Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 40. Ölü (Hayvanların) Derilerinin Temizlenmesi Hakkında (Gelen Hadisler)

4122- (Hazret-i peyganıber'in hanımı) Meymûne'den rivâyet olunmuştur; dedi ki:

Bizim azatlı bir cariyemize sadaka (olarak toplanmış koyunlar) dan bir koyun hediye edil(miş)ti, bir süre sonra koyun öldü. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)(Ölü olarak yol üzerine atılıverilmiş olan) bu koyunun yanından geçti ve:

" Bu koyunun derisini tabaklayıp ondan yararlanmalıydılar" buyurdu. (Bunu işitenler);

" Ey Allah'ın Rasûlü, o bir leştir, dediler. (Hazret-i Peygamber de):

" Ölü hayvanın ancak yenmesi haramdır" karşılığını verdi.

Müslim, hayz 100, 102; Tirmizî libas 7; Nesâî Fer’ 17.

4123- Şu (bir önceki) hadis, Zührî'den (bir başka senedle daha rivâyet edilmiştir ve bu rivâyetinde Zührî) Meymûne'yi zikretmem iştir. Bu rivâyetinde Zührî; Hazret-i Peygamber:

" Onun derisinden faydalanmalıydınız" buyurdu, dedi(kten) sonra (bir önceki hadisin manasını rivâyet etmiş orada geçen) tabaklamayı ise rivâyet etmemiştir.

4124- Ma'mer'den rivâyet edilmiştir; dedi ki;

Zührî, (deri) tabaklamayı kabul etmezdi ve " deriden her hal-(li kâr)da yararlanılabilir" derdi.

Ebû Dâvûd dedi ki: (4120 numaralı) Zührî hadisinde (onu rivâyet edenlerden) el-Evzaî, Yunus ve Ukayl; tabaklama kelimesini rivâyet etmemişlerdir.

Tabaklanmayı ise, Zübeydî, Saîd b. Abdülaziz ile Hafs b. el-Velîd rivâyet ettiler.

4125- İbn Abbâs'dan rivâyet olunmuştur; dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı;

" Deri tabaklandığı zaman temiz olur" buyururken işittim.

Müslim, Hayz 105; Nesâî, Fer 20. 30, 31; Darimî, edahii 20 Muvatta, saya, 17, 18; Ahmed b. Hanbel I. 219.227,237, 270. 274. 280. 314 328. 343, 365, 372. VI 73. 104. 148, 153.

4126- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımı Âişe (radıyallahü anhâ)'dan rivâyet edildiğine göre;

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ölü (hayvan)ların derileri tabaklanınca (onlardan) yararlanılmasını emretmiştir.

İbn Mâce, libas 25: Mesâî Fer' 6.

4127- Seleme b. el-Muhabbık'dan rivâyet olunduğuna göre;

" Rasûlullalr (sallallahü aleyhi ve sellem), Tebük savaşında bir eve varmış, evde (deriden yapılmış) asılı bir su tulumu görmüş ve (ev halkından tulumdaki) su (dan bir miktar vermelerini) istemiş. (Onlar):

Ey Allah'ın Rasûlü, bu (su tulumunun derisi) bir leş(e ait)tir, demişler. (Hazret-i Peygamberde):

" Onun tabaklanmış olması temizlenmesi (demek)dir" buyurmuş.

Müslim Hayz 106, 107: Nesâî. Fer’ 26; Darimî, edâhi 20, buyü 35: Ahmed b. Hanbel III, 176 V 6.7. VI 155.

4128- Âliye binti Sübey'den rivâyet olunmuştur; dedi ki:

Uhud'da bana ail bir koyun (sürüsü) vardı. Onlara kıran girdi(de pek çoğu öldü). Bunun üzerine Hazret-i Paygamber'in hanımı Meymûne'ye varıp bu durumu kendisine anlattım. Meymûne de bana:

Onların derilerini alıp onlardan yararlanmalıydın, dedi. (Kendisine):

Bu helâl midir? dedi(m).

Evet. Bir defasında Kureyş'ıen bazı kimseler kendilerine ait bir koyunu eşek (sürür) gibi sürüyerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına geldiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara;

" Derisini almalı (ve tabakladıktan sonra ondan yararlanmalı) idiniz" buyurdu. (Onlar bu sözü işitince;)

O bir leştir, (onun derisinden nasıl yararlanabiliriz)? dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da:

" O deriyi su ve mazı temizler" karşılığını verdi.

Nesâî Fer' 5.

٤٠ - باب فِي أُهُبِ الْمَيْتَةِ

٤١٢٢ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، وَوَهْبُ بْنُ بَيَانٍ، وَعُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَابْنُ أَبِي خَلَفٍ، قَالُوا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، - قَالَ مُسَدَّدٌ وَوَهْبٌ - عَنْ مَيْمُونَةَ، قَالَتْ أُهْدِيَ لِمَوْلاَةٍ لَنَا شَاةٌ مِنَ الصَّدَقَةِ فَمَاتَتْ فَمَرَّ بِهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ ‏(‏ أَلاَ دَبَغْتُمْ إِهَابَهَا فَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهِ ‏) . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّهَا مَيْتَةٌ . قَالَ ‏(‏ إِنَّمَا حُرِّمَ أَكْلُهَا ‏)‏ ‏.‏

٤١٢٣ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ، حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، بِهَذَا الْحَدِيثِ لَمْ يَذْكُرْ مَيْمُونَةَ قَالَ فَقَالَ ‏(‏ أَلاَ انْتَفَعْتُمْ بِإِهَابِهَا ‏) . ثُمَّ ذَكَرَ مَعْنَاهُ لَمْ يَذْكُرِ الدِّبَاغَ ‏.‏

٤١٢٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ فَارِسٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، قَالَ قَالَ مَعْمَرٌ وَكَانَ الزُّهْرِيُّ يُنْكِرُ الدِّبَاغَ وَيَقُولُ يُسْتَمْتَعُ بِهِ عَلَى كُلِّ حَالٍ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ لَمْ يَذْكُرِ الأَوْزَاعِيُّ وَيُونُسُ وَعُقَيْلٌ فِي حَدِيثِ الزُّهْرِيِّ الدِّبَاغَ وَذَكَرَهُ الزُّبَيْدِيُّ وَسَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ وَحَفْصُ بْنُ الْوَلِيدِ ذَكَرُوا الدِّبَاغَ ‏.‏

٤١٢٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ، أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ وَعْلَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ إِذَا دُبِغَ الإِهَابُ فَقَدْ طَهُرَ ‏)‏ ‏.‏

٤١٢٦ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ قُسَيْطٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ ثَوْبَانَ، عَنْ أُمِّهِ، عَنْ عَائِشَةَ، زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَمَرَ أَنْ يُسْتَمْتَعَ بِجُلُودِ الْمَيْتَةِ إِذَا دُبِغَتْ ‏.‏

٤١٢٧ - حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ، وَمُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، قَالاَ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ جَوْنِ بْنِ قَتَادَةَ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ الْمُحَبَّقِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي غَزْوَةِ تَبُوكَ أَتَى عَلَى بَيْتٍ فَإِذَا قِرْبَةٌ مُعَلَّقَةٌ فَسَأَلَ الْمَاءَ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّهَا مَيْتَةٌ . فَقَالَ ‏(‏ دِبَاغُهَا طُهُورُهَا ‏)‏ ‏.‏

٤١٢٨ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي عَمْرٌو، - يَعْنِي ابْنَ الْحَارِثِ - عَنْ كَثِيرِ بْنِ فَرْقَدٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَالِكِ بْنِ حُذَافَةَ، حَدَّثَهُ عَنْ أُمِّهِ الْعَالِيَةِ بِنْتِ سُبَيْعٍ، أَنَّهَا قَالَتْ كَانَ لِي غَنَمٌ بِأُحُدٍ فَوَقَعَ فِيهَا الْمَوْتُ فَدَخَلْتُ عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهَا فَقَالَتْ لِي مَيْمُونَةُ لَوْ أَخَذْتِ جُلُودَهَا فَانْتَفَعْتِ بِهَا . فَقَالَتْ أَوَيَحِلُّ ذَلِكَ قَالَتْ نَعَمْ . مَرَّ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم رِجَالٌ مِنْ قُرَيْشٍ يَجُرُّونَ شَاةً لَهُمْ مِثْلَ الْحِمَارِ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَوْ أَخَذْتُمْ إِهَابَهَا ‏) . قَالُوا إِنَّهَا مَيْتَةٌ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ يُطَهِّرُهَا الْمَاءُ وَالْقَرَظُ ‏)‏ ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 39. Eteğin Uzunluk Ölçüsü Hakkında (Gelen Hadisler)

4119- Safiye binti Ebî Ubeyd'den rivâyet olunduğuna göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), belden aşağı giyilen eteklik(ler)den bahsedince hanımı Ümmü Seleme;

Ey Allah'ın Rasûlü(bu hususla) kadın(ın durumu nedir)? demiş. (Hazret-i Peygamber de):

(Erkeğin eleğinden) bir karış (fazla) uzatır" buyurmuş. Ümmü Seleme:

O zaman (kadın yürüyünce) vücudunun bir kısmı açılır, demiş. (Hazret-i Peygamber de):

" Bir zira (arşın) uzatabilir, daha fazla uzatamaz" karşılığın vermiş.

Nesâî, zinet 106; İbn-i Mace, libas 13: Tirmizî, libas 9.

4120- Şu (bir önceki) hadis Ümmü Seleme'den Süleyman b. Yesâr tarafından da rivâyet olunmuştur.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi İbn Lshak ve Eyyûb b. Mûsâ, Nâfi aracılığıyla Safiyye'den rivâyet etmiştir.

4121- İbn Ömer (radıyallahü anh)'dan rivâyet edilmiştir, dedi ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), hanımlarının eteklerini erkeklerinkinden) bir karış (fazla) uzatmalarına izin verdi. Sonra onu daha fazla uzatmak istediler.Bunun üzerine onlara (eteklerini) bir karış daha uzatmalarına izin verdi. Bu hâdiseden sonra (kadınlar) bize etek gönderiyorlardı, biz de onları bir zira (uzunluğunda olacak şekilde) ölçüyorduk.

İbn Mâce, libas 13; Dârimî. istizan 16: Ahmed b. Hanbel II 5, 8, 90, VI 75. 123.

٣٩ - باب فِي قَدْرِ الذَّيْلِ

٤١١٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أَبِي بَكْرِ بْنِ نَافِعٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ صَفِيَّةَ بِنْتِ أَبِي عُبَيْدٍ، أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ أَنَّ أُمَّ سَلَمَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم حِينَ ذَكَرَ الإِزَارَ فَالْمَرْأَةُ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ ‏(‏ تُرْخِي شِبْرًا ‏) . قَالَتْ أُمُّ سَلَمَةَ إِذًا يَنْكَشِفُ عَنْهَا . قَالَ ‏(‏ فَذِرَاعًا لاَ تَزِيدُ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏

٤١٢٠ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى، أَخْبَرَنَا عِيسَى، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِهَذَا الْحَدِيثِ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ ابْنُ إِسْحَاقَ وَأَيُّوبُ بْنُ مُوسَى عَنْ نَافِعٍ عَنْ صَفِيَّةَ ‏.‏

٤١٢١ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ سُفْيَانَ، أَخْبَرَنِي زَيْدٌ الْعَمِّيُّ، عَنْ أَبِي الصِّدِّيقِ النَّاجِيِّ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ رَخَّصَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لأُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ فِي الذَّيْلِ شِبْرًا ثُمَّ اسْتَزَدْنَهُ فَزَادَهُنَّ شِبْرًا فَكُنَّ يُرْسِلْنَ إِلَيْنَا فَنَذْرَعُ لَهُنَّ ذِرَاعًا ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 38. Mısır Kıptîlerinîn Ketenden Yaptıkları Kubtiyye Denilen İnce Elbiseleri Giymenin Hükmü

4118- Dihye b. Halîfe el-Kelbî (radıyallahü anh)'den rivâyet edilmiştir: Dedi ki;

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, kubtiyye denilen ince kumaşlar getirilmişti. Onlardan birini bana verdi ve:

" Bunu ikiye böl, birini (kendine) gömlek dik; diğerini de hanımına ver, onu kendisine başörtüsü yapsın" buyurdu. Sözlerine şöyle devam etti: Hazret-i Peygamber'in bu emrini alan) pbihye (oradan ayrılmak üzere) sırtını döndüğü zaman (Hazret-i Peygamber ona):

" Hanımına (bu kaputun) altında kendi (teni)ni göstermeyecek başka bir elbise giymesini de emret" dedi.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi (Mûsâ b. Çübeyr'den) Yahya b. Eyyûb da rivâyet etti. (Şu farkla ki, Ubeydullah b. Abbâs'dan) " Abbâs b. Ubeydullah b. Abbâs" diye bahsetti.

٣٨ - باب فِي لُبْسِ الْقَبَاطِيِّ لِلنِّسَاءِ

٤١١٨ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ، وَأَحْمَدُ بْنُ سَعِيدٍ الْهَمْدَانِيُّ، قَالاَ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ، عَنْ مُوسَى بْنِ جُبَيْرٍ، أَنَّ عُبَيْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ، حَدَّثَهُ عَنْ خَالِدِ بْنِ يَزِيدَ بْنِ مُعَاوِيَةَ، عَنْ دِحْيَةَ بْنِ خَلِيفَةَ الْكَلْبِيِّ، أَنَّهُ قَالَ أُتِيَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِقَبَاطِيَّ فَأَعْطَانِي مِنْهَا قُبْطِيَّةً فَقَالَ ‏(‏ اصْدَعْهَا صَدْعَيْنِ فَاقْطَعْ أَحَدَهُمَا قَمِيصًا وَأَعْطِ الآخَرَ امْرَأَتَكَ تَخْتَمِرُ بِهِ ‏) . فَلَمَّا أَدْبَرَ قَالَ ‏(‏ وَأْمُرِ امْرَأَتَكَ أَنْ تَجْعَلَ تَحْتَهُ ثَوْبًا لاَ يَصِفُهَا ‏) . قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ فَقَالَ عَبَّاسُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget