Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ? Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) "أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"
“Hadislerini reddettiler” demek olup cerh lafızlarındandır. Cerhin dördüncü mertebesinde yer alır. Kaide olarak cerhin dördüncü mertebesinde bulunan lafızlardan birisiyle cerhedilen ravinin hadisleri dini konularda delil olamaz. Ne yazılır ne de itibar için dikkate alınır. Rudde hadîsuhu lafzı da aynı manada ve yerde kullanılır.
Bk. Lahak. Sözlükte bir kimsenin ardından yetişmek manasına gelen lahak, hadis yazarken metinden düşen kelime veya ibarelerin haşiyede gösterilmesinden ibarettir. Hadislerin yazılışı sırasında metinden düşen kelime veya ibarelerin haşiyede gösterilmesi için takip edilen usulü konuya geniş yer veren İbnu's-Salah şöyle tarif eder: “Satırda kelime veya ibarenin düştüğü yere yukarı doğru bir çizgi çizilir. Bu çizgi lahakın yazılı olduğu haşiye tarafına doğru kısaca eğilir. Bu çizginin karşısına haşiyeye lahakın yazılmasına başlanır. Lahak haşiyede sağ tarafta olmalıdır. Eğer lahak olan ibare kağıdın ortasına kadar uzanacak derecede uzun ise sığacak yer olduğu takdirde kağıdın alt tarafına değil üst tarafına doğru aşağıdan yukarı yazılır.” 599 Lahakın haşiyede nasıl yazıldığını eski bir yazmadan naklettiğimiz şu misalde görmek mümkündür. Bu ibarede görüldüğü gibi katip el-Avvâm dan sonra “an ibrahim” lafızlarını ibareden düşürmüştür. Belki de mukabele esnasında düşen kelimenin farkına varmış ve ibarenin gireceği yeri işaretlemek üzere yukan doğru bir çizgi çekmiş sonra haşiyede yazılacak yere doğru eğmiştir. Çizginin tam karşısına gelen yere ise lahakı yazmıştır, dikkat edilirse lahakın bittiği yere bir de sad ve ha harflerini koymuştur. 600 İbnu's-Salâh'a göre lahak olan ibarenin bittiği yere böyle “sad” ve “ha” harflerini koymak gerekir. Bazıları bununla beraber recea harflerini de yazarlar. Bazıları da lahakla yazılı metindeki ibarenin bitişmesini gösterecek şekilde lahak olan kısmın bittiği yere metinden düşen kısmından sonraki kelimeyi de yazmışlardır. Bu metod daha çok mağriblilerle hadis yazma işini iyi bilenlerin metodudur. er-Râmehurmuzi de bu usulü benimsemiştir. 601Ne var ki bu metod benimsenemez; zira pek çok kelimenin söz arasında hakikaten tekrar edildiği olur. Bu tekrar ise bazılarını yanıltabilir ve tekrar eden kelimenin sözün aslından mı olduğu yoksa lahakı mı gösterdiği hususunda şüpheye sokabilir. er-Râmehurmuzî'nin, lahak yerinden başlayıp haşiyede halakm baş tarafına kadar uzanan bir çizgi çizilmesi usulü de benimsenemez; zira bu usul her ne kadar lahakı fazlasıyla açıklıyorsa da yazıyı karalamaktan ve kirletmekten ibarettir. Bilhassa lahak çok olduğu metinlerde karalama daha fazla olur.” 602 Şu hale göre lahak hadis yazarken yanılma sonucu metinden düşen kelime veya ibarelerin usulü dairesinde işaretlenerek metne yazılmasıdır. Hadisin aslında olmayan kelimelerin çeşitli yollarla metne girmesine mani olmak bakımından lahak üzerinde titizlikle durulmuş, usulleri tesbit edilmiştir.
Sözlük yönünden “su başına gitmek, kana kana su içmek” manasına gelen “ravâ” kök fiilinin ismi failidir. Hadis Usulünde genellikle Hz. Peygamber (s.a.s)'in hadislerini rivayet eden kimseye denir. Çoğulu ruvât gelir. Diğer taraftan ravi, özel manada ve müsnid karşılığı olarak hadis taliblerinin en aşağı mertebesinde olan ve hadis rivayetine yeni başlamış bulunan öğrenciye de denir. Raviler için çoğul manasiyle nakale-i hadis tabiri de kullanılır. Bir hadisin sıhhati, önce onu rivayet eden ravilerin her bakımdan güvenilir kimseler olmalarına bağlıdır, bir ravinin güvenilir olması için onda bazı vasıfların bulunması gerekir. Bu vasıfların ilki müslüman olmaktır. Bazı Hadis Usulü alimlerine göre ravinin müslüman olması adaletli olması için yeterlidir. İkincisi adalettir. Adalet, ravinin müslüman olmakla birlikte fışkına sebep olan her türlü söz, iş ve davranışlardan uzak kalması ve mürüvvet sahibi olmasiyle gerçekleşir. Üçüncüsü zabt sahibi olmasıdır, ravinin zabtı, ezberinden rivayet etmesi halinde kusursuz ezberlemiş, kitabından rivayeti halinde ise yazı zabtını iyi yapmış bulunması vasfıdır. Ravinin rivayetlerinin kabulü için bulunması gereken şartların dördüncüsü, akıl ve buluğ çağına ermiş olmaktır. Ravinin akıllı olması, dikkatli, akıl melekeleri tam, zeki ve uyanık olmasıdır. Büluğ çağına ermek ise mükellefiyetin şartlarındandır. Bir kimse çocukluk çağında herhangi bir hadis ezberlemiş ise onu ancak erginlik çağına erdikten ve isnadıyle aldıktan sonra rivayet edebilir. Hadisleri nakleden raviler sahabe, tâbi'in, etbâ'ut-tâbi'în sırasıyle nesil nesil gelmiştir. Herbir nesilde yetişenler, bir önceki nesilden adıklannı kendilerinden sonrakilere aktarmışlardır. Bunların her-biri kendi aralarında tabaka, denilen gruplara ayrılmışlardır. (Bk. Tabakâtur-Ruvât).