Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- BİR RİKÂZ'A (DEFİNEYE) RASTLAYAN KİMSEYE ÂİT

2605 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu demiştir:

(Rikâz'da (yani definede) humus vardır. ) "

2606 - “... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Rikâz'da (yani defîne'de) humus vardır. )

2607 - “... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur :

(Sizden önceki (ümmet) lerde bir akar (ev) alan bir adam vardı. (Satın aldığı) akarda içi altın dolu bir cürre (küp veya testi) buldu. Bunun üzerine (satıcıya) :

— Ben senden toprak aldım, senden altın almadım, dedi. (Satıcı) adam da (alıcıya) :

— Şüphesiz ben sana bu toprağı, içindeki ile beraber sattım, dedi. Sonra satıcı ile alıcı (üçüncü) bir adama baş vurup muhakeme oldular. Kendisine baş vurulan adam, (bunlara) :

— Sizin oğlunuz ve kızınız var mı? diye sordu. Bunlardan birisi (alıcı) :

— Benim bir oğlum var, dedi. Diğeri (satici) dâ:

— Benim bir kızım var, dedi. Kendisine müracaat edilen adam:

— Şu halde oğlana kızı nikâh ediniz. Oğlan ile kız bu altından kendilerine harcasınlar ve sadaka versinler, diye hükmetti. ) "

٤ - باب مَنْ أَصَابَ رِكَازًا

٢٦٠٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَيْمُونٍ الْمَكِّيُّ، وَهِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَعِيدٍ، وَأَبِي، سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( فِي الرِّكَازِ الْخُمُسُ ‏)‏.‏

٢٦٠٦ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيىٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ، عَنْ إِسْرَائِيلَ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( فِي الرِّكَازِ الْخُمُسُ ‏)‏.‏

٢٦٠٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ الْجَحْدَرِيُّ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِسْحَاقَ الْحَضْرَمِيُّ، حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَيَّانَ، سَمِعْتُ أَبِي يُحَدِّثُ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏( كَانَ فِيمَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ رَجُلٌ اشْتَرَى عَقَارًا فَوَجَدَ فِيهَا جَرَّةً مِنْ ذَهَبٍ فَقَالَ اشْتَرَيْتُ مِنْكَ الأَرْضَ وَلَمْ أَشْتَرِ مِنْكَ الذَّهَبَ ‏.‏ فَقَالَ الرَّجُلُ إِنَّمَا بِعْتُكَ الأَرْضَ بِمَا فِيهَا ‏.‏ فَتَحَاكَمَا إِلَى رَجُلٍ فَقَالَ أَلَكُمَا وَلَدٌ فَقَالَ أَحَدُهُمَا لِي غُلاَمٌ ‏.‏ وَقَالَ الآخَرُ لِي جَارِيَةٌ ‏.‏ قَالَ فَأَنْكِحَا الْغُلاَمَ الْجَارِيَةَ وَلْيُنْفِقَا عَلَى أَنْفُسِهِمَا مِنْهُ وَلْيَتَصَدَّقَا ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- FARENİN (DELİKLERDEN) ÇIKARDIĞI MALI ALIP GÖTÜRMENİN HÜKMÜNE ÂİT BÂB

2604 - “... El-Mıkdâd bin Amr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :

Kendisi bir gün büyük abdestini bozmak için el-Bakî mezarlığı dolaylarına gitti. Halk (o dönemde az ve kuru yemek yedikleri için) iki üç günde ancak bir defa büyük abdest bozmaya gider ve deve kığısı gibi büyük abdest yapardı. Sonra kendisi bir harabeye girdi ve büyük abdestini yapmak için oturmuş iken baktı ki erkek büyük bir fare yerdeki bir delikten bir dinar çıkardı. Fare o deliğe girip bir dinar daha çıkardı. Sonra böylece on yedi adet dinar çıkardı. Daha sonra kırmızı bir bez parçasının kenarını delikten çıkardı.

Mikdâd dedi ki: Sonra ben o bez parçasını çektim. Onun (yani bezin) içinde de bir dinar buldum. On sekiz adet dinar tamamlandı. Ben bunlarla (harabeden) çıktım ve bunları Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzuruna getirip durumu O'na arz ettim. Sonra: Bunların sadakasını (yani humus—beşte bir— hakkını) al. Yâ Resûlallah, dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana):

— (Bunları götür. Bunda sadaka (humus) yoktur. Allah bunu sana mübarek eylesin) buyurdu. Sonra :

— (Bunları elinle delikten çıkarmış olabilir (mi)sin?) buyurdu. Ben:

— Sana hak (din) ile ikramda bulunan (Allah)'a yemin ederim ki hayır (Elimi deliğe sokmadım), dedim.

Râvî demiştir ki: Mikdâd ölünceye kadar bu dinarların sonu gelmedi. (Yani bitmedi. )

٣ - باب الْتِقَاطِ مَا أَخْرَجَ الْجُرَذُ

٢٦٠٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خَالِدِ بْنِ عَثْمَةَ، حَدَّثَنِي مُوسَى بْنُ يَعْقُوبَ الزَّمْعِيُّ، حَدَّثَتْنِي عَمَّتِي، قُرَيْبَةُ بِنْتُ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ أُمَّهَا، كَرِيمَةَ بِنْتَ الْمِقْدَادِ بْنِ عَمْرٍو أَخْبَرَتْهَا عَنْ ضُبَاعَةَ بِنْتِ الزُّبَيْرِ، عَنِ الْمِقْدَادِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّهُ خَرَجَ ذَاتَ يَوْمٍ إِلَى الْبَقِيعِ وَهُوَ الْمَقْبُرَةُ لِحَاجَتِهِ وَكَانَ النَّاسُ لاَ يَذْهَبُ أَحَدُهُمْ فِي حَاجَتِهِ إِلاَّ فِي الْيَوْمَيْنِ وَالثَّلاَثَةِ فَإِنَّمَا يَبْعَرُ كَمَا تَبْعَرُ الإِبِلُ ثُمَّ دَخَلَ خَرِبَةً فَبَيْنَمَا هُوَ جَالِسٌ لِحَاجَتِهِ إِذْ رَأَى جُرَذًا أَخْرَجَ مِنْ جُحْرٍ دِينَارًا ثُمَّ دَخَلَ فَأَخْرَجَ آخَرَ حَتَّى أَخْرَجَ سَبْعَةَ عَشَرَ دِينَارًا ثُمَّ أَخْرَجَ طَرَفَ خِرْقَةٍ حَمْرَاءَ ‏.‏ قَالَ الْمِقْدَادُ فَسَلَلْتُ الْخِرْقَةَ فَوَجَدْتُ فِيهَا دِينَارًا فَتَمَّتْ ثَمَانِيَةَ عَشَرَ دِينَارًا فَخَرَجْتُ بِهَا حَتَّى أَتَيْتُ بِهَا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخْبَرْتُهُ خَبَرَهَا فَقُلْتُ خُذْ صَدَقَتَهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( ارْجِعْ بِهَا لاَ صَدَقَةَ فِيهَا بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا ‏)‏.‏ ثُمَّ قَالَ ‏( لَعَلَّكَ أَتْبَعْتَ يَدَكَ فِي الْجُحْرِ ‏)‏.‏ قُلْتُ لاَ وَالَّذِي أَكْرَمَكَ بِالْحَقِّ ‏.‏ قَالَ فَلَمْ يَفْنَ آخِرُهَا حَتَّى مَاتَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- LUKATA BÂBI

2601 - “... Iyâz bin Himâr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:

(Kim bir lukata (yitik mal) bulursa âdil bir veya iki şâhid tutsun. Sonra bulduğu malı değiştirmesin ve (yitik mal bulduğunu) gizlemesin. Eğer lukata'nın sahibi gelirse öncelikle buna âid sahibidir, sahibi gelmezse (yani çıkmazsa) . . . . . . . .

2602) ". . , Süveyd bin Gafele (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir:

Bir kere ben Zeyd bin Sûhân ve Selmân bin Rebîa (radıyallahü anhümâ) ile beraber (savaşa) çıktım. Nihayet hm el-Uzeyb’de olduğumuz zaman ben yitik bir kamçıya yerde bulup aldım. Zeyd ve Selmân bana: Onu at, dediler, Ben (atmaktan) îmtinâ ettim. Sonra Medîne-i Münevvere'ye vardığımız zaman ben Übey bin. Kâ'b (radıyallahü anh)'ın yanına varıp durumu ona anlattım. Übey şöyle dedi :

Sen isabet ettin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken ben yerde yüz dinar bulup aldım ve tmrmn Mi^Tnü*?** Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e satfdM**^ O:

(Bir yıl (halkın. toplandığı yerlerde) ilan et) buyurdu. Ben de onu bir yıl ilân ettim. Fakat onu bilen hiç kimseye rastlamadım. Sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordum. O:

((Bir yıl daha) ilân et) buyurdu. Ben de bir yıl daha ilan ettim. Fakat onu bilen kimseyi bulamadım (Durumu tekrar arz edince) Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu :

(Bu (para)nın kesesini, ağız bağını ve sayısını hıfset (belle). Sonra bir yıl (daha) ilân et. Eğer bunu bilen bir kimse gelir (de sayısını, kesesini ve ağız bağını doğru tarif eder) se keseyi ona ver. Bunu bilen kimse gelmezse bu senin malının (bir kazanç) yolu gibidir, (Yani sana âiddir. )) "

2603) ', , . Zeyd bin Hâlid el-Cühenî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: lukata (yitik mal) hükmü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e soruldu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu; ( bir yıl ilân et Eğer (sahibi olduğu bildirilecek bir şekilde) evsâfı anlatılırsa bunu ver. Şayet (anılan şekilde) evsâfı anlatılmazsa bunun ifâsını (kapağını, ağız bağını) ve vıâsını (kah, torba, dağarcık, kese ve hurç gibi içinde bulunduğu zarfını) hıfzet (belle). Sonra bunu ye. Daha sonra sahibi (kanıtlayıcı bilgi ile) gelirse bunu ona öde. ) "

٢ - باب اللُّقَطَةِ

٢٦٠١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ الثَّقَفِيُّ، عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ، عَنْ أَبِي الْعَلاَءِ، عَنْ مُطَرِّفٍ، عَنْ عِيَاضِ بْنِ حِمَارٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏( مَنْ وَجَدَ لُقَطَةً فَلْيُشْهِدْ ذَا عَدْلٍ أَوْ ذَوَىْ عَدْلٍ ثُمَّ لاَ يُغَيِّرْهُ وَلاَ يَكْتُمْ فَإِنْ جَاءَ رَبُّهَا فَهُوَ أَحَقُّ بِهَا وَإِلاَّ فَهُوَ مَالُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ‏)‏.‏

٢٦٠٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ سُوَيْدِ بْنِ غَفَلَةَ، قَالَ خَرَجْتُ مَعَ زَيْدِ بْنِ صُوحَانَ وَسَلْمَانَ بْنِ رَبِيعَةَ حَتَّى إِذَا كُنَّا بِالْعُذَيْبِ الْتَقَطْتُ سَوْطًا فَقَالاَ لِي أَلْقِهِ ‏.‏ فَأَبَيْتُ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ أَتَيْتُ أُبَىَّ بْنَ كَعْبٍ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ أَصَبْتَ الْتَقَطْتُ مِائَةَ دِينَارٍ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ ‏( عَرِّفْهَا سَنَةً ‏)‏.‏ فَعَرَّفْتُهَا فَلَمْ أَجِدْ أَحَدًا يَعْرِفُهَا فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ ‏( عَرِّفْهَا ‏)‏.‏ فَعَرَّفْتُهَا فَلَمْ أَجِدْ أَحَدًا يَعْرِفُهَا ‏.‏ فَقَالَ ‏( اعْرِفْ وِعَاءَهَا وَوِكَاءَهَا وَعَدَدَهَا ثُمَّ عَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنْ جَاءَ مَنْ يَعْرِفُهَا وَإِلاَّ فَهِيَ كَسَبِيلِ مَالِكَ ‏)‏.‏

٢٦٠٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ الْحَنَفِيُّ، ح وَحَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا الضَّحَّاكُ بْنُ عُثْمَانَ الْقُرَشِيُّ، حَدَّثَنِي سَالِمٌ أَبُو النَّضْرِ، عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ، ‏.‏ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم سُئِلَ عَنِ اللُّقَطَةِ فَقَالَ ‏( عَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنِ اعْتُرِفَتْ فَأَدِّهَا فَإِنْ لَمْ تُعْرَفْ فَاعْرِفْ عِفَاصَهَا وَوِعَاءَهَا ثُمَّ كُلْهَا فَإِنْ جَاءَ صَاحِبُهَا فَأَدِّهَا إِلَيْهِ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget