Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Hafîtyu'l-İrsâl
Bk. İrsal
“İf al” babından mastar olan irsal, sözlükte göndermek, haber yollamak, bir kimseyi kışkırtarak diğerinin üzerine saldırtmak, kendi başına ve kendi haline bırakmak, salıvermek manalarına gelir. 504 Hadis terimi olarak umumiyetle kibâr-ı tâbi'inden birinin isnadında sahabiyî atlayıp “Hz. Peygamber (s.a.s) buyurdu ki” veya “Hz. Peygamber (s.a.s) şunu yaptı” ve benzeri ifadelerle isnadını Hz. Peygamber (s.a.s)'e ulaştırarak ondan rivayette bulunmasın denir. İrsalin en yaygın tarifi budur. 505 Bununla birlikte irsal, daha umumi manada isnad karşılığı olarak da kullanılmıştır. Buna göre bir hadisi irsal etmek, onu arada bir vasıta ile alınmışken söyleyenine vasıtasız olarak bağlamak demektir. İsnadında irsal yapan raviye mursil denilmiştir. Hadis âlimlerinin bir kısmı İrsali Kays b. Ebî Hâzim, Ebu Osman en-Nehdî, Ubeydullah b. Adî, Sa'id İbnu'l-Müseyyeb gibi sahabe devrinde yaşamış, rivayetleri daha çok sahabeden olan ve tabiilerin büyüklerinden sayılan muhaddislerin rivayetlerine hasretmişlerdir. Onlara göre Hz. Peygamber devrine uzak olan Tâbi'îlerin Hz. Peygamber'den rivayetleri irsal sayılmaz. Buna karşılık İbn Şihâb ez-Zuhrî, Ebu Hâzim Seleme b. Dînâr ve Yahya b. Sa'id el-Ensârî gibi Hz. Peygamber devrine daha uzak olduklarından tabiilerin küçüklerinden addedilenlerin Hz. Peygamber'den rivayetlerine irsal diyenler de vardır. Ne var ki alimlerin çoğu tabiîler arasında ayırım yapmaksızın hepsinin Hz. Peygamber (s.a.v.)'den rivayet etmelerini irsal saymışlardır. Bu görüş meşhurdur. el-Irâkî'nin kaydettiğine göre hadis imamlarından Yahya b. Sa'id el-Kattân'a göre irsal, bir ravinin gerçekten hadis işitmediği bir raviden rivayette bulunmasıdır. 506Bu tarif umumidir. Şayet hususî olsa, bir başka deyişle işitmediği halde rivayette bulunan ravinin tabii, işitmeden rivayette bulunduğu kimsenin ise Hz. Peygamber olduğu belirtilse irsalin meşhur tarifinden farksız olurdu. Oysa bu husus belirtilmemiştir. Bu itibarla Yahya b. Sa'îd el-Kattân’ın tarifinde belirtilen ravi, isnadın herhangi bir yerinde bulunan ravidir. Dolayısiyle böyle bir ravinin bizzat işitmediği halde rivayette bulunması, hadisi aldığı aradaki vasıta olan şeyhini atlayıp şeyhinin şeyhinden rivayette bulunması demektir. Bu ise irsal değil, inkıtadır. Bazılarına göre ise tedlistir. el-Hatîbu'1-Bağdâdî'nin irsal tarifi Yahya b. Sa'id el-Kattân'ın tarifine yakındır ve şöyledir: “Müdelles olmayan hadisin irsali, ravinin muasır olmadığı yahut karşılaşmadığı kimseden rivayetidir. İlim ehli arasında bu konuda ihtilaf yoktur. Sa'îd İbnu'l-Museyyeb, Ebu Seleme b. Abdirrahman, Urve fbnu'z-Zubeyr, Muhammed İbnu'l-Munkedir, el-Hasenu'l-Basrî, Muhammed b. Şîrîn, Katâde ve diğer tabiîlerin Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivayetleri gibi. Tabiîlerin dışında mesela İbn Cureyc'in Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe'den; Malik b. Enes'in el-Kasım b. Muhammed b. Ebî Bekr'den; Hammad b. Ebi Süleyman'ın Alkame'den rivayetleri de aynı şekildedir. Bunların hepsinin rivayetleri, muasır olmadıkları kimselerdendir. Ravinin muasırı olduğu halde karşılaşmadığı kimseden rivayetine gelince, bunun misalini de el-Haccac b. Ertât, Sufyânu's-Sevrî ve Şu'be'nin ez-Zuhrî'den rivayetleri teşkil eder. Bunlar hakkında hüküm birdir. Mülaki olduğu ve hadis işittiği şeyhten işitmediği hadisi irsal ederek o şeyhten işitmişcesine rivayet eden kimse hakkındaki hükmümüz de aynıdır.” 507 Yahya b. Sa'îd el-Kattân ile el-Hatib'in tariflerinde esas itibariyle inkıta' ve tedlis de irsal hükmüne dahil edilmiştir. Aslında her ikisinin tarifinden tâbiî'nin isnadında sahabîyi atlaması ile birlikte daha sonraki nesillerde ravinin muasır olmadığı yahut mülakatı bilinmeyen şeyhten rivayeti, dolayısiyle aradaki vasıtayı atlaması da anlaşılır. Halbuki bu meşhur tarifine nazaran inkıtadır. el-Hatîb'in baştan “müdelles olmayan” kaydını koyması dikkate alınırsa denilebilir ki o. irsali daha umumi mânâda almakta, isnadın neresinde olursa olsun, ravinin açıkça veya zımnen şeyhini atlaması olarak görmektedir. Tarifinin son fıkrasında ise tedlisi irsal hükmünde birleştirmektedir. Umumî manada ravi ismini söylememek şeklinde görülen irsal, irsâl-i celî ve irsal-i hafi olmak üzere iki kısımdır. Bunlardan irsâl-ı zahir de denilen irsâl-ı celî (açık irsal), ravinin senedden kendi şeyhini veya herhangi bir raviyi hazfetmesine denir ki ravi isminin söylenmediği açıkça belli olur. Ta ki, hadis ilminde az-buçuk mesafe almış kimselerden çoğu bile bu irsali kolayca farkedebilirler. İrsâl-i hafi (gizli irsal) ise yalnızca hadislerin rivayet tariklarına, isnadlardaki illetlere hakkıyla vakıf olan ve hadis ilminde yüksek dereceler almış alimlerin farkedebilecekleri gizli irsaldir. Tedlîs hafiyyu'l-irsâl de denilen irsâl-i hafinin bir çeşididir.

Hafî Mursel
Bk. Mürsel-hafi
Mürsel hadîsler başlığı altında söz konusu edildiği gibi mürsel hadîsler umumiyetle tabiînin isnadında sahâbîyi atlayıp doğrudan Hz. Peygamber (s.a.s) den rivayet ettiği hadîslerdir. Bu manadaki mürsel hadîslere mürsel-i zahir de denir. Bununla birlikte bazı alimler ravinin kendisinden hiçbir hadîs işitmediği veya mülaki olmadığı raviden rivayetine mürsel demişlerdir. 949İbn Haceri'1-Askalânîye göre mürsel-i hafi bir ravinin muasırı olan, ancak aralarında mülakat olduğu bilinmeyen bir şeyhten rivayetine denir. 950Bu tariflere göre mürsel-i hafi isnadın başında, ortasında veya sonunda ravinin kendisiyle aynı asırda yaşadığı halde görüştükleri bilinmeyen raviden rivayetine denir. Demek oluyor ki mürsel-i hafi senedde gizli irsalden meydana gelmektedir. Meselâ el-Avvâm b. Hûşeb'in Abdullah b. Ebi Evfa'dan rivyaet ettiği şu hadîs hafi mürseldir. “...Hz. Peygamber (s.a.s) Bilal Kamet ederken “kad kameti's-salatu” dediği zaman ayağa kalkar, tekbir alır (namaza başlar)dı. “Ahmed b. Hanbel'den rivayete göre el-Avvam, Abdillah b. Ebi Evfa'ya mülaki olmamıştır.951 Hafi mürselde esas arvinin rivayette bulunduğu kimse ile aynı asırda yaşadığı halde görüştüklerinin yahut ondan hadîs rivayet ettiğinin bilinmemesidir. Bu yönden mürsel-i hafi müdellese benzerse de aralarında fark vardır. Hafi mürsel tarif edildiği gibi ravlnin çağdaş olduğu ancak bir araya gelerek hadîs işitmediği bir başka raviden rivayet ettiği hadîs olduğu halde müdelles; maddesinde de soz konusu edildiği üzere- ravinin görüştüğü ve hadîs işittiği bir raviden işitmediği halde rivayet ettiği hadistir. Her ikisi ravinin diğer bir raviden işitmediği bir hadîsi rivayet etmesi yönünden birbirlerine benzerlerse de mürsel hafi de hiç hadîs işitme olmayışı, müdelleste işitme söz konusu olduğu halde işitilmeyen hadîsin rivayet edilmesi açısından farklıdırlar. el-Hatibu'1-Bağdâdî'nin hafi mürselleri toplayıp nerelerinde irsalin olduğunu açıkladığı Kitâbu't-Tafsîl li-Mubhemil-Merâsil adında bir kitabı vardır

Hafî İnkıta
Bk. İnkıta'
Sözlükte kesilme, kesiklik, kopma, inkita manalarına mastardır. Hadis usulünde isnad zincirini teşkil eden ravilerden bir veya birkaçının düşmesiyle meydana gelen kopukluğa denir. Ravi düşmesi isnadın başında olabildiği gibi ortasında veya sonunda da olabilir. En fazla ortasında veya sonunda olur. Bir veya birkaç yerde de olabilir. Açık inkıtaya zahirî inkıta', gizli olana da hafî inkıta' tabir edilir. Zahirî inkıta ravinin muasırı olmayan veya görüşmediği, mülâki olmadığı şeyhten rivayet etmesi; hafi inkıta ise ravi isminin mübhem şekilde söylenmesiyle meydana gelir. İsnadında inkita bulunan hadislere umumiyetle munkatı denir. Eğer İnkıta peşpeşe iki ravinin düşmesiyle meydana gelmiş ise hadis mu'dal adını alır.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget