Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Mu'an'an
An'ane rubai mücerred fiilinden alınma ismi meful olan mu'an'an, ravinin isnadında hangi yolla almış olduğunu belirtecek lafızlar kullanmadan “an fûlânin” diyerek rivayet ettiği hadislere denir. Ravi bazan hadisini rivayet ettiği isnadında semâa veya diğer hadis rivayet metodlarmdan biriyle rivayete delâlet eden semi'tu, haddesenâ, ahberanâ yahutta benzeri eda lafızlarından birini kullanmaz. Yerine sadece “an” lafzını kullanır. İsnadda “an” lafzı kullanarak rivayete an'ane; böyle rivayette bulunan raviye mu'an'in denir. An'ane ravi ile şeyhi arasında mülakata delalet etmez. Şeyhinden “an fulân” diyerek rivayette bulunan ravi gerçekte onu görmemiş ve hadisi ondan almamış olabilir. Bu durumda isnadı munkatı olabileceği gibi tedlis yapmış da olabilir. Her iki halde de hadisi sahih addedilmez. Bu itibarla mu'an'an hadisin muttasıl sayılabilmesi için bazı şartlar ileri sürülmüştür. Bunlardan ilki “an” lafzı ile rivayette bulunan ravinin adaletli dolayısıyle sika olmasıdır. İkincisi ravinin tedlis yapan yani mülaki olmadığı şeyhlerden hadis rivayet eden biri (mudellis) olmaması, üçüncüsü ise hadis aldığı şeyhe mülaki olduğunun bilinmesidir. Bu şart üzerinde belli başlı iki görüş vardır. Birisi Buhârî'ye, diğeri Müslim'e aittir. Buhârî'nin görüşüne göre “an” lafzıyla hadis nakleden raviler arasında mülakatın sübutu şarttır. İbn Hacer, Buhârî'nin şartı da denilen bu şartın münakaşasını şöyle yapmıştır: “Buhari'nin ittisal yönünden üstünlüğü, ravinin hadis rivayet ettiği kimseyle bir defa da olsa mülakatının sabit olmasını Şart koşması dolayısiyledir. Halbuki Müslim sadece mu'asaratla, yani ravi ile Şeyhinin aynı asırda yaşamış olmalarıyla yetinmiş, aynı zamanda Buhârî'nin, ortaya koyduğu mülakat şartı dolayısiyle an'aneyi kabul etmemesi lazım geldiğini ileri sürmüştür. Halbuki Müslim'in bu hususta Buhârî'yi ilzam etmesine gerek yoktur. Çünkü ravinin bir defa şeyhine kavuştuğu sabit olunca, naklettiği hadisi ondan işitmemiş olması ihtimali geçerli değildir. Aksi halde onun mudellis olması gerekir ki, üzerinde durduğumuz mesele, müdellisin dışında olup sahih hadis ravileriyle ilgilidir. 744 Mu'an'an hadisin muttasıl sayılabilmesi için Müslim'in ileri sunduğu şarta gelince “an” lafzı ile rivayette bulunan sika ravinin şeyhi ile muasır olması, bir diğer ifadeyle aynı asırda yaşamış olmasıdır. “Sika olan bir ravi kendisi gibi sika olan bir diğer raviden hadis rivayet ettiğinde her ikisinin aynı asırda yaşamış olmalarından dolayı birinin ötekine kavuşup ondan hadis işitmesi caiz ve mümkün olduğundan, buluştukları ve konuştuklarına dair bir haber varid olmasa bile ravinin rivayette bulunduğu şeyhe mülaki olmadığını ve ondan hiçbir hadis işitmediğini açıkça gösteren bir delâlet olması hariç rivayet sabittir. Böyle rivayet edilen (Mu'an'an hadis)in hüccet olacağı ise açıktır” 745sözleri bunu açıklamıştır. Mu'an'an hadislerin muttasıl hükmünde olabilmesi için ileri sürülen ravi ile şeyhinin birbirlerine mülaki olmaları şartını aralarındaki sohbetin uzun olmasına bağlayanlar da vardır. Ne var ki bunlar gereksiz şiddet taraftarlarıdır. Öyle olduğundan bunlar, mu'an'an hadisin munkatı olduğunu ileri sürerek reddedilmesi gerektiğine kail olmuşlardır. Kısacası isnadında şeyhinden rivayette delalet eden lafızlar ile buna kesinlikle delalet etmeyen “an” lafzını kullanarak hadis rivayet eden ravi adalet sahibi sika bir ravi ise, tedlis yapmakla tanınan biri değilse Buhârî'nin şartına uygun olarak rivayette bulunduğu şeyhi ile görüşmüş ve ondan hadis rivayet etmişse, yahut da Müslim'in şartına uygun olarak şeyhi ile aynı asırda yaşamışsa, aksini gösteren açık bir delil olmadığı sürece, rivayeti muttasıl hükmünde addedilir. Değilse, munkati, mürsel, nıüdelles çeşitlerinden birine girer. Mesela, “... Dahhâk Nâfi'den; Nâfı, Abdullah b. Ömer'den; Abdullah b. Ömer, Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivayet etmişlerdir. Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadına yanında mahremi olmadan üç günlük bir yere yolculuk yapması helal olmaz.”746 Dikkat edilirse hadisin isnadının baş tarafında an'ane vardır. Bu yüzden mu'an'an sayılır. Fakat Dahhâk ve Nafi, her ikisi de adaletlidirler. Tedlis yapmakla bilinen kimseler arasında yer almazlar. Abdullah b. Ömer de sahabî olarak adalet sahibi biridir. Ayrıca Dahhâk'ın Nâfi'den, Nâfi'nin Abdullah İbn Ömer'den; Abdullah b. Ömer'in ise Hz. Peygamber (s.a.s) 'den hadis rivayet ettikleri bilinmektedir. Şu hale göre bu isnaddaki an'ane muttasıl hükmündedir. Haliyle o isnadla rivayet edildiğinden mu'an'an addedilen hadis de muttasıl hükmüne girmiştir.

Mu'allel
Tef’il vezninde bir kimseyi bir nesne ile avutup eğlendirmek; illetini açığa çıkarmak manasında ta'lilden ism-i mefuldür. Hadis ıstılahı olarak dış görünüşü itibariyle sahih olmakla birlikte aslında gizli ve kadih bir illete sahip olan hadislere denir. Bazı hadisler vardır ki ilk bakışta sıhhat şartlarına uygun görünür. Fakat hadis illetlerini iyi bilen bir alimin araştırması sonucu bu hadisin dışardan farkedilmeyen ve sıhhatini yok edecek nitelikte bir gizli kusuru olduğu açığa çıkar. Bu gizli kusura illet, böyle gizli kusur taşıdığı bir âlimin tetkiki ile anlaşılan hadise ise mu'allel adı verilir. Mu'allel yerine Buhârî, Tirmizî, el-Hâkim ve ed-Dârekutni gibi meşhur hadis âlimlerinin bulunduğu bir grup aynı manada ma'lul terimini kullanmışlardır. (Bk. Ma'lûl). Şuna işaret etmek yerinde olur ki, ma'lûl yerine mu'allel ıstılahını tercih edenler, esas itibariyle, rubai mezid bir fil oln e'lle kelimesinin ism-i mefulünün kıyasen malul değil; mu'all geleceğini, oysa lügat yönünden illetli hadisleri en iyi ifade eden terimin aynı kökten Tef’il babında ismi meful olan mu'allel olduğunu hesaba katmış olmalıdırlar. 737 İllet bahsinde de söz konusu edildiği gibi hadis illetleri hadis ilminin en çetin ve ince konularından biridir. Dolayısıyla mu'allel hadisler konusu, Hadis Usulünün en önemli ve zor konularından birini teşkil eder. Hadis illetlerini ancak Allah'ın parlak bir zeka, güçlü bir hafıza, ravilerin dereceleri hakkında tam bir bilgi, isnad ve metinlerdeki kusurları sezebilecek kuvvetli bir meleke bahşettiği âlimler farkedebilirler. 738Bu bakımdan hadis âlimleri arasında çok az kimse mu'allel bahsindeki bilgisiyle şöhret kazanabilmiştir. Ali İbnu'l-Medînî, Ahmed b. Hanbel, Buhârî, Ya'kub b. Ebî Şeybe, Ebu Hatim er-Râzi, Ebu Zûrati'r-Râzî ve ed-Dârekutni mu'allel hadisler konusunda isim yapmış sayılı âlimlerden birkaçıdır. İllet başlığı altında söz konusu edildiği gibi hadisin sihhatini zedeleyen illet, daha çok hadisin isnadında; bazen metninde bulunur. İsnadda olan illet, bazen isnad ve metnin sıhhatini ikisini birden kadh edebilir. 739 Buna göre bir muallel hadis daha çok isnad, bazen de metni yönünden mu'allel olur. Hadisin sıhhatini yok ederek onu mu'allel hadis haline getiren illetlerin birçok çeşidi vardır. el-Hâkimu'n-Nîsâbûrî bunlardan on tanesine yer vermiş ve herbirinin misallerini vermiştir. “İllet” başlığı altında bunlar hakkında yeterli bilgi verilmiştir. Bu bakımdan burada ayrıca tekrar edilmesine lüzum yoktur. Burada yeri gelmişken işaret etmek gerekir ki bazı muhaddisler kadih olmayan bir sebebe de illet derler. Meselâ Tirmizî, neshe illet demiştir. 740Söz gelişi sika ve dâbıt bir ravinin müsned olarak rivayet ettiği hadisi irsal ederek rivayet etmesi bu kabildendir ve hadisin sıhhatine mani teşkil etmez böyle rivayet edilen hadise bazıları ma'lul sahih tabir ederler. Misal vermek gerekirse, İmam Mâlik şöyle bir hadis rivayet eder: “Malik'den rivayet edilmiştir. Ona Ebu Hureyre'nin “Hz. Peygamber şunları buyurdu” dediği ulaşmıştır: “Yiyeceği, adet üzere giyeceği köle için (sahibi üzerinde) bir haktır. Köleye gücü yeteceği işlerden başkası teklif edilmez.” 741 Dikkat edilirse hadis, “ennehu belağahu” lafızlanyla rivayet edilmiştir. Bu duruma göre İmam Mâlik ile Ebu Hureyre arasında en az iki ravi düşmüştür. Dolayısıyle mu'daldir. Oysa aynı hadisi Müslim mevsûl olarak Mâlikin isimlerini zikretmediği ravilere tekabül eden Bukeyr İbnu'l-Eşecc-Aclân, Ebu Hureyre isnadıyle rivayet etmiştir. 742Aynı isnadla Ahmed b. Hanbel de nakletmiştir.743 Şu da var ki bu hadis, hangi tarîkdan illetli ise sadece o tarîkdan mu'alleldir. O tarîkin illetli olması sahih tarîkları etkilemez. Şu halde İmam Mâlik'in o rivayeti her ne kadar isnadından ravi düşmesi sebebiyle illetli ise de başka muhaddisler tarafından sahih olarak rivayet edildiğinden o illeti kadih illet olmaktan çıkarmıştır. Hüküm itibariyle mu'allel hadis, illet sıhhatini giderdiği için zayıf addedilir.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget