بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
48- TENİMDEN UMRENİN İHRAMINA GİRMEK BÂBI
3113) Ebû Bekr-i Siddîk'ın oğlu Abdurrahman (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre :
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine (kız kardeşi) Âişe (radıyallahü anhâ)’yı terkiyesine bindirip Tenim'den (ihramlayarak) ona umre ettirmesini emretti."
3114) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan; Şöyle demiştir:
Biz, Zilhicce hilâli(nin görülebileceği)ne yaklaşmış (yani Zilkade ayının bitimine beş gün kalmış) iken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in beraberinde (Medine'den Veda haccı) yolculuğuna çıktık. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (sahâbîlere) :
(Sizlerden kim umre niyetiyle ihrama girmek isterse (o şekilde) ihrama girsin. Kurbanlığımı (Mekke'ye) sevketmiş olmam olmasaydı ben (hacsız) bir umre niyetiyle ihrama girecektim,) buyurdu. Âişe (radıyallahü anhâ) :
Bunun üzerine (yalnız) umre niyetiyle ihrama girenler oldu. Hac niyetiyle ihrama girenler de oldu. Ben umre niyetiyle ihrama girenlerdendim, dedi. Âişe (sözlerine devamla) :
Sonra biz (böylece ihrâmlandıktan sonra mikattan) yola çıktık. Nihayet Mekke'ye vardık. Ben Arefe gününü hayızlı ve umrenin ihramından çıkmamış olarak idrâk ettim. Sonra bu durumumu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e arz ettim, dedi. Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana) :
(Sen umre'ni bırak, saç örgülerini çöz, saçını tara ve hacc'a niyetlen,) buyurdu. Âişe dedi ki:
Ben de (Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'in buyurduğunu) yaptım. Sonra hasba (yani Zilhicce ayının ondördüncü) gecesi olup Allah hacc'ımızı tamamlatınca, Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (kardeşim) Abdurrahmân bin Ebi Bekr'i benim beraberimde gönderdi. Abdurrahmân beni devesinin arkasına bindirip Ten'im'e çıktı. Ben (orada) umre niyetiyle ihrama girdim (ve umre menâsiki yaptım). Böylece Allah bizim hacc'ımızı ve umre'mizi tamamlattı. Bu işte ne kurban vardı, ne sadaka ne de oruç, dedi."
٤٨ - باب الْعُمْرَةِ مِنَ التَّنْعِيمِ
٣١١٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَأَبُو إِسْحَاقَ الشَّافِعِيُّ إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْعَبَّاسِ بْنِ عُثْمَانَ بْنِ شَافِعٍ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ أَوْسٍ، حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي بَكْرٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَمَرَهُ أَنْ يُرْدِفَ عَائِشَةَ فَيُعْمِرَهَا مِنَ التَّنْعِيمِ .
٣١١٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي حِجَّةِ الْوَدَاعِ نُوَافِي هِلاَلَ ذِي الْحِجَّةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( مَنْ أَرَادَ مِنْكُمْ أَنْ يُهِلَّ بِعُمْرَةٍ فَلْيُهْلِلْ فَلَوْلاَ أَنِّي أَهْدَيْتُ لأَهْلَلْتُ بِعُمْرَةٍ ). قَالَتْ فَكَانَ مِنَ الْقَوْمِ مَنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ وَمِنْهُمْ مَنْ أَهَلَّ بِحَجٍّ فَكُنْتُ أَنَا مِمَّنْ أَهَلَّ بِعُمْرَةٍ . قَالَتْ فَخَرَجْنَا حَتَّى قَدِمْنَا مَكَّةَ فَأَدْرَكَنِي يَوْمُ عَرَفَةَ وَأَنَا حَائِضٌ لَمْ أَحِلَّ مِنْ عُمْرَتِي فَشَكَوْتُ ذَلِكَ إِلَى النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ( دَعِي عُمْرَتَكِ وَانْقُضِي رَأْسَكِ وَامْتَشِطِي وَأَهِلِّي بِالْحَجِّ ). قَالَتْ فَفَعَلْتُ فَلَمَّا كَانَتْ لَيْلَةُ الْحَصْبَةِ وَقَدْ قَضَى اللَّهُ حَجَّنَا أَرْسَلَ مَعِي عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أَبِي بَكْرٍ فَأَرْدَفَنِي وَخَرَجَ إِلَى التَّنْعِيمِ فَأَهْلَلْتُ بِعُمْرَةٍ فَقَضَى اللَّهُ حَجَّنَا وَعُمْرَتَنَا وَلَمْ يَكُنْ فِي ذَلِكَ هَدْىٌ وَلاَ صَدَقَةٌ وَلاَ صَوْمٌ .