Bk. Ta'lik.
Tef’il ölçüsünde mastar olan ta'lîk, sözlükte bir nesneyi bir nesneye geçirerek asmak, bir işi ne kesinlikle yapmak ne de terketmek suretiyle askıda bırakmak, kapıyı kapatmak, gönlü birine düşmek gibi değişik manalara gelir.1153 Hadis Usulünde ta'lîk, kısaca isnadın raviden olan tarafından bir veya daha ç15k kişiyi söylememeye denir. Bazı alimler bütün isnadı hazfederek hadisi kale Resulullâh (s.a.s), kale'bnu Abbâs gibi eda lafızlanyla doğrudan kaynağından nakletmeye de ta'lik demişlerdir. Çoğulu ta'lîkât veya ta'alîk gelir. Bir hadisin isnadından bir veya birkaç ravinin ismini söylemeden veya bütün isnad söylemeksizin nakledilmesi, pek çok alim tarafından ittisalin kesilmesi, öteki deyişiyle senedde kopukluk sayılmıştır. Bu yönden ta'lik, bir duvarın dayanağının kaldırılarak yıkılmaya terk edilişine benzetilmiştir. 1154 Şâfiîler taliki oldukça farklı manada kullanmışlardır, onlara göre ta'lik emâlî karşılığıdır ve şeyhin hadis meclislerinde okuduğu, talebenin yazdığı hadislerden meydana gelen kitaplara denir. 1155 İbn Hacer'e göre ta'lik, şeyhten semâ yoluyla alındığına delalet etmeyen (mesela, kale, yukâlu, zekera, yuzkeru gibi) lafızlarla rivayette bulunarak isnadda bir veya daha fazla raviyi hazfetmektir. Talikin birkaç çeşidi vardır. Bunlardan birisi hadisin, bütün isnadın hazfedilerek mesela Kale Resûlullah (s. .a.s) lafzıyla sevkedilmesidir. Bir diğer şekli, hadisin sahabî hariç diğer ravilerin, ya da şahabı ve tabiî müstesna diğerlerinin hazfedilerek nakledilmesidir. Hadisi rivayet eden ravinin hazfedilip rivayetin onun üstündeki raviye bağlanmasına da genelde ta'lik denilmiştir, ancak hazfedilen ravinin üzerindeki ravi musannifin şeyhi olduğu takdirde böyle rivayete ta'lik denilip denilmeyeceği ihtilaflıdır. Konu şöyle yorumlanmıştır: Şeyhini hazfeden musannifin mudellis olduğu hadis alimlerinden birinin tesbiti veya araştırma sonucu anlaşılırsa yaptığı işe ta'lik değil tedlis denir. Musannif mudellis değilse rivayeti ta'lik itibar edilir. 1156 Ta'liki isnaddan peşpeşe birkaç ravi düşmesi yönünden mu'dale bezetenler olmuştur. es-Suyûtî'nin kaydettiğine göre ta'lik yoluyla rivayet edilen mu'allakla mu'dal arasında bir yönden umum-husus ilişkisi vardır. Açıklamak gerekirse bazı mu'allak hadisler, isnadından birkaç ravinin düşmesi açısından mu'dal sayılabilirse de hiçbir mu'dal mu'allak değildir. 1157 Hadis âlimleri ta'lik yaparken genelde yurva an fulânin veya yukâlu anhu, yuzkeru, yuhka gibi temrîz sigaları kullanmışlardır. Ancak kale, fe'ale, nehâ, zekera, hakâ gibi cezm sigaları kullanarak ta'lik yapanlar da olmuştur. Ta'likden ilk defa Buhâri'nin talikleri vesilesiyle ed-Dârekutnî bahsetmiştir. Aslında ta'lik, Sahîh-i Buhâri'nin en mühim özelliklerinden birisidir. İsnadından bir veya birkaç raviyi hazfedereke hadisi söylenmeyen ravinin üstündeki raviden veya bütün isnadı söylemeden Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivayet etmek, bilhassa son devirler Mağrib bölgesi alimlerine göre zahiren muttasıl sayılsa bile manen munkatıdır. Onlar nazarında Buhâri'nin pek çok yerde kale lenâ fulânun diyerek hadis nakletmesi talikin ta kendisidir. Bununla birlikte onun bu lafızla naklettiği hadislerin arz veya munâvele yoluyla aldıkları olduğu söylenmiştir. Şu hale göre onun bu ve diğer lafızlarla ta'lik yaparak naklettiği hadislerin senedinde inkıta olanlar gibi mütalaa edilmemeleri gerekir. Talikin hükmü, sahih hükmü verilmiş bir kitapta vaki olduğu takdirde, sıhhattir. Ta'lik, bazen kesinlik bildiren lafızlarla yapılır, bu şekildeki talika, ta'lîk bi-sîgati't-tashih veya ta'lîk meczûm adı verilir. Bazen de temrîz sîgası kullanılarak yapılır ki buna da ta'lîk bi-sîgati't-temrîz veya ta'lîk gayri meczûm denilir.
|