Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Merfû
Kelime olarak yükseltilmiş, kaldırılmış şey manasına ismi meful olan merfu Hz. Peygamber (s.a.s)'e nisbet edilen söz, fiil ve takrirlerle -bazı alimlere göre- sıfatlara denir. İsnadı ister muttasıl olsun ister olmasın, Allah Resulüne isnad edilen bütün nakiller merfu addedilir. İbnu's-Salâh merfuyu, özellikle Hz. Peygamber (s.a.s)'e izafe edilen rivayetler olarak tarif eder ve isnadı muttasıl veya munkatı olan rivayetlerle mürselin de merfu’ya dahil olduğunu söyler. 648el-Hatîbu'l-Bağdadî ise Sahabinin Hz. Peygamber (s.a.s)'den haber verdiklerini merfu addederek649 bir haberin merfu olabilmesi için onun sahabi tarafından Allah Resulüne isnad edilmesi gereğine işaret eder. Buna göre yalnızca bir sahabînin “Hz. Peygamber şöyle buyurdu. Hz. Peygamber şunları söyledi. Allah Resulü şunu yaptı” ve benzeri sözlerle ona nisbet ederek rivayet ettiği haberler merfudur ve bu takdirde, tabiî'nin sahabîyi zikretmeden Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivayet ettiği mürsel, merfu sayılmamak gerekir. İbnu's-Salâh, daha sonra da İbn Hacer, el-Hatib'in bu tarifini eleştirmişlerdir. İbn Salâh'a göre merfu hadisi mürsel karşılğı olarak gören hadis alimleri bu ıstılahlarıyla isnadı muttasıl olan merfu'u kasdetmişlerdir. 650İbn Hacer'e göre ise el-Hatîb, bir hadisin merfu olması için onu sahabî tarafından Hz. Peygambere izafe edilerek rivayet edilmesini şart koşmamıştır. Onun sözleri hadisi Hz. Peygambere nisbet edenin daha çok sahabi oluşuna göredir. 651 Anlaşılıyor ki hadis alimleri merfu ıstılahını daha çok isnadı Hz. Peygambere kadar ulaşan haberler için kullanmışlar ondan sonrasının muttasıl veya munkatı olmasına itina göstermemişlerdir. Merfû'nun yukarıdaki meşhur tarifi bu anlayışa göre vücut bulmuştur. Merfu hadislerin bir kısım sarih merfû'dur. Bir kısmı ise hükmen merfudur. Bu iki merfu kısım hakkında sarih merfû ve hükmen merfû başlıkları altında yeterli bilgi verildiğinden burada Ayrıca üzerinde durulmayacaktır.

Merdûdu'l-Hadîs
Hadisleri merduddur manasına cerh lafızlarındandır. Cerhin dördüncü derecesini ifade eder. Bu derecede bulunan lafızlardan birisiyle cerhedilen ravinin hadisine yazılır, ne i'tibar için dikkate alınır; ne de istişhada yarar addedilir. Hakkında merdûdu'l-hadis hükmü verilerek cerhedilen ravinin hadisi de öyledir. Hiç bir şekilde itibar edilmez.

Merdûd Şaz
Bk. Şaz.
Kelime olarak birinci ve ikinci bablardan çekimi yapılan ve bir grubun içinden ayrılıp kendi başına bir yol tutmak anlamını veren “şezze” kök fiilinden ismi fail ölçüsünde gelir. Aynı fiilin masdarı olan suzûz ile birlikte aynı yerde kullanılır. Istılahta şâz, genellikle umumî hükümlerden veya küllî kaidelerden hariç ve tek başına kalana denir. 1116 Hadis ıstılahı olarak ise ravinin muhalefetinden doğan bir zayıf hadis çeşididir. Hadis Usulü alimleri tarafından az da olsa değişik şekillerde tarif edilmiştir. İmam Şâfi'î'ye göre söz güvenilir bir ravinin rivayet edip de başkalarının etmediği hadis değil; güvenilir bir ravinin başkalarının rivayetine aykırı olarak rivayet ettiği hadistir. 1117 İmam Şafii'nin bu şaz tarifinde esas unsur, muhalefettir. Bununla birlikte başkalarının rivayetine aykırı rivayette bulunan ravinin sika veya zayıf olduğu belirtilmemiştir. el-Hâkim ise şâz hadisi güvenilir ravilerden birinin tek başına rivayet ettiği hadis olarak tarif etmiştir. 1118 Ebu Ya'la el-Halîli de ona yakın bir tarif naklederek şöyle demiştir: “Hadis alimleri şaz hadisin ister sika olsun, ister olmasın, ravisinin bu isnadla diğer ravilerden ayrıldığı hadis olduğunda birleşmişlerdir.” 1119 el-Hakim'in verdiği şâz tarifi ile Ebu Ya'lâ el-Halîli'nin ondan pek de farklı olmayan tarifi birlikte göz önüne alınırsa denilebilir ki, şâz, bir ravinin münferid olarak rivayet ettiği hadistir. Bu tarif pek tutulmamıştır: zira tek isnadla gelen pek çok hadis vardır ki, sahihtir. Misal vermek gerekirse, hadisi verilebilir. Bu hadis ilk dört ravisinin teferrütleri yüzünden garibdir. Gerçekten Hz. Ömer Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivayette tek kalmıştır. Hz. Ömer'den Alkame b. Vakkâs el-Leysî tek kalmıştır. Aynı şekilde Muhammed b. İbrahim Alkame'den; Yahya b. Sa'id de Muhammed b. İbrahim'den rivayette tek kalmışlardır. Ancak garib olmasına rağmen sahihtir. Halbuki şâzzı bütün alimler zayıf hadisler arasında saymışlardır. Şu hale göre şazz'ın sika olsun veya olmasın rivayette tek başına kalan ravinin rivayetinden ayrı olması gerekir. Nitekim İbnus-Salâh, şâzzın bu tariflerden farklı olduğuna işaret ettikten sonra şunları söylemiştir. “Ravi rivayetinde teferrüd ettiği takdirde bakılır. Eğer tek başına rivayet ettiği hadis, o hadisi rivayetinde kendisinden hıfz ve zabt yönünden daha üstün bir başka ravinin rivayetine muhalif ise rivayetinde tek kalanın hadisi merdud şazdır. Eğer başkasının rivayetine aykırı bir tarafı yoksa o zaman aykırı rivayeti, kendisinden başka rivayet eden olmamıştır demektir. O takdirde de rivayetinde tek kalan raviye bakılır, bu ravi, o hadisi rivayetinin dışında adaletli, hıfz ve itkan bakımından güvenilir biri ise rivayetinde yalnız kalmış olması kadih illet olarak alınamaz (hadisi kabul edilir). Ne var ki, bu ravi hıfz ve itkan bakımından güvenilen bir kimse değilse o zaman hadisi sahih olmaktan çıkar.”1120 İbnu's-Salâh'ın bu sözlerinden anlaşıldığı gibi, bir hadise şâz denilebilmesi için sadece ravisinin rivayetinde tek kalması yeterli değildir. Aynı zamanda daha güvenilir bir ravinin rivayetine aykırı olması gerekir. Şayet muhalefet yoksa hadis ayrı bir rivayet olarak kalır. Ona şâz denilmez. İbn Hacer'e gelince ona göre, bir ravinin hadisine ya zabt fazlalığı yahut adet çokluğu, yahutta diğer tercih sebeplerinden biri dolayısivle kendisinden daha üstün bir ravi yönünden muhalefet vaki olursa, daha üstün olduğundan tercih edilene mahfuz, diğerine yani terk edilene şâz denir. 1121Şu hale göre netice olarak şâz, güvenilir bir ravinin gerek zabt fazlalığı, gerekse diğer ravilerde aranan husulara itibariyle kendisinden daha üstün bir raviye aykırı olarak ve tek başına naklettiği hadistir. Şu hadis misalini teşkil eder. Ebu Davud, Tirmizî ve İbn Mâce Sufyân b. Uyeyne tarikından şöyle bir hadis rivayet etmişlerdir: “Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında bir adam vefat etti. Arkasında mirasçı olacak kimse bırakmadı. Yalnızca azad ettiği bir kölesi vardı. Hz. Peygamber (s.a.s) adamın mirasını o köleye verdi.” 1122 Hammâd b. Zeyd, bu hadisi sahabî ravisi İbn Abbâs'ı zikretmeksizin mürsel olarak rivayet etmiştir. Hammâd, sika bir ravidir. Bu rivayetiyle kendisi gibi sika olanlara muhalefet etmiştir. Böylece Hammâd’ın rivayeti şâz, Sufyân tarikından geleni ise mahfuz olmuştur. Metinde aykırılığa ise şu hadis misal verilebilir. Müslim'in Nubeyşe el Huzelî'den rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.s) buyurmuşlardır ki, “Teşrik günleri yeme-içme günleridir.” 1123Hadis bu şekilde sahih olarak rivayet edildiği halde Musa b. Uley b. Rabâh - Babası - Ukbe b. Amr isnadıyla şöyle rivayet etmiştir: “Arefe ve teşrik günleri yeme-içme günleridir.” Musa b. Uleyy'in bu şekildeki rivayeti şazdır. Abdulvâhid b. Ziyâd, el-A’meş - Ebû Salih - Ebu Hureyre isnadıyla şöyle bir hadis rivayet etmiştir: “Biriniz sabah namazının iki rekat (sünnet)ini kılınca sağ yanı üzerine uzanıversin.” Abdulvâhid bu hadisi merfu olarak rivayet etmiştir. Halbuki birçok sika ravi tarafından Hz. Peygamber (s.a.s)'in bir davranışı, başka deyişle fiilî sünnet olarak nakledilmiştir. Bu durumda asıl rivayet “Hz. Peygamber sabahın iki rekat (sünnet)ini kıldıktan sonra sağ yanları üzerine uzanırlardı” şeklinde iken Abdulvâhid tarafından değiştirilmiş ve sika ravilerin rivayetlerine aykin düştüğünden şâz olmuştur.1124 Şâz hadisler zayıf hadisler olduklarından merdûd sayılmışlardır. Bu bakımdan dinî meselelerde hüccet olamazlar. Bir başka deyişle, Şâz hadisle amel edilmez. Karşılığı olan mahfuzla edilir.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget