Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 25. Rasûlüllah’ın Recm Edilmesini Emrettiği Cüheyneli Kadın

4442- Imrân b. Husayn (radıyallahü anh)’den rivâyet edildi ki: Bir kadın, - Ebân'ın hadisinde denildiğine göre, Cüheyneli bir kadın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip, zina ettiğini ve gebe olduğunu söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının bir velisini çağırdı ve:

" Ona iyi davran, çocuğunu doğurunca getir" buyurdu.

Kadın çocuğunu doğurunca (velisi onu Resûlüllah'a) getirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emir buyurdu ve elbisesi üzerine bağlandı. Sonra da efendimizin emri ile recmedildi. Sonra yine emretti ve ashap cenazesini kıldı.

Ömer (radıyallahü anh); Yâ Resûlüllah! O zina etmiş olduğu halde, namazını kılıyor musun?!..." dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o öyle bir tevbe etti ki, eğer tevbesi Medinelilerden yetmiş kişiye taksim edilse yeterdi. Sen bu kadının canını feda etmesinden daha üstününü buldun mu?" buyurdu.

Ravi Müslim, Ebân'dan olan rivâyetde;

" Elbisesi üzerine bağlandı" demedi.

Müslim, hudûd 24; Tirmizi, hudûd 9; Nesâi, cenâiz 64; İbn Mâce, hudûd 9; Dârimî, hudûd 17; Ahmed b. Hanbel, IV, 430, 435, 437, 440.

4443- Evzâî şöyle demiştir:

" Fe şükket aleyhâ şiyabuhâ" sözünün manâsı " elbisesi üzerine bağlandı" demektir.

4444- Abdullah b. Büreyde, babasın (Büreyde)'dan şöyle rivâyet etmiştir:

Bir kadın -yâni Gamid'den - Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip:

" Ben suç işledim (zina ettim)" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Dön git," buyurdu. Kadın dönüp gitti, Ertesi gün tekrar geldi ve;

" Herhalde sen, Mâız'ı geri çevirdiğin gibi, beni de geri çeviriyorsun, Oysa Vallahi ben gebeyim" dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine;

" dön git" buyurdu. Kadıa ertesi gün tekrar geldi, Efendimiz bu sefer:

" Dön git, onu doğuruncaya kadar (bekle)" buyurdu.

Kadın çocuğu doğurunca, Resûlüllah'a gelip;

" işte, onu doğurdum" dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

" git, onu emzir, sütten kesinceye kadar (dur)" buyurdu.

Kadın (bilâhare) çocuğunu sütten kesmiş, çocuk elinde bir şey yer bir vaziyette geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuğun, müslümanlardan birisine verilmesini emretti. Efendimizin emri ile kadın için bir çukur kazıldı ve recmedildi. Hâlid de, kadını recmedenlerdendi. Ona bir taş attı, kadının kanından bir damla şakağına bulaştı. Bunun üzerine ona kötü söz söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Halide:

" Yavaş ol ey Halid! Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, o öyle bir tevbe etti ki, eğer halktan haksız yere toplanan vergilere el koyan birisi öyle tevbe etse affedilirdi" buyurdu.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti; kadının namazı kılındı ve defnedildi.

Müslim, hudûd 23; Dârimi. hudûd 17: Ahmed b. Hanbel V, 348.

Hadisin, Müslim'deki rivâyetinde kadın çocuğu getirdiğinde elinde ekmek olduğu bildirilmektedir.

4445- İmran’ın babası Zekeriyya şöyle dedi :

Ebû Bekre'den haber veren bir şeyhten işittim; Ebû Bekre babasından şöyl" . rivâyet etmiş:

" kasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kadını recmet (tir)miş, o kadın için göğsü (hizasına) kadar çukur kazılmış."

Ebû Dâvûd der ki:(Bunu ) bana, Osman'dan, bir adam belletti.

Osman, Ebû Dâvûd'un hocasıdır.Sanki Ebû Dâvûd bu hadisi hocasından okurken anlayamamış da, orada birlikte bulunduğu bir adanı ona anlatmıştır.

Yine Ebû Dâvûd şöyle der: Gassânî:

" Cüheyne, Ğamid ve Bârık aynıdır" dedi.

Bu kısım bazı nüshalarda mevcut değildir.

4446- Ebû Dâvûd şöyle dedi:

Bina Abdussamed b. Abdil-Vâris'den anlatıldı. Bize Zekeriyyâ b. Süleym, aynı isnâdla yukarıdaki hadisin benzerini rivâyet etti. Rivâyetinde şunu ilâve etti.

(Resûlüllah); Sonra o kadına, nohut gibi taşlar attı! Sonra da:

" atınız, yüzden sakınınız" dedi, Kadın ölünce de namazını kıldı.

Tevbe konusunda da, Bureyde hadisindeki gibi söyledi.

Ahmed b. Hanbel, V, 43.

4447- Ebû Hureyre ve Zeyd b. Halid el-Cüheni (radıyallahü anhûmâ)’dan; şöyle haber vermişlerdir:

İki adam, Resûlüllah'a dâvalarını getirdiler, (dâvâlaştılar). Birisi:

" Yâ Resûlüllah! Aramızda Allah'ın kitabı ile hükmet" dedi. Öbür hasım: -O ikisinin daha anlayışlısı idi-.

" Evet, yâ Resûlüllah! Aramızda Allah'ın Kitabı ile hükmet. Bana da izin ver konuşayım" dedi.

Resûlüllah :

" Haydi konuş" buyurdu. Adam şöyle dedi:

" Oğlum bu adamın yanında ücretli (işçi) idi. Karısı ile zina etti. Bana, oğlumun recmedilceğini söylediler.Ben de, yüz koyun ve bir de câriye vererek oğlumu kurtardım. Sonra ilim adamlarına sordum. Onlar, oğluma yüz değnek had ve bir yıl sürgün gerektiğini, sadece onun karısının recmedileceğini söylediler.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, aranızda, Allah'ın Kitabı ile hükmedeceğim. Koyunların ve cariyen sana geri verilecektir" buyurdu. Adamın oğluna yüz deynek vurdu. Ve bir yıl sürgün etti. Üneys el-Eslemî'ye de, diğerinin karısına gitmesini, eğer itiraf ederse recmetmesini emretti: Kadın îtirâf etti, Üneys de recmetti.

Buhârî, Ahkâm 39; Sulh; eymân ve'n-nûzûr 3; hudûd 30, 34; Müslim, hudûd 25; Tirmizî. hudûd 8; Nesâi. kudât 22; İbn Mâce hudûd 7; Dârimî, hudûd 12; Mâlik, hudûd 6; Ahmed b. Hanbel, III. 115, 116

٢٥ - باب الْمَرْأَةِ الَّتِي أَمَرَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِرَجْمِهَا مِنْ جُهَيْنَةَ

٤٤٤٢ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، أَنَّ هِشَامًا الدَّسْتَوَائِيَّ، وَأَبَانَ بْنَ يَزِيدَ، حَدَّثَاهُمُ - الْمَعْنَى، - عَنْ يَحْيَى، عَنْ أَبِي قِلاَبَةَ، عَنْ أَبِي الْمُهَلَّبِ، عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ، أَنَّ امْرَأَةً، - قَالَ فِي حَدِيثِ أَبَانَ مِنْ جُهَيْنَةَ - أَتَتِ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَتْ إِنَّهَا زَنَتْ وَهِيَ حُبْلَى . فَدَعَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَلِيًّا لَهَا فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَحْسِنْ إِلَيْهَا فَإِذَا وَضَعَتْ فَجِئْ بِهَا ‏) . فَلَمَّا أَنْ وَضَعَتْ جَاءَ بِهَا فَأَمَرَ بِهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَشُكَّتْ عَلَيْهَا ثِيَابُهَا ثُمَّ أَمَرَ بِهَا فَرُجِمَتْ ثُمَّ أَمَرَهُمْ فَصَلَّوْا عَلَيْهَا فَقَالَ عُمَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ تُصَلِّي عَلَيْهَا وَقَدْ زَنَتْ قَالَ ‏(‏ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَقَدْ تَابَتْ تَوْبَةً لَوْ قُسِّمَتْ بَيْنَ سَبْعِينَ مِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ لَوَسِعَتْهُمْ وَهَلْ وَجَدْتَ أَفْضَلَ مِنْ أَنْ جَادَتْ بِنَفْسِهَا ‏) . لَمْ يَقُلْ عَنْ أَبَانَ فَشُكَّتْ عَلَيْهَا ثِيَابُهَا ‏.‏

٤٤٤٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْوَزِيرِ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، عَنِ الأَوْزَاعِيِّ، قَالَ فَشُكَّتْ عَلَيْهَا ثِيَابُهَا . يَعْنِي فَشُدَّتْ ‏.‏

٤٤٤٤ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِيُّ، أَخْبَرَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، عَنْ بَشِيرِ بْنِ الْمُهَاجِرِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ امْرَأَةً، - يَعْنِي مِنْ غَامِدَ - أَتَتِ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَتْ إِنِّي قَدْ فَجَرْتُ . فَقَالَ ‏(‏ ارْجِعِي ‏) . فَرَجَعَتْ فَلَمَّا كَانَ الْغَدُ أَتَتْهُ فَقَالَتْ لَعَلَّكَ أَنْ تَرُدَّنِي كَمَا رَدَدْتَ مَاعِزَ بْنَ مَالِكٍ فَوَاللَّهِ إِنِّي لَحُبْلَى . فَقَالَ لَهَا ‏(‏ ارْجِعِي ‏) . فَرَجَعَتْ فَلَمَّا كَانَ الْغَدُ أَتَتْهُ فَقَالَ لَهَا ‏(‏ ارْجِعِي حَتَّى تَلِدِي ‏) . فَرَجَعَتْ فَلَمَّا وَلَدَتْ أَتَتْهُ بِالصَّبِيِّ فَقَالَتْ هَذَا قَدْ وَلَدْتُهُ . فَقَالَ لَهَا ‏(‏ ارْجِعِي فَأَرْضِعِيهِ حَتَّى تَفْطِمِيهِ ‏) . فَجَاءَتْ بِهِ وَقَدْ فَطَمَتْهُ وَفِي يَدِهِ شَىْءٌ يَأْكُلُهُ فَأَمَرَ بِالصَّبِيِّ فَدُفِعَ إِلَى رَجُلٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ وَأَمَرَ بِهَا فَحُفِرَ لَهَا وَأَمَرَ بِهَا فَرُجِمَتْ وَكَانَ خَالِدٌ فِيمَنْ يَرْجُمُهَا فَرَجَمَهَا بِحَجَرٍ فَوَقَعَتْ قَطْرَةٌ مِنْ دَمِهَا عَلَى وَجْنَتِهِ فَسَبَّهَا فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ مَهْلاً يَا خَالِدُ فَوَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَقَدْ تَابَتْ تَوْبَةً لَوْ تَابَهَا صَاحِبُ مَكْسٍ لَغُفِرَ لَهُ ‏) . وَأَمَرَ بِهَا فَصُلِّيَ عَلَيْهَا فَدُفِنَتْ ‏.‏

٤٤٤٥ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعُ بْنُ الْجَرَّاحِ، عَنْ زَكَرِيَّا أَبِي عِمْرَانَ، قَالَ سَمِعْتُ شَيْخًا، يُحَدِّثُ عَنِ ابْنِ أَبِي بَكْرَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم رَجَمَ امْرَأَةً فَحُفِرَ لَهَا إِلَى الثَّنْدُوَةِ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ أَفْهَمَنِي رَجُلٌ عَنْ عُثْمَانَ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ قَالَ الْغَسَّانِيُّ جُهَيْنَةُ وَغَامِدٌ وَبَارِقٌ وَاحِدٌ ‏.‏

٤٤٤٦ - قَالَ أَبُو دَاوُدَ حُدِّثْتُ عَنْ عَبْدِ الصَّمَدِ بْنِ عَبْدِ الْوَارِثِ، قَالَ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا بْنُ سُلَيْمٍ، بِإِسْنَادِهِ نَحْوَهُ زَادَ ثُمَّ رَمَاهَا بِحَصَاةٍ مِثْلَ الْحُمُّصَةِ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ ارْمُوا وَاتَّقُوا الْوَجْهَ ‏) . فَلَمَّا طَفِئَتْ أَخْرَجَهَا فَصَلَّى عَلَيْهَا وَقَالَ فِي التَّوْبَةِ نَحْوَ حَدِيثِ بُرَيْدَةَ ‏.‏

٤٤٤٧ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ الْقَعْنَبِيُّ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ مَسْعُودٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ، أَنَّهُمَا أَخْبَرَاهُ أَنَّ رَجُلَيْنِ اخْتَصَمَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ أَحَدُهُمَا يَا رَسُولَ اللَّهِ اقْضِ بَيْنَنَا بِكِتَابِ اللَّهِ . وَقَالَ الآخَرُ وَكَانَ أَفْقَهَهُمَا أَجَلْ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَاقْضِ بَيْنَنَا بِكِتَابِ اللَّهِ وَائْذَنْ لِي أَنْ أَتَكَلَّمَ . قَالَ ‏(‏ تَكَلَّمْ ‏) . قَالَ إِنَّ ابْنِي كَانَ عَسِيفًا عَلَى هَذَا - وَالْعَسِيفُ الأَجِيرُ - فَزَنَى بِامْرَأَتِهِ فَأَخْبَرُونِي أَنَّمَا عَلَى ابْنِي الرَّجْمَ فَافْتَدَيْتُ مِنْهُ بِمِائَةِ شَاةٍ وَبِجَارِيَةٍ لِي ثُمَّ إِنِّي سَأَلْتُ أَهْلَ الْعِلْمِ فَأَخْبَرُونِي أَنَّمَا عَلَى ابْنِي جَلْدُ مِائَةٍ وَتَغْرِيبُ عَامٍ وَإِنَّمَا الرَّجْمُ عَلَى امْرَأَتِهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَمَا وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لأَقْضِيَنَّ بَيْنَكُمَا بِكِتَابِ اللَّهِ أَمَّا غَنَمُكَ وَجَارِيَتُكَ فَرَدٌّ إِلَيْكَ ‏) . وَجَلَدَ ابْنَهُ مِائَةً وَغَرَّبَهُ عَامًا وَأَمَرَ أُنَيْسًا الأَسْلَمِيَّ أَنْ يَأْتِيَ امْرَأَةَ الآخَرِ فَإِنِ اعْتَرَفَتْ رَجَمَهَا فَاعْتَرَفَتْ فَرَجَمَهَا ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 24. Mâiz Bin Mâlik'in Recmi

4421- Nuaym b. Hezzâl, babasını (Hezzâl)'ın, şöyle dediğini rivâyet etmiştir:

Mâ'iz b. Mâlik babamın yanında kalan bir yetimdi. Mahalleden bir Cariyeyle cinsî ilişki kurdu. Babam kendisine:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e git, yaptığını haber ver. Belki senin için (Allah'tan) bağış diler" dedi. Bunu, Mâiz için bir çıkış yolu bulunur umuduyla istemişti.

Mâiz, Râsûlullah'a gelip:

" Yâ Resûlüllah! ben zina ettim. Bana Allah'ın Kitabını(n hükmünü) uygula" dedi.

Resûlüllah ondan yüz çevirdi. Mâiz dönüp tekrar;

" Yâ Resûlüllah! Ben zina ettim. Bana Allah'ın kitabım (n hükmünü) uygula" dedi.

Resûlüllah yine ondan yüz çevirdi. Ama Mâiz tekrar dönüp:

" Yâ Resûlüllah! Ben zina ettim. Bana Allah'ın Kitabını uygula dedi." Nihayet bunu dört kez söyleyince, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Sen bunu dört kez söyledin. Kiminle zina ettin?" dedi. Mâiz:

" Falan kadınla"

Onunla birlikte yattın mı? -Evet

Derin onun derisine değdi mi? -Evet

Onunla cinsel ilişkide bulundun mu? -Evet

Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) recmedilmesini emretti. Mâiz, Harre'ye götürüldü. Recmedilip de (recmedilmeye başlanıp da) taşın acısını hissedince sabredemedi, (recmedildiği yerden) çıkıp kaçtı. Arkadaşları yetişemediği halde Abdulah b. Üneys yetişip, bir deve inciği " İncik" diye terceme ettiğimiz " vazîf' kelimesine Kâmus'da " atın veya devenin topuğu ile dizi arasındaki kemik" denilmektedir.Nihâye'de ise devenin ayağına vazîf denildiği bildirilmektedir. aldı ona atıp öldürdü. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldi ve bunu kendisine haber verdi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Keşke bıraksaydınız. Belki tevbe ederdi de, Allah tevbesini kabul ederdi" buyurdu.

Buhârî, hudûd 26. 27; Müslim, hudûd 22. 23 Ahmed, V, 262, 265.

4422- Muhammed b. İshak şöyle demiştir:

Asım b. Umer b. Katâde'ye Mâiz b. Mâlik kıssasını haber verdim. O da bana şöyle dedi:

Bana Hasen b. Muhammed b. Ali b. Ebû Talib (radıyallahü anh) şöyle haber verdi: Resûlüllah'ın ;

" Keşke onu bıraksaydınız" sözünü bana Eşlem kabilesinden, hiç itham edemeyeceğim, istediğin (kadar) kişi haber verdi. Ben bu hadisi (sözü veya hadisin tümünü) bilmiyordum.

Cabir b. Abdullah'a gidip:

" Şüphesiz, Eşlem kabilesinden bazı adamlar, Resûlüllah'a, Mâız’ın taşlar değmeye başlayınca sabredemediğini söyleyince efendimizin, kendilerine;

" Onu bıraksaydınız ya!" dediğini söylüyorlar.Oysa ben bunu bilmiyorum" dedim. Câbir şöyle dedi:,

Ey kardeşimin oğlu! Ben bu hadisi insanların en iyi bileniyim. Ben, o zatı recmedenler arasındaydım. Biz onu (Mâizı) çıkarıp da recm etmeye başlayınca taşın acısını duydu ve bize:

" Ey kavmim! beni Resûlüllah'a geri götüranüz, şüphesiz kavmim beni öldürdü ve beni aldattı. Bana Resûlüllah'ın , beni öldürmeyeceğini haber vermişlerdi" diye feryâd etti.

Ama biz onu olduğu yerden çıkarmadık ve onu öldürdük. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e dönüp de, olayı haber verdiğimizde:

" Onu serbest bırakıp da bana getirseydiniz ya !" buyurdu. Resûlüllah bunu, durumu iyice anlamak (tevbe ettirmek) Bazı nüshalarda " liyestetîbe" şeklindedir. için söyledi. Haddi terketmek için hiç değil. Hasen der ki: (İşte o zaman) Hadisin vechini anladım.

Buharî, hudûd 26, 27; Müslim, hudûd 16.

4423- İbn Abbâs (radıyallahü anhumâ); şöyle demiştir: Mâız b. Mâlik, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip, zina ettiğini söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan yüz çevirdi. Mâız defalarca tekrarladı, Resûlüllah da (her seferinde) yüz çevirdi. Nihayet, Mâız’ın kavmine

O akıl hastası mı? diye sordu. -Hayır o normal, dediler.

Bu sefer de Mâız'a:

Onu yaptın mı ? dedi., Mâız :

" Evet" dedi.

Bunun üzerine, onun recmedilmesini emretti. Mâız götürüldü ve recmedildi. Resûlüllah onun namazını kılmadı.

4424- Câbir b. Semure (radıyallahü anh) şöyle dedi:

Mâız b. Mâlik'i, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e getirildiği zaman gördüm. Kısa boylu, dolgun (iri kaslı) bir adamdı. Üzerinde gömleği yoktu. Zinâ ettiğine dair kendi aleyhine dört kez şahitlik etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)' kendisine :

" Herhalde sen onu öptün" dedi.

Mâız ;

" Hayır, Vallahi O alçak zina etti " dedi. Bunun üzerine Resûlüllah onu recmedip (recmettirip) halka hitaben şöyle dedi:

" Dikkat edin !.. Biz Allah azze ve celle yolunda her savaşa gidişimizde, teke melemesi gibi meleyen birisi arkada kalır. Kadınlardan birisine az bir süt verir (ve O kadınla zina eder). Dikkat edin, Eğer Buradaki " in" edatının nâfiye olması da mümkündür. Allah onlardan birisini elime düşürürse onu mutlak cezalandırırım."

Müslim, Hudûd 17,18; Dârimi, hudûd 12 Ahmed V, 86,87,102,103.

4425- Simâk şöyle demiştir:

Bu hadisi, Câbir b. Semure'den işittim. Önceki daha mükemmeldir. Câbir;

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)' Mâız'ı iki kerre geri çevirdi" dedi. Simak dedi ki:

Bunu Said b. Cübeyr'e haber verdim, " Resûlüllah onu dört kerre geri çevirdi" dedi.

4426- Şû'be şöyle demiştir;Simafce;

" Küsbe" nin Yukarıdaki rivâyette geçen, ve " az süt diye" terceme ettiğimiz kelime. ne olduğunu sordum. " Az süt" dedi.

4427- İbn Abbâs (radıyallahü anh): şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mâız b. Mâlik'e:

" Senden bana gelen haber gerçek mî?" diye sordu.

Mâiz:

" Benden sana ne ulaştı?"

" Bana, senin filân oğullarının cariyesi ile cinsi temasta bulunduğun haberi geldi."

Mâiz:

" Evet " dedi ve dört kez şahitlik etti. Bunun üzerine, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti ve Mâız recmedildi.

Müslim, hudud 19; Tirmizi, hudûd 4.

4428- İbn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle dedi:

Mâiz b. Mâlik, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip zina ettiğini iki kez itiraf etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu kovdu. Sonra tekrar gelip iki kez daha itiraf etti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

" Dört defa aleyhine şahitlik ettin, Onu götürün ve recmedin" buyurdu.

4429- İbn Abbâs (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mâız b. Mâlik'e:

" Herhalde sen onu öptün veya dokundun ya da baktın" dedi. Mâız

" Hayır" dedi.

Resûlüllah:

" Onunla birleştin mi?"

" Mâız:"

" Evet" dedi.

Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâız'ın recmedilmesini emretti.

(Ravi) Mûsâ; " İbn Abbâs'tan" demedi. Bu, Vehb'in (rivâyet ettiği) lâfızdır.

Buharî, hudûd 28 Ahmed, I, 280, 289, 325.

4430- Ebû Hureyre (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

el-Eslemî (Mâiz b. Mâlik) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip, bir kadınla haram ilişkide bulunduğuna dört kez şehadette bulundu. Her seferinde Resûlüllah ondan yüz çeviriyordu. Beşinci seferde ona döndü ve:

" Onunla birleştin mi?" dedi. Mâız:

Evet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

Sendeki şu (âlet) ondakinde kayboluncaya kadar mı?

Evet

Mil, sürme kabında ve kova ipi kuyuda kaybolduğu gibi mi?

Evet

Zinanın ne olduğunu biliyor musun?

Evet, insanın hanımı ile helâl olarak yaptığını ben onunla haram olarak yaptım.

Bu sözle ne demek istiyorsun?

Beni temizlemeni istiyorum.

Bunun üzerine Resûlüllah emretti ve (Mâiz) recmedildi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), ashabından iki kişiden birisinin öbürüne;

" şu adama bak! Allah onu gizlemişken nefsi onu bırakmadı da köpek taşlanır gibi taşlandı (recmedildi)" dediğini duydu. Hiç ses çıkarmadı, sonra bir müddet yürüdü ve ayağını dikmiş bir eşek leşine rastladı.

" Falan ve falan neredeler?" dedi.

Onlar Biziz Yâ Resûlüllah! dediler

" İniniz ve şu eşeğin leşinden yeyiniz" buyurdu.

Adamlar:

" Ey Allah’ın nebisi! Bundan kim yiyebilir ki?" dediler. Resûlüllah:

" Sizin az önce kardeşinizin ırzına sataşmanız, bunu yemekten daha şiddetlidir. Bana sahip olan (Allah)’a yemin ederim ki o şimdi Cennet nehirlerine dalmaktadır" buyurdu.

4431- Bize Ebû Âsim haber verdi, bize İbn Cüreyc haber verdi, bize Ebû'z-Zübeyr haber verdi. O, Ebû Hureyre'den bu (hadisin) benzerini rivâyet etti ve şunu ilâve etti: Bana farklı şeyler söylediler; Bazıları;

" Mâız ağaca bağlandı" , bazıları da;

" ayakta durduruldu" dediler.

Bu ve önceki hadisi Ebû Dâvûd'a Hasen b. Ali rivâyet etmiştir. Hasen b. Ali, önceki rivâyeti Abdurrezzak'tan, bunu da Ebû Âsım'dan almıştır. Ebû Âsım'ın rivâyetinde, Abdurrezzak'mkinden fazla olarak metindeki rivâyet vardır.

4432- Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)'den rivâyet edildi ki:

Eşlem kabilesinden bir adam (Mâız b. Mâlik) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip zina ettiğini itiraf etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan yüz çevirdi. Adam sonra tekrar itiraf etti, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine yüz çevirdi. Bu hal, kendisi aleyhine dört defa şahitlik edinceye kadar (sürdü)

Nihayet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona;

" Sen de bir akıl rahatsızlığı var mı?" dedi. Adam:

" Hayır" , Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Muhsan mısın?" Adam:

" Evet" dedi.

Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti ve o zat, Mûsâllada recmedildi. Taşlar kendisini acıtınca kaçtı. Ama yakalandı ve ölünceye kadar recmedildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun hakkında hayırla konuştu, cenaze namazını kılmadı.

Buhârî, hudûd 22, 25, 29; Tirmizi, hudûd 5; Müslim, hudûd 16; Nesâî, cenâiz 63; İbn Mace, hudûd 9; Darimi, hudûd 13. - Hadisi, Mûsânnıfa Ebû Kâmil ve Ahmed b. Menî' Rivâyet etmişlerdir. Bundan sonraki kısım Ebû Kâmil'in rivâyetindendir.

4433- Ebû Saîd (radıyallahü anh) şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâız b. Mâlik'in recmedilmesini emredince, onu Bakî'a çıkardık, Vallahi onu bağlamadık. O ayakta durdu.

Ebû Kâmil'in rivâyetine göre Ravî devamla şöyle dedi: Buhari'nin rivâyetinde " Cenaze namazını kıldı" denilmektedir. Babın sonundaki izah esnasında mesele ele alınacaktır. Biz ona kemik, toprak tezeği ve tuğla parçaları attık. Bunun üzerine Mâız kaçtı, biz de peşinden koştuk. Harra'nın yanına varınca karşımızda durdu. Biz de ona, ölünceye kadar Harra'nın kayalarını attık. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Onun için istiğfarda bulunmadı, hakkında kötü konuşmadı.

Müslim, hudud 20; Ahmed, III, 62.

4434- Ebû Nadra şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir adam geldi.

Râvi önceki hadis'in benzerini rivâyet etti, ama tamamını değil. (Sonra) ravi şöyle dedi; Sahabeler onun hakkında kötü konuşmaya başladılar, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları nehyetti. Onun için bağış dilemeye başladılar, onu da nehyetti, ve:

" O günah işleyen bir adamdır. Ona Allah kâfidir" buyurdu.

Rivâyette söz konusu edilen zât, Mâiz'dır.Münziri, bu hadisin Mürsel olduğunu söyler. Çünkü, sahâbi ravi anılmamıştır.

4435- İbn Büreyde, babasından şöyle rivâyet etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâiz'in ağzını kokladı.

Müslim, hudud 22. Resûlüllah Mâız'ın sarhoş olup olmadığını anlamak için ağzını koklamıştır.

4436- Abdullah b. Büreyde, babasından şöyle dediğini rivâyet etti:

Biz, Resûlüllah'ın sahabeleri, aramızda;

" Ğamidli kadın ve Mâız eğer itiraflarından sonra dönselerdi- veya itiraflarından sonra Resûlüllah'ın yanına dönmeselerdi- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları istemezdi." diye konuşurduk. Onları ancak dördüncü itirafta recmetti.

4437- Hâlid b. Leclâc, babası Leclâc'ın şöyle haber verdiğini rivâyet etmiştir:

(Leclâc) çarşıda kendi kendine oturduğu yerde çalışıyordu. Kucağında bir çocuk taşıyan bir kadın geçti. (Leclâc der ki): İnsanlar onunla birlikte koşuştular, ben de yürüdüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına vardım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Bunun babası kim?" buyurdu. Kadın sustu (karşılık vermedi). Kadının hizasında duran bir genç;

" Onun babası benim, Yâ Resûlüllah!" dedi.

Resûlüllah, kadına dönüp;

" Yanındaki bu çocuğun babası kim?" buyurdu. Genç yine:

" Onun babası benim, Yâ Resûlüllah !" dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) etrafında duran bazılarına baktı. Onlara gencin durumunu soruyordu. Onlar " Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmeyiz" dediler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gence:

" Muhsan mısın?" dedi:

Genç:

" Evet" dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun recmedilmesini emretti. Genci çıkardık, onun için, bize recm imkânı verecek kadar bir çukur kazdık, sonra hareketsiz kalıncaya (ölünceye) kadar ona taş attık.

Recmedilen genci soran bir adam geldi. Onu alıp, Resûlüllah'a götürdük ve:

" Bu adam o habisi sormaya geldi" dedik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Şüphesiz o Allah katında misk kokusundan daha güzeldir" buyurdu. Bir de gördük ki, o adam gencin babası imiş. Genci; yıkamakta, kefenlemekte ve defnetmekte adama yardım ettik."

Ahmed, 111,479.

Râvi diyor ki;

" Namazda" dedi mi, demedi mi bilmiyorum."

Bu Abde'nin hadisidir ve bu daha tamdır.

4438- Mesleme b. Abdullah el-Cühenî, Halid b. El-Leclâc'dan, o babası vasıtasıyla Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bu (Önceki) hadisin bir kısmını rivâyet etti.

4439- Sehl b. Said (radıyallahü anh)'den şöyle rivâyet etmiştir:

Bir adam, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelip, onun yanında, adını vererek bir kadınla zina ettiğini ikrar etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o kadına haber gönderip bunu sordu. Kadın zina ettiğini inkâr etti. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) adama had (sopa) vurdu, kadını bıraktı.

4440- Câbir (radıyallahü anh)'den rivâyet edildi ki:

Bir adam, bir kadınla zina etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emretti ve adama celd haddi uygulandı. Sonra Efendimize onun muhsan olduğu haber verildi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) recmedilmesini emretti.

Ebû Dâvûd der ki: Bu hadisi Muhammed b. Bekr el-Bursânî, İbn Cüreyc'den Câbir'e mevkuf olarak rivâyet etti. Ebû Asım da, İbn Cüreyc'ten İbn Vehb'in hadisinin benzerini rivâyet etti, Resûlüllah'ı anmadan; Bir adam zina etti, muhsan olduğu bilinmedi ve celd uygulandı (sopa vuruldu). Sonra muhsan olduğu anlaşıldı ve recmedildi.

4441- Bize Muhammed b. Abdurrahim Ebû Yahya el-Bezzâz haber verdi, bize Ebû Asım, İbn Cüreyc'den, o da Ebû Zübeyr vasıtasıyla . Câbir'den rivâyet etti ki:

Bir adam, bir kadınla zina etti, onun muhsan olduğu bilinemedi ve celd uygulandı (yüz sopa vuruldu). Sonra onun muhsan olduğu anlaşıldı ve recmedildi.

٢٤ - باب رَجْمِ مَاعِزِ بْنِ مَالِكٍ

٤٤٢١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سُلَيْمَانَ الأَنْبَارِيُّ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ هِشَامِ بْنِ سَعْدٍ، قَالَ حَدَّثَنِي يَزِيدُ بْنُ نُعَيْمِ بْنِ هَزَّالٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ كَانَ مَاعِزُ بْنُ مَالِكٍ يَتِيمًا فِي حِجْرِ أَبِي . فَأَصَابَ جَارِيَةً مِنَ الْحَىِّ فَقَالَ لَهُ أَبِي ائْتِ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخْبِرْهُ بِمَا صَنَعْتَ لَعَلَّهُ يَسْتَغْفِرُ لَكَ وَإِنَّمَا يُرِيدُ بِذَلِكَ رَجَاءَ أَنْ يَكُونَ لَهُ مَخْرَجًا فَأَتَاهُ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي زَنَيْتُ فَأَقِمْ عَلَىَّ كِتَابَ اللَّهِ . فَأَعْرَضَ عَنْهُ فَعَادَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي زَنَيْتُ فَأَقِمْ عَلَىَّ كِتَابَ اللَّهِ . حَتَّى قَالَهَا أَرْبَعَ مِرَارٍ . قَالَ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ إِنَّكَ قَدْ قُلْتَهَا أَرْبَعَ مَرَّاتٍ فَبِمَنْ ‏) . قَالَ بِفُلاَنَةَ . قَالَ ‏(‏ هَلْ ضَاجَعْتَهَا ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ ‏(‏ هَلْ بَاشَرْتَهَا ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ ‏(‏ هَلْ جَامَعْتَهَا ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَأَمَرَ بِهِ أَنْ يُرْجَمَ فَأُخْرِجَ بِهِ إِلَى الْحَرَّةِ . فَلَمَّا رُجِمَ فَوَجَدَ مَسَّ الْحِجَارَةِ جَزِعَ فَخَرَجَ يَشْتَدُّ فَلَقِيَهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أُنَيْسٍ وَقَدْ عَجَزَ أَصْحَابُهُ فَنَزَعَ لَهُ بِوَظِيفِ بَعِيرٍ فَرَمَاهُ بِهِ فَقَتَلَهُ ثُمَّ أَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ ‏(‏ هَلاَّ تَرَكْتُمُوهُ لَعَلَّهُ أَنْ يَتُوبَ فَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَيْهِ ‏)‏ ‏.‏

٤٤٢٢ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، قَالَ ذَكَرْتُ لِعَاصِمِ بْنِ عُمَرَ بْنِ قَتَادَةَ قِصَّةَ مَاعِزِ بْنِ مَالِكٍ فَقَالَ لِي حَدَّثَنِي حَسَنُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ حَدَّثَنِي ذَلِكَ، مِنْ قَوْلِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ فَهَلاَّ تَرَكْتُمُوهُ ‏) . مَنْ شِئْتُمْ مِنْ رِجَالِ أَسْلَمَ مِمَّنْ لاَ أَتَّهِمُ . قَالَ وَلَمْ أَعْرِفْ هَذَا الْحَدِيثَ قَالَ فَجِئْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ فَقُلْتُ إِنَّ رِجَالاً مِنْ أَسْلَمَ يُحَدِّثُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ لَهُمْ حِينَ ذَكَرُوا لَهُ جَزَعَ مَاعِزٍ مِنَ الْحِجَارَةِ حِينَ أَصَابَتْهُ ‏(‏ أَلاَّ تَرَكْتُمُوهُ ‏) . وَمَا أَعْرِفُ الْحَدِيثَ قَالَ يَا ابْنَ أَخِي أَنَا أَعْلَمُ النَّاسِ بِهَذَا الْحَدِيثِ كُنْتُ فِيمَنْ رَجَمَ الرَّجُلَ إِنَّا لَمَّا خَرَجْنَا بِهِ فَرَجَمْنَاهُ فَوَجَدَ مَسَّ الْحِجَارَةِ صَرَخَ بِنَا يَا قَوْمِ رُدُّونِي إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَإِنَّ قَوْمِي قَتَلُونِي وَغَرُّونِي مِنْ نَفْسِي وَأَخْبَرُونِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم غَيْرُ قَاتِلِي فَلَمْ نَنْزِعْ عَنْهُ حَتَّى قَتَلْنَاهُ فَلَمَّا رَجَعْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَأَخْبَرْنَاهُ قَالَ ‏(‏ فَهَلاَّ تَرَكْتُمُوهُ وَجِئْتُمُونِي بِهِ ‏) . لِيَسْتَثْبِتَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مِنْهُ فَأَمَّا لِتَرْكِ حَدٍّ فَلاَ قَالَ فَعَرَفْتُ وَجْهَ الْحَدِيثِ ‏.‏

٤٤٢٣ - حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ، حَدَّثَنَا خَالِدٌ، - يَعْنِي الْحَذَّاءَ - عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ مَاعِزَ بْنَ مَالِكٍ، أَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ إِنَّهُ زَنَى . فَأَعْرَضَ عَنْهُ فَأَعَادَ عَلَيْهِ مِرَارًا فَأَعْرَضَ عَنْهُ فَسَأَلَ قَوْمَهُ ‏(‏ أَمَجْنُونٌ هُوَ ‏) . قَالُوا لَيْسَ بِهِ بَأْسٌ . قَالَ ‏(‏ أَفَعَلْتَ بِهَا ‏) . قَالَ نَعَمْ . فَأَمَرَ بِهِ أَنْ يُرْجَمَ فَانْطُلِقَ بِهِ فَرُجِمَ وَلَمْ يُصَلِّ عَلَيْهِ ‏.‏

٤٤٢٤ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ، قَالَ رَأَيْتُ مَاعِزَ بْنَ مَالِكٍ حِينَ جِيءَ بِهِ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم رَجُلاً قَصِيرًا أَعْضَلَ لَيْسَ عَلَيْهِ رِدَاءٌ فَشَهِدَ عَلَى نَفْسِهِ أَرْبَعَ مَرَّاتٍ أَنَّهُ قَدْ زَنَى . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ فَلَعَلَّكَ قَبَّلْتَهَا ‏) . قَالَ لاَ وَاللَّهِ إِنَّهُ قَدْ زَنَى الآخِرُ . قَالَ فَرَجَمَهُ ثُمَّ خَطَبَ فَقَالَ ‏(‏ أَلاَ كُلَّمَا نَفَرْنَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ خَلَفَ أَحَدُهُمْ لَهُ نَبِيبٌ كَنَبِيبِ التَّيْسِ يَمْنَحُ إِحْدَاهُنَّ الْكُثْبَةَ أَمَا إِنَّ اللَّهَ إِنْ يُمَكِّنِّي مِنْ أَحَدٍ مِنْهُمْ إِلاَّ نَكَلْتُهُ عَنْهُنَّ ‏)‏ ‏.‏

٤٤٢٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ جَعْفَرٍ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ سِمَاكٍ، قَالَ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ سَمُرَةَ، بِهَذَا الْحَدِيثِ وَالأَوَّلُ أَتَمُّ قَالَ فَرَدَّهُ مَرَّتَيْنِ . قَالَ سِمَاكٌ فَحَدَّثْتُ بِهِ سَعِيدَ بْنَ جُبَيْرٍ فَقَالَ إِنَّهُ رَدَّهُ أَرْبَعَ مَرَّاتٍ ‏.‏

٤٤٢٦ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الْغَنِيِّ بْنُ أَبِي عَقِيلٍ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا خَالِدٌ، - يَعْنِي ابْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ - قَالَ قَالَ شُعْبَةُ فَسَأَلْتُ سِمَاكًا عَنِ الْكُثْبَةِ فَقَالَ اللَّبَنُ الْقَلِيلُ ‏.‏

٤٤٢٧ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم لِمَاعِزِ بْنِ مَالِكٍ ‏(‏ أَحَقٌّ مَا بَلَغَنِي عَنْكَ ‏) . قَالَ وَمَا بَلَغَكَ عَنِّي قَالَ ‏(‏ بَلَغَنِي عَنْكَ أَنَّكَ وَقَعْتَ عَلَى جَارِيَةِ بَنِي فُلاَنٍ ‏) . قَالَ نَعَمْ . فَشَهِدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ فَأَمَرَ بِهِ فَرُجِمَ ‏.‏

٤٤٢٨ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ، أَخْبَرَنَا أَبُو أَحْمَدَ، أَخْبَرَنَا إِسْرَائِيلُ، عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ جَاءَ مَاعِزُ بْنُ مَالِكٍ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاعْتَرَفَ بِالزِّنَا مَرَّتَيْنِ فَطَرَدَهُ ثُمَّ جَاءَ فَاعْتَرَفَ بِالزِّنَا مَرَّتَيْنِ فَقَالَ ‏(‏ شَهِدْتَ عَلَى نَفْسِكَ أَرْبَعَ مَرَّاتٍ اذْهَبُوا بِهِ فَارْجُمُوهُ ‏)‏ ‏.‏

٤٤٢٩ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، حَدَّثَنِي يَعْلَى، عَنْ عِكْرِمَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم ح وَحَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ وَعُقْبَةُ بْنُ مُكْرَمٍ قَالاَ حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ جَرِيرٍ حَدَّثَنَا أَبِي قَالَ سَمِعْتُ يَعْلَى بْنَ حَكِيمٍ يُحَدِّثُ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ لِمَاعِزِ بْنِ مَالِكٍ ‏(‏ لَعَلَّكَ قَبَّلْتَ أَوْ غَمَزْتَ أَوْ نَظَرْتَ ‏) . قَالَ لاَ . قَالَ ‏(‏ أَفَنِكْتَهَا ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَعِنْدَ ذَلِكَ أَمَرَ بِرَجْمِهِ . وَلَمْ يَذْكُرْ مُوسَى عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ وَهَذَا لَفْظُ وَهْبٍ ‏.‏

٤٤٣٠ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ الصَّامِتِ ابْنَ عَمِّ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَخْبَرَهُ أَنَّهُ، سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ، يَقُولُ جَاءَ الأَسْلَمِيُّ إِلَى نَبِيِّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَشَهِدَ عَلَى نَفْسِهِ أَنَّهُ أَصَابَ امْرَأَةً حَرَامًا أَرْبَعَ مَرَّاتٍ كُلُّ ذَلِكَ يُعْرِضُ عَنْهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَقْبَلَ فِي الْخَامِسَةِ فَقَالَ ‏(‏ أَنِكْتَهَا ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ ‏(‏ حَتَّى غَابَ ذَلِكَ مِنْكَ فِي ذَلِكَ مِنْهَا ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ ‏(‏ كَمَا يَغِيبُ الْمِرْوَدُ فِي الْمُكْحُلَةِ وَالرِّشَاءُ فِي الْبِئْرِ ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ ‏(‏ فَهَلْ تَدْرِي مَا الزِّنَا ‏) . قَالَ نَعَمْ أَتَيْتُ مِنْهَا حَرَامًا مَا يَأْتِي الرَّجُلُ مِنِ امْرَأَتِهِ حَلاَلاً . قَالَ ‏(‏ فَمَا تُرِيدُ بِهَذَا الْقَوْلِ ‏) . قَالَ أُرِيدُ أَنْ تُطَهِّرَنِي . فَأَمَرَ بِهِ فَرُجِمَ فَسَمِعَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم رَجُلَيْنِ مِنْ أَصْحَابِهِ يَقُولُ أَحَدُهُمَا لِصَاحِبِهِ انْظُرْ إِلَى هَذَا الَّذِي سَتَرَ اللَّهُ عَلَيْهِ فَلَمْ تَدَعْهُ نَفْسُهُ حَتَّى رُجِمَ رَجْمَ الْكَلْبِ . فَسَكَتَ عَنْهُمَا ثُمَّ سَارَ سَاعَةً حَتَّى مَرَّ بِجِيفَةِ حِمَارٍ شَائِلٍ بِرِجْلِهِ فَقَالَ ‏(‏ أَيْنَ فُلاَنٌ وَفُلاَنٌ ‏) . فَقَالاَ نَحْنُ ذَانِ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ ‏(‏ انْزِلاَ فَكُلاَ مِنْ جِيفَةِ هَذَا الْحِمَارِ ‏) . فَقَالاَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ مَنْ يَأْكُلُ مِنْ هَذَا قَالَ ‏(‏ فَمَا نِلْتُمَا مِنْ عِرْضِ أَخِيكُمَا آنِفًا أَشَدُّ مِنْ أَكْلٍ مِنْهُ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ إِنَّهُ الآنَ لَفِي أَنْهَارِ الْجَنَّةِ يَنْقَمِسُ فِيهَا ‏)‏ ‏.‏

٤٤٣١ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، قَالَ أَخْبَرَنَا أَبُو الزُّبَيْرِ، عَنِ ابْنِ عَمِّ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، بِنَحْوِهِ زَادَ وَاخْتَلَفُوا فَقَالَ بَعْضُهُمْ رُبِطَ إِلَى شَجَرَةٍ وَقَالَ بَعْضُهُمْ وَقَفَ ‏.‏

٤٤٣٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُتَوَكِّلِ الْعَسْقَلاَنِيُّ، وَالْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ رَجُلاً، مِنْ أَسْلَمَ جَاءَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاعْتَرَفَ بِالزِّنَا فَأَعْرَضَ عَنْهُ ثُمَّ اعْتَرَفَ فَأَعْرَضَ عَنْهُ حَتَّى شَهِدَ عَلَى نَفْسِهِ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَبِكَ جُنُونٌ ‏) . قَالَ لاَ . قَالَ ‏(‏ أَحْصَنْتَ ‏) . قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَأَمَرَ بِهِ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَرُجِمَ فِي الْمُصَلَّى فَلَمَّا أَذْلَقَتْهُ الْحِجَارَةُ فَرَّ فَأُدْرِكَ فَرُجِمَ حَتَّى مَاتَ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم خَيْرًا وَلَمْ يُصَلِّ عَلَيْهِ ‏.‏

٤٤٣٣ - حَدَّثَنَا أَبُو كَامِلٍ، حَدَّثَنَا يَزِيدُ، - يَعْنِي ابْنَ زُرَيْعٍ - ح وَحَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ زَكَرِيَّا، - وَهَذَا لَفْظُهُ - عَنْ دَاوُدَ، عَنْ أَبِي نَضْرَةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ لَمَّا أَمَرَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِرَجْمِ مَاعِزِ بْنِ مَالِكٍ خَرَجْنَا بِهِ إِلَى الْبَقِيعِ فَوَاللَّهِ مَا أَوْثَقْنَاهُ وَلاَ حَفَرْنَا لَهُ وَلَكِنَّهُ قَامَ لَنَا . - قَالَ أَبُو كَامِلٍ قَالَ - فَرَمَيْنَاهُ بِالْعِظَامِ وَالْمَدَرِ وَالْخَزَفِ فَاشْتَدَّ وَاشْتَدَدْنَا خَلْفَهُ حَتَّى أَتَى عُرْضَ الْحَرَّةِ فَانْتَصَبَ لَنَا فَرَمَيْنَاهُ بِجَلاَمِيدِ الْحَرَّةِ حَتَّى سَكَتَ - قَالَ - فَمَا اسْتَغْفَرَ لَهُ وَلاَ سَبَّهُ ‏.‏

٤٤٣٤ - حَدَّثَنَا مُؤَمَّلُ بْنُ هِشَامٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، عَنِ الْجُرَيْرِيِّ، عَنْ أَبِي نَضْرَةَ، قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم نَحْوَهُ وَلَيْسَ بِتَمَامِهِ قَالَ ذَهَبُوا يَسُبُّونَهُ فَنَهَاهُمْ قَالَ ذَهَبُوا يَسْتَغْفِرُونَ لَهُ فَنَهَاهُمْ قَالَ ‏(‏ هُوَ رَجُلٌ أَصَابَ ذَنْبًا حَسِيبُهُ اللَّهُ ‏)‏ ‏.‏

٤٤٣٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي بَكْرِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَعْلَى بْنِ الْحَارِثِ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ غَيْلاَنَ، عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ، عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم اسْتَنْكَهَ مَاعِزًا ‏.‏

٤٤٣٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ إِسْحَاقَ الأَهْوَازِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ، حَدَّثَنَا بَشِيرُ بْنُ الْمُهَاجِرِ، حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ كُنَّا أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ نَتَحَدَّثُ أَنَّ الْغَامِدِيَّةَ وَمَاعِزَ بْنَ مَالِكٍ لَوْ رَجَعَا بَعْدَ اعْتِرَافِهِمَا أَوْ قَالَ لَوْ لَمْ يَرْجِعَا بَعْدَ اعْتِرَافِهِمَا لَمْ يَطْلُبْهُمَا وَإِنَّمَا رَجَمَهُمَا عِنْدَ الرَّابِعَةِ ‏.‏

٤٤٣٧ - حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، وَمُحَمَّدُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ صُبَيْحٍ، قَالَ عَبْدَةُ أَخْبَرَنَا حَرَمِيُّ بْنُ حَفْصٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُلاَثَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ، أَنَّ خَالِدَ بْنَ اللَّجْلاَجِ، حَدَّثَهُ أَنَّ اللَّجْلاَجَ أَبَاهُ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ، كَانَ قَاعِدًا يَعْتَمِلُ فِي السُّوقِ فَمَرَّتِ امْرَأَةٌ تَحْمِلُ صَبِيًّا فَثَارَ النَّاسُ مَعَهَا وَثُرْتُ فِيمَنْ ثَارَ فَانْتَهَيْتُ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ يَقُولُ ‏(‏ مَنْ أَبُو هَذَا مَعَكِ ‏) . فَسَكَتَتْ فَقَالَ شَابٌّ حَذْوَهَا أَنَا أَبُوهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَأَقْبَلَ عَلَيْهَا فَقَالَ ‏(‏ مَنْ أَبُو هَذَا مَعَكِ ‏) . قَالَ الْفَتَى أَنَا أَبُوهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَنَظَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَى بَعْضِ مَنْ حَوْلَهُ يَسْأَلُهُمْ عَنْهُ فَقَالُوا مَا عَلِمْنَا إِلاَّ خَيْرًا . فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَحْصَنْتَ ‏) . قَالَ نَعَمْ . فَأَمَرَ بِهِ فَرُجِمَ . قَالَ فَخَرَجْنَا بِهِ فَحَفَرْنَا لَهُ حَتَّى أَمْكَنَّا ثُمَّ رَمَيْنَاهُ بِالْحِجَارَةِ حَتَّى هَدَأَ فَجَاءَ رَجُلٌ يَسْأَلُ عَنِ الْمَرْجُومِ فَانْطَلَقْنَا بِهِ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْنَا هَذَا جَاءَ يَسْأَلُ عَنِ الْخَبِيثِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَهُوَ أَطْيَبُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ ‏) . فَإِذَا هُوَ أَبُوهُ فَأَعَنَّاهُ عَلَى غُسْلِهِ وَتَكْفِينِهِ وَدَفْنِهِ وَمَا أَدْرِي قَالَ وَالصَّلاَةِ عَلَيْهِ أَمْ لاَ . وَهَذَا حَدِيثُ عَبْدَةَ وَهُوَ أَتَمُّ ‏.‏

٤٤٣٨ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا صَدَقَةُ بْنُ خَالِدٍ، ح وَحَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَاصِمٍ الأَنْطَاكِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، جَمِيعًا قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، - قَالَ هِشَامٌ مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الشُّعَيْثِيُّ - عَنْ مَسْلَمَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْجُهَنِيِّ، عَنْ خَالِدِ بْنِ اللَّجْلاَجِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم بِبَعْضِ هَذَا الْحَدِيثِ ‏.‏

٤٤٣٩ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا طَلْقُ بْنُ غَنَّامٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ حَفْصٍ، حَدَّثَنَا أَبُو حَازِمٍ، عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّ رَجُلاً أَتَاهُ فَأَقَرَّ عِنْدَهُ أَنَّهُ زَنَى بِامْرَأَةٍ سَمَّاهَا لَهُ فَبَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَى الْمَرْأَةِ فَسَأَلَهَا عَنْ ذَلِكَ فَأَنْكَرَتْ أَنْ تَكُونَ زَنَتْ فَجَلَدَهُ الْحَدَّ وَتَرَكَهَا ‏.‏

٤٤٤٠ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا ح، وَحَدَّثَنَا ابْنُ السَّرْحِ، - الْمَعْنَى - قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ رَجُلاً، زَنَى بِامْرَأَةٍ فَأَمَرَ بِهِ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَجُلِدَ الْحَدَّ ثُمَّ أُخْبِرَ أَنَّهُ مُحْصَنٌ فَأَمَرَ بِهِ فَرُجِمَ . قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَى هَذَا الْحَدِيثَ مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ الْبُرْسَانِيُّ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ مَوْقُوفًا عَلَى جَابِرٍ . وَرَوَاهُ أَبُو عَاصِمٍ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ بِنَحْوِ ابْنِ وَهْبٍ لَمْ يَذْكُرِ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ إِنَّ رَجُلاً زَنَى فَلَمْ يَعْلَمْ بِإِحْصَانِهِ فَجُلِدَ ثُمَّ عَلِمَ بِإِحْصَانِهِ فَرُجِمَ ‏.‏

٤٤٤١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ أَبُو يَحْيَى الْبَزَّازُ، أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، أَنَّ رَجُلاً، زَنَى بِامْرَأَةٍ فَلَمْ يَعْلَمْ بِإِحْصَانِهِ فَجُلِدَ ثُمَّ عَلِمَ بِإِحْصَانِهِ فَرُجِمَ ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget