Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

İsmâil aleyhisselâm, birisine bir yerde buluşmak için söz vermişti. Söz verdiği yere gidip üç gün beklemesine rağmen o şahıs gelmedi. Bununla birlikte aslâ yerinden ayrılmadı. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerîmde Meryem sûresi 54. âyet-i kerîmede onu överek meâlen; “O, vâdinde, sözünde sâdıktı.” buyurdu.
Sözünde durmak büyük bir fazîlettir. İnsanın şeref ve üstünlüğünü arttırır. Verilen sözden dönmek ise büyük günah olup, münâfıklık alâmetidir. Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Münâfıklık alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiğinde sözünde durmaz. Kendisine bir şey emânet edildiğinde hıyânet eder.”
“Din kardeşinle münâkâşa yapma. Ona söz verip de, sözünden dönme!” buyurmuşlardır.
Hazret-i İsmâil'in husûsiyetlerinden biri de; kavmine namaz ve zekâtı emrederek emr-i bil-ma’rûfta bulunmasıydı. Nitekim o, Meryem sûresinin 56. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Kavmine namaz ve zekâtı emrederdi ve Rabbi katında söz ve hâllerinin doğruluğu ile makbûl idi.” buyrularak, bu husûsiyeti ile de medh edilmiştir.
İsmâil aleyhisselâmın husûsiyetlerinden biri de Zebîhullah olması yâni Allahü teâlâ için kurban edilmesidir.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Yemek yemeye düşkün olan bir kimse, doyuncaya kadar Zemzem-i şerîf içtikten sonra, tam bir ihlâsla; “Yâ Zemzeme zemmî” dese, çok yemek yeme illetinden kurtulur.
İmâm-ı Yafiî, asrının sâlihlerinden birinden şöyle nakleder: Bir gün Kâbe yanında otururken, ansızın yüzü şal ile örtülü bir adam geldi. Zemzem kuyusuna giderek matarasını doldurup, bir miktarını içtikten sonra yanıma geldi. Matarasını isteyip kalan suyu içtim. O güne kadar tatmadığım değişik bir lezzet duydum. Sanki mataradaki Zemzem, saf bal ile karıştırılmış bir şerbetti. O zâtın mübârek yüzüne bakmak istediysem de, matarayı elimden alarak hemen döndüğü için, kim olduğunu bilemedim. Belki yine gelir düşüncesi ile ertesi günü seher vakti Zemzem kuyusunun yanına oturduktan biraz sonra, o zât örtülü olarak yine geldi. Zemzem kuyusundan bir kova su çekip içti. Ben de kovada kalan suyu içtim. Sanki içtiğim Zemzem suyu değil de, bal ile karıştırılmış süt idi.
Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), bir gün Zemzem kuyusunu şereflendirdiler. Vazifeliler, bir kova su çekip takdim ettiler. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) takdim edilen suyun birazını içip, geri kalanını mübârek ağızlarının suyu ile karıştırdılar. Vazifeliler o suyu teberrüken Zemzem kuyusuna döktüler. Bunun için Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem“Zemzem suyu hastalara şifâ verir. Onu içenler yemek yemiş gibi açlıklarını giderirler.” buyurdular.
Eshâb-ı kirâmdan Ebû Zer Gıfârî (radıyallahü anh) Mekke-i mükerremede kaldığı müddetçe, yiyecek bir şeyi olmayınca, gider Zemzem içer, açlık ve susuzluğunu bu sûretle giderirdi.
Tecrübe edenlerin bildirdiklerine göre, Zemzem, mideye kuvvet verir, yemeğin hazmını kolaylaştırır, aç karına içilince bağırsakları temizler ve vücut harâretini teskin eder.
