Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

İcâze Mücerrede Ani'l-Munâvele
Kısaca münavelesiz icazet, elden vermek olmaksızın verilen icazet manasınadır. İcazet şekillerinden biridir. Hadis şeyhinin hadislerinin yazılı olduğu kitabı elden vermesi söz konusu olmadan sadece rivayetine izin vermesi şeklinde uygulanmıştır. Asıl itibariyle şeyhin muayyen bir kimseye muayyen bir hadis kitabını rivayet etmesi için izin vermesinden ibarettir. (Bk. icâzetu'l-mu'ayyen li-mu'ayyen fi'1-muayyen). İcazete konu olan hadislerin yazılı olduğu kitabı elden vermeksizin yalnızca rivayetine izin vermenin değişik uygulamaları vardır, söz gelimi şeyh, muayyen bir talibe eceztu leke'l-kitâbe'l-fulânî (falancaya ait kitabı rivayet etmene izin verdim), veya eceztu leke me'ştemelet aleyhi fihristi hâzihî (şu fihristimin şamil olduğu yazılı metinleri rivayetine izin verdim) gibi bir eda lafzı kullanarak belirli kimseye belirli kitaptaki hadislerin rivayetine icazet verir. Bazen mucâzun leh belirtildiği halde mucâz belirtilmeden icazet verilir. Bir başka deyişle şeyh söz gelimi, eceztu (leke) cemî'a mesmû'âtî (işitmiş olduğum bütün hadisleri rivayet etmen için (sana) icazet verdim) veya benzeri lafızlarla muayyen birine belirlenmemiş şeyleri rivayet etmesi için icazet verir. (Bk. İcâze li-mu'ayyen fî gayri mu'ayyen). İcâze âmme, icâze li'1-mechûl, icâze mu'allaka, icâze li'l-mâdûm dahil olmak üzere münavelesiz icazetin başka şekilleri de vardır. Şeyhin henüz işitmemiş veya almamış olduğu hadisleri işittikten ya da aldıktan sonra rivayet etmesi için birine izin vermesi; eceztu leke mâ sahha ve mâ yesihhu indeke min mesmû'âtî (sence sahih olan veya sıhhati sonradan açığa çıkacak mesmuatımı rivayet etmene icazet verdim); eceztu leke mucâzâtî, eceztu leke mâ ucîze lî rivâyetuhü (rivayeti için bana icazet verilen hadisleri rivayet etmene izin verdim) gibi eda lafızlarıyla verilen icazetler münavele olmadan icazetin değişik uygulamalarıdır. Sonucu uygulama icazetle rivayet edilen hadislerin yine icazetle başkasına rivayetidir. Bunun üzerinde hayli münakaşalar edilmiştir. Bununla birlikte İslâm âlimlerinin çoğunluğu bu kabil icazetin caiz olduğu görüşündedirler. Hatta üç veya dört nesilden ravılerin birbirlerinden hep icazetle nvayet etmelerini caiz görenler bile olmuştur. Hangi şekilde uygulanırsa uygulansın, münavelesiz icazetin caiz olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre bu yolla rivayet caizdir. Bir rivayete göre İmam Şâfıî buna kail olmuştur. Nitekim el-Huseyn b. Ali el-Kerâbisî, kitaplarını kendisine arzetmek istediğinde dinlemeye lüzum görmeyerek “git ez-Za'ferânî'nin kitaplarını al, istinsah et. İşte sana kitaplarımı rivayet etmen için icazet veriyorum” demiştir. İcazeti caiz görmeyenlere göre haliyle münavelesiz icazet de caiz değildir.

İcâze Mu'allaka
İcazetin beşinci nevidir ve tayin edilmiş yahut edilmemiş bir kimsenin arzusuna bırakılmış şeklidir. Böyle bir icazeti şeyh eceztu li-men yeşâ'u fulânun (falanın dilediği kimseye (veya kimselere) icazet verdim) gibi bir eda lafzı kullanarak verir. Hadislerinin rivayet edilmesi iznini kendi insiyatifinden çıkararak bir başkasının arzusuna bırakır. İbnu's-Salâh'a göre bu kabil icazette rivayeti şarta bağlamak ve mucâzun lehin cehaleti söz konusudur. Bu itibarla kuvvetli olan görüşe bakılırsa caiz değildir. Nitekim öyle olduğundan buna ta'lîku'l-icâze (icazeti başkasının arzusuna bırakmak da denilmiştir. Şafii âlimlerden Ebu't-Tayyibi't-Taberî bu görüştedir. Gerekçesi, mechûl bir kimseye icazet kabilinden olmasıdır. Bu yönden tıpkı mucâzun lehi tayin etmeden eceztu li-ba'di'n-nâs veya eceztu ba'da'n-nâs (bazılarına icazet verdim) gibi bir ifadeyle icazet vermeye benzer. Dolayısiyle batıl olur. Batıl olmasının bir sebebi de vekâleti ta'lik etmeye benzemesidir. İcazetin şarta bağlanmış olması da icâze li'1-mechûlün sahih sayılmayış sebeplerindendir; zira kaide olarak cehaletin ifsat ettiğini şarta bağlamak da ifsat eder.422 Bununla birlikte hanbelî âlimlerden Ebu Ya'la İbni'l-Ferrâ ile mâlikilerden Ebu'l-Fadl Muhalled b. Ubeydillah b. Umrûs bu nevi icazeti caiz görümşlerdir. İbn Umrûs'a göre muallak icazette her ne kadar cehalet varsa da, bu cehalet, isteğine bırakılan kimsenin dilemesi halinde kalkar, mucâzun leh tayin edilmiş olur. Bu itibarla batıl olması lazım gelmez. Hanefîlerden Ebu Abdillah'a göre ise bu türlü icazetin muallak bırakılmış vekâlete kıyas edilmesi sahih değildir; zira vekil, kendisine vekâlet verenin azletmesiyle vekâletten düşer, oysa mucâzun leh, icazet verenin rücu etmesiyle rivayetten men edilmiş olmaz. 423 İcazet veren şeyh bazen icazet verdiği kişiyi belirtmekle birlikte rivayeti onun arzusuna bırakır. Bu da bir nevi icâze mu'allaka sayılır. Böyle durumda mucîz, eda sırasında eceztu fulânen in şâ'e'r-rivâye (falancaya rivayet istediği takdirde icazet verdim) gibi bir eda lafzı kullanılır.

İcâze Mechule
Bk. İcâze li'l-mechûl.
İcazet çeşitlerinin dördüncüsü olup icâze meçhule adiyle de bilinir. İsmi ve mahiyeti belirlenmemiş meçhul bir kitabı rivayet etmesi için belli bir şahsa yahut belirli bir kitabı rivayet için meçhul bir şahsa icazet vermek şeklinde uygulanmıştır. İlk uygulama icâze li'l-Mu'ayyen bi'1-mechûl; ikincisi ise icâze li'1-mechûl bi'1-mu'ayyen isimleriyle bilinir. Meçhule veya meçhul için icazet verirken şeyh, söz gelimi, birkaç sünen kitabı rivayet etmiş de hangisinin rivayetine izin verdiğini açıklamaksızın eceztuke kitabe's-sunen (sana sünen kitabını rivayet etmene izin verdim) yahut eceztu (leke) (ba'da) mesmû'âtî (işitmiş olduğum hadislerin bir kısmını rivayet etmene icazet verdim) yahutta ismiyle nisbeti müşterek birkaç kişiden hiçbirini tayin etmeden mesela “Eceztu li-Muhammed b. Hâlid ed-Dimeşkî” derse gerek mucâzı, gerekse mucâz lehi meçhul bırakmış olur. Böyle bir icazet batıl olduğu gibi bu şekildeki icazetle rivayet de haramdır. Şu var ki, icazeti veren yalnızca söz gelimi Sünen Ebî Dâvudu rivayet eden kişi olarak bilinir yahut ismini andığı şahsın kim olduğu başka bir surette açıklanır ve bu karine ile cehaleti zail olursa icazet sahih olur. Bunun gibi bir kimseden şahsını görmediği diğer birine icazet vermesi istenir, o da şüpheye yer bırakmayacak şekilde icazet verdiği kimsenin adını tasrih ederek hadislerini rivayete izin verirse, verdiği icazet yine sahihtir. Böyle bir durumda mucîzin icazet verdiği kimseyi görmesi şart değildir. Şahıslarını bilmediği, fakat verdiği icazetnamede isimleri şüphe götürmeyecek Şekilde açık olan bir gruba icazet vermesi de böyledir.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget