Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Peygamberimiz, halkı imana davet ediyordu. Bu davete Beşir bin Hasâsiyye de muhatap olmuş ve tereddüt göstermeden bu daveti kabul etmişti. Müslüman ol­madan önce­ki ismi, “korkutucu” manasında “Nezir”di. Müslüman olduğunda, Re­sû­lul­lah (a.s.m.) onun ismini “müjdeleyici” demek olan “Beşir”le değiştir­di.
Beşir (r.a.) bir gün Peygamberimize, “Sana hangi hususlarda biat edeyim, ey Allah’ın Resûl’ü?” diye sordu. Peygamberimiz, uyulması gereken hususları şöy­le saydı:
“Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Resûlü oldu­ğuna şehadet edeceksin. Beş vakit namazı vaktinde kılacaksın, zekâtı verecek­sin. Ramazan’da oruç tutacaksın, hacca gideceksin ve Allah yolunda cihat ede­ceksin…”
Beşir bunları dinledikten sonra şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Resûl’ü, hepsine gücümüz yeter, ancak ikisi benim takatim dışındadır. Birisi zekât, diğeri de cihat… Allah’a yemin ederim ki, ailemin süt ve binek ihtiyacını karşılayan 10 deveden başka hiçbir şeyim yok. Nasıl zekât verebilirim?
“Cihada gelince: Ben korkak biriyim! Hâlbuki halk, ‘Kim savaştan kaçarsa, Allah’ın gazabına uğrar!’ diyorlar. Bir savaş durumunda, ölümden korkarak sa­vaştan kaçı­nacağımdan ve bu yüzden Allah’ın gazabına uğrayacağımdan endişe ediyorum!”
Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.m.), “Ey Beşir, zekât verilmeyecekse, ci­hada gidilmeyecekse, cennete ne ile ve nasıl girilir?” buyurdu.
Bunu duyan Beşir (r.a.) ağlayarak şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Resûl’ü, uzat elini, bütün bunları yapmak üzere sana biat edeyim!”[1]
Suffe Ashâbı’ndandı. Re­sû­lul­lah’a büyük bir sevgiyle bağlıydı. Re­sû­lul­lah’a bir zarar gelmesinden endişe eder, yalnız olarak bir yere gittiğini görürse he­men takip ederdi.
Kendisi anlatıyor:
“Bir gece Re­sû­lul­lah (a.s.m.) evden çıkmıştı. Ben de arka­sından onu takip ettim. Bâki Mezarlığı’na gitti ve şöyle buyurdu: ‘Müminler topluluğunun yurdu! Allah’ın selamı üzerinize olsun. Muhakkak biz de size ka­vuşacağız. Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz. Siz hayırlara nail olmuş bir ne­silsiniz. Birçok kötülük gelmeden önce gittiniz.’
“Re­sû­lul­lah (a.s.m.) sonra benim geldiğimi fark etti. Kim olduğumu sordu. ‘Beşir.’ de­dim. ‘Allah’ın, gözünü, kalbini, kulağını İslam’a yöneltmesine razı ol­maz mısın?’ bu­yurdu. ‘Elbette olurum, yâ Re­sû­lal­lah!’ dedim. Niçin geldiğimi sordu. ‘Tehlikeli hay­vanların size zarar vermesinden korktuğum için!’ de­dim.”
Beşir (r.a.), Re­sû­lul­lah’ın vefatından sonra onun acısına dayanamayacağını düşünüyor­du. Bu sebeple Peygamberimize, “Yâ Re­sû­lal­lah, sizden önce öl­mem için dua edin!” diye ricada bulundu. Re­sû­lul­lah (a.s.m.), “Ben bunu Al­lah’tan hiç kimse için iste­mem!” buyurdu.[2]

___________________________________________
[1]Hayâtü’s-Sahâbe, 1: 169.
[2]Hilye, 2: 26; Hayâtü’s-Sahâbe, 3: 241.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

İkinci Akabe Biatı’na katılanlar içerisinden seçilen 12 temsilciden biri de Berâ bin Ma’rur’du (r.a.). Hz. Berâ, Akabe’de Peygamberimize biat ederken şu mealde bir konuşma yapmıştı:
“Bizi Muhammed’le şereflendiren ve sevgili kılan Allah’a hamd olsun. Biz Allah’a ve Resûlüne ilk davet edilenler değiliz. Ancak bu davete icabet edenle­rin ilkiyiz. Allah ve Resûlünün davetini işittik ve itaat ettik. Ey Evs ve Hazreç topluluğu! Allah sizi diniyle şereflendirdi. Eğer dinleyip itaat etmeyi memnuni­yetle kabullenmişseniz, Allah’a ve Resûlüne itaat ediniz.
“Seni hak din ile gönderen Allah’a hamdolsun ki, kendimizi ve aile efradımızı koruyup esirgediğimiz şeylerden seni de korur ve esirgeriz. Biz, vallahi, savaş­masını iyi bilen kimseleriz.”
Hz. Berâ, Medine’de İslamiyet’in yayılması için canla başla çalıştı. Birçok kimsenin İslamiyet’le müşerref olmasına vesile oldu.
İslamiyet’in ilk yıllarında Müslümanlar, Kudüs’e yönelerek namaz kılıyorlar­dı. Kıble henüz Kâbe’ye çevrilmemişti. Bu durum Hz. Berâ’yı son derece mah­zun ediyordu. Kâbe’ye yönelerek namaz kılmayı çok arzuluyordu. Hattâ bir se­ferinde Mekke’ye gi­derken namazda Kâbe’ye karşı durmuştu. Diğer sahabiler onun bu davranışını hoş kar­şılamadılar. Mekke’ye vardıklarında Hz. Berâ duru­mu Re­sû­lul­lah’a sordu: “Yâ Re­sû­lal­lah! Ben Kâbe’yi arkama almamayı, nama­zımı ona müteveccihen kılmayı uygun gördüm. Fakat arkadaşlarım bana muha­lefet ettiler. Siz ne buyurursunuz?” Re­sû­lul­lah da, “Sen şimdilik bir kıble üzerinde bulunuyorsun. Keşke biraz sabretseydin!” buyurdu. Bunun üzeri­ne Hz. Berâ namazlarında artık diğer Müslümanlar gibi Kudüs’e yöneldi.
Hz. Berâ, Re­sû­lul­lah’ın Medine’ye hicretinden biraz önce hastalandı. Bu has­talıktan kurtulamayacağını anlamıştı. Dilediği yere sarf etmesi için malının üçte birinin Peygamberimize verilmesini, üçte birinin Allah yolunda harcanmasını, üçte birinin de çocuklarına kalmasını vasiyet etti. Peygamberimizin Medine’ye hicret ettiğini göremeden de vefat etti.
Berâ (r.a.), hac mevsiminde Kâbe’ye geleceğine dair Peygamberimize vaatte bulunmuştu. Hastalandığında, “Re­sû­lul­lah’a olan vaadim sebebiyle beni kabrimde Kâbe’ye karşı çeviriniz. Çünkü ben geleceğime dair kendisine söz vermiştim.” dedi. Yakınları onun vasiyetlerini yerine getirdiler.
Peygamberimiz, Medine’ye hicret ettiğinde sahabilerle birlikte Hz. Berâ’nın kabri başına gitti. Saf bağlayıp cenaze namazını kıldı. “Allah’ım, onu affet, ona rahmet et, on­dan razı ol!” diyerek duada bulundu.
Böylece Hz. Berâ, “ilk defa namazda Kâbe’ye yönelen, ilk defa kıbleye karşı defnedilen ve kabri üzerinde Peygamberimiz tarafından ilk defa cenaze namazı kılınan sahabi” olma şerefini kazandı.
Allah ondan razı olsun![1]

_________________________________
[1]Tabakât, 3: 618-620; Sîre, 2: 82-83.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

Suffe Medresesi’nin ilim ve hadis rivayeti sahasında yetişmiş mümtaz talebesi Enes bin Mâlik’in (r.a.) kardeşi olan Berâ bin Mâlik (r.a.), Re­sû­lul­lah’ın (a.s.m.) himaye ve tedrisi altında ilmî hizmetlerde olduğu kadar, kendisine mümtazlık vasfı kazandıran maddi ve manevi fetihlerde de bulunmuş bir sahabidir. Her iki kardeş de, nübüvvet nurunun zengin parıltılarına mazhar olarak, hayatları bo­yunca İslam hizmetinde bulunmuşlardır.
Berâ bin Mâlik, harp meydanlarında düşman saldırılarını püskürten bir İslam kahramanıdır. Onun şecaat ve cesaret istidadını gören Re­sû­lul­lah Efendimiz, o sahada daha fazla gelişmesini temin etmiştir. Onun mümtaz hayatını tedkik etti­ğimizde, hemen bütün savaşlara, Re­sû­lul­lah ile beraber katılmış olduğunu görürüz. Berâ, Re­sû­lul­lah’ın vefatından sonra da kahramanlığını büyüterek sürdürür. Re­sû­lul­lah’a bir an önce kavuşmak emeliyle gözünü kırpmadan ölüme koşar.
Hz. Ömer (r.a.) onun cesaret ve gözüpekliğini bildiği hâlde, ordu kumandan­lığına getirilmemesini tembih etmiştir.[1]Çünkü heyecanı yüzünden gözünü kırp­madan düşman çemberine atılıp Müslümanları zor durumda bırakabileceğin­den endişe duymuştur.
Gerçekten Berâ, savaşların çoğunda böyle yapmıştır. “Yalancı peygamber” hadiseleri yüzünden çıkan savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiştir. Bil­hassa Yemâ­me’de Müseylime’yle çarpışırken, onun ordusunu çok sıkıştırır. Müseylime ve askeri, bir kaleye sığınır. Berâ bin Mâlik, tek başına kalenin du­varlarından atlayarak içeri girer. Müseylime’nin askerleriyle kahramanca çar­pışır ve kale kapısını içerden açmayı ba­şarır. Açılan kapıdan içeri giren İslam ordusu, Müseylime’yi mağlup ederek öldürür.[2]Bu savaşta Berâ bin Mâlik’in gösterdiği kahramanlığın hangi duygudan kaynaklan­dığını, Medine ahalisine hitaben söylediklerinden çıkarabiliriz:
“Ey Medine ahalisi! Bugün artık Medine’nizi yok farz edin. Malınızı mülkünüzü yok farz edin. Bugün, sizin için sadece ve sadece Allah rızası vardır, cennet vardır.”
Bu coşkun iman duygusundan aldığı hız ve ilhamla, cesaret ve şecaatle savaşa katılan Berâ bin Mâlik’in bu harpte 80 küsûr yara aldığı rivayet edilmektedir. Yaralarının tedavisiyle bir ay müddetle, bizzat Hâlid bin Velid ilgilenmiştir.
Hz. Berâ, sürekli Allah’a yalvarır, dua ederdi:
“Yâ Rabbi, ölüm beni yatağımda yakalamasın. Allah’tan ümit ederim ki, beni yatağımda ölüme teslim etmesin.”
Sesi çok güzel olduğu ve zaman zaman şiirler söylediği için kardeşi Enes’in, “Ne zamana kadar böyle devam edeceksin?” deyişine çok kızar, “Sen benim yatakta öleceğimi mi sanıyorsun?!” diye çıkışırdı. Şehadetin derin ve coşkun manası ruhuna öyle karışmıştır ki, yatakta ölmeyi kendisi için büyük bir musibet saymaktadır.
Berâ’nın ruhu, kahramanlığının kuvvetli sevkiyle şehadet arayıp rahat ölümü kabul etmediği için, Allah ona o yüce mertebeyi nasip etti. Tuster’in fethine katıldı. Tuster Harbi’nde üstün kahramanlıklar gösterdi. Savaş başlangıçta Müslümanların mağlubiyetiyle sonuçlanacak gibiydi. Mücahitler zor durumdaydılar. Sahabiler birbirleriyle istişare ediyor, zafer için yeni savaş stratejileri bulmaya çalışıyorlardı. Bu arada gizliden gizliye gözler Berâ’ya yöneliyordu. Bakışlar, kahramanlığını çok güzel anlatan gözlerine kayıyordu. Zaferi getirecek, fethi yaklaştıracak, sanki onun cesaret işaretiydi. O, Re­sû­lul­lah’ın senasına mazhardı. Suffe Medresesi’nin kahraman bir talebesiydi.
“Birçok dağınık ve tozlu saçlı kimseler vardır ki, Allah adına yemin ettiği zaman Allah onu yalancı çıkarmaz. İşte, Berâ bin Mâlik de bu kimselerdendir”[3]buyuran Resûl-i Ekrem, Berâ’nın yüksek faziletini beyan etmişlerdi. Bunu iyi bilen sahabiler, Peygamber iltifatına mazhariyetin ispatını istiyor gibiydiler.
Bu sırada Hz. Berâ bin Mâlik, yüce şehitlik makamının sessiz işaretlerini görüyor gibiydi. Ve Berâ, sahabilerle birlikte hücuma geçti. İran ordusu için bozgun görünmüştü. Düşman kumandanı öldürüldü, Tuster’in fethi göründü.
Re­sû­lul­lah’a kavuşma aşkıyla yaşayan Hz. Berâ bin Mâlik, 100 kişiyi öldür­dükten sonra “Hürmüzan” isimli bir İranlının kılıcıyla şehadet şerbetini içti, ger­çek dost ve sevdiklerinin yanlarına kanatlandı.
Suffe Medresesi’nin yetiştirdiği bu kahramanlık timsali mücahit, son nefesine kadar varlığını, İslam’ın yayılması için sarf etmişti. Cenâb-ı Hak, şehitlik merte­besiyle onu şe­reflendirmiş, mükâfatını vermişti.

____________________________________________
[1]Tabakât, 7: 16.
[2]Üsdü’l-Gàbe, 1: 172.
[3]Tirmizî, Menâkıb: 54.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget