Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post


Resûl-i Ekrem’e bîat etmek üzere Medine’ye gelen heyetler arasında Benî Hilâl kabilesi temsilcileri de bulunuyordu. Bunlar, Abdi Avf b. Asram ve Ka­bîsa b. Muharık adında iki kişi idi.[1]
Abdi Avf, arkadaşıyla gelip Pey­gam­be­ri­mizin huzurunda Müslü­man olunca Efendimiz, “İsmin nedir?” diye sordu.
“Abdi Avf’tır” dedi.
Peygamber Efendimiz, “Sen, Abdullah’sın” buyurarak ismini de­ğiştirdi.

Halktan Yardım İstemek Câiz mi?

Hilâloğulları temsilcilerinden Kabisa b. Muharık, bir ara Pey­gam­be­ri­mize, “Yâ Re­sû­lal­lah! Ben, kavmimden birisine kefil olup borçlandım. Bu hususta bana yardım et!”[2]diyerek yardım talebinde bulundu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kabisa’nın isteğine, “Olur! Biraz bekle! Bir yerden zekât mallarından gelirse borcunu öderim!” diye cevap verdi; sonra da, “Ey Kabisa! Bilesin ki halktan bir şey istemek, şu üç durumdan birinde bulunan kimseden başkasına doğru değildir: 1) İki kişinin (veya iki kavim ve kabilenin) arasını bulmak için borçlanan, 2) Malı bir âfet sebebiyle mahvolan, 3) Kavim ve kabilesinden aklı başında üç adamın şehâdetiyle fakir olduğu tebeyyün eden! Ey Kabîsa, dilenmenin bundan ötesi haram­dır” diye buyurdu.[3]
Böylece, Kabisa’nın bu isteği, içtimaî hayatta mühim bir esas ve ölçünün ortaya konmasına vesile oldu.
İslam nazarında dilencilik, ihtiyacı olmadan bir kimseden bir şey istemek, en kötü ahlâktan biri sayılmıştır. Bu hususta Resûl-i Ekrem Efendimizin birçok hadisi mevcuttur.

___________________________________________________
[1]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 309.
[2]Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 477.
[3]Müslim, Sahih, c. 2, s. 722.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

Kainatın Efendisi || Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) || Peygamberimizin Hayatı || Salih Suruç || Hadis Kütüphanesi


(Hicret’in 9. senesi Ramazan ayı)

Urve b. Mes’ud, Sakif kabilesinin en çok sevilen reislerinden biri idi. Mek­ke’nin fethinden sonra Hicret’in 9. senesinde Medine’ye gelerek Müslü­man ol­muştu. Sonra da kabilesini İslam’a davet etmek üzere Pey­gam­be­ri­miz­den izin istemişti. İzin verilince de Taif’e dönerek kabilesini İslam’a davet et­mişti. An­cak hakkı kabul etmemekte direnen Sakifliler tarafından ok yağmu­runa tutu­la­rak şehit edilmişti.[1]
Urve’nin şehit edildiği haberini alan Peygamber Efendimiz, “Ur­ve de Yâsin Ehli[2]gibi kabilesini Müslüman olmaya davet etti ve sonunda şehit oldu”[3]diye buyurmuşlardı.

Sakifliler Baskı Altında

İşte, bu şehâdet hadisesinden sonra Peygamber Efendimiz, Sakiflilerin taki­bini daha da artırmıştı. Bu vazifeyi, Müslüman olan Havazinlilerin Reisi Mâlik b. Avf’a yaptırıyordu. Mâlik, Sakiflileri öy­lesine baskı altında tutuyordu ki bir ara kalelerinden dışarı çıkamaz olmuşlardı.
Nitekim bu takip kısa zamanda tesirini göstermişti. Sakifli­ler, da­lâlet ve şirk üzere yaşadıkları müddetçe rahat yüzü görmeyeceklerini kesinlikle anlaşmış­lardı.
Ancak Müslüman olurlarsa rahat edebileceklerinin idrakine varan Sakifliler, işte Hicret’in 9. yılı Ramazan ayında Medine’ye, Pey­gam­be­ri­mize bir heyet gönderdiler.[4]

Çadır Kurulması

Peygamber Efendimiz, okunan Kur’an’ları duyabilmeleri, Müslümanların cemaat halindeki huşû ve huzur içinde kıldıkları namazları görebilmeleri mak­sadıyla bu heyet için mescidin yan tarafında çadırlar kurdurdu.[5]Devamlı su­rette kendileriyle meşgul oldu, konuştu, İslamiyeti anlattı.

Gizlice Kur’an Öğrenen Biri

Osman b. Ebi’l-Âs, heyette bulunanların yaşça en küçüğü idi.
Diğer arkadaşları çadırlarına gittikleri sırada bu genç, Pey­gam­be­ri­mizin ya­nına gidiyor, dinî sohbetlerini dinliyor, diğer arkadaşlarının haberi olmadan Kur’an okumasını öğreniyordu. Hz. Re­sû­lul­lah’ı bulamadığı zamanlarda ise Hz. Ebû Bekir’den ders alıyordu.
Heyettekiler Pey­gam­be­ri­mizle konuşup Müslüman oldukları sırada Osman b. Ebi’l-Âs, Kur’an okumasını öğrendiği gibi, bir hayli de ezber yapmıştı. He­yette­kiler kendileri için namaz kıldıracak bir imam istediklerinde de, Pey­gam­be­ri­miz, kendilerinden olan bu genci vazifelendirdi.[6]

Sakif Heyetinin Yurtlarına Dönmeleri

Bir müddet kaldıktan sonra, Abdi Yalil başkanlığındaki Sakif heyeti, Müslü­man olarak Medine’den yurtlarına döndü. Olup bitenleri anlatınca, Sakifliler de Müslüman oldular.[7]

Lât Putunun Yıktırılışı

Sakifliler, kendi putları Lat’ı elleriyle kırmak istemediklerinden, Pey­gam­be­ri­­miz, bu putu yıkmak için Ebû Süfyan b. Harb ile Mu­ğî­re b. Şu’be’yi gön­der­di.[8]
Daha düne kadar, Lât ve Uzzâ önünde eğilen Ebû Süf­yan, şimdi kendi eliyle aynı putu kırıp dağıtmaya gidiyordu! Çünkü gönlündeki şirk putu kı­rıl­mış, onun yerine saf, tertemiz tevhid bayrağı dikilmişti. Bunun için gitmekte te­reddüt göstermedi.
Ebû Süfyan ile Muğîre b. Şu’be, Taif’e varıp Lât putunu kırarak dar­madağın et­tiler.[9]
Sakifoğullarının putu Lât’ın da tevhid nuruyla darmadağın edil­mesinden sonra, Arabistan, putlardan ve puthâ­ne­lerden ta­mamıyla temizlenmiş olu­yor­du. Artık bütün yollar, tevhid âlemine uzanıyor, bütün gönüller oraya bağlan­mış oluyordu!

____________________________________________________________________
[1]İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 182.
[2]Yâsin ehli, kavmini Hz. İsa’nın havarilerinin davetine icabete çağırmış, ancak kavmi tarafından şe­hit edilmiş olan, Antakya halkından Habîb-i Neccâr’dır.
[3]İbn Hişam, a.g.e., c. 4, s. 182; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 312.
[4]İbn Hişam, a.g.e., c. 4, s. 182; İbn Sa’d, a.g.e., c. 5, s. 505.
[5]İbn Hişam, a.g.e., c. 4, s. 184; Taberî, Tarih, c. 3, s. 141.
[6]İbn Hişam, a.g.e., c. 4, s. 185; İbn Sa’d, a.g.e., c. 5, s. 508.
[7]İbn Kesir, Sîre, c. 4, s. 62.
[8]İbn Hişam, a.g.e., c. 4, s. 186; Taberî, a.g.e., c. 3, s. 141-142.
[9]İbn Kesir, a.g.e., c. 4, s. 63.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

Kainatın Efendisi || Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) || Peygamberimizin Hayatı || Salih Suruç || Hadis Kütüphanesi


(Hicret’in 9. senesi)

Resûl-i Ekrem Efendimizin kerimesi ve Hz. Osman’ın zevcesi Hz. Ümmü Gül­süm, Hicret’in 9. senesinde vefat etti.[1]Yıkanıp ke­fenlendikten sonra, nama­zını bizzat Peygamber Efendimiz kıldırdı.[2]Defnedildikten sonra kab­ri­nin başında bir müddet oturdu. Bu sırada gözlerinden yaşlar aktığı görül­dü.
Hz. Ümmü Gülsüm, Peygamber Efendimizin en küçük kı­zı, Hz. Fâtıma’nın büyüğü idi. Annesi Hz. Hatice Müslü­man olduğu sırada Müslüman olmuştu.
Hz. Osman’ın, Hz. Ümmü Gülsüm’den çocuğu olmamış­tı.[3]

___________________________
[1]İbn Hacer, el-İsabe, c. 4, s. 489.
[2]İbn Sa’d, Tabakat, c. 8, s. 38-39.
[3]İbn Sa’d, a.g.e., c. 8, s. 37-38.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

Kainatın Efendisi || Hz.Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) || Peygamberimizin Hayatı || Salih Suruç || Hadis Kütüphanesi

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget