BORÇTAN DOLAYI (BORÇLUYU) HAPSETMEK VE MÜLÂZEME (ALACAKLININ ONUN YAKASINA YAPIŞMASI) BÂBI
18- BORÇTAN DOLAYI (BORÇLUYU) HAPSETMEK VE MÜLÂZEME (ALACAKLININ ONUN YAKASINA YAPIŞMASI) BÂBI
2521 - “... Eş-Şerîd (bin Süveyd es-Sakafî) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Borcunu ödemeye gücü yeten kişinin borcunu ödemeyi geciktirmesi (alacaklısı tarafından) şikâyet edilmesini ve cezalandırılmasını helâl kılar. ) "
2522 - “... El-Hirmâs bin Habîb'in dedesi (radıyallahü anhüm)'den; Şöyle demiştir:
Ben bir borçlumu (yakalayıp) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e götürdüm. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bana :
(Borçlunun peşini bırakma,) buyurdu. Sonra gündüzün sonunda bana uğrayarak :
(Yâ Ahâ benî Temim! Senin esirin ne yaptı (Yani borcunu ödedi mi?) buyurdu. "
2523 - “... Kâ'b bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:
Kendisi (Bir gün) Mescid-i Nebevi'de (Abdullah) bin Ebî Hadred (el-Eslemi)'den alacağını ödemesini istemiş (ve aralarında ileri geri konuşma geçmiş), hattâ sesleri yükselmiş ve nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) evinde olduğu halde seslerini işitmiş ve bunun üzerine onların yanına teşrif ederek :
(Yâ Kâ'b,) buyurmuştur.
Kâ'b de: Emrindeyim, Yâ Resûlallah! diye cevab vermiştir. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (ona) :
(Alacağın (meblâğ) dan şu kadarını bırak, ) buyurmuş ve istihkakın yarısını mübarek eliyle işaretlemiştir. Kâ'b de:
Yaptım (yani alacağımın yarısını bıraktım) demiş, (bunun üzerine) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (borçluya) : (Kalk da bunu (yani kalanı) öde,) buyurmuştur. "
١٨ - باب الْحَبْسِ فِي الدَّيْنِ وَالْمُلاَزَمَةِ
٢٥٢١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا وَبْرُ بْنُ أَبِي دُلَيْلَةَ الطَّائِفِيُّ، حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ مَيْمُونِ بْنِ مُسَيْكَةَ، - قَالَ وَكِيعٌ وَأَثْنَى عَلَيْهِ خَيْرًا - عَنْ عَمْرِو بْنِ الشَّرِيدِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لَىُّ الْوَاجِدِ يُحِلُّ عِرْضَهُ وَعُقُوبَتَهُ ). قَالَ عَلِيٌّ الطَّنَافِسِيُّ يَعْنِي عِرْضَهُ شِكَايَتَهُ وَعُقُوبَتَهُ سِجْنَهُ .
٢٥٢٢ - حَدَّثَنَا هَدِيَّةُ بْنُ عَبْدِ الْوَهَّابِ، حَدَّثَنَا النَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ، حَدَّثَنَا الْهِرْمَاسُ بْنُ حَبِيبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ أَتَيْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِغَرِيمٍ لِي فَقَالَ لِي ( الْزَمْهُ ). ثُمَّ مَرَّ بِي آخِرَ النَّهَارِ فَقَالَ ( مَا فَعَلَ أَسِيرُكَ يَا أَخَا بَنِي تَمِيمٍ ).
٢٥٢٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، وَيَحْيَى بْنُ حَكِيمٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ، أَنْبَأَنَا يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ تَقَاضَى ابْنَ أَبِي حَدْرَدٍ دَيْنًا لَهُ عَلَيْهِ فِي الْمَسْجِدِ حَتَّى ارْتَفَعَتْ أَصْوَاتُهُمَا حَتَّى سَمِعَهُمَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ فِي بَيْتِهِ فَخَرَجَ إِلَيْهِمَا فَنَادَى كَعْبًا فَقَالَ لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ ( دَعْ مِنْ دَيْنِكَ هَذَا ). وَأَوْمَأَ بِيَدِهِ إِلَى الشَّطْرِ فَقَالَ قَدْ فَعَلْتُ . قَالَ ( قُمْ فَاقْضِهِ ).