Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

İlâhî Hadis
Bk. Kudsi Hadis.
Kudsî, mukaddes bir yüce varlığa (Allah'a) nisbet edilen anlamına gelir. Kudsî hadîs ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Rabbine izafe ettiği veya Hz. Peygamberden Rabbine izafe edilerek rivayet edilmiş olan hadîslerdir. Kudsi hadîse rabbani, ilâhî hadis de denir. Kudsî hadis söz olarak Hz. Peygambere aittir. Ne var ki manası Cenâb-ı Hak'tandır. Yüce Allah Hz. Peygamber (s.a.s)'in kalbine bir fikir ilham etmiş, o da kalbine ilham edilen fikri dile getirmiştir. Şu hale göre kudsî hadis manası Allah'tan, sözleri Hz. Peygamberden olan hadislerdir. Manaları itibariyle nebevi hadisler de denilen diğer hadislerden farklı olan kudsî hadisler hadis kitaplarında umumiyetle Allah'a nisbet edilen lafızlarla rivayet edilirler. Bu lafızların en çok kullanılanları şunlardır: Bir misal verelim: Ebu Hureyre (r.a)'in Hz. Peygamber (s. a.s)'den rivayetine göre Yüce Allah “iki ortakdan biri arkadaşına ihanet etmedikçe onların üçüncü ortağı benim. Biri diğerine hiyanet edince ben hemen aralarından çıkarım” buyurmuştur. 577 Kudsî hadis bir taraftan Cenâb-ı Hak'ka nisbet edilir; öte yandan Hz. Peygamber (s.a.s)'in hadisleri gibi kabul edilir. Öyle olunca Hz. Peygamberin kalbine ilka edilmiş olma yönünden Kur'ân-ı Kerim'e benzerse de ondan farklıdır. Bu fark ilk defa Kuranın lafzı ve manasıyle vahye dayanmasında görülür. Hatta tertibinin bile vahy eseri olduğu söylenir. Kudsî hadis ise yalnızca manasıyla kalbe ilham şeklindeki vahy kabul edilir. Lafzı ise tabiî konuşmasından farksız olarak, Hz. Peygamberin kendisine aittir. Bir de Kur'ân lafızları mucizdir. İnsanın en küçük bir suresinin benzerini bile meydana getirmesine imkân yoktur. Halbuki kudsi hadiste Kur'ân-ı Kerim icazına benzer icaz yoktur. Diğer taraftan Kur'ân-ı Kerim gerek lafzı, gerek manasıyla mütevâtirdir. Herhangi bir ayetini bile manasıyla rivayet caiz olmaz. Oysa kudsî hadisin gerek lafzı gerekse manası nıütevatir değildir. Öyle olunca manasıyla rivayeti caizdir. Ayrıca Kur'ân-ı Kerim ibadet maksadıyla okunur. Namazda okunması namazın rükünlerinden birini teşkil eder. Abdestsiz ele alınamaz. Oysa kudsî hadis için böyle bir şey söz konusu değildir. Şu da var ki, kudsî hadisler içinde sahih olarak rivayet edilenleri olduğu gibi zayıf olanları da vardır. Gayet tabiî olarak Kuran için zayıflık gibi bir şey düşünülemez. Yalnızca kudsî hadislere tahsis edilen bazı kitaplar vardır. Anılmaya değer olan birkaçı şunlardır: 1. el-İthâfâtu's-Seniyye bi'1-Ahadisi'l-kudsıyye; Abdurraûf Munâvî. (272 kudsi hadis ihtiva eder.) 2. Mişkâtu'l-Envâr fîmâ nıviye ani'llahi Subhânehu ve Teâlâ Mine'l-Ahbâr: Muhyiddin Arabî. 3. el-Ahâdisu'1-Kudsiyye: Aliyyu'l-Kaarî. 4. el-Erba'ûn fî'r-Rivâyeti an Rabbi'l-Âlemin: İbn Dakîki'1-İyd. 5. et-Tuhfetu'1-Merdiyye fi'1-Ahbâri'l-Kudsiyye: Şeyh Abdulmecîd Mısri.

İksar-ı Hadis
İksâr, çoğalmak, çok olmak, artmak manasında “kesure” kök fiilinin ifal babındandır. İksâr-ı hadis, iklâl-ı hadisin zıddıdır ve fazla hadis rivayetini dile getiren bir deyimdir. Özellikle bir kısım sahabenin Hz. Peygamber (s.a.s)'den fazlaca hadis rivayet etmelerini ifade eder. kesin olmamakla birlikte fazlalık konusunda ölçü olarak bin rakam esas alınmış; bu rakamın üstünde hadis rivayeti iksâr kabul edilerek binin üzerinde rivayeti olan sahabeye el-Muksirûn (çok sayıda hadis rivayet edenler); rivayet ettiği hadisler binin altında olanlara ise el-Mukilûn (az sayıda rivayet edenler) denilmiştir. (Bk. el-Muksirûn).

İkrâr
Kabul ve ikrar etmek anlamını veren bu tabir hadis usulü ilminde muhaddisin kendisine okunan hadisleri kabul etmesine denir. Şeyhe okunan hadisler, okuyan kimsenin (karinin) şeyhten icazeti yoksa rivayet edilemez. Ancak şeyh o hadislerin o kari tarafından kendisine okunduğunu ikrar ederse o zaman kârinin o hadisten rivayet etmesi mümkün hale gelir. el-Hatîbu'l-Bağdâdî bu konuya yer vererek şöyle der: “Bazı hadiscilerle zahirî alimler şeyhe hadislerini okuyan karinin okuduğu hadisleri rivayet etmesinin ancak şeyhin ikrarından sonra caiz olacağını ileri sürmüşlerdir. Bu konuda bizim görüşümüz şudur: Karinin şeyhe okuduğu hadîsleri ondan rivayet etmesi ancak şeyhin kendisini hadis kıraatine vermesi, okunanları zorla değil kendi isteğiyle dinlemesi ve gafil olmayıp uyanık bulunması halinde - kendisine okunması sebebiyle - caiz olur. Bu durumda şeyhin kendisine okunan hadisleri dikkatle dinlemesi onun ikrarı yerine geçer. Bununla birlikte kari, hadis okumayı bitirince kemâ kara'tu aleyke (sana okuduğum gibi değil mi?) der de şeyh ikrar ederse kanaatimizce daha uygun olur.”

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget