Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 19. Müslümanların Toptan Harbe Çıkma Mükellefiyetlerinin Özel Bir Taife(nin Harbe Çıkmaması Emrinin Gelmesi) İle Yürürlükten Kaldırılması

2507- İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan; demiştir ki:

" Eğer topluca (savaşa) çıkmazsanız, (Allah) size acı (bir şekilde) azabeder- el-Tevbe (9), 39. (ây et-i kerimesi) ile " Ne Medine halkının..." et-Tevbe (9), 120. âyetini " Yapacakları" bk. et-Tevbe (9), 121. kelimesine kadar, bunları takibeden " Bütün insanların, toptan savaşa çıkmaları doğru değildir..." et-Tevbe (9), 122. (âyet-i kerimesi) neshetmiştir.

Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

2508- Necde b. Nüfey'den; demiştir ki: İbn Abbâs'a şu;

" Eğer topluca (savaşa) çıkmazsamz (Allah) size (acı bir şekilde) azabeder..." et-Tevbe (9), 39. (mealindeki) âyeti sordum da;

Onlardan yağmur kesildi. (Yağmurun kesilmesi) onların azabıydı diye cevap yerdi.

Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

١٩ - باب فِي نَسْخِ نَفِيرِ الْعَامَّةِ بِالْخَاصَّةِ

٢٥٠٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمَرْوَزِيُّ، حَدَّثَنِي عَلِيُّ بْنُ الْحُسَيْنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ يَزِيدَ النَّحْوِيِّ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ ‏{‏ إِلاَّ تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ‏}‏ وَ ‏{‏ مَا كَانَ لأَهْلِ الْمَدِينَةِ ‏}‏ إِلَى قَوْلِهِ ‏{‏ يَعْمَلُونَ ‏}‏ نَسَخَتْهَا الآيَةُ الَّتِي تَلِيهَا ‏{‏ وَمَا كَانَ الْمُؤْمِنُونَ لِيَنْفِرُوا كَافَّةً ‏}

٢٥٠٨ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، عَنْ عَبْدِ الْمُؤْمِنِ بْنِ خَالِدٍ الْحَنَفِيِّ، حَدَّثَنِي نَجْدَةُ بْنُ نُفَيْعٍ، قَالَ ‏:‏ سَأَلْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ عَنْ هَذِهِ الآيَةِ، ‏{‏ إِلاَّ تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ‏}‏ قَالَ ‏:‏ فَأُمْسِكَ عَنْهُمُ الْمَطَرُ وَكَانَ عَذَابَهُمْ .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 18. Allah Yolunda Savaşa Çıkmayı Bırakmanın Kerâhati

2504- Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'ın rivâyet ettiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'şöyle buyurmuştur:

" Bir kimse (Allah yolunda) savaşmadan ve onu gönlünden geçirmeden ölürse bir çeşit nifak üzere ölür."

Müslim, imâre 158; Nesai, cihad 2; Darimi, cihad 25; Ahmed b. Hanbel, II, 374.

2505- Ebû Ümâme (radıyallahü anh)'ın rivâyet ettiğine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Kim savaşa katılmaz veya savaşa katılan bir gaziyi (harp aletleriyle) donatmaz ya da savaşa giden mücâhidin ailesine hizmette ona hayırlı bir vekil olmazsa, her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah onu bir felâkete uğratır.

(Bu hadisin ravilerinden) Yezid b. Abdirabbih rivâyetinde " kıyametten önce" (Allah onu bir felâkete uğratır) demiştir.

İbn Mâce, cihad 5; Darimi, cihad 25.

2506- Enes b. Mâlik'den rivâyet olunduğuna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Müşriklere karşı mallarınızla yanlarınızla ve dillerinizle savaşınız."

Nesai, cihad 1; Dârimi, cihâd 38; Ahmed b. Hanbel, III, 124, 153, 251.

١٨ - باب كَرَاهِيَةِ تَرْكِ الْغَزْوِ

٢٥٠٤ - حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْمَرْوَزِيُّ، أَخْبَرَنَا ابْنُ الْمُبَارَكِ، أَخْبَرَنَا وُهَيْبٌ، - قَالَ عَبْدَةُ ‏:‏ يَعْنِي ابْنَ الْوَرْدِ - أَخْبَرَنِي عُمَرُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ، عَنْ سُمَىٍّ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏:‏ ‏(‏ مَنْ مَاتَ وَلَمْ يَغْزُ وَلَمْ يُحَدِّثْ نَفْسَهُ بِالْغَزْوِ مَاتَ عَلَى شُعْبَةٍ مِنْ نِفَاقٍ ‏) .

٢٥٠٥ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ، وَقَرَأْتُهُ، عَلَى يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ رَبِّهِ الْجُرْجُسِيِّ قَالاَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ الْحَارِثِ، عَنِ الْقَاسِمِ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏:‏ ‏(‏ مَنْ لَمْ يَغْزُ أَوْ يُجَهِّزْ غَازِيًا أَوْ يَخْلُفْ غَازِيًا فِي أَهْلِهِ بِخَيْرٍ أَصَابَهُ اللَّهُ بِقَارِعَةٍ ‏) . قَالَ يَزِيدُ بْنُ عَبْدِ رَبِّهِ فِي حَدِيثِهِ ‏:‏ ‏(‏ قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ‏) .

٢٥٠٦ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ حُمَيْدٍ، عَنْ أَنَسٍ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏:‏ ‏(‏ جَاهِدُوا الْمُشْرِكِينَ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ وَأَلْسِنَتِكُمْ ‏) .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 17. Aziz Ve Celil Olan Allah Yolunda Nöbet Tutmanın Fazileti

2503- Sehl b. el-Hanzaliyye şöyle anlatmıştır: (Hazret-i Peygamberin sahabilerinden) bir cemaat Huneyn (savaşı) günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la birlikte yürüdüler. Yürüyüşü uzattılar. Nihayet akşam üstü oldu. Ben de Resûlüllah'ın yanında (ikindi) namaz(ın)da hazır bulundum. O anda atlı bir adam geldi ve;

Ey Allah'ın Rasûlü, ben sizin önünüzden gitmiştim şöyle bir dağa çıktım. Bir de baktım ki Havazin kabilesi develerine binili kadınları, develeri ve koyunlarıyla birlikte hiç kimse geri kalmamak kaydıyla Huneyn'de toplanmışlar, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de gülümsedi ve;

" İnşallah onlar yarın müslümanların ganimeti olacaktır" buyurdu. Sonra,

" Bu gece bizi kim bekleyecek?" diye sordu. Enes b. Ebû Mersed el-Ganevi;

Ben (bekleyeceğim) Ya Resûlallah cevabını verdi. (Hazret-i Peygamber ona);

" Bin!" dedi. O da kendisine ait bîr ata binip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a geldi. Resûlüllah da ona (şöyle) emretti:

" Şu boğaza git tepesine çık. Bu gece senin tarafından (gelecek) bir pusuya düşmeyelim" . Sabahladığımız vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namazlarını) kıldığı yere çıkıp iki rekat naımaz kıldı. Sonra;

" Atlınızı gördünüz mü?" dedi.

Görmedik Ya Resûlallah, diye karşılık verdiler. Namaz için kamet getirildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaza durdu ve boğaza da bakıyordu. Nihayet namazı bitirip de selâm verince:

" Müjde size (işte) atlınız geldi!" buyurdu. Biz ağaçların arasından boğaza (doğru) bakmaya başladık. Bir de ne görelim (atlı) gelip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna durdu. Selâm verdi ve (şöyle) dedi:

Ben gittim şu boğazın tepesine, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in emir buyurduğu yere kadar çıktım. Sabah olunca boğazın iki yanındaki tepelere çıkıp (etrafı) gözetledim kimseyi göremedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona;

" Bu gece (atından hiç) indin mi?" diye sordu. (O da);

Hayır. Ancak namaz kılmak veya abdest bozmak için inmem hariç diye cevap verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona;

" Sana (cenneti) kazandıran bir amel işledin. Bundan sonra (başka) bir amel işlemesen de zararı yok." buyurdu.

Sadece Ebû Dâvud rivâyet etmiştir.

١٧ - باب فِي فَضْلِ الْحَرْسِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ تَعَالَى

٢٥٠٣ - حَدَّثَنَا أَبُو تَوْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ، - يَعْنِي ابْنَ سَلاَّمٍ - عَنْ زَيْدٍ، - يَعْنِي ابْنَ سَلاَّمٍ - أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَلاَّمٍ، قَالَ حَدَّثَنِي السَّلُولِيُّ أَبُو كَبْشَةَ، أَنَّهُ حَدَّثَهُ سَهْلُ ابْنُ الْحَنْظَلِيَّةِ، أَنَّهُمْ سَارُوا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَوْمَ حُنَيْنٍ فَأَطْنَبُوا السَّيْرَ حَتَّى كَانَتْ عَشِيَّةً، فَحَضَرْتُ الصَّلاَةَ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَجَاءَ رَجُلٌ فَارِسٌ فَقَالَ ‏:‏ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي انْطَلَقْتُ بَيْنَ أَيْدِيكُمْ حَتَّى طَلَعْتُ جَبَلَ كَذَا وَكَذَا فَإِذَا أَنَا بِهَوَازِنَ عَلَى بَكْرَةِ آبَائِهِمْ بِظُعُنِهِمْ وَنَعَمِهِمْ وَشَائِهِمُ اجْتَمَعُوا إِلَى حُنَيْنٍ . فَتَبَسَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَقَالَ ‏:‏ ‏(‏ تِلْكَ غَنِيمَةُ الْمُسْلِمِينَ غَدًا إِنْ شَاءَ اللَّهُ ‏) . ثُمَّ قَالَ ‏:‏ ‏(‏ مَنْ يَحْرُسُنَا اللَّيْلَةَ ‏) . قَالَ أَنَسُ بْنُ أَبِي مَرْثَدٍ الْغَنَوِيُّ ‏:‏ أَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ ‏:‏ ‏(‏ فَارْكَبْ ‏) . فَرَكِبَ فَرَسًا لَهُ فَجَاءَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏:‏ ‏(‏ اسْتَقْبِلْ هَذَا الشِّعْبَ حَتَّى تَكُونَ فِي أَعْلاَهُ وَلاَ نُغَرَّنَّ مِنْ قِبَلِكَ اللَّيْلَةَ ‏) . فَلَمَّا أَصْبَحْنَا خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَى مُصَلاَّهُ فَرَكَعَ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ قَالَ ‏:‏ ‏(‏ هَلْ أَحْسَسْتُمْ فَارِسَكُمْ ‏) . قَالُوا ‏:‏ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا أَحْسَسْنَاهُ . فَثُوِّبَ بِالصَّلاَةِ فَجَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يُصَلِّي وَهُوَ يَلْتَفِتُ إِلَى الشِّعْبِ حَتَّى إِذَا قَضَى صَلاَتَهُ وَسَلَّمَ قَالَ ‏:‏ ‏(‏ أَبْشِرُوا فَقَدْ جَاءَكُمْ فَارِسُكُمْ ‏) . فَجَعَلْنَا نَنْظُرُ إِلَى خِلاَلِ الشَّجَرِ فِي الشِّعْبِ فَإِذَا هُوَ قَدْ جَاءَ حَتَّى وَقَفَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَلَّمَ فَقَالَ ‏:‏ إِنِّي انْطَلَقْتُ حَتَّى كُنْتُ فِي أَعْلَى هَذَا الشِّعْبِ حَيْثُ أَمَرَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلَمَّا أَصْبَحْتُ اطَّلَعْتُ الشِّعْبَيْنِ كِلَيْهِمَا فَنَظَرْتُ فَلَمْ أَرَ أَحَدًا . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏:‏ ‏(‏ هَلْ نَزَلْتَ اللَّيْلَةَ ‏) . قَالَ ‏:‏ لاَ إِلاَّ مُصَلِّيًا أَوْ قَاضِيًا حَاجَةً . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏:‏ ‏(‏ قَدْ أَوْجَبْتَ فَلاَ عَلَيْكَ أَنْ لاَ تَعْمَلَ بَعْدَهَا ‏) .



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget