بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
53- Arafatta Bulunma ve Dua
892- Yezîd b. Şeyban (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Mirba’ el Ensarî biz Arafat’ta iken yanımıza geldi, Biz Amr’ın vakfe yerinden uzak saydığı bir yerde idik ve şöyle dedi. “Ben Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in size gönderdiği elçisiyim o size “İbadet yerleriniz neresi ise orada bulunun çünkü siz atanız İbrahim (aleyhis-selâm)’dan kalma bir miras üzerindesiniz.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 62; Buhârî, Hac: 87)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Âişe, Cübeyr b. Mut’ım ve Şerid b. Süveyd es Sekafî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: İbn Mirba’ el Ensarî hadisi hasen sahihtir. Bu hadisi sadece İbn Uyeyne’nin Amr b. Dinar’dan, yaptığı rivâyetle bilmekteyiz. İbn Mirba’nın ismi Yezîd b. Mirba’ el Ensarî’dir. Onun rivâyeti olarak tek bir hadis bilinmektedir.
893- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyş ve Kureyş’in dini üzerinde olanlar ki onlar Ahmesî’ler yani Humus’lerdir. Müzdelife’de vakfe yaparlar ve biz Allah’ın evinin sakinleriyiz derlerdi. Onların dışındakiler ise Arafat’ta vakfeye dururlardı. Bunun üzerine Allah Bakara 199. ayetini indirdi: “Sonra sizler de dalga dalga ilerleyen öteki insanlarla birlikte ilerleyin…” (Buhârî, Hac: 92; Müslim, Hac: 46)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisin anlamı şudur. Mekkeliler harem sınırları dışına çıkmazlardı. Arafat bölgesi ise harem bölgesi dışında sayılırdı. Bu yüzden Mekkeli olduklarını söyleyenler Müzdelife’de vakfe yaparlar ve “Biz, Allah’ın evinin sakinleriyiz” derlerdi. Mekkelilerin dışındakiler ise Arafat’ta vakfe yaparlardı. Bu yüzden Allah bu ayrıcalığı kaldırmak üzere “Hepiniz de dalga dalga ilerleyen diğer insanlarla birlikte ilerleyin…” ayetini indirmişti.
Humus ve Ahmesî’ler harem bölgesi insanları demektir.
٥٣ - باب مَا جَاءَ فِي الْوُقُوفِ بِعَرَفَاتٍ وَالدُّعَاءِ بِهَا
٨٩٢ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صَفْوَانَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ شَيْبَانَ، قَالَ أَتَانَا ابْنُ مِرْبَعٍ الأَنْصَارِيُّ وَنَحْنُ وُقُوفٌ بِالْمَوْقِفِ مَكَانًا يُبَاعِدُهُ عَمْرٌو - فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَيْكُمْ يَقُولُ ( كُونُوا عَلَى مَشَاعِرِكُمْ فَإِنَّكُمْ عَلَى إِرْثٍ مِنْ إِرْثِ إِبْرَاهِيمَ ). قَالَ وَفِي الْبَابِ عَنْ عَلِيٍّ وَعَائِشَةَ وَجُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ وَالشَّرِيدِ بْنِ سُوَيْدٍ الثَّقَفِيِّ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ ابْنِ مِرْبَعٍ الأَنْصَارِيِّ حَدِيثٌ حَسَنٌ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ ابْنِ عُيَيْنَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ . وَابْنُ مِرْبَعٍ اسْمُهُ يَزِيدُ بْنُ مِرْبَعٍ الأَنْصَارِيُّ وَإِنَّمَا يُعْرَفُ لَهُ هَذَا الْحَدِيثُ الْوَاحِدُ .
٨٩٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى الصَّنْعَانِيُّ الْبَصْرِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الطُّفَاوِيُّ، حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ كَانَتْ قُرَيْشٌ وَمَنْ كَانَ عَلَى دِينِهَا وَهُمُ الْحُمْسُ يَقِفُونَ بِالْمُزْدَلِفَةِ يَقُولُونَ نَحْنُ قَطِينُ اللَّهِ . وَكَانَ مَنْ سِوَاهُمْ يَقِفُونَ بِعَرَفَةَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى : (ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ ) . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . قَالَ وَمَعْنَى هَذَا الْحَدِيثِ أَنَّ أَهْلَ مَكَّةَ كَانُوا لاَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْحَرَمِ وَعَرَفَةُ خَارِجٌ مِنَ الْحَرَمِ وَأَهْلُ مَكَّةَ كَانُوا يَقِفُونَ بِالْمُزْدَلِفَةِ وَيَقُولُونَ نَحْنُ قَطِينُ اللَّهِ يَعْنِي سُكَّانَ اللَّهِ وَمَنْ سِوَى أَهْلِ مَكَّةَ كَانُوا يَقِفُونَ بِعَرَفَاتٍ . فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى: (ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ ) . وَالْحُمْسُ هُمْ أَهْلُ الْحَرَمِ .