Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

İnsanlar ilk olarak topraktan yaratıldığı gibi cin de ateşin mâric denilen alev kısmından yaratıldı. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmin Hicr sûresi 27. âyetinde meâlen; "Âdem'den önce cinlerin babası Cân'ı ateşten yarattık" ve Rahmân sûresi 15. âyetinde de meâlen; "Cinleri (cinlerin babasını) de yalın bir ateşten yarattı" buyurmak sûretiyle, cinlerin Âdem aleyhisselâmdan önce ateşten yaratıldığını bildirmektedir. Cinlerin babasına Dûmâs yâhut Târnûs da denilirdi. Dehhâk (rahmetullahi aleyh) İbn-i Abbâs'dan (radıyallahü anh) naklederek şöyle bildiriyor: "Allahü teâlâ Âdem aleyhisselâmdan evvel yeryüzünde cinlerin babası olan Cân'ı ve evlâdını yarattı.
Ebû Ravk, İkrime'den o da, İbn-i Abbâs'dan (radıyallahü anh) rivâyet etti ki: Allahü teâlâ cinlerin babasını yaratınca, ona; "Benden iste bakalım" buyurdu. O da; "Biz, görelim, lâkin görünmeyelim. Ölünce toprak altında kaybolalım. Yaşlı olanımız gençleşsin" diye dilekte bulundu. Allahü teâlâ da dileğini kabûl buyurdu. Hakîkaten onlar görürler, fakat görünmezler. Öldüklerinde toprak içinde kaybolurlar ve yaşlıları bir sabî (çocuk) hâline gelinceye kadar ölmez.
Allahü teâlâ cinleri yarattı ve onlara yeryüzünü îmâr etme işini verdi. Uzun müddet ibâdet ettiler. Zamanla çoğaldılar. Allahü teâlâ bunlara bir din gönderdi. Tâat ve ibâdete çağırdı. Muhyiddîn-i Arabî'nin (rahmetullahi aleyh) bildirdiğine göre dörtbinyirmi yıl geçtikten sonra inâd ve isyâna başladılar. Allahü teâlâya karşı gelerek, kan döktüler, cinayet işlediler. Kibirlenip, ibâdeti bıraktılar. Güçsüz olanlar ibâdet ve tâate devam ediyorlardı. Büyükleri çeşitli cezâlarla helâk edildi. Allahü teâlâ onlar üzerine dünyâ semâsında bulunan meleklerden bir ordu gönderdi. Yeryüzüne inen melekler onların çoğunu öldürdüler; geride kalanlar adalarda, harâbelerde saklandılar. Bulûğa erişmemiş olanları esir aldılar. Onlardan birisi Azâzil (İblis) idi. İblis Cennet’te uzun müddet Allahü teâlâya ibâdet etti ve meleklere va'z ve nasîhatte bulundu. Bir zaman sonra, yeryüzünde vaktiyle helâk olan kavimden geride kalanlar çoğaldılar ve yeryüzünü doldurdular. Ancak Allahü teâlâya nasıl ibâdet edileceğini bilmezlerdi. Azâzil (İblis) bunları hak yoluna çağırmak için Allahü teâlâdan izin istedi. Allahü teâlâ kabûl buyurup, bir kısım melekler ile beraber yeryüzüne gönderdi. O kavmi hak yola dâvet ettilerse de çok az kimse itâat etti.
Azâzil, Allahü teâlâdan izin alıp meleklerle beraber o kavmin üzerine yürüdü. Çoğunu öldürdü. Geri kalanı etrâfa dağıldılar. Azâzil yeryüzünü bunlardan temizleyince, Allahü teâlâ yeryüzünün idâresini ona verdi. Yeryüzünde, yeryüzü semâsında ve Cennet’teki melekler arasında Allahü teâlâya uzun müddet ibâdet eden Azâzil, Âdem aleyhisselâmın yaratılmasından sonra, kibir ve gurura kapılıp ona secde etmediği için, Allahü teâlânın rahmetinden ve Cennet’ten koğuldu. Şeytan adını alıp Allahü teâlânın ebedî düşmanı oldu.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


İslâm âlimleri söz birliğiyle bildirdiler ki, cinlerin varlığına inanmıyan îmânsız olur. Çünkü, cinlerin varlığını bildiren birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler vardır. Hakkında kesin nass (delil) bulunan bir hükmü inkâr etmek küfürdür. Eski felsefecilerin bir kısmı, Kaderiyye (yâni Mûtezile) fırkasının çoğu ile, hiçbir dinde olmıyanlar, cin ve şeytanlara inanmadı. Cin; zekî, dâhi insan, şeytanlar da kötü kimseler demektir dediler. Din kitaplarını okumayan ve İslâm âlimlerinin sözlerini bilmeyen elbette inanmaz. Fakat Kurân-ı kerîmde açıkça bildirildiği ve İslâm büyüklerinin kitapları ortada olduğu hâlde, Kur'ân-ı kerîme uyduklarını söyleyen Kaderiyye fırkasının cinne inanmaması şaşılacak şeydir. Hâlbuki cinnin var olması akla uymayan, yâni aklın kabûl etmeyeceği birşey değildir; çünkü her şey Allahü teâlânın kudreti dâiresindedir. Bugün fen adamları, akıl ve din sâhipleri, aklın imkânsız demediği şeyleri red etmeyip, kabûl ediyorlar. Kur'ân-ı kerîmde bildirilen şeylere kelimenin açık ve meşhûr mânâlarını vermek lâzımdır.
Şeyh-i ekber Muhyiddîn-i Arabî (rahmetullahi aleyh) cinnin var olduğuna şu âyet-i kerîmeleri delil gösteriyor:
1- Zâriyât sûresinin 56. âyetinde meâlen; "İnsanları ve cinleri ancak, beni bilip, ibâdet etmeleri için yarattım" buyuruluyor.
2- Er-Rahmân sûresi 74. âyetinde meâlen; "Onlara (hûrîlere) kocalarından önce ne insan dokunmuştur ne de cin" buyurulmak sûretiyle cinlerin Cennet’e gireceği bildiriliyor.
3- Er-Rahmân sûresinin 31. âyetinde meâlen; "Yakında sizi hesâba çekeceğiz. Ey insanlar ve cinler" buyuruluyor. Bu âyet-i kerîmedeki "Sekalân" insanlar ve cinler demektir. Resûl-i sekaleyn, müftîyüssekaleyn, gavsüssekaleyn, yâni insanların ve cinnin peygamberi, müftîsi, velîsi gibi isimler de cinnin varlığını bildirmektedir.
Kur'ân-ı kerîmde cinlerin var olduğunu haber veren başka âyet-i kerîmeler de vardır. "(Hesâb gününde) ey cin ve insan cemâati (denecek)! İçinizden size âyetlerimi nakleden, bugünün gelip çatacağını inzâr ile haber veren peygamberler gelmedi mi?" (En'âm sûresi: 130)
"Cân'ı (cinlerin babasını da) daha evvel şiddetli ateşten (şu'âlardan) yarattık..." (Hicr sûresi: 27)
"Allahü teâlâ insan ve cinlerin hepsini bir araya topladığı günde cinlere şöyle denilecek: "Ey cin cemâati! İnsanlardan bir çoğunu aldatarak kendinize bağladınız." (En'âm sûresi: 128)
"Ey cinler ve insanlar topluluğu! Gücünüz yeterse göklerin ve yerin etrâfından çıkıp gidin. (Kaçarak ölümden kurtulun.) Çıkıp kurtulamazsınız. Ancak bir kuvvetle, (fakat bu kuvvet nerede? Buna gücünüz yetmez)" (Rahmân sûresi: 33)
"(Semâ yarıldığı zaman herkes sîmâsından tanınacağı için) o gün ne insana ne cinne günahı sorulmayacak. (Suâl mahşerde olacak) (Rahmân sûresi: 39)
"... Andolsun ki Cehennem’i tamâmen insanlardan ve cinlerden dolduracağım." (Hûd sûresi: 119)
"Cinlerin babasını da dumansız bir ateşten yarattı." (Rahmân sûresi: 15)
"Hatırla ki, cinlerden (on kişiye yakın) bir grubu Kur'ân dinlemek üzere sana yollamıştık. Vaktâ ki Kur'ân'ın huzûruna vardılar. (Birbirlerine); "Susun, dinleyin" dediler. Sonra (Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından okunan Kur'ân) bitirildiği zaman da (cinler, Peygamber'e ve Kur'ân'a îmân getirerek) döndüler. (Hem îmâna dâvet, hem de îmân getirmiyenleri) korkutmak üzere kavimlerine gittiler. Şöyle dediler: "Ey kavmimiz! Hakîkaten bizler (Peygamber tarafından okunan) bir kitap dinledik ki, Mûsâ'dan sonra indirilmiş olup, kendinden öncekileri (semavî kitapları) tasdik eden, Hakk'a ve hakîkat yoluna ulaştırmaktadır. Ey kavmimiz! Allah'ın dâvetçisine icâbet edin. O'na îmân edin ki (Rabbiniz) bâzı günahlarınızı bağışlasın. Sizi acıklı bir azâbdan korusun." (Ahkâf sûresi: 29, 30, 31)
Kul-e'üzü ve Cin sûreleri de, cinnin varlığını açıkça haber vermektedir.
Müslim, Ebû Dâvûd ve Tirmizî sahîh hadîs-i şerîf kitaplarında, Alkame'den (radıyallahü anh) rivâyet edilir ki: "Ben ibn-i Mes'ûd'a (radıyallahü anh) sordum ve dedim ki; "Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) cinlerin geldiği gece, sizlerden birisi O'nun yanında bulundu mu? O da dedi ki: "Bizden kimse O'nun yanında bulunmadı. Ancak Mekke'de bir gece biz Peygamberimizle (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberdik. Bir ara O’nu kaybettik. Kendisini vâdilerde ve tepelerde aradık. O gece çok kötü bir şekilde uyuduk. Sabah olunca gördük ki O, Hira tarafından geliyordu. Kendisine dedik ki: "Yâ Resûlallah sizi kaybettik, aradık ve bulamadık. Bunun için çok kötü bir gece geçirdik." O zaman Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Bana cinlerden bir da'vetçi geldi. Onunla beraber gittim ve kendilerine Kur'ân okudum." İbn-i Mes'ûd (radıyallahü anh) dedi ki: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizi aldı ve götürdü. Onların izlerini ve ateşlerinin eserini gösterdi."
Yukarıda bildirilen kesin ve sarih deliller cinnin varlığını bildirmektedir. Cinnîn varlığı dînin açıkça bildirdiği birşey olduğundan, inanmayan müslümanlıkdan çıkar ve hiçbir ibâdeti kabûl olmaz.
Bâzı kimselerin, cinnîleri hayâl (illüzyon) sanarak yok demeleri kıymetsizdir. Korkudan göz önünde hâsıl olan hayâller elbette yoktur. Bu hayâlleri cin sanmak da cinden haberi olmamak demektir. Bir şeye yok diyebilmek için o şeyi tanımak, kavramak lâzımdır. Tanımadan "yok" demek akılsızlıktır. Bu gibilere ilim adamı demek de doğru değildir. Bütün peygamberlerin haber verdiği ve hele Peygamberlerin en üstününün (sallallahü aleyhi ve sellem) çeşitli zamanlarda bildirdiği bir bilgiye, akla, tecrübeye dayanmadan zan yolu ile çala kalem yok demek, ilim adamına aslâ yakışmaz. Cinne, meleklere, Cennet’e, Cehennem’e hattâ Allahü teâlâya inanmayanların biricik sözleri; "Kim gitmiş, kim görmüş, var olsalardı görürdük. Görülmeyen şeye inanmak aptallık olur" demeleridir. Onlar, gözün akla değil, aklın göze dayanarak hükme varmasını arzu ediyorlar. Hâlbuki akıl, duygu organları üstünde bir kuvvettir ve his edilen şeylerin doğrusunu, yanlışını ayıran bir hâkimdir. İnsanlar göze tâbi olsaydı ve insanlık şerefi, göz kuvvetiyle ölçülseydi; kedi, köpek ve farenin insandan daha şerefli, daha kıymetli olması lâzım gelirdi. Çünkü bu hayvanlar insanlardan fazla olarak karanlıkda da görürler. Bu durumda göremediğine inanmak istemiyen kimse, insanlığı, hayvanlardan aşağı düşürmektedir. Neticede his organları, aklın uşakları, âletleridir ve asıl kumandan ise hâkim olan akıldır. Akıl görülemiyen duyulamıyan şeyleri red etmediği gibi, yokluğu isbat edilemiyen ve anlaşılamıyan şeylere de kesinlikle yok demez. Bunlara yok demek akla uygun bir söz olmaz. İnanmıyan araştırıcıların pek çoğu ilmin gereği olarak, birçok mes'elelerde dâimâ ihtimâli gözetirler ve işin aksini düşünürler.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Ateşin alev kısmından yaratılan, her şekle girebilen, Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmin Zâriyât sûresi 56. âyetinde: "İnsanları ve cinleri ancak beni bilip ibâdet etmeleri için yarattım" buyurarak varlığından haber verdiği mahlûklardır.
Arabça'da; cin, cinnet, cenan ve cenin gibi C ve N harflerinden meydana gelen kelimeler örtülü anlamına gelmektedir. Cennet denilen yer; meyveler, çiçekler ve kokular ile örtülü olduğundan bu ismi almıştır. Delilere mecnûn denilmesi de aklının örtülü olduğu içindir. Geceye "Cünn-i leyl" denir. Çünkü karanlık, gün ışığını örtmüştür. Cin denilen mahlûklar da gözümüzden örtülü olduğu için cin denilmiştir. Cin kelimesi cinnî kelimesinin cem'idir (çoğuludur). Cin; cinnîler demektir. Peri, Farsça'da cin demektir.
Mahlûklar, yâni yaratıklar, görülen ve görülmeyen diye iki kısımdır. Ayrıca mekânsız, madde olmayan varlıklar da bulunmaktadır. Bugünkü fen bilgilerine göre bütün mahlûklar yüzbeş elementten meydana gelmişlerdir. Böylece, bütün mahlûklar elementlerden yapılmış olup, enerji (kudret) taşırlar. Normal fizik şartlarında katı ve sıvı hâlinde bulunan varklıklar ve renkli gazlar görüldüğü için, bunlardan yapılmış cisimler görünür. Meselâ insanda katı maddeler ve su çok bulunduğundan insan görünüyor. Ot ve hayvanlar da aynı şekildedir. Cinnîler, havadan ve ateşten meydana gelmiştir. Ateşin alev kısmı görünmez. İçindeki katı zerreler sıcakta ışıklandığı için parlak görünür. Cinnin görünmemesi bu yüzdendir.
Alev iki kısımdır: Biri zulmânî (görünmeyen); diğeri ise nûranîdir (bu da görünmez). Birincisinden cin, ikincisinden de melekler yaratılmıştır. İnsanlar toprak maddelerinden yaratıldığı hâlde, Allahü teâlâ bu maddeleri organik ve organize hâle, et ve kemiğe çevirdiği gibi, meleklerde ve cinde alev şekli değişerek onlara mahsus latîf, her şekle dönebilen bir hâle gelmiştir.
Melekler nûrânî cisimler olup, çeşitli şekillere girebilirler. Melek ile cin, yaratılış bakımından birbirine yakındır. Meleklerin cinlere yakınlığı, insanın hayvanlara olan yakınlığı gibidir. İnsanların üstün olanları, meleklerden kıymetli; cin de hayvanlardan kıymetlidir. Melekler muhteremdir, kıymetlidir. Cin hakîrdir, kıymetsizdir. Yaratılışta; meleklerde nûr, cinlerde ise alev kısmı fazladır. İslâm âlimlerinin çoğu meleklere cisim demişlerdir; doğrusu da böyledir.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget