Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Gayru Dâbıt
Bk. Zabt
Türkçedeki gibi zabtetmek, iyice belliyip hıfzetmek, yani ezberlemek manasınadır. Hadîs Usulü ilminde işittiği Hadîsleri aradan uzun zaman geçtikten sonra bile işittiği şekilde ezberinde tutup ne eksik ne de fazla olarak başkalarına rivayet edebilme yeteneğine denir. Rivayetinin kabul edilebilmesi için ravide bulunması gereken vasıflardan adaletten sonra gelenidir. el-Hattâbî gibi bazı Hadîs alimlerine göre adaletin de vasıflarından biridir. Bir diğer ifadeyle bazı Hadîs alimlerine göre bir ravinin adaletli olabilmesi için zabt vasfına sahip olması gerekir.
        İbn Hacer'e göre zabt, göğüs zabtıdır. Bu da ravinin işittiği bir Hadîsi dilediği zaman hemen hatırlamasını mümkün kılacak şekilde sağlam ezberlemesi olarak görülür.
        Bir ravinin zabt sahibi olduğu, aynı vasfa sahip olmakla birlikte itkan sahibi olarak da bilinen başka ravilerin rivayetlerine uygunluğu ile belli olur. Eğer Hadîsleri, mana yönünden bile olsa sika ravilerin rivayetlerine uygun veya bir-iki yerde muhalif de olsa çoğunlukla muvafıksa zabt vasfına sahip olduğuna hükmedilir. Şayet rivayetleri çoğunlukla sika ravilerin rivayetlerine aykırı ise zabt vasfını kaybettiğine hükmedilerek Hadîsleri dinî konularda delil kabul edilmez. 1216Buna göre bir ravide zabt kusurunun bulunması. Hadîslerini sahih olmaktan çıkarır. Eğer diğer sıhhat şartlarını taşıyorsa hasen derecesine indirir.
        Metâ'in-i Aşera denilen ve ravinin tenkidinde göz önünde bulundurulan kusurlardan gaflet, kesretu'1-galat, sû'u'l-hıfz, vehm ve muhâlefetu's-sikât olmak üzere beşi zabtla ilgilidir. Ravi şayet bu kusurlardan biri veya birkaçıyla tenkit edilmişse, bir başka deyişle onda bu kusurlardan biri ya da birkaçı olduğu açığa çıkarılmışsa o ravi zabt vasfını kaybeder. Ayrıca yalancılıkla itham edilen ravilerin hemen hepsi rivayette hata yapmış, hatası fazla olmakla tanınmış ve böyle olduklarından zabt yönünden cerhedilmiştir.
        Bazı alimlere göre bir ravinin zabtı, kuvvet ve zayıflık yönünden değerlendirilemez. Buna göre insan, ya zabt vasfıyla nitelendirilir -ki bu halde zabt sahibi olma özelliğini kazanır- ya da zabtının olmadığına hükmedilir. Bu takdirde gayru zabıt addedilir. Bunun yanısıra zabt vasıfı taşıyan ravilerin hepsi aynı derecede kabul edilirler. Birinin diğerine nisbetle zabtının fazla olduğu söylenemez.
        Zabt terimi, bir de Hadîslerin yanlışsız olarak yazılması manasına kullanılır. Dabtu'1-kitâb veya zabt-ı kitâb da denilen bir kitabın zabtı. Hadîs metinlerinden meydana gelen herhangi bir kitabın, içindeki Hadîslerin şeyhten işittikten sonra yanlışsız olarak yazılması, aslı ile mukabele edilmesi ve tashihinin yapılması manasınadır. Bununla birlikte ravinin yazılı metinlerde bulunan Hadîsleri şeşhinden işittiği ve tashihini yaptığı andan rivayet edeceği zamana kadar muhafaza etmesi, herhangi bir zarardan koruması anlamına da kullanılmıştır.

Gayr-ı Meşhur Âhad
Bk. Âhad.
Bir, bir tek manalarına gelen ehad ya da vahidin çoğuludur. Umumiyetle mütevâtir derecesine yükselemeyen haberlere denir. Buna göre, bir nesilde bir tek ravi tarafından rivayet edilen habere haber-i vâhid adı verilir. Birkaç nesilde birer ravi tarafından rivayet edilmiş olan haberlere ise haber-i âhâd veya kısaca âhâd denilmiştir.
İmam Şafii, âhade haber-i hâssa demiş ve onu Hz. Peygamber (s.a.s)e kadar tek ravinin tek raviden rivayet ettiği haber olarak tarif etmiştir.22 Daha so aki devirlerde ise âhâd tabiri daha ziyâde, sayılan her tabakada mütevâtir haberin şartı olan kalabalık sayısına ulaşmamış raviler tarafından rivayet edilen haberler için kullanılan bir terim halini almıştır. Buna göre âhad, yalnız bir ravinin bir başka raviden rivayet ettiği haberler hakkında değil, iki ravinin iki raviden, üç kişinin, hatta sayıları üçün üstündeki ravilerin üç veya daha fazla sayıdaki ravilerden rivayet ettikleri haberler hakkında da kullanılmıştır. Şu Şartla ki, üç sayısının üzerindeki ravilerin her tabakada mütevâtirin şartı olan kalabalıktan daha az olmaması gerekir. Bazı tabakalarda az olmasa bile, diğer bazı tabakalarda mütevâtirin şartı olan kalabalık sayısına erişmemiş olması dolayisiyle haber yine âhad sayılır. Nitekim bazı hadis usulü kaynaklarında haberler, ravilerinin sayısına göre önce iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısmına mütevâtir, ötekine ise âhad denilmiştir. Âhad haberler daha so a garîb, azîz ve meşhur olmak üzere üç kısımda mütalaa edilmiştir. Bunlardan garib, bir kişinin, azîz, en çok iki; meşhur ise üç ve üçün üstünde fakat mütevâtirin şartı olan kalabalığın altındaki sayıdaki ravilerin rivayet ettikleri haberlere denilmiştir.

İbn Haceri'l-Askalânî âhadi, bir ravinin tek basma rivayet ettiği ve mütevâtirin şartlarını taşımayan haberler olarak tarif etmiş; makbul ve merdûd olarak iki kısma ayırmıştır. Bunlardan makbul âhad, amel edilebilecek ölçüde olanlardır. Merdud âhad ise mat'ûn veya adaleti tesbit edilememiş ravinin tek başına rivayet ettiği haberdir.

Âhad haber, rivayet tariklan mütevâtir derecesinde olmamak şartıyla çoğalırsa meşhur olur. Bu takdirde âhad, meşhur olanlar ve olmayanlar olmak üzere iki kısma ayrılır. Meşhur âhad, isnadı isler bir, ister birden fazla olsun, dillerde dolaşan haberlerdir. Yukarıda özlü bir şekilde bahis konusu edilen azîz ve garîb haberler meşhur olmayan âhad grubuna girerler.
İslam alimlerinin çoğuna göre âhad haberler zaruri ilim değil, zannî ilim ifade ederler. Hanefîler, Şafii'ler, mâlikîlerin bir kısmı bu görüştedirler. Ahmed b. Hanbel, İmam Mâlik ve muhaddislerin büyük çoğunluğu, âhad haberlerin zarurî ilim ifade edebilmesi için sıhhatinin sabit olması şartını ileri sürmüşlerdir. Hâriciler ve Mutezileye göre ise âhad, ister sıhhati sabit olsun, ister olmasın, zarurî ilim ifade etmez.
Âhad haberlerin zaruri ifade edip etmemesi ihtilafına bağlı olarak bu çeşit haberlerin dinî konularda delil olması, bir başka deyişle âhad haberlerle amel edilip edilmeyeceği konusunda da görüş ayrılığı vardır. İslâm alimlerinin çoğunluğuna göre her çeşit âhad haberle amel edilebilir. İmam Şafii, âhadın hüccet olduğu görüşünde olanlardandır. Ancak ona göre mütevâtır olmayan haberlerin dinî konularda hüccet olabilmesi için bazı şartları gereklidir. Bu şartlar ravi ile ilgilidir. Belli başlıları şunlardır: Ravinin dinî meselelerde güvenilir olması; doğru sözlü olarak tanınması; rivayet ettiği hadisleri iyi bilmesi; lafız yönünden manasını değiştirecek hususları bilmesi; işittiği şekilde rivayet etmesi; ezberinden rivayet ediyorsa haberi tam olarak ezberlemiş olması; yazılı olarak rivayet ediyorsa kitabını yanında bulundurması; tedlis yapanlardan olmaması. Bunların yanı sıra amel edilecek âhadin isnadının munkatı' olmaması da şarttır. Özetle tekrarlayacak olursak İslâm alimleri çoğunlukla, ravileri adalet sahibi, isnadında inkıta' olmayan âhad haberle amel edilebileceği görüşündedirler. Bununla birlikte ahadle amel edilebileceği görüşünde olanlar ayrıca onların dinde hüccet sayılan haberlerin taşıdıkları özellikleri taşımalarını; bir de konu veya delâlet itibariyle itikadı meşelerle ilgili olmamalarını şart koşmuşlardır.
Bir kısım Zahiri alimleri. Kaderiye mensupları. Râfizîler ve Ehl-i Sünnet kelâmcılarından bazılarına göre âhad haberler dinî meselelerde hüccet olamazlar. Aynı görüşte olan Mutezile, âhad haberlerin her çeşidinin hüccet olamayacağını ileri sürer. Mu'tezile, ahad haberlerin her çeşidiyle amel edilemeyeceğini ileri sürerken, “Bilmediğin şeyin peşine düşme”24; “Zan, gerçekten hiçbir şey ifade etmez” 25mealindeki ayetlere dayanmıştır. Ayrıca onlara göre kimi sahâbîler tek kişinin haberini kabul etmemişler, teyidi için şahit istemişlerdir.

Garîbun Min Haze'l-Vechi
Bk. Garîb.
Kelime olara “yabancı, garîb, kimsesiz, vatanından uzakta tek başına kalmış kimse” demektir. Genelde hangi tabakadan olursa olsun bir ravinin tek başına rivayet ettiği hadis olarak tarif edilmiştir. Bu manada ferd-i nisbînin öteki adıdır. Sadece bir ravi tarafından rivayet edilen hadis, bir benzeri başka raviler tarafından rivayet edilmediği, yahutta diğer rivayetler ona aykırı olduğu için tak kalan manasında garîb ismini almıştır. Çoğulu garâ'ib gelir.
et-Tîbî'ye göre garib, metin ve isnad yönünden garîb olmak üzere iki kısma ayrılır. Bunlardan birincisine garîbu'l-metn, ikincisine garîbu'l-isnâd adı verilir. Garibu'1-metn, ravinin metnini rivayette tek kaldığı, bir diğer ifadeyle kendisinden başkası tarafından rivayet edilmemiş metinle gelen; garîbu'l- isnad ise metni sahabeden bir grubun rivayeti olarak bilindiği halde bir başka ravinin bir diğer sahabîden tek başına rivayet ettiği hadistir.294 Hadiscilerin, isnadında teferrüd ederek rivayet ettikleri sahih hadisler de garîbu'l-İsnad sayılır. Tirmizî'nin, Sünen'inde yer yer garîb un min hâze'1-vech diye nitelediği hadisler böyle bir isnadla rivayet edilerek garîb olanlardır.
İbn Haceri'l-Askalânî'ye göre garib, ravinin rivayetinde teferrüd ettiği haberdir. Senedin, teferrüdün meydana geldiği yerine göre garîb-i mutlak ve garîb-i nisbi kısımlarına ayrılır. 295 Şu hale göre garib, ferdin öteki adıdır.
Metin yönünden tek olarak rivayet edilmiş yahut da isnadı tek olan hadislere de garib denilmiştir. Buna göre garîb, benzeri başka raviler tarafından rivayet edilmemiş veya isnad yönünden tek kalmış olan hadistir. Ravisinin metindeki herhangi bir ziyade lafzın rivayetinde tek kalmış olması da buna dahildir. İmam Malik'in şu hadisi metindeki ziyade yönünden garibe misaldir.
“Hz. Peygamber (s.a.s) büyük-küçük, köle-hür bütün müslümanların Ramazanda fıtır sadakasını bir sa' ölçüsü hurma (veya) aynı ölçüde arpa olarak vermelerini emretti.”296 Bu hadisin metnindeki “mine'l-muslimîn” ziyadesinde İmam Mâlik teferrüd etmiştir. Bu demektir ki, hadisin İmam Mâlikten başka bütün ravilerinin rivayetlerinde bu ziyade yoktur. Dolayısıyle onun teferrüd ettiği bu fazladan lafızları taşıyan metin garîbtir.
Bir garîb hadis, diğer tanklardan rivayet edildiği anlaşılırsa garîb olmaktan kurtulur. Rivayet tanklarının sayısına göre azîz ya da meşhur mertebesine yükselir.
Garib hadislerin çoğu hüküm yönünden sahih olmamakla birlikte garabet sıhhate mani olmaz; çünkü hadisin sıhhati, ravisinin rivayette tek kalmasından çok sika oluşuna bağlıdır. Buna göre bir garîb hadis, ravilerinin adalet ve zabt durumlarına göre sahih olduğu gibi hasen veya zayıf da olabilir. Nitekim Buhârî ve Müslim sahihlerinde pek çok garîb hadis vardır. El-Bezzâr’ın Müsned'inde, et-Taberânî'nin el-Mu'cemu'1-Evsatı ile el-Mu'cemu's-Sağîr'inde de hayli garib hadis bulunmaktadır. Şu hale göre garîb hadisler içinde makbul olanları bulunmakla beraber ekseriyeti zayıftır. Bu sebepten Tâbi'fler, Etbâ'ut-Tâbi'în ve daha sonraki nesillerin hadiscileri garîb hadislere pek rağbet etmemişlerdir.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget