Şarap İçenlere Uygulanan Had
36. Şarap İçenlere Uygulanan Had
4478- İbn Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre;
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şarap içen için (belirli sayıda) bir had tayin etmedi. (İçki içene uygulanacak haddin mikdarını tayin etmedi). İbn Abbâs şöyle dedi:
" Bir adam içki içip sarhoş oldu. Yolda yalpa yaparken görüldü. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a götürülmek üzere yakalandı. Abbâs'ın evinin hizasına gelince ellerinden kurtuldu. Abbâs'ın yanına girip, ona sığındı. Bu, Resûlüllah'a anlatıldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü ve " Demek öyle yaptı?" buyurdu. Onun hakkında bir şey (ceza) emretmedi.
Hattabî, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in adama hiçbir ceza vermeyişini şöyle izah eder:
" Muhtemeldir ki adam Abbâs'ın evine sığındıktan sonra, içki içtiğini ikrar etmemesi ve içtiğine dair adil şahitlerin bulunmaması sebebiyle Resûlüllah onu cezalandırma cihetine gitmemiştir. Adam yolda yalpa yaparken görülmüş ve sarhoş zannedilmiştir. Ama onun bu hali başka bir sebepten olabilir. Efendimiz de meseleyi araştırmamıştır."
Ebû Dâvûd şöyle der:
" Hasen b. Ali'nin bu hadisi, sadece Medine' illerin rivâyet ettikleri hadislerdendir"
Mûsânnifin bundan maksadı İbn Abbâs ve İkrime'dir. Çünkü diğer raviler Medine dışındaki şehirlerdendirler.
4479- Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a içki içmiş olan bir adam getirildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
" Ona vurunuz" buyurdu.
Ebû Hureyre (radıyallahü anh) der ki:
" Bizden kimi eli, kimi ayakkabısı, kimi de elbisesi ile vurdu. Ayrılınca (dövme işi bitince) topluluktan birisi:
" Allah seni rezil rüsvay etsin" dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
" Öyle demeyiniz, ona karşı şeytana yardım etmeyiniz" buyurdu.
Buhari, hudud 5; Ahmed, b. Hanbel, II, 300, 350.
4480- Bize Muhammed b. Dâvûd b. Ebi Naciye el- İskenderanî haber verdi, bize İbn Vehb haber verdi. Ona Yahya b. Eyyûb, Hayve b. Şüreyh ve İbn Lehîa, İbnü'l- Hadi'den önceki hadisi aynı isnad ve mana ile rivâyet edip, dövme olayını anlattıktan sonra şöyle dedi:
Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına:
" Onu kınayınız" buyurdu. Sahabelerde :
" Allah'tan çekinmedin mi?, Allah'tan korkmadın mı? Resûlüllah'tan utanmadın mı?" diyerek ona yöneldiler, sonra salıverdiler.
Ravi rivâyetin sonunda (Resûlüllah'in şöyle dediğini) söyledi:
" Allah'ım onu bağışla! Allah'ım ona merhamet et" deyiniz." Bazı raviler bu (Allah'ın onu bağışla) sözü ve benzerini ilave ettiler.
4481- Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den şöyle rivâyet edilmiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) içki içmekten dolayı hurma dalı ve ayakkabılarla dövdü. Ebû Bekir (radıyallahü anh) kırk değnek vurdu. Ömer (radıyallahü anh) idareye gelince halkı davet etti ve onlara:
" Şüphesiz insanlar bitek arazilere yaklaştılar; - Müsedded; köylere ve bitek arazilere, der- içki haddi konusunda ne düşünürsünüz?" diye sordu.
Abdurrahman b. Avf:
" Onu, hadlerin en hafifi gibi yapmam uygun buluruz" dedi. Hazret-i Ömer de içki haddi olarak seksen değnek vurdu.
Müslim, hudud 35, 36; İbn Mace, hudud 16, Ahmed b. Hanbel, III, 115, 180.
Ebû Dâvûd der ki:
Bu hadisi İbn Ebi Arûbe Katade'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etti. Bu rivâyete göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yaprağı soyulmuş hurma dalı ve (ayakkabılarla) kırk (kez) vurmuştur.
Şu be ise bunu Katade'den o da Enes (radıyallahü anh) vasıtasıyla Resûlüllah'tan rivâyet etti. Enes şöyle dedi:
" Resûlüllah iki hurma dalı ile kırk tane kadar vurdu."
4482- Hudayn b. el-Münzir er - Rakâşî, - Sasan'in babasıdır - şöyle demiştir:
Osman b. Affan (radıyallahü anh)’ın yanında idim. Velid b. Ukba getirildi. Humran ve başka bir adam onun aleyhinde şahidlik ettiler. Birisi onu şarap içerken, Öteki de onu (şarabı) kusarken gördüğünü söyledi.
Osman (radıyallahü anh);
Eğer o şarabı içmeseydi kusmazdı, dedi. Hazret-i Ali (radıyallahü anh)'ye:
Ona haddi uygula, dedi. Ali de (oğlu) Hasen'e:
Ona haddi uygula, dedi. Hasen (radıyallahü anh):
Onun (hilafetin) cefasını, sefasını sürene yükle, dedi. Bunun üzerine Hazret-i Ali (radıyallahü anh) Abdullah b. Cafer'e:
Ona haddi uygula, dedi.
Abdullah kamçıyı alıp vurdu. Ali sayıyordu. Kamçı sayısı kırka varınca Ali:
" Yeter, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kırk sopa vurdu" dedi. Ravi diyor ki:
" Zannediyorum Ali şöyle dedi:
" Ebû Bekir de kırk değnek vurdu, Ömer ise seksen değnek vurdu. Bunların hepsi sünnettir. Ama bence bu (kırk) daha iyidir."
Müslim, hudud 38; İbn Mace, hudud 16.
4483- Ali (radıyallahü anh) şöyle demiştir:
İçki (haddin)'de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Ebû Bekir (radıyallahü anh) kırk değnek vurdular. Ömer ise bunu seksene çıkardı. Bunların hepsi sünnettir.
Ebû Dâvûd der ki:
Esmaî:
" Velli hârrahâ men tevellâ kaarrahâ"
" Onun cefasını, sefasını sürüne yükle'" diye terceme ettiğimiz cümle, Araplar arasında bir darb-ı meseldir. Cümlesinin manası, onun (halifeliğin) sıkıntısını, nimetlerine nail olana yükle, demektir." der.
Ebû Davûd şöyle demiştir:
" Hudayn b. Münzir Ebû Sasan Hadisi Hazret-i Ali'den nakleden zat. kavminin seyyididîr.
٣٦ - باب الْحَدِّ فِي الْخَمْرِ
٤٤٧٨ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، - وَهَذَا حَدِيثُهُ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيِّ بْنِ رُكَانَةَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لَمْ يَقِتْ فِي الْخَمْرِ حَدًّا . وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ شَرِبَ رَجُلٌ فَسَكِرَ فَلُقِيَ يَمِيلُ فِي الْفَجِّ فَانْطُلِقَ بِهِ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلَمَّا حَاذَى بِدَارِ الْعَبَّاسِ انْفَلَتَ فَدَخَلَ عَلَى الْعَبَّاسِ فَالْتَزَمَهُ فَذُكِرَ ذَلِكَ لِلنَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَضَحِكَ وَقَالَ ( أَفَعَلَهَا ) . وَلَمْ يَأْمُرْ فِيهِ بِشَىْءٍ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ هَذَا مِمَّا تَفَرَّدَ بِهِ أَهْلُ الْمَدِينَةِ حَدِيثُ الْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ هَذَا .
٤٤٧٩ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو ضَمْرَةَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ الْهَادِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أُتِيَ بِرَجُلٍ قَدْ شَرِبَ فَقَالَ ( اضْرِبُوهُ ) . قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ فَمِنَّا الضَّارِبُ بِيَدِهِ وَالضَّارِبُ بِنَعْلِهِ وَالضَّارِبُ بِثَوْبِهِ فَلَمَّا انْصَرَفَ قَالَ بَعْضُ الْقَوْمِ أَخْزَاكَ اللَّهُ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لاَ تَقُولُوا هَكَذَا لاَ تُعِينُوا عَلَيْهِ الشَّيْطَانَ ) .
٤٤٨٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ أَبِي نَاجِيَةَ الإِسْكَنْدَرَانِيُّ، حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ، وَحَيْوَةُ بْنُ شُرَيْحٍ، وَابْنُ، لَهِيعَةَ عَنِ ابْنِ الْهَادِ، بِإِسْنَادِهِ وَمَعْنَاهُ قَالَ فِيهِ بَعْدَ الضَّرْبِ ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لأَصْحَابِهِ ( بَكِّتُوهُ ) . فَأَقْبَلُوا عَلَيْهِ يَقُولُونَ مَا اتَّقَيْتَ اللَّهَ مَا خَشِيتَ اللَّهَ وَمَا اسْتَحَيْتَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ثُمَّ أَرْسَلُوهُ وَقَالَ فِي آخِرِهِ ( وَلَكِنْ قُولُوا اللَّهُمَّ اغْفِرْ لَهُ اللَّهُمَّ ارْحَمْهُ ) . وَبَعْضُهُمْ يَزِيدُ الْكَلِمَةَ وَنَحْوَهَا .
٤٤٨١ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، حَدَّثَنَا هِشَامٌ، ح وَحَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنْ هِشَامٍ، - الْمَعْنَى - عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم جَلَدَ فِي الْخَمْرِ بِالْجَرِيدِ وَالنِّعَالِ وَجَلَدَ أَبُو بَكْرٍ رضى اللّه عنه أَرْبَعِينَ فَلَمَّا وَلِيَ عُمَرُ دَعَا النَّاسَ فَقَالَ لَهُمْ إِنَّ النَّاسَ قَدْ دَنَوْا مِنَ الرِّيفِ - وَقَالَ مُسَدَّدٌ مِنَ الْقُرَى وَالرِّيفِ - فَمَا تَرَوْنَ فِي حَدِّ الْخَمْرِ فَقَالَ لَهُ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَوْفٍ نَرَى أَنْ تَجْعَلَهُ كَأَخَفِّ الْحُدُودِ . فَجَلَدَ فِيهِ ثَمَانِينَ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَاهُ ابْنُ أَبِي عَرُوبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهُ جَلَدَ بِالْجَرِيدِ وَالنِّعَالِ أَرْبَعِينَ . وَرَوَاهُ شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ضَرَبَ بِجَرِيدَتَيْنِ نَحْوَ الأَرْبَعِينَ .
٤٤٨٢ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدُ بْنُ مُسَرْهَدٍ، وَمُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، - الْمَعْنَى - قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ الْمُخْتَارِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ الدَّانَاجُ، حَدَّثَنِي حُضَيْنُ بْنُ الْمُنْذِرِ الرَّقَاشِيُّ، - هُوَ أَبُو سَاسَانَ - قَالَ شَهِدْتُ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ وَأُتِيَ بِالْوَلِيدِ بْنِ عُقْبَةَ فَشَهِدَ عَلَيْهِ حُمْرَانُ وَرَجُلٌ آخَرُ فَشَهِدَ أَحَدُهُمَا أَنَّهُ رَآهُ شَرِبَهَا - يَعْنِي الْخَمْرَ - وَشَهِدَ الآخَرُ أَنَّهُ رَآهُ يَتَقَيَّأُهَا فَقَالَ عُثْمَانُ إِنَّهُ لَمْ يَتَقَيَّأْهَا حَتَّى شَرِبَهَا . فَقَالَ لِعَلِيٍّ رضى اللّه عنه أَقِمْ عَلَيْهِ الْحَدَّ . فَقَالَ عَلِيٌّ لِلْحَسَنِ أَقِمْ عَلَيْهِ الْحَدَّ . فَقَالَ الْحَسَنُ وَلِّ حَارَّهَا مَنْ تَوَلَّى قَارَّهَا . فَقَالَ عَلِيٌّ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَعْفَرٍ أَقِمْ عَلَيْهِ الْحَدَّ . قَالَ فَأَخَذَ السَّوْطَ فَجَلَدَهُ وَعَلِيٌّ يَعُدُّ فَلَمَّا بَلَغَ أَرْبَعِينَ قَالَ حَسْبُكَ جَلَدَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَرْبَعِينَ - أَحْسِبُهُ قَالَ - وَجَلَدَ أَبُو بَكْرٍ أَرْبَعِينَ وَعُمَرُ ثَمَانِينَ وَكُلٌّ سُنَّةٌ وَهَذَا أَحَبُّ إِلَىَّ .
٤٤٨٣ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا يَحْيَى، عَنِ ابْنِ أَبِي عَرُوبَةَ، عَنِ الدَّانَاجِ، عَنْ حُضَيْنِ بْنِ الْمُنْذِرِ، عَنْ عَلِيٍّ، رضى اللّه عنه قَالَ جَلَدَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي الْخَمْرِ وَأَبُو بَكْرٍ أَرْبَعِينَ وَكَمَّلَهَا عُمَرُ ثَمَانِينَ وَكُلٌّ سُنَّةٌ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَقَالَ الأَصْمَعِيُّ وَلِّ حَارَّهَا مَنْ تَوَلَّى قَارَّهَا وَلِّ شَدِيدَهَا مَنْ تَوَلَّى هَيِّنَهَا . قَالَ أَبُو دَاوُدَ هَذَا كَانَ سَيِّدَ قَوْمِهِ حُضَيْنُ بْنُ الْمُنْذِرِ أَبُو سَاسَانَ .