Havz Mevzusunda (Gelen Hadisler)
26. Havz Mevzusunda (Gelen Hadisler)
4747- İbn Ömer'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
" Gerçekten önünüzde bir havz vardır ki, onun iki ucunun arasındaki mesafe) Cerba ile Ezruh arası(ndaki mesafe) kadardır."
Buharî, rikâk 53; Müslim, tahare 36, 38; fedâil 27, 34, 35, 39, 41; Tirmîzî, kıyâme 14, 15; İbn Mace, zühd 36; Ahmed b. Hanbel, 1,5: 11,21. 125, 134, 162; 111,133, 216, 219, 230, IV.424, V,250, 390, 394, 406.
4748- Zeyd İbn Erkam'dan demiştir ki: (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'la birlikte (bir seferde bulunuyor) idik. (Bir ara) bir yere indik. (Bunun üzerine bize):
" Siz (ümmetimden) Havza gelecek olanların yüzbinde biri değilsiniz." buyurdu.
Bu hadisi Hazret-i İbn Erkam'dan rivâyet eden Ebû Hamza dedi ki: Ben Hazret-i Zeyd'den bu hadisi işitince kendisine:
" O gün kaç kişiydiniz?" diye sordum da;
" Yedi veya sekiz yüz (kişiydik)." cevabını verdi.
4749- el - Muhtar İbn Fülfül'den demiştir ki: Ben Enes İbn Mâlik'i (şöyle) derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hafifçe uyuklamıştı. Tebessüm ederek onlara:
" Neye güldüğümü biliyor musunuz?" diye bir soru sordu ya da onlar:
" Ey Allah'ın rasulü, niçin güldün?" diye bir soru sordular da (şöyle) cevap verdi:
" Çünkü bana biraz önce bir sure indi" buyurdu ve:
" Bismillahirrahmanirrahim, innâ a'teynâ kelkevser" (diyerek) sureyi sonuna kadar okudu (sonra orada bulunanlara):
" Kevser nedir biliyor musunuz?" buyurdu (onlar):
" Allah ve Rasulü daha iyi bilir" dediler (Hazret-i Peygamber de):
" Muhakkak ki o, aziz ve celil Rabbimin bana cennette (vereceğini) va'dettiği bir nehirdir ki onda pek çok hayır vardır. Onun üzerinde bir havuz vardır ki kıyamet gününde ümmetim (ondan içerek hararetlerini gidermek üzere) ona gelirler; onun kapları (nın sayısı gökteki) yıldızlar adedincedir" buyurdu.
Müslim, fedail 37,40; taharet 36, sala 53; Buharî, tefsir sure, 108/1; Nesai, iftitah 21; Tirmizî, kıyame 15; İbn Mâce, zühd, 36; Ahmed b. Hanbel, III, 102; V, 390, 394, 406.
4750- Enes İbn Mâlik'in şöyle dediği ya da buna benzer bir şey söylediği rivâyet edilmiştir. Allah'ın elçisi (Mi'rac gecesinde) cennete çıkarıldığı zaman kendisine kenarları içi boş yakuttan olan bir nehir gösterildi, yanında bulunan melek elini suya daldırıp (bir avuç) misk çıkardı. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında bulunan bir meleğe " O nedir?" diye sordu, melek de:
" Aziz ve Celil olan Allah'ın sana verdiği kevserdir" cevabını verdi.
Buharî, rikâk 53; Tefsir, sure 108/1; Tirmîzî, tefsir sure 108/1; Ahmed b. Hanbel III, 91, 207, 232; IV, 281.
4751- Abdüsselâm İbn Ebi Hazim (yani) Ebû Talut dedi ki: Ben Ebû Berze'yi (Yezid İbn Muaviye'nin Kûfe'ye emir olarak tayin ettiği) Ubeydullah İbn Ziyad'ın yanına girerken gördüm. (Fakat onunla birlikte Ubeydullah'ın yanına girmediğim için aralarından geçen konuşmayı dinleyemedim. Ancak bu konuşmayı) bana falanca (zat) nakletti...
Mûsânnif Ebû Dâvûd der ki: Aslında bu hadisi bana nakleden şeyhim Müslim (İbn İbrahim) bu zatın ismini açıklamıştı (ama ben onu unuttum) ve (bu zat Ubeydullah İbn Ziyad'ın tabilerinden olan) cemaattendi (sözü geçn zat olayı söyle anlattı):
Ubeydullah, Ebû Berze'yi görünce (etrafındakilere) onu göstererek " Sizin Muhammed'e mensub olan sahabiniz işte şu kısa boylu ve şişman adamdır" dedi. Şeyh (Ebû Berze, dolayısıyla Hazret-i Peygamberin sahabilerine ve dolayısıyla Hazret-i Peygambere hakaret etmek istediğini) derhal anladı ve:
" Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’le olan sohbetimden dolayı beni ayıplayan bir toplumun yanında kalacağımı (böyleleri ile karşılaşacağımı) zannetmiyordum" dedi.
Bunun üzerine Ubeydullah (sözü değiştirip):
" Şüphesiz Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sohbetinde bulunmak senin için bir zînettir (asla) ayıp değildir. Ben seni havuz hakkında (bildiklerini) sormak için (buraya) çağırmıştım. (Hakikaten) sen (hiç) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu mevzuda bir şeyler söylerken işittin mi?" dedi. Ebû Berze (radıyallahü anh)'de;
" Evet" (hem de pek çok defalar işittim, öyle) bir defa, iki defa, üç defa, dört defa, beş defa değil. Havuzu (n varlığını ve bu mevzudaki hadisleri) yalan sayan kimseyi Allah ondan içirmesin" dedi. Sonra öfkeli olarak çıkıp gitti.
Ahmed b. Hanbel, IV, 419. 421,424-426.
٢٦ - باب فِي الْحَوْضِ
٤٧٤٧ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ، وَمُسَدَّدٌ، قَالاَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ أَيُّوبَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( إِنَّ أَمَامَكُمْ حَوْضًا مَا بَيْنَ نَاحِيَتَيْهِ كَمَا بَيْنَ جَرْبَاءَ وَأَذْرُحَ ) .
٤٧٤٨ - حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ النَّمَرِيُّ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ أَبِي حَمْزَةَ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ، قَالَ : كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَنَزَلْنَا مَنْزِلاً فَقَالَ : ( مَا أَنْتُمْ جُزْءٌ مِنْ مِائَةِ أَلْفِ جُزْءٍ مِمَّنْ يَرِدُ عَلَىَّ الْحَوْضَ ) . قَالَ قُلْتُ : كَمْ كُنْتُمْ يَوْمَئِذٍ قَالَ : سَبْعَمِائَةٍ أَوْ ثَمَانَمِائَةٍ .
٤٧٤٩ - حَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنِ الْمُخْتَارِ بْنِ فُلْفُلٍ، قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ، يَقُولُ : أَغْفَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِغْفَاءَةً فَرَفَعَ رَأْسَهُ مُتَبَسِّمًا، فَإِمَّا قَالَ لَهُمْ وَإِمَّا قَالُوا لَهُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ لِمَ ضَحِكْتَ فَقَالَ : ( إِنَّهُ أُنْزِلَتْ عَلَىَّ آنِفًا سُورَةٌ ) . فَقَرَأَ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ {إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ} حَتَّى خَتَمَهَا فَلَمَّا قَرَأَهَا قَالَ : ( هَلْ تَدْرُونَ مَا الْكَوْثَرُ ) . قَالُوا : اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ . قَالَ : ( فَإِنَّهُ نَهْرٌ وَعَدَنِيهِ رَبِّي عَزَّ وَجَلَّ فِي الْجَنَّةِ، وَعَلَيْهِ خَيْرٌ كَثِيرٌ عَلَيْهِ حَوْضٌ تَرِدُ عَلَيْهِ أُمَّتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ آنِيَتُهُ عَدَدُ الْكَوَاكِبِ ) .
٤٧٥٠ - حَدَّثَنَا عَاصِمُ بْنُ النَّضْرِ، حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ، قَالَ سَمِعْتُ أَبِي قَالَ، حَدَّثَنَا قَتَادَةُ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ : لَمَّا عُرِجَ بِنَبِيِّ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي الْجَنَّةِ - أَوْ كَمَا قَالَ - عُرِضَ لَهُ نَهْرٌ حَافَتَاهُ الْيَاقُوتُ الْمُجَيَّبُ أَوْ قَالَ الْمُجَوَّفُ، فَضَرَبَ الْمَلَكُ الَّذِي مَعَهُ يَدَهُ فَاسْتَخْرَجَ مِسْكًا فَقَالَ مُحَمَّدٌ صلّى اللّه عليه وسلّم لِلْمَلَكِ الَّذِي مَعَهُ : ( مَا هَذَا ) . قَالَ : هَذَا الْكَوْثَرُ الَّذِي أَعْطَاكَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ .
٤٧٥١ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ أَبِي حَازِمٍ أَبُو طَالُوتَ، قَالَ شَهِدْتُ أَبَا بَرْزَةَ دَخَلَ عَلَى عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ زِيَادٍ فَحَدَّثَنِي فُلاَنٌ، سَمَّاهُ مُسْلِمٌ وَكَانَ فِي السِّمَاطِ فَلَمَّا رَآهُ عُبَيْدُ اللَّهِ قَالَ : إِنَّ مُحَمَّدِيَّكُمْ هَذَا الدَّحْدَاحُ، فَفَهِمَهَا الشَّيْخُ فَقَالَ مَا كُنْتُ أَحْسِبُ أَنِّي أَبْقَى فِي قَوْمٍ يُعَيِّرُونِي بِصُحْبَةِ مُحَمَّدٍ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ لَهُ عُبَيْدُ اللَّهِ إِنَّ صُحْبَةَ مُحَمَّدٍ صلّى اللّه عليه وسلّم لَكَ زَيْنٌ غَيْرُ شَيْنٍ ثُمَّ قَالَ : إِنَّمَا بُعِثْتُ إِلَيْكَ لأَسْأَلَكَ عَنِ الْحَوْضِ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَذْكُرُ فِيهِ شَيْئًا فَقَالَ أَبُو بَرْزَةَ : نَعَمْ لاَ مَرَّةً وَلاَ ثِنْتَيْنِ وَلاَ ثَلاَثًا وَلاَ أَرْبَعًا وَلاَ خَمْسًا، فَمَنْ كَذَّبَ بِهِ فَلاَ سَقَاهُ اللَّهُ مِنْهُ ثُمَّ خَرَجَ مُغْضَبًا .