Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Mevlâ
Bk. Mevâlî.
Lügat yönünden mevlâ’nın çoğuludur. Mevlâ, hem efendi hem de köle manasına gelir. Hadis Usulü ilminde mevâli konusu çok mühimdir. Bilhassa hadis ravilerinin kimliklerinin tesbitinde önem kazanır. Zira bir kimse hakkında mesela, “fulânu’l-kureşi” denilmişse bu iki anlamda kullanılmış demektir. Ya o kimse Kureyş kabilesindendir, ya da Kureyşlilerden birinin azadlı kölesidir. Haliyle bir ravinin Kureyş'ten olması ile Kureyşli birinin kölesi olması arasında fark vardır ve hangisi olduğunun açıklanması mühim bir konudur. 670 Hadis ravilerinin hal tercümelerine ayrılan eserlerde mevlâ denilince genelde azadlı köle kasdedilir. Bunlar çeşitli şekillerde anılır. Söz gelişi bir ravi hakkında bilgi verirken “Mevlâ li-beni fulân” veya “fulanu'l-fulani mevla lehum” denilmişse bu da o kimsenin kabilenin kölesi olduğunu gösterir. Mevâlînin bir kısmı kaynak eserlerde kabilelere nisbet edilir. Bu takdirde onun kabileden birinin kölesi olduğu belirtilmiş demektir. Meselâ tabiilerin ileri gelenlerinden Ebu'l-Âliye Rufey' er-Riyâhi, Benu Riyâh kabilesinden bir kadının azadlısıdır. Bazı mevaliler ise rical kaynaklarında kendilerini azad eden şahsa nisbetle anılırlar. Çoğunluğu da bunlar teşkil ederler. Meselâ İmam Mâlik'in şeyhlerinden Nâfi “Mevla Abdillah b. Ömer” olarak meşhurdur. Ebu Ubeyd, Mevlâ Abdillah b. Ezher; Eflah, Mevlâ Ebî Eyyûbi'l-Ensâri, Ebu Murre, Mevlâ Akil b. Ali b. Ebi Tâlib olarak bilinenlerdir. Her üçü de tabiîdirler. Yine tabiînin önde gelen fakihlerinden olan Süleyman b. Yesâr, Ata b. Yesâr ve Abdulmelik b. Yesâr isimli üç kardeşin babaları Yesâr, Mevlâ Meymûne diye meşhur olmuştur. Mevâliden bir kısmı ise eliyle müslûman oldukları kimseye nisbet edilerek anılır. Mesela Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail b. İbrahim el Buhari el-Cu'fi öyledir ve bazı kaynaklarda cu'felilerin mevlâsı olarak anılmıştır; zira dedesi İbrahim mecusî iken Yemân b. Ahres el-Cu'fi eliyle müslûman olmuştur. Abdullah İbnu'l-Mübarek'in kölesi el-Hasen b. İsa'l-Mâsercisî de öyledir. el-Mâsercisi vasıtasiyle müslûman olduğundan onun nisbesi ile anılmıştır. Mevâlinin İslâm Dini'ne, bilhassa ilme büyük hizmetleri olmuştur. Asırlarca Kıraat, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Lügat gibi ilimlerde şöhret yapan âlimlerin büyük çoğunluğu mevâlidendir. İbnu's-Salâh’ın kaydettiğine göre meşhur tâbi'î İbn Şihab ez-Zuhrî, Emevi Halifesi Abdulmelik b. Mervan'la görüşmek üzere Şam'a gelir. Huzuruna çıktığında aralarında şöyle bir konuşma geçer: “Nereden Geliyorsun?” “Mekke'den.” “Ardında Mekke'lilere ilimde yön verecek kimi bıraktın?” “Atab. Ebi Rabâhı.” “Ata Arap mı, meâliden mi?” “Mevâliden”. “Onlara ne ile yön verecek?” “Dindarlık ve rivayetle.” “Haklısın. Dindar ve rivayete ehil olanların yükselmeleri gerekir. İlmiyle Yemenlilere kim yön veriyor?” “Tâvûs b. Keysân.” “Arap mı mevâliden mi?” “Mevâliden.” “ Onlar arasında nasıl yüceldi?” “Ata'yı yücelten neyse onunla.” “Haklısın. Ona da bu yaraşır. Mısırlılara kim yön veriyor? “Yezid b. Ebî Hubeyb. “Arap mı, yoksa mevâliden mi? “Mevâliden. “Şam halkına ilmiyle öncülük eden kim? “Mekhûl. “Arap mı, yoksa o da mevâliden mi? “ O da mevâliden. Huzeyl'den bir kadının azatlısı.” “el-Cezîre halkına ilimde önderlik eden kim?” “Meymûn b. Mihrân.” “Arap asıllı mı, mevâliden mi?” “Mevâliden.” “Horasanlılara ilimde kim öncülük ediyor?” “Dahhak b. Muzahim.” “Arap mı, mevâliden mi?” “Mevâliden.” “Peki, Basralılara ilmiyle önderlik eden kim?” “el-Hasen b. Ebi'l-Hasen.” “Arap mı, yoksa mevâliden mi?” “Mevâliden.” “Yazıklar olsun! Peki, Küfe ehline ilimde önderlik eden kim?” “İbrahim en-Nehâi.” “Arap kökenli mi, yoksa mevâliden mi?” “Arap kökenli.” “Yazıklar olsun ya Zuhrî. Gözlerim yaşardı. Allah'a and ederim ki ilimde Araplara köleler öncülük ediyorlar. Arap asıllı olanlara minberlerden hitap ediliyor. Hitap edenler Arap olmayanlar. Arap asıllı olanlar, onlar ise dinliyorlar.” “Ey Mü’minlerin emiri ilim Allah'ın emridir. Onu hıfzeden elbette üstün olur. Kaybeden ise düşer.” 671 Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem ise şöyle demiştir: “Abâdile öldükten sonra her tarafta Fıkıh, Medine hariç, mevâlinin elinde idi. Yüce Allah Medine'yi öteki beldelerden ayırarak ona Kureyşli bir fakih nasib etti. Medine fakihi Saîd İbnu'l-Museyyeb tartışmasız Arap aslındandır.”672 Şu hale göre mevâlinin İslâm ilim hayatında büyük yeri olmuştur. Şüphesiz bu yeri biraz da İslâm'ın kişinin nesebine değil, ilmine ve faziletine değer verdiğine bağlamak yerinde olur.

Mevkuf
“Vakafe” (durmak) kök fiilinden alınma ismi meful olan mevkuf, hadis ıstılahında sahabîlerden rivayet edilen sözler ve fiillere denir. Hz. peygamber (s.a.s)'in çevresini oluşturan Mü’minlerin sözlerine ve fiillerine mevkuf denilmesi, isnadının Allah Resulüne kadar ulaşmayıp sahabîde durması dolayısiyledir. 673Ebubekr ve İbn Abbas'ın şu içtihatları mevküfa misal olarak kayda değer: “dede (mirasta) baba yerine geçer.” 674el-Hakimu'n-Nisâbûri'ye göre sahabede mevkuf, hadisi irsal ve i'dâl olmaksızın sahabiye kadar rivayet etmektir. 675İrsal ve î'dal, genel anlamda isnadda ravi atlamak demek olduğuna göre bu ta-rifde isnadın ittisali esas alınmış demektir. Nitekim el-Hâkim misali isnadın ittisalini şart görenler olduğu gibi, mevkufda ittisal şartı aramayan âlimler de vardır. İbnu's-Salâh, şu sözleri ile buna işaret etmektedir: “Mevkuf hadislerden isnadı sahabiye kadar muttasıl olarak gelenleri vardır. Bu takdirde Mevkuf, mevsûl olur. Bir kısım mevkuf hadislerin isnadı ise muttasıl değildir. Böyle mevkuflar da mevsul olmayanlardır.” 676 Burada şu Önemli noktaya da yer vermek gerekir. İsnadı sahabîde son bulan her hadis mevkuf değildir. Sahabiye kadar ulaşan isnadla rivayet edildiği halde mevkuf olmayan hadisler de vardır. Söz gelişi sahabenin “Biz Hz. peygamber (s.a.s) zamanında şöyle yapardık; Sununla emrolunduk; şundan men edildik” gibi ifadelerle rivayet ettiği hadisler mevkuf değil, hükmen merfudur. Bu itibarla isnadı Hz. Peygamber (s.a.s)'e ulaşmayıp sahabîde kalan mevkuf hadisleri hükmen merfu olanlardan ayırmak gerekir. Mevkuf tabiri mutlak manada sahabîye ait sözler ve fiiller için kullanılırsa da bazen bir kayıtla sahabe dışında herhangi tor ravi için de kullanılır. Mesela bazı hadisleri rivayet etükten sonra Hadisu keza ve kezâ vakkafehû fulânun alâ Atâ (veya alâ Tavus) şu hadisleri falanca Atâ ya da Tâvûs da mevkuf kıldı; veya mevkufun alâ Atâ (Bu hadis Atâ üzerine mevkufudur) ve benzeri sözler kullanılırsa isnadın Atâ'ya kadar geldiğine işaret eder. Bu durumda mevkuf tabiri ıstılah manasında değil, sözlük manasında kullanılmış demektir. İbn Ebî Şeybe ile Abdurrezzak b. Hemmâm'in aynı isimde musannefleri İbn Cerîr et-Taberi'nin tefsiri, mevkuf hadislerin fazlaca bulunduğu kaynak eserlerden bazılarıdır.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget