Hadis Terimleri ~ İhtisâr-ı Hadis
İhtisâr-ı Hadis |
---|
İhtisar, sözlük bakımından kısaltmak, bir nesneyi sadece bir şeye mahsus kılmak manalarına gelir. İhtisâr-ı hadis ise bir hadisin bir kısmını alıp bir kısmını bırakmaya denir. Harm ve taktî, ihtisar-ı hadis şekillerindendir. Bir hadis bazen çok uzun olur. Bazen vurud sebebi veya başka olayla birlikte rivayet edilir. Bunun sonucu olarak metinde Hz. Peygamber (s.a.s)'e ait kısımla beraber başkalarına ait sözler de bulunur. Bazen de bir hadis içinde birkaç konuda hükümler yer alır. Bir muhaddis böyle bir hadisi kitabına yazarken duruca göre bir kısmını alır, bir kısmını bırakırsa buna hadisin ihtisar edilmesi adı verilir. Bir hadisin ihtisar edilerek sadece belli bir bölümünü alıp kalan kısımlarını bırakmak metod yönünden faydalı görülmüş ve bu yüzden muhaddisler tarafından çokça tatbik edilmiştir. Hükmü, başka deyişle caiz olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır ve neticede dört görüş ortaya çıkmıştır: Birinci görüşe göre hadisin ihtisar edilmesi caiz değildir. Bu, hadislerin manasıyla rivayet edilmesini caiz görmeyenlerin görüşüdür. Bu görüşde olanlara göre hadisin bir kısmını hazfeden muhaddis mânâsını bozabilir ve kimse bunun farkına varmaz. Nitekim meşhur muhaddislerden Utbe, Abdullah İbni'l-Mubârek'e Hammad b. Seleme'nin bile hadisi ihtisara kalkıştığı zaman manasını bozduğundan bahsetmiş, Abdullah “farkına vardın mı?” sorusuyla onu doğrulamıştır. Demek oluyor ki, Hammad b. Seleme çapında bir muhaddis bile hadisi ihtisar ettiği zaman manasının, en azından esprisinin bozulmasına mani olamamaktadır. Bu önemli sebepten, İmam Malik Hz. Peygamber (s.a.s)'in sözü olan hadislerin ihtisar edilmesine cevaz vermemiştir. Abdulmelik b. Umeyr ise hadisin tek harfinin bile hazf edilmesini caiz görmemiştir. İkinci görüşe göre ihtisar, mutlak olarak caizdir. Ancak şu kayıtla ki hadisin alınan kısmı istisna, şart ve ceza gibi hazfedilen kısımla alakalı olmamalıdır. Bir diğer ifadeyle ihtisar alınmayan kısımda, alınan kısmın manasına tesir edecek bir harf dahi olmamak şartiyle caizdir. Hazfedilen kısmın özellikle hadisin taşıdığı hükmü ihlal edecek mana bozulmasına yol açması halinde ihtisarın memnu olduğunda ittifak vardır. Üçüncü görüşe göre ise ravinin ya kendisi ya da başkası hadisi daha önce tam olarak rivayet etmişse ihtisar edilmesi caizdir. Ne kendisi ne de bir başkası önceden rivayet etmediği takdirde caiz değildir. Dördüncü görüşe gelince buna göre hadisi ancak, alim bir muhaddisin ihtisar etmesi caizdir. Bu halde de hazfedilen kısmın nakledilen kısımla mana bakımından hiç bir ilgisi olmaması, hadisin mana bütünlüğünün bozulmaması ve delâletinde ihtilaf hasıl olmaması şarttır. 461Bu görüş Cumhurun, muhakkik fkıh ve usul alimlerinin görüşüdür. Abdullah İbnu'l-Mübârek'in “hadis ihtisar etmeyi bize Sufyan öğretti.” sözü bu manaya alınmalıdır. 462 Bu şartların söz konusu olduğu yerde hadislerin manasıyla rivayetini caiz görmeyenlere göre de ihtisarın caiz olması icap eder; zira bu takdirde hadisin hazfedilen kısmı ile alman kısmı ayrı ayrı iki müstakil haber hükmünde olmuş olur. Yine bu takdirde rivayette ihtisar ancak, işitmediğini ziyade yahut işittiğini eksik rivayet etmesi hatıra gelmeyen hadis ümindeki mevkii yüksek, zabt ve itkan ile meşhur olan muhaddis için caiz görülmüş demektir.
|