Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

İhtisâr-ı Hadis
İhtisar, sözlük bakımından kısaltmak, bir nesneyi sadece bir şeye mahsus kılmak manalarına gelir. İhtisâr-ı hadis ise bir hadisin bir kısmını alıp bir kısmını bırakmaya denir. Harm ve taktî, ihtisar-ı hadis şekillerindendir. Bir hadis bazen çok uzun olur. Bazen vurud sebebi veya başka olayla birlikte rivayet edilir. Bunun sonucu olarak metinde Hz. Peygamber (s.a.s)'e ait kısımla beraber başkalarına ait sözler de bulunur. Bazen de bir hadis içinde birkaç konuda hükümler yer alır. Bir muhaddis böyle bir hadisi kitabına yazarken duruca göre bir kısmını alır, bir kısmını bırakırsa buna hadisin ihtisar edilmesi adı verilir. Bir hadisin ihtisar edilerek sadece belli bir bölümünü alıp kalan kısımlarını bırakmak metod yönünden faydalı görülmüş ve bu yüzden muhaddisler tarafından çokça tatbik edilmiştir. Hükmü, başka deyişle caiz olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır ve neticede dört görüş ortaya çıkmıştır: Birinci görüşe göre hadisin ihtisar edilmesi caiz değildir. Bu, hadislerin manasıyla rivayet edilmesini caiz görmeyenlerin görüşüdür. Bu görüşde olanlara göre hadisin bir kısmını hazfeden muhaddis mânâsını bozabilir ve kimse bunun farkına varmaz. Nitekim meşhur muhaddislerden Utbe, Abdullah İbni'l-Mubârek'e Hammad b. Seleme'nin bile hadisi ihtisara kalkıştığı zaman manasını bozduğundan bahsetmiş, Abdullah “farkına vardın mı?” sorusuyla onu doğrulamıştır. Demek oluyor ki, Hammad b. Seleme çapında bir muhaddis bile hadisi ihtisar ettiği zaman manasının, en azından esprisinin bozulmasına mani olamamaktadır. Bu önemli sebepten, İmam Malik Hz. Peygamber (s.a.s)'in sözü olan hadislerin ihtisar edilmesine cevaz vermemiştir. Abdulmelik b. Umeyr ise hadisin tek harfinin bile hazf edilmesini caiz görmemiştir. İkinci görüşe göre ihtisar, mutlak olarak caizdir. Ancak şu kayıtla ki hadisin alınan kısmı istisna, şart ve ceza gibi hazfedilen kısımla alakalı olmamalıdır. Bir diğer ifadeyle ihtisar alınmayan kısımda, alınan kısmın manasına tesir edecek bir harf dahi olmamak şartiyle caizdir. Hazfedilen kısmın özellikle hadisin taşıdığı hükmü ihlal edecek mana bozulmasına yol açması halinde ihtisarın memnu olduğunda ittifak vardır. Üçüncü görüşe göre ise ravinin ya kendisi ya da başkası hadisi daha önce tam olarak rivayet etmişse ihtisar edilmesi caizdir. Ne kendisi ne de bir başkası önceden rivayet etmediği takdirde caiz değildir. Dördüncü görüşe gelince buna göre hadisi ancak, alim bir muhaddisin ihtisar etmesi caizdir. Bu halde de hazfedilen kısmın nakledilen kısımla mana bakımından hiç bir ilgisi olmaması, hadisin mana bütünlüğünün bozulmaması ve delâletinde ihtilaf hasıl olmaması şarttır. 461Bu görüş Cumhurun, muhakkik fkıh ve usul alimlerinin görüşüdür. Abdullah İbnu'l-Mübârek'in “hadis ihtisar etmeyi bize Sufyan öğretti.” sözü bu manaya alınmalıdır. 462 Bu şartların söz konusu olduğu yerde hadislerin manasıyla rivayetini caiz görmeyenlere göre de ihtisarın caiz olması icap eder; zira bu takdirde hadisin hazfedilen kısmı ile alman kısmı ayrı ayrı iki müstakil haber hükmünde olmuş olur. Yine bu takdirde rivayette ihtisar ancak, işitmediğini ziyade yahut işittiğini eksik rivayet etmesi hatıra gelmeyen hadis ümindeki mevkii yüksek, zabt ve itkan ile meşhur olan muhaddis için caiz görülmüş demektir.

İhtilât
Karıştırmak manasına “halt” aslından iftial babında mastardır. Karışmak demektir. Kişinin akıl ve şuuru bozulmak manasında kullanılır.452 Usulü hadis terimi olarak, metain-i aşeredan sû'u'l hıfz (kötü ezberleme) ve kesretu'l-galat (çok hata yapmak) la ilgilidir ve ravinin aklî melekelerinin zayıflaması sonucu şuurunun karışmasıyla rivayet ettiği hadislerin farkında olmamasıdır. İhtilat sonucu hafızasını kaybeden, hadislerini karıştıran raviye muhtelit denir. İhtilat, hadis rivayetinin sağlam bir şekilde yapılabilmesi açısından muhaddislerin üzerinde dikkatle durdukları önemli bir konudur; zira sika olarak bilinen bir ravinin ihtilata maruz kaldığı bilinmezse, ihtilattan sonra rivayet ettiği hatalı hadisler, ravi sika olarak bilindiğinden, sahih kabul edilir. Halbuki ravi ihtilattan sonra sikahk vasfını kaybetmiştir. Ravide ihtilat daha çok yaşlanmak yüzünden hafıza kuvvetinin zayıflaması üzerine görülür. Aklı oynatmak veya hastalık da ihtilat sebebidir. Aslında sika oldukları halde ömürlerinin sonlarına doğru ihtilata maruz kalan ravilerin en meşhurları Ata İbnu's-Sâ'ib es-Sekafî, Ebu İshâk Amr b. Abdillah es-Sebî'î, Sa'id b. Ebî Arûbe, İmam Mâlik'in şeyhi Rebî'atu'r-Rey, Sufyân b. Uyeyne, Abdurrezzâk b. Hemmâm, Süheyl bir Ebî Salih, Abdurrahmân b. Abdillah el-Mes'ûdî gibileridir. Ata İbnu's-Sâ'ib, Enes b. Mâlik ve babasından rivayetleri olan tabiidir ve hadiste sikadır.453 Fakat ömrünün sonlarında ihtilata uğramış ve hıfzı bozulmuştur. Bu sebepten dolayı Ahmed b. Hanbel, Atâ'dan ihtilata uğramasından önce rivayet edilmiş olan hadislerin sahih; son günlerinde işitilenlerin ise işe yaramaz olduklarını söylemiştir. 454Süheyl b. Ebî Salih de ihtilata maruz kalmadan önce hadisleri makbul tutulan bir ravidir. Ancak kardeşinin ölümü üzerine çok üzülmüş ve ezberlediği hadislerin çoğunu unutmuştur. 455Rivayete göre Abdurrahmân b. Abdillâhi'l-Mes'ûdî de önceleri hadis imamı sayılırken kölesinin on bin dirhem parasını çalarak kaçtığını haber verdiklerinde aklını bozmuş, şuuru karışmıştır. 456 İhtilata uğramış ravilerin hadisleri merduddur. Bunda âlimlerin görüş birliği vardır. Ancak ihtilat vaki olmadan önce sika olan ravinin hadisleri ihtllattan önce rivayet edildiği bilinirse makbul olur. Eğer ihtilattan sonra rivayet edildiği malum olursa reddedilir. Bunda da âlimlerin görüş birliği vardır. İhtilattan önce mi, sonra mı rivayet edildiği bilinmeyen hadisleri hakkında tevakkuf edilir; yani kabul veya red hükmü verilmez. Aynı şekilde ihtilafında şüphe edilen; bir başka deyişle ihtilata ma'ruz kalıp kalmadığı kesin olarak bilinmeyen ravinin hadisi hakkında da kabul veya red hükmü verilmez. İhtilata ma'ruz kalan raviden rivayet edilen haberin ihtilattan önce mi sonra mı rivayet edildiği hakkındaki hüküm ondan vasıtasız olarak hadis alanların hallerini araştırmakla bilinir. İhtilata uğramış muhtelif raviden rivayet edenlerin nerede, ne zaman ve nasıl rivayette bulundukları bilinirse verilecek hüküm kolaylaşır. Bunlar şüpheli veya müphem kalırsa yine tevakkuf hükmü devam eder. Muhtelitten rivayet edenlerin kimi yalnız ihtilattan önce; kimi sadece ihtilat vaki olduktan sonra; kimi de her iki devrinde rivayette bulunmuş olur. Bu durum ekseriya hadis münekkidlerinin malumudur. Her iki halde hadis alanlar içinde rivayetini” bunu ihtilattan evvel aldım”; yahut “İhtilattan sonra aldım” diyerek açıklayanlar vardır. 457Meselâ sika ravilerden olup da ihtilat yüzünden zayıf durumuna düşenlerden yukarıda adı anılan Atâ İbnu's-Sâib'den Şu'be, Sufyân'u's-Sevri ve Hammad b. Zeyd'in rivayetleri ihtilattan öncedir. Bu itibarla bu üç ravinin Atâ'dan rivayetleri makbuldür. Yalnız Şubenin ihtilattan sonra dinlediği iki hadis ayrıdır. Cerîr b. Abdülhamîd, Abdulvâhid b. Zeyd, Huşeym b. Beşîr es-Sulemî ve Hâlid b. Abdillah el-Yeşkurî ise hem ihtilattan önce, hem de sonra Atâ'dan hadis dinlemişlerdir. Ne var ki Ebu Avâne ondan hangi devrinde rivayette bulunduğunu açıklamamıştır. Bu itibarla onun tankından gelen Atâ rivayetleriyle ihticac uygun görülmemiştir. Önceki üç tarîktan gelenlerse makbul tutulmuştur. 458 Sa'îd b. Ebî Arûbe de ezberinden rivayette bulunan ve zamanında Basra'da önde gelen muhaddislerdendir. Bir rivayete göre 145 yılında diğer bir rivayete göre ise vefatından 20 yıl kadar önce ihtilata maruz kalarak hafızası bozulmuştur. Bu yüzden kendisinden ihtilattan önce rivayet eden meselâ Yezid b. Zurey'in rivayetleri makbuldür. Abde b. Süleyman'ın rivayetleri ihtilattan sonra olduğu için reddedilir. 459 İhtilata maruz kalmış raviler hakkında müstakil kitaplar tasnif edilmiştir. Bunlar arasında anılmaya değer olanlar Ebu Bekr Muhammed b. Musa'l-Hâzimî'nin, Salâhuddin Ebu Saîd Halil b. Keykeldi'l-Alaî'nin tasnifleri ile Sıbtubnu'l-A'cemî lakabiyle meşhur Burhanuddîn, İbrahim b. Muhammed (Burhanu'l-Halebî)'nin el-İğtibât bi-ma'rifeti men Rumiye bi'l-ihtilat'ıdir.

İhtilâfu'l-Hadis
Sözlük manasıyla hadislerin ihtilafı demek olan ihtilafu'l-hadis tabiri esas itibariyle dış görünüş bakımından birbirine zıt görünen ve sahih olarak rivayet edilmiş hadislere denir. Hadis ilminin önemli konulamıdan biridir. Hz. Peygamber (s.a.s)'den sahih olarak rivayet edilen hadisler arasında dışardan birbirlerine aykırı görünenler vardır. Meselâ, Hz. Peygamber (s.a.s)'in, hadislerinin yazılmasına izin vermediğini gösteren hadislerle müsaade ettiğin bildiren hadisler birbirlerine aykırıdırlar. Bazı sebeplerden doğan bu aykınlığa ihtilafu'l-hadis adı verilir. Muhtelefu'l-hadîs denildiği de olur. Böyle hadisleri inceleyen hadis âlimleri aralan birleştirilenlerle birleştirilemeyenleri ayırmışlar; birleştirilemeyenlerden birini tercih edebilmek için gerekli kaideleri tesbit etmişlerdir. Bunların hepsi hakkında muhtelefu'l- hadis maddesinde yeterli bilgi verileceğinden burada bu kadarla yetiniyoruz. 

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget