Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Meryem Oğlu İsa (aleyhisselâm) Ve Deccal'ın Vasıfları

2688. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Bu gece (rüyamda) Ka'be'de idim. Orada bir esmer adam gördüm. Sanki gördüğüm, esmer adamların en güzeli idi. Omuzlarına sarkan saçları vardı. Sanki bu saçlar gördüğüm omuzlara sarkmış saçların en güzeli idi. Taramış olduğu saçlarından su damlıyordu. İki adama ve iki adamın omuzlarına dayanarak Ka'be'yi tavaf ediyordu.

« Bu kim?» diye sordum.

« Bu Meryem'in oğlu İsa» diye cevap verildi.

Sonra aniden saçları (zenci saçı gibi) çok kıvırcıklı ve (salkımdaki üzüm tanesi gibi) sağ gözü dışarı fırlamış bir adamla karşılaştım.

« Bu kim?» diye sordum. Bana:

« Mesih Deccal'dır» diye cevap verildi.» Buhârî, Libas, 77/68; Müslim, İman, 1/73, no:273.

٢ - باب مَا جَاءَ فِي صِفَةِ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ وَالدَّجَّالِ

٢٦٨٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( أَرَانِي اللَّيْلَةَ عِنْدَ الْكَعْبَةِ، فَرَأَيْتُ رَجُلاً آدَمَ كَأَحْسَنِ مَا أَنْتَ رَاءٍ مِنْ أُدْمِ الرِّجَالِ، لَهُ لِمَّةٌ كَأَحْسَنِ مَا أَنْتَ رَاءٍ مِنَ اللِّمَمِ، قَدْ رَجَّلَهَا فَهِيَ تَقْطُرُ مَاءً، مُتَّكِئاً عَلَى رَجُلَيْنِ، أَوْ عَلَى عَوَاتِقِ رَجُلَيْنِ، يَطُوفُ بِالْكَعْبَةِ، فَسَأَلْتُ مَنْ هَذَا ؟ قِيلَ: هَذَا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ، ثُمَّ إِذَا أَنَا بِرَجُلٍ جَعْدٍ قَطَطٍ أَعْوَرِ الْعَيْنِ الْيُمْنَى، كَأَنَّهَا عِنَبَةٌ طَافِيَةٌ، فَسَأَلْتُ مَنْ هَذَا ؟ فَقِيلَ لِي : هَذَا الْمَسِيحُ الدَّجَّالُ )(٤٩٣).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin Vasıfları

2687. Enes b. Malik, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın vasıflarını anlatarak der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın boyu ne fazla uzun, ne de fazla kısa idi. Teninin rengi, ne çok (kireç) beyaz, ne de fazla esmerdi. Saçları ne (Habeşlilerin saçı gibi) çok kıvırcıklı, ne de çok düzdü. Kırk yaşını doldurunca Allah O'nu Peygamber olarak gönderdi. On sene Mekke'de, on sene de Medine'de ikamet etti. Saçındaki ve sakalındaki ak kıllar yirmiye ulaşmadan ve altmış yaşını tamamlayınca Allah (celle celâlüh), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ruhunu aldı. Buharî, Menakı, 61/23; Müslim, Fedail, 43/31, no:113;

Ulemanın çoğunluğunun görüşüne göre, Peygamber Efendimiz altmış üç yaşında vefat etmiştir. Zira diğer sahih hadislerde bu şekilde ifadeler mevcuttur

١ - باب مَا جَاءَ فِي صِفَةِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم

٢٦٨٧ - حَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لَيْسَ بِالطَّوِيلِ الْبَائِنِ، وَلاَ بِالْقَصِيرِ، وَلَيْسَ بِالأَبْيَضِ الأَمْهَقِ، وَلاَ بِالآدَمِ، وَلاَ بِالْجَعْدِ الْقَطَطِ، وَلاَ بِالسَّبِطِ، بَعَثَهُ اللَّهُ عَلَى رَأْسِ أَرْبَعِينَ سَنَةً، فَأَقَامَ بِمَكَّةَ عَشْرَ سِنِينَ، وَبِالْمَدِينَةِ عَشْرَ سِنِينَ، وَتَوَفَّاهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى رَأْسِ سِتِّينَ سَنَةً، وَلَيْسَ فِي رَأْسِهِ وَلِحْيَتِهِ عِشْرُونَ شَعْرَةً بَيْضَاءَ صلّى اللّه عليه وسلّم(٤٩٢).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 8. Elbise Giymek

2684. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) iki çeşit elbise giyme ile iki çeşit satışı yasakladı. (Bunlar) münabeze ve mülamese yoluyla satışla, kilot giymeksizin bir entari giyip dizlerini dikerek oturup avret mahallerinin gözükmesi ve vücudunun bir tarafını kapatıp diğer tarafım açık bırakan elbise giymesidir.» Buhârî, Libas, 77/21.

Münabeze ve mülamese cahiliye devri alış veriş şekillerindendi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu tür alış verişleri yasaklamıştır.

Mülamese: Müşterinin alacağı şeye dürülü olarak veya karanlıkta dokununca onu mutlaka alması gerekirdi. Artık malı görünce geri verme hakkı kalmazdı.

Münabeze ise, satılan şeyi satıcı müşterinin üzerine atıyor, bununla müşteri razı olmasa da satış kesin leşi yordu.

2685. Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)'den: Babam Ömer b. Hattab mescidin kapısında satılık ipek kumaştan kaftan görünce:

«Ya Resûlallah! Bu kaftanı alsan da cuma günleri ve yanına elçiler geldiği zaman giysen.» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'da:

«Bunu ancak ahiretten nasibi olmayan giyer» buyurdu. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ipek kaftanlardan gelince, Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)'e ondan bir kaftan verdi. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'da:

« Ya Resûlallah! Onu bana mı verdin? Halbuki sen Utarid'in Utarid, Temim oğulları elçisi ile Medine'ye gelip müslüman olmuş biridir ki hadisi şerifin baş tarafında zikredilen ipekli kaftanı mescidin kapısına satmaya getiren kişidir. elbisesi hakkında neler söylemiştin» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Onu sana giyinen için vermedim.» buyurdu.

Hazret-i Ömer de (radıyallahü anh) bu elbiseyi Mekke'deki müşrik kardeşine verdi. Buhârî, Cum'a, 11/7; Müslim, Libas, 37/2, no:6; Şeybanî, 870.

2686. Enes b. Malik der ki: Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) Halife iken onu Medine'de gördüm, elbisesinin iki omuzu arasındaki yırtığına birbirine tutturulmuş üç yama dikmişti.

٨ - باب مَا جَاءَ فِي لُبْسِ الثِّيَابِ

٢٦٨٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادٍ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّهُ قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنْ لِبْسَتَيْنِ وَعَنْ بَيْعَتَيْنِ، عَنِ الْمُلاَمَسَةِ، وَعَنِ الْمُنَابَذَةِ، وَعَنْ أَنْ يَحْتَبِىَ الرَّجُلُ فِي ثَوْبٍ وَاحِدٍ لَيْسَ عَلَى فَرْجِهِ مِنْهُ شَيْءٌ، وَعَنْ أَنْ يَشْتَمِلَ الرَّجُلُ بِالثَّوْبِ الْوَاحِدِ عَلَى أَحَدِ شِقَّيْهِ(٤٨٩).

٢٦٨٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رَأَى حُلَّةً سِيَرَاءَ تُبَاعُ عِنْدَ بَابِ الْمَسْجِدِ، فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوِ اشْتَرَيْتَ هَذِهِ الْحُلَّةَ فَلَبِسْتَهَا يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَلِلْوَفْدِ إِذَا قَدِمُوا عَلَيْكَ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم: ( إِنَّمَا يَلْبَسُ هَذِهِ مَنْ لاَ خَلاَقَ لَهُ فِي الآخِرَةِ ). ثُمَّ جَاءَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مِنْهَا حُلَلٌ، فَأَعْطَى عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ مِنْهَا حُلَّةً، فَقَالَ عُمَرُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَكَسَوْتَنِيهَا وَقَدْ قُلْتَ فِي حُلَّةِ عُطَارِدٍ مَا قُلْتَ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( لَمْ أَكْسُكَهَا لِتَلْبَسَهَا ). فَكَسَاهَا عُمَرُ أَخاً لَهُ مُشْرِكاً بِمَكَّةَ(٤٩٠).

٢٦٨٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أبِي طَلْحَةَ، أَنَّهُ قَالَ : قَالَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ : رَأَيْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ وَهُوَ يَوْمَئِذٍ أَمِيرُ الْمُؤمِنِينَ(٤٩٠/١) وَقَدْ رَقَعَ بَيْنَ كَتِفَيْهِ بِرُقَعٍ ثَلاَثٍ، لَبَّدَ بَعْضَهَا فَوْقَ بَعْضٍ(٤٩١).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget