Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Meşhur
Türkçedeki gibi meşhur, şöhreti yaygın, ünlü manalarına kullanılan meşhur, terim olarak hadis çeşitlerinden birinin adıdır. Hadis Usulü âlimleri meşhur hadisi birbirlerinden az da olsa farklı tarif etmişlerdir. el-Hâkimu'n-Nîsâbûri'nin verdiği misallere bakılırsa meşhur, Hz. Peygamber (s.a.s)'in sözleri olarak meşhur olan hadislerdir. 652Öyle görünüyor ki İbnu's-Salâh da ona uymuştur. Bununla birlikte onun “meşhurun mütevatir olanları vardır. Ancak hadis âlimleri meşhuru manasını iş'ar eden hususi ismiyle zikretmemişlerdir.” dediği dikkate alınırsa 653 meşhurun tarifinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in sözü olarak meşhur olanın esas alındığı, daha sonraki Hadis Usulü âlimlerinin tariflerinde esas olan rivayet tarîki sayısının söz konusu edilmediği söylenebilir. Nitekim bazı usûl alimleri meşhur hadisi “önceleri, yani ilk asırda aslı olup ümmetçe kabul edilen sonradan şayi olan hadis” olarak tarif etmişlerdir. Bu tarife göre hicretin ilk asrında bir veya daha fazla ravi tarafından rivayet edilip hadis İstılahlarının yerleştiği ikinci ve üçüncü asırlarda nerdeyse mütevatir addedilecek dereceye varmış her haber meşhur olur. 654 Meşhurun en veciz tarifini İbn Haceri'l-Askalânî vermiştir. Ona göre ahadin ilk kısmı olan meşhur, tevatür derecesine varmamakla birlikte ikiden fazla tarîki bulunan habere denir. Fıkıh âlimlerinden bir kısmına göre aynı haber müstefîz adını alır. 655 Allah rahmet eylesin, İbn Hacer'in bu tarifinde haberin rivayet tanklarının sayısı esas alınmıştır. Öyle ki bu tarif pek tutulmuş ve “en az üç isnadla rivayet edilen ancak tevatür derecesine erişmeyen hadisler” şeklinde yerleşmiştir. 656Bu manada meşhur haber ile tevatür derecesine varmaksızın en az üç sahabi tarafından nakledilmiş bulunan müstefîz arasında bir yönden umum-husus münasebeti var demektir. Yani her müstefîz meşhurdur; fakat her meşhur mustefiz değildir. Aslında ikiden fazla ravisi olup ikinci ve üçüncü asırlarda mütevatir derecesine yükselen haberlere hem meşhur hern de müstefîz denir. Ne var ki aslında üç ravisi olup, mütevatir olmayana yalnız mustefiz denir; meşhur denmez. Aksine önceleri bir iki ravisi olup sonraları tevatür derecesinde çoğalan haberlere meşhur denir, mustefiz denmez. Söz gelişi hadisi öyledir. Önceleri sadece Hz. Ömer'den rivayet edilmiş olmakla ferd iken isnadında ondan sonra gelen üçüncü ravisi Yahya b. Sa'îd el-Ensârî'den Ebu İsmail El-Herevî'nin araştırmasına göre yediyüz kişinin rivayetiyle sonradan şöhret bulmuş ve meşhur haline gelmiştir. 657 Meşhur hadislerin bir kısmı sahihtir. Bir kısmı hasendir. Bir kısmı da zayıftır. Sahih olana misal Amr İbnu'1-As (r.a.)'ın rivayet ettiği şu hadistir: “Allah ilmi kullarının göğüslerinden silmek suretiyle değil, âlimlerin ruhlarını kabzederek yok edecektir. Nihayet hiç bir alim kalmayınca halk cahilleri reis edinir. Bunlara sorular sorulur. Onlar da ilimleri olmadığına bakmadan fetvalar verirler. Böylece hem kendileri sapıtırlar hem de halkı doğru yoldan saptırırlar. 658 Enes b. Malikten rivayet edilen şu hadis meşhurun hasen olanına misaldir. “İlim aramak her müslümanın boynunun borcudur.” 659 Şu hadis de meşhurun zayıf olanlarına misaldir: “Kulaklar başın parçası sayılırlar.”660 Ravisi olsun olmasın yahut aslı bulunsun, bulunmasın dillerde hadis olarak dolaşan haberlere de meşhur denir. Bir başka deyişle isnadı ister bir; ister birden fazla olsun, isterse hiç olmasın halk arasında hadis olarak bilinen rivayetler de meşhur adıyla bilinirler. Bu demektir ki bir hadis bazen alimler arasında, bazen özellikle hadis, fıkıh veya usûl alimleri nezdinde, bazen de halk arasında yaygın bir şöhrete sahip olur. Böyle hadislere meşhur denmesinin rivayet tarikları ile alakası yoktur. Rivayetin hadis olarak yayılmasına bağlıdır. Söz gelişi şu rivayet hadisciler arasında meşhurdur. “Hz. Peygamber bir ay boyunca Ri'l ve Zekvâna beddua ederek kunut yaptı.”661 Şu hadis de hadisciler, alimler ve halk arasında meşhur olmuştur. “Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden selamette kaldığı kimsedir. Muhacir de Allah'ın yasakladıklarından uzak kalandır.” 662 Fıkıh alimleri arasında meşhur olana da şu hadis örnek verilebilir: “Allah katında en hoşa gitmeyen helal, kadın boşamaktır.”663 Fıkıh usulü alimleri arasında meşhur olan, “...Ümmetimden hata, unutma ve zorlanma sonucu yapakları işlerin sorumluluğu kaldırıldı.”664 Tasavvuf ehli arasında meşhur olanı, “Sen olmasaydın, alemleri yaratmazdım” “Nefsini bilen rabbini bilir”; 665 Çoğu darb-ı mesel haline gelmiş ve halk arasında meşhur olanlardan birkaçı: “Haber almak, gözle görmek gibi olmaz” “İnsanların cefasına katlanmak, sadakadır”. “Acele etmek şeytandandır.” Bu hadislerin çoğunun aslı yoktur. 666 Dillerde meşhur olan hadislere dair müstakil kitaplar yazılarak bu kabil nakillerin sıhhat durumu veya zayıf yahut uydurma oldukları açıklanmıştır. Böyle kitapların en meşhurları şunlardır: 1. el-Mekâsidul-Hasene: es-Sehâvî. 2. Keşfu'1-Hafâ: el-Aclûnî. 3. Esne'l-Metâlib: el-Hutûl-Beyrûti.

Mesânîd
Bk. Müsned.
Musnedn “senede” kök fiilinden alınmış bir kelimedir. İfal babından ismi meful olup isnad edilmiş, dayandırılmış manasına gelir. Çoğulu mesâniddir. Hadis Usulü alimleri musned kelimesini terim olarak iki manada kullanmışlardır. Bunlardan birincisi tarifinde az da olsa farklılıklar görülen bir hadis çeşididir. el-Hâkimu'n-Nisâbûrî'ye göre musned, nıuhaddisin yaşı dolayısıyle işittiği açık olan şeyhinden rivayeti, onun şeyhinden işitmesi, böylece isnadın meşhur bir sa-habiye ondan da Hz. Peygamber'e ulaşmasıdır. 885 el-Hâkim'in bu tarifine nazaran musned hadis, ilk ravisinden sonuna kadar senedi muttasıl ve aynı zamanda merfu olan hadistir. Bu durumda müsnedin tarifinde esas itibariyle ittisal edilen senette kopukluk olmaması ile isnadın Hz. Peygamber'e kadar ulaşması gibi iki önemli husus söz konusu olmaktadır. Adı geçen Hadis Usulü aliminin verdiği şu misal incelendiği zaman bahse konu olan husus açıkça ortaya çıkar. “...Abdullah b. Ka'b b. Mâlik'ten rivayet edilmiştir. O da babasından rivayet etmiştir. Babası Ka'b bir gün mescitte İbn Ebî Hadred'den alacağını istemiş. Derken seslerini yükseltmişler. Hz. Peygamber (s.a.s) onların münakaşa ettiklerini işitince hücresinin perdesini açarak çıkmış ve (elile) yarı işareti yaparak, “Ka'b alacağının bu kadarından vazgeç” demiştir. Ka'b bunun üzerine “Olur” cevabını vermiş ve İbn Ebî Hadred borcunun yarısını ödemiştir.” Görülüyor ki el-Hâkim'in musned anlayışına ittisal denilen senedde kesiklik olmaması ve isnadın Hz. Peygamber'e kadar ulaşmış bulunması, bir başka deyişle hadisin merfu olması gibi iki esas söz konusudur. Nitekim bu hususu el-Hâkim, yukanda verilen hadisin izahını yaparken şöyle açıklamıştır. “Bu hadisi benim Ebu Amr Osman b. Ahmed es-Semmâk'tan işittiğim zahirdir. Onun da el-Hasen b. Mukrem'den işittiğine şüphe yoktur. el-Hasen'in Osman b. Umer'derr, Osman b. Umer'in ailesi fertlerinden olan Yunus b. Yezid'den işitmeleri olmuştur. Yunus'un ez-Zuhrî ile ez-Zuhrî'nin Ka'b b. Mâlik'in oğullarıyla, bunlarında babalarıyla olan irtibatları bilinmektedir. Ka'b ise Hz. Peygamberin ashabındandır. Bunlardan başka el-Hâkimu'n-Nisâbûrî bir hadisin müsned olabilmesi için başka şartların da bulunması görüşündedir. Ona göre bu şartların bir kısmı müsnedin mevkuf olmaması; mursel, mu'dal, mudelles gibi isnadında atlama yapılarak rivayet edilmemesi; isnadında uhbirtu an fulânin, huddistu an fulânin, belağanî an fulânin, refe'ahu fulânun, ezunnuhu merfu'an gibi senedin kopuksuz olmasında şüphe ve tereddüde yol açan tabirlerin kullanılmamış olması gibi önemli hususlardır. Eğer bir hadis bu şartları taşıyorsa musneddir. Bununla beraber bu şartlan taşıyan her hadis hakkında sahih hükmü verilemez. 886 el-Hatibu'1-Bağdâdî'ye göre ise musned, hadis ehli nazarında ilk ravisinden hadisin isnad edildiği kaynağına kadar isnadı muttasıl olan hadistir. Ona göre hadisciler musned tabirini daha çok Hz. Peygamber (s.a.s)'e isnad edilerek nakledilen rivayetler için özel bir tabir olarak kullanırlar. İsnadın ittisali ise sonuna kadar ravilerden her birinin kendisinden önceki raviden açıklanmamış dahi olsa, işitmiş olmasıdır. 887 el-Hatîb'in bu tarifinde sadece senedin muttasıl olması esas alınmıştır. Bunun yamsıra hadiscilerin musned ıstılahını özellikle Hz. Peygamber'e isnad edilerek nakledilen hadisler için kullandıklarına işaret etmekle yetinilmiştir. Musned hadisin bir üçüncü tarifi vardır ve İbn Abdilberr'e aittir. Bu tarifte musned, isnadı, ister Malik, Nâfi, İbn Ömer, Hz. Peygamber (s.a.s) isnadı gibi muttasıl olsun; isterse Malik, ez-Zuhri, İbn Abbas, Hz. Peygamber (s.a.s) isnadı gibi, ez-Zuhrî İbn Abbas'ı işitmediğinden mun-katı olsun, Hz. Peygamber (s.a.s)'e kadar ulaşan hadistir. 888 İbn Abdilberr'in tarifinde ise dikkat edilirse senedin muttasıl olması dikkate alınmamıştır. Buna göre de merfu olması halinde mursel, munkatı, mu'dal gibi isnadında kopukluk bulunan hadis çeşitleri de musned çerçevesi içinde alınmak icap eder. Bu ise imkânsızdır. Bütün bunlar göz önüne alınarak musnedin tarifinde el-Hâkim'in tarifi tercih edilmiştir. İkinci olarak musned, ale'l-mesânîd denilen değişik bir metodla tertip edilmiş hadis kitabına denir. Böyle kitaplarda sahabe harf sırasına veya başka bir tertibe göre sıralanarak her birinden müellifine ulaşan hadisler konularına bakılmaksızın bir araya getirilir. Bilhassa ikinci asrın sonlarına doğru görülmeye başlayan müsnedler içinde Ebu Davud et-Tayâlisi'nin, Esed b. Musa el-Umevi'nin, Ubeydullah b. Musa el-Absî'nin, Ebubekr Abdullah İbni'z-Zubeyr el-Humeydî'nin, Musedded b. Muserhedi'l-Basrî'nin, Nu'aym b. Hammâd el-Huzâî'nin, Ebu Hayseme Zuheyr b. Harb en-Neseî'nin, Ebubekr b. Ebî Şeybe'nin, İshak b. Râhûye'nin, Osman b. Ebî Şeybe'nin, Ahmed b. Han-bel'in, Ahmed b. Menî'nin, Ebu Bekri'l-Bezzâr’ın ve el-Hasen b. Sufyân'ın müsnedleri anılmağa değer olan en önemlileridir.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget