Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 59- İHTİYACI OLAN KİMSELERİN (ARAFÂTTAN DÖNÜŞLERİNDE) ARAFAT İLE MÜZDELİFE ARASINDA MOLA VERMELERİ BÂBI

3134) Üsâme bin Zeyd (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir:

Ben (Veda hacc'ında) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde Arafat'tan Müzdelife'ye döndüm. Resûlüllah (bu yolculukta) halîfelerin mola verdikleri şi'b (denilen boğaz) a vardığı zaman devesinden indi ve küçük abdest bozup sonra abdest aldı. Ben :

(Yâ Resûlallah) akşam namazı (kıl veya kılacak mısın?), dedim. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Namaz, önünde (bulunan Müzdelife'de kılınacaktır.),) buyurdu. Sonra Müzdelife'ye varınca ezan okunmasını ve kamet getirilmesini emretti. Sonra akşam namazını kıldırdı. Sonra kalkıp yatsı namazını kıldırıncaya kadar halktan hiç kimse develerin sırtındaki eşyasını çözmedi."

٥٩ - باب النُّزُولِ بَيْنَ عَرَفَاتٍ وَجَمْعٍ لِمَنْ كَانَتْ لَهُ حَاجَةٌ

٣١٣٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عُقْبَةَ، عَنْ كُرَيْبٍ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ، قَالَ أَفَضْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَلَمَّا بَلَغَ الشِّعْبَ الَّذِي يَنْزِلُ عِنْدَهُ الأُمَرَاءُ نَزَلَ فَبَالَ وَتَوَضَّأَ قُلْتُ الصَّلاَةَ ‏.‏ قَالَ ‏( الصَّلاَةُ أَمَامَكَ ‏)‏.‏ فَلَمَّا انْتَهَى إِلَى جَمْعٍ أَذَّنَ وَأَقَامَ ثُمَّ صَلَّى الْمَغْرِبَ ثُمَّ لَمْ يَحِلَّ أَحَدٌ مِنَ النَّاسِ حَتَّى قَامَ فَصَلَّى الْعِشَاءَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 58- (VAKFE'DEN SONRA) ARAFAT'DAN (MÜZDELİFE’YE) DÖNMEK BÂBI

3132) Üsâme bin Zeyd (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre kendisine :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Veda hacc'ında) Arafât'dan (Müzdelife'ye) döndüğü zaman nasıl seyrediyordu (yani yavaş mı, hızlı mı gidiyordu) ? diye soruldu. Kendisi (Buna cevaben) :

Resûlüllah normal seyrediyordu ve bir boş saha bulduğu zaman hızlı gidiyordu. (Binitini hızlandırıyordu), dedi.

Vekî demiştir ki: Yani (bir boşluk bulduğu zaman) normalin üstünde hızlı gidiyordu."

3133) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir :

Kureyş (yani Nadr bin Kinâne oğulları); Biz Ka'be-i Muazzama sakinleriyiz (Yani onun yanında ikâmet eden üstün insanlarız). Biz (Vakfe için) Haremi Şerifin dışına (Yani Arafat'a) çıkmayız. (Vakfemizi Müzdelife'de halktan ayrı olarak yaparız), dediler. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle) buyurdu ki (Sonra siz, halkın döndüğü yerden —Yani Arafat'tan Müzdelife'ye— dönünüz). "

٥٨ - باب الدَّفْعِ مِنْ عَرَفَةَ

٣١٣٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَعَمْرُو بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ، أَنَّهُ سُئِلَ كَيْفَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَسِيرُ حِينَ دَفَعَ مِنْ عَرَفَةَ قَالَ كَانَ يَسِيرُ الْعَنَقَ فَإِذَا وَجَدَ فَجْوَةً نَصَّ ‏.‏ قَالَ وَكِيعٌ وَالنَّصُّ يَعْنِي فَوْقَ الْعَنَقِ ‏.‏

٣١٣٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا الثَّوْرِيُّ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ قَالَتْ قُرَيْشٌ نَحْنُ قَوَاطِنُ الْبَيْتِ لاَ نُجَاوِزُ الْحَرَمَ ‏.‏ فَقَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ‏{ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ }‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 57- CEM’ (=MÜZDELİFE) GECESİ (YÂNİ KURBAN BAYRAMI GECESİ) FECİRDEN ÖNCE ARAFAT'A VARAN KİMSENİN (HACCA YETİŞMİŞ OLDUĞUNU BEYÂN EDEN HADÎSLER) BÂBI

3129) Abdurrahmân bin Ya'mar ed-Dîlî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'ta vakfe hâlinde iken ben O'nun yanında hazır bulundum. O esnada Necid halkından birkaç kişi O'nun yanına gelerek:

Yâ Resûlallah! Hac nasıldır (Yani Arafat vakfesine yetişmeyen kimsenin hacc'ı nasıldır)? diye sordular. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hac, Arafat (vakfesi) dir. Kim Cem' gecesi (yani Arefe gününü bayram gününe bağlayan gece) sabah namazı (vaktinden, yani fecirden) önce (Arafat'a) gelirse hacc'ı tamamdır (yani haccı kaçırma tehlikesinden emindir). Minâ günleri üçtür (Bayramın 2, 3 ve 4. günleridir) . Artık kim iki günde (şeytan taşlamakla yetinip) acele ederse onun üzerinde bir günah yoktur. Kim de gecikir (yani Minâ'da üç gün kalıp zamanında şeytanı taşlar) ise ona da günah yoktur,) buyurdu. Sonra bunun arkasında bir adam gönderdi. Adam bu hükümleri yüksek sesle halka duyurmaya başladı.

3130) ... Abdurrahman bin Ya'mer ed-Dîlî (radıyallahü anh)’den şöyle de rivâyet olunmuştur: Ben Arafat'ta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına vardım. Sonra Necid halkından bir nefer (üçten ona kadar olan erkek topluluğu) O'nun yanına geldi. Râvî bundan sonra yukardaki metnin mislini anlattı.

3131) Urve bin Mudarris et-Tâî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:

Kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken hacc'a gitmiş. Fakat hacılara ancak Müzdelife'de yetişebilmişti. Kendisi (sözünde devamla) şöyle demiştir:

Ben (Müzdelife'de) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına (Sabah namazına çıktığı sıralarda) vardım ve:

Yâ Resûlallah! Ben şüphesiz (size yetişmek için) binek devemi (zorlamak sûretiyle) zayıflattım ve kendimi cidden yordum. Allah'a yemin ederim ki üzerinde vakfe etmediğim tek bir kum tepesini bırakmadım. Hâl böyle olunca benim için hac var mı? (yani hacı oldum mu?), dedim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Kim bizimle beraber bu namazda (yani Müzdelife'de kılınan sabah namazında) hazır bulunur ve (Arefe günü) gündüz veya geceleyin Arafât'dan (Müzdelife'ye) dönerse tefesini (yani ihrâmlıya uygun kirlilik ve diğer hâlini) ikmal etmiş (veya kirini giderme zamanına kavuşmuş) ve haccı tamamlanmış (yani haccı kaçırma tehlikesini atlatmış) tır.)

٥٧ - باب مَنْ أَتَى عَرَفَةَ قَبْلَ الْفَجْرِ لَيْلَةَ جَمْعٍ

٣١٢٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ، سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ يَعْمُرَ الدِّيلِيَّ، قَالَ شَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَهُوَ وَاقِفٌ بِعَرَفَةَ وَأَتَاهُ نَاسٌ مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ الْحَجُّ قَالَ ‏( الْحَجُّ عَرَفَةُ فَمَنْ جَاءَ قَبْلَ صَلاَةِ الْفَجْرِ لَيْلَةَ جَمْعٍ فَقَدْ تَمَّ حَجُّهُ أَيَّامُ مِنًى ثَلاَثَةٌ فَمَنْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ ‏)‏.‏ ثُمَّ أَرْدَفَ رَجُلاً خَلْفَهُ فَجَعَلَ يُنَادِي بِهِنَّ ‏.‏

٣١٣٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا الثَّوْرِيُّ، عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ اللَّيْثِيِّ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْمُرَ الدِّيلِيِّ، قَالَ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِعَرَفَةَ فَجَاءَهُ نَفَرٌ مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ فَذَكَرَ نَحْوَهُ ‏.‏ قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى مَا أُرَى لِلثَّوْرِيِّ حَدِيثًا أَشْرَفَ مِنْهُ ‏.‏

٣١٣١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ أَبِي خَالِدٍ، عَنْ عَامِرٍ، - يَعْنِي الشَّعْبِيَّ - عَنْ عُرْوَةَ بْنِ مُضَرِّسٍ الطَّائِيِّ، أَنَّهُ حَجَّ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَلَمْ يُدْرِكِ النَّاسَ إِلاَّ وَهُمْ بِجَمْعٍ ‏.‏ قَالَ فَأَتَيْتُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أَنْضَيْتُ رَاحِلَتِي وَأَتْعَبْتُ نَفْسِي وَاللَّهِ إِنْ تَرَكْتُ مِنْ حَبْلٍ إِلاَّ وَقَفْتُ عَلَيْهِ فَهَلْ لِي مِنْ حَجٍّ فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ شَهِدَ مَعَنَا الصَّلاَةَ وَأَفَاضَ مِنْ عَرَفَاتٍ لَيْلاً أَوْ نَهَارًا فَقَدْ قَضَى تَفَثَهُ وَتَمَّ حَجُّهُ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget