بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
103- Mü’minler İçin İstiğfar Edilebilir
2049- Âişe (radıyallahü anha)’dan aktarıldığına göre, şöyle demiştir:
(Ben, size kendimden ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bahsedeyim mi?) dedi. Biz de:
(Evet) dedik. O da şöyle anlattı:
(Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benim yanımda kaldığı bir geceydi, yatsı namazından dönüp gelmişti, ayakkabılarını ayaklarının yanına koydu elbisesinin bir ucunu yatağının üzerine yaydı. Benim uyuduğuma kanaat getirinceye kadar bekledi sonra yavaşça ayakkabılarını giydi, elbisesini aldı sonra yavaşça kapıyı açtı ve yavaşça çıktı. Ben de örtümü başıma aldım, elbisemi giydim ve onun peşinden çıktım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Baki mezarlığına vardı, ellerini kaldırıp üç defa uzunca tuttu sonra döndü, ben de döndüm. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hızlandı, bende hızlandım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) daha süratlice yürüdü, bende daha süratlice yürüdüm. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) koşmaya başladı. Ben de koşmaya başladım ve ondan önce eve girdim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ben yattıktan sonra içeri girdi ve:
(Ey Âişe, sana ne oldu da böyle nefes nefesesin) buyurdu. Ben:
(Bir şey yok) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Sen söylemezsen bile Latif ve Alim olan Allah, Bana haber verir) dedi. O zaman ben anam babam senin yoluna feda olsun deyip olanları anlattım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Önümde gördüğüm karaltı sen miydin?) diye sordu. (Evet, içimde beni rahatsız eden bir sıkıntı oldu da ondan böyle yaptım) dedim. Daha sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Allah ve Rasûlünun sana haksızlık edeceğini mi sandın?) dedi. Ben:
(İnsanlar ne kadar gizlese de Allah bilir) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu:
(Sen beni gördüğünde bana Cibril gelmişti. Elbiseni çıkarmış olduğun için yanıma gelmedi, bana seslendi fakat senden gizlendi. Ben de ona cevap verdim ve onu senden gizledim. Senin uyuduğunu zannettim ve uyandırmak istemedim, seni yalnız bırakmaktan da korktum. Fakat Cibril Baki mezarlığına gelmemi ve oradakilere istiğfar etmemi emretti. Ben nasıl söylemeliyim dedim. O da: Şöyle söyle buyurdu:
(Selâm bu diyarın ehli olan mü’minlere ve Müslümanlara olsun. Bizden önce gidenlere ve sonra gideceklere Allah rahmet eylesin. Allah’ın izniyle bizde size kavuşacağız) (Müslim, Cenaiz: 35; İbn Mâce, Cenaiz: 36)
2050- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle diyordu: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece kalktı. Elbisesini giydi sonra dışarı çıktı. Ben de cariyem Berire’ye, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i takib etmesini emrettim. O da:
(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), Baki mezarlığına kadar takib etti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Baki mezarlığının alt tarafında Allah’ın dilediği kadar bir zaman durdu. Sonra, geriye döndü. Cariyem ondan önce dönüp geldi ve olanları bana haber verdi. Sabah oluncaya kadar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir şey söylemedim, daha sonra gece olan olayı anlattım. (Ben, Baki kabristanındakilere dua etmek üzere gönderilmiştim) buyurdu. (Müslim, Cenaiz: 35; İbn Mâce, Cenaiz: 36)
2051-Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), benim yanımda kaldığı gecelerde gecenin sonuna doğru Baki mezarlığına gider ve şöyle dua ederdi:
(Ey mü’minler topluluğunun yurdu, selâm sizlerin üzerine olsun. Bizler ve sizler yarın buluşacağız veya birbirimize şefaatçi olacağız. İnşaallah biz de size kavuşacağız. Allah’ım! Baki’ul gargad mezarlığındakileri affet bağışla…) (İbn Mâce, Cenaiz: 36; Müslim, Cenaiz: 35)
2052- Süleyman b. Büreyde (radıyallahü anh), babasından naklediyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kabirlere uğradığında şöyle derdi:
(Ey bu diyarın mü’min ve Müslüman sakinleri! Selâm sizlerin üzerine olsun. İnşaallah bizler de size kavuşacağız. Siz bizden önce geldiniz biz de arkanızdan geleceğiz. Allah’tan bizim ve sizin için bağışlanma dilerim.) (İbn Mâce, Cenaiz: 36; Müslim, Cenaiz: 35)
2053- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Necaşi öldüğünde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Onun için istiğfar edin) buyurdu. (Müslim, Cenaiz: 22; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 62)
2054- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle haber vermiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Habeş ülkesinin hükümdarı Necaşi öldüğü gün onun ölümünü ashabına haber verdi ve (Kardeşiniz için Allah’tan bağışlanma dileyiniz) buyurdu. (Müslim, Cenaiz: 22; Ebû Dâvûd, Cenaiz: 62)
١٠٣ - باب الأَمْرِ بِالاِسْتِغْفَارِ لِلْمُؤْمِنِينَ
٢٠٤٩ - أَخْبَرَنَا يُوسُفُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ، أَنَّهُ سَمِعَ مُحَمَّدَ بْنَ قَيْسِ بْنِ مَخْرَمَةَ، يَقُولُ سَمِعْتُ عَائِشَةَ، تُحَدِّثُ قَالَتْ : أَلاَ أُحَدِّثُكُمْ عَنِّي وَعَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قُلْنَا : بَلَى . قَالَتْ : لَمَّا كَانَتْ لَيْلَتِي الَّتِي هُوَ عِنْدِي تَعْنِي النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم انْقَلَبَ فَوَضَعَ نَعْلَيْهِ عِنْدَ رِجْلَيْهِ، وَبَسَطَ طَرَفَ إِزَارِهِ عَلَى فِرَاشِهِ، فَلَمْ يَلْبَثْ إِلاَّ رَيْثَمَا ظَنَّ أَنِّي قَدْ رَقَدْتُ، ثُمَّ انْتَعَلَ رُوَيْدًا وَأَخَذَ رِدَاءَهُ رُوَيْدًا، ثُمَّ فَتَحَ الْبَابَ رُوَيْدًا وَخَرَجَ رُوَيْدًا وَجَعَلْتُ دِرْعِي فِي رَأْسِي وَاخْتَمَرْتُ وَتَقَنَّعْتُ إِزَارِي، وَانْطَلَقْتُ فِي إِثْرِهِ حَتَّى جَاءَ الْبَقِيعَ، فَرَفَعَ يَدَيْهِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ فَأَطَالَ، ثُمَّ انْحَرَفَ فَانْحَرَفْتُ، فَأَسْرَعَ فَأَسْرَعْتُ، فَهَرْوَلَ فَهَرْوَلْتُ، فَأَحْضَرَ فَأَحْضَرْتُ وَسَبَقْتُهُ فَدَخَلْتُ، فَلَيْسَ إِلاَّ أَنِ اضْطَجَعْتُ فَدَخَلَ فَقَالَ : ( مَا لَكِ يَا عَائِشَةُ حَشْيَا رَابِيَةً ) . قَالَتْ : لاَ . قَالَ : ( لَتُخْبِرِنِّي أَوْ لَيُخْبِرَنِّي اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ ) . قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي، فَأَخْبَرْتُهُ الْخَبَرَ . قَالَ : ( فَأَنْتِ السَّوَادُ الَّذِي رَأَيْتُ أَمَامِي ) . قَالَتْ : نَعَمْ، فَلَهَزَنِي فِي صَدْرِي لَهْزَةً أَوْجَعَتْنِي، ثُمَّ قَالَ : ( أَظَنَنْتِ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْكِ وَرَسُولُهُ ) . قُلْتُ : مَهْمَا يَكْتُمُ النَّاسُ فَقَدْ عَلِمَهُ اللَّهُ . قَالَ : ( فَإِنَّ جِبْرِيلَ أَتَانِي حِينَ رَأَيْتِ وَلَمْ يَدْخُلْ عَلَىَّ وَقَدْ وَضَعْتِ ثِيَابَكِ فَنَادَانِي، فَأَخْفَى مِنْكِ فَأَجَبْتُهُ فَأَخْفَيْتُهُ مِنْكِ، فَظَنَنْتُ أَنْ قَدْ رَقَدْتِ وَكَرِهْتُ أَنْ أُوقِظَكِ، وَخَشِيتُ أَنْ تَسْتَوْحِشِي، فَأَمَرَنِي أَنْ آتِيَ الْبَقِيعَ فَأَسْتَغْفِرَ لَهُمْ ) . قُلْتُ : كَيْفَ أَقُولُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ : ( قُولِي السَّلاَمُ عَلَى أَهْلِ الدِّيَارِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ، يَرْحَمُ اللَّهُ الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنَّا وَالْمُسْتَأْخِرِينَ، وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ ) .
٢٠٥٠ - أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ، قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، - وَاللَّفْظُ لَهُ - عَنِ ابْنِ الْقَاسِمِ، قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ أَبِي عَلْقَمَةَ، عَنْ أُمِّهِ، أَنَّهَا سَمِعَتْ عَائِشَةَ، تَقُولُ : قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ذَاتَ لَيْلَةٍ فَلَبِسَ ثِيَابَهُ ثُمَّ خَرَجَ - قَالَتْ - فَأَمَرْتُ جَارِيَتِي بَرِيرَةَ تَتْبَعُهُ فَتَبِعَتْهُ حَتَّى جَاءَ الْبَقِيعَ، فَوَقَفَ فِي أَدْنَاهُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَقِفَ، ثُمَّ انْصَرَفَ فَسَبَقَتْهُ بَرِيرَةُ فَأَخْبَرَتْنِي، فَلَمْ أَذْكُرْ لَهُ شَيْئًا حَتَّى أَصْبَحْتُ، ثُمَّ ذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ : ( إِنِّي بُعِثْتُ إِلَى أَهْلِ الْبَقِيعِ لأُصَلِّيَ عَلَيْهِمْ ) .
٢٠٥١ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ حُجْرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، قَالَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، - وَهُوَ ابْنُ أَبِي نَمِرٍ - عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كُلَّمَا كَانَتْ لَيْلَتُهَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَخْرُجُ فِي آخِرِ اللَّيْلِ إِلَى الْبَقِيعِ فَيَقُولُ : ( السَّلاَمُ عَلَيْكُمْ دَارَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ، وَإِنَّا وَإِيَّاكُمْ مُتَوَاعِدُونَ غَدًا أَوْ مُوَاكِلُونَ، وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ، اللَّهُمَّ اغْفِرْ لأَهْلِ بَقِيعِ الْغَرْقَدِ ) .
٢٠٥٢ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حَرَمِيُّ بْنُ عُمَارَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ إِذَا أَتَى عَلَى الْمَقَابِرِ فَقَالَ : ( السَّلاَمُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الدِّيَارِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ، وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ، أَنْتُمْ لَنَا فَرَطٌ وَنَحْنُ لَكُمْ تَبَعٌ، أَسْأَلُ اللَّهَ الْعَافِيَةَ لَنَا وَلَكُمْ ) .
٢٠٥٣ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ : لَمَّا مَاتَ النَّجَاشِيُّ قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( اسْتَغْفِرُوا لَهُ ) .
٢٠٥٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ صَالِحٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو سَلَمَةَ، وَابْنُ الْمُسَيَّبِ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، أَخْبَرَهُمَا : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَعَى لَهُمُ النَّجَاشِيَّ صَاحِبَ الْحَبَشَةِ فِي الْيَوْمِ الَّذِي مَاتَ فِيهِ فَقَالَ : ( اسْتَغْفِرُوا لأَخِيكُمْ ) .