Zemzem suyunun, Kevser'den daha fazîletli olduğunun hadîs-i şerîfle bildirildiği, Eyyûb Sabri Paşa'nın “Mir’ât-ı Mekke” kitabında yazılıdır. İçenin dünyâya karşı hırs ve tamâını yok eder, müzmin olan ve olmayan hastalıkları düzeltir. İbâdet ve tâata sevk edip bu husûsta hırslandırdığı gibi kalb gözünün nûrunu, anlayışı, izânı ve ilmi arttırıp, kalbe yumuşaklık verir. Vücut hastalıklarını, Allahü teâlânın gadabını giderir. İçenler, Allahü teâlâyı hoşnut, şeytanı mahzûn ederek sünnet-i şerîfe uymak yönüyle îmânlarına kuvvet vermiş olurlar.
Her peygamber gibi İsmâil aleyhisselâm da çeşitli şekilde imtihânlardan geçirilmiş ve Allahü teâlâ katındaki derecesi yükseltilerek, Kur’an-ı kerîmde bâzı üstünlükleriyle zikredilmiştir. Nitekim Meryem sûresi 55 ve 56. âyet-i kerîmelerde meâlen; “Kur’an'da İsmâil'i de zikreyle. O, vâdinde sâdık, resûl ve Nebî oldu. O, kavmine namaz ve zekâtla emrederdi ve Rabbi katında rızâya kavuşmuş idi.” buyrularak medhedildi.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Zemzem'in otuz kadar ismi olup, her ismi bir özelliğinden dolayı verilmiştir. Yavaş yavaş ak, mânâsına Zemzem ismi verildiği rivâyet edilmişse de, bu husûsta başka nakiller de vardır. Suyunun çokluğundan dolayı bu ismin verildiği de söylenmektedir.
Allahü teâlâ, Zemzem ile İsmâil'i (aleyhisselâm) suya kandırdığı için; Sakıyyullah-ı İsmâil adı verilmiş, Allahü teâlânın birliğine inananlara büyük faydalar sağladığı için de Nâfia denilmiştir. Zemzem'in suyunu doya doya içen mü’minlerin bütünü nûra gark olup, Cehennem azâbından emîn olacakları müjdelendiği için, Büşrâ adı verilmiş; berrak ve saflığından dolayı Sâfiye denilmiştir. Tatlılığı sebebiyle Muazzibe; Dehr sûresi 21. âyet-i kerîmesinde (bir kavle göre) Zemzem'e işâret buyrulduğu için Tâhire adı verilmiş: bütün âzâlara, safâ bahşettiği için Mermiye denilmiş; bozulma göstermemesinden dolayı Sâlime ismi uygun görülmüştür. Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünneti olduğu için sıhhat ve berekete sebep olmuş ve bu yüzden Meymûne adıyla anılmıştır. Yemeğin yerini tutup kâfi geldiği için Kâfiye; içenlere rahatlık, sıhhat ve âfiyet verdiği için Âfiye; cümle evliyâ-ı kirâm ve sâlihlerin içtikleri ve Resûlullah efendimizin de (sallallahü aleyhi ve sellem) içerek mübârek tükrükleri kuyuya dâhil olduğu için, Zemzem'in kadr-ü kıymeti arttığından Şerab-ül-ebrâr da denilmiştir.
Seçilmiş olan âlimler söz birliği ile, Zemzem'in yeryüzünde bulunan suların en latîfi ve en üstünü olduğunu bildirmişlerdir.
Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), “Annemden sonra annemdir.” buyurdukları Ümmü Eymen (radıyallahü anhâ) buyurdular ki: “Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) açlık ve susuzluktan şikâyet ettiklerini hiç görmedim. Sabahları bir miktar yemek yerler, üzerine mübârek Zemzem suyundan biraz içerler ve ondan sonra her ne zaman yemek yedirmek istesem; “Benim karnım toktur.” cevâbını verirlerdi.”
Câbir'in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte; “Zemzem suyu ne için içilirse, ona şifâdır.” buyruldu. Abdullah ibni Abbâs (radıyallahü anh) “Zemzem-i şerîfin kendisine mahsus en bariz husûsiyeti, hangi niyetle içilirse faydasının da ona göre olmasıdır” buyurdu. Eğer içen şifâ niyeti ile içerse şifâ bulur, muhâfaza için içerse hıfzolunur; harâret gidermek için içilirse, harâreti giderir. Bütün bunlar, hadîs-i şerîfte bildirileni denemek kastıyla değil, hâlis niyetle olmalıdır. Yoksa Hak teâlâ, imtihân için hareket edeni rezil ve rüsvây eder.
Hadîs-i şerîflerde buyruldu ki:,
“Zemzem suyundan kana kana içmek, nifaktan berâttır.”
“Zemzem-i şerîfin suyu mübârektir.”
“Zemzem-i şerîf, içeni doyurur.”
“Kulun karnında hiçbir zaman, Zemzem ile Cehennem ateşi bir araya gelmez.”
“Beş şey ibâdettendir; Mıshafa (Kur'ân-ı kerîme) bakmak, Kâbe'ye bakmak, anaya-babaya nazar etmek (bakmak), günahları döken Zemzem suyuna bakmak ve âlimin yüzüne bakmak.”
“Yeryüzünde bulunan kuyuların en hayırlısı, Zemzem suyunun mübârek kuyusudur.”
“Kim hac niyeti ile Beyt-i şerîfe gelip, bir usbû tavâf etse (yani Kâbe-i şerîfin etrâfında yedi kere dolaşsa), sonra Makâm-ı İbrâhim'e gelip iki rekat tavâf namazı kılsa, ondan sonra Zemzem kuyusuna gelip suyundan içse, cenâb-ı Hak onu, anasından doğduğu gün gibi günahından tertemiz yapar.”
“Bahr-ul-Amik” ve “Menasik-i İbn-ül-Acemî”de buyruldu ki: Zemzem-i şerîfi, cenâb-ı Hak'tan mağfiret talebiyle içenlerin; “Yâ Rabbî! Ben, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem“Zemzem-i şerîf her ne niyetle içilirse, şifâsı onun içindir.” buyurduklarından haberdâr oldum. Yâ Rabbî! İşte ben onu günahlarımın affedilmesi için içiyorum. Ey Allah'ım! Beni mağfiret eyle” diyerek içmelidir. Hastalıklardan şifâ için içenler ise; “İlâhî! Ben Zemzem-i şerîfi şifâ talebiyle içiyorum. Yâ Rabbî! Muzdarip olduğum bu hastalıktan beni kurtar!” tarzında duâ ederek içmelidir.
Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'ın (radıyallahü anh) torunu Muhammed (radıyallahü anh) anlatır: “Bir gün İbn-i Abbâs'ın (radıyallahü anh) huzurundaydık. Bir adam geldi. İbn-i Abbâs ona nereden geldiğini sordu. Zemzem kuyusundan geldiğini söyleyince; Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnet-i şerîfi üzere Zemzem içebildin mi? buyurdu. O zât da; Zemzem içtim. Ama sünnet-i şerîf üzere nasıl içildiğini târif ederseniz memnun olurum deyince; Zemzem içileceği vakit kıbleye dönmeli ve Allahü teâlânın ismini anarak doyuncaya kadar içmeli. İçme esnâsında üç nefes alıp, sonunda Allahü teâlâya hamdetmelidir. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem“Münâfıklarla bizim aramızdaki fark, Zemzem suyundan bir kova su alıp, kana kana içmektir. Münâfıklar aslâ Zemmem suyundan kana kana içemezler.” Buyurdu” diye târif etti.” Hakîm ve Dâre Kutnî (rahmetullahi aleyhima) hazırladıkları hâdis kitaplarında Abdullah ibni Abbâs'ın bu sözlerinin hadîs-i şerîfe tam muvâfık olduğunu tasdik ettiler.
Zemzem suyunun Harem hâricine nakli, müslüman memleketlerine teberrüken götürülmesi, abdest alınması ve gusül edilmesi câizdir. Ancak o su ile istinca yapanlar, sıkıntılı hastalıklara müptelâ olurlar. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Zemzem-i şerîfi, Harem dışına götürdükleri için, hacıların dönüşlerinde Zemzem götürmeleri sünnet-i şerîf olmuştur.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget