56. Mültezem
1900- Abdurrahman b. Safvân'dan nakledilmiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'yi fethedince (kendi kendime);
" elbisemi giyeceğim -evim de yol üzerinde idi- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nasıl hareket edeceğini göreceğim" dedim. Bunun üzerine gittim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i yanaklarını Beyt'in (duvarları) üzerine koyarak kapıdan Hatime kadar Beyt'i selâmlamakta olan ashabıyla birlikte Ka'be'den çıkarken gördüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların arasında bulunuyordu.
Ahmed b. Hanbel, III, 431.
1901- Şuayb (b. Muhammed)'den nakledilmiştir ki: Abdullah (b. Amr b. el-As) ile birlikte (Beyt'i) tavaf ettim. (Tavaf namazı kılmak için) Kabe'nin arkasına geldiğimiz zaman;
(Burada Cehennem ateşinden Allah'a) sığınmayacak mısın dedim. (Bunun üzerine Abdullah):
Atehten Allah'a sığınırız, dedi. (Namazdan ) sonra gitti. Hacer(-i Esved)’i istilâm etti. Rükn(-i Hacer) ile kapı arasında durarak göğsünü yüzünü, kollarım ve avuçlarını şu şekilde (Mültezem üzerine) koydu ve onları iyice açtı sonra;
" Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i böyle yaparken gördüm." dedi.
İbn Mâce, mıînâsik 35.
1902- Abdullah b. es-Sâib'den rivâyet edildiğine göre, kendisi (hayatının son zamanlarında gözlerini kaybeden) İbn Abbâs'a delîllik ederken İbn Abbâs'i Hacer(-i Esved) ile -onu kapıya doğru takib eden- Rükn(i Irakî) arasında bulunan üçüncü kısımda oturtmuş. (Bunun üzerine İbn Abbâs O'na);
Sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in burada namaz kıldığı haber verildi mi? diye sormuş. (O da) " evet" diye cevap vermiş. Bunun üzerine İbn Abbâs kalkıp namaza durmuş.
Nesâî, menâsik 133.
٥٦ - باب الْمُلْتَزَمِ
١٩٠٠ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي زِيَادٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ صَفْوَانَ، قَالَ لَمَّا فَتَحَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَكَّةَ قُلْتُ لأَلْبَسَنَّ ثِيَابِي - وَكَانَتْ دَارِي عَلَى الطَّرِيقِ - فَلأَنْظُرَنَّ كَيْفَ يَصْنَعُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَانْطَلَقْتُ فَرَأَيْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَدْ خَرَجَ مِنَ الْكَعْبَةِ هُوَ وَأَصْحَابُهُ وَقَدِ اسْتَلَمُوا الْبَيْتَ مِنَ الْبَابِ إِلَى الْحَطِيمِ وَقَدْ وَضَعُوا خُدُودَهُمْ عَلَى الْبَيْتِ وَرَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَسْطَهُمْ .
١٩٠١ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، حَدَّثَنَا الْمُثَنَّى بْنُ الصَّبَّاحِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ طُفْتُ مَعَ عَبْدِ اللَّهِ فَلَمَّا جِئْنَا دُبَرَ الْكَعْبَةِ قُلْتُ أَلاَ تَتَعَوَّذُ . قَالَ نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ النَّارِ . ثُمَّ مَضَى حَتَّى اسْتَلَمَ الْحَجَرَ وَأَقَامَ بَيْنَ الرُّكْنِ وَالْبَابِ فَوَضَعَ صَدْرَهُ وَوَجْهَهُ وَذِرَاعَيْهِ وَكَفَّيْهِ هَكَذَا وَبَسَطَهُمَا بَسْطًا ثُمَّ قَالَ هَكَذَا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَفْعَلُهُ .
١٩٠٢ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا السَّائِبُ بْنُ عُمَرَ الْمَخْزُومِيُّ، حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ السَّائِبِ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ كَانَ يَقُودُ ابْنَ عَبَّاسٍ فَيُقِيمُهُ عِنْدَ الشُّقَّةِ الثَّالِثَةِ مِمَّا يَلِي الرُّكْنَ الَّذِي يَلِي الْحَجَرَ مِمَّا يَلِي الْبَابَ فَيَقُولُ لَهُ ابْنُ عَبَّاسٍ أُنْبِئْتَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ يُصَلِّي هَا هُنَا فَيَقُولُ ( نَعَمْ ) . فَيَقُومُ فَيُصَلِّي .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.