Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Lût gölü yanında, Sedûm şehri halkına gönderilen peygamber. İbrâhim aleyhisselâmın kardeşi Hârân'ın oğludur. Kur’an-ı kerîmde yirmiyedi defâ zikredilmiştir. İbrâhim'i (aleyhisselâm) ateşe atan Nemrûd'un memleketinden diğer inananlarla birlikte hicret edip, Şam'a geldikten sonra, azgın bir kavim olan Sedûm ahâlisine peygamber olduğu bildirildi. Yıllarca durup dinlenmeden kavmine nasîhat edip, hak yola dâvet etti. Kavmi îmân etme şerefine erişemeyip, azgınlıklarını daha da artırdı. Lût'a (aleyhisselâm) eziyet etmek bedbahtlığına düştüler. Allahü teâlânın azâbına düçâr olup üzerlerine taş yağdırıldıktan sonra şehirleri ile birlikte yerin dibine batırıldılar. Ancak Lût aleyhisselâm ve ona inanan bir hâne halkı kurtuldu. Nifakı sebebiyle îmân etme şerefine erişememiş olan Lût'un (aleyhisselâm) hanımı bile bu azâbdan kurtulamadı. Lût aleyhisselâm, kavminin helâkinden sonra, Şam bölgesine gidip, amcası İbrâhim'in (aleyhisselâm) yanında yedi sene kaldı. Sonra Hicaz'a gidip, seksen yaşında iken orada vefât etti. Kabrinin, İbrâhim'in (aleyhisselâm) kabrinin de bulunduğu Filistin'deki Halîlürrahmân'da veya Mekke-i mükerremede Kâbe yanında Hatim denilen yerde olduğu rivâyet edilir.

H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


1- İbrâhim aleyhisselâmın mübârek vücûduna ateş tesir etmedi. Nemrûd onu ateşe attığında Allahü teâlâ“Ey ateş! İbrâhim üzerine serin ve selâmet ol.” buyurunca ateş onu yakmadı.
2- Cansız olan, parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan kuşlar (dört kuş), İbrâhim aleyhisselâmın çağırması üzerine yeniden dirilmişlerdir.
3- İbrâhim aleyhisselâmın mûcizesi ile taşlar kömür gibi yanmıştır. Rivâyete göre İbrâhim (aleyhisselâm) Şam tarafına hicret ettiğinde çayırlık, çimenlik bir yerde konaklamıştı. Orada yakacak hiç bir şey bulamayan, buldukları az bir şeyle ihtiyaçlarını karşılayamayan ahâli, durumlarını İbrâhim aleyhisselâma anlattı. İbrâhim aleyhisselâm taşları toplattı ve kömür gibi yaktı. Bu mûcizeyi gören pek çok kimse îmân etti.
4- Bazen yırtıcı ve yabanî hayvanlar İbrâhim aleyhisselâm ile beraber giderler ve dile gelerek gâyet açık olarak onunla konuşurlardı. Bir defâsında, hanımı hazret-i Hâcer'le ve oğlu hazret-i İsmâil'le görüşmek ve onları ziyâret etmek için Mekke'ye gitmişti. Şam'a geri dönüşünde bir çok yabânî hayvan, İbrâhim aleyhisselâm ile beraber yürüyüp, onunla açıkça konuştular.
5- İbrâhim aleyhisselâm duvarların ve dağların arkasını da görürdü. Bu mûcizesi Mısır'a gittiğinde zevcesi Hazret-i Sâre'ye musallat olmak isteyen zamanın kralı Fir’avn, Hazret-i Sâre'yi sarayına alınca, İbrâhim aleyhisselâm dışardan içeriyi seyretmiştir. Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmıştır. Böylece Hazret-i Sâre'ye el uzatmaya kalkışan Fir’avn'un ellerinin kuruyup, ayaklarının tutmayarak yere yıkıldığına şâhid olmuştur.
6- İbrâhim aleyhisselâmın bastığı taşın üzerinden ağaç bitip yeşermiştir. Bu istek dîne dâvet ettiği bir beldenin ahâlisinden geldi. Duâsı netîcesinde bu mûcizeyi gösterdi.
7- İbrâhim aleyhisselâmın oturduğu yerden güzel kokular yayılırdı. Ayrılsa bile, senelerce güzel kokusu oradan çıkmazdı. Hazret-i İsmâil de babasının evine gelip gittiğini, onun kokusundan anlamıştı.

İbrâhim aleyhisselâm yüzyetmişbeş yaşında Hazret-i Hâcer ve Hazret-i Sâre'den sonra Kudüs'te vefât etti. Vefât etmeden önce oğlu hazret-i İsmâil'e şu vasiyette bulundu: “Ey oğlum! Alnında parlayan bu nûr, son peygamber Muhammed aleyhisselâmın nûrudur. Bütün baba ve dedelerimizin vasiyeti; bu nûru iyi muhâfaza edip, zâyi etmeyip ehline teslim etmektir. Bu mübârek nûru iyi muhâfaza et, nikâhlı, afif ve temiz kadınlara teslim eyle. Sen evlâdına da böyle vasiyette bulun.” Bu hususta hazret-i İsmâil’den kuvvetli söz alıp vasiyetini tamamladı.
İbrâhim aleyhisselâmın ibâdet ettiği bir evi var idi. Bir gün evden çıkıp kapıyı kilitledi ve bir müddet sonra döndü. Kapıyı açıp girince, içerde birisinin oturduğunu gördü. “Bu eve seni kim koydu?” diye sorunca, o şahıs; “Ev sâhibi koydu” diye cevap verdi. “Ev sâhibi benim. Ben seni içeri koymadım!” deyince de; “Senden ve benden başka bir sâhip vardır. O her şeyin sâhibidir” dedi. Bunun üzerine oturanın melek olduğunu anladı. Kimsin diye sordu ve Melek-ül mevt, yâni ölüm meleği olduğunu öğrendi. Sonra İbrâhim aleyhisselâm; “Mü’minlerin rûhunu nasıl alırsın bana göster” buyurdu. Azrâil aleyhisselâm; “Mübârek yüzünü yan tarafa çevir” dedi. Yüzünü çevirince gâyet güzel bir sûret gördü. Hiç öyle güzel yüz görmemişti. Bunun üzerine; “Ey Melek-ül mevt! Eğer ölen bir kimseye bu sûret gösterilirse ona kâfidir” buyurdu. Bundan sonra “Îmân etmeyenlerin, kâfirlerin rûhunu nasıl alıyorsun onu da göster?” deyince, Azrâil aleyhisselâm; “Tâhâmmül edemezsin” buyurdu. Görmek isteğinde ısrâr edince; “Yüzünü yana çevir” dedi. İbrâhim aleyhisselâm yan tarafa dönüp bakınca, çok korkunç bir sûret gördü. Bu hâli gördü ve kendinden geçti. Kendine gelince de; “Eğer kâfire bundan başka kötü şey göstermeseler bu ona yeter.” buyurdu.
İbrâhim aleyhisselâm bundan sonra da Melek-ül mevt'e yâni Azrâil aleyhisselâma; “Ziyârete mi geldin? Rûhumu almaya mı?” buyurdu. “Eğer izin verirsen rûhunu almaya!” diye cevap verdi. İbrâhim aleyhisselâm; “Dost dostun canını alır mı?” deyince; “Yâ İbrâhim (aleyhisselâm) bu hususu Allahü teâlâya arz edeyim, ne buyurursa sana bildireyim” buyurdu. Azrâil aleyhisselâm gidip hemen geldi. Allahü teâlâ; “Dost dosta kavuşmak istemez mi?” buyurdu dedi. İbrâhim aleyhisselâm bunu işitince; “Çabuk gel kardeşim, hemen canımı cânâna kavuştur, benim için bundan büyük müjde olamaz” buyurdu. Bunun üzerine Azrâil aleyhisselâm mübârek rûhunu kabzetti.
İbrâhim aleyhisselâm Kudüs civârında Habrun kasabasında bir mağaraya defnedilmiştir. Bu kasaba, İbrâhim aleyhisselâmın Halîl (Allahü teâlânın dostu) ismine izâfeten Halîlürrahmân ismiyle meşhûrdur. Bu beldede; hazret-i Lût, hazret-i İshak ve hazret-i Ya’kub'un ve daha pek çok peygamberin kabrinin bulunduğu rivâyet edilmiştir. Müslüman hükümdârlar orada bulunan mescidleri ve türbeleri kendi devirlerinde tâmir ettirmişlerdir. Halîlürrahmân'daki mescid ve türbeleri ise son olarak, Osmanlı Sultânı ikinci Abdülhamid Han tâmir ettirmiştir.

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget