavm diğer bir kavm ile alay etmesin. Olur ki (alay edilenler Allah indinde) kendilerinden (yani alay edenlerden) daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınları (eğlenceye almasın). Olur ki onlar (eğlenceye alınanlar) kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın, imandan sonra fasıklık ne kötü addır. Kim (Allah`ın yasak ettiği şeylerden) tevbe etmezse, onlar zalimlerin ta kendileridir" (Hucurat, 11). HadisNo : 793 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hucurat Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey insanlar! Doğrusu biz, sizleri bir erkekle bir kadından yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki, birbirinizi kolayca tanıyasınız.." (Hucurat, 13) ayetinde geçen şuub`u "büyük kabileler", kabil`i de kabilenin alt bölümü olan boylar olarak açıklamıştır. HadisNo : 794 [next]
Hud (as) Suresi (4 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hud (as) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. Ebu Bekir (ra): "Ey Allah`ın Resulü, saçların ağardı, yaşlandın" dedi. Resulullah (sav): "Beni, Hud, Vakı`a, Mürselat, Amme yetesaelun ve İza`ş`Şemsü Küvviret sureleri ihtiyarlattı" cevabını verdi." HadisNo : 659 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hud (as) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Anlattığına göre, kendisine Cenab-ı Hakk`ın şu mealdeki kelamından sual sorulmuştur: "Bilin ki, onlar, Kur`an okunurken gizlenmek için iki büklüm olurlar. Bilin ki elbiselerine büründüklerinde bile Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Çünkü O, kalplerde olanı bilendir (Hud, 5). İbnu Abbas (ra) şu açıklamayı yapmıştır: "Bunlar helada soyununca avret mahallerinin açılıp, o manzaralarının semaya ulaşmasından, keza hanımlarıyla cinsi mukarenet sırasında soyununca çıplak hallerinin semaya ulaşmasından korkup haya duyan, (bu yüzden kendilerine sıkıntı veren) kimseler hakkında nazil olmuştur." HadisNo : 660 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hud (as) Suresi Ravi : Ebu Musa el-Eş`ari Hadis : Resul-i Ekrem (sav) buyurdular ki: "Allahu Teala, zalime biraz fırsat tanır, amma bir de yakaladı mı artık paçayı kurtaramaz." Sonra da şu ayeti okudular: "Allah kasabaların zalim halkını yakalayınca böyle yakalar, yakalaması da şiddetli ve elimdir" (Hud, 102). (Tirmizi, rivayetinde: "Fırsat tanır (yümli) değil, "mühlet tanır" (yümhil) olması muhtemeldir" demiştir) HadisNo : 661 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Hud (as) Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Bir adam gelerek: "Ey Allah`ın Resulü! Ben şehrin öbür tarafında bir kadına elledim, cima yapmaksızın onunla nefsimi tatmin ettim. Ve işte ben buradayım, istediğin cezayı ver" dedi. Hz. Ömer atılarak: "Allah seni örtmüş, keşke sen de kendini örtüp açıklamasaydın" dedi. Resulullah (sav) hiçbir cevap vermedi. Adam kalkıp gitti. Resulullah (sav) peşine bir adam göndererek onu çağırtıp şu ayeti okudu: "Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir... Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür" (Hud, 114). Bunun üzerine bir adam: "Ey Allah`ın Resulü bu hüküm sadece soru sahibi için mi (başkasına da şamil mi)?" diye sordu. Resulullah (sav): "Herkes için" cevabını verdi. HadisNo : 662 [next]
İbrahim Suresi (5 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İbrahim Suresi Ravi : Ebu Umame Hadis : Resulullah (sav): "Ardında cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir" (İbrahim 14, 16) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "İrin ağzına yaklaştırılır, ondan ikrah eder, iğrenir. Biraz daha yaklaştırılınca suratı yanar ve başının derisi dökülür, irini içince kıçından çıkıncaya kadar, (geçtiği yerleri ve bu meyanda) bağırsaklarını param parça eder." Resulullah bu açıklama üzerine şu ayetleri okudu: "..Ateşte ebedi kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimseler..." (Muhammed, 15). "...Onlar yardım istediklerinde erimiş maden gibi, yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur" (Kehf, 29). HadisNo : 666 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İbrahim Suresi Ravi : Enes İbnu Malik Hadis : Resulullah (sav): "Allah`ın hoş bir sözü; kökü sağlam, dalları göğe doğru olan -Rabbinin izniyle her zaman meyve veren- hoş bir ağaca benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun?" (İbrahim, 24-25) ayetinde zikredilen ağaç hakkında: "O hurma ağacıdır" buyurdu. Ve müteakip ayette ifade edilen kötü ağacı da hanzale`ye (zakkum, Ebu Cehil karpuzu da denir, mercimek ağacıdır) benzetti. Ayet şöyle: "Çirkin bir söz de yerden koparılmış, hiç bir sebatı olmayan kötü bir ağaca benzer" (İbrahim, 26). HadisNo : 667 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İbrahim Suresi Ravi : el-Bera İbnu`l-Azib Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Müslüman, kabirde suale maruz kalınca: "Allah`tan başka ilah bulunmadığı ve Muhammed`in O`nun kulu olduğuna şehadet eder." Bunun delili şu ayettir: "Allah inananları dünya hayatında ve ahirette sağlam bir söz üzerine tutar, zalimleri de saptırır..." (İbrahim, 27). HadisNo : 668 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İbrahim Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Allah`ın verdiği nimetleri nankörlükle karşılayanları ve milletlerini helak yurduna, yaşlanacakları cehenneme götürenleri görmüyor musun?" (İbrahim, 27-28) ayetini açıklama sadedinde: "Onlar vallahi Kureyş kafirleridir. Nankörlükle karşılanan nimet de Muhammed (sav)`dir. "Helak yurduna... götürdüler"in manası, "Bedir günü ateşe... götürdüler" demektir. HadisNo : 669 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İbrahim Suresi Ravi : Aişe Hadis : Hz. Peygamber (sav)`e şu ayetten sordum: "Yerin başka bir yerle, göklerin de başka göklerle değiştirildiği, her şeye üstün gelen tek Allah`ın huzuruna çıktıkları günde sakın, Allah`ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma" (İbrahim, 47-48). Ve dedim ki: "Ey Allah`ın Resulü. O gün insanlar nerede olacaklar?" "Sırat üzerinde" cevabını verdi. HadisNo : 670 [next]
İhlas Suresi (8 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Resulullah (sav) (bir gün) ashabına: "Sizden biri bir gecede Kur`an-ı Kerim`in üçtebirini okumaktan aciz midir?" diye sordu. "Buna hangimiz güç yetirebilir?" dediler. Resulullah (sav): "Allahu Ahad, Allahu`s-Samed (İhlas süresi) Kur`an`ın üçtebiri dir" buyurdu. HadisNo : 888 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Enes Hadis : Bir kimse (ihlas suresini kastederek): "Ey Allah`ın Resulü! Ben bu sureyi seviyorum" dedi. Resulullah (sav): "Onu sevmen seni cennete sokacaktır" dedi. HadisNo : 889 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Enes Hadis : Kim Kul hüvallahu ahad süresini günde iki yüz sefer okursa, üzerindeki kul borcu hariç, elli yıllık günah (amel defterinden) silinir. HadisNo : 890 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim yatağında uyumak isteyince, sağ tarafının üstüne yatar, sonra da Kul hüvallahu ahad`ı yüz kere okursa, Rab Teala kıyamet günü kendisine: "Sağın üzerinde cennete gir" diyecektir. HadisNo : 891 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Übey İbnu Ka`b Hadis : Müşrikler, Hz. Peygamber (sav)`a: "Rabbini bize tavsif et (tanıt)!" dediler. Bunun üzerine İhlas süresi indi. "De ki: O, Allah`dır, bir tekdir. O Allah`tır, sameddir (hiçbir şeye muhtaç değil, her şey O`na muhtaç). Doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Hiçbir şey O`nun dengi (ve benzeri) değildir" (1-4). Übey (ra) bu sürede geçen bazı tabirleri şöyle açıkladı: "Samed, doğurmayan ve doğurulmayan demektir, çünkü doğan her şey mutlaka ölecektir. Ölen her şeye varis olunacaktır. Allah ise ne ölür, ne de O`na varis olunur. "Hiçbir şey O`nun dengi (ve benzeri) değildir" ayeti de (O`na bir benzer, bir denk olmadığını, Allah`a benzeyen hiçbir şey bulunmadığını ifade eder." HadisNo : 892 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Ebu Vail Hadis : Samed, efendilikte son mertebeye ulaşan efendidir." HadisNo : 893 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri diyor ki: "Ademoğlu bana şetmediyor (hakkımda münasib olmayan söz sarfediyor). Ancak bu ona yakışmaz. Ademoğlu beni tekzib ediyor, ancak beni tekzib etmek ona yakışmaz. Bana ettiği şetme gelince: "Bu, onun, bana evlad nisbet etmesidir. Tekzibine gelince, bu onun `Allah, yarattığı gibi beni tekrar diriltmeyecek` demesidir. Halbuki, ikinci sefer tekrar diriltmek, bana, yoktan var etmeye nazaran zor gelecek bir iş değildir." HadisNo : 894 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İhlas Suresi Ravi : Hadis : Yine Buhari ve Nesai`de kaydedilen bir diğer rivayette; "Bana olan şetmi: "Allah kendisine çocuk edindi" demesidir. Halbuki ben bir tekim, samedim, doğurmayan, doğurulmayan, hiçbir misli bulunmayanım." HadisNo : 895 [next]
İkra` (Alak) Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İkra` (Alak) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) namaz kılarken Ebu Cehil gelip, hiddetle: "Ben seni bundan yasaklamadım mı? Ben seni bundan yasaklamadım mı? Ben seni bundan yasaklamadım mı?" dedi. Hz. Peygamber (sav) namazdan çıkıp, Ebu Cehil`i (davranışı sebebiyle) sertçe azarladı. Bunun üzerine Ebu Cehil: "Biliyorsun ki Mekke`de adamı en çok olan benim (bana baskın çıkmaya gücün yetmez)" dedi. Onun bu sözüne mukabil Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Haydi meclisini çağırsın, biz de zebanileri çağırırız" (Alak 17-18.) İbnu Abbas (ra) der ki: "Allah`a kasem olsun adamlarını çağırsaydı, herifi, Allah`ın zebanileri anında yakalayacaklardı." HadisNo : 867 [next]
İnşikak Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : İnşikak Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : İnşikak suresinin 19. ayetinde geçen, "Bir tabakadan diğer tabakaya bineceksiniz" mealindeki, ... (ayetini biraz farklı okuyup): "Burada muhatap Peygamberiniz (sav)`dir, O`nun bir halden bir başka hale geçeceğini belirtmektedir" demiştir. HadisNo : 860 [next]
Kadr Suresi (9 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : Hadis : İmam Malik`in Muvatta`da kaydına göre şu rivayet kendine ulaşmıştır: "Hz. Peygamber (sav)`e ümmetinin ömrü gösterilmiş. Resulullah (sa}, önceki ümmetlerin ömrüne nisbetle kısa olduğu için, amelde onların uzun ömürde işlediklerine yetişemezler diye bu ömrü kısa bulmuş. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesini vermiştir." HadisNo : 868 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Resulullah (sav)`a Kadir gecesi (Ramazan`ın neresinde?) diye sorulmuştu. O, Ramazanın tamamında!" diye cevap verdi. HadisNo : 869 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Hz. Peygamber (sav)`ın ashabından bazılarına (ra), rüyalarında, Kadir gecesinin Ramazanın son yedisinde olduğu gösterildi. Rüyaları kendisine anlatılınca Efendimiz (sav): "Görüyorum ki, rüyanız son yediye tetabuk etmektedir. Öyleyse, Kadir gecesini aramak isteyen son yedide arasın" buyurdu." (Tirmizi`de bulunamamıştır) HadisNo : 870 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : Aişe Hadis : Resulullah (sav) şöyle demiştir: "Kadir gecesini, Ramazanın son onunda arayın". HadisNo : 871 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kadir gecesi bana (bugün rüyamda) gösterildi, (şu anda hangisi olduğunu unuttum). O gecenin sabahında kendimi su ve toprak içinde secde eder buldum." Derken hava bozdu, yağmur başladı. Zaten mescid çardak şeklindeydi (üstü ağaç dallarıyla örtülü idi). Resulullah (sav)`ın burnu (alnı) üzerinde ve burun yumuşaklarında su ve toprak bulaşığını gördüm. O gün Ramazanın yirmi birinci sabahıydı. HadisNo : 872 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : Abdurrahman İbnu Ubeyd es-Sundbihi Hadis : Hz. Bilal-i Habeşi (ra)`den nakledilen şu hadisi rivayet eder: Hz. Bilal, Resulullah (sav)`ın Kadir gecesi hakkında şöyle söylediğini işitmiştir: "O, son ondan yedinin ilkidir: Yani yirmi üçüncü gece." (Buhari`de bulunamamıştır). HadisNo : 873 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Kadir gecesini (Ramazanın) yirmi dördünde arayınız" buyurdu. (Müslim`de bulunamadı) HadisNo : 874 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : Zirr İbnu Hubeyş Hadis : Ubey İbnu Ka`b (ra)`a dedim ki, "İbnu Mes`ud (ra): "Bütün sene geceleri kalkan kimse Kadir gecesine tesadüf edebilir diyormuş (ne dersiniz?)." Bana şu cevabı verdi: "Kendisinden başka ilah olmayan Zat-ı Zülcelal`e yemin olsun, Kadir gecesi Ramazan ayındadır. Ve o gece, Resulullah (sav)`ın bize kalkmamızı emrettiği gecedir, o da yirmi yedinci gecedir. Bunun emaresi, o gecenin sabahında güneşin beyaz ve ışınsız olarak doğmasıdır." HadisNo : 875 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kadr Suresi Ravi : Yusuf İbnu Sa`d Hadis : Hasan İbnu Ali (ra), Hz. Muaviye`ye biat ettikten sonra, bir adam yanına gelip: "Mü`minlerin yüzünü kara ettin (veya: Ey mü`minlerin yüzünü karartan adam) (diye öfkesini) dile getirdi. Hz. Hüseyin (ra) adama (tatlılıkla mukabele etti): "Allah`ın rahmetine banasıca, niye böyle şiddetli çıkışıyorsun. Nitekim Resulullah (sav) Beni Ümeyye`yi (sağken rüyasında, tek tek halife olup) minbere çıkmış gördü. Bu onu üzmüştü ki şu ayetler indi: "Biz sana Kevser`i verdik" (Kevser 1). "Biz onu sana Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin (o büyük fazilet ve şerefini) sana bildiren nedir? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır (Bu gece senden sonra Beni Ümeyye`nin saltanat süreceği) bin aydan hayırlıdır." Kasım İbnu`l-Fadl (merhum der ki: "Beni Ümeyye`nin iktidar müddetlerini ay olarak saydık, tam bin aydı, ne fazla ne eksik." HadisNo : 876 [next]
Kaf Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kaf Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Gecenin bir cüz`ünde ve secdelerin arkalarında da onu tesbih et" mealindeki ayette geçen "secdelerin arkalarında" tabiriyle ilgili olarak: "Cenab-ı Hakk, tesbihi, bütün namazların ardından yapmayı emretmektedir" demiştir. HadisNo : 795 [next]
Kamer Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kamer Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Kureyş müşrikleri, Hz. Peygamber (sav)`le kader mevzuunda tartışmak için geldiler. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu (mealen): "O gün onlar yüzleri üstünde sürüklenirler. (Onlara) "tadın cehennemin dokunuşunu" (denilir). Şüphesiz ki biz, herşeyi bir takdir ile yarattık" (Kamer, 48-49). HadisNo : 806 [next]
Kasas Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kasas Suresi Ravi : Said İbnu Cübeyr Hadis : İbnu Abbas (ra)`a: "Hz. Musa iki müddetten hangisini ödedi?" diye sordum da, bana şu cevabı verdi: "O en çok, en güzel olanı ödedi (tamamladı). Resulullah (sav) söyledi mi yapardı." HadisNo : 729 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kasas Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : "(Ey Muhammed) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin, ama Allah dilediğine hidayet verir" (Kasas 56) ayeti hakkında şunu söylemiştir: "Bu ayet Resulullah (sav)`ın, amcası Ebu Talib`in İslam`a girmesini ısrarla istemesi üzerine nazil oldu." HadisNo : 730 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kasas Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Herhalde o Kur`an`ı (tilavetini, tebliğini ve mucibince amel etmeni) senin üzerine farz kılan (Allah), seni (yine) dönülecek yere döndürecektir..." (Kasas 85) mealindeki ayette ifade edilen döndürülecek yerden maksadın, Mekke olduğunu söylerdi. HadisNo : 731 [next]
Kehf Suresi (9 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Ebu`d-Derda Hadis : Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim Kehf süresinin başından -bir rivayette; sonundan- on ayet ezberlerse Mesih Deccal`in şerinden emin olur." HadisNo : 693 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : İbnul-Müseyyeb Hadis : Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak faydalı işler, sevap olarak da, emel olarak da Rabbinin katında daha hayırlıdır" (Kehf, 46)" ayetinde geçen "baki kalacak faydalı işler", kulun sarfedeceği "Allahu ekber, "Sübhanallah", "Elhamdülillah", "Lailahe İllallah", "La-havle ve-la kuvvete illa billah" sözlerdir. HadisNo : 694 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Said İbnu Cübeyr Hadis : İbnu Abbas (ra)`a dedim ki: "Nevfel-Bekkali, İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa (a.s.), Hızır`ın arkadaşı olan Musa olmadığını zannediyor." Bana şu cevabı verdi: "Allah`ın düşmanı yalan söylüyor. Ben Übeyy İbnu Ka`b (ra)`ı dinledim.Demişti ki: "Ben Resulullah (sav)`ı işittim, şunu anlattı: "Musa (a.s.) Beni İsrail`e hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı. Kendisine, "insanların en bilgini kimdir?" diye soruldu. O: "Benim" diye cevap verdi. Cenab-ı Hak, "Allahu a`lem (yani en iyi bilen Allah`tır)" demediği için Musa`yı azarladı. Ve: "İki denizin birleştiği yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir" diye ona vahyetti. Hz. Musa (a.s.): "Ey Rabbim ben onu nasıl bulabilirim?" diye sordu. Kendisine: Bir zenbile bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır" dendi. Dendiği gibi yaparak yola çıktı. Kendisiyle beraber, hizmetçisi olan Yuşa İbnu Nun da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Hz. Musa ve hizmetçisi dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak zenbilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyle ki su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Hz. Musa (a.s.) ve hizmetçisi (balık için olduğunu bilmeksizin) bu manzaraya şaşırdılar. Günlerinin geri kalan kısmı ile o gece boyu da yürüdüler. Musa`nın arkadaşı ona, balığın gitmesini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa (a.s.) hizmetçisine: "Hele sabah kahvaltımızı getir. Biz bu yolculukta yorulduk" dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar yorulmamıştı. Hizmetçi: Hani bir kayanın yanma gelmiş yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı, bana mutlaka şeytan unutturdu. Balık denize şaşılacak şekilde sıvışıp gitmişti" dedi. Musa (a.s.): "Bizim aradığımız orasıydı" dedi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler. İzlerini takiben yürüyerek kayaya kadar geldiler. Musa (a.s.) orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır aleyhisselam ona: "Senin bu yerinde selam ne gezer!" "Ben Musa`yım." "Beni İsrail`in Musa`sı mı?" "Evet" "Sen, Allah`ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah`ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin." "Allah`ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?" "Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?" "İnşaallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiç bir emrine karşı gelmeyeceğim." "Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiç bir şey sormayacaksın!" dedi. Hz. Musa (a.s.): "Tamam!" dedi. Hz. Musa ve Hz. Hızır (a.s.) beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Kendilerini gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır (a.s.)`ı tanıdılar. Ve ücret istemeksizin onları gemiye aldılar. Hızır (a.s.), gidip, geminin tahtalarından birini deldi. Hz. Musa (a.s.) ona: "Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, adamları boğacakın. Hiç de yakışık olmayan bir iş yaptın!" dedi. Hızır: "Ben sana, "benimle bulunmaya sabredemezsin" demedim mi?" dedi. Hz. Musa: "Unuttuğum şey sebebiyle beni sigaya çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!" ricasında bulundu. Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır (a.s.) yavrucağı yakaladığı gibi eliyle basını kopararak çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Masum bir çocuğu kısas hakkın olmaksızın niye öldürdün. Bu çok yadırganacak bir iş!" dedi. "Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!" diye Hızır (a.s.), Musa`ya çıkıştı. Hz. Musa: "Ama bu birinciden de şiddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın" dedi. Yola devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek birşeyler istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır (a.s.) eliyle şöyle göstererek: "Eğilmiş" diyordu. Onu doğrulttu. Hz. Musa (a.s.) ona: Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, dilesen ücret alabilirdin!" dedi. Hızır (a.s.), Hz. Musa`ya: "Artık birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin te`vilini haber vereceğim" dedi. Resulullah (sav) bu ara ilave etti: "Allah Musa`ya rahmet buyursun. Keşke, Hz. Hızır`la beraberliğe sabretseydi de maceralarını bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!" Ravi devam ediyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Birinci (soru)su Musa`nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hz. Hızır bunu göstererek Hz. Musa`ya, "Bak", dedi, "Benim ve senin ilmin ve diğer mahlukatın ilmi, Allah`ın ilminden, şu kuşun denizden eksilttiği kadar eksiltir." HadisNo : 695 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Ebu`d-Derda Hadis : Resulullah (sav) "duvarın altında onların bir hazinesi vardı" (Kehf, 82) ayetini açıkladı ve: "O hazine altın ve gümüştendi" buyurdu. HadisNo : 696 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Zeyneb Bintu Cahş Hadis : Resulullah (sav) bir gün korkulu bir vaziyette odaya girdi. Şöyle diyordu: "La ilahe illallah, yaklaşan bir beladan Arabın vay haline. Bugün, Ye`cüc ve Me`cüc`ün seddinden şöyle bir gedik açıldı." baş parmağı ile şehadet parmağını halka yaparak gösterdi. Ben: "Ey Allah`ın Resulü, yani içimizde salih kimseler olduğu halde toptan helak mı olacağız?" dedim. "Evet, dedi, fenalıklar artarsa öyle olur." HadisNo : 697 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav), (Zülkameyn`in inşa ettiği) sed hakkında buyurdular ki: "(Ye`cüc ve Me`cüc) onu hergün oyuyorlar. Tam delecekleri sırada başlarında bulunan reis: "Bırakın artık, delme işini yarın yaparsınız" der, (Onlar bırakıp gidince) Allah, seddi, daha sağlam olacak şekilde eski haline iade eder. Böylece günler geçer, kendilerine takdir edilen müddet dolar ve onların insanlara musallat olmalarını Allah`ın arzu ettiği vakit gelir. O zaman başlarındaki reis: "Haydi dönün, yarın inşaallah bunu deleceksiniz" der -ve ilk defa inşaallah tabirini kullanır-." Resulullah (sav) devamla der ki: "Dönüp giderler. Ertesi gün geldikleri vakit seddi ne halde bırakmışlarsa öyle bulurlar ve (o günkü çalışma sonunda) delerler. Açılan delikten insanların üzerine boşanırlar, (önlerine çıkan) suları içip kuruturlar. İnsanlar onlardan korkup kaçar. Ye`cüc ve Me`cüc göğe bir ok atar. Bu ok kana bulanmış olarak kendilerine geri döner. Şöyle derler: "Arzda olanları ezim ezim ezdik, semada olanları da alçaltıp alt ettik." Allah onları enselerinden yakalayacak bir kurt gönderir. Bu kurt onları toptan helak edip, herbirini parçalanmış halde yere serer." Resulullah (sav) sözünü şöyle tamamladı: "Muhammed`in nefsini elinde tutan Zat`a kasem olsun, yeryüzündeki bütün hayvanlar, onların etinden yiyerek canlanır, sütlenir ve semirir." HadisNo : 698 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Mus`ab İbnu Sa`d Hadis : Babama şu ayet hakkında sordum: Ey Muhammed! "Size amelce en çok zararlı olanları haber verelim mi?" de.. (Kehf, 103) ve dedim ki: "Burada kastedilenler Haruriler midir?" Bana: "Hayır, onlar Yahudiler ve Hıristiyanlar`dır. Çünkü Yahudiler, Muhammed (sav)`i tekzib ettiler. Hıristiyanlar ise cenneti tekzib ettiler ve: "Cennette ne yiyecek ne de içecek vardır" dediler." HadisNo : 699 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kıyamet günü, şişman, iri bir adam mizana getirilip tartılır da, Allah indinde sinek kanadı kadar ağırlığı olmadığı görülür" Resulullah (sav) ilave etti: "Dilerseniz şu ayeti okuyun: "Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O`na kavuşmayı inkar edenlerdir. Bu yüzden işleri boşa gitmiştir. Kıyamet günü biz onlar için hiçbir tartıda bulunmayacağız" (Kehf, 105). HadisNo : 700 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kehf Suresi Ravi : Ebu Sa`d İbnu Fadale Hadis : Resulullah (sav)`ı işittim şöyle demişti: "Allah geleceği kesin olan mahşer gününde insanları topladığı zaman bir kimse şöyle bir duyuruda bulunur: "Kim işlediği bir amelde Allah`a birini ortak koşmuş ise sevabını ondan istesin. Zira Allah, şirkin her çeşidine en müstağni olan Zat`tır." HadisNo : 701 [next]
Kevser Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kevser Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav) bir gün mecsidde iken hafif bir uyku kestirmesi yaptı, sonra gülerek başını kaldırdı. Kendisine: "Ey Allah`ın Resulü, niçin gülüyorsunuz?" diye sorulunca: "Bana az önce şu süre nazil oldu" deyip besmele çekti, sonuna kadar Kevser süresini okudu: "Bismillahirrahmanirrahim! Ey Muhammed! Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir. Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan kimsedir" (Kevser 1-3) Resulullah kıraati tamamlayınca sordu: "Kevser`in ne olduğunu biliyor musunuz?" Biz: "Allah ve Resulü bilir" dedik. Resulullah (sav) açıkladı: "Bu bir nehirdir, Rabbim onu bana vaadetmiştir, O nehir üzerinde pek çok hayırlar var. Bu bir havuzdur da. Kıyamet günü ümmetim onun başında (su içmek üzere) toplanacak. Bu havuzdaki maşrapalar gökteki yıldızlar kadar çoktur. Derken içlerinden bir kul çıkarılıp atılacak. Ben müdahale edip: "Ey Rabbim (onu niye atıyorsun) o benim ümmetimdendir?" diyeceğim. Ancak Cenab-ı Hakk: "Bunlar senden sonra ne bid`atler işlediler senin haberin yok" diyecek." HadisNo : 884 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kevser Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Kureyş şöyle dedikodu yapmıştı: "Muhammed`in erkek evladı yok. Bir öldü mü arkası kesildi demektir." Bunun üzerine Cenab-ı Hakk, Kevser süresini (sonuncu ayet olan): "Asıl arkası kesik olan sana kin tutandır" a kadar inzal buyurdu." (Rezin`in ilavesidir) HadisNo : 885 [next]
Kıyamet Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Kıyamet Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey Muhammed! Cebrail sana Kur`an okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle)" (Kıyamet 16) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Hz. Peygamber (sav) vahiy geldiği zaman büyük bir şiddet (ve ağırlık) hissederdi. Bunun tesiriyle dudaklarını kımıldatırdı. Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen): "(Ey Muhammed, Cebrail sana Kur`an okurken acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle). Onu toplamak ve okutmak bize aittir" (Kıyamet 16). İbnu Abbas devamla der ki: "Ayette geçen "onun toplanması" tabirinden murad "(yeni nazil olan) ayetin Hz. Peygamber (sav)`in kalbinde toplanması, yerleşmesi, sonra da Hz. Peygamber (sav) tarafından okunmasıdır." "Biz vahyi okuduğumuz zaman, sen onun kıraatine uy" (18. ayet) ayetinde de, "Dinle ve sus, sonra onu sana biz okuturuz" denmektedir. Bu vahiyden sonra, Cibril (a.s.) vahiyle gelince, sadece dinlerdi. Cibril gidince yeni gelen vahyi, kendisine nasıl okunmuş ise, öylece okurdu." HadisNo : 852 [next]
Lokman Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Lokman Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Resulullah (sav), "Gayb`ın anahtarı beştir" dedi ve şu mealdeki ayeti okudu: "O saatin (kıyametin) ilmi şüphesiz ki Allah`ın nezdindedir. Yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) bilendir. Her şeyden haberdardır" (Lokman 34). HadisNo : 735 [next]
Maide Suresi (15 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : Tarık İbnu Şihab Hadis : Yahudiler, Hz. Ömer (ra)`e şöyle dediler: "Siz bir ayet okuyorsunuz ki o, şayet bize inseydi o günü bayram ittihaz eder (her yıl kutlardık)." Hz. Ömer (ra) diyor ki: "Ben onun indiği anı ve yeri, indiği sırada Resulullah (sav)`ın bulunduğu noktayı biliyorum: Arafe günü inmişti. O zaman ben de Arafat`ta idim ve bir cuma günüydü. Kasteddikleri ayet de: "Size bugün dininizi tamamladık" (Maide, 3) ayeti idi." HadisNo : 583 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Onlara ahirette büyük azab vardır. Şu kadar ki, siz kendileri üzerine kadir olmazdan (kendilerini ele geçirmezden evvel) tevbe eden (muhariblerle yol kesen)ler müstesnadırlar. Bilin ki Allah, çok affedici ve çok merhamet sahibidir" (Maide 33-34) ayeti müşrikler hakkında indi. Kendileri mağlub edilmezden önce, kim gelip teslim olursa bu, ona işlediği suç sebebiyle had cezası uygulamaya mani değildir. HadisNo : 584 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : Bera Hadis : Hz. Peygamber (sav)`in yanına yürür kömürle karartılmış ve dayak atılmış bir Yahudi getirdiler. Bunun üzerine Resulullah (sav) Yahudileri çağırarak: "Kitabınızda zina haddini (cezasını) böyle mi buluyorsunuz? diye sordu. "Evet" dediler. Sonra Hz. Peygamber (sav) onların alimlerinden birini çağırdı ve "Musa`ya, Tevrat`ı indiren Allah aşkına soruyorum, zina edenin haddini kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?" dedi. Alim: "Hayır! Eğer bana böyle yemin vererek sormasa idin sana haber vermezdim. Kitapta recm buluyoruz. Fakat, zina vakıaları eşrafımız arasında çoğaldı. Artık şerefli birini bu suçla yakalarsak onu bırakır olduk. Ancak biçare birisini yakalarsak ona haddi tatbik ediyoruz. Kendi aramızda şöyle dedik: "Gelin aramızda öyle bir ceza şeklinde anlaşalım ki o, eşraftan olsun, halktan olsun herkese tatbik edilsin. Sonunda recm yerine suratın kömürle boyanıp dayak atılmasında ittifak ettik." Bunun üzerine Resulullah (sav), "Allahım, onların öldürdüğü emr-i şerifini ilk ihya edip dirilten ben olayım" dedi ve had cezasının tatbikini emretti, zani hemen recmedildi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey Peygamber! Kalbleri inanmışken ağızlarıyla "inandık" diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenler ve başka bir topluluk hesabına casusluk edenlerden inkara koşanlar seni üzmesin. Sözleri asıl yerlerinden değiştirirler de "Böyle bir (fetva) size verilirse alın, verilmezse kaçının" derler..." (Maide 41). Az sonra Allah Teala şu ayeti indirdi: "Allah`ınidirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir..." "Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler işte onlar zalimlerdir..." "..Allah`ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasıklardır!" (Maide 44, 45, 47). Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkında nazil olmuştur. HadisNo : 585 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ebu Davud`un İbnu Abbas (ra)`dan kaydettiği bir başka rivayette şöyle demiştir: "Bu üç ayet hassaten Kureyza ve en-Nadir Yahudileri hakkında nazil oldu." HadisNo : 586 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Kureyza ve en-Nadir, Medine`de yaşayan Yahudilerden iki kabile idi. Bunlardan en-Nadir kabilesi Kureyza kabilesinden daha şerefli kabul ediliyordu. Sözgelimi, Kureyza kabilesine mensup birisi, en-Nadir`den birini öldürecek olsa kısas olarak katil öldürülürdü, ama en-Nadir`den bir kimse Kureyza`dan birisini öldürecek olsa, yüz vask hurma ile fidye ödenirdi (katil öldürülmezdi). Resulullah (sav)`ın peygamberliğinden sonra en-Nadir`den birisi Kureyza`dan bir adam öldürdü. Kureyzalılar: "Katili bize teslim edin, onu öldüreceğiz" dediler. Öbür taraf "Sizinle bizim aramızda Muhammed hakem olsun" dediler ve Resulullah (sav)`a geldiler. Bunun üzerine şu ayet indi: "... Eğer hükmedersen, aralarında adaletle hüküm ver, Allah adil olanları sever" (Maide 43). Adaletle hükümden maksat "cana mukabil can"dı. Daha sonra şu ayet indi: "Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah`tan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Maide, 50) HadisNo : 587 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ebu Davud`un kaydettiği bir diğer rivayette şu açıklamayı yapar: "Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet yahut onlardan yüz çevir, yüz çevirirsen sana bir zarar vermezler" (Maide 42) ayeti neshedildi ve şu emir geldi: "...Allah`ın indirdiği ile aralarına hükmet!..." (Maide 48). Yine Ebu Davud ve Nesai`de gelmiş olan bir diğer rivayette şöyle denir: "Benu`n-Nadirliler Kureyza`dan birini öldürecek olsalar diyet olarak normal bedelin yarısını öderlerdi. Buna mukabil Benu Kureyzalılar Benu`n-Nadir`den birisini öldürecek olsalar kan bedeli olarak tam diyet öderlerdi. Resulullah (sav) bu farklılığı kaldırdı ve aralarını eşitledi." HadisNo : 588 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : Aişe Hadis : Resulullah (sav) geceleyin beklenerek korunuyordu. Ancak: "..Allah seni insanlardan korur" (Maide 67), ayeti inince Resulullah (sav) başını çadırdan çıkarıp: "Ey insanlar dağılın, artık beni Allah koruyor" diye seslendi. HadisNo : 589 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Bir adam Resulullah (sav)`a gelerek: "Ben et yediğim zaman kadınlara karşı zaafım artıyor ve bende şehvet galebe çalıyor. Bu sebeple et yemeyi nefsime haram ettim" dedi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey iman edenler! Allah`ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın. Doğrusu Allah, aşırı gidenleri sevmez. Allah`ın size verdiği rızıktan temiz ve helal olarak yiyin. İnandığınız Allah`tan sakının" (Maide 87-88). HadisNo : 590 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : "İnananlara ve faydalı iş işleyenlere, -sakınırlar, inanırlar, faydalı işler işlerler, sonra haramdan sakınıp inanırlar ve sonra isyandan sakınıp iyilik yaparlarsa- daha önceleri tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur..." (Maide 93) ayeti indiği zaman Hz. Peygamber (sav) bana dedi ki: "Bana senin onlardan olduğun söylendi." HadisNo : 591 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : Bera Hadis : Yine Müslim`in bir başka rivayetinde Bera (ra) şunu anlatıyor: "Şarap haram edilmezden önce, Ashab (ra)`dan bazıları vefat etmişti. Şarap haram edilince birçok kimse: "Arkadaşlarımız şarap içerek öldüler, onların hali ne olacak?" dediler. Bunun üzerine ayet indi: "İnananlara, ve faydalı iş yapanlara daha önceleri tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur" (Maide 93) ayeti indi. Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi. HadisNo : 592 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : Ömer İbnul-Hattab Hadis : Ömer: "Allah`ım, şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" diye dua etmişti ki Bakara suresinde bulunan şu ayet indi: "Sana içki ve kumarı sorarlar, de ki: "ikisinde hem büyük günah ve hem insanlara bazı faydalar vardır. Günahları faydasından daha büyüktür" (Bakara 219). Bunun üzerine Ömer (ra) çağırıldı ve ayet kendisine okundu. Ömer yine: "Allah`ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra Nisa süresindeki: "Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar, cünubken, -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." (Nisa, 43) ayeti nazil oldu. Ömer (ra) çağırıldı ve ayet kendine okundu. Ömer yine: "Allah`ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra, Maide süresindeki ayet indi: "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan kaçının ki saadete eresiniz. Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah`ı anmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?" (Maide 90-91). Ömer yine çağırılıp ayet kendisine okundu. Bu sefer "Evet Rabbimiz vazgeçtik, vazgeçtik" dedi. Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi. HadisNo : 593 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : Enes Hadis : Hz. Peygamber (sav)`e sorular sordular. Soruda öylesine aşırı gittiler ki, birgün minbere çıkıp (öfkeyle): "Sorun, her sorunuza cevap vereceğim!" dedi. Cemaat bu sözü işitince, korkuyla başlarını öne eğdiler. Başlarına mühim bir hadise gelmekte olmasından korktular. Enes (ra) devamla dedi ki: "Ben sağıma soluma bakmaya başladım. Bir de ne göreyim, herkes elbisesini başına sarmış ağlıyordu. (Kimseden ses çıkmıyordu). Derken, münakaşa falan ettiği zaman, babasından başka birisine nisbet edilen bir kimse ilk konuşan oldu: "Ey Allah`ın Resulü! Babam kimdir?" dedi. Resulullah (sav): "Baban Hüzafedir" buyurdu. Hz. Ömer (ra) de: "Rabb olarak Allah`tan, din olarak islam`dan, peygamber olarak da Muhammed`den razıyız. Fitnelerden Allah`a sığınırız" dedi. Hz. Peygamber (sav) de: "Hayır ve şer her ikisinin de bugünkü kadar bol indiğini hiç mi hiç görmedim, Bana cennet ve cehennem gözle görülecek hale getirildi ve onları şu duvarın önünde gördüm" dedi. (Bir rivayette şu ziyade var: "... Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey iman edenler! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur`an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır, (ama üzülürsünüz). Allah sorduğunuz şeyleri affetmiştir, Allah bağışlayandır, halimdir. Sizden önce bir millet onları sormuştu. Sonra da onları inkar etmişlerdi" (Maide 101-102)) HadisNo : 594 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu`l-Müseyyeb Hadis : Tabiin`den İbnu`l-Müseyyeb anlatıyor: "el-Bahira, cahiliye Araplarınca, sütü putlara bağışlanan, bu sebeple hiç kimse tarafından sağılmayan deveye denirdi. Es-Saibe; ilahları için salıverilen, üzerine hiçbir yük vurulmayan deveye denir. El-Vasile; ilk doğumunu dişi yapıp sonra ikinci doğumunu da dişi yapan ve araya erkek doğum girmeyen devedir, bu da putlar için salıverilir, hiçbir şekilde istifade edilmezdi. El-Ham; dölünden muayyen batın yavruya ulaşılan erkek devedir, bu da putlara adanır, yükte kullanılmazdı." İbnu`l-müseyyib, Ebu Hüreyre`den şu sözü nakleder: Resulullah (sav) buyurdu ki: "Amr İbnu Amir el-Huza`i`yi, cehennemde barsaklarını sürürken gördüm. Bu adam, hayvanları putlara adak olsun diye ilk salıveren (şaibe bırakan) kimse idi." HadisNo : 595 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Benu Sehm`den bir kişi, Tecimüd`-Dari ve Adiy İbnu Bedda ile birlikte yola çıktı. Es-Sehmi, hiç Müslüman bulunmayan bir yerde vefat etti. Terikesini Temin ve Adiyy getirdiler. Ancak (Sehmi`nin yakınları vasiyette adı geçen) gümüş işlemeli bir kabı (teslim edilen mallar arasında) bulamadılar. (Şikayet üzerine) Resulullah (sav) bu hususta ikisine (Temin ve Adiyy`e) yemin ettirdi. Sonra kap Mekke`de bulundu. Kabın yanlarında bulunduğu kişiler: "Biz bunu Temin ve Adiyy`den aldık" diye yemin ettiler. Sehmi`nin yakınlarından iki kişi de kalkıp Allah`a yemin ederek: "Bizim şahitliğimiz o ikisinin şehadetinden daha doğrudur, kap da arkadaşımıza aittir" dediler. İbnu Abbas der ki şu ayet bunlar hakkında nazil oldu: "Ey iman edenler! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi, şayet yoklukta olup başınıza da ölüm musibeti gelmişse, namazdan sonra alıkoyacağınız, -şüpheleniyorsanız, "Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah`ın şahidliğini gizlemiyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz" diye yemin eden- sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Eğer bu şahidlerin günah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa ölene kadar yakın hak sahibi diğer kişi bunların yerine geçer ve "bizim şahidliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşırı gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz" diye Allah`a yemin ederler. Bu, şahitliği gerektiği gibi yapmalarını veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmesinden korkmalarını daha iyi sağlar. Allah`tan sakının, dinleyin, Allah fasık kimselere yol göstermez" (Maide, 106-108) HadisNo : 596 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maide Suresi Ravi : Ammar İbnu Yasir Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: (Kur`an`ı Kerimede zikri geçen) sofra gökten ekmek ve et olarak indirildi. Bu mucizeye mazhar olanlara, ihanet etmemeleri ve ertesi gün için, o yiyeceklerden ayırmamaları emredildi. Ancak onlar bunu dinlemediler, hem ihanet ettiler hem de yemeklerinden ayırıp ertesi gün için sakladılar. Bunun üzerine ceza olarak maymun ve hınzır suretine çevrildiler." HadisNo : 597 [next]
Maun Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Maun Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Biz, Resulullah (sav) zamanında tencere, kova gibi eşyaları ariyeten vermeyi (Maun suresinde zikri geçen) yardım (maun) addederdik." HadisNo : 883 [next]
Meryem (a.s.) Suresi (8 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : Mugire İbnu Şu`be Hadis : Ben, Necran`a gelince bana sordular: Sizler şu ayeti okuyorsunuz: "Ey Harun`un kızkardeşi: Baban kötü bir kimse değildi..." (Meryem 28). Halbuki, Hz. Musa, Hz. İsa (a.s.)`dan yüzlerce yıl önce yaşamıştır. (Nasıl olur da Hz. İsa`nın annesi olan Hz. Meryem, Hz. Musa`nın erkek kardeşi olan Hz. Harun`un kızkardeşi olur?)" Ben Medine`ye Resulullah (sav)`ın yanına gelince, bu meseleyi ona sordum, şu cevapta bulundular: "Onlar, kendilerinden önce yaşamış olan peygamberlerinin ve salih kişilerin isimleriyle isimleniyorlardı." HadisNo : 702 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Resulullah (sav) okudu: "Ey Muhammed! Hala gaflet içinde bulunanları ve hala inanmayanları, onları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar" (Meryem 39). Sonra dedi ki: "(Kıyamet günü) ölüm alaca bir koç suretinde getirilir. Cennetle cehennem arasında yer alan sur üzerinde durdurulur, önce: "Ey cennet ahalisi!" diye bağırılır, onlar başlarını kaldırırlar. Sonra: "Ey cehennem ahalisi!" diye bağırılır, onlar da başlarını kaldırırlar. Sonra sorulur: "Bunu tanıdınız mı, nedir bu?" Hepsi birden: "Evet tanıdık, derler. Bu ölümdür" Koç yatırılır ve kesilir. Eğer, Allah cennet ahalisi için hayata hükmetmemiş olsaydı, neşeyle ölürlerdi. Cehennem ahalisi için de Allah hayata, bekaya hükmetmemiş olsaydı onlar da üzülerek ölürlerdi. (Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Buhari`de bu hadis biraz farklı şekilde de rivayet edilmiştir) HadisNo : 703 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : Katade Hadis : "Onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem 57). Hz. Enes (ra) Resulullah (sav)`tan şu rivayeti yaptığını belirtir: "Ben Mirac`da iken dödüncü kat semada Hz. İdris (a.s.)`i gördüm." HadisNo : 704 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) Hz. Cibril (a.s.)`e: "Bana, niye halen yapmakta olduğundan daha fazla ziyarette bulunmuyorsun?" diye sormuştu, şu ayet indi: "Cebrail Muhammed`e şöyle dedi: "Biz ancak Rabbinin buyruğuyla ineriz, geçmişimizi, geleceginizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O`na mahsustur. Rabbin unutkan değildir" (Meryem 64). HadisNo : 705 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : Ümmü Mübeşşir el-Ensariyye Hadis : Resulullah (sav)`ı dinledim şöyle buyurmuştu: "(Hudeybiye biatına katılan) ashabu`ş-şecere`den hiç kimse inşaallah cehenneme girmeyecektir." Bunun üzerine Hafsa (ra) validemiz: "Hayır ey Allah`ın Resulü!" dediyse de Resulullah (sav) onu azarladı. Bunun üzerine Hz. Hafsa (ra) şu ayeti okudu: "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71). Resulullah (sav) ona şu cevabı verdi: "Allah şöyle de buyurmaktadır: "Sonra biz, Allah`a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız" (Meryem 72). HadisNo : 706 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : Süddi Hadis : Mürre el-Hemedani`ye "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur" (Meryem 71) ayetinden sordum. Bunun üzerine bana İbnu Abbas (ra)`ın Hz. Peygamber (sav)`den rivayet ettiği şu hadisi rivayet etti: "İnsanlar ateşe girerler, sonra amellerine göre ondan çıkarlar: Onların ilk grubu şimşek hızıyla çıkar, ikinci grub rüzgar gibi çıkar. Sonra at süratiyle, at binicisi süratiyle, sonra yaya koşusuyla, en sonra da yaya yürüyüşüyle çıkar." HadisNo : 707 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : Habbab İbnu`l-Eret Hadis : Cahiliye devrinde demirci idim. As İbnu Vail es`Sehmi`ye bir kılıç yaptım. Ücretimi almaya gelmiştim. "Hayır, Muhammed`i inkar etmedikçe vermeyeceğim" dedi. Kendisine: "Asla! Sen ölüp, Allah seni yeniden diriltinceye kadar ebediyyen onu inkar etmeyeceğim" dedim. "Yani ben, öldükten sonra tekrar dirileceğim ha!" diye alaya aldı. Ben: "Bundan ne şüphe!" deyince: "Öyleyse bırak beni, öleyim de yeniden dirileyim, Bana bol mal ve evlat verilecek. O zaman sana olan borcumu eda ederim" dedi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey Muhammed! Ayetlerimizi inkar eden ve: "Bana elbette mal ve çocuk verilecektir" diyeni gördün mü? O görülmeyeni mi biliyor, yoksa Rahman katıdan bir söz mü almıştır? Hayır söylediğini yazacağız ve onun azabını uzattıkça uzatacağız. Bahsettikleri şeyler bize kalacaktır. Kendisi bize tek başına gelecektir" (Meryem 80). HadisNo : 708 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Meryem (a.s.) Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdu ki: Allah bir kulu sevdi mi, Cebrail (a.s.)`e şöyle seslenir: "Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de şev!" Bunun üzerine semada aynı şekilde nida edilir. Sonra, arz ehli arasına onun sevgisi indirilir. Bunu şu ayet ifade etmektedir: "İnanıp hayırlı iş işleyenleri Rahman sevgili kılacaktır" (Meryem 96). "Allah bir kula buğzetti mi, Cibril (a.s.)`e seslenir: Ben falancaya buğz ediyorum. Bu şekilde semada nida edilir. Sonra, yeryüzüne onun hakkında buğz indirilir. HadisNo : 709 [next]
Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri (7 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri Ravi : Ukbe İbnu Amir Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bu gece indirilen ayetler var ya, onlar gibisi hiç görülmemiştir: Kul euzu bi`rabbi`l-felak ve Kul euzu bi-rabbi`n-nas sureleri". HadisNo : 896 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri Ravi : Ukbe İbnu Amir Hadis : Tirmizi`de gelen bir rivayette der ki: "Resulullah (sav), bana, her namazın arkasından Muavvizeteyn`i okumamı emretti." HadisNo : 897 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri Ravi : Abdullah İbnu Hubeyb Hadis : Hafif bir yağmur ve karanlığa maruz kalmıştık. Bize namaz kıldırsın diye Resulullah (sav)`ı bekledik." (Ravi der ki; Abdullah İbnu Hubeyb şu manada birşeyler daha söyledi: "Resulullah (sav) çıktı ve: "Söyle" dedi. Ben: "Ne söyliyeyim?" diye sordum. Bunun üzerine: "Aksama ve sabaha erince Kul hüvallahu ahad ve Muavvizeteyn sürelerini üçer kere oku. Bu sana, her şeye karşı yeterlidir" dedi. HadisNo : 898 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri Ravi : Cabir Hadis : Resulullah (sav) bana: "Ey Cabir okur dedi. Ben: "Annem babam sana kurban olsun, ne okuyayım?" diye sordum. Bunun üzerine: "Kul euzu bi-rabbi`l-felak ve Kul euzu bi-rabbi`n-nas surelerini oku!" dedi. Ben de onları okudum. Resulullah ilaveten: "Bu iki süreyi oku, bunlar gibisini asla okuyamıyacaksın!" dedi. HadisNo : 899 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri Ravi : Zirr İbnu Hubeyş Hadis : Übey İbnu Ka`b (ra)`a Muavvizeteyn hakkında sorarak dedim ki: "Ey Ebu`l-Münzir! Kardeşim İbnu Mes`ud şöyle şöyle diyor?" Bana şu cevabı verdi: "Ben Resulullah (sav)`a sordum. Cevaben: "Bana: "Söyle!" dendi, ben de söyledim" dedi. Biz Resulullah (sav)`ın söylediği şekilde söylüyoruz." HadisNo : 900 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri Ravi : Aişe Hadis : Hz. Resulullah (sav) (bir gün) Ay`a bakarak: "Ey Aişe, şunun şerrinden Allah`a sığın. Bu, (ayet-i kerimede geçen) gasıktır. (Ayet): "Kaybolduğu zaman Ay`ın şerrinden..." demektir" HadisNo : 901 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Muavvizeteyn (Nas-Felak) Sureleri Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah`ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." HadisNo : 902 [next]
Mumtahine Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mumtahine Suresi Ravi : Aişe Hadis : Resulullah (sav) kadınlarla biati (elle musafaha etmeden) sözle yapıyor ve şu ayette belirtilen şartları koşuyordu: "Allah`a hiçbir şeyi eş tutmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, evlatlarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri, (emredilecek) herhangi bir iyilik hususunda sana asi olmamaları.." (Mümtahine, 12). Hz.Peygamber (sav) eli, malik olmadığı hiçbir kadının eline asla değmedi. Kadınlar, bu şartları kendi sözleri ile ikrar edince, Hz. Peygamber (sav), "Artık gidin, sizinle biat ettik" derdi (ve musafahada bulunmadan onlarla biatını tamamlardı). Hayır, Allah`a yemin olsun, asla onun eli hiçbir kadının eline değmedi. Fakat kadınlarla sözle biat akdi yaptı. HadisNo : 828 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mumtahine Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : (Kadınlar biatıyla ilgili Ayette geçen), "Herhangi bir iyilik hususunda sana asi olmasınlar" şartı hakkında şunu söylemiştir: "Bu, Allah`ın kadınlara koşmuş bulunduğu bir şarttır." HadisNo : 829 [next]
Mutaffifin Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mutaffifin Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "Kul bir hata yaptığı zaman kalbinde siyah bir iz meydana gelir. Eğer kişi, o hatadan nefsini uzaklaştırır, af taleb eder ve tevbede bulunursa kalbi cilalanarak (leke silinir). Bilakis, aynı günahı işlemeye devam ederse, kalpteki leke artırılır. Hatta bir zaman gelir, kalbi tamamen kaplar, işte bu durum Cenab-ı Hakk`ın: "Bilakis, onların irtikab edegeldikleri, kalplerini paslandırmıştır" (Mutaffifm 14) mealindeki ayette zikrettiği pasdır." HadisNo : 859 [next]
Mu`minun Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mu`minun Suresi Ravi : Aişe Hadis : Resulullah (a.s.)`a sorarak: Ey Allah`ın Resulü, "Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek vermeleri gerekeni verenler, işte onlar iyi işlerde yarış ederler. O uğurda ileri geçerler" (Mü`minun, 60) ayetinde kastedilenler, şarap içenler, hırsızlık yapanlar mı? dedim. Bana: "Hayır ey Sıddik`in kızı. Aksine onlar, oruç tutup, sadaka verip, yaptıkları bu hayırların kendilerinden kabul edilmemesinden korkanlardır. (Baksana ayet ne buyuruyor): İşte onlar iyi işlerde yarış ederler" cevabını verdi. HadisNo : 714 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mu`minun Suresi Ravi : Ebu Said el-Hudri Hadis : "Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır" (Mü`minun 104) ayeti hakkında şu açıklamayı yapar: "Ateş yüzü kızartır ve üst dudak büzülür, öyle ki, başının ortasına kadar çekilir, alt dudak da aşagıya sallanır ve göbeğe kadar düşer." HadisNo : 715 [next]
Mücadele Suresi (4 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mücadele Suresi Ravi : Aişe Hadis : Hamd o Allah`a dır ki, bütün sesleri işitir. Israrcı (mücadeleci) kadın Havle, Hz.Peygamber (sav)`i evinin yanında buldu. Resulullah (sav)`a birşeyler söylüyordu. Ama ne söylediğini işitmiyordum. Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim) Zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah`a şikayet etmekte olan (kadın)ın sözünü umulduğu veçhile Allah dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah hakkıyla işitici, kemaliyle görücüdür" (Mücadele 1). HadisNo : 817 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mücadele Suresi Ravi : Havle bintu Malik İbni Sa`lebe Hadis : Kocam Evs İbnu`s-Samit bana zıharda bulunmuştu. Derhal Hz. Peygamber (sav)`e şikayete geldim. Resulullah (sav)`a durumu arzedince bana: "Allah`tan kork, o senin amcaoğlundur" diye onun hakkında beni iknaya çalışıyordu. Ben ısrarıma devam ettim. Derken ayet nazil oldu, "(Habibim) zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah`a şikayet etmekte olan kadının sözünü umduğu veçhile Allah dinlemiştir..." (Mücadele, 1). Vahiy üzerine Resulullah (sav): "Kocan bir köle azad eder" buyurdu. Ben: "Onun kölesi yok!" dedim. Resulullah (sav): "Öyleyse ard arda iki ay oruç tutar" dedi. Ben tekrar: "Ey Allah`ın Resulü, kocam çok yaşlıdır, oruca tahammül edemez!" dedim. "Öyleyse",dedi, "altmış fakir doyursun!" "Onun elinde", dedim, "sadaka olarak verecek hiçbir şeyi yok, (nasıl altmış fakir doyuracak?)" "Öyleyse," dedi, "ona ben yardım edeyim. Şu bir arak hurmayı al götür!" "Ey Allah`ın Resulü", dedim, "diğer bir arak`ı da ben verip ona yardım edeyim." "Güzel söyledin", dedi, "git bunlarla ona bedel altmış fakiri doyur. Sonra da (eski nikahınla) amcaoğluna dön!" Ravi bir arakın altmış sa` miktarında bir ölçek olduğunu belirtti. HadisNo : 818 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mücadele Suresi Ravi : Ali Hadis : "Ey iman edenler, siz Peygambere mahrem bir şey arzetmek istediğiniz vakit bu mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı, daha temizdir. Fakat bulamazsanız şüphe yok ki Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir" (Mücadele, 12) mealindeki ayet nazil olduğu zaman Hz. Resulullah (sav) bana: "(Bu sadakanın) bir dinar olmasına ne dersin?" diye sordu. Ben: "Bu miktar çoktur, takat getiremezler" dedim. "Yarım dinara ne dersin?" dedi. "Ona da takat getiremezler" dedim. "Öyleyse ne kadar olsun?" dedi. "Bir kıl (ağırlığında altın) miktarı" dedim. "Sen de pek parasızsın!" dedi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Mahrem konuşmanızdan evvel sadakalar vereceğinizden korktunuz mu? Çünkü işte yapmadınız. (Bununla beraber) Allah sizin tövbelerinizi kabul etti. O halde namazı kılın. Zekatı verin. Allah ve Peygamberine (diğer emirlerinde de) itaat edin. Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır" (Mücadele, 13). Hz. Ali (ra) der ki: "Allah, benim sebebimle bu ümmetin mükellefiyetini hafifletti." HadisNo : 819 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mücadele Suresi Ravi : Ali Hadis : Bu ayet ile benden başkası amel etmedi. (Rezin`in ilavesidir, İbnu Kesir kaydetmiştir (4, 326)) HadisNo : 820 [next]
Müddessir Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Müddessir Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Resulullah (sav), Müddessir suresinin, "Onu sarp bir yokuşa sardıracağım" mealindeki 17. ayetinde geçen "sarp yokuş" kelimesini "Ateşten bir dağdır, kafir ona yetmiş yılda çıkar, çıktıktan sonra tekrar yetmiş yılda cehenneme geri iner. Böylece cehennemde ebediyyen azab çeker" diye açıklamıştır." HadisNo : 849 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Müddessir Suresi Ravi : Cabir Hadis : Yahudilerden bir kısmı, Hz. Peygamber (sav)`in bazı ashabına: "Peygamberiniz, cehennem bekçilerinin sayısını biliyor mu?" diye sordular. Onlar: "Şimdilik bilmiyoruz, kendisinden soralım!" diye cevap verdiler. İçlerinden biri Hz. Peygamber (sav)`e gelerek: "Ey Muhammed! Bugün ashabına galebe çalındı" dedi. Resulullah (sav): "Ne ile, nasıl galebe çaldılar?" diye sordu. "Yahudiler," dedi, onlara: "Peygamberiniz cehennem bekçilerinin sayısını biliyor mu?" diye sordu. "Peki ne cevap verdiler?" "Şimdilik bilmiyoruz, peygamberimizden soralım" dediler. Hz. Peygamber (sav): "Bir kavme bilmediği şey sorulursa, onlar da: "Bilmiyoruz, peygamberimize soralım deseler bu onlara galebe çalmak mı sayılır hiç? Fakat Yahudiler peygamberlerine (olmayacak şey sormuşlar): "Bize açıktan açığa Allah`ı göster!" demişlerdi. O Allah düşmanlarını bana getirin. Ben de onlara cennetin beyaz toprağından sarayım." dedi. Yahudiler geldiler ve: "Ey Ebu`l-Kasım, cehennemin bekçileri kaç tanedir?" dediler. Hz. Peygamber (sav) parmaklarıyla bir on, bir de dokuz göstererek "19" dedi. "Evet!" dediler. Resulullah (sav) da onlara: "Pekala cennetin toprağı nasıldır?" diye sordu. Bir ara sustular. Sonra: "Ey Ebu`l-Kasım, bize sen söyle!" dediler. Resulullah (sav): " Beyaz undan yapılmış ekmektir." HadisNo : 850 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Müddessir Suresi Ravi : Enes Hadis : Müddessir suresinin 56. ayetinde geçen, "O, kendisinden korkulmaya daha layık, bağışlamaya daha ehildir" ifadesini Hz. Peygamber (sav)`in şöyle tefsir ettiğini belirtir: "Cenab-ı Hakk (burada) buyuruyor ki: "Ben korkulmaya layığım, kim benden korkarsa, kendine bir başka ilah edinmesin, onu affetmeye de ben ehilim, (bir başkası affedemez)" HadisNo : 851 [next]
Mülk Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mülk Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kur`an-ı Kerim`de otuz ayetlik (şanı yüce) bir süre vardır. Bu süre (kendisini okuyan) kimseye (kıyamet günü) şefaat eder ve Allah`ın onu affetmesini sağlar. Bu süre Tebarekellezi bi-Yedihi`l`Mülk`dür" (Ebu Davud`daki rivayette: "(Okumak suretiyle) arkadaşlığını kazanan kimseye sure şefaat eder" denilmiştir.) HadisNo : 841 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mülk Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Tirmizi`de, İbnu Abbas`tan gelen bir diğer rivayette, İbnu Abbas (ra) Resulullah (sav)`ın şöyle dediğini belirtir: "Bu süre (kabir azabına, veya kabir azabına sebep olan günahlara karşı) engeldir, bu süre kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır." (Rezin şunu ilave etmiştir: "İbni Şihab demiştir ki: "Humeyd İbnu Abdirrahman`ın bana haber verdiğine göre, Resulullah şöyle buyurmuştur: "Mülk suresi, kabirde, arkadaşı yerine mücadele eder (ve onu azabtan korur)) HadisNo : 842 [next]
Münafikun Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Münafikun Suresi Ravi : Cabir Hadis : "...Medine`ye dönersek, şerefli kimseler alçakları and olsun ki, oradan çıkaracaktır" (Münafıkün, 8) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yapmıştır: "Bunu söyleyen (meşhur münafık) Abdullah İbnu Übey İbni Selül`dür." HadisNo : 832 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Münafikun Suresi Ravi : Zeyd İbnu Erkam Hadis : Bir sefer esnasında Hz. Peygamber (sav)`le beraber çıkmıştık. Bir ara bütün askerler sıkıntıya düştü. Übey İbnu Selül (fırsattan istifade) şöyle dedi: "Resulullah`ın yanındakilere infak etmeyin de etrafından dağılsınlar." Ayrıca şunu da ilave etti: "Hele Medine`ye bir dönelim, aziz olanlar, zelil olanları oradan sürüp çıkaracaktır." Ben hemen gelip bu sözleri Hz. Peygamber`e haber verdim. Resulullah (sav) Übey İbnu Selül`e adam göndererek yanına çağırdı ve "Böyle mi söyledin?" diye sordu, İbnu Selül, böyle bir davranışa yer vermediğine dair yemin etti. (Orada bulunanlar bu söze inanarak): "Zeyd, Resulullah (sav)`a yalan söyledi" dediler. Bu sözlerine çok üzüldüm. Öyle ki, Cenab-ı Hakk beni tasdiken şu vahyi indirdi: "(Ey Muhammed) münafıklar sana gelince, "Senin, şüphesiz Allah`ın peygamberi olduğuna şehadet ederiz" derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir, bunun yanında münafıkların yalancı olduklarını da bilir..." (Münafikün, 1). (Zeyd) der ki: "Sonra Hz. Peygamber (sav), (onlara: "özür dileyin de) sizin için Allah`tan mağfiret taleb edeyim" dedi ise de başlarını çevirip gittiler." Zeyd İbnu Erkam (ra), "..Onlar tıpkı sıralanmış kof kütük gibidirler..." (Münafikun, 4) mealindeki ayetle ilgili olarak da şu açıklamayı yaptı: "Münafıklar yakışıklı kimselerdi." HadisNo : 833 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Münafikun Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Bir keresinde, "kimin haccedecek kadar veya zekat farz olacak kadar malı olur da bu farzları ifa etmezse, ölüm sırasında geri dönüş (rec`a) taleb eder" buyurmuş da, bir adam kendisine: "Ey İbnu Abbas, Allah`tan kork, geri dönüşü küffar taleb edecektir" dedi. İbnu Abbas (ra): "Ben size bu hususta ayet okuyayım" dedi ve şu ayeti okudu: "Ey iman edenler, sizi ne mallarınız, ne evlatlarınız Allah`ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de: "Ey Rabbim, beni yakın bir müddete kadar geciktirseydin de sadaka verip dursaydım, iyi adamlardan olsaydım" diyeceğinden evvel size rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayın. Halbuki Allah hiçbir kimseyi eceli gelince, asla geri bırakmaz. Allah ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır" (Münafikun 9-11) Adam tekrar: "Zekat vermeyi gerekli kılan miktar nedir?" diye sordu. İbnu Abbas (ra): "Mal iki yüz (dirheme) ulaşır ve geçerse." Adam: "Pekala, haccı gerekli kılan şey nedir?" diye sordu, İbnu Abbas: "Azık ve binek!" cevabını verdi. HadisNo : 834 [next]
Mürselat Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mürselat Suresi Ravi : İbnu Abbds Hadis : Mürselat suresinde geçen: "O (ateş), her biri sanki bir kasr (büyüklüğünde) kıvılcım atar" (32. ayet) mealindeki ayet hakkında şunu söyledi: "Biz kış için üç zira` boyunda veya daha küçük odun toplar, bunlara: "kasr" derdik. İbnu Abbas: Müteakiben gelen ... ayetinde geçen ... kelimesini de "Gemi halatlarıdır, (kuvvetli olmaları için) insanların belleri kalınlığına ulaşacak kadar kat kat edilmiş kalın halatlar" diye açıklamıştır. HadisNo : 853 [next]
Müzemmil Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Müzemmil Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Müzzemmil suresinde geçen: "Ey (esvabına) bürünen (habibim), gecenin birazı hariç olmak üzere kalk, yarısı miktarınca, yahud ondan birazını eksilt. Yahut (o yarının) üzerine (ilave edip) artır. Kur`an`ı da açık açık tane tane oku..." (Müzzemmil 1-4) ayetleri hakkında şu açıklamayı yaptı: Bu ayeti, aynı surede yer alan: "...O, buna sizin takat getiremiyeceğinizi bildiği için size karşı (ruhsat canibine) döndü. Artık Kur`an`dan kolay geleni okuyun..." (Müzzemmil 20) müteakip bir ayet neshetti." İbnu Abbas (ra) devamla, surede geçen: "Şüphesiz gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir" (6. ayet) mealindeki ayette geçen, "gece kalkışı"ndan murad, gecenin evvelidir. Böylece mana şu oluyor: "Gecenin evvelinde kalkmak, gece namazı olarak Allah`ın size farz kıldığı ibadeti yerine getirmenize daha elverişlidir." Bunun sebebi şudur: İnsan bir kere uyudu mu, ne zaman uyanacağını bilemez. "Şüphesiz gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir" ayetinde geçen "okumak daha elverişlidir`den maksada gelince, "Kur`an`ı anlamak, Kur`an`da fıkıh sahibi olmak" demektir. İbnu Abbas, "Gündüzleyin seni uzun uzun alıkoyacak işler var" (7. ayet) mealindeki ayeti de, "Kur`an okumaktan çokça uzak kalmak" şeklinde anlamıştır. HadisNo : 847 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Müzemmil Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Bir başka rivayette şöyle denir: Müzzemmil suresinin baş tarafi indiği zaman mü`minler, Ramazan ayındaki kalkışları gibi geceleri kalkarlardı. Bu hal surenin (ruhsat getiren) son kısmı nazil oluncaya kadar devam etti." (Ebu Davud`un bazı tanzimlerinde bu hadisler Kıyamu`l-Leyl başlığı altında kaydedilmiştir.) HadisNo : 848 [next]
Mü`min Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mü`min Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her kim akşam olunca Ha-mim el-Mü`min süresini baştan (4.) ayetine kadar ve ayete`l-Kürsi`yi okuyacak olursa bu iki Kur`an kıraati sayesinde sabaha kadar muhafaza olunur. Kim de aynı şeyleri sabahleyin okursa onlar sayesinde akşama kadar muhafaza edilirler." HadisNo : 773 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Mü`min Suresi Ravi : Ala İbnu Ziyad Hadis : Anlattığına göre, cehennemi zikrederken bir adam kendisine: "Niye milleti ümidsizliğe sevkediyorsun?" diye müdahale etti. O da: "Allahu Teala: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah`ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir" (Zümer, 53) ve: "Aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur" (Mü`min 43) buyurmuş olunca, ben ümidsizliğe düşürebilirim. Ne var ki, siz kötü amellerinize rağmen cennetle müjdelenmekten hoşlanıyorsunuz. Halbuki Allah, Muhammed (sav)`i itaat edenler için cennetle müjdelemek, isyan edenler için de cehennemle korkutmak üzere gönderdik dedi. (Hadis muallaktır.) HadisNo : 774 [next]
Nahl Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nahl Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah`ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazab vardır, büyük azab da onlar içindir" (Nahi, 106) ayetindeki umumi hükümden şöyle bir istisna yaptı: "Rabbin, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, Allah uğrunda savaşan ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder." (Nahl, 110). Burada kastedilen Abdullah İbnu Ebi Sarh`tır. Bu zat, Resulullah (sav)`ın vahiy katibi idi. Şeytan onu şaşırttı. Kafirlere katılmasına sebep oldu. Resulullah (sav) Fetih günü, onun öldürülmesini emretti. Araya Hz. Osman girerek affını diledi. Resulullah (sav) da onu affetti. HadisNo : 676 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nahl Suresi Ravi : Übey İbnu Ka`b Hadis : Uhud savaşında Ensar`dan altmış dört, Muhacirlerden de altı kişi şehid düştü (ra). Bu şehidlerden biri de Hz. Hamza (ra) idi. Bunların cesetlerinden bazı uzuvlarını kopararak hakaretlerde bulundular. Bunun üzerine Ensar: "Bir gün bize de böyle bir fırsat düşerse, bu hakaretin daha fazlasını yapacağız" dediler. Mekke`nin fethi günü olunca şu ayet indi: "Eğer ceza vermek isterseniz size yapılanın ayniyle mukabele edin. Sabrederseniz andolsun ki bu sabredenler için daha iyidir." (Nahl, 126). Bir adam: "Bugünden sonra Kureyş yok!" dedi. Resulullah (sav) "Dört kişiden başka kimseye dokunmayın" diye emretti." HadisNo : 677 [next]
Nasr Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nasr Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "İza cae nasrullahi ve`l-feth" süresi Kur`an-ı Kerim`in dörtte birine denktir" HadisNo : 886 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nasr Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. Ömer (ra) beni Bedir şeyhleri ile birlikte (sohbet ve istişare meclislerine) alıyordu. Bu hal, sanki, birilerinin ağırına gitmişti: "Bunu niye bizimle birlikte cemaate alıyorsun, bizim onun kadar oğlanlarımız var?" diye Hz. Ömer`e tarizde bulundu. Hz. Ömer kendilerine: "Onun kimlerden olduğunu biliyorsunuz" diye cevap ver(ip geçiştir)di. Bir gün beni çağırıp yine onlarla birlikte meclise aldı. Bu sefer, sırf beni(m liyakatımı) onlara göstermek için beni çağırdığını anlamıştım. Hz. Ömer (ra): "Cenab-ı Hakk`ın İza cae nasrullah ve`l-feth (Nasr 1) kavl-i şerifi hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Cemaatten bazıları: "Yardıma ve fethe mazhar olduğumuz zaman Allah`a hamdetmek ve istiğfarda bulunmakla emrolunduk" diye cevap verdi. Bazıları hiçbir şey söylemedi. Hz. Ömer (ra) bana yönelerek: "Ey İbnu Abbas, sen de mi böyle söylüyorsun?" dedi. Ben: "Hayır" dedim ve sustum. Hz. Ömer: "Öyleyse söyle, sen ne diyorsun?" diye bana söz verdi. Ben şu açıklamayı yaptım: "Bu sure Resulullah (sav)`ın ecelidir, kendisine bu sure ile haber verilmiştir. Bu surede Cenab-ı Hakk (Resulüne şöyle demiştir): "Allah`ın nusreti ve fethi geldiği zaman, bil ki bu senin ecelinin artık yakınlığına alamettir. öyle ise hamdederek Rabbini tesbih et ve ona istiğfarda bulun. O tövbeleri kabul edicidir." Bu yorumun üzerine Hz. Ömer: "Bundan ben de senin söylediğini anlıyorum" dedi. HadisNo : 887 [next]
Necm Suresi (7 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Necm Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Necm suresinde geçen, "İki yay kadar, yahud daha yakın oldu"; keza, "Onun gördüğünü kalb yalan çıkarmadı", keza, "Andolsun ki, O, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" (Necm, 9, 11, 18) ayetlerinde Hz. Peygamber (sav)`in Cibril (a.s.)`i altı yüz kanadıyla gördüğüne işaret bulunduğunu söylemiştir. HadisNo : 799 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Necm Suresi Ravi : Hadis : Müslim merhum bir rivayetinde: "Resulullah (sav), Cebrail`i asli suretinde gördü" demiştir. HadisNo : 800 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Necm Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : İbnu Abbas: "Muhammed Rabbini gördü" der. İkrime (kendisine): "Allah, Kur`an-ı Kerim`de (mealen): "Gözler onu idrak edemez" (En`am, 103) demiyor mu?" diye sorunca: "Amma da yaptın, bu görme işi, Cenab-ı Hakk kendi nuru ile tecelli ettiği zaman bunu göremez demektir. Resulullah (sav) ise Rabbini iki sefer görmüştür" açıklamasını yapar. HadisNo : 801 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Necm Suresi Ravi : Şa`bi Hadis : İbnu Abbas (ra), Arafat`ta Ka`b`la karşılaştı. Ka`b`a birşeyle sordu. Bunun üzerine Ka`b öyle bir tekbir getirdi ki, dağlarda yankılar yaptı, İbnu Abbas (ra) dedi ki; "Biz Beni Haşim`deniz!" Ka`b da: "Allah rü`yeti ile kelamını Muhammed ile Musa (a.s.) arasında taksim etti. Musa`ya Allah iki kere konuştu. Muhammed (sav) de Mirac`da Allah`ı iki kere gördü." Mesruk der ki: "Hz. Aişe (ra)`nin yanına girdim ve "Muhammed Rabbini gördü mü?" diye sordum. Bana: "Öyle bir şey söyledin ki, (korkudan) tüylerim kabardı (diken diken oldu)" dedi. "Ağır olun, (hemen reddetmeyin) deyip şu mealdeki ayeti okudum: "Andolsun ki O, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" (Necm, 18). Buna şu cevabı verdi: "Bu ayet seni nereye götürmüş? (Ayeti anlamakta hata etmişsin, Ayette Resulullah (sav)`ın gördüğü belirtilen şey) Cibril (a.s.)`dir. Sana kim: "Muhammed Rabbini görmüştür" derse veya "Emredildiği tebligattan bir şey gizlemiştir" derse veya "Allah`ın gayb ilan ettiği şu beş şeyi bildiğini söylerse: "Kıyametin ilmi şüphesiz ki Allah`ın nezdindedir. Yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez..." (Lokman, 34) bil ki en büyük iftira ve yalanda bulunmuştur. Resulullah (sav)`ın, ayette bahsedilen rü`yeti Cebrail`le ilgilidir. Efendimiz`in gördüğü şey, Cebrail`dir. Resulullah (sav) Cebrail (a.s.)`i altı yüz kanadıyla fıtri suretinde ancak iki defa görmüştür: Bir defasında Sidretü`l-Münteha`da, bir defasında da (Mekke`nin aşağısında) Ciyad denilen yerde, ufku (her cihetiyle semayı) kaplamış vaziyette." HadisNo : 802 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Necm Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Allah`ı bırakıp taptığınız Lat`ın, Uzza`nın ve (bunların) üçüncüsü olan diğer Menat`ın (herhangi bir şey hakkında zerrece kudretleri var mı? Bize haber verin)" (Necm, 19-20) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Lat (Kabe`yi ziyarete gelen) hacılara (yağ ile) sevik (denen yiyeceği) karıp hazırlayan bir adamdı." HadisNo : 803 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Necm Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ebu Hüreyre (ra)`nin şu rivayete temas ettiği şeyden Lemem`e daha ziyade benziyenini görmedim: "Resulullah (sav) buyurdu ki: "Allah ademoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Bu mutlaka ona ulaşacaktır: "Gözlerin zinası nazardır, dilin zinası konuşmaktır. Nefis de temenni eder ve iştah duyar, Ferc de bunu tasdik veya tekzib eder." HadisNo : 804 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Necm Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "(O güzel hareket edenler), lemem hariç olmak üzere günahın büyüklerinden ve fuhuşlardan kaçınanlardır" (Necm, 32) mealindeki aynı ayet hakkında Resulullah (sav)`ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ey Rabbim, sen affedicisin, hepsini affet, küçük günah işlemeyen kulun yoktur." HadisNo : 805 [next]
Neml Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Neml Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Dabbetu`l-arz, beraberinde Hz. Musa`nın asası ve Hz. Süleyman (a.s.)`ın mühürü olduğu halde çıkar. Asa ile mü`minlerin yüzünü cilalar, mührü de kafirlerin burnuna basar. Öyle ki, sofra ehli toplanınca biri diğerine (yüzündeki parlaklıktan dolayı) "Ey mü`min!" der, diğeri de (öbürüne, burnundaki mühür damgası sebebiyle): "Ey kafir!"der. (Yani mü`min de kafir de yüzünden tanınır). HadisNo : 728 [next]
Nisa Suresi (48 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Aişe Hadis : Bir adamın yanında yetime bir kız vardı. Onu kendisine nikahladı. Kızın meyve veren bir hurma ağacı vardı. Kız, o hurma ağacında olsun, adamın başka malında olsun ona ortaktı. Adam kızı kendisi için tutuyor, kıza kendisinden (mehir olarak) bir şey vermiyordu. Bunun üzerine şu ayet indi: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz..." (Nisa, 3) HadisNo : 535 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Aişe Hadis : Bir rivayette hadis şöyledir: "Yetime kız velisinin terbiyesindedir. Velisi, kızın güzelliğine ve malına tamah etmekte (evlenmek istemekte)dir. Ancak mehrini tam değil, eksik vermeyi düşünmektedir. Böyle veliler, yetimlere, mehri hususunda adaletli davranmadıkça, yetimle evlenmeleri yasaklanmış, başka kadınlarla evlenmeleri emredilmiştir." HadisNo : 536 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Aişe Hadis : Cenab-ı Hakk`ın şu ayette: "Ey Muhammed! Kadınlar hakkında senden fetva isterler, de ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor: Bu fetva kendilerine yazılan şeyi vermediğiniz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız yetim kadınlara ve bir de zavallı çocuklara ve yetimlere doğrulukla bakmanız hususunda Kitab`ta size okunandır..." (Nisa, 127) ayetinde atıfta bulunan bahis. Önceki ayettir ki orada şöyle denmektedir: "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekle onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil, hoşunuza giden başka kadınlarla iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz." Hz. Aişe (ra) devamla şunu söyledi: "Sonraki ayette yani, "... kendileriyle evlenmeyi arzuladığınız yetim kadınlara..." (Nisa, 127) ifadesinin geçtiği ayette, Cenab-ı Hakk`ın mevzubahis ettiği arzu, kişinin terbiyesi altında bulunan yetimenin malı ve güzelliği az olması halindeki arzudur. Bu durumda onunla evlenmek istememektedir. HadisNo : 537 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Aişe Hadis : Bir başka rivayette "Ey Muhammed! Kadınlar hakkında senden fetva isterler" (Nisa 127) ayeti ile ilgili Hz. Aişe şu açıklamayı yapar: "Burada sözkonusu edilen, kişinin terbiyesi altında bulunan ve malından kendisine ortak olan yetime kızdır. Adam bu yetime ile evlenmeyi düşünmediği gibi, başkasıyla evlendirip, yabancıyı malına ortak kılmak da istememekte, yetimeyi ortada tutmaktadır. Cenab`ı Hakk, mezkur ayetle bu durumu yasaklamaktadır." Ebu Davud merhum şu ilavede bulunur: Rebi`a, Cenab-ı Hakk`ın "Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekte onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız..." sözü hakkında şu açıklamayı yaptı: "Burada Allah Teala şunu söylüyor: "Korkuyorsanız bu yetimeleri serbest bırakın, (arada tutmayın), ben size dört tanesini helal kıldım." HadisNo : 538 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Aişe Hadis : "Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar deneyin, onlarda olgunlaşma görürseniz mallarını kendilerine verin, büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan iffetli olmağa çalışsın, yoksul olan uygun bir şekilde yesin..." (Nisa, 6), ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bu ayet, yetime bakan velinin fakir olması halinde, bakım hizmetine mukabil, yetimin malından uygun şekilde yiyebileceğini beyan için nazil olmuştur." Bir başka rivayette şöyle denir: `"Veli, muhtaçsa, çocuğun malından, malın miktarına göre uygun şekilde alır" HadisNo : 539 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Taksimde yakınlar yetimler ve düşkünler bulunursa, ondan onlara da verin, güzel sözler söyeyin" (Nisa, 8) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bu ayet muhkemdir ve mensuh da değildir. Bazıları bunun mensuh olduğunu zanneder. Hayır, Allah`a kasem olsun mensuh değildir. Ancak, bu ayet, halkın hükmüyle amel etmemek suretiyle kadrini idrak edemediği ayetlerdendir. Terekede tasarrufta bulunan ve tereke ile ilgili işleri üzerine alan veli iki kısımdır: 1- Mala varis olan mutasarrıf veli, (mesela asabe gibi), işte bu veli (taksim sırasında hazır bulunan yakınlara, yetimlere ve düşkünlere onların gönüllerini hoş edecek bir şeyler) verir. 2- Mala varis olmayan veli (yetimin velisi gibi ki taksimde hayır bulunanlara maldan bağışta bulunmak gibi tasarrufta bulunamaz. Onlara) tatlı sözü bu veli söyler. Mesela şöyle der: Benim, sizlere birşeyler verme vetkim yok" HadisNo : 540 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Cabir Hadis : Hastalanmıştım. Geçmiş olsun demek üzere, Resulullah (sav) ve Hz. Ebu Bekir (ra) yaya olarak bana uğradılar. Bize geldiklerinde baygınmışım. Resulullah (sav) abdest aldılar. Abdest suyundan üzerime serptiler. Bunun üzerine ayıldım. Karşımda Resulullah (sav)`ı görmez miyim! Hemen sordum: "Ya Resulullah, (görüyorsunuz ölmek üzereyim) malımı ne yapayım?" Bana cevap vermede acele etmedi. Derken miras ayeti geldi. "(Ey Muhammed!) Senden fetva isterler, de ki: "Allah size ikinci dereceden mirasçılar hakkında fetva veriyor: Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşe kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eğer kız kardeşi kalmışsa, bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer mirasçılar erkek ve kadın kardeşlerse, erkeğe, iki kadının hissesi kadar vardır. Doğru yoldan saparsınız diye Allah size açıklıyor. Allah her şeyi bilir" (Nisa, 176) (Bir rivayette şöyle denmektedir: "..(Sorum üzerine) feraiz ayeti indi." Bir başka rivayette de: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa 11) ayeti indi" denir. Tirmizi`nin rivayetinde Cabir hazretleri (ra) şöyle der: "Benim yedi tane kızkardeşim vardı..." Ebu Davud`un rivayetinde şu ayetin nazil olduğu belirtilir: "Senden fetva isterler, de ki: Allah size ikinci derece mirasçılar hakkında fetva veriyor..." ikinci derece mirasçılar: Kendisinin çocuğu olmayıp kız kardeşleri olan kimse.) HadisNo : 541 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Cabir Hadis : Yukarıdaki hadis, bir rivayette şöyle gelmiştir: Rahatsızlanmıştım. Tam o sırada yedi kızkardeşim vardı, benim yanımda idiler. Resulullah (sav) yanıma girdiler. Girince ilk iş yüzüme (okuyup) üfledi. Hemen ayıldım. Ayılır ayılmaz: "Ey Allah`ın Resulü, kızkardeşlerim için malımın üçte ikisini vasiyet edeyim mi?" dedim. Bana: "İhsanda bulun!" dedi. Ben: "Öyleyse yarısını?" dedim. Resulullah: "İhsanda bulun" dedi. Sonra beni bıraktı ve çıkarken şöyle dedi: "Bu ağrıdan ölmeyeceksin. Allah Teala kızkardeşlerine vermen gereken miktar hususunda açıklayıcı ayet indirdi. Onları hissesini üçte iki kıldık." Cabir (ra) şu ayet benim hakkımda indi derdi: "Senden fetva isterler, de ki Allah size ikinci dereceden mirasçılar hakında fetva veriyor..." (Nisa 176) HadisNo : 542 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Cabir Hadis : Bir kadın iki kızıyla gelerek: "Ey Allah`ın Resulü, bu iki kız Sabit İbnu Kays`ın kızlarıdır. Babaları Uhud`da seninle beraber cihad ederken şehid oldu. Kızların amcası, babalarından kalan mallarının ve miraslarının tamamını aldı ve kızlara hiçbir şey bırakmadı. Bu hususta ne dersiniz ey Allah`ın Resulü. Allah`a yemin ederim bunlar malları olmadıkça asla evlenemezler de!" dedi. Resulullah (sav) "Bunlar hakkında Allah hükmeder" cevabını verdi. Arkadan Nisa suresi nazil oldu: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye eder" (Nisa 11). Resulullah (sav) "Bana kadını ve sahibini çağırın!" emretti. Çocukların amcasına: Babalarından kalan malın üçte ikisini kızlara, sekizde birini kızların annesine ver, geriye kalan da senindir" dedi. (Metin Ebu Davud`a aittir) HadisNo : 543 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ubadetu`bnu`s-Samit Hadis : Resulullah (sav)`a bir vahiy geldiği zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alır, yüzünün rengi uçardı. Bir gün Cenab-ı Hakk yine vahiy indirmişti ki aynı hal onu sardı. Keder hali açılınca: "(Zina haddiyle ilgili hükmü) benden alın. Allah onlar hakkında yol kıldı (yani çok açık şekilde had beyan etti): Bekar bekarla zina yapmışsa cezası yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Dul dulla zina yaparsa yüz sopa ve recm`dir." HadisNo : 544 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmım alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın..." (Nisa 19) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: "Cahiliye devrinde bir erkek ölünce, karısı üzerinden en ziyade onun yakınları hak sahibi idiler: Onlardan biri dilerse onunla evlenir, dilerse kadını bir başkasıyla evlendirirlerdi, dilemedikleri takdirde de evlenmesine mani olurlardı. Erkeğin yakınları bu hususta, kadının akrabalarından da çok hak sahibi idiler. Yukandaki ayet bu durumla ilgili olarak indi" HadisNo : 545 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Hadis : Ebu Davud`da gelen bir diğer rivayetle şöyle denir: "Erkek, akrabasının hanımına varis olur, kadın ölünceye veya mehrini kendisine iade edinceye kadar müşkülat çıkarırdı. Cenab-ı Hakk buna mani oldu ve kadına uygulanan engeli yasakladı." HadisNo : 546 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey iman edenler, birbirinizin mallarını haram sebeplerle yemeyin. Meğer ki, (o mallar) sizden karşılıklı bir rızadan (doğan) bir ticaret (malı) ola..." (Nisa 29) ayetiyle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "Bu ayet indiği zaman kişi, bir başkasının yanında yemeyi nefsine haram etti. Sonra Cenab-ı Hakk bu ayeti Nur suresinde yer alan şu ayetle neshetti: "... Evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kızkardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde, veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyası olup anahtarlar elinde olan evlerde, ya da dostlarınızın evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir ara veya ayrı ayrı yemenizde bir sorumluluk yoktur" (Nur 61). Bundan önce zengin kişi, ehlinden olan kimseyi yemeğe davet ederdi de çağrılan kimse: (Nisa süresindeki ayeti gözönüne alarak): Benim bundan yemem günahtır, zira fakirin bundan yeme hakkı benden fazladır" derdi. (Nur süresindeki) bu ayetle, Müslümanlara (ayette sayılan kimselere ait olmak üzere) üzerine Allah`ın ismi zikredilen yemeklerinden yemeleri helal kılındığı gibi, ehl-i kitabın yiyecekleri de helal kılındı. HadisNo : 547 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Mesud Hadis : Beş ayet vardı ki onları bütün dünya ve içindekilerle değişmem. Bunlar şunlardır: 1- "Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz" (Nisa 31). 2- "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir" (Nisa 4). 3- "Biz her peygamberi ancak, Allah`ın izniyle, itaat olunması için gönderdik. Onlar, kendilerine yazık ettiklerinde, sana gelip Allah`tan mağfiret dileseler ve Peygamber de onlara mağfiret dileseydi, Allah`ın tövbeleri daima kabul ve merhamet eden olduğunu görürlerdi" (Nisa 64). 4- "Allah kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah`a ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş olur" (Nisa 18). 6- "Kim kötülük işler veya kendine yazık eder de, sonra Allah`tan bağışlama dilerse, Allah`ı mağfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" (Nisa 110). Rezin tahric etmiştir. HadisNo : 548 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ümmü Seleme Hadis : "Ey Allah`ın Resulü", dedim, "erkekler cihada çıkıyorlar, kadınlar cihad yapmıyor, biz kadınlara mirasdan da yarım veriliyor." Bunun üzerine Rabb Teala şu ayeti inzal buyurdu: "Allah`ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri özlemeyin. Erkeklere kazandıklarından bir pay, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah`tan bol nimet isteyin. Doğrusu Allah herşeyi bilir" (Nisa 32). Mücahid der ki: "Cenab-ı Hakk şu ayeti de Ümmü Seleme hakkında inzal buyurdu: "Doğrusu erkek ve kadın Müslümanlar, erkek ve kadın mü`minler, boyun eğen erkekler ve kadınlar; doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah`ı çok anan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır" (Ahzab 35). (Ümmü Seleme Medine`ye hicretle gelen ilk kadındır) HadisNo : 549 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından herbirini mevaliye kıldık..." (Nisa, 33) ayetindeki mevaliye tabirini varisler olarak tefsir etmiştir. Keza ayetin devamında geçen "yeminlerinizin bağladığı kimselere haklarını verin" ibaresindeki "yeminlerinizin bağladığı kimseler" tabiriyle ilgili olarak da şu açıklamayı yapmıştır: "Mekkeli muhacirler Medine`ye geldikleri vakit, muhacir bir kimse Medineli bir ensariye -Resulullah (sav)`ın aralarında tesis ettiği kardeşlik sebebiyle- kendi kan yakınlarından önce varis olurdu. Ancak: "Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından, her birine varisler kıldık" (Nisa 33) ayetiyle bu muamele neshedildi. Kelam-ı ilahide geçen "yeminlerinizin bağladığı" tabiriyle ifade edilen "muahattan gelen kardeşlik hukuku" birbirinize yardım, rifade (hacılara toplanan yardım, destek), bir de nasihat ve hayırhahlığa münhasırdır. Artık hukuki olan tevarüs kalkmıştır. Ancak kişi ihtiyari olarak vasiyette bulunabilir. HadisNo : 550 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Hadis : Ebu Davud`un bir başka rivayetinde şu açıklama vardır: "Yeminlerinizin bağladığı kimseler" (tabirine gelince bununla şu kastediyor: İslam`ın bidayetinde) kişi, aralarında hiçbir neseb bağı bulunmayan bir başkası ile anlaşma yoluyla hukuki bir bağ kurup biri diğerine varis olabiliyordu. Bu müessese, Enfal suresinde gelen şu ayetle neshedildi:"...Ve zevil erham (birbirine mirasçı olan akraba), Allah`ın Kitabı`na göre birbirine daha yakındır..." (Enfal 75). HadisNo : 551 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Davud İbnu`l-Husayn Hadis : Ümü Sa`d Binti Rebi`ye Kur`an`dan okuyordum. Bu kadın Hz. Ebu Bekir es-Sıddık (ra)`in terbiyesinde yetişen bir yetime idi. Ben Nisa suresinin 33. ayetini "vellezine akadet eymanukum" diye okuyunca müdahele ederek: "Öyle okuma fakat "vellezine akadet eymanukum" diye oku. Bu ayet Hz. Ebu Bekir ve oğlu Abdurrahman hakkında nazil oldu. Oğlu, İslam`ı kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras bırakmayacağım diye yemin etmişti. Bilahare Abdurrahman Müslüman olunca, Cenab-ı Hakk, mirasdan nasibini ayırması için Hz.Ebu Bekir`e bu ayetle emir buyurdu" dedi. Bir rivayette şu ilave açıklama yapılmıştır: "Abdurrahman`ın İslam`a girişi Müslümanların maddi galebesine kadar gecikti." HadisNo : 552 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Enes Hadis : "Allah, şüphesiz zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir" ayeti ile ilgili olarak Resulullah (sav)`ın şöyle dediğini rivayet etti: "Allah hiçbir mü`mine, yaptığı tek hayrın bile karşılığını ihmal etmek suretiyle zulümde bulunmaz. Yaptığı her hasenenin karşılığı hem dünyada hem de ahirette kendisine verilir. Kafir ise, yaptığı hayır sebebiyle dünyada öylesine yedirilir ki, ahirete varınca, karşılığı verilecek tek hayrı kalmaz." HadisNo : 553 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Hadis : İmam Mdlik`e ulaştığına göre, Hz. Ali (ra): "Karı-kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin, bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların aralarım buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem hakkında "karı-kocanın ayrılma veya birleşme kararları bu iki hakemin vereceği hükme kalmıştır" diye beyanda bulunmuştur. HadisNo : 554 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ebu Hürre er-Rakkaşi Hadis : Amcasından (ra) naklen Hz. Peygamber (sav): "Şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız kadınlara gelince: Onlara (evvela) öğüt verin, (vazgeçmezlerse) kendilerini yataklarında yalnız bırakın..." (Nisa, 34) ayeti hakkında şunu söylemiştir: "Kadınların serkeşlik etmelerinden yılarsanız yatakta onları yalnız bırakın." Hammad merhum, yatakta yalnız bırakmayı "cinsi teması terketmek" olarak anlamıştır. HadisNo : 555 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ali Hadis : İbnu Avf (ra) bizim için yemek hazırlayarak bizi davet etti, gittik, yemeği yedik. Arkadan şarap ikram etti, içtik. Bu ziyafet şarabın haram edilmesinden önce idi. Şarab beni sarhoş etmişti. Namaz vakti gelince imam olmamı istediler. Namazda Kafirun suresini okudum. Ancak "sizin taptığınıza ben tapmam" diyecek yerde "biz, sizin taptığınıza taparız" şeklinde yanlış okudum. Bunun üzerine: "Ey iman edenler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar, cünubken -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." ayeti nazil oldu." (Tirmizi hadisin sahih olduğunu belirtir) HadisNo : 556 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Hadis : Ebu Davud`da şu rivayet de var: Ensardan bir zat kendisine (Hz. Ali`yi) ve Abdurrahman İbnu Avf`ı yemeğe çağırdı. Rivayet, Hz. Ali`nin icabet ettiğini, akşam namazında cemaate imamlık yaptığını belirtir ve hadisi(n devamını yukarıdaki gibi) zikreder. HadisNo : 557 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ali Hadis : Kur`an-ı Kerim`de en çok sevdiğim ayet şudur: "Allah, kendisine ortak koşmayı elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar..." (Nisa, 48). HadisNo : 558 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey iman edenler, Allah`a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin" (Nisa 59) ayeti, Abdullah İbnu Huzafe İbni Kays İbni Adiy es-Sehmi hakkında, Resulullah (sav) onu bir seriyyeye gönderdiği esnada nazil oldu. HadisNo : 559 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Size ne oluyor da, "Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lutfet" diyen zavallı çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?" (Nisa 75) ayetiyle ilgili olarak şunu söyledi: "Annem ve ben burada ifade edilen "zavallılar" arasında idik. HadisNo : 560 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Buhari`nin bir rivayetinde şöyle denmiştir: İbnu Abbas (ra): "Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı erkek, kadın ve çocuklar müstesna" (Nisa, 98), ayetini tilavet buyurduktan sonra: "Ben ve annem Allahu Teala`nın mazur addettiklerindendik, ben çocuklardan, annem kadınlardan mazurdu" dedi. HadisNo : 561 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Abdurrahman İbnu Avf ve bir kısım arkadaşlar, Mekke`de Hz. Peygamber (sav)`e gelerek şöyle dediler: "Biz müşrik iken izzet ve itibarı olan kimselerdik. Müslüman olduktan sonra zelil duruma düştük. (Müsaade edin müşriklere karşı koyalım). Hz. Peygamber (sav) onlara: "Ben affetmekle emrolundum. Sakın müşriklerle mücadeleye kalkmayın" dedi. Ancak, Medine`ye hicretten sonra Cenab-ı Hakk cihad emretti. Bu sefer onlar durakladılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Kendilerine: "Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin" denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah`tan korkar gibi hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar te`hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki; "Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah`a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77). HadisNo : 562 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Harice İbnu Zeyd Hadis : Zeyd İbnu Sabit (ra)`i şöyle derken dinledim: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır" (Nisa, 93) ayeti, Furkan süresindeki "Onlar, Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar. Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." (Furkan 68) ayetinden altı ay kadar sonra nazil oldu." Nesai merhumun bir rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir" ayeti indiği zaman (ayette ifade edilen şiddet sebebiyle) çok korktuk. Bunun üzerine (bize rahatlık getiren) Furkan süresindeki "Onlar, Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar..." ayeti nazil oldu." HadisNo : 563 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Sa`id İbnu Cübeyr Hadis : İbnu Abbas (ra)`a: "Bir mü`mini kasden öldürenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da bana "Hayır!" diye cevap verdi. Ben de kendisine, Furkan süresindeki : "Onlar ki Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana kıymazlar... Ancak tevbe eden, inanıp, yararlı iş işleyenlerin, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum. Bana şu cevabı verdi. "Senin okuduğun ayet Mekke`de nazil olmuştur. Onu Medine`de nazil olan: "Kim bir mü`mini kasden öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti neshetmiştir." HadisNo : 564 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Şu ayet; "Onlar Allah`ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Bunları yapan, günaha girmiş olur. Kıyamet günü azabı kat kat olur, orada alçaltılarak ebedi kalır" (Furkan 68-69) ayeti Mekke`de nazil olduğu zaman müşrikler şöyle dediler: "İslamiyet bize ne bahsediyor? (Hep azab vaad etmekte. Zira) biz Allah`a şirk günahını işledik. Allah`ın haram ettiği cana kıydık,diğer bir çok kötülüklere bulaştık." Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyenler var ya, işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder" (Furkan 70). Bir rivayette şu ziyade var. "Kim İslam`a girer ve onu idrak eder, sonra da katil olursa onun tevbesi kabul olmaz" HadisNo : 565 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Hadis : Ebu Davud`dan gelen bir rivayette de şöyle denmektedir: "Kim kasıtlı olarak bir mü`mini öldürürse, onun günahını hiçbir şey ortadan kaldırmaz." HadisNo : 566 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Hadis : Nesai ve Tirmizi`den gelen bir rivayette şöyle denir: "İbnu Abbas (ra)`a, bir mü`mini kasıtlı olarak öldürüp sonra tevbe edip, imana giren, güzel ameller işleyen ve hidayete eren bir kimse hakkında soruldu. Şu cevabı verdi: "Buna nasıl tevbe olur? Ben Hz. Peygamber (sav)`i şöyle söylerken işittim: "Maktul, avurtları kana bulanmış olan katile asılı olarak getirilir. Katili şöyle şikayet eder: "Ey Rabbim, buna sor bakalım beni niçin öldürdü, suçum ne idi?" İbnu Abbas (ra) ilave etti: "Allah`a kasem olsun, Allah bu hükmü indirdi, fakat neshetmedi." Bu Nesai`nin rivayetidir. HadisNo : 567 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ebu Miclez Hadis : "Kim bir müzmini kasden öldürürse cezası içinde ebedi kalacağı cehennemdir" ayeti hakkında şöyle söylemiştir: "Evet, bu cürmün cezası budur. Ancak, Allah dilerse onun bu cezasını affeder." HadisNo : 568 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Müslümanlardan bir grup, (gazve sırasında) sürüsünü otlatan bir kimseye rastladılar. Adam, onlara es-selamu aleyküm diyerek (İslami adaba uygun) selam verdi. Ama onlar adamı yakalayıp öldürdüler ve sürüsüne elkoydular. Bunun üzerine şu ayet indi: "Ey iman edenler: Allah yolunda cihada çıktığınız zaman (meselelerin) tam bir açıklanmasını bekleyin. Size (Müslümanca) selam verene, dünya hayatının (geçici) menfaatini arayarak, "sen mü`min değilsin" demeyin. İşte Allah`ın katında birçok ganimetler vardır. Evvelce siz de böyle iken Allah size lütfetti..." (Nisa, 94). İbnu Abbas ayeti okudu ve ayette geçen ve Nafi` kıraatına göre es-selem olan kelimeyi es-selam olarak kıraat buyurdu. HadisNo : 569 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Hadis : Tirmizi`den gelen rivayette şöyle denir: "Benu Süleym`den bir kimse, Resulullah (sav)`ın ashabından bir gruba uğradı. Adamın beraberinde sürüsü vardı. Gruba selam verdi. Ancak onlar: "Bu adam kendisini size karşı emniyete almak için böyle (İslamca) selam verdi. (Bu Müslüman değildir) dediler ve kalkıp adamı öldürüp sürüsüne el koydular. Sürüyle birlikte Resulullah (sav)`a geldiler. Ancak haklarında Cenab-ı Hakk vahiy inzal buyurdu." HadisNo : 570 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) Hz. Mikdad (ra)`a: "Bir kimse içinde yaşadığı kafirlere karşı imanını gizler, (sen karşılaştığın zaman) imanını açığa vurursa (sakın öldürme. Bu hayatını kurtarmak için mü`minim dedi, diyerek onu) öldürecek olursan (cinayet işlemiş olursun). Nitekim, Mekke`de iken, bir zamanlar sen de imanım gizlemiştin" HadisNo : 571 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Mü`minlerden özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savaşına katılanlara uygulayarak şöyle demiştir: "Bedir savaşına gitmeyip (evlerinde) oturanlarla ona katılanlar bir olmaz" (Bu rivayet Buhari`ye aittir). Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade var: Bedir Gazvesi olduğu zaman Abdullah İbnu Cahş ve İbnu Ümmi Mektum: "Ey Allah`ın Resulü, biz amayız, bize bir ruhsat var mı?" dediler. Bunun üzerine şu ayet indi: "İnsanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vaadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder." (Nisa, 95-96). HadisNo : 572 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : el-Bera Hadis : "Mü`zminlerden oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil olduğu zaman Hz. Peygamber (sav) Zeyd (ra)`i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sırada İbnu Mektum gözlerinin ama oluşundan yakınıyordu. Bunun üzerine ayetin devamında özür sahipleri istisna edildi: "Mü`minlerden, özür sahibi olmaksızın (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla savaşanlar bir olmaz." HadisNo : 573 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Muhammed İbnu Abdirrahman Hadis : Etbauttabiin`den Muhammed İbnu Abdirrahman anlatıyor: Abdullah İbnu Zübeyr`in hilafeti sırasında Şamlılara karşı gönderilmek üzere) Medine halkından askeri bir birlik teşkili kararlaştırıldı. Birliğe de yazıldım. Bu esnada İbnu Abbas (ra)`ın azadlısı İkrüne ile karşılaştım, durumu ona anlatmıştım. Bu sefere katılmayı bana şiddetle yasakladı. Sonra da şunu anlattı: "İbnu Abbas (ra) bana haber verdi ki: "Müslümanlardan bir grup (Resulullah (sav) devrinde) müşriklerle beraberdi ve onların sayılarını artırıyorlardı. Müşriklere atılan ok, bazan gelip onlardan birine isabet edip öldürdüğü oluyordu. Kılıç darbeleriyle hayatlarını kaybedenler de vardı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Kendilerine yazık edenlerin canlarını melekler aldıkları zaman onlara: "Ne yaptınız bakalım?" deyince, "Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik" diyecekler" melekler de: "Allah`ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler, onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir" (Nisa, 97). HadisNo : 574 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "...Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur. Fakat bütün ihtiyat tedbirlerini alın..." (Nisa, 102) ayeti "Abdurrahman İbnu Avf (ra) hakkında, o yaralı iken nazil oldu" demiştir. HadisNo : 575 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ya`la İbnu Ümeyye Hadis : Ömer İbnu`l-Hattab (ra)`a: Ayet-i kerime`de: "Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kafirlerin size fenalık yapacağından endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Şimdi ise halk emniyet içerisinde, buna rağmen, sefer halinde niye namaz kasrediliyor (kısaltılıyor)" diye sordum. Bana şu cevabı verdi:"Senin gibi, ben de aynı şekilde merak ederek bu meselede Resulullah (sav)` sormuştum. Bana şu açıklamayı yapmıştı: "Namazın kısaltılması, Allah`ın sizlere yaptığı bir sadakadır. Rabbinizin sadakasını kabul edin." HadisNo : 576 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ümeyye İbnu Abdillah İbnu Halid Hadis : Abdullah İbnu Ömer (ra)`e şöyle demiştir: " Cenab-ı Hakk ayet`i kerimede: "Kafirlerin size fenalık yapacağından endişe ederseniz, namazdan kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) diyerek (savaş ve korku halinde) kısaltmaya izin verdiği halde, seferde namaz neye dayanılarak kısaltılır?" İbnu Ömer (ra) şu cevabı verdi: Ey kardeşimoğlu! Bizler hep dalalette iken Reshulullah (sav) bize geldi ve dinimizi öğretti. Bize öğrettikleri arasında namazı sefer sırasında iki rekat kılmak da var" Nesai`de yer alan rivayet [Taksiru`s-Salat Fi`s-Sefer 1 (3, 117)] bu manadadır. Hadisin lafzen bu şekli Nesai`nin es-Sünenü`l-Kübra`da yer almış olabilir. HadisNo : 577 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Katade İbnu`n-Nu`man Hadis : Kendilerine Benu Übeyrik denen bizden bir aile halkı vardı. Ferdlerinin isimleri Bişr, Büşeyr ve Mübeşşir idi. Büşeyr münafık bir kimseydi. Şiir düzer, Resulullah (sav)`in ashabını (ra) hicveder, sonra da bu şiiri bir Arab`a nisbet edip: Falanca şöyle dedi, fişmekanca böyle dedi (diye onlardan naklederek kendi yazdığı hicviyeleri okurdu). Resulullah (sav)`ın ashabı bu şiirleri duyunca tanırlar ve: "Allah`a kasem olsun bu şiiri şu habis heriften başkası söylemez -ravi şüphe ediyor: "şu habis herif" mi derlerdi, yoksa "şu herif mi derlerdi diye- " onu mutlaka İbnu`l-Übeyrik söyledi" derlerdi. Bu aile, cahiliye devrinde de İslam döneminde de hep fakir ve ihtiyaç içinde kaldı. O zaman Medine`de halkın gıdasını hurma ve arpa teşkil ediyordu. Kişi zenginse, beyaz un tüccarı geldiği vakit, o undan satın alır, böylece zenginliğini izhar ederdi. Fakirlerin yiyecekleri ise hurma ve arpa idi. Bir seferinde Şam`dan bir tüccar geldi. Amcam Rifa`a İbnu Zeyd bir yük beyaz un aldı. Onu meşrübe denen tenezzüh odasına koydu. Meşrübesinde silah, zırh ve kılınç vardı. Bir gece evine giren hırsızlar meşrübeyi yarıp yiyecek, silah orada ne varsa alıp götürdüler. Sabah olunca amcam Rifa`a bana uğradı ve: "Ey yeğenim, geceleyin evime hırsız girmiş, meşrübemizi yardılar, silah, yiyecek ne varsa götürdüler" dedi. Biz de mahallede bir araştırma yaptık, soruşturduk. Bize: "Bu gece Benu Ubeyrik`leri gördük, ateş yakıyorlardı. Gördüklerimizin bir kısmı mutlaka sizin yiyecekleriniz idi" dediler. Biz mahallede soruşturma yaparken, Benu Übeyrik de: "Allah`a kasem olsun, biz (bu işin faili olarak) dostunuz Lebid İbnu Sehl`i görüyoruz" dediler. Lebid İbnu Sehl bizden birisiydi, salih ve Müslüman bir kimseydi. Lebid onların sözünü işitince kılıncını çekti: "Yani ben mi çaldım? Allah`a yemin olsun ya bu hırsızlığı açıklayacaksınız ya da bu kılınçla sizi deşeliyeceğim" dedi. Onlar: "Be adam senden bize ne, sen kim, hırsızlık kim" diye lafi çevirdiler. Mahallede iyice soruşturuyorduk. Sonunda hırsızlığı bunların yaptığı hususunda şüphemiz kalmadı. Amcam bana: "Ey yeğenim, Resulullah (sav)`a kadar gidip, durumu anlatmaz mısın?" dedi. Ben de O`na gelip: "Bizden bir aile zalimlik yaptı, amcam Rifaa`yı hedef kılıp meşrübesini yardılar, içinde silah, yiyecek ne varsa aşırdılar. Hiç olmazsa silahımızı iade etsinler, yiyeceğe ihtiyacımız yok, onu istemiyoruz" dedim. Resulullah (sav) "Ben bunu emredeceğim" dedi. Benü Übeyrik bunu duyunca, Esir İbnu Urve adındaki adamlarına gelip bu hususta kendisiyle konuştular. Mahalle halkından bir grup bu meselede ittifak edip: "Ey Allah`ın Resulü, Katade ve amcası bizden salih ve Müslüman bir aile halkını hedef alıp hiçbir delil ve hüccete dayanmadan iftira atıp hırsız diyor" dediler. Katade: "Ben de Resulullah (sav)`a gidip kendisiyle konuştum. Bana: "Müslüman ve salih oldukları söylenen bir aileyi hedef yapıp delil ve hüccet olmadan hırsızlıkla mı itham ediyorsun?" dedi. Ben de oradan ayrılıp eve döndüm. "Keşke bir çok malım gitseydi de bu hususta Resulullah (sav)`a söylememiş olsaydım" diye içten temenni ettim. Derken amcam geldi ve "Yeğenim ne yaptın?" diye sordu. Resulullah (sav)`a bana söylediklerini anlattım. Amcam bana: "Allah yardımcımızdır" dedi. Aradan çok geçmeden şu ayet indi: "(Ey Muhammed!) Doğrusu insanlar arasında Allah`ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye Kitab`ı sana hak olarak indirdik; hakkı gözet, hainlerden taraf (yani Benü Übeyrik tarafında) olma. (Katade`ye söylediğin söz için) Allah`tan mağfiret dile. Allah bağışlar ve mağfiret eder. Kendilerine hainlik edenlerden yana uğraşmaya kalkma. Allah hainlikte direnen suçluyu sevmez. Allah`ın razı olmadığı sözü gece kurarlarken onu insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah`tan gizlemiyorlar. Allah işlediklerinin hepsini bilmektedir. İşte siz, dünya hayatında onları müdafaa ediyorsunuz, ama kıyamet günü onları Allah`a karşı kim müdafaa edecek? Veya onların vekaletini kim üzerine alacak? Kim kötülük işler, kendine yazık eder de sonra da Allah`tan bağışlanma dilerse Allah`ı mağfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" (yani "Eğer onlar tevbe ederse Allah onları bağışlayacaktır"). "Kim günah işlerse bunu ancak kendi aleyhine yapmış olur. Allah bilendir, Hakimdir. Kim yanılır veya suç işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur" (Lebid`e söyledikleri söz). "Ey Muhammed! (Eğer sana Allah`ın bol nimeti ve rahmeti olmasaydı onlardan birtakımı seni sapıtmaya çalışırdı. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmiş, sana bilmediğini öğretmiştir. Allah`ın sana olan nimeti ne büyüktür. Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı ve insanların arasını düzeltmeyi gözeten kimseler müstesna, onların gizli toplantılarının çoğunda hayır yoktur. Bunları Allah`ın rızasını kazanmak için yapana büyük ecir vereceğiz" (Nisa, 104-114). Bu ayetler nazil olunca Resulullah (sav)`a silahlar getirildi. Resulullah (sav) onları Rifaa`ya geri verdi. Katade devamla dedi ki: "Ben silahı amcama getirip verdim. Amcam cahiliye devrinde yaşlanmış veya (ravilerden Ebü İsa`nın tereddüdüne göre) gözleri çok zayıf gören bir ihtiyardı. Bu sebeple ben onun Müslümanlığını biraz karışık görüyordum. Ne var ki silahı kendisine teslim ettiğim zaman bana: "Ey yeğenim, bunu Allah için bağışladım" dedi. O zaman anladım ki, imanı sağlammış. Yukandaki ayetler inince Büşeyr, müşriklere iltihak etti. Gidip Sülafe Bintu Sa`d İbni Sümeyye`ye misafir oldu. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra, Peygamberden ayrılıp, inananların yolundan başkasına uyan kimseyi, döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir. Allah kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah`a ortak koşan derin bir sapıklığa sapmış olur." (Nisa, 115-116). Büşeyr, Sülafe`nin yanına misafir olarak inince, Resulullah (sav)`ın şairi Hassan İbnu Sabit (ra) kadını taşlayıcı şiirler yazdı. Bunlar kulağına gelince, Sülafe, Büşeyr`in havıdını başının üzerine koyup götürdü ve sel yatağına fırlattı. Sonra kendisine şunu söyledi: "Defol! Bana Hassanın şiirini hediyeden başka bir hayır getirmedin" HadisNo : 578 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : "Kim fenalık yaparsa cezasını görür. Kendisine Allah`tan başka ne dost ne de yardımcı bulur" (Nisa 123) mealindeki ayet nazil olduğu zaman, Müslümanları çok ciddi bir kedere sevketti. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle tavsiye etti: "Amellerinizde orta yolu ve doğruyu bulmaya çalışın. Mü`mine musibet nevinden her ne ulaşır ise günahlarına bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hadise olmuş, ayağına batan bir diken olmuş farketmez" (Bu metin Müslim`in metnidir. Tirmizi`nin rivayetinde şu ziyade var: "Ayet(in hükmü) Müslümanları çok üzdü. Resulullah (sav)`a şikayet ettiler. Resulullah (sav) şunu söyledi...") HadisNo : 579 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ebu Bekir es-Sıddık Hadis : Ben Resulullah (sav)`ın yanında oturuyor idim. O`na şu ayet indirildi: "Kim fenalık yaparsa cezasını görür. Kendisine Allah`tan başka ne dost ne de yardımcı bulur" (Nisa, 123). Resulullah (sav): "Bana inen bir ayeti sana okutayım mı?"dedi. Ben: "Pek tabii" dedim. Bana onu okuttu. Sanki belimin ayrıldığını hissettim ve o yüzden gerindim. Resulullah (sav) "Neyin var, ne oldu Ey Ebu Bekr?" diye sordu. "Annem babam sana feda olsun Ey Allah`ın Resulü" dedim, "hangimiz kötü amelde bulunmaz ki, demek hepimiz işlediklerimiz yüzünden cezalandırılacağız ha?" diye üzüntümü ifade ettim. Resulullah (sav) şu açıklamayı yaptı: "Ey Ebu Bekr, sen ve mü`minler, bunlar sebebiyle dünyada cezalandırılıyorsunuz. Öyle ki Allah`a kavuştuğunuz zaman sizde günah kalmaz. Diğerlerine gelince onlarınkiler biriktirilir, kıyamet günü cezaları toptan verilir." HadisNo : 580 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : Ali İbnu Zeyd Hadis : Annesinden anlatıyor: Annesi Hz. Aişe (ra)`e Cenab-ı Hakk`ın şu ayetinden: "...İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar" (Bakara, 284) ve keza: "Kim fenalık yaparsa cezasını görür" (Nisa 123) ayetinden sordu. Hz. Aişe şu cevabı verdi: "Benim Resulullah (sav)`tan bu hususta sorduğum günden bu yana kimse meseleyi bana sormadı. Resulullah (sav) şöyle cevap vermişti: "Bu, Allah`ın hastalık ve kazadan tut, cebine koyduğu basit bir eşyanın kaybıyla duyduğu üzüntüye varıncaya kadar maruz kaldığı musibetlerle kulunu (dünyada) cezalandırmasıdır. Böylece kul, peyderpey günahlarından arınmış olarak çıkar, tıpkı ham altının körükten saf kızıl çıktığı gibi" HadisNo : 581 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nisa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Şevde validemiz (ra) Resulullah (sav)`nın kendisini boşayacağından korkarak: "Beni boşama, nikahın altında tut, benim sıramı Aişe alsın" dedi. Resulullah (sav) da öyle yaptı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Eğer kadın, kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse, aralarında anlaşmaya çalışmalarında kendilerine bir engel yoktur. Anlaşmak daha hayırlıdır..." (Nisa, 128). "Her ne üzerine anlaşılırsa o caizdir" HadisNo : 582 [next]
Nuh Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nuh Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Nuh (a.s.) kavminde mevcut olan putlar sonradan Araplara intikal etmiştir. Şöyle ki: Vedd adındaki put Devmetu`l-Cendel`de idi ve Kelb kabilesine aitti. Süva` adındaki put Hüzeyl`in idi. Yeğüs adındaki put Murad kabilesine aitti. Sonra Benu Gutayf`ın oldu, Sebe`ye yakın Curf nam mevkideydi. Yeuk, Hamedan`a aitti. Nesr, Himyer`in, Al-i Zi`l-Kela`ın idi. Bu put isimleri aslında Nuh kavmindeki salih kimselere aitti. Şeytan bu salihler ölünce kavimlerine şu telkini yaptı: "Salih kişilerinizin oturmuş oldukları yerlere (onların hatırasına dikitler dikin ve bunlara onların isimlerini verin". Halk bu telkine uyup, söyleneni yaptı. Bidayette tapınma yoktu. Ancak ne zaman ki bunlar helak olup gittiler ve haklarındaki bilgi de unutuldu, bu putlara tapınmaya başladılar." HadisNo : 845 [next]
Nun (Kalem) Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nun (Kalem) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Pek kaba, bir de kulağı kesik" (Kalem 13) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yapmıştır: "Burada zikredilen kimse Kureyş`ten bir adamdır, onun kulağında, koyun kulağındaki kesiklik gibi bir kesiklik vardı." HadisNo : 843 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nun (Kalem) Suresi Ravi : Ebu Said Hadis : Resulullah (sav)`ı dinledim, "Baldırların açılacağı, kendilerinin secdeye davet edileceği gün..." (Kalem 42) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle diyordu: "Rabbimiz baldırını açar, her mü`min erkek ve her mü`min kadın O`na secde eder. Dünyada iken kendisine riya ve gösteriş olarak secde edenler geri kalırlar. Onlar da secde etmeye kalkarlar, ancak sırtları bükülmeyen yekpare bir tabakaya dönüşür (ve secde edemezler)." HadisNo : 844 [next]
Nur Suresi (8 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : Amr İbnu Şu`ayb Hadis : Ravi, babası, dedesi tarikiyle rivayet ediyor: Kendisine Mersed İbnu Ebi Mersed denen bir zat (ra) vardı. Mekke`den Medine`ye esir taşırdı. Mekke`de Anak adında fahişe bir kadın bu adamın dostu idi. Mekkeli esirlerden birine, kendisini götürmeyi vaadetmişti. (Şimdi hikayesini kendisinden dinleyelim): Mersed der ki: Mekke`ye geldim, Mekke`nin duvarlarından birinin gölgesine mehtaplı bir gecede indim. Derken Anak geldi, duvarın dibindeki gölgemin karaltısını gördü. Yanıma gelince beni tanıdı ve: "Mersed`sin değil mi?" dedi. Ben: "Evet Mersed`im" dedim. "Merhaba, hoş geldin, gel yanımızda geceyi geçir!" dedi. Ben: "Hayır, ey Anak, Allah zinayı haram etti" dedim. Kadın: "Ey çadır ahalisi, bu adam esirlerinizi götürüyor!" diye bağırdı. Kaçtım. Beni sekiz kişi takip etti. Handeme Dağı`nın yolunu tuttum, bir mağaraya girdim. Takipçiler arkamdan gelip mağaranın ağzını tuttular. Tepemden üzerime bevlettiler. Sidikleri başıma isabet etti. Ancak Allah, onların beni görmelerine mani oldu. Sonra dönüp gittiler. Ben de arkadaşımın yanma döndüm. Onu sırtlandım. Ağır birisiydi. Mekke`nin dışındaki İzhir denen mevkiye geldim. Orada demir bukağılarını çözdüm. Onu sırtımda taşıyordum. Beni çok yormuştu. Nihayet Medine`ye geldim. Resulullah (a.s.)`ın huzuruna çıktım: "Ey Allah`ın Resulü, Anak`la evleneyim mi?" dedim. Resulullah (sav) cevap vermedi. Sonra şu ayet indi: "Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir..." (Nur, 3). Bu vahiy üzerine Resulullah (sav) bana: "Ey Mersed, zina eden erkek ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir, onunla evlenme!" dedi. HadisNo : 716 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hilal İbnu Ümeyye (ra) Resulullah (sav)`ın yanında, hanımının Şerik İbnu Şahma ile zina yaptığını söyledi.Resulullah (sav): "Ya delil getirirsin veya sırtına hadd tatbik edilir" dedi. Hilal: "Ey Allah`ın Resulü! Birimiz, hanımı üzerinde bir adam görse, koşup delil mi arayacak?" dedi. Resulullah (sav) önceki sözünü tekrar ediyordu: Ya delil getirirsin ya da sırtına had uygulanır." Bunun üzerine Hilal: "Seni hak üzerine gönderen Zat`a kasem olsun doğruyu söylüyorum. Mutlaka Allah sırtımı hadden kurtaracak bir vahiy gönderecektir" dedi. Cibril (a.s.) indi ve şu vahyi indirdi: "Karılarına zina isnad edip de kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, kendisinin doğru sözlülerden olduğuna Allah`ı dört defa şahid tutmasıyla olur. Beşincisinde eğer yalancılardan ise Allah`ın lanetinin kendisine olmasını diler" (Nur 6-7). Resulullah (sav) oradan ayrıldı. Onlara adam gönderdi. Hilal geldi (lanet okuyarak) şehadette bulundu. Resulullah (sav): "Allah biliyor ki, ikinizden biriniz yalancısınız, tevbekar olanınız var mı?" dedi. Sonra kadın kalktı, o da şehadetde bulundu. Kadın beşinci şehadette iken kadını durdurdular ve: "Beşince şehadet, (yalancı olduğun takdirde) şiddetli azab gerektirir" dediler. İbnu Abbas der ki: Bunun üzerine kadın durakladı ve sükut etti. Öyle ki, yeminden rücü edeceğini sandık. Sonra: "Hayır, vallahi kavmimi bundan böyle mahcup hale düşürmeyeceğim" dedi ve yeminini tamamladı. Resulullah (sav): "İyi bakın, eğer bu kadın gözleri sürmeli, kabaları iri, bacakları kalın bir çocuk doğurursa bilin ki bu çocuk Şerik İbnu Sahma`dandır" buyurdu. Gerçekten de bu evsafta bir çocuk doğurdu. Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle söylediler: "Eğer, Allah`ın Kitabı`nda kadının yemini ile haddin düşeceği hususunda hüküm gelmemiş olsaydı, (çocuktaki bu benzerlikten hareketle kadının zaniliğine hükmederdim ve) onun benden göreceği vardı." HadisNo : 717 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : Zühri Hadis : Urve ve başkalarından almış olarak Hz. Aişe`nin şu rivayetini nakleder: Hz. Aişe (ra) buyurmuştur ki: "Resulullah (sav) bir sefere çıkacağı zaman kadınları arasında kur`a çeker, kur`a kime çıkarsa onu beraberinde sefere götürürdü. Bir sefer sırasında da benim okum çıktı ve yolculuğuna ben refakat ettim. Bu sefer, örtünme emri geldikten sonra idi. Ben yol sırasında deve sırtında giden bir mahmil içinde taşınıyordum. Konak yerlerinde de onun içinde iken iniyordum. Resulullah (sav)`ın o gazvesi sona erinceye kadar hep böyle yol aldık. Nihayet geri döndü ve Medine`ye yakın bir yerde konakladık. Geceleyin bir müddet kaldıktan sonra dönüş emri verildi. Dönüş emri çıktığı sırada ben kalkıp (kaza-yı hacet için tek başıma) ordudan ayrılıp gittim, ihtiyacımı gördükten sonra bineğime geri geldim. O sırada göğsümü yokladım. Yemenin göz boncuğundan yapılmış gerdanlığım kopmuştu. Aramak üzere geri döndüm. Onu aramak beni epeyce oyaladı. Benim bineğimle meşgul olan askerler gelip mahmilimi deveme yüklemişler. Zannetmişler ki ben mahmilin içindeyim. O zamanlar kadınlar çok hafifti. Az yedikleri için şişman değillerdi. Askerler mahmilimi kaldırırken hafifliğine şaşırmayıp yüklemişler. Ben zaten küçük yaşta bir kadındım: Hülasa devemi sürüp gitmişler. Ordu gittikten sonra gerdanlığımı buldum. Ordugaha geri döndüğüm zaman kimseyi bulamadım. Herkes gitmişti. Önce bulunduğum yere geldim. Beni bir müddet sonra kaybetmiş olduklarını farkederek aramaya geleceklerini düşündüm. Bu halde iken uyku bastırmış ve uyuyup kalmışım. Safvan İbnu Muattal es-Sülemi -ki bilahere (Zekvan`da ikamet ederek) Zekvani unvanını da almıştır- (geri gözcülüğü vazifesiyle) ordugahın gerilerinde geceyi geçirmişti. Sabah olunca benim menzilden geçerken uyuyan bir insan karaltısı görerek yanıma geldi. Görür görmez beni tanıdı. Zira örtünme emri gelmezden önce beni görmüştü. Ben onun istirca sesiyle "İnna lillah ve inna ileyhi raci`un = Biz Allah`ın kullarıyız ve Allah`a dönüp varacağız" uyandım. Derhal başörtümle yüzümü örttüm. Allah`ma kasem olsun bana tek kelime konuşmadı, istircaından başka bir tek sözünü de işitmedim, indi ve devesini ıhtırdı. Binmem için devenin ön ayaklarına ayağıyla bastı. Ben de bindim. Devemi önden çekti, böylece yol aldık. Ordu bir yerde konakladığı sırada onlara yetiştik. (Gecikme hadisesini iftira vesilesi yaparak) benim yüzümden helak olanlar oldu. Bu işte en büyük vebal de Abdullah İbnu Ubey İbni Selül`e düşmüştü. Medine`ye geldiğimiz zaman bir ay kadar hasta yattım. Meğer bu esnada iftira edenlerin dedi-koduları herkesi meşgul ediyormuş. Benim ise hiçbir şeyden haberim olmadı. Ancak bir husus bende kuşku uyandırmıştı. Resulullah (sav)`da, başka zaman hastalanınca gördüğüm iltifat ve alakayı göremiyordum. Yanıma girip selam veriyor, sonra da: "Şu sizinki nasıl?" deyip çıkıyordu. Bu davranışından biraz işkilleniyordum ama yine de (ortalığı saran) fitneden bihaberdim. Bu halde nekahet devresine girdim. Bir gece, ben ve Ümmü Mistah o zaman için hela olarak kullandığımız menası (denen çukurların bulunduğu semte) doğru gitmiştik. Biz buraya, geceden geceye çıkardık. (Hicab ayetinden sonra) evlerde helalar inşa edilince çıkmaz olduk. Bundan önce biz de, eski Arapların def-i hacetteki usulüne uyuyorduk. Ben ve Ümmü Mistah -ki bu kadın Ebu Rühm İbnu Muttalib İbni Abdi Menaf`ın kızıdır- böylece yürüdük. Onun annesi Ebu Bekri`s-Sıddik`in teyzesi olan Sahr İbnu Amir`in kızıdır. Oğlu da Mistah İbnu Üsase İbnu Ubad İbni`l-Muttalib`dir. İşimiz bittikten sonra yürüyorduk. Ümmü Mistah, ayağı örtüsüne takılarak düştü. Kadın (böyle can yakıcı durumlarda soylemnesi adet olan "düşmanın helak olsun" demedi): "Mistah helak olsun!" diye (oğluna) beddua etti. Ben kadına: "Amma da yaptın!" Bedir gazvesine katılan bir kimseye beddua ediyorsun ha!" dedim. "Anacığım! onun ne söylediğini işitmedin mi?" dedi. "Ne söylemiş ki?" dedim. Bunun üzerine iftiracıların söylediklerini bir bir anlattı. Hastalığıma yeni hastalık katıldı. Eve dönünce, Resulullah (sav) yanıma girdi ve: (İsmimi söylemeden) "Adamınız nasıl." dedi. Ben: "Ebeveyninim yanına gitmeye izin ver" dedim. Ben, haberin aslını annemle babamdan işitmek istiyordum. Resulullah (sav) izin verdi, ben de ebeveyninim yanma geldim. Anneme: "Ey anneciğim, halk arasında söylenen bu sözler nedir?" dedim. "Ey kızım! Sen bu meseleyi büyütme. Allah`a kasem olsun güzel ve kocasının yanında sevgili olan, birçok kumaları (ortak) bulunan bir kadın hakkında her zaman çok dedikodu ederler" dedi. Ben: "Sübhanallah, demek halk böyle söylüyor ha!" dedim. O gece sabaha kadar hiç durmadan ağladım. Ne gözümün yaşı dindi, ne de gözüme uyku girdi. Sabah oldu, ben hala ağlıyordum. Resulullah (sav) o gün Ali İbnu Ebi Talib`i ve Üsame İbnu Zeyd (ra)`i çağırmıştı. Benimle ilgili vahyin gecikmesi üzerine ailesiyle ayrılma hususunda onlarla istişare ediyordu. Üsame (ra), ehlinin suçsuzluğu hususunda onlara karşı içinde beslediği sevgiye dayanarak, bildiği hususu şöyle dile getirmişti: "Ey Allah`ın Resulü! Onlar zevcelerinizdir. Allah`a kasem olsun, onlar hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz." Ali İbnu Ebi Talib de şöyle demişti: "Ey Allah`ın Resulü, Allah sana darlık vermez. Ondan başka kadın çoktur. Sen cariyene sor, (onun halini o daha iyi bilir), sana gerçeği haber verir." Resulullah (sav) bu tavsiye üzerine cariyemiz Berire`yi çağırdı ve: "Ey Berire, söyle! Aişe`de sana şüphe verici bir husus gördün mü?" diye sordu. Berire: "Hayır! Seni hak üzerine peygamber olarak gönderen Zat-ı Zülcelal`e yemin olsun, ben onda fena bulduğum bir şey görmedim. Ayıplanabilecek tek gördüğüm şey şudur: "Yaşı genç olduğu için, ailesi için yoğurduğu hamurun üzerine uyur, bu sırada gelen keçi, hamurdan yerdi." (Bu soruşturma sonunda) Resulullah (sav) kalkıp mescidde bir hutbe okur. Bu iftirayı ilk defa çıkaran Abdullah İbni Ubey İbni Selül hakkında söz etmekten özür dileyerek, minberde şunları söyler: "Ehlim hakkında bana sıkıntı veren adamı cezalandırmada, intikamımı almada bana kim yardım edecek? Allah`a yemin olsun ehlim hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Adı iftiraya karıştırılan bir adamdan söz ettiler. Onun hakkında da hayırdan başka bir şey bilmiyorum. O ailemin yanına ben olmayınca hiç girmemiştir." Resulullah (sav)`ın bu sözleri üzerine (Evs kabilesinin reisi) Sa`d İbnu Muaz (ra) kalktı ve: "Ey Allah`ın Resulü! Allah`a yemin olsun biz ondan senin intikamını alırız! Eğer Evs kabilesindense boynunu vururuz. Hazreçli kardeşlerimizden ise, bize sen emredersin, biz emrini aynen yerine getiririz!" dedi. Hazreç kabilesinin reisi olan Sa`d İbnu Ubade ayağa kalktı. Sa`d aslında salih bir kimseydi. Ancak (Sa`d İbnu Muaz`ın konuşmasından alınarak) kabile hamiyet ve gayretine kapılmıştı. Sa`d İbnu Muaz`a dönerek şu sert cevabı verdi: "Vallahi sen yalan söylüyorsun! Sen onu (Abdullah İbnu Ubey İbnu Selül`ü) öldüremezsin. öldürtmeye gücün de yetmez." (Ensar`ın ileri gelenlerinden) Useyd İbnu Hudayr (ra) -ki bu zat da Sa`d İbnu Muaz`ın amcaoğludur- kalkarak Sa`d İbnu Ubade`ye çıkıştı: "Allah`a yemin olsun yalan söyleyen sensin. Onu mutlaka öldürürüz. (Abdullah İbnu Ubey`e arka çıkıyorsan) sen de münafıksın, münafıklar hesabına kavga ediyorsun!" Derken (Ensar`ın iki kabilesi) Evs ve Hazreç ayağa kalkmışlar ve Resulullah (sav) daha minberde iken, birbirlerine girmeye ramak kalmıştı. Resulullah (sav) sükuneti sağlayıncaya kadar gayret sarfetmiş ve minberden inmişti. Ben o gün de ağladım. Ne gözümün yaşı dindi, ne de gözüme uyku girdi. Müteakip gece de hep ağladım: Ne gözümün yaşı dindi ne de bir parça olsun uykum geldi. Sabahleyin annem ve babam yanıma geldiler. Böylece ben, iki gece bir gündüz aralıksız ağlamıştım. Öyle ki artık ağlamaktan ciğerlerim parçalanacak diye düşünüyordum. Onlar yanımda oturuyorlar, ben de ağlamaya devam ediyordum. Derken Ensar`dan bir kadın izin istedi. Ona, gir dedim. Yanıma oturup o da benimle ağlamaya başladı. Biz bu halde iken Resulullah (sav) girdi. Sonra oturdu. Hakkımda söylenen şeyler söyleneliden beri yanımda hiç oturmamıştı. Bu arada bir ay geçmiş ve meselemle ilgili herhangi bir vahy gelmemişti. Resulullah (sav) otururken şehadet kelimesini de getirmişti. Sonra bana şunları söyledi: "Ey Aişe, senin hakkında bana şöyle şöyle sözler ulaştı. Eğer bu dedikodulardan beri isen Allah seni vahiyle tebrie edecektir. Şayet bir günah işledi isen Allah Teala`ya tevbe et. Zira kul bir günah işler, sonra da günahını itirafla tevbe ederse, Allah Teala tevbesini kabul ve affeder." Resulullah (sav) sözlerini tamamlayınca (izdırabımın şiddetinden) gözlerimin yaşı kurudu, artık tek bir damla bile yaş hissetmiyordum. Babama: "Resulullah (sav)`ın sözlerine sen cevap ver" dedim. Babam: "Vallahi Resulullah (sav)`a ne diyeceğimi bilemiyorum" dedi. Anneme yönelerek: "Resulullah (sav)`ın söylediklerine sen bari cevap ver" dedim. Annem de: "Vallahi Resulullah (sav)`a ne söyleyeceğimi ben de bilemiyorum" dedi. Hz. Aişe devamla der ki: "Ben yaşı henüz küçük bir kadındım. Kur`an`dan da fazla okumuyordum. Dedim ki: "Vallahi ben biliyorum ki halkın söyleştiği şeyleri işittiniz. Onlar içinize yer etti ve hep inandınız. Size: "Günahsızım" dedim, inanmıyorsunuz. Yapmadığım bir şeyi size itiraf etsem, -Allah biliyor ki ben ondan beriyim- beni tasdik edeceksiniz. Allah`a kasem olsun, sizinle benim durumumu anlatacak en iyi örnek Hz. Yusuf`un babası ve onun şu sözüdür: "Bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarmıza ancak Allah`tan yardım istenir" (Yusuf, 18). Sonra yüzümü çevirip yatağıma sokuldum. Kasem olsun ben o zaman suçsuz olduğumu biliyordum ve Allah`ın benim suçsuzluğumu te`yid edeceğine inanıyordum. Ancak, kesinlikle, Allah`ın benim hakkımda bir vahiy indireceğini, bunun (kıyamete kadar) okunacağını hiç aklımdan geçirmedim. Ben, kendimi, Allah`ın herhangi bir şekilde tekellüm buyurarak okunacak bir vahiy konusu edilmeye değer bulmuyordum. Ancak, Resulullah (sav)`ın göreceği bir rüya yoluyla Allah`ın beni tebrie edeceğini ümid ediyordum. Allah`a kasem olsun, Resulullah (sav) daha oturmuş olduğu yerden kalkmamış ve ev halkından kimse dışarı çıkmamıştı ki Allah, Resulüne vahiy indirdi: Resulullah (sav)`ı vahiy sırasında her zaman gelen halet istila etti. Sonra da o hal zail oldu. Resulullah (sav) tebessüm içindeydiler. Konuştuğu ilk kelime bana şunu söylemek oldu: "Ey Aişe Allah`a hamdet. Zira, seni tebrie buyurduk" Annem de bana: "Kalk Resulullah (sav)`a teşekkür et!" dedi. Ben ise: "Vallahi hayır, ona teşekkür etmeyeceğim, sadece Allahıma hamdediyorum. Benim suçsuzluğumu Rabbim vahiy buyurdu" dedim. Allah`ın indirdiği vahiy şöyleydi: "Muhammed`in eşine o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden herbirine kazandığı günah karşılığı ceza vardır. İçlerinden elebaşılık yapana ise büyük azab vardır. Onu işittiğiniz zaman, erkek-kadın mü`minlerin, kendiliklerinden hüsnüzanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? Dört şahid getirmeleri gerekmez miydi? İşte bunlar şahid getirmedikçe, Allah katında yalancı olanlardır. Allah`ın dünya ve ahirette size lütuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan ötürü büyük bir azaba uğrardınız..." (Nur 20). (Bir sayfa tutan) on ayeti, Cenab-ı Hakk benim suçsuzluğumla ilgili bu ayetleri indirince, Ebü Bekri`s-Sıddik (ra) -ki Mistah İbnu Üsase`ye akrabalığı ve fakirliği sebebiyle maddi yardımda bulunuyordu- şunu söyledi: "Aişe (ra)`ye bu iftirayı yaptıktan sonra, ona artık bir daha yardım yapmayacağım." Bunun üzerine şu vahiy indi: "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek için yemin etmesinler, affetsinler geçsinler. Allah`ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah bağışlayandır, merhametli olandır" (Nur, 22). Bunun üzerine Ebu Bekri`s-Sıddik (ra): "Evet evet, Allah`a kasem olsun, Allah`ın beni affetmesini çok severim" dedi ve Mistah`a yapmakta olduğu yardımı yapmaya devam etti ve: "Ebediyyen yardımı ondan kesmeyeceğim" dedi. Hz. Aişe (ra) sözlerine devamla dedi ki: Resulullah (sav) tahkik sırasında Zeyneb Bintu Cahş`a da hakkımda sormuş ve: "Ey Zeyneb, bu hususta ne biliyorsun, ne gördün" demişti. O da: "Ey Allah`ın Resulü, ben kulağımı, gözümü işitmediğim, görmediğim şeyden muhafaza ederim. Ben Aişe hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum!" demişti. Zeyneb (ra), Resulullah (sav)`ın zevce-i tahireleri arasında (bazı faziletleri sebebiyle) benimle boy ölçüşen birisiydi. Allah vera ve dindarlığı sebebiyle onu (bu meselede müfteriler tarafında yer almaktan) korudu. Onun kız kardeşi Hamna ise, onunla mücadeleye koyuldu ve helak olan müfteriler arasında helak oldu. Müfteriler arasında Hz. Peygamber (sav)`in şairi Hassan İbnu Sabit (ra) de vardı. Urve der ki: "Hz. Aişe (ra) yanında Hassan`a kötü söz söylenmesinden hoşlanmazdı ve derdi ki: "O şu beyti söyleyen kimsedir: "Babam, babanın babası, ırzım, size karşı Muhammed (sav)`in ırzına bekçidir." Mesrük İbnu`l-Ecda der ki: "Ben Hz. Aişe (ra)`nin huzuruna girmiştim. Yanında Hassan İbnu Sabit (ra)`i gördüm. Hz. Aişe`ye şiir okuyor, bazı beyitleri kendisiyle tezyin ediyordu. Şunu okudu: "Afifdir, ağırdır, iffetinden şüphe ne mümkün! Kötü düşünceden uzak olanların etleri bile onu aç bırakır." Hz. Aişe (ra) ona, "Fakat sen böyle değilsin" dedi. Mesrük Hz. Aişe`ye dedi ki: "Sen nasıl olur da Hassanın yanına girmesine izin verirsin, o ki, hakkında Allah şöyle buyurmuştur: "İçlerinden elebaşılık yapana ise büyük azab vardır." Hz. Aişe (ra) şu cevabı verdi: "Körlükten daha şiddetli bir azab var mı!" Hz. Aişe sonra şunu da söyledi "O, Resulullah (sav)`ı müdafaa ediyordu." HadisNo : 718 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : Aişe Hadis : Benim özrümle ilgili ayet indiği zaman Resulullah (sav) minbere çıktı, günahsız olduğumu belirtti, arkasından ilgili ayetleri okudu ve iki kadın ve bir erkeğin cezalandırılmalarını emretti. Üçü de had cezası olan celde`ye (değneklenmeye) tabi tutuldular. HadisNo : 719 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : Aişe Hadis : Allah ilk muhacir kadınlara rahmetini bol kılsın; "Kadınlar baş örtülerini yakalarının üzerini (örtecek şekilde) koysunlar" (Nur 31) ayeti indiği zaman örtülerini (kenardan) yırtarak onunla (yüzlerini de) örttüler. HadisNo : 720 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "(Ey Muhamed)! Mü`min kadınlara da söyle! Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler iffetlerini korusunlar..." diye başlayıp kadınlara örtünmeyi emreden ayeti (Nur 31) daha sonra gelen şu ayet neshetti ve istisna getirdi: "Evlenme ümidi kalmayan ihtiyarlayıp oturmuş kadınlara, süslerini açığa vurmamak şartıyla dış esvablarını çıkarmaktan ötürü sorumluluk yoktur. Ama sakınmaları kendileri için daha hayırlı olur" (Nur 60). HadisNo : 721 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : Cabir Hadis : Abdullah İbnu Übey İbni Selül cariyesine: "Git biraz fahişelik yap (da para kazan)" diye emretti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dünya hayatinin geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın..." (Nur 33) mealindeki ayeti inzal buyurdu. HadisNo : 722 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Nur Suresi Ravi : İkrime Hadis : Irak ahalisinden bir grub İbnu Abbas (ra)`a dediler ki: Şu ayet hakkında ne dersiniz? "Ey iman edenler! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar sabah namazından önce, öğle sıcağından soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar sizin için açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta,size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilendir. Hakimidir" (Nur 58). Cenab-ı Hakk burada kesin emirde bulunduğu halde biz bunları tatbik etmiyoruz, dediler. İbnu Abbas (ra): "Allah mü`minlere karşı halim ve rahimdir. Onları örtmeyi sever, insanlar o zaman evlerinde ne örtü ne de perde kullanmıyorlardı. Bazan hizmetçisi veya evladı veya yetimesi, kişi ehlinin üzerinde iken çıkagelirdi. Cenab-ı Hakk bunun üzerine, mezkur avret vakitlerinde izin istemeyi emretti. Böylece Allahu Teala onlara örtü ve hayır getirdi. Ne var ki, hala bu emirle amel eden tek kişi görmedim." HadisNo : 723 [next]
Rahman Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Rahman Suresi Ravi : Cabir Hadis : Resulullah (sav) bir gün, Ashabının huzuruna çıktı ve Rahman suresini baştan sona okudu. Hepsi de sükut ettiler. Bunun üzerine: "Ben bu sureyi cinlere de okudum, onlar sizden daha güzel karşılık verdiler. Şöyle ki: "Cenab`ı Hakk`ın: "Rabbinizin hangi ni`metini tekzib edersiniz?" kavl-i şeriflerini her okuyuşumda şöyle diyorlardı: "Ey Rabbimiz, biz ni`metlerinden hiçbir şeyi tekzib edemeyiz, bütün hamdler sanadır." HadisNo : 807 [next]
Ra`d Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ra`d Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav)`a Cenab-ı Hakk`ın: "Arzda birbirine komşu kıtalar vardır, üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki hepsi bir su ile sulanıyor. (Böyle iken) biz onlardan bazısını yemişlerinde (ve tadlarında), bazısından üstün kılıyoruz. İşte bunlarda da aklını kullanacak zümreler için elbette ayetler vardır" (Ra`d, 4). Kelam-ı ilahisinde geçen "üstünlük"ü şöyle açıkladılar: "Bu onların, kalitesiz, farisi çeşitten tatlı ve ekşi oluşlarıdır." HadisNo : 665 [next]
Rum Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Rum Suresi Ravi : Ebu Sa`id Hadis : "Bedir günü Rumlar, İranlılara galebe çaldı. Bu zaferden müzminler de sevindi. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu (okundu): "Elif-Lam-Mim, Rumlar mağlub oldu, yakın bir yerde. Halbuki onlar bu yenilmelerinin ardından galib olacaklar birkaç yıl içinde. Önünde de sonunda da emir Allah`ındır. O gün mü`minler Allah`ın nusretiyle ferahlayacak" (Rum 1-4). HadisNo : 734 [next]
Sad Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Sad Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Ebu Talib hastalanınca Kureyş de Resulullah (sav) da yanına geldiler. Ebu Talib`in yanında bir kişilik yer vardı. Ebu Cehil oraya Resulullah (sav)`ın oturmasını önlemek için hemen kalktı. Kureyşliler Resulullah (sav)`ı Ebu Talib`e şikayet ettiler. Ebu Talib: "Ey kardeşimin oğlu! Kavminden ne istiyorsun?" dedi. Resulullah (sav): "Kendilerinden bir kelime istiyorum. Eğer söylerlerse, bütün Araplar o kelime sayesinde kendilerine uyacak bütün Acem o kelime sayesinde cizye ödeyecek" dedi. Ebu Talib atılarak: "Yani tek bir kelime mi?" diye sordu. Resulullah (sav): "Evet amcacığım tek bir kelime! Lailahe İllallah (Allah`tan başka ilah yoktur!) diyecekler. "Tek Allah mı? Biz son dinde bunu işitmedik, bu bir uydurmadır!" dediler. Bunun üzerine şu ayetler indi: "Sad. O şanlı, şerefli Kur`an`a yemin ederim ki, (gerçek), inkar edenler(in iddia ettikleri gibi değildir). Bilakis (onların dışı boş) bir onur, (içi ise tam) bir tefrika içindedir. Biz kendilerinden evvel nice ümmetleri helak ettik. O zaman ne çığlıklar kopardılar. Halbuki (o vakit, azabtan kaçıp) kurtulma vakti değildi. O kafirler içlerinden (kendilerinin başına çökecek) tehlikeleri bildiren (bir peygamber) geldiğine şaştılar. "Bu, dediler, bir büyücü, bir yalancıdır. O bütün tanrıları bir tek Tanrı mı yapmış. Bu cidden acayip bir şey. Onların elebaşlarından bir güruh (birbirine): "Yürüyün, mabudlarınıza (ibadette) sebat edin. Şüphesiz ki, arzu edilecek olan budur" diyerek kalkıp gitmişti. Biz bunu diğer dinde işitmedik. Bu, uydurmadan başka bir şey değildir. O Kurban aranızdan ona mı indirilmiş? dedi." (Sad, 1-8). HadisNo : 767 [next]
Saff Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Saff Suresi Ravi : Abdullah İbnu Selam Hadis : Kendi aralarında müzakere eden bir grup Ashabın arasında oturuyordum. "Keşke", diyorlardı "Allah nazarında hangi amelin daha muteber olduğunu bilsek de onu yapsak." Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu: "Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah`ı teşbih ve tenzih etmektedir. O, galib-i mutlaktır, yegane hüküm ve hikmet sahibidir. Ey iman edenler, yapamayacağınız şeyi niçin söylersiniz? Yapamayacağınızı söylemeniz, en şiddetli bir buğzu (davet etmiş olmak) bakımından Allah indinde büyüdü" (Saff, 1-3). Resulullah (sav) yanımıza gelerek vahyi okudu. HadisNo : 830 [next]
Saffat Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Saffat Suresi Ravi : Semüre İbnu Cündeb Hadis : "(Nuh`un) zürriyetini (yeryüzünde) devamlı kalanların ta kendileri kıldık" (Saffat, 77) mealindeki ayetle ilgili şu açıklamayı rivayet etti: "Bunlar Ham, Sam ve Rum`un atası Yafes`dir." HadisNo : 763 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Saffat Suresi Ravi : Ubey İbnu Ka`b Hadis : Hz. Peygamber (sav)`e şu ayetten sordum: "Onu (Yunus`u) yüz bin veya daha çok kişiye peygamber gönderdik" (Saffat, 147). Bana: "Onlar yirmi bin fazlaydılar" diye cevap verdi. HadisNo : 765 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Saffat Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Biziz o saf saf dizilenler, mutlak biz" (Saffat, 165) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Melaike, Rablerinin yanında, teşbih ederken saf saf olurlar." (Rezin ilavesidir. Bu manada bir rivayet Taberi Tefsiri`nde gelmiştir (23, 67). Müslim`in bir rivayeti de bu manayı te`yid eder (Mesacid 4, (522)) HadisNo : 766 [next]
Sebe Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Sebe Suresi Ravi : Ferve İbnu Müseyk Hadis : Hz. Peygamber (sav)`a bir gün: "Ey Allah`ın Resulü, kavminden yüz çevirenlere karşı, İslam`ı benimseyenlerle bir olup mücadele edeyim mi?" diye sordum. Onlarla savaşma hususunda bana izin verdi ve beni emir tayin etti. Ben (Medine`den) ayrılınca: "Gutayfi ne yaptı ?" diye benden sormuş. Kendisine, gittiğim söylenince hemen peşimden birisini göndererek beni geri çağırdı ve şu talimatı verdi: "Kavmini İslam`a davet et. Onlardan İslam`a gelenlerin Müslümanlığını kabul et. Kabul etmeyenler için savaşmakta acele etme, ben sana yeni bir emir gönderinceye kadar bekle." Der ki: Sebe kavmi hakkındaki ayetler nazil olmuştu. Bir adam sordu: "Ey Allah`ın Resulü, Sebe de ne? Bir yer veya bir kadın mıdır?" "Ne bir yer, ne de bir kadın değildir. Bilakis bir erkektir. On çocuklu bir Arap. Bu çocuklardan altısı Yemen cihetine gidip yerleşti, dördü de Şam cihetine gidip yerleşti. Şam tarafına gidenler Lahm, Cüzam, Gassan ve Amile kabilelerini ortaya çıkardılar. Yemen tarafına gidenler ise Ezd, Es`ariyyun, Hımyer, Kinde, Müzhic ve Enmar halkını meydana getirdiler." Bir adam: "Enmar da ne?" diye sordu. "Enmar", dedi, Has`am ve Becile kabilelerinin mensup olduğu cemaattir." HadisNo : 753 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Sebe Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdu ki: "Allahu Teala Hazretleri semada bir işin yapılmasına hükmetti mi, Rabb-i Teala`nın sözüne ihtiramla, melaike (a.s.) korku ile kanatlarını birbirine vururlar. Rabb Teala`nın işitilen sözü düz bir kaya üzerinde (hareket eden) zincirin sesi gibidir. Meleklerin kalplerinden korku açılınca (Cebrail ve Mikail gibi mukarreb meleklere): "Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. Onlar da: "Allah Teala hazretleri hakkı söylemiştir. Zaten O, yüce ve uludur" derler. O`nun sözünü, kulak kabartan (şeytanlar gizlice) işitir. Kulak hırsızı şeytanlar (yerden göğe kadar) birbirlerinin üstünde (zincirleme) dizilmiş ve kulak hırsızlığına hazırlanmış bulunur. - Süfyan (İbnu Uyeyne) eliyle tarif etti: Parmaklarını önce (üst üste) dizdi, sonra açtı- (En üstteki, ilahi kelamı işitir ve alttakine verir, o da kendi altındakine verir. Böylece gele gele sihirbaz ve kahinlerin diline kadar ulaşır. Bazan kelimeyi aşağıdakine vermeden önce bir şahap, şeytana ulaşır. Bazan şahap kendisine isabet etmezden önce kelimeyi aşağısındakine vermiş olur. (Sihirbaz ve kahinler kendilerine bu şekilde ulaşan hırsızlama habere) yüz kadar da kendileri ilave ederek yalanlar düzerler. Emr-i İlahi yeryüzünde tahakkuk edince halk kendi arasında: "Bu işin olacağı bize daha önce falan falan günlerde haber verilmemiş miydi?" derler. Böylece, semada (kulak hırsızlığı yoluyla) işitilmiş olan haber böylece tasdik edilir." HadisNo : 754 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Sebe Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Allahu Zülcelal hazretleri vahiy suretiyle konuştuğu zaman sema ehli bir ses işitir ki bu, demir bir zincirin düz bir kaya üzerinde hareket etmesiyle çıkan çıngırak sesine benzer. Sema ehli bu sesi duyunca korku ve haşyetten bayılırlar. Cibril (a.s.) kendilerine gelinceye kadar bu halde devam ederler. O gelince korku, kalplerinden açılır. Hemen: "Ey Cibril, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. O: "Hakkı söyledi" der. Sema ehli hep bir ağızdan: "el-Hak, el-Hak" diye söyleşirler. HadisNo : 755 [next]
Secde Suresi (4 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Secde Suresi Ravi : Cabir Hadis : Hz. Peygamber (sav) Elif-Lam-Mim Tenzil ve Tebareke`llezi bi-Yedihi`l-Mülk surelerini okumadan uyumazdı. Tavus (ra), bu iki surenin faziletçe Kur`an`daki diğer surelerden herbirine yetmiş kat üstün olduğunu söylerdi. HadisNo : 736 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Secde Suresi Ravi : Enes Hadis : "Yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümid ile Rablerine dua ederler.." (Secde 16) mealindeki ayetin, Atame denen yatsı namazını bekleyenler hakkında indiğini söylemiştir." (Ebu Davud`daki vechi müteakip rivayette görüldüğü üzere biraz farklıdır. Tirmizi hadisin sahih olduğunu söylemiştir) HadisNo : 737 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Secde Suresi Ravi : Enes Hadis : Müslümanlar, Resulullah (sav) zamanında akşamla yatsı arasında nafile namaz kılıyorlardı. Bunun üzerine "Yanları yataklarından uzaklaşır, korku ve ümid ile Rablerine dua ederler..." ayeti nazil oldu. (Hasan Basri merhum: "Ayet-i kerime kıyamul-leyl yani gece namazı ile ilgilidir, o kastedilmektedir" demiştir) HadisNo : 738 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Secde Suresi Ravi : Übey İbnu Ka`b Hadis : "Biz, o en büyük azabtan önce de onlara mutlaka yakın azabtan tattıracağız, ta ki, ric`at etsinler" (Secde 21) mealindeki ayet hakkında şunu söylemiştir: (Yakın azab) dünya musibetleri, Rum ve Batşa veya Duhan`dır. (Hadisin ravisi, Batşa mı derdi Duhan mı derdi tereddüt eden kimsenin Şu`be olduğunu belirtir) HadisNo : 739 [next]
Şems Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Şems Suresi Ravi : Abdullah İbnu Zem`a Hadis : Ben birgün Resulullah (sav)`ı bir hutbe sırasında dinledim. (Şems suresinde zikri geçen) deveden ve onu boğazlayandan bahsediyordu. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz şöyle demişlerdir: "(Ayette geçen) "En azgını ileri atıldı" yani: "Deveyi öldürmek üzere kaba, güçlü ve kavmi içinde Ebu Zem`a gibi desteği olan bir adam fırlayıp (deveyi öldürdü). Sonra Hz. Peygamber (sav)`in (bu meseleyi bırakarak) kadınlarla ilgili şeylerden bahsetmeye başladığını işitim. Buyurdular ki: "Sizden biri hangi düşünceyle hanımını köle dövercesine dövmeye tevessül eder? Akşam olunca aynı yatakta beraber yatmayacaklar mı?" Ravi devamla der ki: "Sonra Resulullah (sav) cemaate yönelerek seslice yellenen kimseye gülenlere nasihatte bulundu ve; "Onun bu yaptığına niye gülüyorsunuz!" diyerek (gülmeyi yasakladı). HadisNo : 864 [next]
Şuara Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Şuara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Şu "Sen ilkin en yakın hısımlarını inzar et" (Şuara 214) mealindeki ayet indiği zaman, Resulullah (sav) Safa tepesi üzerine çıktı ve şöyle bağırmaya başladı: "Ey Beni Fihr!, Ey Beni Adiyy!" Bunlar Kureyş kabilesine mensup boylardı. Toplandılar. Onlara şöyle hitab etti: "Ben size, "şu vadide atlılar var, sizlere saldırmak istiyor" desem, beni tasdik eder misiniz?" Hep beraber şu cevabı verdiler: "Evet, tasdik ederiz, şimdiye kadar hiç yalanına rastlamadık, hep doğru söyledin." "Öyleyse dinleyin" dedi. "Önünüzde bekleyen şiddetli bir azabı size haber veriyorum." Ebu Leheb atılıp: "Ey Muhammed, ey kuruyasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?" dedi. Bunun üzerine: "Ebu Leheb`in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu..." diye başlayan Ebu Leheb suresi nazil oldu. HadisNo : 726 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Şuara Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyar" (Şuara 224) mealindeki ayet hakkında şunları söyledi: "Cenab-ı Hakk, (kendilerine sapıklar uyar diye zemmettiği) şairlerden, "İman edip de iyi amel (ve hareket)de bulunanlar, Allah`ı çok zikredenler ve zulme uğratıldıklarından sonra öclerini alanlar..." (Şu`ara 227) istisna edildiler." HadisNo : 727 [next]
Şura (Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf) Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Şura (Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf) Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Anlattığına göre, kendisine: "Ey Muhammed de ki: "Ben sizden (tebliğ hizmetine) mukabil yakınlara sevgiden başka bir ücret istemem" (Ha-mim-Ayn-Sin-Kaf (Şura, 23) ayetinde geçen "yakınlar" hususunda soruldu. Said İbnu Cübeyr atılarak: "Al-i Muhammed`in yakınları" diye cevap verdi, İbnu Abbas (ra): "Acele ettin, Kureyş`in her koluna mutlaka Resulullah (sav)`ın bir akrabalığı var, ondan maksad "Sizin, aramızdaki akrabalığın hakkını vermenizi dilerim" demesidir" der. HadisNo : 778 [next]
Tahrim Suresi (3 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tahrim Suresi Ravi : Aişe Hadis : Hz. Peygamber (sav) balı ve tatlı şeyleri severdi. Ayrıca, ikindi namazlarını kıldıktan sonra (hergün) kadınlarını teker teker ziyaret eder, herbirine yaklaşır (sohbette bulunurdu.) Bu ziyaretlerinin birinde Hz. Hafsa (ra)`nın yanına girmişti. Bu defa onun yanında, her zamanki kaldığı mutad müddetten fazla kaldı. Ben bunu kıskanarak sebebini (Resulullah`ın diğer hanımlarından) sordum. Bana: "Yakınlarından bir kadın Hafsa`ya bir okka (Taif) balı hediye etti, Resulullah (ra)`a ondan şerbet yapıp ikram etmiş olmalı, (o da şerbet hatırına sohbetini biraz uzatmıştır)" dediler. Ben: "Öyleyse, kasem olsun biz de ona mutlaka bir hile kurmalıyız!" dedim. Şevde (ra)`e: "(Hafsa`dan sonra sıra senin) O girince sana yaklaşacak. Sana yaklaşınca O`na: "Ey Allah`ın Resulü! Sen megafih mi yedin?" diyeceksin. (Ben biliyorum ki, o sana:) "Hayır! "diyecek. O zaman sen de: "Öyleyse senden bumuma gelen bu koku da ne?" diyeceksin." Bir rivayette Hz. Aişe şu açıklamayı yapar: "Resulullah (sav) kendisinde kötü bir koku hissedilmesine tahammül edemez, buna çok üzülürdü (Bu sebeple gerçeği itiraf ederek) muhakkak "Hafsa bana bal şerbeti ikram etti" diyecek. O zaman sen kendisine "Demek ki arı, balını urfut ağacından almış" diyeceksin. (Senden sonra bana uğradığı zaman) ben de böyle hareket edip aynı şeyleri söyleyeceğim. Ey Safiyye, sana uğradığı zaman sen de aynı şeyleri söyle! dedim." Hz. Aişe anlatmaya devam etti: "Sevde (bilahere bana) dedi ki: "Kendinden başka ilah bulunmayan Allah`a kasem olsun, bana tenbih ettiğin şeyleri, Resulullah (sav) kapıdan görünür görünmez, senden korktuğum için (unutmadan) hemen söylemek istedim." Ne ise, Resulullah (sav) kendisine yaklaşınca Sevde: "Ey Allah`ın Resulü meğafir mi yediniz?" der: "Hayır!" cevabını alır. Bunun üzerine aralarında şu konuşma geçer: "Öyleyse bu koku da ne?" "Hafsa bana bal şerbeti ikram etti." "Demek ki arı urfut yemiş." Hz. Aişe (ra) anlatmaya devam ediyor: "Resulullah (sav) bana uğrayınca ben de aynı şeyleri söyledim. Keza, Safiyye (ra)`ye uğrayınca o da aynı şeyleri söyledi. Müteakiben Resulullah (sav) Hafsa (ra)`nın yanına girince: "Ey Allah`ın Resulü sana o şerbetten ikram edeyim mi?" diye sorar. Hz. Peygamber (sav): "Hayır, ihtiyacım yok!" cevabını verir. (Bu durumu işittiği zaman) Sevde (ra): "Allah`a kasem olsun balı ona haram ettik!" dedi. Ben kendisine: "Sus, (sesini çıkarma)" dedim." HadisNo : 838 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tahrim Suresi Ravi : Hadis : Bir başka rivayette Resulullah (sav): "Zeyneb Bintu Cahş`ın yanında bal şerbeti içtim, artık bir daha onu içmeyeceğim" der ve şu ayet nazil olur: "Ey Peygamber , sen zevcelerinin hoşnudluğunu arayarak, Allah`ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? (Bununla beraber üzülme) Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir. Allah, yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır. Ve O, hakkıyle bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. Hani Peygamber, zevcelerinden birine gizli bir söz söylemişti. Bunun üzerine o (zevce) bunu haber verip de Allah da ona bunu açıklayınca (peygamber) bunun ancak bir kısmım bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Artık bunu kendisine söyleyince o (zevce) "Bunu sana kim haber verdi?" dedi. (Peygamber de), "Bana her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan (Allah) haber verdi" dedi. Eğer her ikiniz de Allah`a tevbe ederseniz (ne ala, çünkü) hakikaten sizin kalpleriniz kaymıştır, (yok) onun aleyhinde birbirinize arka verirseniz, hiç şüphesiz Allah bizzat onun yardımcısıdır, Cebrail de mü`minlerin salih olanları da. Bunların ardından bütün melekler de (ona) yardımcıdır." (Tahrim 1-4). (Ayet-i kerimede geçen:) "Eğer her ikiniz de Allah`a tevbe ederseniz" ibaresinde kastedilen iki şahıs Hz. Hafsa ve Hz. Aişe (ra) dir. (Yine ayet-i kerimede geçen:) "Hani peygamber, zevcelerinen birine gizli bir söz söylemişti..." ibaresinde zikri geçen gizli söz, Resulullah`ın: "Bal şerbeti içitim, artık bir daha içmeyeceğim, bu hususta yemin de ettim, ancak bunu bir başkasına açma" şeklindeki sözleridir." HadisNo : 839 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tahrim Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav)`ın zaman zaman birleştiği bir cariyesi vardı. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa (ra) (cariyeye temasını önlemek için) peşini bırakmadılar. Sonunda Resulullah (sav) bu cariyeyi nefsine haram etti. Bunun üzerine: "Ey Peygamber, sen zevcelerinin hoşnudluğunu arayarak, Allah`ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?..." diye başlayan Tahrim süresi nazil oldu." HadisNo : 840 [next]
Talak Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Talak Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları, iddetlerini gözeterek boşayın.." (Talak 1) mealindeki ayeti, "...iddetlerinin önünde boşayın" diyerek kıraat etmiştir (okumuştur). (İmam Malik der ki: "Bununla, her temizlik devresinde bir kere boşaması gerektiğini kastedmiştir.") HadisNo : 837 [next]
Tegabün Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tegabün Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Alkame hazretlerinin İbnu Mes`ud (ra)`dan naklettiğine göre, İbnu Mes`ud, "...Kim Allah`a iman ederse (Allah) onun kalbini doğruya götürür.." (Teğabün, 11) mealindeki ayetle ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır: "Bunlar kişinin maruz kaldığı musibetlerdir. İnanan kişi, (Allah`ın lütfü ve keremi ile) bu musibetlerin Allah`tan olduğunu bilir, Allah`ın takdirine teslimiyet gösterip, razı olur (ve sabreder)." HadisNo : 835 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tegabün Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Ey iman edenler, eşlerinizin evlatlarınızın içinde hakikaten size düşman olanlar da vardır. O halde onlardan sakının." (Teğabün 14) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Bu hitaba maruz kalan kimseler bir kısım Mekkeli erkeklerdir. Bunlar, hicret ederek Hz. Peygamber (sav)`e gelmek isterler, fakat kadın ve çocukları kendilerini terketmelerini istemeyerek hicretlerine mümanaat etmişlerdir. Bu kimseler bilahare hicret edip gelince, halkın, din hususunda çok şey öğrenmiş olduğunu görürler. Bunun üzerine (kendilerinin önceden hicret etmelerine mani olan) zevce ye evlatlarını cezalandırmak istediler. Bu hal karşısında Cenab-ı Hakk mezkur ayeti inzal buyurdu." HadisNo : 836 [next]
Tekasür Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tekasür Suresi Ravi : Zübeyr Hadis : Tekasür suresinde geçen: "Andolsun o gün elbet ve elbet nimet(ler)den hesaba çekileceksiniz" (8. ayet), ayeti ile ilgili olarak Hz. Peygamber (sav)`e şöyle demiştir: "Ey Allah`ın Resulü! (yeyip içtiğimiz) hurma ve su olan iki siyahtan ibaretken hangi nimetlerden hesaba çekileceğiz?" Resulullah (sav) şu cevabı verir: "O, mutlaka olacak!" HadisNo : 881 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tekasür Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kulun , kıyamet günü, hesaba çekileceği ilk şey (mazhar olduğu) ni`mettir. Kendisine: "Bedenine sıhhat vermedik mi, soğuk sudan içirmedik mi?" denecektir. HadisNo : 882 [next]
Tekvir Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tekvir Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kıyameti gözüyle görür gibi olmaktan hoşlanan kimse (şu sureleri okusun): "İze`ş-Şemsü Küvviret", "İze`s`Semau`n-fetarat", "İze`s-Semau`n-Şakkat" HadisNo : 857 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tekvir Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Çocukları diri olarak toprağa gömen de gömülen de ateştedir." HadisNo : 858 [next]
Tur Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tur Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Hz. Peygamber (sav)`den naklettiğine göre, Resulullah Beytu`l-Ma`mur`a her gün yetmiş bin melaikenin girdiğini görmüştür. HadisNo : 797 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Tur Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. Peygamber (sav): "Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra dahi teşbih et" (Tur, 49) ayetinde geçen "yıldızların batışından sonra" kılınacak namazın (idbare`s-sücud), sabahın farzından önce kılınan iki rekat; (Kaf suresinde geçen) idbare`s-sücud ile de akşamın farzından sonra kılınan iki rek`at olduğunu söylemiştir. HadisNo : 798 [next]
Vakıa Suresi (6 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Vakıa Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Resulullah (sav) şöyle söyledi: "Kim her gece Vakıa suresini okursa ona fakirlik gelmez. Müsebbihat`da, (Sebbeha veya Yüsebbihu ile başlayan surelerde) bir ayet vardır, (sevabca) bin ayete bedeldir." (Rezin`in ilavesidir) HadisNo : 808 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Vakıa Suresi Ravi : Ebu Said el-Hudri Hadis : "(Sağcılar)... ve kadri yükseltilmiş döşeklerdedirler" (Vakıa, 34) mealindeki ayet hakkında, Resulullah (sav)`ın şunu söylediğini nakleder: "Bunların yüksekliği sema ile arz arasındaki mesafe kadardır, ikisi arasındaki uzaklık ise beş yüz yıllık yürüme mesafesidir." HadisNo : 809 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Vakıa Suresi Ravi : Enes Hadis : "Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağından verilenler için yeniden yaratmışızdır. Onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır." (Vakıa, 35-38) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Ayette mevzubahis olan yeniden diriltilenler arasında dünyada iken ihtiyarlayıp, gözlerinin feri kaçıp çapaklanmış pek yaşlı kadınlar da var." HadisNo : 810 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Vakıa Suresi Ravi : Abdullah İbnu Ebi Bekr İbni Amr İbni Hazm Hadis : Hz. Resalullah (sav)`ın Amr İbnu Hazm (ra)`a yazdığı mektupta: "Kur`an`a sadece temiz olanlar dokunsun" emri de vardı. HadisNo : 811 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Vakıa Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) zamanında halk yağmura kavuştu. Bunun üzerine Resulullah (sav): "İnsanlar bugün iki grup halinde sabaha erdiler, bir grubu kafir, bir grubu mü`mindir" dedi. Ve şöyle açıkladı: "Bazıları: "Bu yağmur Allah`ın bir rahmetidir" derken, diğer bazısı: "Falan falan yıldızın uğuru doğru çıktı" dedi. Bunun üzerine şu Ayet nazil oldu: "Hayır (hakikatler kafirlerin dedikleri gibi değildir), işte yıldızların düştüğü yerlere and ediyorum ki, hakikaten bu, eğer bilirseniz büyük bir anddır. Muhakkak o, elbette çok şerefli bir Kur`an`dır ki siyanet edilmiş bir kitapta (yazılı)dır. Ona tam bir surette temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. O alemlerin Rabbinden indirilmedir. Şimdi siz bu kelamı mı hor görücülersiniz? Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemahal tekzibe mi kalkışırsınız?" (Vakıa, 75-82). HadisNo : 812 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Vakıa Suresi Ravi : Ali Hadis : "Rızkınıza (şükredeceğinize) siz behemahal tekzibe mi kalkışırsınız?" (Vakıa, 82) mealindeki ayetle ilgili olarak Hz. Peygamber (sav)`in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Siz Cenab-ı Hakk`ın size verdiği şükür makamında, "falanca falanca yıldızın batışı veya falanca falanca yıldızın doğuşu sayesinde yağmura kavuştuk" diyorsunuz. HadisNo : 813 [next]
Ya-sin Suresi (5 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ya-sin Suresi Ravi : Enes Hadis : Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur`an`ın kalbi de Ya-Sin`dir. Kim bu sureyi okursa, Cenab-ı Hakk, bu okuması sebebiyle kendisine, Kur`an-ı Kerim`i -Ya-Sin hariç- on kere okumuş sevabını verir." HadisNo : 758 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ya-sin Suresi Ravi : Ebu Saidi`l-Hudri Hadis : Beni Seleme Medine`nin uzakça bir kenarında meskun idi. Mescid-i Nebevinin yakınlarına taşınmak istediler. Bunun üzerine şu mealdeki ayet indi: "Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve eserlerini yazan biziz. Herşeyi apaçık bir kitapta saymışızdır" (Ya-Sin, 11). Resulullah (sav): "Ayak izleriniz (sevap olarak) yazılıyor" dedi. Yerlerinde kaldılar. HadisNo : 759 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ya-sin Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Antakya şehrinde firavunlardan bir firavun vardı. Allahu Teala Hazretleri ora halkına elçiler gönderdi. Bunlar üç kişiydiler. İkisi önce geldi, bunları yalanladılar. Allah bunları bir üçüncüyle takviye etti. Elçiler, onları hakka çağırıp, emredilen şeyleri açıklayıp, dinlerinin batıl olduğunu söyledikleri vakit; peygamberlere: "Biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık, vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız. Bizden size muhakkak acıklı bir işkence de dokunur dediler. Peygamberler de: "Sizin uğursuzluğunuz (musibetleriniz)", dediler, "kendi beraberinizdedir. Size nasihat edilirse mi? Hayır, siz haddi aşıp taşanlar güruhusunuz." (Ya-Sin 18-19). (Rezin ilavesidir. Bu manada bir rivayet Taberi Tefsirinde gelmiştir (22, 101)) HadisNo : 760 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ya-sin Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "O şehrin en uç, (kenar)ından koşarak bir adam geldi: Ey kavmim, dedi, uyun o gönderilmiş olanlara; uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o kimselere. Onlar hidayete ermiş (zatlar)dır. Ben beni yaratana neden kulluk etmiyecekmişim? Siz (hepiniz) ancak ona döndürülüp götürüleceksiniz. Ben O`ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer O çok esirgeyici (Allah), bana bir zarar (yapmak) isterse onların (iddia ettiğiniz) şefaati bana hiçbir faide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar. Şüphesiz ben o takdirde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim (demek)dir. Gerçek, ben Rabbinize iman ettim. İşte bunu benden duyun. (Ona): Gir cennete, denildi. (O da): N`olurdu dedi, kavmim bilselerdi, Rabbimin beni bağışladığını, beni (cennetle ikram) edilenlerden kıldığını." Ya-Sin, 20-27) mealindeki ayetler hakkında şu açıklamada bulundu: "Bu zat hayatında da, ölümünde de kavmine nasihatta bulundu." (Rezin ilavesidir, kaynağı bulunamamıştır.) HadisNo : 761 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Ya-sin Suresi Ravi : Ebu Zerr Hadis : Ben Resulullah (sav) ile birlikte, mescidde idim, o sırada güneş batıyordu. Bana: "Ey Ebu Zerr, biliyor musun güneş nereye gidiyor?" diye sordu. "Allah ve Resulü, daha iyi bilir" dedim. "Arşın altında secde etmeye gidiyor. (Secde için önce) izin ister. Kendisine izin verilir. Secde ettiği halde kendisinden bunun kabul edilmeyeceği zaman yakındır. O zaman izin ister fakat verilmez, kendisine: Geldiğin yere dön ve battığın yerden doğ, denir, işte bunu şu ayet ifade etmektedir: "Güneş de (ilahi bir ayettir ki) müstekarrına (duracağı zamana) kadar cereyan etmektedir..." (Ya-Sin, 38). Resulullah (sav) ilave etti: "Bu (durma hadisesi) ne zamandır, bilir misin? Bu, kişiye imanının fayda vermeyeceği, artık inançsız hale geldiği zamandır." HadisNo : 762 [next]
Yunus Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Yunus Suresi Ravi : Ubade tu`bnu`s-Samit Hadis : Resulullah (sav)`a Cenab-ı Hakk`ın şu ayeti hakkında sordum: "Dünya hayatında da, ahirette de müjde onlaradır..." (Yunus, 64). Şu cevabı verdi: "Burada kastedilen müjde salih rüyadır. Mü`min kul onu görür veya kendisine gösterilir." HadisNo : 657 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Yunus Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Cenab-ı Hakk Firavun`u sudan boğduğu zaman: "Beni İsrail`in inandığındığından başka ilah olmadığına inandım" dedi. (Yunus, 90). Cebrail buyurdu ki: "Ey Muhammed! Sen beni denizin çamurundan alıp, (Allah`ın) rahmeti ona ulaşıverir korkusuyla ağzını tıkarken görseydin." HadisNo : 658 [next]
Yusuf Suresi (2 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Yusuf Suresi Ravi : Urve tu`bnu Zübeyr Hadis : Hz. Aişe (ra)`ye şu ayetten sordum: "Öyle ki, peygamberler ümidsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir." (Yusuf, 110). Bu ayette geçen bir kelime küzzibu şeklinde şeddeli mi okunmalı, küzibü şeklinde şeddesiz mi okumalı? dedim. Bana: "Onları kavimleri yalanladı" diye cevap verdi. Urve der ki: "Öyle ise, yemin olsun, onlar kesinlikle bildiler ki, kavimleri kendilerini tekzib etmiştir, (böyle okununca) "tekzib edildikleri zannına düştüler" diye bir mana verme ihtimali kalmaz" dedim. Hz. Aişe: "Ey Urvecik, öyledir. Peygamberler bu hususta kesin kanaate vardılar!" dedi. Ben tekrar: "Ama ayet belki de "küzibü" diye okunmalı" dedim. Cevaben: "Allah korusun, peygamberler, Rableri hakkında böyle bir zanna düşmezler"dedi. Ben tekrar: "Bu ayet nedir? (kimlerden bahsediyor?)" diye sordum. Cevaben: "Onlar peygamberlerin kendilerine tabi olan adamlarıdır, bu kimseler Rablerine inanmış, peygamberlerini de tasdik etmişlerdir. Ancak maruz kaldıkları bela uzamış, Allah`tan onlara gelecek yardım da gecikmiştir. O kadar ki, kavimlerinden kendilerini tekzib edenler sebebiyle peygamberler ümidlerini kestikleri ve artık etbalarının kendilerini tekzib ettiği zannına düştükleri bir anda Allah`ın yardımı onlara ulaşmıştır. (İşte ayet-i kerimede bu durumdaki peygamberler ve onların etbaları kastedilmektedir.)" HadisNo : 663 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Yusuf Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Şu ayet hakkında: "Onların çoğu, ortak koşmadan Allah`a inanmazlar" (Yusuf, 106) şu açıklamayı yapmıştır: "Yani, "Onlara kendilerini kim yarattı, semavat ve arzı kim yarattı diye sorarsınız, "Allah" diye cevap verirler, işte bu onların imanıdır, ibadet etmeye gelince Allah`tan başkasına taparlar, bu da onların ortak koşmaları, şirkleridir." (Rezin`in ilavesidir. (Taberi 13,51)) HadisNo : 664 [next]
Zariyat Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zariyat Suresi Ravi : Enes Hadis : "Onlar gecenin (ancak) az bir kısmında uyurlardı" (Zariyat, 17) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Onlar akşamla yatsı arasında namaz kılarlardır." Bir rivayette şu ziyade var: "Böylece yanları yataklarından uzaklaşır" (Secde, 16). HadisNo : 796 [next]
Zilzal Suresi (4 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zilzal Suresi Ravi : Abdullah İbnu Amr İbnü`l-As Hadis : Bir adam Resulullah (sav)`a gelerek, "Bana cami (özlü) bir sure Öğret" talebinde bulundu. Peygamberimiz (sav) de ona İza Zülzilet suresini öğretti. (Ta`lim işi bitince) adam şunu söyledi: "Seni hakla gönderen Zat`a yemin olsun (buradaki ameller bana yeter), buna asla başka bir (amel) ilave etmeyeceğim." Adam ayrılır ayrılmaz Resulullah (sav): "Adamcağız kurtuldu!" dedi ve bu sözü iki kere tekrar etti. HadisNo : 877 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zilzal Suresi Ravi : Enes Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "İza Zülzilet suresi, Kur`an-ı Kerim`in dörtde birine denktir." HadisNo : 878 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zilzal Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İza Zülzilet suresi Kur`an`ı Kerim`in yarısına denktir. Kul hüvallahü ahad (İhlas) suresi Kur`an-ı Kerim`in üçte birine denktir. Kul ya eyyühe`l Kafirün suresi de Kur`an-ı Kerim`in dörtte birine denktir." HadisNo : 879 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zilzal Suresi Ravi : Ebu Hüreyre Hadis : Resulullah (sav) efendimiz: "(Arz) o gün Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatır" mealindeki ayeti okudu ve: "Arzın anlatacağı haberleri nelerdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Yanındakiler: "Allah ve Resulü bilir!" diye cevap verdiler. Resulullah (sav) açıkladı: "Bu haber, kadın ve erkek her kulun arz üzerinde işlemiş oldukları amellere şahidlik etmesidir. Her kul için arz: "Şu ayda, şu günde, şu şu işlemi yaptı" diyecektir" HadisNo : 880 [next]
Zuhruf Suresi (1 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zuhruf Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : "Eğer (bütün) insanlar (küfre imrenecek) bir tek ümmet haline gelmeyecek olsalardı o çok esirgeyen (Allah)`a küfreden kimselerin evlerinin tavanlarını, üstünden çıkacakları merdivenleri, odalarının kapılarını, üzerine yaşlanacakları tahtları hep gümüşten yapardık!" (Zuhruf, 33-34) ayeti hakkında şu açıklamayı yaptı: Yani: "insanların tamamını küffar kılmayacak olsam, küffarın evlerine gümüşten tavan, gümüşten merdiven, gümüşten tahtlar yapardım." (Hadis muallaktır) HadisNo : 779 [next]
Zümer Suresi (5 Hadis)
Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zümer Suresi Ravi : Abdullah İbnu Zübeyr Hadis : Babasından naklen: "Sonra (ey insanlar), hiç şüphesiz, hepiniz Rabbinizin huzurunda muhakemeye duruşacaksınız" (Zümer 31) ayeti nazil olduğu zaman: "Ey Allah`ın Resulü", dedim, "dünyada iken mahkeme huzurundaki duruşmamız kafi gelmeyecek, aynı duruşmayı ahirette bir kere daha mı yapacağız?" "Evet" dedi. Ben (Zübeyr): "Öyleyse" dedim, "işimiz çok fena!" HadisNo : 768 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zümer Suresi Ravi : İbnu Abbas Hadis : Bir kavim cinayete bulaştı ve çokça adam öldürdü, zinaya bulaştı ve bunda ileri gitti. Şirke düşerek tevhid`i ihlal etti ve bunda ileri gitti. Sonunda Hz. Peygamber (sav)`e müracat ederek: "Ey Muhammed! Bizi davet ettiğin şeyler gerçekten güzel. Ancak, önceden işlediğimiz günahların bir kefareti var mı; bize önce bundan haber versen!" dediler. Bunun üzerine şu ayet indi: "Onlar ki Allah`ın yanına başka bir Tanrı daha (katip) tapmazlar, Allah`ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlar(dan birini) yaparsa cezaya çarpar. Kıyamet günü de azabı katmerleşir ve o (azabın) içinde hor ve hakir ebedi bırakılır. Meğer ki (şirkten) tevbe edip iyi amel (ve hareket)de bulunan kimseler ola. İşte Allah bunların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir" (Furkan, 68-70). İbnu Abbas şu açıklamayı yaptı: "Allah şirklerini imana, zinalarını ihsana (muhsanlık = namusluluk) çevirir" demektir. (Şu ayet de bu mesele üzerine) indi: "De ki: "Ey kendilerinin aleyhinde (günahda) haddi aşanlar, Allah`ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları affeder, şüphesiz ki O, çok affedicidir, çok esirgeyicidir." (Zümer, 53). HadisNo : 769 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zümer Suresi Ravi : Esma Bintu Yezid Hadis : Hz. Peygamber (sav)`i işittim, şu ayeti okuyordu: "De ki: "Ey kendilerinin aleyhinde (günahda) haddi aşanlar, Allah`ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları affeder..." (Zümer, 53). Resulullah (sav) ayetin sonuna, "(kim ne işlemiş olursa olsun) aldırmadan" lafzını ekledi. HadisNo : 770 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zümer Suresi Ravi : İbnu Mes`ud Hadis : Cebrail (a.s.) Resulullah (sav)`a gelerek: "Ey Muhammed, Allah semayı bir parmak üzerine, arzları bir parmak üzerine, dağları bir parmak üzerine, nehirleri bir parmak üzerine, diğer mahlukatı bir parmak üzerine koydu, sonra şöyle buyurdu: "Ben (kainat mülkünün) Melikiyim." Resulullah (sav) güldü ve: "Allah`ı hak (ve layık) olduğu vech ile takdir etmediler. Halbuki kıyamet günü arz toptan ancak O`nun bir kabzasıdır. Gökler de onun sağ eliyle (toplanıp) dürülmüşlerdir..." (Zümer, 67) mealindeki ayeti okudu. HadisNo : 771 Fasil : TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR Konu : Zümer Suresi Ravi : İbnu Ömer Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allahu Zülcelal Hazretleri, semavatı kıyamet günü dürer, sonra onları sağ eliyle alır, sonra der ki: "Ben Melik`im, cebbarlar nerede? Büyuklük taslayanlar (mütekebbirler) nerede?" Sonra sol eliyle arzı dürer, sonra: "Ben Melik`im, cebbarlar, mütekebbirler nerede? der." HadisNo : 772