Hadislerde Geçen Allah’ın İsimleri
Ebû Hüreyre(r.a.) rivayet etmiştir:
“Allah’ın 99 ismi vardır. Yüzden bir eksik. Bu isimleri bir kimse ezberlerse (hıfz) cennete girer. O tektir, teki sever.”
(Buhârî, De’avât, 68, VII, 169)
“Allah’ın 99 ismi vardır, yüzden bir eksik. Kim bunları sayarsa (ihsâ) cennete girer.” (Buhârî, Tevhîd, 12; Şurût, 18, ; Müslim, Zi-
kir, 5, ; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrê, Nu’ût, 1, )
“Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları sayarsa (ihsâ) cen-
nete girer.” (Tirmizî, De’avât, 83 )
Tirmizî, bu rivayetinde 99 ismi zikretmiştir. Bu isim-
ler şunlardır:
Allah, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es- Selâm, el-Mü’min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el- Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri’, el-Musavvir, el-Gaffâr, el- Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Muiz, el-Müzill, el-Basîr, es-Semi’, el-Hakem, el-Adl, el-Lâtîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr, eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi’, el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd, el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî, el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el- Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli, el-Müteâlî, el-Berr, et- Tevvâb, el-Müntakim, el-Afüvv, er-Raûf, Mâlikü’l-Mülk, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi’, el-Ganiyy, el-Muğni, el-Mâni’, ed-Dârr, en-Nâfi’, en-Nûr, el-Hâdi, el- Bedî’, el-Bâkî, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sabûr.
el-Esmâü’l-Hüsnâ ile ilgili eser telif edenlerin hemen hepsi Tirmizî’nin bu rivayetini esas almışlardır. Müslü- manlar arasında meşhur olan da bu rivayette geçen isim- lerdir.
Tirmizî’nin rivayetinde bulunduğu hâlde, isim kipiyle
Kur’ân’da bulunmayan isimler şunlardır:
el-Adl (âdil, insaflı, her şeyi yerli yerinde yapan, her şeyi
hak ve doğru olan)
el-Bâkî (sonlu ve ölümlü olmayan, varlığı sürekli olan, ebedî)
el-Bâsıt (dilediğine rızkı bol veren)
ed-Dârr (zarar veren şeyleri yaratan âsileri cezalandıran)
el-Kâbıd, (dilediğine rızkı daraltan, ölüm zamanı ge-
lenlerin ruhlarını kabzeden)
el-Hâfıd (şan, şeref ve itibar bakımından kâfirleri alçal-
tan, değersiz yapan, cezalandıran)
el-Mâcid (çok şerefli, çok itibarlı olan)
el-Mâni’ (istediği şeye engel olan, koruyan, kurtaran,
yardım eden)
el-Mu’ızz (izzet ve şeref, güç ve kuvvet, itibar ve şeref
veren, aziz yapan)
el-Muhsî (insanların bütün yaptıklarını, olup biten her
şeyi bilen ve koruyan)
el-Mukaddim (önce olan, öne alan)
el-Muğnî (insanlara mal mülk veren, onları zengin ya-
pan, cömert, nimet sahibi)
el-Mu’îd (ölümlerinden sonra da tekrar diriltecek ve ha-
yatlarını iade edecek olan)
el-Muksıt (hak ve adaletle hükmeden, mazlumun hakkı-
nı zalimden adaletle alan demektir)
el-Mübdi’ (varlıkları ilk defa yaratan)
el-Mümît (varlıkların hayatlarına son veren, canlarını
alan)
el-Müteahhır (sonraya bırakan)
el-Müzill (boyun eğdiren, zelil eden, alçaltan)
en-Nâfi’ (faydalı şeyleri yaratan, bütün yaratıklara fay-
dası olan)
er-Raşîd (her işinde isabetli olan, doğru yolu en iyi gös-
teren)
es-Sabûr (çok sabırlı)
el-Vâcid (zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin
sahibi, her şeye gücü yeten)
İbn Mâce’nin rivayetinde olup Tirmizî’nin rivayetinde
olmayan isimler şunlardır:
el-Ahad (bir, tek, yegâne )
el-Bârr (iyilik eden, çok lütufkâr, çok merhametli, çok şef-
katli)
el-Burhân (delil sahibi, kullarına delil gösteren, varlığı-
na her şey delalet eden)
el-Cemîl (zatı, isim, sıfat, söz, fiil ve hükümleri iyi, gü-
zel, iyilik ve ihsan sahibi)
ed-Dâim (ölümsüz, varlığı sürekli olan, bâkî ve dâim)
el-Ebed (ölümsüz, varlığı sürekli, bâkî ve dâim)
el-Fâtır (yaratan, îcat eden, yoktan var eden)
el-Hâfız (koruyup gözeten)
el-Kâfî (kullarına yardım eden, yol gösteren, yaptıklarını
bilen, gören, haberdar olan ve hesaba çeken)
el-Kâhir (galip olan, zelil eden, güçlü, her şeyi kuşatan,
yaratıklarını dilediği gibi yöneten)
el-Kâim (varlıkları görüp gözeten, koruyan, yöneten)
el-Karîb (af, mağfireti, rahmeti, bilmesi, görmesi ve duy-
ması itibariyle kullarına yakın olan)
el-Mu’tî (nimet veren, ihsanda bulunan)
el-Mübîn (varlığı aşikâr olan, hakkı izhar eden, gerçeği
beyan eden)
el-Mü’în (kullarına yardım eden)
er-Râşid (doğru yolu gösteren, her işi isabetli olan)
er-Rabb (varlıkları yaratıp yetiştiren, terbiye eden, eği-
ten, yetiştiren, her şeye nizamını, güzelliğini ve yeteneklerini veren, her şeyin maliki ve sahibi)
es-Sâdık (söz, iş, vaat ve vaîdinde doğru olan, her sözü-
nü ve vaadini yerine getiren)
es-Sâmi’ (sözlerin açığını da gizlisini de işiten)
es-Sedîd (her işinde doğru, âdil ve doğru sözlü olan)
et-Tâmm (zat, isim, sıfat ve fiilleri, eksiksiz, kusursuz ve
mükemmel olan, acziyet ve zafiyeti olmayan)
el-Vâkî (yaratıklarını tehlikelerden koruyan)
el-Vitr (ilâh, yaratıcı ve mabud olmada eşi ve benzeri bu-
lunmayan, tek olan)
Zü’l-kuvâ (güç, kuvvet sahibi)
Hadislerde geçen “99” rakamı, Allah’ın isimlerinin sa-
yısını değil çokluğunu ifade eder. Allah’ın güzel isimleri bir sayı ile sınırlı değildir. (Abdullah bin Salih, s.132)
İmam Nevevî; “İslâm bilginleri bu hadislerdeki sayının Allah’ın isimleri için hasr (sayısal sınırlama) ifade etme- diği, hadisin bu isimlerin dışında Allah’ın isimlerinin ol- madığı anlamına gelmediği konusunda ittifak ettiklerini, hadisin maksadının bu isimleri sayanların cennete gire- ceklerini bildirmek olduğunu” söylemiştir. (Nevevî, Şerhu Sahîh-i
Müslim, XVII, 5)
Hadislerde geçen “saymak (ihsâ)” ve “ezberlemek (hıfz)” kelimeleri ile maksat; Allah’ı güzel isimleriyle tanımak, O’na O’nun istediği şekilde iman, ibadet ve itaat etmektir.
(Beyhakî,el-Esmâ ve’s-Sıfât, I, 30) Yoksa bu isimleri anlamadan ezber- lemek ve tekrarlamak değildir. Meselâ bir insan yaptığı bir işte Allah’ın kendisini gördüğünü, yaptıklarını bildiğini,
ameline göre ödül veya ceza vereceğini düşünmesi ve ona göre hareket etmesi Allah’ın isimlerini hıfz ve ihsâ’dır.
“Esmâ-i hüsnâ” ile ilgili rivayetlerin dışında da özellik- le dua ile ilgili hadislerde Allah’ın güzel isimleri geçmek- tedir. Burada şu örnekleri verebiliriz:
Ekber اكب; zatı ve isimleri, sıfat ve fiilleri, şanı ve şerefi, ni-
met ve ihsanı en yüce, en ulu (Müslim, Tahâre, 17; Tirmizî, De’avât, 25)
el-Fâtın الفاتن; deneyen, imtihan eden (Mâlik, Kader, 5)
el-Ferd الفرد; tek, kadîm, ezelî, ebedî ve bâkî olan (Beyhakî, I, 161)
el-Hayî الحيي; edep ve hayâ sahibi, çirkinliği bulunma-
yan, bağış, ihsan ve nimeti terk etmeyen (Ebû Dâvud, Hammam, 2;İbn Mâce, Dua, 13; Nesâî, Gusl, 7)
Hâzimü’l-Ahzâb ; هازم الحزابgüçlü orduları ve toplum-
ları bozguna uğratan, yenen (Müslim, Cihâd, 20, III, 1363)
el-Kâdî القاضي; hakla hükmeden (Beyhâkî, el-Esmâ ve’s-Sıfât, s.
111)
el-Muhsin المحسن; yaptığı şeyleri iyi, güzel, sağlam ve ka- liteli yapan, insanlara ikram (Süyûtî, No: 1817. I, 215)
Mücriye’s-Sehâb مجري السحاب; bulutları hareket ettiren
(Müslim, Cihad, 20)
el-Mükevvin المكو; ebedî olarak vâr olan (Ahmed, II, 539;
Buhârî, Tevhîd, 26)
Münzilü’l-Kitab منل الكتاب; Kitabı indiren (Müslim, Cihâd, 20-
21)
el-Müsa’ır المسعر; ürünleri azaltıp çoğaltan, kıtlaştırıp bollaştıran (Tirmizî, Büyu’, 73; Ebû Davud, Büyu’, 51)
en-Nazîf النظيف; sözleri, işleri ve hükümleri temiz, iyi ve
güzel olan (Tirmizî, Edeb, 41)
er-Refîk الرفيق; yumuşak davranışlı, merhametli (Müslim,
Selâm, 15; Buharî, Edeb, 35; Ebû Davud, Edeb, 15)
es-Sâil السائل; insanları ahirette sorgulayan, hesaba çeken
(Müslim, İmâre, 45; Buhârî, Enbiya, 50)
es-Sâni’ الصانع; varlıkları, iyi, güzel, sağlam ve muhkem
yapan, fâil, halik, musavvir (Müslim, Zikr, 9)
es-Setîr الستي; kullarının ayıp ve kusurlarını örten (Nesâî,
Gusl, 7; Ebû Davud, Hammam, 2; Ahmed, IV, 224)
es-Seyyid السيد; en şerefli, en yüce, kâinatın sahibi, maliki ve yöneticisi (Ahmed, IV, 24; Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât,I,54)
es-Sübbûh السبوح; her türlü kötülük, eksiklik, acizlik ve noksanlıklardan uzak olan (Müslim, Salât, 223; Ebû Davut, Salât, 17;
Nesâî, Sünen, Tatbik, 11; Ahmed, V. 35, 99, 115,148)
eş- Şâfi’ الشافع; maddî ve manevî hastalıklara şifa veren, sıkıntıları gideren (Buhârî, Merda, 20, Tıb, 40; Müslim, Selâm, 46-48)
et-Tabîb الطبيب; işleri en iyi yapan, bir şeyi en iyi bilen, mahir, hükmeden, karar veren, maddî ve manevî dertlere deva veren, şâfî (Ebû Davud, Tereccül, 18, No: 4207)
et-Tayyib الطيب; söz, iş ve hükümleri iyi, güzel ve faydalı olan, eksiklik ve noksanlardan münezzeh olan (Tirmizî, Edeb,
41; Müslim, Zekât, 65)
Allah’ın isimleri zikredilerek yapılan dualar kabule şa- yandır. Hem Kur’ân, hem de hadislerdeki dua örneklerin- de dua öncesinde veya sonrasında Allah’ın güzel isimleri belirtilmiştir.