Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ezanı Nasıl Öğretmişti?
5- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ezanı Nasıl Öğretmişti?
638- Ebû Mahzüre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ezanı bana şöyle öğretti:
(Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber
Eşhedü en lâ ilâhe illallah, Eşhedü enlâ ilâhe illallâh
Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllâh, Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllâh
Hayye ales Salâh, Hayye ales Salâh
Hayye alel Felâh, Hayye alel Felâh
Allahü ekber Allahü ekber
Lâ ilâhe illallâh) (Ebû Dâvûd, Salat: 28; İbn Mâce, Ezan: 2)
639- Abdullah b. Muhayriz (radıyallahü anh) anlatıyor. Ebû Mahzüre’nin yanında büyümüş bir yetimdim. Beni Şam’a gönderirken kendisine: Ben Şam’a gidiyorum, oradaki insanların bana senin nasıl ezan okuduğunu sormalarından korkarım dedim. Bunun üzerine bana şunları anlattı: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Huneyn savaşından dönerken, biz de bir topluluk olarak Huneyn yolunda ilerliyorduk, yolda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizimle karşılaşmıştı. Müezzini O’nun yanında namaz için ezan okumaya başlamıştı. Müezzinin sesini işitince, onun okumasıyla alay ederek kendi kendimize onun söylediklerini tekrar etmeye başladık. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bizim sesimizi işitince bizi yanına çağırtmıştı. Huzuruna varınca:
(Sesini duyduğum kimse hanginizdi?) diye sordu: Arkadaşlarım beni göstermişlerdi, bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları göndererek beni yanına alıkoymuştu. Sonra:
(Kalk, ezan oku) buyurdu. Hemen ayağa kalktım ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana ezanı şöyle öğretti. O kendisi (ezan lafızlarını) söylüyor bana da aynen şöyle söyle diyordu:
(Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh, Eşhedü enlâ ilâhe illallâh
Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllâh, Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllâh
Buraya gelince şöyle buyurdu:
(Dön ve sesini alçaltarak tekrar et
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh, Eşhedü en lâ ilâhe illallâh
Eşhedü enne muhammaden Rasûlüllâh, Eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllâh
Hayye alessalâh, Hayye alessalâh
Hayye alel felâh, Hayye alel felâh
Allahü ekber Allahü ekber Lâ ilâhe illallâh)
Bu ezanı okuduktan sonra beni çağırdı ve içinde bir miktar gümüş olan bir kese verdi. Ben de:
(Ey Allah’ın Rasûlü! Bana Mekke’de ezan okumamı emret) dedim. O da:
(Seni bu işle görevlendirdim) buyurdu. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mekke Valisi olan Attab b. Esid’e gelerek, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in emriyle onunla birlikte ezan okudum. (İbn Mâce, Ezan: 2; Dârimi, Salat: 6)
٥ - باب كَيْفَ الأَذَانُ
٦٣٨ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي، عَنْ عَامِرٍ الأَحْوَلِ، عَنْ مَكْحُولٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَيْرِيزٍ، عَنْ أَبِي مَحْذُورَةَ، قَالَ عَلَّمَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم الأَذَانَ فَقَالَ ( اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ ثُمَّ يَعُودُ فَيَقُولُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ حَىَّ عَلَى الصَّلاَةِ حَىَّ عَلَى الصَّلاَةِ حَىَّ عَلَى الْفَلاَحِ حَىَّ عَلَى الْفَلاَحِ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ) .
٦٣٩ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْحَسَنِ، وَيُوسُفُ بْنُ سَعِيدٍ، - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِي مَحْذُورَةَ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مُحَيْرِيزٍ، أَخْبَرَهُ - وَكَانَ، يَتِيمًا فِي حَجْرِ أَبِي مَحْذُورَةَ حَتَّى جَهَّزَهُ إِلَى الشَّامِ - قَالَ قُلْتُ لأَبِي مَحْذُورَةَ إِنِّي خَارِجٌ إِلَى الشَّامِ وَأَخْشَى أَنْ أُسْأَلَ عَنْ تَأْذِينِكَ فَأَخْبَرَنِي أَنَّ أَبَا مَحْذُورَةَ قَالَ لَهُ خَرَجْتُ فِي نَفَرٍ فَكُنَّا بِبَعْضِ طَرِيقِ حُنَيْنٍ مَقْفَلَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مِنْ حُنَيْنٍ فَلَقِيَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي بَعْضِ الطَّرِيقِ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنُ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالصَّلاَةِ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَمِعْنَا صَوْتَ الْمُؤَذِّنِ وَنَحْنُ عَنْهُ مُتَنَكِّبُونَ فَظَلِلْنَا نَحْكِيهِ وَنَهْزَأُ بِهِ فَسَمِعَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم الصَّوْتَ فَأَرْسَلَ إِلَيْنَا حَتَّى وَقَفْنَا بَيْنَ يَدَيْهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( أَيُّكُمُ الَّذِي سَمِعْتُ صَوْتَهُ قَدِ ارْتَفَعَ ) . فَأَشَارَ الْقَوْمُ إِلَىَّ وَصَدَقُوا فَأَرْسَلَهُمْ كُلَّهُمْ وَحَبَسَنِي فَقَالَ ( قُمْ فَأَذِّنْ بِالصَّلاَةِ ) . فَقُمْتُ فَأَلْقَى عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم التَّأْذِينَ هُوَ بِنَفْسِهِ قَالَ ( قُلِ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ ) . ثُمَّ قَالَ ( ارْجِعْ فَامْدُدْ صَوْتَكَ ) . ثُمَّ قَالَ ( قُلْ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ حَىَّ عَلَى الصَّلاَةِ حَىَّ عَلَى الصَّلاَةِ حَىَّ عَلَى الْفَلاَحِ حَىَّ عَلَى الْفَلاَحِ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ) . ثُمَّ دَعَانِي حِينَ قَضَيْتُ التَّأْذِينَ فَأَعْطَانِي صُرَّةً فِيهَا شَىْءٌ مِنْ فِضَّةٍ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مُرْنِي بِالتَّأْذِينِ بِمَكَّةَ . فَقَالَ ( قَدْ أَمَرْتُكَ بِهِ ) . فَقَدِمْتُ عَلَى عَتَّابِ بْنِ أَسِيدٍ عَامِلِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِمَكَّةَ فَأَذَّنْتُ مَعَهُ بِالصَّلاَةِ عَنْ أَمْرِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم .