Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 54. Haram Aylarda Oruç

Haram aylar: Kamerî aylardan Zülka'de, Zülhicce, Muharrem ve Receb aylandır. Bunlardan ilk üçü peşi peşine, Receb ise, ayrıdır. Allah (celle celâluhu) Tevbe suresinin 36. âyetinde bu aylarla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

" Hakikatte ayların sayısı Allah yanında, Allah'ın kitabında -ta gökleri ve yeri yarattığı günden beri- on iki aydır. Onlardan dördü haram olanlardır. İşte bu, en doğru hesabtır. O halde (bilhassa) bunlarda (o haram aylarda) nefislerinize zulmetmeyin. (Bununla beraber) müşrikler sizinle nasıl topyekun harb ederlerse, siz de onlarla topyekûn harb ediniz. Bilin ki Allah, (fenalıklardan) sakınanlarla beraberdir."

Araplar daha İslâmiyet gelmeden önce Haram ay denilen bu aylan kutsal tanır ve bu aylarda savaştan, yağmacılıktan kaçınırlardı. Bu aylarda Mekke'de panayırlar kurulur ve Arabistanın çeşitli yerlerinden gelenler hem bu panayırlarda alış-veriş ederler, hem de Kabe'yi ziyaret ederlerdi. Ayrıca bu aylarda şiir okuma yarışmaları da yapılırdı. Bu bakımdan adı geçen ayların kültürel yönden de ayrı bir değeri vardı.

Ancak Araplar zamanla bazı mülahazalarla bu ayların yerini değiştirmeye ve aylardaki hürmeti başkalarına aktarmaya başladılar. Meselâ Muharrem ayındaki hürmeti Safer ayma çevirdiler. Bu hal Mekke'nin fetih yılı olan H. 8. yıla kadar devam etti. Nihayet Tevbe Suresinin 37. ayeti indi ve aylar hakiki yerlerine konuldular. İşâret edilen âyeti kerimenin meali şöyledir:

(Haram ayları) geciktirmek ancak küfürde bir artış (sebebiyle)dir. Onunla kâfirler şaşırtılır, onlar bunu bir yıl helâl, bir yıl haram sayarlar ki Allah'ın haram kıldığına sayıca uysunlar da, (varsın) Allah'ın haram ettiğini helal kılmış olsunlar! Bu suretle de onların amellerinin kötülüğü kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah o kâfirler güruhunu hidâyete erdirmez."

İlk devirlerde İslâmiyet de bu aylarda savaşın haramlığını aynen kabul etmiş sonraları ise bu hüküm neshedilmiştir. Atâ ise, neshedilmediği görüşündedir.

2430- Mucîbe el-Bâhiliyye'nin babası -veya amcası-

Râvi, Bahiliyye'nin babasından mı yoksa amcasından mı rivâyet ettiğinde şüphe etmiştir. ndan rivâyet ettiğine göre:

(Bahiliyye'nin babası veya amcası) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi sonra (memleketine) döndü, Adam bir sene sonra hal ve şekli değişmiş bir vaziyette Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yine gelip:

Beni tamyormusun? Ya Resûlallah? dedi.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Sen kimsin?"

Ben sana geçen sene gelen Bâhiliy'yim.

" Seni ne değiştirdi? (Seni bu hale getiren ne?) Halbuki sen güzel görünüşlü idin!" buyurdu.

Senden ayrılalı sadece geceleri yedim (senden ayrıldıktan sonra devamlı oruç tuttum)Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Kendine niçin azabettin?" buyurdu ve şöyle devam etti:

" Sabır (ramazan) ayı ve her aydan bir gün oruç tut!" Adam:

Bana artır çünkü bende (buna) kuvvet var.

(Ramazandan sonra her ay) iki gün tut." Bana artır.

(Ramazandan sonra her ay) üç gün tut!" Bana artır.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç parmağını yumup açarak işaret edip:

" Haram aylardan (bu kadar) tut ve terket, haram aylardan (bu kadar) tut ve terket, haram aylardan (bu kadar) tut ve terk et," buyurdu.

Nesaî, siyam 77; İbn Mâce, siyam 43; Ahmed b. Hanbel, V, 28; VI, 383, 384.

٥٤ - باب فِي صَوْمِ أَشْهُرِ الْحُرُمِ

٢٤٣٠ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ سَعِيدٍ الْجُرَيْرِيِّ، عَنْ أَبِي السَّلِيلِ، عَنْ مُجِيبَةَ الْبَاهِلِيَّةِ، عَنْ أَبِيهَا، أَوْ عَمِّهَا أَنَّهُ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ثُمَّ انْطَلَقَ فَأَتَاهُ بَعْدَ سَنَةٍ وَقَدْ تَغَيَّرَتْ حَالَتُهُ وَهَيْئَتُهُ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَمَا تَعْرِفُنِي قَالَ ‏(‏ وَمَنْ أَنْتَ ‏) . قَالَ أَنَا الْبَاهِلِيُّ الَّذِي جِئْتُكَ عَامَ الأَوَّلِ . قَالَ ‏(‏ فَمَا غَيَّرَكَ وَقَدْ كُنْتَ حَسَنَ الْهَيْئَةِ ‏) . قَالَ مَا أَكَلْتُ طَعَامًا إِلاَّ بِلَيْلٍ مُنْذُ فَارَقْتُكَ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لِمَ عَذَّبْتَ نَفْسَكَ ‏) . ثُمَّ قَالَ ‏(‏ صُمْ شَهْرَ الصَّبْرِ وَيَوْمًا مِنْ كُلِّ شَهْرٍ ‏) . قَالَ زِدْنِي فَإِنَّ بِي قُوَّةً . قَالَ ‏(‏ صُمْ يَوْمَيْنِ ‏) . قَالَ زِدْنِي . قَالَ ‏(‏ صُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ ‏) . قَالَ زِدْنِي . قَالَ ‏(‏ صُمْ مِنَ الْحُرُمِ وَاتْرُكْ صُمْ مِنَ الْحُرُمِ وَاتْرُكْ صُمْ مِنَ الْحُرُمِ وَاتْرُكْ ‏) . وَقَالَ بِأَصَابِعِهِ الثَّلاَثَةِ فَضَمَّهَا ثُمَّ أَرْسَلَهَا .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 53. Bütün Sene (Nafile) Oruç Tutmak

2427- Ebû Katâde (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre,

Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip:

Ya Resûlallah, sen nasıl oruç tutarsın? diye sordu.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın bu sözüne öfkelendi. Ömer (radıyallahü anh) bu durumu görünce:

Biz Allah'ı Rab, İslâmı dîn ve Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Peygamber olarak seçtik. Allah'ın gazabından ve Rasülünün öfkesinden Allah'a sığınırız, dedi.

Ömer bu sözü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın öfkesi yatışıncaya kadar söylemeye devam etti. Sonra Ömer:

Ya Resûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem)!.. Bütün seneyi oruçla geçiren kimsenin durumu ne olacak? dedi.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Oruç da tutmamıştır, iftar da etmemiştir," Müsedded, Resûlüllah'ın " Oruç'tutmadı, iftar da etmedi" veya " ne oruç tutmuş, ne de iftar etmiştir" buyurduğunu söyledi. -Tereddüd eden Gaylandır - Ömer (radıyallahü anh):

Ya Resûlallah! iki gün oruç tutup bir gün tutmayanın durumu nedir?

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Buna kimsenin gücü yeter mi?"

Ya Resûlallah! Birgün oruç tutup bir gün tutmayanın hâli nedir?

" Bu, Dâvud (aleyhis-selâm)'un orucudur."

Ya Resûlallah! Bir gün oruç tutup iki gün tutmayana ne dersin?

" Benim buna gücümün yetirilmesini isterdim."

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra şöyle buyurdu:

" Her ay üç gün ve ramazandan ramazana oruç tutmak var ya, işte bu tüm senenin orucu demektir. Ben Allah'ın arefe günü orucunu ondan önceki ve sonraki seneler(in günahlarına) keffâret kılacağını ümid ederim. Allah'ın aşure günü orucunu da ondan önceki sene(nin günahlarına) keffâret kılacağını umarım."

Müslim, siyam 196; İbn Mâce, sıyâm 31.

2428- Mûsâ b. İsmail, Mehdî'den, Mehdi, Ğaylân'dan öaylân Abdullah b. Ma'bed ez-Zimmânî'den, o da Ebû Katâde (radıyallahü anh)'den bu (yukarıdaki) hadisi rivâyet etmişlerdir. Mûsâ b. İsmail, rivâyetinde şunları da ilave etmiştir:

Ömer (radıyallahü anh):

Yâ Resûlüllah! Pazartesi ve Perşembe günlerinin oruçlarını iyi görür müsün? (bu günlerin oruçlarına ne dersin?), diye sordu.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Ben o (pazartesi) gün de doğdum, ve Kur'an-ı Kerim bana o günde indirildi," buyurdu.

Müslim, siyam 198; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV, 293.

2429- Abdullah b. Amr b. el-As (radıyallahü anhümâ)’dan; demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana rastladı ve:

" Senin " Ben geceleri (hep) namaz kılacağım gündüzleri de oruç tutacağım" dediğini haber almadım mı, zannediyorsun" buyurdu.

(Râvi) dedi ki, zannediyorum Abdullah b. Amr:

Evet Ya Resûlallah öyle dedim, dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Namaz kıl ama uyu da. (Bazan) oruç tut, (bazan) tutma. Her ay üç gün oruç tut. Bu bütün senenin orucu gibidir," buyurdu.

Abdullah dedi ki:

Yâ Resûlüllah, benim bundan daha fazlasına gücüm yeter dedim.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Bir gün oruç tut, iki gün tutma," buyurdu,

Benim bundan daha fazlasına (da) gücüm yeter, dedim.

" Bir gün oruç tut, birgün tutma. Bu orucun en doğrusu (mu'tedili)dur. Dâvud (aleyhis-selâm)'ın orucu budur," buyurdu.

Ben, bundan daha efdaline muktedirim, dedim.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Bundan daha efdali yoktur." buyurdu.

Buharî, savm 56, enbiya 37; Müslim, siyam 1159; Nesaî, siyam 75-76; İbn Mâce, siyam 31; Ahmed b. Hanbel, II, 158, 200, 201, 225; V, 297, 311.

٥٣ - باب فِي صَوْمِ الدَّهْرِ تَطَوُّعًا

٢٤٢٧ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ، وَمُسَدَّدٌ، قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ غَيْلاَنَ بْنِ جَرِيرٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْبَدٍ الزِّمَّانِيِّ، عَنْ أَبِي قَتَادَةَ، أَنَّ رَجُلاً، أَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ تَصُومُ فَغَضِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مِنْ قَوْلِهِ فَلَمَّا رَأَى ذَلِكَ عُمَرُ قَالَ رَضِينَا بِاللَّهِ رَبًّا وَبِالإِسْلاَمِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ نَبِيًّا نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ غَضَبِ اللَّهِ وَمِنْ غَضَبِ رَسُولِهِ . فَلَمْ يَزَلْ عُمَرُ يُرَدِّدُهَا حَتَّى سَكَنَ غَضَبُ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم . فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ بِمَنْ يَصُومُ الدَّهْرَ كُلَّهُ قَالَ ‏(‏ لاَ صَامَ وَلاَ أَفْطَرَ ‏) . قَالَ مُسَدَّدٌ ‏(‏ لَمْ يَصُمْ وَلَمْ يُفْطِرْ أَوْ مَا صَامَ وَلاَ أَفْطَرَ ‏) . شَكَّ غَيْلاَنُ . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ بِمَنْ يَصُومُ يَوْمَيْنِ وَيُفْطِرُ يَوْمًا قَالَ ‏(‏ أَوَيُطِيقُ ذَلِكَ أَحَدٌ ‏) . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَكَيْفَ بِمَنْ يَصُومُ يَوْمًا وَيُفْطِرُ يَوْمًا قَالَ ‏(‏ ذَلِكَ صَوْمُ دَاوُدَ ‏) . قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَكَيْفَ بِمَنْ يَصُومُ يَوْمًا وَيُفْطِرُ يَوْمَيْنِ قَالَ ‏(‏ وَدِدْتُ أَنِّي طُوِّقْتُ ذَلِكَ ‏) . ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ ثَلاَثٌ مِنْ كُلِّ شَهْرٍ وَرَمَضَانُ إِلَى رَمَضَانَ فَهَذَا صِيَامُ الدَّهْرِ كُلِّهِ وَصِيَامُ عَرَفَةَ إِنِّي أَحْتَسِبُ عَلَى اللَّهِ أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِي قَبْلَهُ وَالسَّنَةَ الَّتِي بَعْدَهُ وَصَوْمُ يَوْمِ عَاشُورَاءَ إِنِّي أَحْتَسِبُ عَلَى اللَّهِ أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِي قَبْلَهُ ‏) .

٢٤٢٨ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا مَهْدِيُّ، حَدَّثَنَا غَيْلاَنُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْبَدٍ الزِّمَّانِيِّ، عَنْ أَبِي قَتَادَةَ، بِهَذَا الْحَدِيثِ زَادَ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ صَوْمَ يَوْمِ الاِثْنَيْنِ وَيَوْمِ الْخَمِيسِ قَالَ ‏(‏ فِيهِ وُلِدْتُ وَفِيهِ أُنْزِلَ عَلَىَّ الْقُرْآنُ ‏) .

٢٤٢٩ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ، وَأَبِي، سَلَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ، قَالَ لَقِيَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ أَلَمْ أُحَدَّثْ أَنَّكَ تَقُولُ لأَقُومَنَّ اللَّيْلَ وَلأَصُومَنَّ النَّهَارَ ‏) . قَالَ - أَحْسِبُهُ قَالَ - نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ قُلْتُ ذَاكَ . قَالَ ‏(‏ قُمْ وَنَمْ وَصُمْ وَأَفْطِرْ وَصُمْ مِنْ كُلِّ شَهْرٍ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ وَذَاكَ مِثْلُ صِيَامِ الدَّهْرِ ‏) . قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أُطِيقُ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ . قَالَ ‏(‏ فَصُمْ يَوْمًا وَأَفْطِرْ يَوْمَيْنِ ‏) . قَالَ فَقُلْتُ إِنِّي أُطِيقُ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ قَالَ ‏(‏ فَصُمْ يَوْمًا وَأَفْطِرْ يَوْمًا وَهُوَ أَعْدَلُ الصِّيَامِ وَهُوَ صِيَامُ دَاوُدَ ‏) . قُلْتُ إِنِّي أُطِيقُ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ أَفْضَلَ مِنْ ذَلِكَ ‏) .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 52. Sadece Cuma Ve Cumartesi Günleri Oruç Tutmakta Ruhsat

2424- Cüveyriye bint Haris (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre, Cuma günü Cüveyriye oruçlu iken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun yanına girip;

" Dün oruç tuttun mu?" diye sormuştur.

Cüveyriye:

Hayır, demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem);

(Peki) yann tutmayı arzu ediyor musun?" , buyurmuştur. Cüveyriye:

" Hayır" demiş. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

(O zaman) orucunu boz," buyurmuştur.

Buharî, siyam 63.

2425- İbn Şihâbdan rivâyet edildiğine göre; kendisine cumartesi günü orucunun nehyedildiği söylenince: -Bu zayıf (Hımsî) bir hadistir, derdi.

Kütüb-i sitte sahipleri içinde sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

2426- Evzâî'den; demiştir ki:

" Bunu, yani İbn Büsr'ün, cumartesi günü orucu hakkındaki hadisini onun yayıldığını görünceye kadar gizlemeye devam ettim."

Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 303.

Ebû Dâvud, " Mâlik bu yalan (uydurma)'dır dedi" der.

٥٢ - باب الرُّخْصَةِ فِي ذَلِكَ

٢٤٢٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ، حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، عَنْ قَتَادَةَ، ح وَحَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ، حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ أَبِي أَيُّوبَ، - قَالَ حَفْصٌ الْعَتَكِيُّ - عَنْ جُوَيْرِيَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم دَخَلَ عَلَيْهَا يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَهِيَ صَائِمَةٌ فَقَالَ ‏(‏ أَصُمْتِ أَمْسِ ‏) . قَالَتْ لاَ . قَالَ ‏(‏ تُرِيدِينَ أَنْ تَصُومِي غَدًا ‏) . قَالَتْ لاَ . قَالَ ‏(‏ فَأَفْطِرِي ‏) .

٢٤٢٥ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ، قَالَ سَمِعْتُ اللَّيْثَ، يُحَدِّثُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَنَّهُ كَانَ إِذَا ذُكِرَ لَهُ أَنَّهُ نُهِيَ عَنْ صِيَامِ يَوْمِ السَّبْتِ يَقُولُ ابْنُ شِهَابٍ هَذَا حَدِيثٌ حِمْصِيٌّ .

٢٤٢٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ بْنِ سُفْيَانَ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، عَنِ الأَوْزَاعِيِّ، قَالَ مَا زِلْتُ لَهُ كَاتِمًا حَتَّى رَأَيْتُهُ انْتَشَرَ . يَعْنِي حَدِيثَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُسْرٍ هَذَا فِي صَوْمِ يَوْمِ السَّبْتِ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ قَالَ مَالِكٌ هَذَا كَذِبٌ .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget