Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 20. Hârûn b. Abdullah’ın Hadisi (Hedy'i Kendisi Kesen Ve Başkasından Yardım İsteyenler)

1766- Ali (radıyallahü anh)'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlık develerini kestiği zaman otuz tanesini kendi eliyle kesti, geriye kalanlarım da bana emretti, ben kestim."

Beyhâki, es-Sünenü’l-Kübrâ, V, 238.

1767- Abdullah b. Kurt'dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Sânı yüce olan Allah katında günlerin en büyüğü kurban (bayramı) günüdür. Sonra da karr günüdür"

Îsa(nın) rivâyet etti(ğine göre) Sevr;

" O, (karr günü, Kurban Bayramı'nın) ikinci gün(ü)dür" demiştir. (Râvî Abdullah b. Kurt) dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a beş veya altı tane kurbanlık deve getirilmişti. (Resûlüllah'ın kesime) kendilerinden başlaması için (kendiliklerinden) ona yaklaşmaya başlıyorlardı. (Develerin) yanlan ve başları yere düşünce (Resûlüllah) gizli bir söz söyledi, anlayamadım. (Önümdekine) " ne diyor?" diye sordum. " İsteyen (bu kurbandan) kesip alabilir (diyor)" diye cevâp verdi.

Beyhâkî es-Sünenu'l-kübrâ, V, 237.

1768- Ğurfe b. el-Hâris el-Kındî'den nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı Veda Haccında gördüm. (Kendisine) hedy kurbanlıkları getirilince;

" Bana Ebû Hasan'ı çağırınız!" dedi. Bunun üzerine derhal kendisine Ali (radıyallahü anh) çağrıldı. O'na (hitaben);

" Şu süngünün (kabzasının) alt kısmından tut" buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de süngünün (kabzasının) üst kısmından tuttu. Sonra onu kurbanlık develere (ikisi birden) çaldılar. (Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) işini bitirince devesine bindi ve Ali (radıyallahü anh)'yi de arkasına aldı.

Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, V, 238.

٢٠ - باب مَنْ نَحَرَ الْهَدْىَ بِيَدِهِ وَاسْتَعَانَ بِغَيْرِهِ

١٧٦٦ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، وَيَعْلَى، ابْنَا عُبَيْدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ، عَنِ ابْنِ أَبِي نَجِيحٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، عَنْ عَلِيٍّ، - رضى اللّه عنه - قَالَ لَمَّا نَحَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بُدْنَهُ فَنَحَرَ ثَلاَثِينَ بِيَدِهِ وَأَمَرَنِي فَنَحَرْتُ سَائِرَهَا .

١٧٦٧ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِيُّ، أَخْبَرَنَا عِيسَى، ح وَحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، أَخْبَرَنَا عِيسَى، - وَهَذَا لَفْظُ إِبْرَاهِيمَ - عَنْ ثَوْرٍ، عَنْ رَاشِدِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَامِرِ بْنِ لُحَىٍّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ قُرْطٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ إِنَّ أَعْظَمَ الأَيَّامِ عِنْدَ اللَّهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَوْمُ النَّحْرِ ثُمَّ يَوْمُ الْقَرِّ ‏) . قَالَ عِيسَى قَالَ ثَوْرٌ وَهُوَ الْيَوْمُ الثَّانِي . قَالَ وَقُرِّبَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بَدَنَاتٌ خَمْسٌ أَوْ سِتٌّ فَطَفِقْنَ يَزْدَلِفْنَ إِلَيْهِ بِأَيَّتِهِنَّ يَبْدَأُ فَلَمَّا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا - قَالَ فَتَكَلَّمَ بِكَلِمَةٍ خَفِيَّةٍ لَمْ أَفْهَمْهَا فَقُلْتُ مَا قَالَ - قَالَ ‏(‏ مَنْ شَاءَ اقْتَطَعَ ‏) .

١٧٦٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ، عَنْ حَرْمَلَةَ بْنِ عِمْرَانَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ الأَزْدِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ غَرَفَةَ بْنَ الْحَارِثِ الْكِنْدِيَّ، قَالَ شَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ وَأُتِيَ بِالْبُدْنِ فَقَالَ ‏(‏ ادْعُوا لِي أَبَا حَسَنٍ ‏) . فَدُعِيَ لَهُ عَلِيٌّ - رضى اللّه عنه - فَقَالَ لَهُ ‏(‏ خُذْ بِأَسْفَلِ الْحَرْبَةِ ‏) . وَأَخَذَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِأَعْلاَهَا ثُمَّ طَعَنَ بِهَا فِي الْبُدْنِ فَلَمَّا فَرَغَ رَكِبَ بَغْلَتَهُ وَأَرْدَفَ عَلِيًّا رضى اللّه عنه .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 19. Kurbanlık Beyt-i Şerif'e Varmadan Telef Olacak Hale Düşerse Ne Yapılır?

1764- Naciye el-Eslemî'den rivâyet olunduğuna göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onunla (Beyt-i Şerife) bir kurbanlık göndermiş ve " Ona (Beyt-i Şerife varamayacak şekilde) bir acizlik gelecek olursa, kes. Sonra (boğazında takılı olan) nalını kanına batır, sonra da insanlara bırakıver."

Tirmizî, hac 71; İbn Mâce, menâsik 101; Müslim, hac 377, 378; Dârimî, menâsik 66; Muvatta', hac 148; Ahmed b. Hanbel, IV, 64, 187, 225, 334; V, 377.

1765- İbn Abbâs'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Eslem'li bir kimseyi on sekiz deve ile birlikte (Beyt-i Şerife) göndermişti. (O zat);

Onlardan birisi yürümekten âciz kalacak olursa ne (yapmamı uygun) görürsün? dedi. (Resûl-i Ekrem de);

" Onu boğazlarsın, sonra (boynundaki nişanlık) nalınını kanına boya ve hörgücünün yambaşına vur. O deveden sen de yeme, beraberindekilerden birisi de (yemesin)" buyurdu. Yahutta " yol arkadaşlarından birisi de (yemesin)" dedi.

Ebû Dâvûd buyurdu ki: (Ebû't-Teyyah'ın) bu hadiste yalnız kaldığı kısım " Ondan sen de yeme, yol arkadaşlarından birisi de (yemesin)" sözüdür. (Müsedded) Abdülvâris ('den rivâyet ettiği) hadisinde ise, " sonra onu vur" (sözü) yerine (sözünü) nakletmiştir.

Ebû Dâvûd buyurdu ki; Ben Ebû Seleme'yi, " (Sözü, ravisine) isnadı ve manayı doğru (nakl) ettin mi, kâfidir" derken işittim.

Müslim, hac 374, 378; İbn Mâce, menâsik 101; Ahmed b. Hanbel, I, 217, 279; IV, 64, 225, 238; V, 377.

١٩ - باب فِي الْهَدْىِ إِذَا عَطِبَ قَبْلَ أَنْ يَبْلُغَ

١٧٦٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ، أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ، عَنْ هِشَامٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ نَاجِيَةَ الأَسْلَمِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بَعَثَ مَعَهُ بِهَدْىٍ فَقَالَ ‏(‏ إِنْ عَطِبَ مِنْهَا شَىْءٌ فَانْحَرْهُ ثُمَّ اصْبَغْ نَعْلَهُ فِي دَمِهِ ثُمَّ خَلِّ بَيْنَهُ وَبَيْنَ النَّاسِ ‏) .

١٧٦٥ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ، وَمُسَدَّدٌ، قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، ح حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ، - وَهَذَا حَدِيثُ مُسَدَّدٍ - عَنْ أَبِي التَّيَّاحِ، عَنْ مُوسَى بْنِ سَلَمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فُلاَنًا الأَسْلَمِيَّ وَبَعَثَ مَعَهُ بِثَمَانَ عَشْرَةَ بَدَنَةً فَقَالَ أَرَأَيْتَ إِنْ أُزْحِفَ عَلَىَّ مِنْهَا شَىْءٌ قَالَ ‏(‏ تَنْحَرُهَا ثُمَّ تَصْبُغُ نَعْلَهَا فِي دَمِهَا ثُمَّ اضْرِبْهَا عَلَى صَفْحَتِهَا وَلاَ تَأْكُلْ مِنْهَا أَنْتَ وَلاَ أَحَدٌ مِنْ أَصْحَابِكَ ‏) . أَوْ قَالَ ‏(‏ مِنْ أَهْلِ رُفْقَتِكَ ‏) . قَالَ أَبُو دَاوُدَ الَّذِي تَفَرَّدَ بِهِ مِنْ هَذَا الْحَدِيثِ قَوْلُهُ ‏(‏ وَلاَ تَأْكُلْ مِنْهَا أَنْتَ وَلاَ أَحَدٌ مِنْ أَهْلِ رُفْقَتِكَ ‏) . وَقَالَ فِي حَدِيثِ عَبْدِ الْوَارِثِ ‏(‏ ثُمَّ اجْعَلْهُ عَلَى صَفْحَتِهَا ‏) . مَكَانَ ‏(‏ اضْرِبْهَا ‏) . قَالَ أَبُو دَاوُدَ سَمِعْتُ أَبَا سَلَمَةَ يَقُولُ إِذَا أَقَمْتَ الإِسْنَادَ وَالْمَعْنَى كَفَاكَ .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 18. Kurbanlık Develere Binmek

1762- Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kurbanlık deve sürüp giden bir adam görmüş de ona;

" Deveye bin!" buyurmuş. O kimsede;

(Ya Resûlallah) bu (Kurbanlık) bir devedir, diye cevap vermiştir. (Bu emir ve cevap üç defa tekrarlanmıştır.) Bunun üzerine (Resûlüllah) ikinci veya üçüncü defasında;

" Yazıklar olsun sana, şuna bin" dedi.

Buhârî, hac 103, 1)2; edeb 95; Müslim, hac 371, 372, Tirifircî, hac 72; Nesâî, hac 73, 74; Muvatta', hac 144; Ahmed b. Hanbel, III, 99.

1763- Ebû'z-Zubeyr, Câbir b. Abdillah'a kurbanlık deveye binme meselesini sordum. O dedi ki:

(Ben) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i;

" Ona binmeye mecbur kaldığın vakit başka hayvan buluncaya kadar her zamanki gibi bin" buyururken işittim.

Müslim, hac 375; Nesâî, menâsîk 76.

١٨ - باب فِي رُكُوبِ الْبُدْنِ

١٧٦٢ - حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أَبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم رَأَى رَجُلاً يَسُوقُ بَدَنَةً . فَقَالَ ‏(‏ ارْكَبْهَا ‏) . قَالَ إِنَّهَا بَدَنَةٌ . فَقَالَ ‏(‏ ارْكَبْهَا وَيْلَكَ ‏) . فِي الثَّانِيَةِ أَوْ فِي الثَّالِثَةِ .

١٧٦٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، أَخْبَرَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ، سَأَلْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ رُكُوبِ الْهَدْىِ، فَقَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ ارْكَبْهَا بِالْمَعْرُوفِ إِذَا أُلْجِئْتَ إِلَيْهَا حَتَّى تَجِدَ ظَهْرًا ‏) .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget