Riyazüs Salihin Hadisleri-1854
وَعَنْ أبي الفَضْل
العبَّاسِ بنِ عَبْدِ المُطَّلِب رضي اللَّه عَنْهُ قَالَ :
شَهِدْتُ مَعَ
رسُولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَوْمَ حُنَين فَلَزمْتُ أنَا
وَأبُو سُفْيَانَ بنُ الحارِثِ بنِ عَبْدِ المُطَّلِبِ رَسُولِ اللَّه
صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم لَمْ نفَارِقْهُ ، ورَسُولُ اللَّه صَلّى
اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم علَى بغْلَةٍ لَهُ بَيْضَاءَ .
فَلَمَّا
الْتَقَى المُسْلِمُونَ وَالمُشْركُونَ وَلَّى المُسْلِمُونَ مُدْبِرِينَ ،
فَطَفِقَ رسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، يَرْكُضُ
بَغْلَتَهُ قِبل الْكُفَّارِ ، وأنَا آخِذٌ بِلِجَامِ بَغْلَةِ رَسُولِ
اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم أَكُفُّهَا إرادَةَ أنْ لا تُسْرِعَ ،
وأبو سُفْيانَ آخِذٌ بِركَابِ رَسُولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم
.
فَقَالَ
رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
« أيْ
عبَّاسُ نادِ أصْحَابَ السَّمُرةِ »
قَالَ
العبَّاسُ ، وَكَانَ رَجُلاً صَيِّتاً : فَقُلْتُ بِأعْلَى صَوْتِي : أيْن
أصْحابُ السَّمُرَةِ ، فَو اللَّه لَكَأنَّ عَطْفَتَهُمْ حِينَ سَمِعُوا
صَوْتِي عَطْفَةَ الْبقَرِ عَلَى أوْلادِهَا ، فَقَالُوا : يالَبَّيْكَ
يَالَبَّيْكَ ، فَاقْتَتَلُوا هُمْ والْكُفَارُ ، والدَّعْوةُ في
الأنْصَارِ يقُولُونَ : يَا مَعْشَرَ الأنْصارِ ، يا مَعْشَر الأنْصَار ،
ثُمَّ قَصُرَتِ الدَّعْوةُ عَلَى بنِي الْحَارِثِ بن الْخزْرَج .
فَنَظَرَ
رَسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَهُوَ علَى بَغْلَتِهِ
كَالمُتَطَاوِل علَيْهَا إلَى قِتَالِهمْ فَقَال :
« هَذَا حِينَ
حَمِيَ الْوَطِيسُ »
ثُمَّ
أخَذَ رَسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم حصياتٍ ، فَرَمَى
بِهِنَّ وَجُوه الْكُفَّارِ ، ثُمَّ قَال :
«انْهَزَمُوا
وَرَبِّ مُحَمَّدٍ »
فَذَهَبْتُ أنْظُرُ فَإذَا الْقِتَالُ عَلَى هَيْئَتِهِ فِيما أرَى ،
فَواللَّه ما هُو إلاَّ أنْ رمَاهُمْ بِحَصَيَاتِهِ ، فَمَازِلْتُ أرَى
حدَّهُمْ كَليلاً ، وأمْرَهُمْ مُدْبِراً .
رواه مسلم .
«
الوَطِيسُ
» التَّنُّورُ .
ومَعْنَاهُ : اشْتَدَّتِ الْحرْبُ . وَقَوْلُهُ : «
حدَّهُمْ
» هُوَ بِالحاءَِ
المُهْمَلَةِ أي : بأسَهُمْ .
1854.
Ebü’l-Fazl Abbâs İbni
Abdülmuttalib radıyallahu anh şöyle dedi:
Huneyn Gazvesi’nde
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bulundum.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Düldül adındaki) beyaz
katırın üzerinde otururken, Abdülmuttalib’in torunu Ebû Süfyân İbni
Hâris ile ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
yanından hiç ayrılmadık. Müslümanlarla müşrikler birbirine girince
müslümanlar gerilemeye başladı. Bu sırada Resûlullah Düldül’ü durmadan
kâfirlerin üzerine sürüyordu. Ben Düldül’ün geminden tutmuş savaş
alanına girmesine engel olmaya çalışıyordum. Ebû Süfyân ise Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in katırının özengisine yapışmıştı.
Bu sırada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Ey Abbâs!
Bey‘atürrıdvân’da bulunanlara seslen!” buyurdu.
Gür sesli bir zât
olan Abbas sözüne şöyle devam etti:
Var gücümle
“Bey‘atürrıdvân’da bulunan sahâbîler! Neredesiniz?” diye bağırdım.
Vallahi onların sesimi duydukları zaman Hz. Peygamber’e doğru dönüp
gelişleri, bir ineğin yavrusuna doğru şefkatle gelişi gibiydi. “Lebbeyk!
Lebbeyk! (Emret! Emret!)” diyerek kâfirlerle vuruştular. Ensarı savaşa
çağırırken “Ey ensar topluluğu! Ey ensar topluluğu!” diye
sesleniyorlardı. Daha sonra da sadece Hâris İbni Hazrecoğullarından
yardım istendi. Bu sırada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Düldül’ün üzerinde ileri doğru uzanmış vaziyette onların çarpışmalarına
bakarken “İşte tandırın kızıştığı zaman!” buyurdu. Sonra
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yerden birkaç çakıl taşı
alıp kâfirlerin yüzüne doğru fırlattı. Ardından da: “Muhammed’in
Rabbine yemin ederim ki, bozguna uğradılar” dedi.
Ben savaşanlara
bakmaya gittim. Gördüğüm kadarıyla savaş başladığı gibi devam ediyordu.
Vallahi Hz. Peygamber’in, kâfirlere taşları fırlatmasından sonra,
güçlerinin gittikçe zayıfladığını ve işlerinin tersine döndüğünü gördüm.
Müslim, Cihâd 76
Al-'Abbas bin 'Abdul-Muttalib (May Allah be pleased with him) said:
I was in the company of the Messenger of Allah (ﷺ) on the day of (the battle of) Hunain. Abu Sufyan bin Al-Harith and I did not leave the Messenger of Allah (ﷺ) throughout the battle. The Messenger of Allah (ﷺ) was riding on his white mule. When the Muslims had an encounter with the pagans, Muslims took to their heels. The Messenger of Allah (ﷺ) began to urge his mule towards the disbelievers, holding the bridle of his mule. I was trying to restrain it from going very fast, and Abu Sufyan was holding the stirrup of the mule of the Messenger of Allah (ﷺ). The Messenger of Allah (ﷺ) said, "O Abbas! Call out the People of As-Samurah [i.e., those people who had made the covenant under the tree (i.e., Bai'ah Ridwan)]." 'Abbas called out at the top of his voice: "Where are the People of As-Samurah." 'Abbas said: As soon as they heard my voice, they rushed towards the Prophet (ﷺ) like a cow turning towards her calf. They were shouting: "Here we are." Soon they began to fight the infidels. Then there was a call for Ansar. Those who called out to them shouted: "O you the people of Ansar! O you the people of Ansar!" They ended their call at Banu Al-Harith bin Al-Khazraj. The Messenger of Allah (ﷺ) who was riding on his mule looked at their fight with his neck stretched forward and he said, "This is the time when the fight is raging hot." Then the Messenger of Allah (ﷺ) took pebbles and threw them in the face of the disbelievers. He said, "By the Rubb of Muhammad, the disbelievers will be defeated." I continued to watch until I found that their force was subdued and they began to retreat.
[Muslim].
[Muslim].