Ayetlerde Geçen Allah’ın İsimleri
ESMA-İ HÜSNA
Ayet ve hadislerde Allah’ın isimleri “En güzel isimler”
1. Ayetlerde Geçen Allah’ın İsimleri
Kur’ân ayetlerinde Yüce Allah’ın isimleri isim veya
isim tamlamaları şeklinde geçmektedir.
el-A’lâ (en yüce, en şerefli),
el-A’lem (her şeyi en iyi bilen),
el-Alî (şanı, şerefi, izzeti ve kudreti yüce olan),
el-Âlim (bilen, anlayan, tanıyan),
el-Alîm (her şeyi çok iyi bilen),
el-Âhir (varlığının sonu olmayan, ölümsüz, ebedî ve bâkî),
el-Akrab (bilmesi, görmesi, duyması, haberdâr olması ve
yardım etmesi açısından insanlara en yakın olan),
el-Azîm (zatı, isim, sıfat ve fiilleri itibariyle pek ulu, bü-
yük, yüce),
el-Azîz (üstün, güçlü, kuvvetli, galip, şerefli, değerli, melik),
el-Bâri’ (yaratan, örneği olmadan varlıkları îcat eden),
el-Basîr (aydınlık ve karanlıkta küçük ve büyük her şeyi
gören),
el-Bâtın (mâhiyeti akıl ile idrâk olunamayan, hayal ile
tahayyül edilemeyen, her şeyin iç yüzünü, sırlarını bilen),
el-Berr (iyilik eden, çok lütufkâr, çok merhametli, çok şef-
katli),
Câ’ılûn (yaratan, vâr eden, bir varlıktan başka bir varlık
yapan),
el-Cebbâr (emir ve yasaklarını, hüküm ve kararlarını kullarına yaptırmaya gücü yeten, azgın ve zalimleri kahredi- ci, dertlere derman olan, yaraları sarıp onaran, yaratıklarının hâllerini düzelten),
el-Ebkâ (verdiği nimetler sürekli ve hep kalıcı olan),
el-Ehad (eşi, benzeri ve ikincisi bulunmayan bir tek,
yegâne),
el-Ekrem (en çok ikram eden),
el-Evvel (öncesi olmayan, yaratılmamış, ezelî ve kadîm
tek varlık),
Fâil(ûn) (yapan, yaratan, vâr eden),
el-Fettâh (iyilik kapılarını açan, en âdil hüküm veren)
el-Ğaffâr (çok affeden, çok bağışlayan, günah ne kadar
çok olursa olsun yine bağışlayan),
el-Ğafûr (çok affeden, çok bağışlayan),
el-Ğanî (zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan),
el-Habîr (her şeyden haberdar olan, gizli aşikâr her şeyi
bilen, haber veren),
el-Hâdi’ (hile yapanları cezalandıran)
el-Hâdî (hidayet eden, doğru yolu gösteren),
el-Hafî (çok ikram eden, son derece iyilik ve lütuf sahibi,
her şeyi bilen, duaları kabul eden)
Hâfiz(ûn) (koruyup gözeten),
el-Hafîz (varlıkları yok olmaktan koruyan),
el-Hakîm (hikmet sahibi, her işi, emri ve yasağı yerli ye-
rinde olan),
el-Hâkim (hükmeden, karar veren, haklıyı haksızı ayıran),
el-Hakem (hüküm veren, son kararı veren),
el-Hakk (varlığı, ilâh ve rab oluşu hak olan, eşyayı var eden, hakkı ızhar eden, mülk sahibi, yok olmayan, varlığında şüphe bulunmayan, âdil),
el-Halîm (çok sakin, hemen öfkelenmeyen, acele etme-
yen, teenni ile hareket eden),
el-Hallâk (mükemmel yaratan, devamlı yaratan),
el-Hasîb (insanlara yeten, insanların yaptıklarını koru-
yup hesaba çeken),
Hâsib(în) (insanları sorgulayan, hesaba çeken),
el-Hayr (hayırlı olan, faydalı olan, iyilik eden),
el-İlâh (ma’bûd, Tanrı),
el-Kadîr (çok güçlü, çok kuvvetli, istediğini istediği gibi eksiksiz, kusursuz ve tam yapabilen),
el-Kâdir (güçlü, kuvvetli, her şeye gücü yeten),
el-Kâfî (kullarına yardım eden, vekil olan, yol gösteren,
yaptıklarını bilen, gören, haberdar olan ve hesaba çeken),
el-Kahhâr (yenilmeyen, daima galip gelen),
el-Kâhir (galip gelen, zelil eden, güçlü, her şeyi kuşatan,
yaratıklarını dilediği gibi yöneten),
el-Kâim (varlıkları görüp gözeten, koruyan, yöneten),
el-Karîb (af, mağfireti, rahmeti, bilmesi, görmesi ve duy-
ması itibariyle kullarına yakın olan),
el-Kâşif (azap, sıkıntı, bela ve dertleri gideren),
Kâtib(ûn) (insanların yaptıklarını yazan),
el-Kavî (kuvvetli, kudretli, her şeye gücü yeten),
el-Kayyûm (zatı ile kaim olana, ezelî ve ebedî, her şeyin
varlığı kendisine bağlı, uykusu ve uyuklaması olmayan, var- lıkları yöneten, koruyan, ihtiyaçlarını üstlenen),
el-Kebîr (zatı, isim ve sıfatları, şanı ve şerefi, kadri ve
kıymeti, değer ve izzeti pek yüce, ulu ve büyük),
el-Kerîm (değerli, şerefli, çok nimet veren, nimet ve ih-
sanı bol olan ),
el-Kuddûs (her türlü çirkinlik, noksanlık ve ayıplardan uzak, tertemiz, bütün kemal sıfatları kendisinde toplayan, güzellik, iyilik ve ihsanlarıyla övülen),
el-Latîf (yaratıklara karşı yumuşak, çok merhametli, çok lütufkâr, ihsan sahibi, insanlara hak ettiklerinden fazlasını veren her şeyin detayını, sırlarını en iyi bilen, işleri çok hassas düzenleyen, gözle görülmeyen),
Mâhid(ûn) (yeryüzünü yaratıkları için elverişli, yarayış- lı ve faydalı olarak yaratan),
el-Mâlik (bütün varlıkların sahibi),
el-Mecîd (çok şerefli, çok itibarlı),
el-Melik (bütün varlıkları yöneten, dilediğini yapan, di-
lediği gibi hükmeden),
el-Melîk (çok mülkü olan, her şeyin sahibi ve maliki, on-
ları terbiye edip yetiştiren, mülk ve güç veren),
el-Metîn (çok kuvvetli, çok dayanıklı, acizliği, za’fiyeti
ve gevşekliği olmayan),
el-Mevlâ (dost, yardımcı, görüp gözeten),
Mu’azzib(în) (suç işleyenleri, zalimleri, günahkârları ce-
zalandıran),
el-Mu’ızz (izzet ve şeref, güç ve kuvvet, itibar ve şerefli
kılan, aziz yapan),
el-Muhric (bir şeyi açığa çıkaran, bir varlıktan başka bir
varlık var eden, gizli şeyleri ortaya çıkaran),
el-Muhît (ilim ve kudretiyle her şeyi kuşatan, her şeye
muttali olan),
el-Mukît (her şeye gücü yeten, rızık veren, yapılanları
bilen, koruyan, mükâfat veren),
el-Muktedir (güçlü, kuvvetli, istediğini istediği gibi yapan),
el-Musavvir (yaratıklara şekil ve özellik veren),
Mûsi(’ûn) (gökleri genişleten),
el-Mübîn (varlığı aşikâr olan, hakkı ızhar eden, gerçeği
beyan eden),
Mübrim(ûn) (hile ile kötülük yapmaya karar verenleri bilen, onların bu kötülüklerini boşa çıkran, onları kesin olarak cezalandıran),
Mübtelî(n) (deneyen, imtihan eden, gizli olanları açığa
çıkaran),
el-Mücîb (duaları, istekleri, dilekleri kabul eden, ihtiyaç-
ları karşılayan, sıkıntıları gideren),
el-Müheymin (insanların bütün yaptıklarını bilen, ko-
ruyan, görüp gözeten),
el-Mühlik (isyan eden, azan, günaha dalan ve zulmeden
fert ve toplumları helâk eden),
el-Mü’min (yaratıklarına güven veren),
el-Müneccî (sıkıntı, bela ve azaptan kurtaran),
el-Münezzil (nimet veren, su, sekînet, melek, kitap ve
peygamber indiren),
el-Münîr (ışık veren, aydınlatan),
Münşi’(ûn) (îcat eden, inşa eden, yapan, örneksiz olarak
yaratan),
Müntekım(ûn) (suçluları cezalandıran),
Münzil(în) (melek, kitap, su ve sekînet indiren, nimet veren),
Münzir(în) (kullarına fayda ve zarar veren şeyleri bil- diren; inkâr ve isyan edenlerin âkibetinin kötü olduğunu ha- ber vererek onları bu davranışlardan sakındıran ve azabı ile korkutan),
Mürsil(în) (vahiy, peygamber, bol yağmur, aşılayıcı rüzgâr, koruyucu melek, âsiler için yıldırımlar ve âfetler gönderen),
el-Müste’ân (kendisinden yardım istenen, kendisine sı-
ğınılan),
Müstemi(ûn) (sesleri işiten, duyan),
el-Müte’âl (aşkın, pek yüce, ulu, eksik ve noksanlıklar-
dan berî olan),
el-Mütekebbir (ihtiyaç ve noksanlığı gerektiren her şey-
den münezzeh, pek yüce ve ulu),
el-Müteveffî (yaratıkların canlarını alan),
en-Nâsır (yardım eden),
en-Nesîr (çok yardım eden, sürekli yardım eden),
er-Râfi’ (peygamber ve mü’minlerin itibar, şan ve şerefle-
rini artıran, göğü yükselten),
er-Rahîm (çok merhametli),
er-Rahmân (çok merhametli),
er-Rakîb (insanların hâllerini, sözlerini, yaptıklarını
ve davranışlarını bilen, haberdar olan, murakabe edip koru- yan),
er-Raûf (çok merhametli, çok şefkatli, çok acıyan),
er-Rezzâk (bol nimet, maddî ve manevî rızık veren),
Sâdık(ûn) (söz, iş, va’d ve va’îdinde doğru olan, her sözü-
nü ve va’dini yerine getiren),
es-Samed (her şeyin kendisine muhtaç olduğu, yöneldiği, her dilek ve isteğin mercii; hiç eksiği, kusuru ve ihtiyacı olma- yan ulu, şanlı, dosdoğru, âdil ve güvenilir olan),
es-Selâm (eksiklik, acizlik, hastalık, ölüm ve benzeri şey-
lerden salim olan kullarına güven ve selamet veren),
es-Semî’ (her sözü, bütün konuşulanları en iyi işiten, duyan)
Şâhid(în) (bilen, muttali olan, her şeye tanık olan),
eş-Şâkir (verdiği nimetlere şükreden ve çalışan kimseyi
ödüllendiren),
eş-Şefî’ (mü’minlerin yâr ve yardımcısı, azap ve sıkıntı-
lardan koruyucusu olan),
eş-Şehîd (her şeye muttali olan, gören, bilen, haberdâr olan, her yerde hazır nazır olan, hiçbir şey kendisinden gizle- nemeyen, bütün sırlara vakıf olan, her şeyi murakabe eden),
eş-Şekûr (ibadet eden kullarının mükâfatlarını bolca ve-
ren, az çok her itaati ödüllendiren),
eş-Şey (var olan, mevcut),
et-Tevvâb (sürekli tövbeleri kabul eden),
el-Vâhid (zatında, isim ve sıfatlarında eşi ve benzeri bu-
lunmayan, tek olan),
el-Vâlî (koruyup gözeten, yardım eden, işleri deruhte eden),
el-Vâris (bütün varlıkların sahibi, bâkî ve ebedî olan, her
şey kendisine dönen),
el-Vâsi’ (güçlü, kuvvetli, ilim ve merhameti her şeyi kuşa-
tan, bütün yaratıklara rızık veren, nimet ve ihsanı bol olan),
el-Vedûd (mü’minleri çok seven, kulları tarafından çok
sevilen),
el-Vehhâb (karşılıksız çok nimet veren, ikram ve ihsan-
da devamlı olan, lütfu, ihsanı ve rahmeti bütün kulları kuşatan),
el-Vekîl (güvenilen, koruyan, yardım eden, görüp göze-
ten, her şeyin maliki ve yöneticisi olan),
el-Velî (dost, seven, görüp gözeten, yardım eden),
ez-Zâhir (varlığı her şeyden aşikâr olan, her şeye galip
gelen, her şeyden yüce olan),
Zâri’(ûn) (ekinleri, bitkileri yetiştiren, büyüten),
Hüvallâhüllezî lâ ilâhe illâ hû (Kendisinden başka hiç-
bir ilâh bulunmayan Allah) (Toplam: 119)
İSİM TAMLAMALARI
Adüvvün li’l-kâfirîn (kâfirlerin düşmanı)
Âhizün bi nâsiyetihi (suçluları cezalandıran)
Ahkemü’l-hâkimîn (hüküm verenlerin en adili)
Ahsenü’l-hâlikîn (yaratanların, takdir ve tasvir eden-
lerin en iyisi)
Âlimü’l-ğaybi (gaybı bilen)
Allâmü’l-ğuyûb (görünmeyenleri çok iyi bilen)
Bâliğu emrihi (emri, hükmü hedefine ulaşan, kararını
infaz eden)
Bedî’u’s-semâvâti ve’l-ard (gökleri ve yeri örneği olma-
dan yaratan)
Berîü’n mine’l-müşrikîn (müşriklerden berî, uzak
olan)
Câmi’u’n-nâs (kıyamette insanları bir araya toplayan,
cem eden)
Ehlü’l-mağfire (mağfiret ehli, affedici )
Ehlü’t-takvâ (azabından korkup sakınmaya, korunmaya
lâyık olan)
Erhamü’r-râhımîn (merhamet edenlerin en merhametlisi )
Esdaku hadîsen (en doğru sözlü)
Esdeku kîlen (en doğru sözlü)
Esra’u ferahan (kullarının tövbesine çok sevinen)
Esra’u mekren (hile ve tuzak kuranları en süratli bir şe-
kilde cezalandıran)
Esra’u’l-hâsibîn (hesap soranların, hesap görenlerin en
süratlisi)
Eşeddü be’sen (çok şiddetli cezalandıran)
Eşeddü ferahan (kulunun tövbesine çok sevinen)
Eşeddü kuvveten (çok kuvvetli, çok güçlü)
Eşeddü tenkîlen (çok şiddetli cezalandıran)
Fa’âlü’n-limâ yürîd (dilediğini yapan)
Fâliku’l-abbi ve’n-nevâ (çekirdek ve taneleri çatlatan,
yarıp açan )
Fâliku’l-ısbâh (karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran)
Fâtıru’s-semâvâti ve’l-ard (yeri ve gökleri yaratan)
Gâlib’ün ‘alâ emrihî, (emirinde işinde ve hükmünde ga-
lip olan)
Ğâfirü’z-zenbi (günahları bağışlayan)
Hâliku külli şey’in (her şeyin yaratıcısı)
Hayru’l-fâsılîn (hükmedenlerin, haklı ile haksızı ayırt
edenlerin en hayırlısı)
Hayru’l-fâtihîn (hükmedenlerin, nimet verenlerin, ha-
yır kapılarını açanların en hayırlısı)
Hayru’l-ğâfirîn (bağışlayanların en hayırlısı)
Hayru’l-hâkimîn (hüküm ve karar verenlerin en hayırlısı )
Hayru’l-mâkirîn (hile ile kötülük yapanları bilemeyecekle-
ri, anlayamayacakları cihetlerden daha şiddetli cezalandıran)
Hayru’l-münzilîn (nimet verenlerin, ikram edenlerin
en hayırlısı)
Hayru’l-vârisîn (varislerin en hayırlısı)
Hayru’n-nâsırîn (yardım edenlerin en hayırlısı)
Hayru’r-râhımîn (merhamet edenlerin en hayırlısı)
Hayru’r-râzkîn (rızık, nimet verenlerin en hayırlısı)
Hayrun hâfizan (en iyi koruyup gözeten)
İlâhü’n-nâs (insanların ilâhı)
Kâbilü’t-tevb (tövbeleri kabul eden)
Kâşifü’l-azâb (azabı, sıkıntıyı, derdi kaldıran)
Mâlikü yevmiddîn (hesap gününün maliki, sahibi)
Mâlikü’l-mülk (bütün mülkün sahibi)
Meliki’n-nâs (insanların meliki)
Mûhinü keydi’l-kâfirîn (kâfirlerin tuzağını zayıflatan,
boşa çıkaran)
Muhîtü’n bi’l-kâfirîn (kâfirleri kuşatan)
Muhyî’l-mevtâ (ölüleri dirilten)
Muhzî’l-kâfirîn (kâfirleri rezil rüsvay eden)
Mütimmü nûrihi (nurunu, dînini tamamlayan)
Nûru’s-semâvâti ve’l-ard (gökleri ve yeri aydınlatan)
Rabbü külli şey’in (her şeyin rabbi)
Rabbü’l-âlemîn (âlemlerin rabbi)
Rabbü’l-ard (yeryüzünün rabbi)
Rabbü’l-arş (arşın rabbi)
Rabbü’l-felak (sabahın rabbi)
Rabbü’l-ızzeti (kudret ve şeref sahibi)
Rabbü’n-nâs (insanların rabbi),
Rabbü’s-semâvâti (göklerin rabbi)
Rabbü’ş-şi’râ (Şi’ra yıldızının sahibi)
Refî’u’d-derecât (manevî dereceleri ve gökleri tabaka
tabaka yükselten)
Semî’u’d-du’â (tövbeleri ve duaları duyan ve kabul eden)
Serîu’l-hısâb (hesabı, sorgulaması çok süratli olan)
Şedîdü’l-‘azâb (azabı, cezalandırması çok şiddetli olan)
Şedîdü’l-‘ıkâb (çok hızlı cezalandıran)
Şedîdü’l-mihâl (cezası, azabı, kuvveti çok şiddetli olan)
Vâsi’u’l-mağfire (bağışlaması, mağfireti bol olan)
Zü’l-fadli’l-azîm (çok ikram sahibi)
Zî’t-tavl (lütuf, bağış, ikram, ihsan, af ve bağış sahibi)
Zü’l-ikrâm (ikram sahibi)
Zû fadlin ale’l-âlemîn (âlemlere nimet veren)
Zû fadlin ale’n-nâs (insanlara ikram eden),
Zû-intikam (intikam sahibi, âsileri, zalimleri cezalandı- ran)
Zü’l-‘ıkâb (suçluları, günahkârları, zalimleri cezalandıran)
Zü’l-Arş (Arş’ın sahibi)
Zü’l-celâl ve’l-ikrâm (azamet ve kibriya, ikram ve ih-
san sahibi)
Zü’l-kuvveti (güç ve kuvvet sahibi)
Zü’l-mağfire (af ve bağış sahibi)
Zü’l-me’âric (bütün derecelerin sahibi)
Zü’r-rahmeti (merhamet sahibi) (Toplam: 81)
Kur’ân’da Allah’ın güzel isim ve sıfatları bildirildiği gibi hadislerde de bildirilmektedir. Bazı hadislerde Allah’ın güzel isimlerinin sayısı 99 olarak geçmekte, hadislerin bir kısmında bu isimler zikredilmekte, bir kısmında ise zikre- dilmemektedir.
Ayet ve hadislerde Allah’ın isimleri “En güzel isimler”
1. Ayetlerde Geçen Allah’ın İsimleri
Kur’ân ayetlerinde Yüce Allah’ın isimleri isim veya
isim tamlamaları şeklinde geçmektedir.
el-A’lâ (en yüce, en şerefli),
el-A’lem (her şeyi en iyi bilen),
el-Alî (şanı, şerefi, izzeti ve kudreti yüce olan),
el-Âlim (bilen, anlayan, tanıyan),
el-Alîm (her şeyi çok iyi bilen),
el-Âhir (varlığının sonu olmayan, ölümsüz, ebedî ve bâkî),
el-Akrab (bilmesi, görmesi, duyması, haberdâr olması ve
yardım etmesi açısından insanlara en yakın olan),
el-Azîm (zatı, isim, sıfat ve fiilleri itibariyle pek ulu, bü-
yük, yüce),
el-Azîz (üstün, güçlü, kuvvetli, galip, şerefli, değerli, melik),
el-Bâri’ (yaratan, örneği olmadan varlıkları îcat eden),
el-Basîr (aydınlık ve karanlıkta küçük ve büyük her şeyi
gören),
el-Bâtın (mâhiyeti akıl ile idrâk olunamayan, hayal ile
tahayyül edilemeyen, her şeyin iç yüzünü, sırlarını bilen),
el-Berr (iyilik eden, çok lütufkâr, çok merhametli, çok şef-
katli),
Câ’ılûn (yaratan, vâr eden, bir varlıktan başka bir varlık
yapan),
el-Cebbâr (emir ve yasaklarını, hüküm ve kararlarını kullarına yaptırmaya gücü yeten, azgın ve zalimleri kahredi- ci, dertlere derman olan, yaraları sarıp onaran, yaratıklarının hâllerini düzelten),
el-Ebkâ (verdiği nimetler sürekli ve hep kalıcı olan),
el-Ehad (eşi, benzeri ve ikincisi bulunmayan bir tek,
yegâne),
el-Ekrem (en çok ikram eden),
el-Evvel (öncesi olmayan, yaratılmamış, ezelî ve kadîm
tek varlık),
Fâil(ûn) (yapan, yaratan, vâr eden),
el-Fettâh (iyilik kapılarını açan, en âdil hüküm veren)
el-Ğaffâr (çok affeden, çok bağışlayan, günah ne kadar
çok olursa olsun yine bağışlayan),
el-Ğafûr (çok affeden, çok bağışlayan),
el-Ğanî (zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan),
el-Habîr (her şeyden haberdar olan, gizli aşikâr her şeyi
bilen, haber veren),
el-Hâdi’ (hile yapanları cezalandıran)
el-Hâdî (hidayet eden, doğru yolu gösteren),
el-Hafî (çok ikram eden, son derece iyilik ve lütuf sahibi,
her şeyi bilen, duaları kabul eden)
Hâfiz(ûn) (koruyup gözeten),
el-Hafîz (varlıkları yok olmaktan koruyan),
el-Hakîm (hikmet sahibi, her işi, emri ve yasağı yerli ye-
rinde olan),
el-Hâkim (hükmeden, karar veren, haklıyı haksızı ayıran),
el-Hakem (hüküm veren, son kararı veren),
el-Hakk (varlığı, ilâh ve rab oluşu hak olan, eşyayı var eden, hakkı ızhar eden, mülk sahibi, yok olmayan, varlığında şüphe bulunmayan, âdil),
el-Halîm (çok sakin, hemen öfkelenmeyen, acele etme-
yen, teenni ile hareket eden),
el-Hallâk (mükemmel yaratan, devamlı yaratan),
el-Hasîb (insanlara yeten, insanların yaptıklarını koru-
yup hesaba çeken),
Hâsib(în) (insanları sorgulayan, hesaba çeken),
el-Hayr (hayırlı olan, faydalı olan, iyilik eden),
el-İlâh (ma’bûd, Tanrı),
el-Kadîr (çok güçlü, çok kuvvetli, istediğini istediği gibi eksiksiz, kusursuz ve tam yapabilen),
el-Kâdir (güçlü, kuvvetli, her şeye gücü yeten),
el-Kâfî (kullarına yardım eden, vekil olan, yol gösteren,
yaptıklarını bilen, gören, haberdar olan ve hesaba çeken),
el-Kahhâr (yenilmeyen, daima galip gelen),
el-Kâhir (galip gelen, zelil eden, güçlü, her şeyi kuşatan,
yaratıklarını dilediği gibi yöneten),
el-Kâim (varlıkları görüp gözeten, koruyan, yöneten),
el-Karîb (af, mağfireti, rahmeti, bilmesi, görmesi ve duy-
ması itibariyle kullarına yakın olan),
el-Kâşif (azap, sıkıntı, bela ve dertleri gideren),
Kâtib(ûn) (insanların yaptıklarını yazan),
el-Kavî (kuvvetli, kudretli, her şeye gücü yeten),
el-Kayyûm (zatı ile kaim olana, ezelî ve ebedî, her şeyin
varlığı kendisine bağlı, uykusu ve uyuklaması olmayan, var- lıkları yöneten, koruyan, ihtiyaçlarını üstlenen),
el-Kebîr (zatı, isim ve sıfatları, şanı ve şerefi, kadri ve
kıymeti, değer ve izzeti pek yüce, ulu ve büyük),
el-Kerîm (değerli, şerefli, çok nimet veren, nimet ve ih-
sanı bol olan ),
el-Kuddûs (her türlü çirkinlik, noksanlık ve ayıplardan uzak, tertemiz, bütün kemal sıfatları kendisinde toplayan, güzellik, iyilik ve ihsanlarıyla övülen),
el-Latîf (yaratıklara karşı yumuşak, çok merhametli, çok lütufkâr, ihsan sahibi, insanlara hak ettiklerinden fazlasını veren her şeyin detayını, sırlarını en iyi bilen, işleri çok hassas düzenleyen, gözle görülmeyen),
Mâhid(ûn) (yeryüzünü yaratıkları için elverişli, yarayış- lı ve faydalı olarak yaratan),
el-Mâlik (bütün varlıkların sahibi),
el-Mecîd (çok şerefli, çok itibarlı),
el-Melik (bütün varlıkları yöneten, dilediğini yapan, di-
lediği gibi hükmeden),
el-Melîk (çok mülkü olan, her şeyin sahibi ve maliki, on-
ları terbiye edip yetiştiren, mülk ve güç veren),
el-Metîn (çok kuvvetli, çok dayanıklı, acizliği, za’fiyeti
ve gevşekliği olmayan),
el-Mevlâ (dost, yardımcı, görüp gözeten),
Mu’azzib(în) (suç işleyenleri, zalimleri, günahkârları ce-
zalandıran),
el-Mu’ızz (izzet ve şeref, güç ve kuvvet, itibar ve şerefli
kılan, aziz yapan),
el-Muhric (bir şeyi açığa çıkaran, bir varlıktan başka bir
varlık var eden, gizli şeyleri ortaya çıkaran),
el-Muhît (ilim ve kudretiyle her şeyi kuşatan, her şeye
muttali olan),
el-Mukît (her şeye gücü yeten, rızık veren, yapılanları
bilen, koruyan, mükâfat veren),
el-Muktedir (güçlü, kuvvetli, istediğini istediği gibi yapan),
el-Musavvir (yaratıklara şekil ve özellik veren),
Mûsi(’ûn) (gökleri genişleten),
el-Mübîn (varlığı aşikâr olan, hakkı ızhar eden, gerçeği
beyan eden),
Mübrim(ûn) (hile ile kötülük yapmaya karar verenleri bilen, onların bu kötülüklerini boşa çıkran, onları kesin olarak cezalandıran),
Mübtelî(n) (deneyen, imtihan eden, gizli olanları açığa
çıkaran),
el-Mücîb (duaları, istekleri, dilekleri kabul eden, ihtiyaç-
ları karşılayan, sıkıntıları gideren),
el-Müheymin (insanların bütün yaptıklarını bilen, ko-
ruyan, görüp gözeten),
el-Mühlik (isyan eden, azan, günaha dalan ve zulmeden
fert ve toplumları helâk eden),
el-Mü’min (yaratıklarına güven veren),
el-Müneccî (sıkıntı, bela ve azaptan kurtaran),
el-Münezzil (nimet veren, su, sekînet, melek, kitap ve
peygamber indiren),
el-Münîr (ışık veren, aydınlatan),
Münşi’(ûn) (îcat eden, inşa eden, yapan, örneksiz olarak
yaratan),
Müntekım(ûn) (suçluları cezalandıran),
Münzil(în) (melek, kitap, su ve sekînet indiren, nimet veren),
Münzir(în) (kullarına fayda ve zarar veren şeyleri bil- diren; inkâr ve isyan edenlerin âkibetinin kötü olduğunu ha- ber vererek onları bu davranışlardan sakındıran ve azabı ile korkutan),
Mürsil(în) (vahiy, peygamber, bol yağmur, aşılayıcı rüzgâr, koruyucu melek, âsiler için yıldırımlar ve âfetler gönderen),
el-Müste’ân (kendisinden yardım istenen, kendisine sı-
ğınılan),
Müstemi(ûn) (sesleri işiten, duyan),
el-Müte’âl (aşkın, pek yüce, ulu, eksik ve noksanlıklar-
dan berî olan),
el-Mütekebbir (ihtiyaç ve noksanlığı gerektiren her şey-
den münezzeh, pek yüce ve ulu),
el-Müteveffî (yaratıkların canlarını alan),
en-Nâsır (yardım eden),
en-Nesîr (çok yardım eden, sürekli yardım eden),
er-Râfi’ (peygamber ve mü’minlerin itibar, şan ve şerefle-
rini artıran, göğü yükselten),
er-Rahîm (çok merhametli),
er-Rahmân (çok merhametli),
er-Rakîb (insanların hâllerini, sözlerini, yaptıklarını
ve davranışlarını bilen, haberdar olan, murakabe edip koru- yan),
er-Raûf (çok merhametli, çok şefkatli, çok acıyan),
er-Rezzâk (bol nimet, maddî ve manevî rızık veren),
Sâdık(ûn) (söz, iş, va’d ve va’îdinde doğru olan, her sözü-
nü ve va’dini yerine getiren),
es-Samed (her şeyin kendisine muhtaç olduğu, yöneldiği, her dilek ve isteğin mercii; hiç eksiği, kusuru ve ihtiyacı olma- yan ulu, şanlı, dosdoğru, âdil ve güvenilir olan),
es-Selâm (eksiklik, acizlik, hastalık, ölüm ve benzeri şey-
lerden salim olan kullarına güven ve selamet veren),
es-Semî’ (her sözü, bütün konuşulanları en iyi işiten, duyan)
Şâhid(în) (bilen, muttali olan, her şeye tanık olan),
eş-Şâkir (verdiği nimetlere şükreden ve çalışan kimseyi
ödüllendiren),
eş-Şefî’ (mü’minlerin yâr ve yardımcısı, azap ve sıkıntı-
lardan koruyucusu olan),
eş-Şehîd (her şeye muttali olan, gören, bilen, haberdâr olan, her yerde hazır nazır olan, hiçbir şey kendisinden gizle- nemeyen, bütün sırlara vakıf olan, her şeyi murakabe eden),
eş-Şekûr (ibadet eden kullarının mükâfatlarını bolca ve-
ren, az çok her itaati ödüllendiren),
eş-Şey (var olan, mevcut),
et-Tevvâb (sürekli tövbeleri kabul eden),
el-Vâhid (zatında, isim ve sıfatlarında eşi ve benzeri bu-
lunmayan, tek olan),
el-Vâlî (koruyup gözeten, yardım eden, işleri deruhte eden),
el-Vâris (bütün varlıkların sahibi, bâkî ve ebedî olan, her
şey kendisine dönen),
el-Vâsi’ (güçlü, kuvvetli, ilim ve merhameti her şeyi kuşa-
tan, bütün yaratıklara rızık veren, nimet ve ihsanı bol olan),
el-Vedûd (mü’minleri çok seven, kulları tarafından çok
sevilen),
el-Vehhâb (karşılıksız çok nimet veren, ikram ve ihsan-
da devamlı olan, lütfu, ihsanı ve rahmeti bütün kulları kuşatan),
el-Vekîl (güvenilen, koruyan, yardım eden, görüp göze-
ten, her şeyin maliki ve yöneticisi olan),
el-Velî (dost, seven, görüp gözeten, yardım eden),
ez-Zâhir (varlığı her şeyden aşikâr olan, her şeye galip
gelen, her şeyden yüce olan),
Zâri’(ûn) (ekinleri, bitkileri yetiştiren, büyüten),
Hüvallâhüllezî lâ ilâhe illâ hû (Kendisinden başka hiç-
bir ilâh bulunmayan Allah) (Toplam: 119)
İSİM TAMLAMALARI
Adüvvün li’l-kâfirîn (kâfirlerin düşmanı)
Âhizün bi nâsiyetihi (suçluları cezalandıran)
Ahkemü’l-hâkimîn (hüküm verenlerin en adili)
Ahsenü’l-hâlikîn (yaratanların, takdir ve tasvir eden-
lerin en iyisi)
Âlimü’l-ğaybi (gaybı bilen)
Allâmü’l-ğuyûb (görünmeyenleri çok iyi bilen)
Bâliğu emrihi (emri, hükmü hedefine ulaşan, kararını
infaz eden)
Bedî’u’s-semâvâti ve’l-ard (gökleri ve yeri örneği olma-
dan yaratan)
Berîü’n mine’l-müşrikîn (müşriklerden berî, uzak
olan)
Câmi’u’n-nâs (kıyamette insanları bir araya toplayan,
cem eden)
Ehlü’l-mağfire (mağfiret ehli, affedici )
Ehlü’t-takvâ (azabından korkup sakınmaya, korunmaya
lâyık olan)
Erhamü’r-râhımîn (merhamet edenlerin en merhametlisi )
Esdaku hadîsen (en doğru sözlü)
Esdeku kîlen (en doğru sözlü)
Esra’u ferahan (kullarının tövbesine çok sevinen)
Esra’u mekren (hile ve tuzak kuranları en süratli bir şe-
kilde cezalandıran)
Esra’u’l-hâsibîn (hesap soranların, hesap görenlerin en
süratlisi)
Eşeddü be’sen (çok şiddetli cezalandıran)
Eşeddü ferahan (kulunun tövbesine çok sevinen)
Eşeddü kuvveten (çok kuvvetli, çok güçlü)
Eşeddü tenkîlen (çok şiddetli cezalandıran)
Fa’âlü’n-limâ yürîd (dilediğini yapan)
Fâliku’l-abbi ve’n-nevâ (çekirdek ve taneleri çatlatan,
yarıp açan )
Fâliku’l-ısbâh (karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran)
Fâtıru’s-semâvâti ve’l-ard (yeri ve gökleri yaratan)
Gâlib’ün ‘alâ emrihî, (emirinde işinde ve hükmünde ga-
lip olan)
Ğâfirü’z-zenbi (günahları bağışlayan)
Hâliku külli şey’in (her şeyin yaratıcısı)
Hayru’l-fâsılîn (hükmedenlerin, haklı ile haksızı ayırt
edenlerin en hayırlısı)
Hayru’l-fâtihîn (hükmedenlerin, nimet verenlerin, ha-
yır kapılarını açanların en hayırlısı)
Hayru’l-ğâfirîn (bağışlayanların en hayırlısı)
Hayru’l-hâkimîn (hüküm ve karar verenlerin en hayırlısı )
Hayru’l-mâkirîn (hile ile kötülük yapanları bilemeyecekle-
ri, anlayamayacakları cihetlerden daha şiddetli cezalandıran)
Hayru’l-münzilîn (nimet verenlerin, ikram edenlerin
en hayırlısı)
Hayru’l-vârisîn (varislerin en hayırlısı)
Hayru’n-nâsırîn (yardım edenlerin en hayırlısı)
Hayru’r-râhımîn (merhamet edenlerin en hayırlısı)
Hayru’r-râzkîn (rızık, nimet verenlerin en hayırlısı)
Hayrun hâfizan (en iyi koruyup gözeten)
İlâhü’n-nâs (insanların ilâhı)
Kâbilü’t-tevb (tövbeleri kabul eden)
Kâşifü’l-azâb (azabı, sıkıntıyı, derdi kaldıran)
Mâlikü yevmiddîn (hesap gününün maliki, sahibi)
Mâlikü’l-mülk (bütün mülkün sahibi)
Meliki’n-nâs (insanların meliki)
Mûhinü keydi’l-kâfirîn (kâfirlerin tuzağını zayıflatan,
boşa çıkaran)
Muhîtü’n bi’l-kâfirîn (kâfirleri kuşatan)
Muhyî’l-mevtâ (ölüleri dirilten)
Muhzî’l-kâfirîn (kâfirleri rezil rüsvay eden)
Mütimmü nûrihi (nurunu, dînini tamamlayan)
Nûru’s-semâvâti ve’l-ard (gökleri ve yeri aydınlatan)
Rabbü külli şey’in (her şeyin rabbi)
Rabbü’l-âlemîn (âlemlerin rabbi)
Rabbü’l-ard (yeryüzünün rabbi)
Rabbü’l-arş (arşın rabbi)
Rabbü’l-felak (sabahın rabbi)
Rabbü’l-ızzeti (kudret ve şeref sahibi)
Rabbü’n-nâs (insanların rabbi),
Rabbü’s-semâvâti (göklerin rabbi)
Rabbü’ş-şi’râ (Şi’ra yıldızının sahibi)
Refî’u’d-derecât (manevî dereceleri ve gökleri tabaka
tabaka yükselten)
Semî’u’d-du’â (tövbeleri ve duaları duyan ve kabul eden)
Serîu’l-hısâb (hesabı, sorgulaması çok süratli olan)
Şedîdü’l-‘azâb (azabı, cezalandırması çok şiddetli olan)
Şedîdü’l-‘ıkâb (çok hızlı cezalandıran)
Şedîdü’l-mihâl (cezası, azabı, kuvveti çok şiddetli olan)
Vâsi’u’l-mağfire (bağışlaması, mağfireti bol olan)
Zü’l-fadli’l-azîm (çok ikram sahibi)
Zî’t-tavl (lütuf, bağış, ikram, ihsan, af ve bağış sahibi)
Zü’l-ikrâm (ikram sahibi)
Zû fadlin ale’l-âlemîn (âlemlere nimet veren)
Zû fadlin ale’n-nâs (insanlara ikram eden),
Zû-intikam (intikam sahibi, âsileri, zalimleri cezalandı- ran)
Zü’l-‘ıkâb (suçluları, günahkârları, zalimleri cezalandıran)
Zü’l-Arş (Arş’ın sahibi)
Zü’l-celâl ve’l-ikrâm (azamet ve kibriya, ikram ve ih-
san sahibi)
Zü’l-kuvveti (güç ve kuvvet sahibi)
Zü’l-mağfire (af ve bağış sahibi)
Zü’l-me’âric (bütün derecelerin sahibi)
Zü’r-rahmeti (merhamet sahibi) (Toplam: 81)
Kur’ân’da Allah’ın güzel isim ve sıfatları bildirildiği gibi hadislerde de bildirilmektedir. Bazı hadislerde Allah’ın güzel isimlerinin sayısı 99 olarak geçmekte, hadislerin bir kısmında bu isimler zikredilmekte, bir kısmında ise zikre- dilmemektedir.