Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6- Mahzumlu Kadın Hakkında Rivâyetler

4911- Süfyan (radıyallahü anh) anlatıyor: Mahzumlu bir kadın bazı eşyaları ödünç olarak alıyor sonra da inkar ediyordu. Kadın, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna çıkarıldı. Elinin kesilmemesi için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e söylenince:

(Kızım Fatıma da olsa muhakkak elini keserdim) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 15; Tirmizî, Hudud: 6)

4912- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, Hırsızlık yapan bir kadın, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna çıkarıldı. Kadının akrabaları şöyle dediler:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’e bu konuda Üsâme’den başka kimse şefaatçilik yapmaya cesaret edemez.) Bunun üzerine Üsâme onların arzularını Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bildirdi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ey Üsâme! İsrailoğullarının helak olmalarının tek sebebi halkın şereflileri bir suç işlediklerinde onları cezalandırmaktan vazgeçiyorlar. Fakir kimselerden biri bir suç işleyince cezayı tatbik ediyorlardı. Eğer hırsızlık yapan Muhammed’in kızı Fatıma bile olsa onunda elini keserdim.) (Ebû Dâvûd, Hudûd: 15; Tirmizî, Hudud: 6)

4913- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir hırsız getirildi de onun elinin kesilmesini emretti de eli kesildi. Getirenler biz bunun böyle cezalanmasını istememiştik deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Kızım Fatıma bile olsaydı onun elini de keserdim.) (Ebû Dâvûd, Hudûd: 15; Tirmizî, Hudud: 6)

4914- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, Bir kadın Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında hırsızlık yapmıştı. Hırsızın velileri bu konuda şefaat etmesi için ancak Üsâme bu işi yapabilir dediler. Üsâme’de durumu Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e aktarınca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(İsrailoğulları bu tür hareketlerden dolayı helak olup gittiler. Onlardan zengin kimseler hırsızlık yapınca onu bırakıyorlar fakir biri yapınca da onun elini kesiyorlardı. Dolayısıyla Muhammed’in kızı Fatıma bile hırsızlık yapsa onun da elini keserdim.) (Ebû Dâvûd, Hudûd: 15; Tirmizî, Hudud: 6)

4915- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadın tanınmış kimselerin adını kullanarak kendini tanımayan insanlardan ödünç mücevherat alıp onları satıyordu. Bunun üzerine kadın yakalanıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna götürülünce, kadının akrabaları Üsâme’nin yanına koştular. Üsâme’de kadının bağışlanması için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşunca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzünün rengi değişti. Üsâme konuşuyordu. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Allah’ın hükümlerinden bir hükmü yerine getirmemem için bana aracı mı oluyorsun?) Üsâme:

(Ey Allah'ın Rasûlü benim için Allah’tan bağışlanma dile) dedi. Daha sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı ve günün akşamı bir konuşma yaparak Allah’a gerektiği biçimde hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu:

(Sizden önce gelip geçen insanların helak olmalarının sebebi aralarında zengin kimseler hırsızlık yapınca bırakıyorlar, zayıf ve fakir kimseler hırsızlık yaptıklarında ise cezayı uygulamakta idiler. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fatıma bile hırsızlık yapsa onun da elini keserdim.) Sonra bu kadının da eli kesildi. (Tirmizî, Hudûd: 6; Ebû Dâvûd, Hudûd: 15)

4916- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, Mahzumlu bir kadının hırsızlık yapması olayı Kureyş’i hayli rahatsız etmişti ve şöyle dediler:

(Bu konuda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile kim konuşup şefaatçilik edebilir?) ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sevgilisi Üsâme b. Zeyd bunu yapabilir diye karar verdiler. Üsâme, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile bu kadının bağışlanması için konuşunca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Allah’ın hükümlerinden bir hükmü uygulamamam için aracı mı oluyorsun?) Sonra kalkıp bir hutbe vererek şöyle buyurdu:

(Sizden öncekilerin helakinin sebebi aralarında zengin kimseler suç işlediklerinde onları bırakırlar. Zayıf ve fakir kimseler suç işlediklerinde de cezayı uyguluyorlardı. Allah’a yemin olsun ki Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı onun da elini keserdim.) (Tirmizî, Hudûd: 6; Ebû Dâvûd, Hudûd: 15)

4917- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyşten ve Mahzum oğullarından bir kadın hırsızlık yapmıştı. Kadın, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna getirildi ve insanlar bu kadının bağışlanması için Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşmaya kim cesaret edebilir?) dediler. Üsâme b. Zeyd bu işi yapabilir denildi. Üsâme geldi ve konuştu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızdı ve şöyle buyurdu:

(İsrailoğulları aralarında asil kimseler suç işlediklerinde onu bırakırlar, düşük bir kimse suç işleyip hırsızlık yaptığında da elini keserlerdi. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki Muhammed’in kızı Fatıma bile hırsızlık yapsa onun da elini keserdim.) (Tirmizî, Hudûd: 6; Ebû Dâvûd, Hudûd: 15)

4918- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Mahzum kabilesinden bir kadının yaptığı hırsızlık Kureyşi çok meşgul etmişti ve:

(Bu kadın için şefaat edebilecek ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşabilecek kim olabilir?) dediler ve sonunda:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’in sevgilisi Üsâme’den başkası bunu yapamaz) dediler. Üsâme bu konuda konuşacağını konuştu da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Sizden önceki toplumlar helak olup gittiler Onlar aralarında şerefli kimseler suç işlediklerinde onu cezalandırmaz bırakırlar, zayıf ve düşük kimseler suç işlediklerinde ise onu cezalandırırlardı. Allah’a yemin olsun ki Muhammed’in kızı Fatıma bile hırsızlık etse onun elini de keserdim.) (Tirmizî, Hudûd: 6; Ebû Dâvûd, Hudûd: 15)

4919- Âişe (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir kadın fetih günü hırsızlık yapmıştı. Kadın, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına getirildi. Üsâme b. Zeyd o kadının bağışlanması için aracılık yaparak bir şeyler konuşmuştu. Üsâme konuşurken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in rengi değişti ve şöyle buyurdu:

(Allah’ın sınırları çiğnendiği için uygulanacak cezanın uygulanmaması için mi benimle konuşuyorsun?) Üsâme, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Benim için Allah’tan bağışlanma dile) dedi. Akşam olunca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı ve Allah’a gerektiği biçimde hamdü sena ettikten sonra şöyle buyurdu:

(Sizden önceki helak olan toplumlar aralarında itibarlı kimseler hırsızlık yapsalar onlara bir şey yapmazlar bırakıverirler, zayıf ve itibarsız kimseler suç işlerlerse onlara cezayı uygularlardı. Sonra sözüne şöyle devam etti. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık etseydi onun elini de keserdim.) (Tirmizî, Hudûd: 6; Ebû Dâvûd, Hudûd: 15)

4920- Urve b. Zübeyr (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir kadın Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Mekke fethinde hırsızlık yapmıştı, kavmi şaşkına döndü ve Üsâme b. Zeyd’in şefaatçi olması için Üsâme’ye geldiler. (Urve diyor ki) Üsâme o konuda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile konuşunca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzünün rengi değişti ve şöyle dedi:

(Allah’ın cezalarından birini uygulamamam için mi benimle konuşuyorsun?) Bunun üzerine Üsâme:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Benim için bağışlanma talebinde bulun) dedi. Akşam olunca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalktı ve bir konuşma yaparak Allah’a gerektiği şekilde hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu:

(Sizden önceki toplumların helak ediliş sebepleri şuydu. Onların arasında itibarlı kimseler suç işlerlerse onu cezalandırmayıp bırakırlar, zayıf kimseler suç işlediklerinde ise onlara cezayı uygularlar idi. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki Eğer Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık etseydi onun da elini keserdim.) Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o kadının elinin kesilmesini emretti ve eli kesildi. Bundan sonra kadın güzelce tevbe etti. Âişe diyor ki: Bu olaydan sonra bu kadın yanıma gelirdi de ben de onun ihtiyacını Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e arz ederdim. (Tirmizî, Hudûd: 6; Ebû Dâvûd, Hudûd: 15)

٦ - باب ذِكْرِ اخْتِلاَفِ أَلْفَاظِ النَّاقِلِينَ لِخَبَرِ الزُّهْرِيِّ فِي الْمَخْزُومِيَّةِ الَّتِي سَرَقَتْ

٤٩١١ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا سُفْيَانُ، قَالَ كَانَتْ مَخْزُومِيَّةٌ تَسْتَعِيرُ مَتَاعًا وَتَجْحَدُهُ فَرُفِعَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَكُلِّمَ فِيهَا فَقَالَ ‏(‏ لَوْ كَانَتْ فَاطِمَةَ لَقَطَعْتُ يَدَهَا ‏)‏ ‏.‏ قِيلَ لِسُفْيَانَ مَنْ ذَكَرَهُ قَالَ أَيُّوبُ بْنُ مُوسَى عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ تَعَالَى ‏.‏

٤٩١٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَيُّوبَ بْنِ مُوسَى، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ امْرَأَةً، سَرَقَتْ فَأُتِيَ بِهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالُوا مَنْ يَجْتَرِئُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلاَّ أَنْ يَكُونَ أُسَامَةَ فَكَلَّمُوا أُسَامَةَ فَكَلَّمَهُ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ يَا أُسَامَةُ إِنَّمَا هَلَكَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ حِينَ كَانُوا إِذَا أَصَابَ الشَّرِيفُ فِيهِمُ الْحَدَّ تَرَكُوهُ وَلَمْ يُقِيمُوا عَلَيْهِ وَإِذَا أَصَابَ الْوَضِيعُ أَقَامُوا عَلَيْهِ لَوْ كَانَتْ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ لَقَطَعْتُهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩١٣ - أَخْبَرَنَا رِزْقُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَيُّوبَ بْنِ مُوسَى، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ أُتِيَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِسَارِقٍ فَقَطَعَهُ قَالُوا مَا كُنَّا نُرِيدُ أَنْ يَبْلُغَ مِنْهُ هَذَا ‏.‏ قَالَ ‏(‏ لَوْ كَانَتْ فَاطِمَةَ لَقَطَعْتُهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩١٤ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ سَعِيدِ بْنِ مَسْرُوقٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ زَكَرِيَّا بْنِ أَبِي زَائِدَةَ، عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عُيَيْنَةَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ امْرَأَةً، سَرَقَتْ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالُوا مَا نُكَلِّمُهُ فِيهَا مَا مِنْ أَحَدٍ يُكَلِّمُهُ إِلاَّ حِبُّهُ أُسَامَةُ ‏.‏ فَكَلَّمَهُ فَقَالَ ‏(‏ يَا أُسَامَةُ إِنَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ هَلَكُوا بِمِثْلِ هَذَا كَانَ إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِنْ سَرَقَ فِيهِمُ الدُّونُ قَطَعُوهُ وَإِنَّهَا لَوْ كَانَتْ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ لَقَطَعْتُهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩١٥ - أَخْبَرَنَا عِمْرَانُ بْنُ بَكَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ شُعَيْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي أَبِي، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتِ اسْتَعَارَتِ امْرَأَةٌ عَلَى أَلْسِنَةِ أُنَاسٍ يُعْرَفُونَ - وَهِيَ لاَ تُعْرَفُ - حُلِيًّا فَبَاعَتْهُ وَأَخَذَتْ ثَمَنَهُ فَأُتِيَ بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَعَى أَهْلُهَا إِلَى أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ فَكَلَّمَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِيهَا فَتَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ يُكَلِّمُهُ ثُمَّ قَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَتَشْفَعُ إِلَىَّ فِي حَدٍّ مِنْ حُدُودِ اللَّهِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالَ أُسَامَةُ اسْتَغْفِرْ لِي يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ ثُمَّ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَشِيَّتَئِذٍ فَأَثْنَى عَلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ بِمَا هُوَ أَهْلُهُ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّمَا هَلَكَ النَّاسُ قَبْلَكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ الشَّرِيفُ فِيهِمْ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ الضَّعِيفُ فِيهِمْ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ قَطَعَ تِلْكَ الْمَرْأَةَ ‏.‏

٤٩١٦ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ قُرَيْشًا، أَهَمَّهُمْ شَأْنُ الْمَخْزُومِيَّةِ الَّتِي سَرَقَتْ فَقَالُوا مَنْ يُكَلِّمُ فِيهَا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالُوا وَمَنْ يَجْتَرِئُ عَلَيْهِ إِلاَّ أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ حِبُّ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَكَلَّمَهُ أُسَامَةُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَتَشْفَعُ فِي حَدٍّ مِنْ حُدُودِ اللَّهِ ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ قَامَ فَخَطَبَ فَقَالَ ‏(‏ إِنَّمَا هَلَكَ الَّذِينَ قَبْلَكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ وَايْمُ اللَّهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩١٧ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ إِسْحَاقَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو الْجَوَّابِ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمَّارُ بْنُ رُزَيْقٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أُمَيَّةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ مُسْلِمٍ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ سَرَقَتِ امْرَأَةٌ مِنْ قُرَيْشٍ مِنْ بَنِي مَخْزُومٍ فَأُتِيَ بِهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالُوا مَنْ يُكَلِّمُهُ فِيهَا قَالُوا أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ ‏.‏ فَأَتَاهُ فَكَلَّمَهُ فَزَبَرَهُ وَقَالَ ‏(‏ إِنَّ بَنِي إِسْرَائِيلَ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ الْوَضِيعُ قَطَعُوهُ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩١٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَبَلَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُوسَى بْنِ أَعْيَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ رَاشِدٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ قُرَيْشًا، أَهَمَّهُمْ شَأْنُ الْمَخْزُومِيَّةِ الَّتِي سَرَقَتْ فَقَالُوا مَنْ يُكَلِّمُ فِيهَا قَالُوا مَنْ يَجْتَرِئُ عَلَيْهِ إِلاَّ أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ حِبُّ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏ فَكَلَّمَهُ أُسَامَةُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ إِنَّمَا هَلَكَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ وَايْمُ اللَّهِ لَوْ سَرَقَتْ فَاطِمَةُ بِنْتُ مُحَمَّدٍ لَقَطَعْتُ يَدَهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩١٩ - قَالَ الْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، عَنِ ابْنِ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي يُونُسُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَنَّ عُرْوَةَ بْنَ الزُّبَيْرِ، أَخْبَرَهُ عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ امْرَأَةً، سَرَقَتْ فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي غَزْوَةِ الْفَتْحِ فَأُتِيَ بِهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَكَلَّمَهُ فِيهَا أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ فَلَمَّا كَلَّمَهُ تَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَتَشْفَعُ فِي حَدٍّ مِنْ حُدُودِ اللَّهِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالَ لَهُ أُسَامَةُ اسْتَغْفِرْ لِي يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ فَلَمَّا كَانَ الْعَشِيُّ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَثْنَى عَلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ بِمَا هُوَ أَهْلُهُ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ أَمَّا بَعْدُ إِنَّمَا هَلَكَ النَّاسُ قَبْلَكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ قَطَعْتُ يَدَهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩٢٠ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدٌ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ يُونُسَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، قَالَ أَخْبَرَنِي عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ، أَنَّ امْرَأَةً، سَرَقَتْ فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي غَزْوَةِ الْفَتْحِ - مُرْسَلٌ - فَفَزِعَ قَوْمُهَا إِلَى أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ يَسْتَشْفِعُونَهُ - قَالَ عُرْوَةُ - فَلَمَّا كَلَّمَهُ أُسَامَةُ فِيهَا تَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ أَتُكَلِّمُنِي فِي حَدٍّ مِنْ حُدُودِ اللَّهِ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ أُسَامَةُ اسْتَغْفِرْ لِي يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ فَلَمَّا كَانَ الْعَشِيُّ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم خَطِيبًا فَأَثْنَى عَلَى اللَّهِ بِمَا هُوَ أَهْلُهُ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّمَا هَلَكَ النَّاسُ قَبْلَكُمْ أَنَّهُمْ كَانُوا إِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الشَّرِيفُ تَرَكُوهُ وَإِذَا سَرَقَ فِيهِمُ الضَّعِيفُ أَقَامُوا عَلَيْهِ الْحَدَّ وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوْ أَنَّ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ سَرَقَتْ لَقَطَعْتُ يَدَهَا ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِيَدِ تِلْكَ الْمَرْأَةِ فَقُطِعَتْ فَحَسُنَتْ تَوْبَتُهَا بَعْدَ ذَلِكَ ‏.‏ قَالَتْ عَائِشَةُ رضى اللّه عنها وَكَانَتْ تَأْتِينِي بَعْدَ ذَلِكَ فَأَرْفَعُ حَاجَتَهَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5- Koruma Altındaki Şeyler Mi Çalınınca El Kesilir?

4898- Safvan b. Ümeyye (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Safvan Kâbe’yi tavaf edip namaz kıldıktan sonra hırkasını katlayıp baş altına koydu sonra yattı ve uyudu. Bir hırsız onu başının altından çekti. O da hırsızı yakalayıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna götürdü ve:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bu adam hırkamı çaldı) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hırsıza:

(Bunun hırkasını çaldın mı?) dedi. Adam:

(Evet çaldım) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Götürün bunu elini kesin) buyurdu. Bu hükmü duyan Safvan:

(Hırkamın yüzünden elinin kesilmesini istememiştim) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Buraya getirmeden vazgeçseydin ya!) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 14; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4899- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Safvan, mescidde uyuyordu. Hırkası başının altında iken çalınmıştı kalktı fakat hırsız gitmişti, arkasından yetişip hırsızı yakaladı ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna getirdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de elinin kesilmesini emretti. Safvan: Ey Allah'ın Rasûlü! Hırkam bu adamın elini kestirecek derecede pahalı bir şey değildir dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Bunu buraya getirmeden önce düşünseydin ya!) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 14; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4900- Safvan b. Ümeyye (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Otuz dirhem değerinde işlemeli hırkamı başımın altına koyup uyumuştum. Bir adam gelip hırkamı çaldı. Adamı yakalayıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna getirince elinin kesilmesini emretti. Bunun üzerine ben otuz dirhem değerindeki bir hırka yüzünden bu adamın elini mi kesiyorsun, ben ona hırkamı satmış oluyorum ve parasını da sonra alacağım deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bunu bize getirmeden önce düşünseydin ya!) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 14; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4901- Tavus (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Safvan b. Ümeyye’nin, mescidde uyurken başının altından hırkası çalınmıştı. Hırsızı yakalayıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna getirdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de elinin kesilmesini emredince, Safvan dedi ki:

(Elini mi keseceksin?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bunu bize getirmeden düşünseydin ya!) buyurdular. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 14; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4902- Amr b. Şuayb (radıyallahü anh)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ceza gerektiren davalarınızı Bana gelmezden önce anlaşınız. Bu davalar bana gelince hüküm vermem vacip olur.) (Ebû Dâvûd, Hudûd: 6; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4903- Abdullah b. Amr (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Ceza gerektiren davalarınızı huzuruma gelmeden kendi aranızda anlaşın, bu davalar bana getirilince ceza vermem vacip olur.) (Ebû Dâvûd, Hudûd: 6; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4904- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Mahzum kabilesinden bir kadın bazı insanlardan ödünç bir şeyler alıyor sonra inkar ediyordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun elinin kesilmesini emretti. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 6; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4905- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Mahzum kabilesinden bir kadın komşularından komşuları adına bazı eşyaları ödünç olarak alıyor ve sonradan inkar ediyordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun elinin kesilmesini emretti. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 15; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4906- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir kadın insanlardan ödünç olarak ziynet eşyası alıyor ve vermiyordu. Bunu haber alan Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bu kadın tevbe etsin, Allah ve Rasûlünün emrine dönsün ve aldığı malları da sahiplerine geri versin) buyurdu. Kadın bu işe yanaşmayınca, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ey Bilal kalk ve bu kadının elini kes) buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 15; İbn Mâce, Hudûd: 28)

4907- Nafi (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Bir kadın Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında insanlardan ödünç olarak ziynet eşyası alır, süs eşyalarını toplar ve sahiplerine geri vermezdi. Bunu duyan Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) defalarca bu kadına:

(Tevbe etsin aldığı malları da sahiplerine iade etsin) demesine rağmen kadın dinlemedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de elinin kesilmesini emretti de eli kesildi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4908- Câbir (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Mahzum oğullarından bir kadın hırsızlık yaptı, yakalanıp Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirildi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in suçunu bağışlaması için Ümmü Seleme’ye sığındı. Ümmü Seleme’nin rica etmesi üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Muhammed’in kızı Fatıma olsaydı yine elini keserdim) ve kadının eli kesildi. (Ebû Dâvûd, Hudûd: 15; Tirmizî, Hudûd: 6)

4909- Said b. Müseyyeb (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, Mahzum kabilesinden bir kadın insanlardan insanlar adına ödünç ziynet eşyaları alır ve sonra onları inkar ederdi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti ve eli kesildi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4910-

٥ - باب مَا يَكُونُ حِرْزًا وَمَا لاَ يَكُونُ

٤٨٩٨ - أَخْبَرَنِي هِلاَلُ بْنُ الْعَلاَءِ، قَالَ حَدَّثَنَا حُسَيْنٌ، قَالَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ، - هُوَ ابْنُ أَبِي بَشِيرٍ - قَالَ حَدَّثَنِي عِكْرِمَةُ، عَنْ صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ، أَنَّهُ طَافَ بِالْبَيْتِ وَصَلَّى ثُمَّ لَفَّ رِدَاءً لَهُ مِنْ بُرْدٍ فَوَضَعَهُ تَحْتَ رَأْسِهِ فَنَامَ فَأَتَاهُ لِصٌّ فَاسْتَلَّهُ مِنْ تَحْتِ رَأْسِهِ فَأَخَذَهُ فَأَتَى بِهِ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ إِنَّ هَذَا سَرَقَ رِدَائِي ‏.‏ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَسَرَقْتَ رِدَاءَ هَذَا ‏)‏ ‏.‏ قَالَ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اذْهَبَا بِهِ فَاقْطَعَا يَدَهُ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ صَفْوَانُ مَا كُنْتُ أُرِيدُ أَنْ تُقْطَعَ يَدُهُ فِي رِدَائِي ‏.‏ فَقَالَ لَهُ ‏(‏ فَلَوْ مَا قَبْلَ هَذَا ‏)‏ ‏.‏ خَالَفَهُ أَشْعَثُ بْنُ سَوَّارٍ ‏.‏

٤٨٩٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ هِشَامٍ، - يَعْنِي ابْنَ أَبِي خِيَرَةَ - قَالَ حَدَّثَنَا الْفَضْلُ، - يَعْنِي ابْنَ الْعَلاَءِ الْكُوفِيَّ - قَالَ حَدَّثَنَا أَشْعَثُ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ صَفْوَانُ نَائِمًا فِي الْمَسْجِدِ وَرِدَاؤُهُ تَحْتَهُ فَسُرِقَ فَقَامَ وَقَدْ ذَهَبَ الرَّجُلُ فَأَدْرَكَهُ فَأَخَذَهُ فَجَاءَ بِهِ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَ بِقَطْعِهِ قَالَ صَفْوَانُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا بَلَغَ رِدَائِي أَنْ يُقْطَعَ فِيهِ رَجُلٌ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ هَلاَّ كَانَ هَذَا قَبْلَ أَنْ تَأْتِيَنَا بِهِ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَشْعَثُ ضَعِيفٌ ‏.‏

٤٩٠٠ - أَخْبَرَنِي أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ حَكِيمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرٌو، عَنْ أَسْبَاطٍ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنْ حُمَيْدِ بْنِ أُخْتِ، صَفْوَانَ عَنْ صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ، قَالَ كُنْتُ نَائِمًا فِي الْمَسْجِدِ عَلَى خَمِيصَةٍ لِي ثَمَنُهَا ثَلاَثُونَ دِرْهَمًا فَجَاءَ رَجُلٌ فَاخْتَلَسَهَا مِنِّي فَأُخِذَ الرَّجُلُ فَأُتِيَ بِهِ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَ بِهِ لِيُقْطَعَ فَأَتَيْتُهُ فَقُلْتُ أَتَقْطَعُهُ مِنْ أَجْلِ ثَلاَثِينَ دِرْهَمًا أَنَا أَبِيعُهُ وَأُنْسِئُهُ ثَمَنَهَا ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَهَلاَّ كَانَ هَذَا قَبْلَ أَنْ تَأْتِيَنِي بِهِ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٠١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحِيمِ، قَالَ حَدَّثَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى، قَالَ حَدَّثَنَا - وَذَكَرَ، - حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ طَاوُسٍ، عَنْ صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ، أَنَّهُ سُرِقَتْ خَمِيصَتُهُ مِنْ تَحْتِ رَأْسِهِ وَهُوَ نَائِمٌ فِي مَسْجِدِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخَذَ اللِّصَّ فَجَاءَ بِهِ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَ بِقَطْعِهِ فَقَالَ صَفْوَانُ أَتَقْطَعُهُ قَالَ ‏(‏ فَهَلاَّ قَبْلَ أَنْ تَأْتِيَنِي بِهِ تَرَكْتَهُ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٠٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ هَاشِمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ تَعَافَوُا الْحُدُودَ قَبْلَ أَنْ تَأْتُونِي بِهِ فَمَا أَتَانِي مِنْ حَدٍّ فَقَدْ وَجَبَ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٠٣ - قَالَ الْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ، عَنِ ابْنِ وَهْبٍ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ جُرَيْجٍ، يُحَدِّثُ عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ تَعَافَوُا الْحُدُودَ فِيمَا بَيْنَكُمْ فَمَا بَلَغَنِي مِنْ حَدٍّ فَقَدْ وَجَبَ ‏)‏ ‏.‏

٤٩٠٤ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، قَالَ أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، رضى اللّه عنهما أَنَّ امْرَأَةً، مَخْزُومِيَّةً كَانَتْ تَسْتَعِيرُ الْمَتَاعَ فَتَجْحَدُهُ فَأَمَرَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِقَطْعِ يَدِهَا ‏.‏

٤٩٠٥ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، قَالَ أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، رضى اللّه عنهما قَالَ كَانَتِ امْرَأَةٌ مَخْزُومِيَّةٌ تَسْتَعِيرُ مَتَاعًا عَلَى أَلْسِنَةِ جَارَاتِهَا وَتَجْحَدُهُ فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِقَطْعِ يَدِهَا ‏.‏

٤٩٠٦ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنِي الْحَسَنُ بْنُ حَمَّادٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ هَاشِمٍ الْجَنْبِيُّ أَبُو مَالِكٍ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، رضى اللّه عنهما أَنَّ امْرَأَةً، كَانَتْ تَسْتَعِيرُ الْحُلِيَّ لِلنَّاسِ ثُمَّ تُمْسِكُهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لِتَتُبْ هَذِهِ الْمَرْأَةُ إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَرُدَّ مَا تَأْخُذُ عَلَى الْقَوْمِ ‏)‏ ‏.‏ ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ قُمْ يَا بِلاَلُ فَخُذْ بِيَدِهَا فَاقْطَعْهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٩٠٧ - أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ الْخَلِيلِ، عَنْ شُعَيْبِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ امْرَأَةً، كَانَتْ تَسْتَعِيرُ الْحُلِيَّ فِي زَمَانِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاسْتَعَارَتْ مِنْ ذَلِكَ حُلِيًّا فَجَمَعَتْهُ ثُمَّ أَمْسَكَتْهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لِتَتُبْ هَذِهِ الْمَرْأَةُ وَتُؤَدِّي مَا عِنْدَهَا ‏)‏ ‏.‏ مِرَارًا فَلَمْ تَفْعَلْ فَأَمَرَ بِهَا فَقُطِعَتْ ‏.‏

٤٩٠٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْدَانَ بْنِ عِيسَى، قَالَ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ أَعْيَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا مَعْقِلٌ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ امْرَأَةً، مِنْ بَنِي مَخْزُومٍ سَرَقَتْ فَأُتِيَ بِهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَعَاذَتْ بِأُمِّ سَلَمَةَ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَوْ كَانَتْ فَاطِمَةَ بِنْتَ مُحَمَّدٍ لَقَطَعْتُ يَدَهَا ‏)‏ ‏.‏ فَقُطِعَتْ يَدُهَا ‏.‏

٤٩٠٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ يَزِيدَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّ امْرَأَةً، مِنْ بَنِي مَخْزُومٍ اسْتَعَارَتْ حُلِيًّا عَلَى لِسَانِ أُنَاسٍ فَجَحَدَتْهَا فَأَمَرَ بِهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُطِعَتْ ‏.‏

٤٩١٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ، قَالَ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِي عَاصِمٍ، أَنَّ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ، حَدَّثَهُ نَحْوَهُ، ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- Malı Çalınan Kişi Hâkim Huzurunda Hırsızı Bağışlayabilir Mi?

4895- Safvan b. Ümeyye (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir adam Safvan b. Ümeyye’nin hırkasını çalmıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna götürüldü de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın elinin kesilmesini emretti. Safvan:

(Ey Allah'ın Rasûlü! ben dâvamdan vazgeçtim) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ey Ebu vehb, adamı huzuruma getirmezden önce vazgeçseydin ya!) buyurdu ve elini kestirdi. (İbn Mâce, Hudûd: 28; Dârimi, Hudud: 6)

4896- Safvan b. Ümeyye (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir adam Safvan b. Ümeyye’nin hırkasını çalmıştı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna götürüldü de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın elinin kesilmesini emretti. Safvan:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Ben davamdan vazgeçtim) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ey Ebu vehb adamı huzuruma getirmezden önce vazgeçseydin ya!) buyurdu ve elini kestirdi. (İbn Mâce, Hudûd: 28; Dârimi, Hudud: 6)

4897- Ata b. Ebî Rebah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, Elbise çalan bir hırsız Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına getirildi de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hırsızın elinin kesilmesini emretti. Bunun üzerine elbisesi çalınan adam:

(Elbisem onun olsun ben davamdan vazgeçtim) deyince. (Buraya getirmeden önce vazgeçseydin ya!) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٤ - باب الرَّجُلُ يَتَجَاوَزُ لِلسَّارِقِ عَنْ سَرِقَتِهِ، بَعْدَ أَنْ يَأْتِيَ، بِهِ الإِمَامَ وَذِكْرُ

لاِخْتِلاَفِ عَلَى عَطَاءٍ فِي حَدِيثِ صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ فِيهِ ‏.‏

٤٨٩٥ - أَخْبَرَنَا هِلاَلُ بْنُ الْعَلاَءِ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي قَالَ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ، عَنْ سَعِيدٍ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ، أَنَّ رَجُلاً، سَرَقَ بُرْدَةً لَهُ فَرَفَعَهُ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَ بِقَطْعِهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ تَجَاوَزْتُ عَنْهُ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ أَبَا وَهْبٍ أَفَلاَ كَانَ قَبْلَ أَنْ تَأْتِيَنَا بِهِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَطَعَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏

٤٨٩٦ - أَخْبَرَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ حَنْبَلٍ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي قَالَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ عَطَاءٍ، عَنْ طَارِقِ بْنِ مُرَقَّعٍ، عَنْ صَفْوَانَ بْنِ أُمَيَّةَ، أَنَّ رَجُلاً، سَرَقَ بُرْدَةً فَرَفَعَهُ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَ بِقَطْعِهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ تَجَاوَزْتُ عَنْهُ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَلَوْلاَ كَانَ هَذَا قَبْلَ أَنْ تَأْتِيَنِي بِهِ يَا أَبَا وَهْبٍ ‏)‏ ‏.‏ فَقَطَعَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏

٤٨٩٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمِ بْنِ نُعَيْمٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا حِبَّانُ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنِ الأَوْزَاعِيِّ، قَالَ حَدَّثَنِي عَطَاءُ بْنُ أَبِي رَبَاحٍ، أَنَّ رَجُلاً، سَرَقَ ثَوْبًا فَأُتِيَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَمَرَ بِقَطْعِهِ فَقَالَ الرَّجُلُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هُوَ لَهُ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَهَلاَّ قَبْلَ الآنَ ‏)‏ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget