Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post


Zilhicce’nin 14’ü, Çarşamba günü...
Resûl-i Kibriya Efendimiz, sabah namazından önce, Bey­tul­lah’a tavaf için gidileceğini ashab-ı kirama ilan etti; daha sonra, Kâbe-i Muazzama’ya gidip Veda Tavafı yap­tı.[1]

Medine’ye Dönüş

Resûl-i Kibriya Efendimiz ve ashab-ı kiram, Veda Tava­fından sonra, Mek­ke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye doğru yola çıktılar. Gadir-i Hum vadisinde konakladılar. Efendimiz orada öğle namazını kıldırdı. Namaz bitin­ce ashabına, “Ey insanlar! Biliniz ki ben de insanım! Çok sürmez; Yü­ce Rabbi­min elçisi gelecek, beni ebedî âleme çağıracak. Ben de onun davetine icâ­bet edeceğim. Yakında size veda edeceğim!” dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti:
“Eğer sadâkatle sarılırsanız, sizi doğru yolda muhafaza edecek iki şey bıra­kıyorum: Onların birincisi Allah’ın kitabı Kur’an’dır; ki içinde hidayet ve nur vardır. Ona sımsıkı sarılınız! İkincisi de Ehl-i Beytimdir.”[2]
Bu sözlerinden sonra Hz. Ali’nin elinden tuttu. “Ben kimim Mevlâsı isem, Ali de onun Mevlâsıdır” diye buyurdu ve arkasından, “Allahım! Ona dost ola­na dost, düşman olana düşman ol!” diye Allah’a niyazda bulundu.[3]
Resûl-i Kibriya Efendimizin yakında ebedî âleme göç edeceğini haber veren yukarıdaki sözleri, ashab-ı kiramı hüzne gark etti. Uğrunda canlarını feda et­tikleri, öz nefislerinden daha çok sevdikleri Kâinatın Efendisi, aralarından gi­decekti!
Şimdiden adeta kendilerini birer yetim kabul edip gözyaşları döküyorlardı!

Medine’ye Varış

Medine görününce, Peygamber Efendimiz üç defa tekbir getirdi. Sonra âdetleri olan duayı yaptı: “Allah’tan başka ilâh yoktur. Allah tektir, şerîki yok­tur. Mülk O’nundur. Bütün hamd de O’na mahsustur. O, her şeye kâdirdir. Rabbimize yönelici, günahlarımızdan tev­be edici, Rabbimize kulluk, secde ve hamd edici olarak dönüyoruz.”[4]
Medine’ye girilince, Efendimiz, doğruca Mescid-i Şerif’e vardı. Ora­da iki rekât namaz kıldıktan sonra hâne-i saadetine döndü.
Bu, Resûl-i Kibriya Efendimizin ilk ve son haccı oldu.

________________________________________________________________
[1]Buharî, a.g.e., c. 1, s. 82.
[2]Resûl-i Kibriya Efendimizin, biz Müslümanlara bıraktıkları arasında ikinci olarak “Ehl-i Bey­tini zik­retmesi mânidardır. Bu hususta Bediüzzaman Haz­retlerinin şu açıklamasını da naklet­memiz ye­rinde olacaktır:
“Resûl-i Ekrem (a.s.m.), gayb-âşina nazarıyla görmüş ki: Al-i Beyt’i, Âlem-i İslam içinde bir şece­re-i nuraniye hükmüne geçecek. Âlem-i İslam’ın bütün Tabakatında kemâlât-ı insanîye der­sinde rehberlik ve mürşidlik vazifesini görecek zâtlar, ekseriyet-i mutlaka ile Âl-i Beyt’ten çıka­cak. Yâni, na­sıl ki millet-i İbrahimîye’de ekseriyet-i mutlaka ile nurani rehberler Hz. İbrahim ‘in (a.s.) âlinden, neslinden olan enbiya olduğu gibi; ümmet-i Muhammedîye’de de (a.s.m.) ve­zaif‑i azîme-i İsla­mi­yet­te ve ekser turuk ve mesalikinde Enbiya-i Benî İsrail gibi, Aktab-ı Âl-i Beyt-i Muham­me­dî­ye’yi (a.s.m.) görmüş. Onun için
قُلْ لَٓا اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلَّا الْمَوَدَّةَ ﯺﰆ الْقُرْبىٰ
demesiyle emrolunarak, Âl-i Beyt’e karşı ümmetin meveddetini istemiş. Bu hakikati teyit eden diğer ri­vâyetlerde ferman etmiş: ‘Size, iki şey bırakıyorum. Onlara temessük etseniz, necat bu­lursunuz. Biri Kitabullah, biri Âl-i Beytim.’ Çünkü, sünnet-i seniyyenin menbaı ve muhâfızı ve her cihetle il­tizam etmesiyle mükellef olan, Âl-i Beyt’tir.
“İşte, bu sırra binaendir ki Kitab’a ve sünnete ittiba unvanıyla bu hakikat-i hadîsiyye bildiril­miştir. Demek, Âl-i Beyt’ten, vazife-i risâletçe muradı sünnet-i seniyyesidir. Sünnet-i seniyyeye ittibaı terk eden, hakikî Âl-i Beyt’ten olmadığı gibi, Âl-i Beyt’e hakikî dost da olamaz.
“Hem, ümmetini Âl-i Beyt’in etrafında toplamak arzusunun sırrı şudur ki:
“Zaman geçtikçe Âl-i Beyt çok tekessür edeceğini izn-i İlâhîyle bilmiş ve İslamiyet zaafa düşeceğini anlamış. O hâlde, gayet kuvvetli ve kesretli bir cemaat-i mütesanide lâzım ki Âlem-i İs­lam’ın terak­kî­yat-ı mânevîyesinde medar ve merkez olabilsin. İzn-i İlâhîyle düşünmüş ve üm­metini Âl-i Beyti et­rafına toplamasını arzu etmiş. Evet, Âl-i Beyt’in efradı ise, itikad ve iman hu­susunda sâir­lerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridirler. Çün­kü, İslamiyete fıt­raten, nes­len ve cibilliyeten taraftardırlar. Cibillî taraftarlık, zaaf ve şânsız, hat­ta haksız da olsa bıra­kılmaz. Ne­rede kaldı ki gayet kuvvetli, gayet hakikatli, gayet şanlı bütün silsile-i ecdadı bağlandığı ve şeref ka­zandığı ve canlarını feda ettikleri bir hakikate taraftarlık, ne kadar esaslı ve fıtrî olduğunu bil­bedahe hisseden bir zât, hiç taraftarlığı bırakır mı? Ehl-i Beyt, işte bu şiddet-i iltizam ve fıtrî İslami­yet cihetiyle din-i İslam lehinde edna bir emareyi, kuvvetli bir bürhan gibi kabul eder. Çünkü, fıtrî ta­raftardır. Başkası ise, kuvvetli bir bürhanla sonra iltizam eder.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 19-20); Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 4, s. 367; Müslim, a.g.e., c. 4, s. 1873.
[3]Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 4, s. 281, 368, 370; Tirmizî, a.g.e., c. 5, s. 633.
[4]Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 4, s. 187-189; Ebû Dâvûd, a.g.e., c. 3, s. 91.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

Kainatın Efendisi || Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) || Peygamberimizin Hayatı || Salih Suruç || Hadis Kütüphanesi


Arafat’ta Allah’a hamd ve senâdan sonra hususî olarak o sırada hazır bulu­nan yüz bini aşkın (yüz yirmi bin) sahabeye, umumî olarak da bütün Müslü­manlara, bütün insanlığa, değişmez, eskimez ölçüler ihtiva eden şu hutbesini irad buyurdu:
“Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım!
“İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mu­kad­des bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mal­larınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korun­muştur.
“Ashabım!
“Yarın Rabbi­nize kavuşacak­sınız ve bugünkü her hal ve hare­ketinizden mu­hakkak mes’ul olacaksınız. Sa­kın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbi­rinizin boynunu vurmayınız!
“Bu vasiye­timi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, bu­rada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza et­miş olur.
“Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altın­dadır! Lâkin, borcunuzun aslını vermek ge­rektir. Ne zul­mediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah’ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Câhiliyyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır! İlk kaldırdığım faiz de, Ab­dül­mut­ta­lib’in oğlu (amcazâdem) Abbas’ın faizidir.
 “Ashabım! Câhiliyyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldı­rılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Ab­dül­mut­ta­lib’in torunu (amcazâdem) Rebia’nın kan davasıdır.
“Ey İnsanlar!
“Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hâkimiyetini kur­mak gücünü ebedî surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dı­şın­da, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir.
“Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!
“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan kork­manızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların na­muslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadın­lar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız onların, aile yuvasını, sizin hoşlanmadığınız hiçbir kim­se­ye çiğnet­me­meleridir. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz herhangi bir kim­se­yi evinize alırlarsa, onları hafifçe dövüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da si­zin üzerinizdeki hakları, mem­leket göreneğine göre her türlü yiyim ve gi­yim­le­ri­ni temin etmenizdir.
“Ey mü’minler! Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız; o emanet, Allah’ın kitabı Kur’an’dır.
“Mü’minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman, Müslü­manın kardeşidir, böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşini­zin her­hangi bir hakkına tecavüz, başkasına helâl değildir. Meğer ki gönül hoşluğuyla kendisi vermiş olsun.
“Ashabım! Kendinize de zulmetmeyiniz; kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.
“Ey insanlar! Cenab-ı Hak, her hak sahibine hakkını (Kur’an’da) vermiştir. Vâ­rise vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona âit­tir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına âit soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisa­ba kalkan nankör, Allah’ın ga­za­bına, meleklerin lâne­ti­ne ve bütün Müslümanların bedduasına uğrasın! Ce­nab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şe­hâ­det­le­ri­ni kabul eder.
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir; babanız da birdir. Hepiniz, Âdem’in çocukla­rı­sı­nız; Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O’ndan en çok kor­kanınızdır. Arabın Arap olmayana —takvadan başka— bir üstünlü­ğü yoktur.
“İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar! Ne diyeceksiniz?
“‘(Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve nasi­hatte bulundun) diye şehâdet ederiz.’”
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şehâdet parmağını kaldırarak, sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu:
“Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab!”[1]

Öğle ve İkindi Namazlarının Beraber Kılınışı

Resûl-i Kibriya Efendimiz, bütün insanlığa en yüksek ve kutsî bir ders olan Veda Hutbesi’ni sona erdirdiği sırada, Hz. Bilâl-i Habeşî öğle ezanını okumaya başladı. Resûl-i Kibriya Efendimiz ve ashab-ı kiram, huşû içinde susup ezanı dinlediler. Ezan bitince, Hz. Bilâl kamet getirdi. Fahr-i Kâinat Efendimiz, o muhteşem cemaate imam olup önce öğle namazını kıldırdı. Sonra yine kamet getirilerek ikindi namazını kıldırdı. Böylece Efendimiz, bir ezan iki kametle iki vaktin namazını birleştirdi.[2]

İlk İşaret

İkindiden sonraydı; vakit, akşama yakındı. Resûl-i Kibriya Efendimiz, de­vesi Kasvâ’nın üzerindeydi. Bu sırada şu ayet-i kerime nâzil oldu:

“İşte bugün, sizin için dininizi kemâle erdirdim; üzerinizdeki nimetimi ta­mamladım ve size din olarak İslami­ye­ti seçip kabul ettim!”[3]
Resûl-i Kibriya Efendimiz, bu ayeti okuyunca, ashab-ı kiram son derece se­vinip ferahlık duydular. Sadece biri ağlıyordu: Hz. Ebû Bekir... Sahabeler buna bir mana veremediler. Sordular. Şu cevabı aldılar:
“Bu ayet, Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) vefatının yakın olduğuna delâlet ediyor; onun için ağlıyorum!”[4]
Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) söylediği ve anladığı sır, doğru idi. Zira bu ayet, Fahr-i Kâinat Efendimizin dünyadan göç zamanının yaklaşmış olduğuna ilk işa­ret idi. Çünkü teklif ve tebliğ edilmesi gereken şeyler bittiğine göre, teklif ve tebliğ edenin vazifesi de son bulacak demekti.
Aynı sırrı Hz. Ömer’in de idrak ettiğini, kaynaklar zikrederler.[5]

Arafat’tan Müzdelife’ye...

Cuma günü, güneş battıktan sonra, Resûl-i Kibriya Efendimiz, devesi Kas­vâ’nın üzerinde, terkisinde Üsame b. Zeyd olduğu halde, Arafat’tan Müzde­li­fe’ye geldi. Bu sırada akşam namazı vakti çıkmış, yatsı vakti girmişti. Resûl-i Ek­rem Efendimiz, bir ezan, iki ka­met­le önce akşam, arkasından yatsı namazını kıl­dırdı.[6]

Müzdelife’den Mina’ya...

Peygamber Efendimiz, Cumayı Cumartesiye bağlayan geceyi Müzdelife’de geçirdi. Cumartesi günü sabah namazını orada eda ettikten sonra Meş’ar-ı Ha­ram’a geldi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashabına, “Cemre’de[7]atılacak ufak taşları top­layı­nız” diye emretti ve taşların nasıl atılacağını gösterdi.
Sonra, Akabe Cemresi’ne birer birer yedi ufak taş attı. Her taş atışında “Al­lahü ekber!” diyerek tekbir getiriyordu. Bu arada, ashab-ı kiram da aynı şe­kil­de Cemre taşlarını atıyorlardı.
Resûl-i Kibriya Efendimiz, Akabe Cemresi’ne yedi taşı attıktan sonra Mi­na’ya döndü.

Kurban Kesme

Resûl-i Kibriya Efendimiz, oradan kurban kesme yerine gitti. Ömr-ü saa­det­le­rinin her bir senesi için bir kurban olmak üzere altmış üç kurbanı bizzat mü­ba­rek elleriyle kesti.[8]Saçlarını traş ettirdi. Kesilen saçlarını hatıra olsun diye sa­habelerine birer ikişer dağıttı. Bu da, ashabından ayrılığın yaklaştığına işaret­ti. Ayrıca “Ey insanlar! Haccın usûl ve erkânını benden öğreniniz. Bil­mem, ama belki bundan sonra burada benimle görüşemezsiniz” buyurarak da bu işa­reti kuvvetlendirdi.

Hz. Hâlid b. Velid’in, Efendimizin Alın Saçını Alması

Resûl-i Ekrem Efendimizin saçının ön kısmı traş edildiği sırada, Hz. Hâlid b. Velid, “Yâ Re­sû­lal­lah!” dedi. “Alnın üzerindeki saçtan bana ver!”
Peygamber Efendimiz, isteğini kabul etti ve kendisine saçının ön kısmın­dan birkaç tel verip, hayatında devamlı muzaffer olması için dua etti. Hz. Hâlid, mübarek saçları alıp gözüne sürdü, sonra da külâhının önüne yerleş­tirdi.
Resûl-i Ekrem Efendimizin o saç ve duasının bereketi hürmetine Hz. Hâlid, girdiği her harpten muzaffer çıkmıştır. Nitekim kendi de, “Ben, onu hangi ta­rafa yönelttimse, orası fetholundu”[9]de­miş­tir.

Pey­gam­be­ri­mizin İfaza Tavafı

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kurban Bayramının birinci günü öğle vaktinden önce İfaza [Ziyaret] Tavafı’nı yapmak üzere Kâbe-i Muazzama’ya gitti; Müslü­manlara da gitmelerine emir buyurdu. Tavafını yaptıktan sonra öğle namazını kıldı. Zemzem kuyusundan su içti.[10]
Resûl-i Ekrem Efendimiz, o gün akşama doğru Mina’ya döndü.

Pey­gam­be­ri­mizin İkinci ve Üçüncü Gün Cemrelerini Atışı

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kurban Bayramının ikinci ve üçüncü günü, güneş batıya doğru eğildiği zaman yaya olarak Mina Mescidi’nden sonraki İlk Cem­re’nin yanına vardı. Oraya birer birer yedi tane çakıl taşı attı. Her birini atar­ken “Allahü ekber!” diyerek tekbir getiriyordu.
Bundan sonra İkinci Cemre, ondan sonra da Cemre-i Akabe denilen Üçüncü Cemre’nin yanına vardı. Her birisine birer birer yedi tane taş attı. Her taş atı­şında yine “Allahü ekber!” diyerek tekbir getiriyordu.[11]

Muhassab’a Gidiş

Zilhicce’nin 13’ü, Salı günü...
Resûl-i Kibriya Efendimiz, Mina’dan Muhassab denilen taşlık yere gitti. Orada çadırı kurulmuştu. Bu sırada ashab-ı kirama, “Allah, sözümü güzelce ezberleyip, sonra da onu duymayanlara ulaş­tıran kimselerin yüzünü nurlandı­rıp neşelendirsin. Olabilir ki anlayan, kendisinden daha iyi anlayana onu ulaş­tırır. İyi biliniz ki üç şey mü’­min ve Müslümanların kalplerine kin ve kıskanç­lık sokmaz” diye hitap ettikten sonra, o hususları şöylece sıraladı:
“Allah’ın rızasını gözeterek ihlâsla amel, Müslüman olan amirlere nasihat ve itaatte bulunmak, Müslüman ce­maa­te itikad ve sâlih amelde tâbi ol­mak...”[12]

______________________________________________________________
[1]İbn Hişam, a.g.e., c. 4, s. 250-252; Taberî, Tarih, c. 3, s. 168-169; Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 5, s. 30, 262, 412, c. 1, s. 384, 453; Müslim, a.g.e., c. 4, s. 41-42; İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1024-1025.
[2]Vakidî, Megazi, c. 3, s. 1102; Müslim, a.g.e., c. 4, s. 41; İbn Mâce, a.g.e., c. 2, s. 1025.
[3]Mâide, 3.
[4]M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. 2, s. 1569.
[5]Taberî, Tefsir, c. 6, s. 52; İbn Kesir, Tefsir, c. 2, s. 13.
[6]Buharî, Sahih, c. 2, s. 177; Müslim, a.g.e., c. 4, s. 42; Ebû Dâvûd, Sünen, c. 2, s. 191.
[7]Cemre, kendisiyle teyemmüm etmek câiz olan küçük taş veya toprak parçaları veyahut da taş demek­tir. Mina’da üç küçük taş kümesi vardır: Cemre-i Ûlâ, Cemre-i Vusta ve Cemre-i Akabe...
[8]Müslim, a.g.e., c. 4, s. 42; İbn Kayyim, a.g.e., c. 1, s. 275.
[9]İbn Esir, Üsdü’l-Gabe, c. 2, s. 111.
[10]İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 182; Müslim, a.g.e., c. 4, s. 42-43; İbn Mâce, a.g.e., c. 2, s. 1026.
[11]Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 2, s. 152; Nesaî, Sünen, c. 5, s. 276-277.
[12]Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 4, s. 80-82; İbn Mâce, a.g.e., c. 2, s. 1016.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

Kainatın Efendisi || Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) || Peygamberimizin Hayatı || Salih Suruç || Hadis Kütüphanesi


(Hicret’in 10. senesi Zilhicce ayı / Milâdî 632 Mart)

Hicret’in 10. yılı Zilkade ayı idi.
Bu tarihte, Resûl-i Kibriya Efendimiz, hac için hazırlandı. Medine’deki Müs­lümanlara da haccetmek üzere hazırlanmalarını emir buyurdu. Ayrıca Medine dışındaki Müslümanlara da bu maksatla hazırlanıp Medine’de top­lanmaları için haber gönderdi.
Bu haber üzerine, haccetmek arzusunda olan binlerce Müslüman, Me­di­ne’ye akın etmeye başladı. Çok geçmeden, Medine, iman ve İslam’ın nuruyla münevver simalarla dolup taştı. Medine etrafında çadırlar kuruldu.
Müslümanlar eşsiz bir bayram sevinci yaşarken, Resûl-i Kibriya Efendimiz de, tebliğ ettiği azametli davanın muazzam neticesini gör­menin huzur ve saa­deti içinde Cenab-ı Hakk’a hamd ve şükrediyordu.

Medine’den Ayrılış

Zilkade ayının çıkmasına beş gün vardı. Günlerden Cu­mar­tesi idi.
Resûl-i Kibriya Efendimiz, Medine’de yerine Ebû Dü­câ­ne es-Saidi’yi vekil bı­raktı.[1]Hâne-i saadetinde yıkandı. Güzel kokular süründü. Yeni elbiseler giy­di. Öğleye doğru hâne-i saadetinden çıkıp Mescid-i Şerif’e gitti. Öğle nama­zı­nı kıldırdı.[2]
Fahr-i Âlem Efendimiz, etrafını nurani halkalar halinde sarmış olan yüz bini aşkın Müslümanla birlikte Medine’den hareket ederek Zülhuleyfe mevkiine vardı. Geceyi, muazzam cemaatiyle burada geçirdi.
Ertesi günü, öğle namazını burada eda ederek ihrama girdi ve her biri in­sanlık âleminin birer yıldızı olan sahabeleriyle birlikte Mekke-i Mükerreme’nin yolunu tuttu.
Fahr-i Âlem Efendimiz, devesi Kasvâ’nın üzerinde idi. Yüz bini aşkın sa­habe, o mânevî güneşin etrafında yörüngelerini kaybetmeyen gezegenleri an­dırıyordu. Dillerde telbiye vardı: “Lebbeyk Alla­hüm­me Lebbeyk! Lebbeyke lâ şerike leke leb­beyk! İnnel hamde ven­’nimete leke velmülk. Lâ şerîke leke.”
Sanki yeryüzü bir ağız olmuş, aynı “telbiye”yi yüz binlerce dille tek­rarlı­yordu. Fahr-i Âlem Efendimiz ile sahabelerin sevinç ve heye­canına adeta yer ve gök iştirak ediyordu.

Mekke’ye Varış

Tarih, Zilhicce ayının dördü, Pazar günü, sabahın erken saatleri...
Fahr-i Kâinat Efendimiz, etraftan gelenlerin de katılmasıyla yüz bini aşan Müslüman hacılarla Mekke’ye, üst kısmından, Seniye­tü’l-Kedâ mevkiinden girdi. Kâbe-i Muazzama’yı görünce, “Yâ Rabbi! Bu muazzam mâbedin azamet, şeref, keramet ve mehabetini artır” diye dua etti.[3]
Bundan sonra Efendimiz, Beytullah’a vardı. Hacerü’l-Es­ved’i istîlâm etti[4]ve o köşeden Kâbe-i Muazzama’yı tavafa başladı. Tavafın ilk üç devresinde adımlarını kısaltıp omuzlarını silkelemek suretiyle hızlı ve çalımlı yürüdü; ka­lan dört devresini ise ağır ağır yürüyerek tavafını tamamladı.
Kâbe’nin etrafını yedi defa dolaşarak tavafı tamamladıktan sonra Makam-ı İb­rahim’e vardı. Orada iki rekât namaz kıldı.[5]Sonra tekrar dönüp Hacerü’l-Esved’i istîlâm etti. Bu esnada Hz. Ömer’e, “Ey Ömer! Sen, güçlü kuv­vetlisin. Hacerü’l-Es­ved’e yetişmek için başkasına omuz vurma! İnsanları, güçsüzleri ra­hatsız etme! Eğer, tenha bulursan onu istîlâm et; yok tenha bulamazsan, uzak­tan el sürüp öpme işareti yap ve kelime-i tevhid oku, tek­bir getir” diye bu­­yurdu.[6]

Pey­gam­be­ri­mizin Sa’y Edişi

Resûl-i Kib­riya Efendimiz, bundan sonra Safâ tepesine çıktı. Orada Cenab-ı Hakk’a hamd ve şük­rünü takdim etti. Buradan inerek Safâ ve Merve arasında yedi kere sa’y etti.
Mina’ya Gidiş
Mekke’de Pazar, Pazartesi, Salı ve Çarşamba günleri kalan Resûl-i Ekrem Efendimiz, Perşembe günü Mina’ya gitti. Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazla­rını orada cemaatle eda etti. Geceyi orada geçirdi. Zilhicce’nin dokuzu Cuma günü sabah namazını eda ettikten sonra Mina’dan Arafat’a doğru hareket etti.[7]
Ashab-ı kiramın getirdiği telbiye ve tekbirlerle adeta yer gök çınlıyordu.

_________________________________________________________________________
[1]İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 248; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 312.
[2]İbn Sa’d, Tabakat, c. 2, s. 173-175; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 110; İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 3, s. 213.
[3]İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 173; İbn Kesir, Sîre, c. 4, s. 301.
[4]İstîlâm, Hacerü’l-Esved’e elle dokunmak yahut onu öpmek, bunlar mümkün değilse karşıdan el sürme işareti yapmak demektir.
[5]Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 3, s. 320; Müslim, Sahih, c. 4, s. 40; İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1023.
[6]Ahmed İbn Hanbel, a.g.e., c. 1, s. 28.
[7]İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 173; İbn Kayyim, a.g.e., c. 3, s. 267.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

Kainatın Efendisi || Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) || Peygamberimizin Hayatı || Salih Suruç || Hadis Kütüphanesi

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget