بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
37. Leş Yemek Zorunda Kalan Kimse
3818- Câbir b. Semüre'den rivâyet olunmuştur; dedi ki:
Bir adara (Medine'de, siyah taşlarıyla meşhur olan) Hârre isimli yere ailesi ve çocuğu ile birlikte konakladı. (Orada bulanan) başka bir adam (ona), " Benim (burada) devem kayboldu, eğer bulursan onu yakala" dedi. Kısa bir süre sonra (o kimse bu) deveyi buldu. (Fakat devenin) sahibi bulunamadı. Derken (elinde kalan) deve hastalandı..Karısı ona " Bunu kes" dediyse de adam kabul etmedi. Deve öldü. (Bu sefer kadın kocasına), " Bunu kes, yağını ve etini pastırma yapar yeriz. (Çünkü biz çok açız, zaruret halindeyiz)" - dedi. (Adam):
" (Hayır), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a danışıncaya kadar (bunu kabul edemem)" dedi. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip bunu sordu. (Hazret-i Peygamber de):
" Senin yanında seni buna muhtaç olmaktan kurtaracak (bir şey) var mı?" diye sordu. (Adam) " Hayır" cevabını verdi, (Bunun üzerine);
" (Öyleyse) onu yeyiniz" buyurdu.
(Tam o sırada devenin) sahibi çıkageldi. (Adam da başından geçen) olayı anlattı. (Devenin sahibi olayı öğrenince adama), " Onu kesşeydin ya!" dedi. (Adam da),'" Senden utandım (da kesemedim)" karşılığını verdi.
3819- el-Fücey' el-Âmirî'den rivâyet olunduğuna göre;
Kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelip;
(Ey Allah'ın Rasûlu), bize ölü (hayvan eti) helâl kılınmadı mı? demiş. (Hazret-i Peygamber de ona):
" t Sizin yemeğiniz nedir." diye sormuş, (el-Fücey’de):
" Akşamleyin bir bardak, sabahleyin de bir bardak süt içeriz" cevabını vermiş.
(Mûsânnifin hadis rivâyet ettiği kimselerden olan) Ebû Nuaym (künyesiyle tanınan el-Fazl b. Dükeyn) dedi ki: Ukbe (b. Vehb) bana (metinde geçen) " İğtibâk" kelimesini, sabahleyin bir bardak (süt içmek);
" el-ıstıbah" kelimesini de akşamleyin bir bardak (süt içmek) diye açıkladı.-
(Hazret-i Peygamber de):
" Yemin olsun ki (bu hal) açlıktır. (İçilen bu kadarcık süt açlığı gidermeye yetmez)" buyurmuş ve (bu halleri devam ettiği sürece, ölmeyecek kadar) o leşi (yemelerini) onlara helâl kılmış.
Ebû Dâvûd dedi ki: (Metinde geçen kelimesinin kökü olan) " el-ğabûk" , gündüzün son vakit(ler)idir. kelimesinin kökü olan) " sabûh" ise, gündüzün ilk anlarıdır.
٣٧ - باب فِي الْمُضْطَرِّ إِلَى الْمَيْتَةِ
٣٨١٨ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ، أَنَّ رَجُلاً، نَزَلَ الْحَرَّةَ وَمَعَهُ أَهْلُهُ وَوَلَدُهُ فَقَالَ رَجُلٌ إِنَّ نَاقَةً لِي ضَلَّتْ فَإِنْ وَجَدْتَهَا فَأَمْسِكْهَا . فَوَجَدَهَا فَلَمْ يَجِدْ صَاحِبَهَا فَمَرِضَتْ فَقَالَتِ امْرَأَتُهُ انْحَرْهَا . فَأَبَى فَنَفَقَتْ فَقَالَتِ اسْلُخْهَا حَتَّى نُقَدِّدَ شَحْمَهَا وَلَحْمَهَا وَنَأْكُلَهُ . فَقَالَ حَتَّى أَسْأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَتَاهُ فَسَأَلَهُ فَقَالَ ( هَلْ عِنْدَكَ غِنًى يُغْنِيكَ ) . قَالَ لاَ . قَالَ ( فَكُلُوهَا ) . قَالَ فَجَاءَ صَاحِبُهَا فَأَخْبَرَهُ الْخَبَرَ فَقَالَ ( هَلاَّ كُنْتَ نَحَرْتَهَا ) . قَالَ اسْتَحْيَيْتُ مِنْكَ .
٣٨١٩ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ دُكَيْنٍ، حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ وَهْبِ بْنِ عُقْبَةَ الْعَامِرِيُّ، قَالَ سَمِعْتُ أَبِي يُحَدِّثُ، عَنِ الْفُجَيْعِ الْعَامِرِيِّ، أَنَّهُ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ مَا يَحِلُّ لَنَا مِنَ الْمَيْتَةِ قَالَ ( مَا طَعَامُكُمْ ) . قُلْنَا نَغْتَبِقُ وَنَصْطَبِحُ . قَالَ أَبُو نُعَيْمٍ فَسَّرَهُ لِي عُقْبَةُ قَدَحٌ غُدْوَةً وَقَدَحٌ عَشِيَّةً . قَالَ ( ذَاكَ - وَأَبِي - الْجُوعُ ) . فَأَحَلَّ لَهُمُ الْمَيْتَةَ عَلَى هَذِهِ الْحَالِ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ الْغَبُوقُ مِنْ آخِرِ النَّهَارِ وَالصَّبُوحُ مِنْ أَوَّلِ النَّهَارِ .