Müdebberin Satılması
5. Müdebberin Satılması
2386. İmâm-ı Mâlik der ki: Bizdeki ittifaka göre, müdebber köleyi fendisi satamaz ve statüsünü değiştiremez. Sonradan çok borçlanmış ise, alacaklıları, efendisi yaşadığı müddetçe müdebberi satamazlar. Efendi borçsuz olarak ölürse, müdebberin üçte bir kısmı hür olur. Çünkü efendi yaşadığı sürece köle çalışacaktır. Efendi köleyi hayatı süresince hizmet ettirip, sonra varisler aleyhine başka malı olmadığı halde o köleyi azat etme hakkı yoktur.
Efendi, müdebberden başka malı olmadığı halde ölse müdebberin üçte biri hür olur. Üçte ikisi ise varislere aittir.
Müdebberin efendisi, müdebberin kıymetini kapsayacak kadlar borç bırakarak ölse, müdebber, borca karşılık satılır. Çünkü müdebber efendinin malının üçte birine karşılık azat olacaktı ki o da bulunmamaktadır.
İmâm-ı Mâlik der ki: Şayet efendinin borcu, müdebberin yarı kıymetini kapsıyorsa, borca karşılık müdebberin yarısı satılır, borç ödenir, borç ödendikten sonra artanın üçte biri oranında köle hürriyetine kavuşur.
2387. İmâm-ı Mâlik der ki: Müdebberi satmak caiz olmadığı gibi, birinin onu satın alması da caiz değildir. Ancak müdebber kendisini efendisinden satın alırsa caiz olur. Bunun yanında, birisi müdebberin efendisine mal verir, ölümüne bağlı olarak azat eden fendisi de müdebberi azat ederse caizdir.
İmâm-ı Mâlik der ki: Müdebberin velâsı, kendisini ölümüne bağlı olarak azat eden efendinindir.
2388. İmâm-ı Mâlik der ki: Müdebberin hizmetini satmak caiz değildir. Çünkü bu hizmetin miktarı belli değildir. Zira efendisinin ne kadar yaşayacağı bilinmez. Bu sebeble, böyle satış miktarı belli olmayan bir şeyi satış olacağından doğru sayılmaz.
2389. İmâm-ı Mâlik der ki: Bir kölede ortak olan iki kişiden biri hisseni, ölümüne bağlı olarak azat etse, her ikisi köleye kıymet biçerler. Eğer azat eden kişi, köleyi satın alırsa, kölenin tamamı müdebber olur. Satın almaz ise, ölümüne bağlı olarak yapmış olduğu mt etme akdi bozulur. Ancak diğer ortak, Ölümüne bağlı olarak hissesini azat eden ortağa kölenin kıymetini ödemesi halinde, ted-r akdi bozulmaz ve bu akdi yapan ortağa hissesini ödeyen orta-n, müdebberi olur.
2390. İmâm-ı Mâlik der ki: Hıristiyan bir adam, Hıristiyan bir kölesini ölümüne bağlı olarak azat etse ve bu köle sonradan müslüman olsa, köle ile efendisi birbirinden ayrılır ve köle Hıristiyan efendisinin elinden kurtarılır. Efendisinin durumu aydınlığa kavuşuncaya kadar da köle satılmaz. Hıristiyan efendi, borçlu olarak ölürse, müdebber satılır. Parasından borcu ödenir. Ancak, Ölen hıristiyan efendinin borcunu karşılıyacak kadar malı varsa, müdebber satılmaz. Borcu o maldan ödenir ve müdebber de hür olur.
٥ - باب بَيْعِ الْمُدَبَّرِ
٢٣٨٦- قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ الْمُجْتَمَعُ عَلَيْهِ عِنْدَنَا فِي الْمُدَبَّرِ : أَنَّ صَاحِبَهُ لاَ يَبِيعُهُ، وَلاَ يُحَوِّلُهُ عَنْ مَوْضِعِهِ الَّذِي وَضَعَهُ فِيهِ، وَأَنَّهُ إِنْ رَهِقَ سَيِّدَهُ دَيْنٌ، فَإِنَّ غُرَمَاءَهُ لاَ يَقْدِرُونَ عَلَى بَيْعِهِ مَا عَاشَ سَيِّدُهُ، فَإِنْ مَاتَ سَيِّدُهُ وَلاَ دَيْنَ عَلَيْهِ، فَهُوَ فِي ثُلُثِهِ، لأَنَّهُ اسْتَثْنَى عَلَيْهِ عَمَلَهُ مَا عَاشَ، فَلَيْسَ لَهُ أَنْ يَخْدُمَهُ حَيَاتَهُ، ثُمَّ يُعْتِقَهُ عَلَى وَرَثَتِهِ إِذَا مَاتَ مِنْ رَأْسِ مَالِهِ، وَإِنْ مَاتَ سَيِّدُ الْمُدَبَّرِ وَلاَ مَالَ لَهُ غَيْرُهُ عَتَقَ ثُلُثُهُ، وَكَانَ ثُلُثَاهُ لِوَرَثَتِهِ، فَإِنْ مَاتَ سَيِّدُ الْمُدَبَّرِ، وَعَلَيْهِ دَيْنٌ مُحِيطٌ بِالْمُدَبَّرِ، بِيعَ فِي دَيْنِهِ، لأَنَّهُ إِنَّمَا يَعْتِقُ فِي الثُّلُثِ. قَالَ : فَإِنْ كَانَ الدَّيْنُ لاَ يُحِيطُ إِلاَّ بِنِصْفِ الْعَبْدِ, بِيعَ نِصْفُهُ لِلدَّيْنِ، ثُمَّ عَتَقَ ثُلُثُ مَا بَقِيَ بَعْدَ الدَّيْنِ(٢٩٩).
٢٣٨٧ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ يَجُوزُ بَيْعُ الْمُدَبَّرِ، وَلاَ يَجُوزُ لأَحَدٍ أَنْ يَشْتَرِيَهُ، إِلاَّ أَنْ يَشْتَرِيَ الْمُدَبَّرُ نَفْسَهُ مِنْ سَيِّدِهِ، فَيَكُونُ ذَلِكَ جَائِزاً لَهُ، أَوْ يُعْطِيَ أَحَدٌ سَيِّدَ الْمُدَبَّرِ, مَالاً وَيُعْتِقُهُ سَيِّدُهُ الَّذِي دَبَّرَهُ، فَذَلِكَ يَجُوزُ لَهُ أَيْضاً. قَالَ مَالِكٌ : وَوَلاَؤُهُ لِسَيِّدِهِ الَّذِي دَبَّرَهُ.
٢٣٨٨ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ يَجُوزُ بَيْعُ خِدْمَةِ الْمُدَبَّرِ، لأَنَّهُ غَرَرٌ إِذْ لاَ يُدْرَى كَمْ يَعِيشُ سَيِّدُهُ، فَذَلِكَ غَرَرٌ لاَ يَصْلُحُ.
٢٣٨٩ - وَقَالَ مَالِكٌ فِي الْعَبْدِ يَكُونُ بَيْنَ الرَّجُلَيْنِ، فَيُدَبِّرُ أَحَدُهُمَا حِصَّتَهُ : إِنَّهُمَا يَتَقَاوَمَانِهِ، فَإِنِ اشْتَرَاهُ الَّذِي دَبَّرَهُ كَانَ مُدَبَّراً كُلُّهُ، وَإِنْ لَمْ يَشْتَرِهِ، انْتَقَضَ تَدْبِيرُهُ إِلاَّ أَنْ يَشَاءَ الَّذِي بَقِيَ لَهُ فِيهِ الرِّقُّ أَنْ يُعْطِيَهُ شَرِيكَهُ الَّذِي دَبَّرَهُ بِقِيمَتِهِ، فَإِنْ أَعْطَاهُ إِيَّاهُ بِقِيمَتِهِ، لَزِمَهُ ذَلِكَ وَكَانَ مُدَبَّراً كُلُّهُ.
٢٣٩٠ - وَقَالَ مَالِكٌ فِي رَجُلٍ نَصْرَانِيٍّ دَبَّرَ عَبْداً لَهُ نَصْرَانِيًّا، فَأَسْلَمَ الْعَبْدُ. قَالَ مَالِكٌ : يُحَالُ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْعَبْدِ، وَيُخَارَجُ عَلَى سَيِّدِهِ النَّصْرَانِيِّ، وَلاَ يُبَاعُ عَلَيْهِ حَتَّى يَتَبَيَّنَ أَمْرُهُ، فَإِنْ هَلَكَ النَّصْرَانِيُّ وَعَلَيْهِ دَيْنٌ، قُضِيَ دَيْنُهُ مِنْ ثَمَنِ الْمُدَبَّرِ، إِلاَّ أَنْ يَكُونَ فِي مَالِهِ مَا يَحْمِلُ الدَّيْنَ، فَيَعْتِقُ الْمُدَبَّرُ(٣٠٠).