بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
76- KURBAN BAYRAMININ İLK GÜNÜ (MİNA'DA) HUTBE OKUMAK
3171 - “... Amr bin el-Ahvas (el-Çeşmî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Ben Veda haccında (Minâ'da) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 'den şunu işittim :
(Ey insanlar! Dikkat ediniz! Hangi gün en mukaddes gündür?) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bu buyruğu üç kez tekrarladı. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) :
En mukaddes gün Hacc-ı Ekber (yani Kurban bayramının ilk) günüdür, dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(İşte bu beldeniz (Mekke) de, bu (Zilhicce) ayınızda bu (bayram) gününüz nasıl mukaddes bir gün ise şüphesiz kanlarınız (yani canlarınız) , mallarınız ve ırzlarınız kendi aranızda (her yerde ve her zaman) öyle mukaddestir. Dikkat ediniz! Hiç bir suçlu kendi nefsinden başka kimse aleyhine suç işlemez (Yani onun suçundan dolayı başkası cezalandırılmaz). Evlâd babasının suçundan dolayı cezalandırılmaz. Baba da evlâdının suçundan dolayı muahaza edilmez.
Bilmiş olunuz ki, şeytan bu beldeniz (Mekke) de (Allah'tan başkasına ibâdet edilmekle) kendisine itâat edilmekten kesinlikle ebedî surette ümidini yitirmiştir. Lâkin küçümsediğiniz bâzı işlerinizde ona uymak işi vuku bulacak, bu da onu memnun edecektir.
(Ey insanlar)! Bilmiş olunuz ki, Câhiliyet devrinden kalma kan gütme dâvalarının hepsi iptal edilmiştir. Anılan kan dâvalarından ilga ettiğim ilk kan dâvası Abdulmuttalib'in oğlu el Hâris'in kan davasıdır. (El-Hâris, Beni Leys kabilesinde çocuğu için süt anasını arıyordu. Hüzeyl kabilesi onu öldürmüştü).
(Ey insanlar)! Bilmiş olun ki Câhiliyet devrinden kalma faizin her nevi iptal edilmiştir. Mallarınızın sermayesi sizin hakkınızdır. Zulüm etmeyiniz ve zulmolunmayınız,) buyurdu.
Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bundan sonra üç kez:
(Dikkat ediniz! Ey Ümmetim, Ben (Allah'ın emrini) tebliğ ettim mi?,) diye sordu. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) :
Evet, diye cevab verdiler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Allahım şâhid ol, Allahım şâhid ol, Allahım şâhid ol, dedi.) "
3172 - “... Cübeyr bin Mut'im (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ’nın el-Hayf (denilen dere kenarın) da ayağa kalkarak şöyle buyurdu:
(Allah, benim sözümü işitip de (başkasına) tebliğ eden adamın yüzünü ağartsın. Çünkü fıkıh (kaynağı olan hadisleri) ezberleyen nice adamlar fıkıhçı değiller ve fıkıhçı olan nice (hadis) hafızları kendilerinden daha kuvvetli fıkıhçılara (hadisleri) iletebilirler. Üç meziyyet vardır ki müslüman bir kişi onlara sahip olduğu sürece kalbi, kin, hıyanet ve husûmet beslemez: Ameli, tam bir ihlâsla sırf Allah rızâsı için işlemek, müslümanların başındaki yöneticilere hayır dilemek ve müslümanların cemaatından ayrılmamak. Çünkü müslüman cemaatının daveti, arkalarındakileri de kaplar.) "
3173 - “... Abdullah bin Mes'ud (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'ta muhadrama (yani kulakları kesik gibi küçücük olan) devesi üstünde olduğu halde şöyle buyurdu, demiştir:
((Ey sahâbilerim!) Bu gün hangi gündür, bu ay hangi aydır ve bu belde hangi şehirdir biliyor musunuz?) diye sordu. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) :
Bu belde mukaddes bir şehirdir, bu ay mukaddes bir aydır ve bu gün mukaddes bir gündür, diye cevab verdiler. (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Bilmiş olunuz ki bu şehriniz (Mekke) de, bu (Arefe) gününüzde, bu (Zilhicce) ayınız nasıl mukaddes ise, mallarınız ve canlarınız da şüphesiz size haram ve mukaddestir.)
(Ümmetim!) İyi biliniz ki: Ben Kevser havuzu başında öncünüzüm (yani orada muhtaç olduğunuz şeylerin önceden hazırlayıcısıyım) ve diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övünürüm. Artık (çok günahlar işlemekle) siz benim yüzümü karartmayınız (yani beni Allah'a karşı mahcub etmeyiniz).
Bilmiş olunuz ki: Ve ben (kıyamet günü) bâzı insanları kurtaracağım. Bâzı insanlar da benden kurtarılacak (yani zebaniler onları) götürecekleridir. Ben: Yâ Rabbi! Arkadaşcıklarım (ne olacaklar?) diyeceğim. Allah şöyle buyuracak:
Senden sonra onların neler ihdas ettiklerini bilmiyorsun.) "
3174 - “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Veda haccında bayramın ilk günü cemreler arasında durdu. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (beraberinde bulunanlara hitaben) :
— (Bu gün hangi gündür?) diye sordu. Sahâbiler (radıyallahü anhüm) :
— Nahr (Kurban bayramı) günüdür, dediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Peki bu şehir hangi şehirdir?) diye sordu. Sahâbîler (radıyallahü anhüm) :
— Bu şehir, Mukaddes beldetullah (Mekke) dir, dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Peki bu ay hangi aydır?) buyurdu. Sahâbiler (radıyallahü anhüm) :
— Bu ay, Allah'ın mukaddes ayıdır, diye cevab verdiler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Bu gün, hacc-ı Ekber günüdür. Bu ayda, bu günde bu beldeniz nasıl mukaddes ise, canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da size mukaddestir,) buyurdu. Sonra.
(Ben (Allah'ın emrini) tebliğ ettim mi?) buyurdu, Sahâbîler:
— Evet, diye cevab verdiler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Allahım şâhid ol,) demeye başladı. Daha sonra halka veda etti. Bu nedenle sahâbîler; Bu hac. Veda haccıdır, dediler. "
٧٦ - باب الْخُطْبَةِ يَوْمَ النَّحْرِ
٣١٧١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَهَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ، عَنْ شَبِيبِ بْنِ غَرْقَدَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ عَمْرِو بْنِ الأَحْوَصِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ ( يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَلاَ أَىُّ يَوْمٍ أَحْرَمُ ). ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالُوا يَوْمُ الْحَجِّ الأَكْبَرِ . قَالَ ( فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وَأَعْرَاضَكُمْ بَيْنَكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِي شَهْرِكُمْ هَذَا فِي بَلَدِكُمْ هَذَا أَلاَ لاَ يَجْنِي جَانٍ إِلاَّ عَلَى نَفْسِهِ وَلاَ يَجْنِي وَالِدٌ عَلَى وَلَدِهِ وَلاَ مَوْلُودٌ عَلَى وَالِدِهِ . أَلاَ إِنَّ الشَّيْطَانَ قَدْ أَيِسَ أَنْ يُعْبَدَ فِي بَلَدِكُمْ هَذَا أَبَدًا وَلَكِنْ سَيَكُونُ لَهُ طَاعَةٌ فِي بَعْضِ مَا تَحْتَقِرُونَ مِنْ أَعْمَالِكُمْ فَيَرْضَى بِهَا أَلاَ وَكُلُّ دَمٍ مِنْ دِمَاءِ الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ وَأَوَّلُ مَا أَضَعُ مِنْهَا دَمُ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ - كَانَ مُسْتَرْضِعًا فِي بَنِي لَيْثٍ فَقَتَلَتْهُ هُذَيْلٌ - أَلاَ وَإِنَّ كُلَّ رِبًا مِنْ رِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ لَكُمْ رُءُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ أَلاَ يَا أُمَّتَاهُ هَلْ بَلَّغْتُ ). ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالُوا نَعَمْ . قَالَ ( اللَّهُمَّ اشْهَدْ ). ثَلاَثَ مَرَّاتٍ .
٣١٧٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ عَبْدِ السَّلاَمِ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِالْخَيْفِ مِنْ مِنًى فَقَالَ ( نَضَّرَ اللَّهُ امْرَأً سَمِعَ مَقَالَتِي فَبَلَّغَهَا فَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ غَيْرُ فَقِيهٍ وَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ إِلَى مَنْ هُوَ أَفْقَهُ مِنْهُ ثَلاَثٌ لاَ يُغِلُّ عَلَيْهِنَّ قَلْبُ مُؤْمِنٍ إِخْلاَصُ الْعَمَلِ لِلَّهِ وَالنَّصِيحَةُ لِوُلاَةِ الْمُسْلِمِينَ وَلُزُومُ جَمَاعَتِهِمْ فَإِنَّ دَعْوَتَهُمْ تُحِيطُ مِنْ وَرَائِهِمْ ).
٣١٧٣ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ تَوْبَةَ، حَدَّثَنَا زَافِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ، عَنْ أَبِي سِنَانٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ مُرَّةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَهُوَ عَلَى نَاقَتِهِ الْمُخَضْرَمَةِ بِعَرَفَاتٍ فَقَالَ ( أَتَدْرُونَ أَىُّ يَوْمٍ هَذَا وَأَىُّ شَهْرٍ هَذَا وَأَىُّ بَلَدٍ هَذَا ). قَالُوا هَذَا بَلَدٌ حَرَامٌ وَشَهْرٌ حَرَامٌ وَيَوْمٌ حَرَامٌ . قَالَ ( أَلاَ وَإِنَّ أَمْوَالَكُمْ وَدِمَاءَكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ شَهْرِكُمْ هَذَا فِي بَلَدِكُمْ هَذَا فِي يَوْمِكُمْ هَذَا أَلاَ وَإِنِّي فَرَطُكُمْ عَلَى الْحَوْضِ وَأُكَاثِرُ بِكُمُ الأُمَمَ فَلاَ تُسَوِّدُوا وَجْهِي أَلاَ وَإِنِّي مُسْتَنْقِذٌ أُنَاسًا وَمُسْتَنْقَذٌ مِنِّي أُنَاسٌ فَأَقُولُ يَا رَبِّ أُصَيْحَابِي . فَيَقُولُ إِنَّكَ لاَ تَدْرِي مَا أَحْدَثُوا بَعْدَكَ ).
٣١٧٤ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا صَدَقَةُ بْنُ خَالِدٍ، حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ الْغَازِ، قَالَ سَمِعْتُ نَافِعًا، يُحَدِّثُ عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَقَفَ يَوْمَ النَّحْرِ بَيْنَ الْجَمَرَاتِ فِي الْحَجَّةِ الَّتِي حَجَّ فِيهَا فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( أَىُّ يَوْمٍ هَذَا ). قَالُوا يَوْمُ النَّحْرِ . قَالَ ( فَأَىُّ بَلَدٍ هَذَا ). قَالُوا هَذَا بَلَدُ اللَّهِ الْحَرَامُ . قَالَ ( فَأَىُّ شَهْرٍ هَذَا ). قَالُوا شَهْرُ اللَّهِ الْحَرَامُ . قَالَ ( هَذَا يَوْمُ الْحَجِّ الأَكْبَرِ وَدِمَاؤُكُمْ وَأَمْوَالُكُمْ وَأَعْرَاضُكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ هَذَا الْبَلَدِ فِي هَذَا الشَّهْرِ فِي هَذَا الْيَوْمِ ). ثُمَّ قَالَ ( هَلْ بَلَّغْتُ ). قَالُوا نَعَمْ . فَطَفِقَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( اللَّهُمَّ اشْهَدْ ). ثُمَّ وَدَّعَ النَّاسَ فَقَالُوا هَذِهِ حَجَّةُ الْوَدَاعِ .