Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Zekata Tabi Mallar

655. Ebû Said el-Hudri'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Beşten az deveye zekât düşmez, iki yüz dirhem (595 gr.) tutmayan gümüşe zekât düşmez, üç yüz sa'dan (bir sa 2.176 gr'dır) daha az olan tahıla öşür düşmez.» Buhârî, Zekât, 24/32; Müslim, Zekât, 12/1.

656. Ebû Said el-Hudri naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Uç yüz sa'dan az hurmanın öşrü yoktur, iki yüz dirheme ulaşmayan gümüşe zekât düşmez, beşten deveden az sayıdaki deveye zekât düşmez.» Buhârî, Zekât, 24/42. Ayrıca bkz. Şeybanî, 325

Ebu Hanife'ye göre, öşre tâbi ürünlerde nisap şartı aranmaz, ürün az olsun çok olsun zekât ödenir.

657. İmâm-ı Mâlik'den: Duyduğuma göre Ömer b. Abdülaziz Dimaşk'taki valisine zekâtla ilgili olarak şu fermanı göndermiştir. «Zekât, ziraat ürününden, paradan ve hayvandan (deve, sığır, davar) alınır.»

Bu konuda İmâm-ı Mâlik şöyle der: Zekât üç türlü şeyden alınır: Ziraat ürünü, para ve hayvanlardan (deve, sığır, davar).

١ - باب مَا تَجِبُ فِيهِ الزَّكَاةُ

٦٥٥ - حَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى الْمَازِنِيِّ، عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ قَالَ: سَمِعْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ يَقُولُ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( لَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ ذَوْدٍ صَدَقَةٌ ، وَلَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ أَوَاقٍ صَدَقَةٌ ، وَلَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسَةِ أَوْسُقٍ صَدَقَةٌ )(٤٣٢).

٦٥٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أبِي صَعْصَعَةَ الأَنْصَاري، ثُمَّ الْمَازِنِىِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( لَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسَةِ أَوْسُقٍ مِنَ التَّمْرِ صَدَقَةٌ ، وَلَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ أَوَاقِيَّ مِنَ الْوَرِقِ صَدَقَةٌ، وَلَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ ذَوْدٍ مِنَ الإِبِلِ صَدَقَةٌ )(٤٣٣).

٦٥٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ كَتَبَ إِلَى عَامِلِهِ عَلَى دِمَشْقَ فِي الصَّدَقَةِ : إِنَّمَا الصَّدَقَةُ فِي الْحَرْثِ وَالْعَيْنِ وَالْمَاشِيَةِ(٤٣٤).

قَالَ مَالِكٌ : وَلاَ تَكُونُ الصَّدَقَةُ إِلاَّ فِي ثَلاَثَةِ أَشْيَاءَ : فِي الْحَرْثِ، وَالْعَيْنِ وَالْمَاشِيَةِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 16. Cenazeyle İlgili Çeşitli Rivâyetler

642. Hazret-i Aişe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından önce göğsüme yaslandı, kulak verdim şöyle dua ediyordu: «Allahım beni affet, bana acı ve beni yüce makama kavuştur.» Buharî, Megâzî, 64/83; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe, 44/85.

643. İmâm-ı Mâlik'e Hazret-i Âişe'nin şöyle dediği ulaşmıştır:

« Hiçbir peygamber ölüp ölmemek konusunda muhayyer bırakılmamış değildir.» Onun bu sözünden sonra: «Allahım beni yüce makama kavuştur» diye dua ettiğini duyunca artık vefat edeceğini anladım. Buhârî, Megâzî, 64/83; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe, 44/87.

644. Abdullah b. Ömer, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: «Sizden biri vefat ettiği zaman sabah, akşam makamı kendisine gösterilir. Eğer cennetlikse cennet ehli olarak, cehennemlikse cehennem ehli olarak... Şöyle denir: İşte kıyamete kadar kalacağın yerin.» Buharî, Cenaiz, 23/90; Müslim, Cennet, 51/56.

645. Ebû Hüreyre, Hazret-i Peygamberin şöyle buyurduğunu nakletmiştir: «Âdem oğlunun kuyruk sokumu hariç bütün bedeni toprakta çürür. Çünkü Ademoğlu kuyruk sokumundan meydana geldi, yine oradan vücut bulacak.» Müslim, Fiten, 52/142.

646. Kâ'b b. Malik naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Mü'minin ruhu kuş gibidir. Öldükten sonra tekrar dirileceği güne kadar cennetteki ağaçlardan yer, içer.» Nesaî, Cenaiz, 21/117; İbn Mace, Zühd, 37/32

647. Ebû Hüreyre, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu naklediyor: «Cenabı Allah şöyle buyurmaktadır: Kulum bana kavuşmaktan hoşlanırsa ben de ona kavuşmaktan hoşlanırım, kulum bana kavuşmayı istemezse ben de ona kavuşmayı istemem.» Buharî, Tevhîd, 97/35.

648. Ebû Hüreyre naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Hayatında hiçbir iyilik yapmamış olan adamın biri, ailesine kendisi öldükten sonra bedeninin yakılıp küllerinin yarısını karaya, yarısını da denize savrulmasını vasiyet etti. Allah'a yemin ederim ki, eğer onu ele geçirmeye kadir olursa, ona âlemlerden hiçbirine etmediği bir şekilde azab edecektir. Adam ölünce ailesi vasiyetini tuttu. Bunun üzerine Cenab-ı Allah karalara emretti, adamın külleri derhal toplandı, aynı şekilde denizlere de emretti, denizde bulunanlar da toplandı. Sonra da adama:

« Bunu niçin yaptın?» diye sordu. Adam:

« Sen daha iyi bilirsin, ama senden korkumdan yaptım!» diye cevap verince adamı affetti.» Buhârî, Tevhîd, 976/35; Müslim, Tevbe, 49/24.

649. Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Herkes tıpkı deve yavrusunun anasından eksiksiz doğduğu gibi İslam fıtratı üzere doğar. Sonradan ailesi onu yahudi veya hıristiyan yapar. Yeni doğan deve yavrusunda bir eksiklik görmek mümkün mü?» Orada bulunanlar, Hazret-i Peygamber'e:

« Henüz sabi iken ölen çocuk hakkında ne buyurursunuz?» iye sordular. Peygamberimiz:

« Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir!» diye karşılık verdi. Buhârî, Kader, 82/3; Müslim, Kader, 46/24. —ç mfûn P9./22-. Müslim, Fiten, 52/53.

650. Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «İnsan birinin kabrine uğrayıp 'Keşke bu ölünün yerinde ben olsaydım' demedikçe kıyamet kopmayacak» Buhari, fiten, 92/22; Müslim fiten, 52/53

651. Ebû Katade b. Rib'î şöyle anlatmıştır: Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından bir cenaze geçiyordu:

« Hem kurtuldu, hem de kendisinden kurtulundu.» buyurdu. Yanındakiler:

« Bu ne demek Ya Resûlallah?» diye sorunca, Efendimiz şöyle buyurdu: «Mü'min bir kimse ise dünyanın eza ve meşakkatinden kurtularak Allah'ın rahmetine kavuşmuştur. Günahkâr bir kimse ise, dünyada kalanlar, memleketler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulmuştur.» Buhari, rıkak,81/42;Müslim, cenaiz,11/61

652. Ömer b. Ubeydillah’ın azatlısı Ebû Nadr'dan: Osman b. Maz'un vefat ettiği zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cenazesine katılarak:

«Dünyada hiçbir kötülüğe bulaşmadan gittin» buyurdu. İbn Abdilber, bu hadisi Aişe'den mevsul olarak Rivâyet etmiştir

653. Hazret-i Âişe anlatıyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece kalktı, elbiselerini giydi ve dışarı çıktı. Hemen cariyem Berire'ye takip etmesini söyledim. Bakî mezarlığına kadar gitmiş, oraya hayli yakın bir yerde bir süre durduktan sonra dönüp geldi. Berire ondan önce gelerek durumu bana haber verdi. Sabaha kadar kendisine birşey söylemedim. Daha sonra olanları hatırlatınca, şöyle buyurdu: «Bakî mezarlığında medfun bulunanlara dua etmek için gönderildim.» Nesaî, Cenaiz, 21/103.

654. Ebû Hüreyre'den: Cenazelerinizi kaldırmakta elinizi çabuk tutunuz. Eğer ölen kimse iyi biri ise bir an önce onu rahatlatmış olursunuz, kötü biri ise omuzunuzdan yükü atmış olursunuz. İbn Abdilber der ki: "Ravilerin çoğu, bu şekilde mevkuf olarak Rivâyet etmiştir. Merfu olarak da Rivâyet edilir: Buhârî, Cenaiz, 23/52; Müslim, Cenaiz, 11/50. Ayrıca bkz. Şeybanî, 306

١٦ - باب جَامِعِ الْجَنَائِزِ

٦٤٢ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ عَبَّادِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أَخْبَرَتْهُ، أَنَّهَا سَمِعَتْ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَبْلَ أَنْ يَمُوتَ، وَهُوَ مُسْتَنِدٌ إِلَى صَدْرِهَا، وَأَصْغَتْ إِلَيْهِ يَقُولُ : ( اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَارْحَمْنِي، وَأَلْحِقْنِي بِالرَّفِيقِ الأَعْلَى )(٤١٩).

٦٤٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتْ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم: ( مَا مِنْ نَبِىٍّ يَمُوتُ حَتَّى يُخَيَّرَ ). قَالَتْ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ : ( اللَّهُمَّ الرَّفِيقَ الأَعْلَى ). فَعَرَفْتُ أَنَّهُ ذَاهِبٌ(٤٢٠).

٦٤٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ قَالَ : إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( إِنَّ أَحَدَكُمْ إِذَا مَاتَ، عُرِضَ عَلَيْهِ مَقْعَدُهُ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ، إِنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَمِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ، وَإِنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ النَّارِ فَمِنْ أَهْلِ النَّارِ، يُقَالُ لَهُ : هَذَا مَقْعَدُكَ، حَتَّى يَبْعَثَكَ اللَّهُ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ )(٤٢١).

٦٤٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( كُلُّ ابْنِ آدَمَ تَأْكُلُهُ الأَرْضُ، إِلاَّ عَجْبَ الذَّنَبِ، مِنْهُ خُلِقَ، وَفِيهِ يُرَكَّبُ )(٤٢٢).

٦٤٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ الأَنْصَاري، أَنَّهُ أَخْبَرَهُ، أَنَّ أَبَاهُ كَعْبَ بْنَ مَالِكٍ كَانَ يُحَدِّثُ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَال :َ ( إِنَّمَا نَسَمَةُ الْمُؤْمِنِ طَيْرٌ يَعْلُقُ فِي شَجَرِ الْجَنَّةِ، حَتَّى يَرْجِعَهُ اللَّهُ إِلَى جَسَدِهِ يَوْمَ يَبْعَثُهُ )(٤٢٣).

٦٤٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَال :َ ( قَالَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى : إِذَا أَحَبَّ عَبْدِي لِقَائِي، أَحْبَبْتُ لِقَاءَه، وَإِذَا كَرِهَ لِقَائِي، كَرِهْتُ لِقَاءَهُ )(٤٢٤).

٦٤٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( قَالَ رَجُلٌ لَمْ يَعْمَلْ حَسَنَةً قَطُّ لأَهْلِهِ : إِذَا مَاتَ فَحَرِّقُوهُ، ثُمَّ اذْرُوا نِصْفَهُ فِي الْبَرِّ، وَنِصْفَهُ فِي الْبَحْرِ، فَوَاللَّهِ لَئِنْ قَدَرَ اللَّهُ عَلَيْهِ لَيُعَذِّبَنَّهُ عَذَاباً لاَ يُعَذِّبُهُ أَحَداً مِنَ الْعَالَمِينَ، فَلَمَّا مَاتَ الرَّجُلُ فَعَلُوا مَا أَمَرَهُمْ بِهِ، فَأَمَرَ اللَّهُ الْبَرَّ فَجَمَعَ مَا فِيهِ، وَأَمَرَ الْبَحْرَ فَجَمَعَ مَا فِيهِ، ثُمَّ قَالَ : لِمَ فَعَلْتَ هَذَا ؟ قَالَ : مِنْ خَشْيَتِكَ يَا رَبِّ، وَأَنْتَ أَعْلَمُ )  قَالَ : ( فَغَفَرَ لَهُ )(٤٢٥).

٦٤٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ ،عَنِ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( كُلُّ مَوْلُودٍ يُولَدُ عَلَى الْفِطْرَةِ، فَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ، أَوْ يُنَصِّرَانِهِ ، كَمَا تُنَاتَجُ الإِبِلُ مِنْ بَهِيمَةٍ جَمْعَاءَ، هَلْ تُحِسُّ فِيهَا مِنْ جَدْعَاءَ ). قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ، أَرَأَيْتَ الَّذِي يَمُوتُ وَهُوَ صَغِيرٌ ؟ قَالَ : ( اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا كَانُوا عَامِلِينَ )(٤٢٦).

٦٥٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ، حَتَّى يَمُرَّ الرَّجُلُ بِقَبْرِ الرَّجُلِ، فَيَقُولُ : يَا لَيْتَنِي مَكَانَهُ )(٤٢٧).

٦٥١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَلْحَلَةَ الدِّيلِيِّ، عَنْ مَعْبَدِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ أبِي قَتَادَةَ بْنِ رِبْعِيٍّ، أَنَّهُ كَانَ يُحَدِّثُ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم مُرَّ عَلَيْهِ بِجَنَازَةٍ فَقَالَ : ( مُسْتَرِيحٌ وَمُسْتَرَاحٌ مِنْهُ ). قَالُوا : يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْمُسْتَرِيحُ وَالْمُسْتَرَاحُ مِنْه ؟ُ قَالَ : ( الْعَبْدُ الْمُؤْمِنُ يَسْتَرِيحُ مِنْ نَصَبِ الدُّنْيَا وَأَذَاهَا إِلَى رَحْمَةِ اللَّهِ ، وَالْعَبْدُ الْفَاجِرُ يَسْتَرِيحُ مِنْهُ الْعِبَادُ، وَالْبِلاَدُ، وَالشَّجَرُ، وَالدَّوَابُّ )(٤٢٨).

٦٥٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي النَّضْرِ مَوْلَى عُمَرَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ، أَنَّهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم لَمَّا مَاتَ عُثْمَانُ بْنُ مَظْعُونٍ وَمُرَّ بِجَنَازَتِهِ : ( ذَهَبْتَ وَلَمْ تَلَبَّسْ مِنْهَا بِشَيْءٍ )(٤٢٩).

٦٥٣ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ أبِي عَلْقَمَةَ، عَنْ أُمِّهِ أَنَّهَا قَالَتْ : سَمِعْتُ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم تَقُولُ : قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم ذَاتَ لَيْلَةٍ، فَلَبِسَ ثِيَابَهُ، ثُمَّ خَرَجَ، قَالَتْ : فَأَمَرْتُ جَارِيَتِى بَرِيرَةَ تَتْبَعُهُ ، فَتَبِعَتْهُ حَتَّى جَاءَ الْبَقِيعَ ، فَوَقَفَ فِي أَدْنَاهُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَقِفَ، ثُمَّ انْصَرَفَ، فَسَبَقَتْهُ بَرِيرَةُ فَأَخْبَرَتْنِي ، فَلَمْ أَذْكُرْ لَهُ شَيْئاً حَتَّى أَصْبَحَ، ثُمَّ ذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ : ( إنِّي بُعِثْتُ إِلَى أَهْلِ الْبَقِيعِ لأُصَلِّيَ عَلَيْهِمْ )(٤٣٠).

٦٥٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ : أَسْرِعُوا بِجَنَائِزِكُمْ ، فَإِنَّمَا هُوَ خَيْرٌ تُقَدِّمُونَهُ إِلَيْهِ، أَوْ شَرٌّ تَضَعُونَهُ عَنْ رِقَابِكُمْ(٤٣١).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 15. Kefen Soyuculuğun Vebali

640. Abdurrahman'ın kızı Amre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), mezar soygunculuğu yapan kadın ve erkeğe lanet etmiştir. İbn Abdilber derki: "Aişe'den müsned olarak Rivâyet edilir."

641. Hazret-i Aişe'den: Hayatta bulunan bir müslümanın herhangi bir kemiğini kırmak nasıl günahsa, Ölü bir müslümanın kemiğini kırmak da aynı şekilde günahtır. Ebu Davud, Cenaiz, 20/58; İbn Mace, 6/63.

١٥ - باب مَا جَاءَ فِي الاِخْتِفَاءِ

٦٤٠ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الرِّجَالِ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أُمِّهِ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، أَنَّهُ سَمِعَهَا تَقُولُ : لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم الْمُخْتَفِي وَالْمُخْتَفِيَةَ. يَعْنِي نَبَّاشَ الْقُبُورِ(٤١٧).

٦٤١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم كَانَتْ تَقُولُ: كَسْرُ عَظْمِ الْمُسْلِمِ مَيْتاً، كَكَسْرِهِ وَهُوَ حَىٌّ. تَعْنِي فِي الإِثْمِ(٤١٨).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget