Karısına Hiçbir Şey Vermeden Onunla Gerdeğe Giren Kimsenin Durumu
36. Karısına Hiçbir Şey Vermeden Onunla Gerdeğe Giren Kimsenin Durumu
2127- İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan nakledilmiştir ki:
" Ali, Fatıma ile evlenince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ali'ye (hitaben);
Fatıma'ya (mehir olarak) birşey(ler) ver(seydin)" dedi. O'da;
Yanımda (verebileceğim) birşey yok diye cevap verdi. (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem'de)
" Senin (kılıçları kıran) sert zırhın nerede?" buyurdu.
Nesâi, nikâh 76; Ahmed b. Hanbel, I, 80.
2128- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabından bir kişiden (nakledildiğine göre), Ali (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı Fâtıma (radıyallahü anhâ) ile evlenince, onunla gerdeğe girmek istemiş de Hazret-i Fatıma'ya (mehir olarak) bir şey(ler) verinceye kadar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Ali'yi (bundan) men etmiştir. Bunun üzerine (Hazret-i Ali);
Ey Allah'ın Rasûl-ü (verebileceğim) bir şeyim yok dedi.
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'de Ali'ye;
" O'na zırhını ver!" dedi. Bunun üzerine Ali ona zırhını verdi. Sonra onunla zifafa girdi.
Ahmed b. Hanbel, I, 80; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 252.
2129- (Önceki hadisin bir) benzen de İbn Abbâs (radıyallahü anh)’dan rivâyet olunmuştur.
2130- Âişe (radıyallahü anhâ)'dan nakledilmiştir ki:
" Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kadını (mehir olarak) bir şey vermeden önce kocasının yanına sokmamı bana emretti.
İbn Mâce, nikâh 54; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, VII, 253.
Ebû Dâvûd dedi ki: Hayseme Hazret-i Âişe'den hiç bir zaman hadis işitmemiştir.
2131- Amr b. Şuayb, dedesinden nakledilmiştir ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
" Hangi kadın nikah akdinden önce kendisine mehir veya bahşiş ya da çeyiz (verilmek) şartıyla evlenmişse, bu (vadedilen şeyler) kadınındır. Nikah akdinden sonra (verilmiş) olan da kime verilmişse, onundur. Bir adama ikram edilmek için en uygun vasıta kızı veya kız kardeşidir."
Nesâi, nikâh 67; İbn Mâce, nikâh 41; Muvatta, nikâh 11; Ahmed b. Hanbel, II, 182.
٣٦ - باب فِي الرَّجُلِ يَدْخُلُ بِامْرَأَتِهِ قَبْلَ أَنْ يُنْقِدَهَا شَيْئًا
٢١٢٧ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الطَّالْقَانِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ، حَدَّثَنَا سَعِيدٌ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ لَمَّا تَزَوَّجَ عَلِيٌّ فَاطِمَةَ قَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( أَعْطِهَا شَيْئًا ) . قَالَ مَا عِنْدِي شَىْءٌ . قَالَ ( أَيْنَ دِرْعُكَ الْحُطَمِيَّةُ ) .
٢١٢٨ - حَدَّثَنَا كَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ الْحِمْصِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو حَيْوَةَ، عَنْ شُعَيْبٍ، - يَعْنِي ابْنَ أَبِي حَمْزَةَ - حَدَّثَنِي غَيْلاَنُ بْنُ أَنَسٍ، حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ ثَوْبَانَ، عَنْ رَجُلٍ، مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّ عَلِيًّا عَلَيْهِ السَّلاَمُ لَمَّا تَزَوَّجَ فَاطِمَةَ بِنْتَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَرَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا أَرَادَ أَنْ يَدْخُلَ بِهَا فَمَنَعَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم حَتَّى يُعْطِيَهَا شَيْئًا فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَيْسَ لِي شَىْءٌ . فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( أَعْطِهَا دِرْعَكَ ) . فَأَعْطَاهَا دِرْعَهُ ثُمَّ دَخَلَ بِهَا .
٢١٢٩ - حَدَّثَنَا كَثِيرٌ، - يَعْنِي ابْنَ عُبَيْدٍ - حَدَّثَنَا أَبُو حَيْوَةَ، عَنْ شُعَيْبٍ، عَنْ غَيْلاَنَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، مِثْلَهُ .
٢١٣٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ الْبَزَّارُ، حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ طَلْحَةَ، عَنْ خَيْثَمَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ أَمَرَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنْ أُدْخِلَ امْرَأَةً عَلَى زَوْجِهَا قَبْلَ أَنْ يُعْطِيَهَا شَيْئًا . قَالَ أَبُو دَاوُدَ خَيْثَمَةُ لَمْ يَسْمَعْ مِنْ عَائِشَةَ .
٢١٣١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْمَرٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ الْبُرْسَانِيُّ، أَخْبَرَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( أَيُّمَا امْرَأَةٍ نُكِحَتْ عَلَى صَدَاقٍ أَوْ حِبَاءٍ أَوْ عِدَةٍ قَبْلَ عِصْمَةِ النِّكَاحِ فَهُوَ لَهَا وَمَا كَانَ بَعْدَ عِصْمَةِ النِّكَاحِ فَهُوَ لِمَنْ أُعْطِيَهُ وَأَحَقُّ مَا أُكْرِمَ عَلَيْهِ الرَّجُلُ ابْنَتُهُ أَوْ أُخْتُهُ ) .